Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Kanal 7 (İskele Sancak) Televizyonuna Verdikleri Mülakat, 7 Ağustos 2014, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Ülke TV’ye Verdikleri Özel Mülakat, 6 Ağustos 2014, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun TRT Türk Televizyonuna Verdikleri Özel Mülakat, 26 Temmuz 2014, Paris Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'e Verdikleri Özel Mülakat, 24 Temmuz 2014, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Kanal 24 Televizyonuna Verdiği Özel Mülakat, 20 Mart 2014, Konya Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun TRT 1 Televizyonunda Yayımlanan "Enine Boyuna” Adlı Programda Verdikleri Özel Mülakat, 2 Mart 2014 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’e Verdikleri Özel Mülakat, 9 Şubat 2014, Karaman Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun NTV/CNBC-e Televizyonlarına Verdikleri Özel Mülakat, 23 Ocak 2014, Davos Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun KANAL 24 Televizyonunda Yayımlanan ‘24 ÖZEL’ Programında Verdikleri Özel Mülakat, 9 Ocak 2014 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun NTV Televizyonuna Verdikleri Özel Mülakat, 7 Ocak 2014 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun KANAL 7 Televizyonunda Yayımlanan ‘Başkent Kulisi’ Programında Verdikleri Özel Mülakat, 29 Aralık 2013 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu NTV'de Yayınlanan "Yakın Plan" Programına Konuk Oldu, 12 Kasım 2013, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun KANAL 24 Televizyonunda Yayımlanan ‘24 ÖZEL’ Programında Verdikleri Özel Mülakat, 8 Kasım 2013 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun TRT-1 Televizyonunda Yayımlanan Enine Boyuna Programında Yaptığı Açıklamalar, 27 Ekim 2013, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Kanal 7 Televizyonuna Verdikleri Mülakat, 18 Ekim 2013 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun CNNTürk Televizyonuna Verdikleri Özel Mülakat, 3 Ekim 2013, Ankara
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun Kanal 24 Televizyonuna Verdiği Özel Mülakat, 20 Mart 2014, Konya

SUNUCU MELİK YİĞİTEL, - Merhabalar, günaydınlar Konya’dayız Konya’nın Taşkent ilçesindeyiz. Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun doğduğu yer memleketindeyiz. Hem dış politika, hem de iç politika, seçime dair politikaları konuşacağız.

Efendim, öncelikle hem yayın davetimizi, hem de doğduğunuz yeri memleketinizde bizi ağırladığınız için çok çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Biz de sizi burada köyümüzde, ilçemizde ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz, hoş geldiniz.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Sağ olun. Efendim, şimdi biz dün siz yokken biraz ilçeyi gezdik bir kere şunu söyleyelim: Hani sizinle büyük gurur duyuyorlar ve hani uluslararası toplantılarda Türkiye’nin dış politikasına yön veren bir ismin buradan çıkması bizim için gurur kaynağı diyorlar, ama bunu söylerken zaten gözlerinin içi ve o her şeyi anlatıyor. Nasıl bir duygu burada olmak yani hem uluslararası bir toplantıdasınız, doğduğunuz yerdesiniz, memleketinizdesiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Valla biz hayat felsefemizi bu topraklarda aldık, yani çocukluğumdan itibaren aslında Türk insanının o davranış kalıplarını, yiğitliğini, cesaretini, kararlılığını, dürüstlüğünü bu yalçın dağların arasında var olabilmek için gösterebildiği direnci çok köklü bir aile ve çevre, köy geleneğini hep yaşayarak öğrendik. Çocukluğumda bu yalçın dağların arasında yürüdüğümüzde her bir çam ağacı, her bir akan şırıltı bize bir şey söylerdi. O zaman hep hayal ederdim, yani okuduğumuz kitaplardan bu kültür buraya nasıl taşınmış diye? Bizim ta dedelerden söylenen ağıtlara, değişlere, edilen dualara bakıldığında hepsi Horasan’ın erenlerinden bahseder Horasan erenleri. Şimdi ben Horasan’a yani şu anki Horasan bölgesi olarak Afganistan’ın kuzeyine kalmış olan Hazreti Mevlana’nın doğduğu Belh’e ya da Buhara’ya, Maveraünnehir’e, Semerkant’a gittiğimde buradaki esintilerle, oradaki esintilerin ne kadar aynı olduğunu, o serüvenin ne derece anlaşılması halinde bu milletin tarihinin, kökünün ne kadar doğru idrak edilebileceğini tahayyül ederim. Emin olun bazı yerlerde Orta Asya’ya gittiğimde o Horasan bölgelerinin özellikle bizim köyün kadınlarının, teyzelerinin, ninelerinin yüzleri aynı, burada da o şekilde. Çünkü bu dağlar hiç karışmamıştır, yani çok seferberlik ve gurbet, para kazanmak için gurbet dışında buralarda hemen hemen Malazgirt’ten sonra nasıl gelmişlerse öyle kalmışlar, ama seferberlik hep bu toprakların bir gerçeği olmuş, dedelerimiz değişik yerlerde savaşmışlar, o kültürü de aktarmışlar. Burada o Anadolu’ya gelen Horasan kültürüyle, Anadolu’daki kültürlerin harmanlanmasını çok güzel bir şekilde görürsünüz, yaşarsanız.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Yani o tarihi güzellik zaten yanımızda hemen bir dere akıyor, belki de sesi şu anda duyuluyordur arkamda yalçın dağlar, cidden çok tarihi ve güzel bir yer.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Siz şimdi tabii ciddi bir şehirleşme sonrası geldiniz, bizim çocukluğumuzda şurası, şu vadi derenin vadisi yemyeşil, her türlü meyve ağaçlarının seralar halinde üretildiği küçük bir arazinin bile çok kıymetli olduğu bir yerdi. Şimdi kimse ekmiyor, ama o zaman küçük bir arazi için aile ihtilafları yaşanıyordu. Üzüm bağ bozumlarında sıra sıra katırlar, afedersiniz merkepler bu bağlardan köye üzümler taşırlardı. Şurada da karşıda bir değirmen vardı, orada sürekli un öğütülür, her yerde bulgur kaynar apayrı bir şeydi bu ve bu dediğim 400 yıl, 300 yıl, 100 yıl öncesi değil, 30, 40 yıl öncesi böyleydi. Şimdi tabi şehirleşmeyle birlikte yaşayanlar azaldı, bağlar, bahçeler bozuldu. Tabi o tarım kültürünün o güzel köy, sadece meyveler organik değildi, sebzeler organik değildi hayatta organikti burada. Komşuluk ilişkileriyle herhangi bir şey olduğunda imece usulü bir anda bir bahçeye 30-40 kişi kiraz toplamaya ve toplu olarak merkeplerle taşımaya giderlerdi elmalar, kirazlar. Şimdi biraz daha bozulmuş haliyle gördünüz, ama yine çok güzeldir yani.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Ona rağmen hala çok güzel.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Kartal yuvası gibi karşımızda. Sizin arkanızdaki Kıble Kayası gibi böyle dik başlı, onurlu insanların köyüdür burası.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Efendim, şimdi seçime sayılı günler kaldı, ama izin verirseniz dış politikaya dair çok temel tartışılan bir konu var, malum Kırım meselesi. Şimdi orada bir yanda Rusya var ve bizim Rusya’yla tarihi ilişkilerimiz var özellikle sizin döneminizde olumlu anlamda çok iyi ivme kazanmış ilişkilerimiz. Diğer taraftan Amerika ve Batı var ve bir gerilim var. Türkiye tam olarak nerede duruyor çünkü, iki taraf içinde o dengeyi gözetmesi gereken bir ülke, nerede duruyoruz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Türkiye her zaman olduğu gibi ilkelerinin yanında duruyor. İlkelerimiz dediğimizde bölgesel ve küresel barış ve bu çerçevede toprak bütünlüğü ilkesi. Toprak bütünlüğü çerçevesinde de herhangi bir ülkede yaşayan bütün etnik ve dini grupların haklarının korunması. Şimdi Ukrayna bizim için stratejik bir ortak, dediğiniz gibi 4 sene önce biz Rusya’yla ve Ukrayna’yla aynı anda stratejik işbirliği mekanizmaları, yani Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması kurduk ve hiç aralıksız işledi. Hala Rusya’yla her sene - bu sene 4.’sünü yapacağız - her sene aralıksız işleyen bir mekanizma var. Ukrayna’yla da aynı şekilde, mesela Yunanistan’la da bu şekilde mekanizmalarımız biliyorsunuz. Bu bilinçli olarak geliştirdiğimiz bir mekanizma ve bir anlamda komşularla ilişkileri en üst düzeye çıkaran mekanizmalar bunlar.

Şimdi biz nerede duruyoruz? Biz bir kere, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü anlamında ve Ukrayna’da demokratik süreçlerin işlemesi, demokratik süreçler içinde bütün kesimlerin temsilinin öngörülmesi anlamında Avrupa değerleriyle uyumlu bir politika takip ediyoruz, açıkçası savunduğumuz değerler Avrupa Konseyi değerleri. Sadece Avrupa Birliği’ni kastetmiyorum, Avrupa Konseyi ki içinde Rusya da var. Burada toprak bütünlüğü esastır, burada herkesin bir diğerine saygı esasında, çerçevesinde bir muamele etmesi esastır. Onun için biz gerek Batılı dostlarımızla, müttefiklerimizle görüştüğümüzde, gerek Rusya’yla temaslarımızda hep iki ilkeyi vurguladık, toprak bütünlüğü ve herkesi bünyesine alan kapsayıcı bir hükümet oluşumu. Tabii toprak bütünlüğü Avrupa Birliği ve NATO Avrupa Konseyi değerleri açısından önemlidir. Diğer ilke, bütün herkesi kapsayıcı bir politika, bir Hükümet oluşumu ilkesi de Rusya’nın bazı taleplerinin karşılanması açısından özellikle Rusça konuşan Ukraynalıların süreci katılması açısından önemlidir, bu ilkesel politikamızı sürdüreceğiz. Tabii bu çerçevede Kırım’daki referandumu uluslararası hukuk açısından da doğru görmedik, Ukrayna’nın iç dengeleri ve savunduğumuz ilkeler açısından da doğru görmedik.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Niye efendim? Çünkü şöyle: Şimdi referanduma gidildi ve yüzde 97 evet çıktı, yani ben Rusya’ya bağlanmak istiyorum dedi. Diğer taraftan yani self determinasyon Rusların kendi kendilerini tayin hakkı bağlamında bu anlaşılır bir şey olması gerekir diyor Moskova. Bu referanduma rağmen neden bu doğru görülmüyor, yani defakto bir durum mu bu Ukrayna’ya rağmen olduğu için?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Hayır, sadece ondan değil. Soğuk savaş sonrasında Sovyetler Birliği parçalandığında belli ülkelerin elinde nükleer silahlar vardı Rusya, Kazakistan, Ukrayna, Beyaz Rusya gibi. Ukrayna bağımsızlığını ilan ettiğinde, Ukrayna’dan nükleer silahları devretmesi talep edildi, yani nükleer silahlardan arındırılması. Ukrayna’da bunun karşılığında toprak bütünlüğü garantisi istedi ve 1994’te Budapeşte’de yapılan anlaşmayla, Ukrayna toprak bütünlüğü karşılığında nükleer silahlarından fedakarlık etti, feragat etti ve anlaşmanın altına Rusya imza attı, Amerika Birleşik Devletleri imza attı, İngiltere imza attı. Şimdi Rusya açısından burada kendisinin de altında imza attığı bir anlaşma söz konusu ve Ukrayna devleti o zaman nükleer silah gibi kendi açısından çok önemli stratejik bir kaynaktan vazgeçerken, haklı olarak toprak bütünlüğü garantisi istemişti, dolayısıyla Rusya’nın altına imza attığı bir anlaşma var. Bu herhangi bir sıradan self determinasyon değil. Bunlara müzakere yoluyla çözüm bulmak ve müzakereler yoluyla aşmak lazım. Kıbrıs’ta da referandum sonrasında bir serf determinasyonluk var, ama mümkün olduğu kadar müzakereleri sürdürerek bütün tarafların benimseyeceği bir çözüm için çaba sarf etme yoluna gidildi.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Yani hani ben yaptım oldu derseniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Olmaz…

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - İşte yani o zaman hani Osetya da bunu yapabilir diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Olmaz yani o bakımdan…

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Ciddi bir müzakereyle olabilir.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- O bakımdan müzakerelerin yürümesi ve ama bu arada da dediğim gibi Kırım’da, Ukrayna’da Kırım’daki etnik Ruslarında, Tatar kardeşlerimizin de içinde olduğu daha kapsayıcı bir hükümet yapılanması şart, o olmadan bu problemi çözmek mümkün değil. Ama biz şu konuda bir referandum yaptık ve oldubitti demek de doğru değil. Böyle olursa bakın hemen etrafta kaç tane kriz var Abhazya Osetya krizi onlar da zaten şu anda her an patlamaya hazır donmuş krizler. Yine Azerbaycan’la, Karabağ sorunu… Şimdi bizim diyelim böyle bir referandumla ve arkasından da Ermenistan’ın tek taraflı ilhakı yoluyla Karabağ’ın, Ermenistan’a bağlanmasını kabul edebilir miyiz veya herhangi bir uluslararası hukuk normu buna uyar mı veya Moldovya’da Transnistria meselesini, Moldova içinde yine böyle özerk bir bölge. Dolasıyla, burada önemli olan hepimizin saygı gösterdiği toprak bütünlüğü ilkesine saygı gösterilmesi ve sorunların o ülke içinde çözüme götürülmesi.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Peki şöyle bir şey: Yani Birleşmiş Milletler nezdinde bir çözüm fırsatı kaçtı mı? Çünkü Birleşmiş Milletler bir kere Suriye’de çok kötü bir sınav verdi, bu hepimizin hemfikir olduğu bir konu. En kritik meselede bu hani ekonomide ekstrem konularda genellikle iktisatçılar bir şey söylemek istemediği zaman, ihtiyatlı iyimserlik içindeydi derler yani bu bir şey söylemiyorum demektir. Şimdi Suriye meselesi mesela Birleşmiş Milletlerin çizdiği tablo tam da böyle bir şey. Bu anlamda mesela çözümün umudu BM üzerinden bir çözüm umudu uzak bir ihtimal mi, geç mi kalındı?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Maalesef BM son dönemde işte bu karşılıklı, tabir caizse, kutuplaşmalar sebebiyle hemen hemen hiçbir konuda çözüm üretici, ön alıcı bir tutum ortaya koyamadı Suriye’de de böyle oldu, Libya’da başka türlü seyretti ve arkasından zaten Rusya, Libya sonrası özellikle Suriye’de direnç gösterme politikasını tırmandırdı. Şimdi bütün bunlara bakıldığında çözümün doğru adresi aslında en kolay çözümün daha küçük ölçekte halledilebileceği yeri veto olmadığı için AGİT mekanizmaları Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı. Çünkü orada da Rusya ve bütün ilgili ülkeler üye, yani Amerika Birleşik Devletleri de Avrupa Birliği de, biz de tabii ve Avrupa ülkeleri de üye. Dolayısıyla, şu anda yoğunluğumuzu oraya verdik, bir AGİT gözlemci heyeti oluşturulması için çaba sarf ediyoruz. AGİT Dönem Başkanı İsviçre Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı Didier Burkhalter’la devamlı temas halindeyiz. Ben Kiev’e ilk gittiğimde - hatırlayacaksınız yeni Hükümet oluşumundan sonra Kiev’e ilk gelen Dışişleri Bakanı oldum - o zaman oradan İsviçre Dışişleri Bakanı’yla görüştüm ve Dönem Başkanı olarak AGİT’in süratle harekete geçmesi gerektiğini söyledim. Hatta zamanlamasını sordu hiç vakit kaybetmemek lazım çünkü yarın Kırım’da ne olacağını bilemiyoruz demiştim. Eğer o zamanlar AGİT içinde bu anlamda bir ortak temas gurubu bir gözlemci heyeti oluşturulabilseydi, belki bazı istenmeyenler gelişmeler engellenebilirdi ama mümkün olmadı. En doğru adresler bu anlamda AGİT ve Avrupa Konseyi.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Şu hala denenebilir mi şimdi?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Tabii tabi hala denenebilirdi şu anda gözlemciler heyetinin oluşması için çaba sarf ediyoruz, Türkiye’den de üyelerin olduğu bir gözlemci heyeti oluşturmaya çalışıyoruz.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Peki, efendim şimdi bir yandan bunu Rusya bir yandan da dünyanın diğer süper gücü Amerika diyor ki yani devam ederse işte yaptırımları devreye sokabiliriz. Sıcak bir çatışma ihtimali var mı, çünkü bizi en fazla ilgilendiren tarafı bu.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şu anda hemen sıcak çatışma konjonktürü oluşmuş değil, yani daha diplomasinin kullanabileceği ciddi araçlar var. Ancak Doğu Ukrayna’da eğer gerginlik tırmanır, sadece Kırım’da değil, Doğu Ukrayna kısmında da ve orada fiili çatışmalar doğar, Rus askeri orada da bir emri vakiye yönelirse tabi bu çok ciddi sonuçlar doğurur. Aslında Kırım referandumu veya gelişmeler dahi uluslararası tansiyonu çok yükseltti. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği yaptırımları bu çerçevede bir şekilde Rusya’nın politikasının değişmesine sağlamaya dönük adımları daha önümüzde bu çerçevede yoğun bir diplomasi çabasına ihtiyaç var, devamlı temas halindeyiz. 9 bakanla G-7 Rusya dışındaki G-7 ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Kanada, Japonya, İtalya, Almanya, Türkiye, Polonya ve Avrupa Birliği arasında sürekli 9 bakanın da katıldığı telekonferans suretiyle temaslar sürüyor. Önümüzdeki günlerde…

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Türkiye olarak en kötü senaryoya hazır mıyız?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Tabi.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Çünkü bir yandan hani NATO üyesiyiz, diğer taraftan…

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bu gelişmeler olur olmaz tabi bizim en kötü senaryodan kasıt 2 parametre orada önemli. Birisi bölgesel istikrarla ilgili Karadeniz’in istikrarıyla ilgili sıkıntılar, yani Gürcistan krizinde 2008’de olduğu gibi Karadeniz’de askeri mevcudiyetin artması her iki tarafça da Montrö Anlaşması da dahil olmakla birlikte boğazlardan geçişler vesaire birçok sorun Türkiye’nin önü gelir ve bunun domino etkisiyle özellikle Karabağ’a yansıması tabi Kafkaslarda durumu çok gerginleştirebilir. Şu günlerde Ermenistan’da bazı tahkimatlar yapıldığı bilgileri geliyor, bunlar tabi ki çok tehlikeli tırmandırıcı gelişmeler, o bakımdan herkesin çok dikkatli olması lazım.

İkinci husus da bizim için gerginlik unsuru ve bizim açımızdan tabir caizse teyakkuza yönelten ve sürekli takip ettiğimiz husus Kırım’da Tatar soydaşlarımızın durumu. Orada herhangi bir etnik çatışmanın ortaya çıkması tabii ki Türkiye için kabul edilemez bir durumdur ve her halükarda Tatar soydaşlarımızın haklarının, hukuklarının, can güvenliğinin sağlanması için bütün dünya nezdinde yoğun girişimde bulunuyoruz. Bundan sonra bir gelişme olması halinde bu çalışmalarımızı arttırarak sürdürürüz. Bunu bütün taraflara söylüyoruz, Rusya’ya da iletiyoruz, Ukrayna’ya da, Kırım Özerk Cumhuriyeti yetkililerine de. Kırım Tatar soydaşlarımızın güvenliği Türkiye’nin en öncelik verdiği konudur ve herhangi bir şekilde hangi taraftan olursa olsun onların güvenliğine gelebilecek müdahalelerde Türkiye’nin tabi en güçlü şekilde sesini yükseltmesi bir zaruret halini alır.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Efendim, şimdi bir de oradan iç siyasete gelelim malum seçime gireceğiz fakat şöyle bir durum var: Şimdi hem iktidar partisi açısından yani sizin açınızdan, hem de muhalefet açısından bu seçim dönemi çok temel bir tez üzerine kuruldu. 17 Aralık operasyonu ve paralel yapı tartışması, onu ben kişisel olarak da çok merak ediyorum. Şimdi siz bir sürü uluslararası toplantıya katılıyorsunuz, mevkidaşlarınızla bir araya geliyorsunuz soruyorlar mı size ya nedir bu paralel yapı meselesini ve nasıl bir tehlikeyle karşı karşıyasınız diye?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Yok yani bu belki Türkiye’nin uluslararası alanda kriz içinde bir ülke görüntüsü vermesini isteyen bazılarına şaşırtıcı gelebilir, ama herhangi bir yerde bu soru bana sorulmuş değil. Ancak o ne zaman soruluyor? Mesela Avrupa Birliği’nde HSYK düzenlemesi olduğunda haklı olarak Avrupa Birliği hani bu nedir? Avrupa normları açısından değerlendirme

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Daha spesifik…

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- O zaman anlatıyoruz yani HSYK düzenlemesinin neden ihtiyaç hissedildiği, blok listelerle girilen seçimlerin - ki bizim Hükümetimizin istediği bir şey değildi bu, Anayasa Mahkemesi değiştirdi biliyorsunuz CHP’nin talebi üzerine - ortaya çıkardığı tablonun hukukta bir şeye bir şekilde bir dominant gurubun hakimiyetine yol açtığı, halbuki kişilerin tek tek yani adayların tek tek seçilmesi çok daha dengeli bir yapı ortaya çıkarabilirdi. Bunlar sorulduğu zaman ki, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nde bunlar konuşulabilir, bunları konuşuyoruz. Ama herhangi bir şekilde ikili bir konunun gündemi haline gelmiyor, genellikle şunu söyleyeyim: Yine bazılarının hoşuna gitmeyebilir, ama onların düşündüğünden daha çok uluslararası alanda Türk demokrasisine güven var. Yani şöyle bir kanaat hakim: Bütün ülkelerde de olduğu gibi Türkiye’de de bir türbülans yaşanır, Yunanistan’da, İtalya’da, Fransa’da birçok ülkede bu tarz siyasi krizler çıkar ve demokrasi içinde çözülür. Türk demokrasisine ciddi bir güven var, seçimlerle taşların yerine oturacağına ve Türkiye’nin bu istikrar içinde yoluna devam edeceğine dair bir genel hissiyat var, bu çok önemli, bunun korunması da çok önemli. Dışarıdan bakıldığında 2 şey önemlidir; birincisi, bir ülkenin idare edilebilir bir yönetime sahip olduğunun ortaya konması. Türkiye’de bu konuda kimsenin şevk ve şüphesi yok. Türkiye’de seçimleri arka arkaya kazanmış ve hala herhangi bir kamuoyu desteği anlamında bir şüphe olmayan çok güçlü bir Hükümet var. İkincisi de, bu hükümetin uygulamalarıyla temel demokratik normlara uyum göstermesi, bu konuda da bir şüphe yok zaten seçimler bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Yurtdışında bazen kendi aramızda konuşuruz, bir ülkede siyasi kriz olup olmaması, sürekliliğin olup olmamasına bağlıdır o da bazen dışişleri bakanlarının değişmesi, bakanlık görünümünün değişmesi mesela. Bu zaman zarfında, ki ben bir dönem Bakanlık yapmış biriyim nihayet çok uzun bir dönem sayılmayabilir, beşinci yılındayız, hani seçim olarak bir dönem ama daha önce dışarıdan da Bakanlık görevim olduğu için biraz daha uzun. Bu zaman zarfında 8 tane Yunan Dışişleri Bakanı gördüm, 8 Yunanistan Dışişleri Bakanı yani 8 hükümet değişmiş veya 4 tane Fransız Dışişleri Bakanı gördüm, 5 tane İtalyan Dışişleri Bakanı gördüm, 6 tane Romen Dışişleri Bakanı gördüm. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’le ikimiz en eskiler gibi kalıyoruz, eskiden böyle değildi. Şimdi sık hükümet değişikliğinin yaşandığı Avrupa’da eğer bir ülke 11,5 senedir aynı başbakan ile istikrarlı bir şekilde ve aynı Hükümet ile her seçimi kazanarak devam ediyorsa insanlar güvenlerini kolay kaybetmezler. Ama dikkatli olmamız lazım, herkesin Türkiye’nin itibarına özen göstermesi lazım. Kendi içimizde ihtilaf yaşasak bile, yurt dışına çıktığımızda hepimizin bu ülkenin genel görünümü, genel itibarı konusunda siyaset üstü bir hassasiyet göstermemiz şart.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Efendim, şimdi bu Gülen Cemaati ekseninde tartıştığımız paralel yapı meselesi tam da böyle askeri vesayetin gerilediği, artık Türkiye’de demokrasinin yerleşmeye başladığı ki sivil siyasetin yerleşmesi konusunda en AK Parti karşıtı cephe bile bu hakkı teslim ediyor diyor ki, evet sivil siyaseti inşa ettiler doğrudur, askeri vesayet geriledi doğrudur. Bu vesayet tam gerilemişken ya da bitme noktasına gelmişken bunu doldurma çabası mı, nereden çıktı bu tartışma?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şimdi Türk demokrasisinin açıkçası yaşadığı en büyük sınav - ben bunu akademisyen olduğum günlerde de birçok vesilelerle yazdım - halktan meşruiyetini alan siyasetin alanının daraltılması; 1950’den bu yana demokratik seçimler gayet düzenli işler Türkiye’de, bir problem de yoktur. Fakat şöyle bir algı vardı bizim iktidarımıza kadar, demokratik yolla seçilenler Ankara’ya gelirler, hükümet kurarlar yalnız yol yaparlar, baraj yaparlar, kanalizasyon yaparlar, iç ticari meselelerle ilgilenirler, ama şu şu konulara girmezler onlar siyasetçiler gibi geçici kişilerin değil, kalıcı bürokrasinin elindedir. Birisi güvenlik, istihbarat, dış politika ve makroekonomik ilişkiler, yani şirket uluslararası sermayeyle ilişkiler. Şimdi bu aslında bütün stratejik konuların siyaset dışında olduğu bir görüntü, bazen de bunu milli politika diye bir anlamda meşru kılınırdı, yani siyaset bir şey söyleyemezdi, yani Kıbrıs müzakerelerini biz 2004’te Bürgenstock’ta yapana kadar hükümetlerin Kıbrıs konusunda nihai sözü söylemeyeceğine dair bir kanaat vardı benzer şekilde, ama şimdi bu değişti. Askeri vesayet dediğiniz şey aslında o kadar dengeli bir noktaya geldi ki asker kendi görevini yapacak Türk Silahlı kuvvetleri güçlü olmak durumunda.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL- Doğru yani mesela Kıbrıs’ta da size kulak veriyoruz, Sayın Başbakanı...

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bizim coğrafyamız zayıf tabii. İsmini açıklamayan bir askeri yetkili diye çıkardı birçok konuda konuşurdu, ama şu anda dediğiniz gibi Kıbrıs konusunda veya Azerbaycan konusunda veya başka milli konularda, Kerkük konusunda ne denecek dendiğinde Başbakanımıza bakılır, bizlere bakılır, şimdi bu normalleşmedir. Bürokrasi rasyonel olmak zorunda, rasyonel bürokrasi de şudur: Elindeki dokümanları, verileri her türlü görüşleri olabilecek senaryoları siyasete arz eder, hesabı verecek olan siyaset olduğu için siyaset karar verir, bürokrasi uygular. Burada benim siyasi görüşüm şudur, dolayısıyla bakandan farklı düşünüyorum, başbakandan farklı düşünüyorum, ben şöyle istiyorum diyemez bir bürokrat. Şimdi bu yoğun çabalarımızla bu yerleşti, oturdu normalleşti, ama maalesef şimdi paralel devlet, vesaire son dönemde yaşananlar bir grup bürokrasi şunu diyor, şu mesajı vermeye çalışıyor: Siyaset orada hesap versin, ama Suriye politikasını ben belirleyeyim, Suriye’ye nereye yardım gideceğine ben karar vereyim. Eğer yardım veya bir şey varsa bir orada durdurup…

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Yani belirleyici.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Türkiye’nin dış görüntüsüne ben karar vereyim, Bosna’daki yardımları sorgulayayım, Somali’deki yardımları sorgulayayım. Bu senin işin de değil, haddin de değil bunun hesabını biz veriyoruz ya da iki siyaset bağlamında geçmişteki vesayetin sebebi, askeri bürokrasiyle hukuk yargı arasında bir içiçe geçme hali olduğu zaman, işte iktidarlar değiştirildi, darbeler yapıldı, Osmanlı döneminde padişahlar böyle hallederlerdi. Şimdi ise bu sefer emniyet bürokrasisiyle hukuk arasında böyle bir yatay ilişki doğduğunda bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu şu anlama gelmiyor yolsuzluklara müsamaha gösterilsin. Hayır, defaatlerce ben de söyledim, Sayın Başbakanımız da söyledi, birçok yetkilimiz söyledi yolsuzluklar konusunda verilmeyecek bir hesabımız yok. Her türlü şey sorulabilir, ama yolsuzlarla ilgili dosyalar görüntüsü altında arka arkaya… Eskiden çok da arzu etmeme rağmen buralarda bazen balık yakalamak için dinamit kullanırlardı veya yol açmak için, bir dinamit işe yaramadığı zaman büyük bir dağ parçasını parçalamaya, dinamitler birleştirilir ve büyük etki yapacak şekilde patlatılır. Şimdi bunun gibi siz yolsuzluk dosyası diye iddia ettiğiniz dosyaları birleştirip birleştirip, arka arkaya bir deprem etkisi yapsın diye kullanırsanız bu yolsuzluk operasyonu olmaktan çıkar, bir darbe operasyonuna, başka bir şeye dönüşür bizim itiraz ettiğimiz husus bu. Yoksa her birimizin bütün gelirleri, her şeyi araştırılsın, bu konuda hiçbirimizin çekindiği, kaçındığı bir şey yok, her türlü şeye açık, hayatımız şeffaf ortadayız, ama bu yolla ülkenin itibarını zedelemeye kalkarsanız, bunları tam da seçim öncesinde, yani Türkiye’de 3 seçim arka arkaya yapılacakken mahalli seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçim 1,5 yıl içinde ülkeyi kaosa sürükleyecek şekilde arka arkaya domino etkisi yapsın diye bunu verirseniz, hele hele bunun da ötesinde dinlemeler bir rezalettir. Açık söyleyeyim bizim devlet geleneğimize uymaz. Bu toprakların bakın şurada herhangi bir Taşkentli köylüye deseniz ki, yanından geçtiğiniz evin içinde olan tartışmaya bir kulak kabartın, derler ki, o mahallede onu yaşatmazlar, sen başka bir mahalleye git derler.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Ahlaki bir sorun mu var ... algılanıyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Tabii eskiden burada düğünler yapılırdı, düğünün yapılacağı yere bir kilim asılır, sokağın başına, o şu demektir: Burada hanımlar istedikleri gibi eğlenecekler, buraya erkekler yaklaşmasın böyle bir mahremiyet ilişkisinin olduğu bir kültürden geliyoruz. Dinleme eğer organize bir suç varsa hukuki yöntemlerle yapılır, ama sanki bu organize suçun parçası halkın iradesiyle gelen Başbakanmış gibi, bakanlarmış gibi siz onları da dinlemeye kalkarsanız işte o zaman sizin niyetiniz sorgulanır. Ben bir keresinde söylemiştim, şimdi ayrı yerlerdeyiz Başbakanımızla her gün görüşüyoruz Kırım’da vesaireydi dikkatli konuşmak zorunda kalıyoruz. Kriptolu telefonlar bile dinlenmişse, bir keresinde zikrettiğim şekilde bazen gerçekten bu hissiyatla konuşuyoruz. Başbakanımızla, Cumhurbaşkanımızla yani ağzımızdan çıkan bir sözü ben kulağımdan kıskanıyorum istiyorum ki, bazen o söz çıksın ama kulağım duymasın. Şimdi benim kulağımdan kıskanılan bir sözü ki ileride hani milli güvenliğimiz bakımından başka konularda bir sıkıntı doğmasın diye başkası nasıl duyabilir, nasıl dinleyebilir, nasıl bunu yayınlayabilir?

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Siz dinlendiğinizi düşünüyor musunuz ya da buna dair bir tespitiniz var mı? Çünkü Sayın Başbakan çıktı dedi ki, yani kriptolu telefon bile dinleniyor hani sizin dinlenilmeniz de bir o kadar vahim sonuçta bir ülkenin dış politikası açısından. Bu anlamda bir tespitiniz ya da bir kuşkunuz var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Oldu, yani bunu zaten gelişmeler açık bir şekilde gösteriyor, ama bir seferinde kriptolu telefonumdan hiç ilişkilerimizin iyi de olmadığı bir ülkeden doğrudan telefonla arandım, o zaman söyledim buna dikkat edelim diye arkadaşları uyarmıştım. Doğrusu o telefon, numaralar bilinebilir, ama dinlenemez dendi bize teknolojik olarak. Fakat o zamandan itibaren ben açıkçası kriptolu telefonlarımı da çok gerekli olmadıkça kullanmamaya özen gösterdim.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - O ülke biraz da böyle makas açılsın da biz de oradan daha fazla güçlenelim mi…

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Onların detayına girmek istemem bu bir ulusal istihbarat, güvenlik meselesidir, ama benim telefon numaram kriptolu telefon numaramı elde etmesi mümkün olmayan, olmadığını düşündüğüm en azından o ana kadar bir kaynaktan böyle bir arama olunca dikkatli davranma ihtiyacı hissettim.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Peki efendim, bu daha açık haliyle Fettullah Gülen gurubu bu işin neresinde? Çünkü Sayın Başbakanım çok açık bir şekilde diyor, yani Fethullah Gülen, Pensilvanya bu işin tam göbeğinde diyor, ama tamamlayıcı unsuru var mı, yoksa gerçekten Fetullah Gülen gurubu üzerinden mi gidiyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Başbakanımızın söylediği şeyler bizim söylediğimiz şeylerdir, yani bizim Başbakanımız tek başına bir kanaat beyan etmiyor, hepimizin kanaatini beyan ediyor her şeyden önce onu söyleyeyim. Yani öyle bir havada yaratılmaya çalışılıyor ki Başbakan tek başına hedef sanki o olmamış olsa sıkıntı olmayacak hayır, Başbakan bu kadronun lideridir, Başbakanıdır. Ya hep beraberiz ve bizi böyle görmesi lazım herkesin. Diyelim ki, kendi aramızda bir konu konuşacaksak fikir özgürlüğü içinde Bakanlar Kurulu’nda, değişik kaynaklarda zaten kendi aramızda her zaman konuşuruz, ama Başbakanımıza yönelen her şey bize yönelmiştir. Yani AK Parti’yle, Başbakanı ayrıştırmak, bu hareket içindeki insanlarla Başbakanı ayrıştırmak çok kurnazca kötü bir taktik bunu kimse yapmaya cüret etmesin. Bu yolda şimdiye kadar başarıları nasıl paylaşmışsak Başbakanımızla ilgili olarak söylüyorum, nasıl herkes başarılardan hisseyab olmuşsa, kritik dönemlerde, başarılı dönemlerdeki övgülerden hissiyab olanların, kritik dönemlerde susması ya da tarafsızmış görüntüsü vermesinin daha etik bakımından yanlış bir tavır olamaz açık söyleyeyim, ahlaksız ifadesini dikkatli kullanmadan söylüyorum. O bakımdan bizim burada herhangi bir şekilde bir algı operasyonuna gelebileceğimizi düşünenler aldanıyorlar bu ekip, bu kadrolar birçok böyle sınavdan geçti. O anlamda bir ayrışma düşünmek mümkün değil, ama yapı dediğiniz Fettullah Gülen ve yapılanma arasındaki ilişkiler açıkçası bu konularda ben konuşurken ıstırap hissediyorum. Neden biliyor musunuz? 10 yıllarca çok samimi insanların emekleri üzerinden yükselen bir hareketten bahsediyoruz. Böyle bir birikimi samimiyet ve ihlas geçen gün televizyonda Profesör Ahmet Keleş’in daha önce başka Cemaat içinde büyük hizmetler vermiş insanların söylediklerine baktığımızda böyle samimiyet üzerinde yükselen bir hareketin neredeyse kamikaze yapar gibi çok kısa bir sürede kendi dayandığı bütün ilkeleri tahrip edercesine ve bütün o geçmişte bıraktığı olumlu izleri yok edercesine bir çaba içerisine girmesi açıkçası aklımızın, vicdanımızın alabileceği bir şey değil. Yani kimse şunu söylemesin: Hepimiz belli düzeylerde, tecrübeye sahip bu meselelerin arka planını bilen insanlarız. Biz bu işte yoktuk bu guruba ait olan gazetelerin yayın çizgilerini biz 3 senedir takip ediyoruz. Neredeyse bakınız aynen CHP gibi ben bunu kendilerine birçok kereler söyledim, Beşar Esad’ı hiç eleştirmeyen bizim Suriye politikamızı devamlı eleştiren bir yayın şeyi takip edildi veya öyle bir algı verildi. Bir taraftan bu yapıldı, bir taraftan Hükümetimizin İran irtibatları güya gündeme çıkarılmaya çalışıldı. MİT Müsteşarımıza dönük operasyonlar sonrasında defaatlerce konuştuk, Suriye’de ne yapmak istediğimizi anlattık, ama dinlerken ya çok haklısınız biz bunu ihmal etmişiz, o arkadaşların şahsi kanaatleri dendi. Özellikle de İngilizce yayın yapılan yerlerde sürekli Türkiye’yi dışarı ihbar edercesine sanki Türkiye terör guruplarına yardım ediyormuş gibi ihbar edercesine yayınlar yapıldı. Şimdi burada tutup da biz bir sivil toplum kuruluşuyuz, bu tür işlere karışmıyoruz demeniz artık inandırıcı olabilir mi? Türkiye’nin liderlerinin cansiperane bu çaba içinde olan insanların, Suriye’deki mazlumlara yardım etme çabası içinde olan insanların uluslararası mahkemelere gidecek, gönderilecek gibi söylentilerin yayılması.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Burada şey mi Hem MİT tırlarının durdurulması meselesinde, hem de…

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Sadece o değil arka arkaya bakın aynı yolsuzluk şeyindeki gibi arka arkaya. Bosna’da Boşnaklara niye kredi verdiniz? Bu da bu çevrelerin yayın organları tarafından çıkarıldı. Sanki öyle bir hava var ki, Türkiye örtülü operasyonlar yapan bir Hükümete sahip.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Yani savaş suçlusu ilan etme çabası mı var daha açık haliyle soracağım.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Yani hayır nihayette yürütülmek istenen şu: Türkiye’yi teröristlere yardım eden ülke konumuna getirdiğinizde nihayet bu konuma getirdiğinizde hesaba çekilecek olan nedir, çok açık yani şunu bir şunu görmeyeceğimiz mi düşünülüyor? Ben 140 diplomatımızla Adana’dayım, ben resmi toplantı yaparken valimiz telefon ediyor ve tırlara dönük operasyon yapıldı efendim müsaade eder misiniz ben oraya gideyim diyor. Biz o toplantıyı Adana’da Türkiye dışarıya suçlu gibi gösterilsin diye yapmadık, Türkiye’nin itibarını temsil eden büyükelçilerimizle toplantı halindeyiz. Bir gün sonra Başbakanımız Brüksel’e gidecek, Avrupa Birliği görüşmeleri için. İki gün sonra ben Cenevre’ye gideceğim, Suriye görüşmeleri için kimin menfaatine bu, bu kime menfaat sağlıyor? Burada açık bir şekilde Suriye rejimiyle iş birliği var, yani şey anlamında söylemiyorum illa bir istihbari kanal, ama aynı hedefe dönük çalışma çıkarların örtüşmesi var. Şimdi burada beklerdik ki eğer bu grup, paralel yapı, bunların yayın organları çıkıp bu operasyonları desteklemeyip, Türkiye’nin itibarını koruma yönünde tavır alsaydı şimdi ayrıştırabilirdik. Derdik ki, bu gurupla bu paralel yapı ayrı yapılar, ama öyle yapmadılar bunları savundular. Avrupa Birliği’nde kulis arkalarında kendi ülkelerini tenkit ettiler. Amerika’da birtakım Türkiye aleyhtarlığıyla maruf kişilerle ortak imza kampanyaları yaptılar. Şimdi bunlar kabul edilebilir bir şey mi?

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - O zaman şöyle bir şey mi var efendim: Şimdi mütedeyyinlik kimliğini tartışmaya öyle ya da böyle başladık, yani kendileri bunu tartışmaya ne kadar mütedeyyinler? O zaman milli olup, olmadıklarını da tartışmak en doğal şey mi olacak? Çünkü söylediğiniz tablo çok vahim bir tablo Türkiye için ... gayri milli bir hareket mi...

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Şu an ümidim hala iyi niyetli olarak ümidim şu: Bir öz eleştiri yapılması. Bakın biz Hükümet olarak kamuoyundayız eleştiriye, özeleştiriye de açığız ve hazırız. Bu arkadaşlarımızın bir özeleştiri yapması lazım, nereye gidiyorlar, bu samimi birikimler üzerine inşa edilen bir yapı şu anda hangi amaçlar için kullanılıyor? Yoksa çok mütevazihane ve sanki mahviyet içinde yapılan açıklamalar tatmin edici değil artık.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Peki siz sormuyor musunuz, yani biz 11 yıldır iktidardayız hani sorunlarımızın çözümü açısından bizzat biz uluslararası arenada sorun yaşadığınız ülkelerde bunu aşmaya çalıştık mesela Türk okullarıyla ilgili en son Rusya’da yaşanan sorunun bizzat Sayın Başbakan’ın müdahil olup aştığını biliyoruz. Ne oldu size? Yani buradan hani önünüzü açtık yükseldi demiyorum ne oldu size temas kurmuyorlar mı sizinle?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Doğrusu onu ben izah edemiyorum hayır, onun için izah edemiyorum. Yani bu okullarla en yoğun desteği verdik Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız hepimiz. Hatta ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bakın çok ilginç ve kamuoyunda şu anda destekledikleri Ana Muhalefet partisi yetkilileri tarafından ve başka parti temsilcileri tarafından şu anda paralel yayın yaptıkları yayın organları tarafından şeyle suçlandık biz o dönemde Afrika açılımının aslında Cemaat okullarına yardım etmek için Cemaate yardım etmek için bu kadar çok büyükelçilik açtığımızla suçlandık. Yani biz Türkiye Cumhuriyeti devletini tanıtmak, ekonomik kanalları açmak için büyükelçilik açıyoruz, bize o zaman gelen eleştiriler muhalefetten ve şu anda destek verdikleri kesimlerden siz oraya aslında Cemaat okullarına destek için büyükelçilik açıyorsunuz eleştirisiydi o eleştiriye muhatap olduk, şimdi ilginç bir şekilde bu eleştiriyi yapanlarla Cemaat okullarını yani o grubun yapılanmanın unsurları paralel yani olacak şey değil.

Türkiye’de dengelerin ve kriterlerin, standartların bu kadar yıpranması gerçekten beni çok üzüyor. Bir ülkede mesela demokrasiye güven var, sisteme güven hala güçlü bir şekilde var çünkü, belli aralıklarla seçimle bu test ediliyor. Ama seçimle test edilmeyen başka şey var, bir ülkenin ortak değerlerinin standartlarının, davranış kriterlerinin kaybolması bu çok üzüyor, yani bunu da bir siyasetçi, bir Bakan olarak değil bunu bir sıradan bir Türk insanı olarak işte demin söylediğim gibi bu topraklan içindeki değerlerin tahrip olmasından mustarip olan biri olarak zikrediyorum. Hepimizin bu değerleri yeniden keşfetmeye ve bu değerler üzerinden gerektiğinde hiç çekinmeden öz eleştiri yapmaya ihtiyacımız var.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Peki bu tartışmalar ekseninde bütün bu devam eden paralel yapı meselesi üzerinden seçime dair nasıl bir tablo görüyorsun yani 31 Mart sabahı biz uyandığımızda o seçim sonucuyla birlikte artık bu tartışmalarda geride kaldı ve bunlar tümüyle güç kaybettiği...

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Merak etmeyin 31 Mart sabahı güneş yine doğudan doğar, akşamda batıdan batar. 31 Mart sabahı, 30 Mart’tan çok farklı bir gün olmayacak, aksine 30 Mart’taki siyasi realitenin desteklendiği, güçlendiği, tahkim edildiği bir gün olacak. O bakımdan da demokrasilerde her çözümün nihai ilacı seçimdir. Bu seçimler bu anlamda taşların tekrar yerine oturmasına ve birçok tartışılan konunun aslında ne kadar konjonktürel olduğunun ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerle de Türkiye bu seçimlerin zemini üzerinde inşallah çok daha güçlü bir siyasi istikrar ile yoluna devam edecek.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Cumhurbaşkanlığı seçimine dönük de bir hamle olduğunu düşünüyor musunuz? Çünkü mesela şey deniliyor...

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bu üç seçim birbiriyle irtibatlı görüldüğü için bu kadar büyük bir kampanya mahalli seçimlerden önce yapıldı, yani Hükümetimiz Başbakanımızın yıpratılması üzerinden sarsılsaydı zaten ondan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerle ilgili de yeni bir dizayn yapmak imkanı vardı. Sarsılmayınca şimdi paniğe kapıldılar, sarsılmayınca ve devam edecek olunca bu sefer siyaset normal seyrinde takip edecek. Kimse de telaşa kapılmasın, paniğe kapılmasın bu siyaset benim Anadolu’da gördüğüm bakınız Konya’ya çok sonra geldim 15’e yakın ilde açık hava mitingleri yaptık, toplantılar yaptık son olarak Van’da, Siirt’te, Batman’da, Urfa’daydım, Siverek’teydim Urfa’da, bu Türkiye’nin Doğusu. Ondan öncede Nevşehir’de, Niğde’de, Karaman’da. Doğu’sunda ve Batı’sında, ortasında ve Kuzey’inde, Güney’inde öyle bir canlı hava var ki bu şunu gösteriyor bizim için çok ciddi bir güvence bu ülkenin kaderine bu millet sahip çıkıyor, çıktığı zaman o milletin tercihi neyse başımızın üzerinde. Eğer millet bu tartışmalardan yorulmuş, bıkmış ve evine çekilmiş olsaydı işte o zaman korkun, o zaman o kapalı kapılar ardındaki mihraklar ümide kapılabilirlerdi. Hayır, millet meydana indi meydana indi ve bu ülkenin kaderini seçim anlamında ancak ben belirlerim diyor. Bu muhalefet partileri açısından da bence güzel bir gelişmedir, onların da çözümü siyaset meydanlarında araması lazım, meydanlarda ve sandıkta araması lazım. Öyle bir şey olsun ki beklenmedik gelişme olsun ki bir an iktidar elime düşsün diye düşünmemeliler. Giyip çizmelerini çıkacaklar Anadolu’ya ikna edecekler halkı halk onları tercih ediyorsa bizim başımızın üstünde yeri var ama halk bizi tercih etmeye devam ediyorsa o zaman da kimsenin perde gerisinden oyun çevirmemesi lazım.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Son bir dakikamız efendim seçim sonucuna dair bir tahmininiz var mı? Sizin işiniz bir kere ben hani kişisel tespitim yani işiniz çok daha zor ve yoğun yani bir yanıyla dünyayla ilgileniyorsunuz, o meseleyle diğer yanıyla şu anda Konya Taşkent’teyiz mitinge gideceksiniz o anlamda çok hani değişik bir duygu dolayısıyla hani sizin gözlemleme şeyiniz daha yüksek. Bir tahmininiz var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Doğru yani siyasi dil itibariyle bile bir gün uluslararası müzakere yaptığınız diplomasi ... ertesi gün Konya’nın bir ilçesinde yaptığınız bir mitinge dönmek bile aslında ilginç bir tecrübe. Konya’nın 31 ilçesine de inşallah önümüzdeki günlerde gideceğim, diğer illere de gitmeyi düşünüyorum. Siyasi tahmin itibariyle ben hiçbir seçimde önceden verilecek belirleyecek bir tahminde bulunmam ama ilkesel bir şey söyleyeyim bu seçim sonrasında hiçbir tereddüdünüz olmasın ki Türkiye’de siyasi istikrar güçlenecek ve AK Parti bu seçimden yine hani daha önceki seçimlerdeki bazılarının beklentilerinin aksine güçlenerek çıkacak. Hem büyükşehirlerdeki belediye başkanlıkları anlamında, hem Türkiye genelindeki belediye başkanlıkları anlamında, hem de yerel seçimlerin kendi mantığı olmasına rağmen genel oy ortalaması anlamında inşallah Türkiye’ye güven veren, dışarıdakilere ve içeride bu bir kriz beklentisinin içinde olanlarında beklentilerini boşa çıkaran bir sonuç ortaya çıkacak.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Peki, efendim çok teşekkür ederiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Ben teşekkür ederim.

SUNUCU MELİK YİĞİTEL - Doğduğunuz yerde, memleketinizde bizi ağırladınız, zaman ayırdınız çünkü çok yoğun olduğunuzu biliyorum hani iki ... olması hasebiyle çok çok teşekkür ederim, çok sağ olun.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Ben teşekkür ederim, sağ olun.