Avrupa'da kalıcı barışın sağlanmasını ve daha bütüncül bir Avrupa
oluşturulmasını amaçlayan Schuman Bildirisi’nin açıklanmasının üzerinden 69
yıl geçmiştir. O günden bu yana çok mesafe alındığı yadsınamaz. Ancak,
sahip olduklarımızı korumak ve ilerlemek için daha fazla çaba harcamak
zorunda olduğumuz da unutulmamalıdır.
Avrupa projesi bugün pek çok olguyla sınanmaktadır. Küresel belirsizlikler,
yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve popülizm artmakta, evrensel
değerler ve Birliğin geleceği tehlikelerle karşılaşmaktadır.
Türkiye şimdiye kadar, Avrupa’nın güvenliği adına türlü fedakârlıklar
yapmış, kıtadaki istikrar ve refah ortamına önemli katkı sağlamıştır.
Ancak, Türkiye’nin Avrupa’ya yapacağı esas katkı, AB’ye tam üyeliği ile
mümkün olacaktır.
AB bugün bir yol ayrımındadır. Ya küresel bir güç olacak ve bunun
gerektirdiği vizyoner yaklaşımları benimseyecek ya da popülist ve aşırıcı
akımların beslediği iç siyasi dinamiklere boyun eğecektir. İkinci yaklaşım
şüphesiz Türkiye’yi AB’den uzaklaştırır.
Türkiye, stratejik bir hedef olarak belirlediği AB tam üyeliği sürecine
bağlılığını korumaktadır. AB, ülkemize ve AB’ye katacağımız değerlere geniş
bir perspektiften bakmalı ve buna uygun karşılık vermelidir.
Schuman Bildirisi, “Karşılaştığımız tehlikelerle orantılı olarak yaratıcı
çabalar göstermeksizin dünya barışını korumak mümkün değildir” cümlesi ile
başlar. Bugün de Avrupa halkları olarak bizler, Avrupa projesini tehdit
eden sınamalara karşı yaratıcı çözümler bulmak için birlikte çalışmalı ve
sahip olduğumuz değerleri güçlendirmek ve yaymak için çaba sarfetmeliyiz.
Türkiye, bu amaçla AB’ye katkı sağlamaya hazırdır.
Ülkemizde AB’ye adaylığımızın tescil edildiği 1999 yılından beri
kutlanmakta olan 9 Mayıs Avrupa Günü kutlu olsun.