Her dil, o ülkenin kültürünü yansıtan bir aynadır. Geçmişten gelen kültür
miraslarının korunması ve yaşatılmasında dillerin korunması son derece
önemlidir. Zira 6000’den fazla dilin konuşulduğu dünyamızda, bir kültürün
sahip olduğu incelikler ve güzellikler ancak o kültürün dili ile
yaşatılabilir.
Avrupa Diller Günü, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin inisiyatifiyle
2001’den bu yana her yıl 26 Eylül’de kutlanmaktadır. Her iki kişiden
birinin iki dilli veya çok dilli olduğu günümüzde, birbirimizi daha iyi
anlamamızı ve iletişim kurmamızı sağlayan tüm dillerin hayat boyu öğrenimi
teşvik edilmeli ve bu yolla, zengin dil ve kültür mirası korunmalıdır.
“Dilimizin sınırları, dünyamızın sınırları demektir” diyen büyük filozof
Ludwig Wittgenstein’a atfen ufkumuzun genişliğini belirleyen olgunun
kullandığımız dil ve dillerin zenginliği olduğunu bu özel gün vasıtasıyla
bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmakta yarar var.
Geleceği şekillendiren sosyal politikalarda da, var olan kültürel ve dilsel
çeşitliliğin korunması ve toplumların bu çeşitlilikten beslenmesi esas
alınmalıdır. Mevlana Celaleddin Rumi’nin sözlerinde yer verdiği üzere,
“Dünyada nice diller var, nice diller, ama hepsinin de anlamı bir. Sen
kapları, testileri hele bir kır, sular nasıl bir yol tutar, gider. Hele
birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak, can nasıl koşar, bunu canlara
iletir.” Tüm diller, kültürleri ve insanları anlamak ve engelleri aşmak
için bir vesiledir aslında. Avrupa Birliği de “çeşitlilikteki birlik”
ilkesi kapsamında çok kültürlülüğe öncelik vermiş ve bu ilkenin
devamlılığını çok dillilik prensibiyle desteklemiştir.
Bu vesileyle, 26 Eylül Türk Dil Bayramını ve Avrupa Diller Günü’nü
kutlarım.