Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 3 Mayıs 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100'e Verdiği Mülakat, 24 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 10 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yeni Şafak gazetesine Türkiye Yüzyılı Vizyon Eki kapsamında Verdiği Mülakat, 02 Ocak 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV Net’e Verdiği Özel Röportaj, 11 Ekim 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Haber Global’e Verdiği Özel Röportaj, 23 Ağustos 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100’e Verdiği Özel Röportaj, 27 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 4 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Özel Röportaj, 31 Mayıs 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk Tarafsız Bölge’de Verdiği Özel Röportaj, 20 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 14 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 31 Mart 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 10 Şubat 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 7 Eylül 2021, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 6 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Oslobodenje Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nezavisne Novine Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24 ‘e Verdiği Özel Mülakat, 17 Aralık 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası’na Verdiği Mülakat, 30 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Tarafsız Bölge” Programına Verdiği Mülakat, 16 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 13 Temmuz 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Gece Görüşü” Programına Verdiği Mülakat, 18 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 11 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24’e Verdiği Özel Röportaj, 3 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun DİM TV “İğneli Fıçı Özel” Programına Verdiği Mülakat, 23 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal V Yüksek Tansiyon Programına Verdiği Mülakat, 18 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akit TV Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 12 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100 Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 6 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’de Yaptığı Açıklama, 18 Nisan 2020
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Habertürk Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 16 Mart 2017, Antalya

SUNUCU- İyi akşamlar değerli izleyiciler, Habertürk ekranlarında özel röportajla karşınızdayız, çok değerli bir konuğu ağırlıyoruz, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Antalya’da konuğumuz. Sayın Bakan, hoş geldiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Siz de hoş geldiniz Antalya’mıza.

SUNUCU- Teşekkür ediyoruz, hoş bulduk. Tabi çok önemli gündem maddeleri var, Hollanda’dan Almanya’ya, Suriye’den Irak’a, Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya, Avrupa Birliği’nden Birleşmiş Milletlere birçok önemli gündemi bugün değerlendireceğiz ve iç politika 16 Nisan referandumu da konuşacağımız konular arasında. Bu önemli yayında saat 23:00’e bana eşlik edecek iki değerli ismi; Gazete Habertürk Ankara temsilcisi Sayın Bülent Aydemir, hoş geldiniz.

BÜLENT AYDEMİR- Hoş bulduk.

SUNUCU- Gazete Habertürk köşe yazarı Sayın Muharrem Sarıkaya, siz de hoş geldiniz.

MUHARREM SARIKAYA- Hoş bulduk.

SUNUCU- Hiç vakit kaybetmeden başlayalım. Sayın Bakan, çok gündem maddesi var, -öncelikle tekrar teşekkür ediyorum- ama en sıcağıyla başlayalım. Türkiye-Hollanda ilişkileri son dönemde olmadığı kadar gerildi. Tabi neler yaşandığını da konuşacağınız ama, en son olarak Hollanda’daki seçimler, bu seçimlerin yansıması, Wilders’ın beklediğinden geri kalması, Türkiye-Hollanda ilişkilerini tekrar eski haline çevirir mi, ne bekliyoruz efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mesele Wilders meselesi değil. Wilders’ın tutumu belli, Wilders Avrupa Birliği’ne de karşı, Avrupa kurumlarına da karşı, Avrupa’nın değerlerine de karşı ve Avrupa’daki yabancılara karşı, ama en çok da Müslümanlara ve İslam’a karşı, yani tam bir faşist, başka bir tabiri yok. Bu kadar tüm değerlere karşı olan ve bunu şiddete dökmeye meyilli bir partinin başka bir tarifi olamaz. Bunu söyleyince üzülüyorlar, kızıyorlar, ama doğruyu söylüyoruz.

Wilders’ı biliyoruz, fakat bugün Hollanda’ya baktığımız zaman merkezdeki partilerin özellikle seçim öncesi tevessül ettiği yollar Wilders’ın politikalarından ve söylemlerinden farklı değil. O nedenle kimin kazandığı önemli değil, önemli olan şu anda seçimden sonra bu tutumlarını sürdürecekler mi? Gerçekten yıllardır yaşadıkları zemin kaybı, yani Wilders’a doğru kayma kalıcı mı olacak, kendilerini toparlayacak mı; tamamen buna bağlı.

SUNUCU- Sizce?..

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bence şu anda zor. Bir kere popülizmle halkı birleştirdiğin zaman ondan kurtulmanız zor olur, geri adım atmanız çok zor olur. Öyle olsaydı, “mesela benim seçim problemse sizi zor duruma düşürmek istemiyorum, seçimden sonra gelebilirim” önerime, “evet, seçimden sonra gel” derlerdi, ama bana “seçimden sonra da gelme” dediler.

BÜLENT AYDEMİR- Sayın Bakanım, o geceyi bize anlatır mısınız? O gece çok ilginç şeyler yaşandı, çok rahatsızlık verici gelişmeler yaşandı. Perde arkası nedir? İşte siz seçimden önce gelmeyin denilseydi ben gitmezdim dediniz, ama işte yasak konuldu, vur emri verdi Belediye Başkanı. O geceyi bize bir anlatır mısınız, nasıl oldu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- O gecenin öncesi var esasen, o geceye gelmeden önce öncesini de konuşmak lazım. Bizim yurt dışı SKM’miz (Seçim Koordinasyon Merkezi) tüm Bakan arkadaşlara, bazı Bakan arkadaşlara ve bana yurt dışında kampanya için programlar yapmışlar, Türkiye’de şimdi nasıl yapıyorlar; değişik illere bizi gönderiyorlar. Daha önce Hollanda’ya da gittiğim için, Rotterdam’a, güzel bir seçim kampanyası yaptık, oradaki Türkleri iş yerlerinde ziyaret ettik, bizde esnaf gezisi var ya, aynen böyle yapıyoruz, orada yaptık, salondaki toplantımız da güzel geçti ve oradan çok ciddi bir oy geldi bize. Hollanda’ya, Fransa’ya, Almanya’ya, İsviçre’ye arkadaşlarımız program yapmışlar, biz de tamam gideriz dedik. Bu programını yaparken hiçbir arkadaşımız, Seçim Koordinasyon Merkezi’ndeki arkadaşımız ülkede seçim var, gidersek o seçimi etkileriz ya da etkilemeyiz diye bir hesap içinde olmadı, çünkü bizim derdimiz kendi referandumumuz ve orada Türk toplumuyla, Türk vatandaşlarıyla - o ülkenin vatandaşı da olsa bize de seçimde, referandumda oy kullanacaklar - onlarla buluşmak.

Bu program belli olduktan sonra Hollanda Başbakanından bir açıklama, sosyal medya, “Türk Bakanın Hollanda’ya gelmesini istemiyoruz”. Çok garipsedik bunu, neden gelmesini istemiyorsun, bir sebebi olmalı. Daha önce gittik, başka sebeplerden de gittik, seçim zamanı da gittik. Sonra ortak bir dostumuz, eski Hollanda Senato Başkan ve benden iki dönem önce Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene Van Der Linden aradı. Ona dedim ki, “Rene, Başbakanın bu açıklaması hiç hoş değil, keşke beni arayıp da söyleselerdi, bak bizde de bir seçim var, sonra gel”. “Senin Başbakanın popülizm yapıyor, yani benim üzerimden siyasi prim elde etmeye çalışıyor. Dışişleri Bakanın da arasaydı keşke beni” dedim. Herhalde kendisine söyledi, Dışişleri Bakanı beni aradı. Ben de kendisine dedim ki, “gördüğüm kadarıyla seçim atmosferinde bir rahatsızlık olmuş, ama bunu kamuoyuyla paylaşmadan önce, popülizm yapmadan önce benimle paylaşsaydınız daha uygun olmaz mıydı? Peki, sizin isteğiniz ne? Şimdi seçim sonrası mı gel diyorsunuz? Böyle diyorsanız yine de sizi zor durumda bırakmayalım, Wilders’e sizi tercih ederiz her zaman, yan talebiniz buysa anlayışla karşılarım”. “Yok, seçim sonrası da garanti veremem sana” dedi. “Bak, biz arkadaşız da, bu söylediğin şimdi hoş mu, yani bu dostluğa sığar mı, iki ülke arasındaki dostluğa sığar mı? Ben senden izin alacak değilim”. Bir Dışişleri Bakanı veya bir kişi başka bir ülkeye giderken izin almasına gerek yok. Şimdi ben New York’ta bir toplantıya gittim, Amerika’dan izin mi alacağım? Hayır, zaten vizem var, Hollanda’ya da vizeye gerek yok.

Dedim ki, “o zaman ben Cumartesi günü gelirim, bak eğer seçim problemse 17’sinde, 18’sinde” dedim. Dedi ki, “son kararını verme, bir daha konuşalım telefonda”. “O zaman rica ediyorum Başbakanınla konuş, Hükümetinle konuş, çünkü bunlar koalisyonun içinde farklı partiler, seçim sonrası gel derseniz seçim sonrası geleceğim”. Ben telefon beklerken Dışişleri Bakanından, Başbakandan tekrar çok ayıp şekilde, kaba şekilde bir açıklama geldi, “Türk Dışişleri Bakanını seçim sonrası da istemiyoruz, seçim öncesi de istemiyoruz”. Dışişleri Bakanı arayıp, “biz böyle görüştük ama, seçim sonrasında da bazı sorunlar var” demeden, Başbakanla görüşmüşler ki Başbakan bu açıklamayı yaptı.

İlaveten bir açıklama daha yaptı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı gelip lalelerimizi görebilir, müzelerimizi görebilir, ama Türklerle buluşamaz”. Türklerle buluşamaz demek ne demek, bunu nasıl tarif ederseniz? Bu faşizan bir yaklaşım değil de nedir? Bunun bir izahı yok. Bu savaşlarda bile böyle olmamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda, Nazi döneminde bile böyle bir uygulama; o onunla görüşemez, bu bununla görüşemez. Ne demek Türklerle görüşemez Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı. Neden? İşte Wilders’tan farkı kalmamış. Neden? Seçimde popülizm yapacak.

Sonra Dışişleri Bakanı aradı, dedim ki, “ben senden insanca bir telefon bekliyordum, sizin Sayın Başbakanınızın yaptığı çok ayıp. Şimdi bana söyleyin, ya seçim sonrası geleyim, anlayış göstereyim ya da Cumartesi geleceğim”. Efendim, “seçim sonrası da garanti veremem”. “O zaman geliyorum, kusura bakmayın”. Uçuş izni için yazılı talepte bulunduk, izin de geldi bu konuşmadan sonra, tamam, iyi, hazırlık yapıyoruz. İşte Moskova’dayız, bir gün kaldı, ikide bir telefon eliyor Dışişleri Bakanlığından bizim Bakanlığa, Müsteşar Yardımcısı arıyor, Müsteşar arıyor, efendim “Rotterdam’da şöyle olsun, 50 kişiyle görüşsün, 100 kişiyle görüşsün”. Bizimkiler de diyor ki, “zaten bizim rezidans 200 kişilik, 300 kişilik bir yer, orada vatandaşlarımızla Bakanımız biraraya gelecek, o yüzden böyle 50 kişi dayatması yapmayın”. En sonunda diyorlar ki, “Bakanınız Rotterdam’a gelmesin, Lahey’e gelsin”. Bana sordular, ben de tamam dedim, yani bir uzlaşı olsun diye Lahey tekliflerini kabul edelim.

SUNUCU- Sonuçta bir Lahey olacak gibi gözüküyor zaten de, onu birazdan konuşacağız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tamam, Lahey’i kabul ediyoruz. Bu sefer ne deseler beğenirsiniz, “Bakanınız Lahey’de 50 kişiyle biraraya gelebilir, fazla değil”. Benim kaç kişiyle biraraya geleceğimi sen niye kısıtlıyorsun; bir. “Bu teklifimizi kabul etmezse uçuş iznini iptal edeceğiz. Bu arada da, Lahey’i de kabul etmezse uçuş iznini iptal edeceğiz” dediler, ama biz yine alttan aldık. Bize diyorlar ki, siz böyle dik duruyorsunuz. Biz sabır gösterdik gerçekten. Bir taraftan da hayretler içindeyiz, medeni bir ülke böyle bir tutum içinde nasıl olabilir? Türkiye gibi bir ülkeyi karşısına nasıl alabilir 2-3 tane fazla sandalye kazanmak için Mecliste? Bu sefer bu cevap gidince biraz sonra bir daha dönmüşler, “Lahey’de de en fazla 50 kişiyle görüşebilirsiniz”. "Böyle saçma şey mi olur" demiş bizimkiler. Orası hatta biraz daha büyük. “Oraya davet edeceğiniz kişilerin listesini bize vermek zorundasınız” demişler, “yoksa iptal ederiz”. Ben kendi vatandaşlarımı fişleyeceğim, onlara vereceğim. Ayıptan öte ayıp, ayıp üstüne ayıp yaptıkları, çirkinlik üstüne çirkinlik. Biz de dedik ki, “biz vatandaşlarımızın isimlerini size veremeyiz, burası Türkiye Cumhuriyeti’nin toprağı, benim Büyükelçiliğim Türkiye Cumhuriyeti’nin toprağıdır. Ankara’daki Hollanda Büyükelçiliğinin mülkü de Hollanda’nın toprağıdır, diplomaside bu, Viyana Sözleşmesi böyle söylüyor”. Ondan sonra iptal ettiler ve gitmedim iptal olunca. Hazırlıklar yapıldı, duyurular yapıldı, bu sefer Almanya’da olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Hanım oraya gitti ve Fatma Hanım’a yapılan muameleyi gördünüz o gece. Önce yolunu kestiler, daha sonra da Başkonsolosluğumuza 30 metre kala önünü kestiler ve içeriye girmesini engellediler.

SUNUCU- Bu arada gözaltılar falan da var Konsolosumuza yanlış bilmiyorsam.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sonrasında Başkonsoloslarımızı ve Maslahatgüzarımızı, Büyükelçi Ankara’daydı, Büyükelçi de benimle beraber gidecekti…

SUNUCU- Lahey’e gidecekti.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi tabi. Şimdi Kılıçdaroğlu her şeyden bir prim çıkarmaya çalışıyor, Büyükelçi neredeydi, niye karşılamıyor? Büyükelçi benim yanımdaydı, “beraber gidelim” dedim, ben önerdim, bunlar olağan şeyler. Büyükelçi yoksa Maslahatgüzar var, bunlar olur. Niye karşılamamış vesaire? Nereden ne çıkarmaya çalışıyorsunuz? Olayın özünden uzaklaşmayalım.

O gece işte ilerleyen dakikalarda Başkonsolosumuzu ve Maslahatgüzarımızı tutukladılar, karakolda hücreye attılar. Neymiş efendim? Bilmiyoruz. Doğru değil. Başkonsolos arabanın içindeydi Bakan Hanımla beraber. Büyükelçiliğimizin arabası, dokunulmazlığı olan araba, dokunulmazlığı olan Bakan, dokunulmazlığı olan Maslahatgüzar, tüm uluslararası hukuk, Viyana Sözleşmesi ayaklar altına alındı. Sonra vatandaşlara yapılan muameleyi gördünüz. Vur emri; kimi vuruyorsun? Polisler hiçbir muamelede bulunmadılar, Fatma Hanımın polislerini de karakola götürüp yine orada tutukladılar.

BÜLENT AYDEMİR- Öyle bir şey olsaydı, yani o vur emri çok ciddi bir şey, ne olurdu Sayın Bakan, öngörebiliyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu savaş nedeni, başka ne olacak? Şimdi burada gelip sen Bakanı veya başkalarını vuracaksın veya bizim korumalarımızı, polislerimizi vuracasın, Türkiye bunun altında kalmaz ki. Yani gözünü bu kadar karartmış, bu kadar gözünü kan bürümüş bir anlayış olabilir mi? Ne için yapıyorsun bunu, sorun ne, ortada ne var? Kendi Başkonsolosluğunda Türk vatandaşlarıyla biraraya gelecek. Savaş mı açmışız, Hollanda’nın iç işlerine mi karışmışız, askeri üssüne mi girmişiz, hukuk dışı bir adım mı atmışız? Yok. Konsolosluk içinde görüşecek vatandaşlarla ve dönecek. Sen bunu nasıl engellersin, gerekçesi ne? Tamamen Türkiye karşıtlığı, İslam karşıtlığı ve kendi ülkesindeki seçimde popülizm yaparak oy toplamak. Değer mi şimdi Türkiye gibi bir ülkeyi karşına almaya veya ilişkilerini bozmaya? Değer mi 2sandalye, 3 sandalye?

Biz hangi seçim öncesi bugüne kadar herhangi bir ülkeyi karşımıza alalım da oy toplayalım dedik? Böyle bir anlayış olabilir mi? Sonrası ne olacak, onu düşüneceksiniz. Seçim öncesi yaptığınız bir popülizmden sonra seçim geçtikten sonra ne olacak? Verdiğiniz vaatler var ya popülist bir anlayış içinde oy kazanacağım diye.

Bizim en büyük özelliklerimizden biri, seçim öncesi ne politikalarda popülizm yaparız, ne de vaatlerimizle, çünkü seçim bittikten sonra önünüze fatura konulur. Antalya’da da bazı konularda söz isterler, ben vermem, yapamayacağım şeyin sözünü vermek, çünkü verdiğim an seçim sonra gelecek, hadi bakalım nasıl bakacağım ben o insanların yüzüne? Kısaca, olayın ilk başladığı noktadan geldiğimiz noktaya kadar özeti bu.

SUNUCU- Şimdi geldiğimiz noktadan sonrasını konuşacağız. Sayın Sarıkaya, soracaksınız, kısa bir reklam arası veriyorum, ondan sonra sizin sorunuzla devam edeyim.

MUHARREM SARIKAYA- Siz referandum propagandası için gidecektiniz değil mi, asıl amaç oydu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet.

MUHARREM SARIKAYA- Peki, amaçtan yola çıkaraktan şunu sormak istiyorum: Şimdi Avrupa kurumlarına baktığımız zaman Adalet Divanı’nın bir kararı var, Avrupa Konseyi Başkanı Tusk’un bir açıklaması var, muhtemel ki yine Avrupa Konseyi’nde önümüzdeki günlerde Nisan ayında bir karar çıkması söz konusu Avrupa Parlamentosu’nda, AGİT konusunda bazı sıkıntılar var. Bütün Avrupa kurumlarıyla olan ilişkilerde gittikçe gözle görülür bir husumet, bir karşıtlık, zıtlık, bir çatışma ortamı var. Ne oluyor, biz Avrupa’dan mı kopuyoruz, Avrupa bizi mi dışlıyor?

SUNUCU- Sayın Bakan, reklamdan sonra cevabını alalım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tamam.

SUNUCU- Değerli izleyiciler, kısa bir reklam arası, sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla gündemi değerlendirmeye devam edeceğiz.

SUNUCU- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla gündemi değerlendirmeye devam ediyoruz değerli izleyiciler. Sayın Sarıkaya, sizin sorunuzda kalmıştık, dilerseniz tekrarlayalım, devam edelim.

MUHARREM SARIKAYA- Bir daha tekrarlayalım, dedik ki; işte, Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’un bir açıklaması var, ki sert bir açıklama, Avrupa Adalet Divanı’ndan dün bir karar çıktı, muhtemel ki Avrupa Parlamento Komisyonu -ki siz de 2 dönem Başkanlık yaptınız- Nisan ayında bir karar alması bekleniliyor, AGİT konusu var, ki orası da sıkıntılı bir şey oldu. Dolayısıyla bütün Avrupa kurumlarıyla bir zıtlaşma, bir çekişme, bir çatışma söz konusu. Geriye bir NATO kaldı, NATO da Rusya’yla ilişkiler nedeniyle tekrar sorgulanmaya başlandı, özellikle S-4’ler kapsamında yeniden bir Batı basınına baktığımız zaman Türkiye’nin NATO üyeliği sorgulanır hale geldi. Ne oluyor, Avrupa mı bizi dışlıyor, biz mi Avrupa’dan uzaklaşıyoruz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz Avrupa’dan neden uzaklaşalım? Uzaklaşmamız için bir sebep yok. Avrupa’da, Avrupa Kıtasında Türkiye’nin de çıkarı var. Ama bu çıkar illa Avrupa Birliği içinde, kurum içinde bu kurumun olması gerekmez, ülkeler var. Sesi çıkan bazı Avrupa ülkeleri var, sanki tüm Avrupa Türkiye’ye karşıymış gibi bir hava estiriliyor. Ama biz biliyoruz ki, birçok Avrupa Birliği üyesi ülke de Türkiye’nin değerini, önemini çok iyi biliyor.

Bugün Macaristan Dışişleri Bakanı güzel bir açıklama yaptı, dedi ki; “yurt dışında Macarlar var, Romanya’da, diğer ülkelerde, biz de gidiyoruz bu ülkelerde seçim kampanyası yapıyoruz seçim zamanı ve her ülkenin yurt dışındaki vatandaşlarına yönelik seçim zamanında gidip kampanya yapması doğaldır” dedi. İsveç milletvekilleri, siyasetçileri de gelip bizim Kulu’da, Cihanbeyli’de kampanya yapıyorlar, daha önce de yaptılar.

Hollandalılara ben söyledim, gelin siz de Alanya’da, Antalya’da çok Hollandalı var, hem tatile gel, hem kampanya yaparsınız diye arada şakalarız da, ama tabi yapabilir, problem yapabilir.

Şimdi Tusk’un yaptığı açıklama bizi şaşırtmaz; neden? Bunlar Avrupa Birliği içinde böyle bir dayanışma, ne olursa olsun dayanışma göstererek Avrupa Birliği’nin ömrünü uzatmaya çalışıyorlar. Oysa esas Avrupa Birliği’nin değerlerine sahip çıkarsanız Avrupa Birliği’nin ömrü uzun olur. Avrupa Birliği neden kuruldu ve ne üzerine kuruldu? Avrupa Konseyi ne üzerine kuruldu? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Almanya ve Fransa bir daha savaşmasın, Avrupa ve dünya savaşları çıkmasın, ki Avrupa’dan başlıyor hep ve ülkeleri etrafında birleştirelim. Neyin? Ortak değerlerin, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü vesaire.

Avrupa Birliği de Kömür-Çelik Anlaşması olarak biliyorsunuz ekonomik çıkarlar etrafında bu ülkeleri birleştirelim ki ticaret yapsınlar vesaire, dolayısıyla bir daha savaş olmasın. Sonra Avrupa Birliği büyüdü büyüdü, şekil değiştirdi, Avrupa Topluluğu oldu ekonomik ortaklıktan vesaire, isimleri çok değişti ve Avrupa Birliği oldu. İşin içine siyaset girdi, işin içine başka şeyler girdi ve Avrupa Konseyi’nin ortak değerlerini de savunmaya başladı; esasen bu NATO’nun da özünde var.

Şimdi bu değerlere sahip çıkması lazım Avrupa Birliği’nin, birbirine değil. Standartlar sabittir, değerler sabittir, o değerlere kim yakın-kim uzak, kim ihlale etti-kim ihlal etmedi; objektif bakmamız lazım. Bunlar şimdi Avrupa Birliği üyesi diye Hollanda’ya sahip çıkıyorlar. Ama…

MUHARREM SARIKAYA- Bugün herhalde Fransa’yla Almanya’nın bir toplantısı olmuş, siz de daha sonradan Fransa Dışişleri Bakanıyla mı konuştunuz? Ne oldu orada?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Konuştum, kendisi de bahsetti o şeyden. Hem Avrupa’yla ilgili, hem de Türkiye-Hollanda krizini değerlendirmişler vesaire vesaire, dayanışma toplantısı diyelim bunlara.

Tabi Fransa Dışişleri Bakanı da benim arkadaşım, biz onunla sürekli görüşüyoruz. Fransa’yla Suriye politikalarımız da örtüşüyor, tamamen gerçekçi, onlar da gerçekçi yaklaşım içindeler, Irak politikamız da örtüşüyor. Fransa’da da gittim ben toplantı yaptım, problem yok, İsveç gibi ülkelerde de işte toplantıları yapıyoruz. Ama Danimarka gibi yine İskandinav ülkeleri demokraside ve ortak değerlerde daha ileri ülkeler, Danimarka’da da aşırı sağ çok arttığı için onlar da yalpalamaya başladılar, yalpalama gösteriyorlar.

Şimdi dolayısıyla Tusk tabi Hollanda’yla dayanışma göstermek için bu açıklamayı yapıyor. Ama bazı ülke, isim vermeyeceğim şimdi, bazı ülkeler var, onlar beni aradılar, Hollanda’nın yaptığının kabul edilmez olduğunu, şok içinde olduklarını söylediler, daha sonra Hollanda’ya ülkeleri destek açıklaması yaptı. Demek ki o hani zoraki dayanışma anlayışıyla bunlar oluyor. Oysa Hollanda’nın kabul edilemez hatalarını Avrupa ülkelerinin de dürüstçe, tekrar ediyorum, dürüstçe kabul etmesi lazım. Şimdi Tusk’un bu açıklaması doğal.

Avrupa Konseyi bizim için önemli bir kurum, biz Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerindeniz, Avrupa Konseyi’yle işbirliğimiz var. Fakat bazı Avrupa Konseyi’nin kurumları da politize oldu, mesela Venedik Komisyonu. Venedik Komisyonu’nun görevi, sadece teknik açıklama yapmak, hukuki danışmanlık yapmaktır. Venedik Komisyonu son 7 yıldır siyasi yorumlar yapmaya başladı. Benim Başkan olduğum dönemde Venedik Komisyonu Başkanını çağırdık, dedik ki, Komisyona çağırdık, burada siyasi konularda yorum yapacak, değerlendirme yapacak Avrupa Konseyi’nin başka kurumları var, sen sadece hukuki anlamda danışmanlık yaparsın, sorulursa yorum yaparsın sana sorulduğu zaman. O gündür, bugündür maalesef Venedik Komisyonu da siyasi yorumlar yapmaya başladı, ki bu esasen Venedik Komisyonu’nun itibarını zedeliyor.

MUHARREM SARIKAYA- Bu Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru hakkını etkiler mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hangi anayasa?

MUHARREM SARIKAYA- Venedik Komisyonu’nun açıklamış olduğu rapor sonrası gelişen durum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını Türkiye’de reform yaparak biz tanıdık, yani Venedik Komisyonu falan istediği için değil.

MUHARREM SARIKAYA- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ama bu hakkı da…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilmek için iç hukuk yolunu tüketmeniz lazım. Ama şu anda mesela kanun hükmünden kararnamelerden atılanlara bile biz iç hukuk yolu tanıdık ve komisyonlar kuruluyor, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’ne de bireysel başvuru hakkı zaten var, kabul edip, etmemek Anayasa Mahkemesi’nin takdirindedir, burada kimsenin müdahalesi olmaz. Ama Avrupa Konseyi’nin birçok tavsiyesini biz, tutukluluk süresinin 30 günden işte 1 hafta azaltılması, 14 gün azaltılması vesaire, diğer konularda Avrupa Konseyi’nin biz tavsiyelerini yerine getirdik.

Ama problem o değil, problem şu: Bir; Türkiye 2013’ten bu yana olağanüstü bir süreç yaşıyor, yani bu FETÖ’nün ilk önce yargı ve polis darbe girişimi, 17-25 Aralık 2013 ve daha sonra da 15 Temmuzdarbe girişimi sonrasında, onunla beraber Türkiye sıra dışı, olağanüstü bir süreç yaşıyor. Bu süreçte biz özellikle Avrupa kurumlarından ve Avrupa ülkelerinden büyük ekseriyette destek görmediğimiz gibi, hep saldırı gördük. Bunun iki sebebi var; bazıları gerçekten bu süreci anlayamadılar, ama birçoğu da Türkiye karşıtlığı ve Avrupa’da artan İslam karşıtlığı sebebiyle Türkiye’nin aleyhine taraf tuttular.

Daha önce de açıkladım, bilmiyorum hiç dikkatinizi çekti mi, darbe gecesi Gençlik ve Spor Bakanımız Çağatay kardeşimle Samsun’daydık ve o gece halkla beraber meydandık, o gece çok sayıda kişiyle telefonla görüştüm, yanlış hatırlatamıyorsam 26 kişiyle. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’den tutun da John Kerry’den işte Hollanda Dışişleri Bakanı; esasen beni arayan birinci ya da ikinci Dışişleri Bakanıydı, bu kadar kişisel dostluğumuz da var kendisiyle, Latin Amerika’dan aradı. Ama işte popülizmin gözü kör olsun derler ya… O gece, gece 1’den, 2’den sonra, yani Cumhurbaşkanımızın sokağa çıkın demesi, havaalanına gelmesi, denge değiştikten sonra, darbecilerin kaybedeceği anlaşıldıktan sonra beni arayan bazı Dışişleri Bakanları benim halimi hatırımı bile sormadan, o darbecilerin nasıl muamele göreceğini, hukuka riayet edilip-edilmeyeceğini sorgulamaya başladılar. Ben canımı kurtaracağımdan emin değilim, darbe bu, her şey olabilir. O gece otelde kalsaydık mesela, otele de özel tim yerleştirmişler, Samsun’daki otele, işte Ankara’daki evimizin krokisi çıktı vesaire vesaire. Ama insan önce bir der ki, geçmiş olsun, nasılsın, iyi misin der, -bunu söyleyen, soran bakan arkadaşlarımız oldu- o gece sorgulamaya başladılar. Sabah 6’ya doğru arayanlar tamamen sorgulamaya başladılar.

O süreçten sonra Türkiye lehine açıklama yapan kaç tane oldu Avrupa Birliği’nden?

SUNUCU- Bugün yaşananları o günden mi başlatıyorsunuz Sayın Bakan?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şunu söylemeye çalışıyorum: Bariz bir Türkiye karşıtlığı var. Özellikle bu Türkiye karşıtlığı, Gezi olayları da dışarıdan organizedir, 17-25 Aralık da desteklidir ve 15 Temmuzdarbe girişimi de desteklidir, bu tek başına…

MUHARREM SARIKAYA- Neye bağlıyorsunuz bunu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu Türkiye karşıtlığı, büyüyen Türkiye’ye…

MUHARREM SARIKAYA- Türkiye karşıtlığı niye?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Türkiye karşıtlığı, İslam karşıtlığı, Avrupa’da artan ırkçılık, bu aşırı akımlar; bir.

İkincisi; Türkiye 15 yıldır giderek güçleniyor, güçlendikçe de daha bağımsız politika izliyor, kararlarını kendisi alıyor, yanlışa yanlış diyor, doğruya doğru diyor, işbirliği yapacağı alanlarda da net, karşı olduğu alanlarda da son derece net, ikircikli olmayan bir tutum sergiliyor ve daha bağımsız, bundan da çok rahatsız oluyorlar. Alışmışlar hep onlar karar alacak, Türkiye uygulayacak. Bu hamasi bir laf değil, biz bunu çok gördük, yaşadık gerçekten.

Türkiye’yi niye sorguluyorlar sürekli, Türkiye’de acaba bir zemin kayması mı var diye neden sorguluyorlar? Türkiye işte bağımsız dış politika izliyor. Nereye gidiyor? İşte Rusya’yla ilişkileri iyi. Bu Kırım problemine kadar onların da Rusya’yla ilişkileri mükemmeldi. Almanya bugün tükettiği gazın yüzde 100’ünü Rusya’dan alıyor. Nerede? İran. İran’la en çok ticaret yapan 3 ülke Avrupa’da Fransa, Almanya ve İtalya, ambargolar zamanında da böyleydi. Aynı ülkeler bakıyoruz Doha’da var, Abu Dabi’de, Dubai’de var, Cidde’de var, Riyad’da var, Kazakistan’da, Türkmenistan’da var, Afrika’da var. Afrika’ya çok önceden gitmişler sömürmek için ama, şimdi hala var.

Peki, biz buralara gidince sorun oluyor. Onlara soruyorum, siz de gidiyorsunuz değil mi? Bak ben biliyorum. Evet. Peki ben sorguluyor muyum sizde bir zemin kayması mı var, siz de gidiyorsunuz oralara? Onlar giderse iyi oluyor. Türkiye oralarda da ticari ve siyasi ilişkileri geliştirince Türkiye’de zemin kayması mı var, Avrupa’nın dışındaki yerlere gidiyor? Bunu neyle izah ederseniz?

BÜLENT AYDEMİR- Bu Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı karar çok önemli Sayın Bakan. Bu söylediğiniz kontekstle değerlendirebilir miyiz? İşte başörtülü işçiyi eğer siyasal simge olarak görürse bir işveren çalıştırmayabilir yönünde bir karar. Bu nasıl bir çifte standart, hatta standartsızlık?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Özgürlüklerle tamamen çelişiyor ve tamamen insan haklarını ihlal eden ve tamamen siyasi bir karardır ve kabul edilemez bir karar. Ne demek, başörtüsü de, yine başka dinlerin sembolü de, insanların inancından dolayı giyindiği, takındığı şeylere, yani siz dini sembol diye bakamazsınız. İnsanlar inancından dolayı başını örtüyor, dinimiz emrettiği için örtüyor. Dolayısıyla herkesin yorumu da farklıdır, o da farklıdır, örter-açar, kimse kimseye karışamaz, mahkemeler müdahale edemez buna. İşte çifte standart diyoruz ya, hep bundan.

Ama yine her şeye rağmen şu süreçte en net, kurumlar içinde özgürlükleri, hukuku hatırlatan açıklama Thorbjorn Jagland’dan geldi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nden geldi.

SUNUCU- Almanya’dan gelen açıklamalar, Merkel’in de Hollanda’ya destek açıklaması var, ki Türkiye olarak mülteci anlaşması göçmenlerle ilgili kriz sırasında en yakın çalıştığımız ülkelerden biriydi Almanya. Almanya’dan bu açıklamayı bekliyor muydunuz? Türkiye-Almanya ilişkilerini nasıl etkileyecek?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Esasen bu göç anlaşmasında en yakın çalıştığımız ülkelerden biri de Hollanda’ydı ve Hollanda Başbakanı Rutte’ydi. Kendisiyle oturduk bu metinleri müzakere ettik ve kendisi defalarca Türkiye’ye teşekkür etmiştir. O dönem Avrupa Birliği Dönem Başkanıydı da ondan, biz bütün çalışmaları Almanya’yla, Hollanda’yla beraber yaptık, hatta diğer ülkelerde biraz kıskançlık oldu. Ama biz samimiydik, onların samimi olmadığını görüyoruz.

Şimdi yine söyleyeceğim alınacaklar ama, maalesef bu da bir gerçek, bazı büyük ülkeler kendisi uygulamak istediği şeyleri önce etraftaki küçük ülkelere yaptırır, mesela Avusturya’ya, Lüksemburg’a, işte Hollanda’ya vesaire vesaire. O yüzden bu ülkeler arasında dayanışmanın olması ve buna yönelik açıklamaların yapılması son derece doğaldır, ama çok ayıp, gerçekten bu kadar çifte standart, bu kadar ikiyüzlülük de olmaz. Bundan sonra bu ülkelerin bize bu konularda vereceği bir ders de olamaz, çünkü bunları hatırlatacağız.

Yine görüştüğüm bir Avrupa Birliği yetkilisiyle o gece yaptığım görüşmede şunu söyledim: Bu söylediklerini şu anda ben not ettim, bir gün bu söylediklerini sana hatırlatacağım, bunu da unutma dedim. Çünkü o da Hollanda’nın kendi ülkesini olduğunu, böyle kısıtlamalara gidebileceğini bana anlatmaya çalıştı. Ben de kendisine dedim ki, bu söylediklerini not ettim, unutmayacağım ve sana da hatırlatacağım bir gün bana ders vermeye kalktığında dedim.


BÜLENT AYDEMİR- Sayın Bakanım, bu söylediklerinizden şunu mu anlamalıyız: Büyük resmi görürsek Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri kopuyor, bitiyor, sonlanıyor mu? Çünkü biz vizesiz dolaşımı konuşurken nelere geldik. Ve sizin yine ifadeniz vardı, sığınmacı konusu, geri kabul anlaşmasını gözden geçireceğiz. Bu hani Türkiye kapıları açıp kara yoluyla sığınmacıları Avrupa kapılarına mı gönderecek; bu mudur?

Bir de efendim, Almanya’ya bir liste verilmişti 30 etkinlik için, bu konuda bir geri dönüş aldınız mı?

Yaptırımlar devam edecek mi, Hollanda’ya 4 maddelik bir yaptırım paketi açıklanmıştı, bunlar devam edecek mi?

Yani Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bir noktadan farklı bir noktaya mı geldi, kopma noktasına mı geldi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hollanda yaptığı hatayı düzeltecek adımlar atmazsa, ilave adımlarımız da olacak; bir.

İkincisi; Almanya’ya biz hangi Bakanımızın ve Genel Başkan Yardımcımızın hangi toplantıları yapacağını, tarihini bildirdi, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’e ben verdim, iki Başbakan çünkü telefonda öyle görüşmüştü, Başbakanımız Binali Yıldırım telefonda Şansölye Merkel’le böyle görüştüler. Daha sonra Fatma Hanım ve Çağatay Kılıç kardeşim Almanya’da bu tür toplantılar yaptılar, bir problem olmadı. Ama bugün bir haber aldım, gelirken söylediler, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Mehdi Eker’in programı iptal edilmiş yer gerekçesiyle. Şimdi buna bakmak lazım, gerçekten teknik bir sebep mi, siyasi bir sebep mi? Çünkü daha öncekiler iptal edilmemişti. Onu inceledikten sonra bir değerlendirme yaparız.

O günden bu yana, bizim yaptığımız görüşmeden sonra da Almanya’nın tutumunda bir değişiklik oldu, arkadaşlarımız toplantılarını yaptı, ben de gittim Fransa’da yaptım. Şimdi yaptığımız ülkelere de baskı yapıyorlar diğerleri, işte biz izin vermiyoruz, siz veriyorsunuz, bizim aramızda kıyaslamaya sebep oluyor diye. Böyle birbirlerini de zora düşürmeye çalışıyorlar.

Sonuç olarak, şu anda Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizde ciddi bir kriz var, ama bu krizin yine başlangıç noktası da 15 Temmuz’dur. Esasen 15 Temmuz’da Avrupa Birliği’nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin tutumundan dolayı halkımızın Avrupa Birliği’ne bakışı çok değişti negatif anlamda ve Avrupa Birliği üyelik sürecimize desteği çok azaldı, hiçbir zaman bu kadar azalmamıştı. Halkımızın bu güvenini kazanmadan olmaz; bir.

İkincisi; Avrupa Birliği’nin şu politikası kabul edilemez: Ne Türkiye’yi içeri alalım, ne de Türkiye bizden çok uzaklaşsın, böyle sağ-sola da gitmesin; biraz önce zemin kaymasından ne anladıklarını anlattım. Ne zamana kadar böyle gidecek; bir?

İkincisi, Avrupa Birliği’nin kendisi nereye gidiyor? Bu zoraki dayanışmalarla Avrupa Birliği’ndeki bütünlüğü ne kadar sağlayabilecekler ya da şu anda Avrupa Birliği’nin kuruluş sebeplerini ortadan kaldırmaya, yok etmeye başlayan bu akımlar Avrupa Birliği’ni ne kadar sarsacak, ne kadar zarar verecek ki Avrupa Birliği üyesi ülkeler içindeki demokratik kurumları bile kökten sarsmaya başladı bu akımlar. Bunların hepsi ciddi birer soru işaret. Biz Avrupa Birliği’nin üyesi değiliz ama, Avrupa Kıtası’nın vazgeçilmez bir ülkesiyiz.

NATO tabi bizim için, NATO’nun da kurucusuyuz, NATO içinde… Bazı gazetelerde falan çıkıyor Türkiye’nin üyeliği. Bugün Türkiye’siz NATO düşünülemez, Türkiye NATO’nun en önemli ülkelerinden biridir, burada kararlar konsensüs içinde alınır; bir ülkenin hayır dediği bir karar da alınamaz, Türkiye’nin kararı olmadan bugün NATO hiçbir kararı alamaz. Ama biz bu şeyi, yani bir veto yetkisini bugüne kadar olumsuz kullanmadık. Bir tek şu anda Avusturya’yı engelliyoruz, Avusturya NATO üyesi değil, NATO Avusturya bazı aktivitelerini veto ediyoruz. Çünkü Avusturya bizim Avrupa Birliği sürecimizi durdurmak için Mecliste kararlar aldı, biliyorsunuz, Türkiye aleyhine çok çirkin, yanlış ifadeler kullandılar, hava alanlarında gösteriler yaptılar, vatandaşlarımıza yönelik keza tutumlar da doğru değil. Şimdi bunları söyleyen Avusturya Avrupa Birliği üyesi, bunları yapan o, ben cevap verdiğim zaman hep suçlu Türkiye olacak. Sen istediğini yap, Türkiye yine de uslu davransın, Türkiye hiç cevap vermesin; bu da kabul edilir bir şey değil. Halkımız bir kere bunu kabul etmiyor. Biz halkımızın onurunu çiğnetemeyiz, çiğnetmemiz lazım. Diplomasi tamam, diyalog tamam, işbirliğine de varız, işbirliği için bizden daha iyi insanlar da bulamazlar. Onlar beni şahsen de çok iyi tanırlar, ama ben 80 milyon insanı temsil ediyorum, kendi kişisel duygularımla davranamam, ben Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanıyım. Doğruları söyleyince de sizinki biraz ağır oldu ama. Senin yaptığın ne? O geçer; öyle olmaz. Daha önce de söyledim, Avrupa Birliği ve Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye nasıl davranacağını öğrenmesi lazım.

SUNUCU- Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’yla işbirliği ve ilişkiler de önemli gündem maddeleri, kısa bir reklam arasından bu konuya da girelim Sayın Bakan. Değerli izleyiciler, kısa bir reklam arası, sonra röportajımıza devam edeceğiz.

SUNUCU- İyi akşamlar değerli izleyiciler, tekrar Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla gündemi değerlendirmeye devam ediyoruz. Hollanda’yı, Avrupa Birliği’ni konuştuk, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Suriye, Irak bunlara girelim.
Sayın Bakan, öncelikle şunu sorayım: Amerika’dan Türkiye’ye bir ziyaret bekliyoruz Amerikan Dışişleri Bakanının yakın zamanda Türkiye’ye geleceği yönünde de bilgiler var, ancak resmi açıklama yok sizden alalım en resmi ağız olarak bir ziyaret gerçekleşecek mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson 30 Mart’ta Türkiye’ye gelmek istediğini söyledi. Ben de kendisine Ankara’da olacağımızı ve uygun olacağımızı, memnuniyetle misafir etmek istediğimizi söyledim. Sayın Cumhurbaşkanımıza da ilettik, Sayın Cumhurbaşkanımız da bir aksilik çıkmazsa kabul edecek aynı şekilde Sayın Başbakanımıza da söyledik, o gün Başbakanımız da yine Ankara’da olursa kabul edecekler. 30 Mart’ta bir aksilik çıkmazsa Rex Tillerson Türkiye’ye gelecek.

BÜLENT AYDEMİR- Sayın Bakanım, ben hemen buradan hızlıca devam edeyim. Amerika Başkanıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir görüşmesi, planlanan, yakın zamanda referandum öncesinde belki, söz konusu mu? Bunun dışında Trump’la, Sayın Cumhurbaşkanının görüşmesinde FETÖ konusunda biz taleplerimizi inceleyeceklerini ifade etmişlerdi, oradan bir geri dönüş alındı mı? Bir de Suriye’de PKK, YPG bileşenleriyle CENTCOM’un ortaklığı, çalışması sahada devam ediyor, bu politikalarda bir geri dönüş sinyali alıyor musunuz, yeni yönetimin yaklaşımı nedir? Bunlar temel sorun alanları farkındayım, ama bu konulardaki görüşlerinizi rica edeceğiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi Türkiye’deki referandumdan dolayı Amerika’nın bir şeyi var, biz de buna dikkat ediyoruz ziyaretlerimizde seçim sonrası gidiyoruz. Daha önce Avrupa Konseyi Başkanıyken de buna çok dikkat ediyorduk. Dolayısıyla, ABD Başkanı Trump’la Sayın Cumhurbaşkanımızın yüz yüze görüşmeleri referandumdan sonra olacak, olağanüstü bir gelişme durumu olmazsa, ama Dışişleri Bakanı geliyor.

FETÖ’nun iadesiyle ilgili konu da, Sayın Cumhurbaşkanımız telefonda bu konuşmayı FETÖ konusunu gündeme getirdiği zaman bunu inceleyeceklerini, daha detaylı bilgi alacağını söylemişti Başkan Trump. Biz tabi ilave bilgiler de sürekli gönderiyoruz Adalet Bakanımızın hazırladığı, Bakanlığımızın hazırladığı belgeleri de gönderiyoruz, ama henüz net bir sonuç yok.

Diğer taraftan PYD, YPG konusunda da Amerika’da farklı grupların farklı görüşleri olduğunu görüyoruz. Özellikle Başkan Obama yönetiminde yer alanların askeri kanatta dahil, bir kısmı dahil ve arazide onlarla işbirliği yapanların hala bu tutumunu sürdürdüklerini de açıkça görüyoruz. YPG’ye yönelik ne tavsiyelerde bulunduklarını da biliyoruz. Ama Amerikan yönetimi içinde farklı tutumların olduğunu da görüyoruz. Şu anda daha belirlenmiş bir tutumları yok, belirgin bir tutum yok ortaya çıkan. Esasen şu anda bir geçiş dönemi var Washington’da. Yeni atamalar var, bir kısmı yapıldı, bir kısmı yapılamadı, kendi iç meseleleri var; Amerika iç siyaseti bakımından söylüyorum. Dolayısıyla, daha bu konulara ağırlık verecek bir şey de olmadı. Ama tüm bunlara rağmen bizim görüşmelerimizde bu konular gündeme geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkan Trump’la telefon görüşmesi, Başbakanımızın, Binali Yıldırım Bey’in Münih’te ABD Başkan Yardımcısı Pence ile görüşmesi, benim ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’la Bonn’da görüşmem, Genelkurmay Başkanı Dunford’un Türkiye’ye gelmesi, CIA yeni direktörünün yine Türkiye’ye gelmesi esasen tüm bu konuları konuşmamıza vesile oldu, ki Genelkurmay Başkanı ve CIA direktörü bu konular için geldi. Alternatif olarak ne yapılabilir, ılımlı muhalefetten kaç kişi var, bizler nasıl onlara destek verebiliriz lojistik destek, danışmanlık desteği, özel harekatlar nasıl destek verir, tüm bu detayları görüşmek için geldiler ve görüşmeleri de devam ediyor.

BÜLENT AYDEMİR- Bu Antalya’daki toplantı da üç genelkurmay başkanı sizin de seçim bölgeniz Antalya burada güçlerin sahada güvenli ayrışması yani haritalandırma konusunda bir yol alındı mı acaba, teknik bir detay?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Genelkurmay Başkanlığımız zaten açıklamaları yaptı. Esasen burada haritalandırma derken kim nerede olacak anlamında bir tabi yok, ama bizim şu anda El-Bab’a kadar indiğimizi zaten herkes biliyor. Burayı da terörden arındırılmış bir güvenli bölge haline getirdik ki Suriyeliler dönmeye başladı. Bundan sonra hareket ne olacak, Münbiç, Rakka operasyonunu kimle nasıl yapacağız, bunlar görüşülüyor. Bir de Suriye’de birçok aktör var, ülkeler var, gruplar var. Tabi önemli aktörler var Türkiye var, Rusya var, ABD var, İran var. Özellikle Türkiye-ABD-Rusya arasında arazide bir şey olmasın daha önce bizim askerlerimizi maalesef vurdular yanlışlıkla vurduk dediler özür dilediler vesaire ama kazalar olmasın, karşı karşıya gelmeler olmasın, oldu bitti olmasın diye sürekli üçlü, ikili düzeyde görüşmeler de oluyor, bunların olması da doğal. Çünkü herkesin uçakları uçuyor, arazide karada askerler, timler, danışmanlar var vesaire. Öyle bir karmaşık hale geldi ki, bir an evvel şu siyasi çözüm olsa da Suriye’nin sınır bütünlüğü tesis edilse ve Suriyelilerin dışında herkes ülkeyi terk etse ve ülkeye istikrar gelse ne iyi olacak. Aksi takdirde herkes, her şey birbirine girmiş durumda burada.

MUHARREM SARIKAYA- Bu Suriye ve Avrupa Birliği babında önemli bir mesele olan mülteciler anlaşması meselesi var. Siz iptal edilebileceğini söylediniz neden iptal etmeden iptal edilebilir diyorsunuz bu birincisi. İkincisi de, özür yetmez onun ötesinde de beklentilerimiz var demiştiniz, onun ötesindeki beklentiniz ne? Onun ikisine birer açıklık getirebilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi basit bir özür yetmez, elbette bunları yapanların da cezalandırılması gerekiyor, soruşturma açılması gerekiyor. Köpeği getirip de benim vatandaşımı aynı zamanda Hollanda vatandaşı.

MUHARREM SARIKAYA- Siz o polisler hakkında da soruşturma bekliyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Polisler hakkında, belediye başkanı dahil soruşturmalar açılması, gereğinin yapılması lazım. Ama buna rağmen biz yine de bazı yaptırımlar da uygulamak durumundayız. Ama bu yaptırımları yaparken her zaman söylüyoruz, Hollanda vatandaşları bizim hedefimiz değil, Hollandalılarla biz dostuz. 405 yıl olmuş diplomatik ilişkilerimizin kurulduğu günden bu yana. 405 yıllık sağlam ilişkileri şurada iki Wilders çizgisine giden siyasetçi yüzünden de tamamen heba da etmeyiz. Şimdi Türkiye’deki Hollandalı iş adamının ne suçu var bunda, onu niye hedef alayım ben? Ama Hollanda yönetimine karşı yine Birleşmiş Milletlere de başvurduk uluslararası alanda.

MUHARREM SARIKAYA- O da Lahey Adalet Divanı mı hedefiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi Birleşmiş Milletlere Viyana Sözleşmesi ihlal edildi, 10 ihlal var, bu ihlallerin de karşılığı olması lazım. Diğer kurumlar nezdinde de tabi bunun takibini yapacağız.

Diğer sorunuza gelecek olursak, mülteci anlaşması esasen iki anlaşmayla daha bağlantılıdır, yani üç anlaşma birbirine bağlıdır, böyle karar verdik. Daha önce imzalanan göç ve geri kabul anlaşması var, vize serbestisi. Göç anlaşmasını vize serbestisi olmadığı için zaten uygulamıyoruz. Ve vize serbestisi olmamasına rağmen göç anlaşmasını uyguluyoruz biz. Şimdi vize serbestisi olmayacaksa ki böyle bu şekilde oyalamaya devam ederlerse bizi tamamen bundan da vazgeçip göç anlaşmasını da iptal edebiliriz. Göç anlaşmasını iptal etmek demek bir yerden sınır açmak anlamına gelmez. Bu nedir? Yunanistan adalarına gidenleri geçenleri biz geri almayacağız bundan sonra demek. Yine ikili anlaşmaları da aynı şekilde iptal edeceğiz demektir. Ve bizim uluslararası hukuka her zaman saygımız var, fakat karşılıklı uygulanması lazım.

MUHARREM SARIKAYA- Sayın Bahçeli, silah olarak kullanılması çok doğru değil gibi bir karşı duruş...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Neyi silah olarak kullanma?

MUHARREM SARIKAYA- Mültecilerin silah olarak kullanılması çok doğru değil dedi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır silah olarak kullanmıyoruz biz. Bakın üç anlaşma imzalamışsınız ya bu anlaşmada birlikte uygulanacak ya da hiç uygulanmayacak demişiz. Şimdi bir tanesi uygulanıp da, diğerlerini Avrupa Birliği uygulamazsa ne yapacaksınız? Silah olarak kullanma değil.

MUHARREM SARIKAYA- Onun için bir süre tanıyacak mısınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Var şimdi önümüzde bir takvim var bunları değerlendiriyoruz son vereceğimiz belgeler var Avrupa Birliğine o belgeleri verdikten sonra da olumlu cevap alamazsak o anlaşmayı da iptal edeceğiz; bu silah veya tehdit değil.

SUNUCU- Ne zaman vize serbestisi bekliyorsunuz Sayın Bakan?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani aslında zamanı geldi de geçti bile çoktan uygulanması lazımdı.

MUHARREM SARIKAYA- Şimdi mültecilerin ödemesini yapmadı, vize serbestisini yapmadı, yani Avrupa birçok hükmü yerine getirmedi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, tamam sözünde durmadı Avrupa Birliği, o zaman ben niye duracakmışım sözümde?

MUHARREM SARIKAYA- İşte onun için bir süre tanıyacak mısınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi yeni belgeler vereceğiz o belgelerden sonra bizim önerilerimiz olacak somut ne zaman kardeşim? Hadi belirleyelim tarihini 3’ü birden ne zaman uygulanacak geri kabul dahil. Burada anlaşma olmazsa bu sefer göç anlaşmasını da askıya alacağız.

BÜLENT AYDEMİR- Sayın Bakanım, ben müsaadenizle tekrar bu Amerika meselesine dönmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletlerinin bu hasmane tutumu devam ederse, Suriye’deki konuyu söylüyorum, Türkiye ilkesel olarak bir İncirlik kartını devreye sokabilir mi bu hep tartışılıyor?

Bir diğer konu, işte Ruslarla S-400 füze pazarlığı görüşmeleri diyelim yapılıyor. Şöyle bir değerlendirmede var: Rusya aslında Türkiye’yi Batı bloğundan kopartıp kendisine entegre etmeye çalışıyor. Türkiye’nin buna karşı argümanları var mı, yani bu dengeyi tutturma amaçlı nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Şimdi tabi, gerçek müttefikse ki biz Amerika’yı her zaman öyle gördük, Türkiye’nin rahatsız olduğu bu tutumlardan vazgeçmesi gerekiyor FETÖ konusunda da, PYD konusunda da. Eğer vazgeçmezse, devam ettirirse ilişkilerimizi olumsuz yönde mutlaka etkiler. Ama yok diğer konu bu konu o konular tabi burada iki kişi arasında konuşulacak konular değil. Bunların çok boyutları var, bu Milli Güvenlik Kurulunda, Bakanlar Kurulunda değerlendirilecek konular arkadaşlar o yüzden şöyle olmazsa, böyle olur gibi iddialı şeylere hiç girmeye gerek yok bir.

İkincisi, şimdi Türkiye’nin hava savunma sisteminde eksiklik var. Tamam uçaklarımızı yapıyoruz, helikopterlerimizi yapıyoruz, savunma sanayinde çok ileri noktaya gittik ihracat da yapıyoruz. NATO’da şu ana kadar tamamen tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde alınan zirve kararlarına rağmen yani Galler Zirvesi, yine aynı şekilde Varşova Zirvesindeki kararlara rağmen henüz sözünü tutmamışlar. Benim de eksiğim var ben de hava savunma sistemimi kurmak istiyorum. İsterim ki bunu Batılı ülkelerden, NATO üyesi ülkelerden alalım. Niye almayalım? Ama NATO üyesi ülkeler teknoloji transferine karşı. Ben ortak üretime de geçmek istiyorum. Kullanım konusunda kısıtlama var. Şimdi siz müttefikinize kısıtlama getiriyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki başka yerden de alamaz. Ben nereden alacağım şimdi savunma sistemini füzeleri nereden alacağım? Sen bana vermiyorsun, verirken de kısıtlı veriyorsun ya da çok pahalı veriyorsun. Şu anda biz PKK’yla mücadele ediyoruz bazı silah alımlarında geçtiğimiz dönemde…

MUHARREM SARIKAYA- Rumlar ve Yunanistan S-400 almamış mıydı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU-Kısıtlama yapmaya gittiler. Kaldı ki, ona geleceğim. Siz şimdi bu ülkelerden almamıza izin vermiyorsunuz, ortak üretime hayır, benim kontrolümde yapabilirsin diyorsunuz. Sonra da ben başka ülkeden alacağım dediğin zaman da bu NATO müttefikliğine sığmaz diyorsunuz. Yunanistan’da var, hem de daha önceki modeli var S-300. Rum Kesiminde var, Rum Kesimi NATO’ya üye değil, ama ha Yunanistan, ha Rum Kesimi bir fark yok ki. Yunanistan NATO üyesi. O aldığı zaman problem yok devam ediyor, Türkiye alamaz. Bu esasen biraz önceki işte sorduğunuz soru, yani devamı olan sorunun temelinde de bu var. Nedir? İşte Türkiye sadece bizim olur, Rusya’yla da ilişkiler içinde olamaz. Olduğu zaman da acaba Türkiye bizden kopup Rusya’ya mı gidiyor? Niye biz birinden kopup diğerine gitmek zorunda kalalım? Bu coğrafyada yaşayan, yani Türkiye gibi bu kadar politik bir pozisyonda olan bir ülkenin herhangi bir taraftan birini seçmesi söz konusu olamaz, yani böyle bir lüksü yok. Neden ben birisini diğerine alternatif göstereyim? Amerika’yla da ilişkilerim iyi olur, Rusya’yla da ilişkilerim pekala iyi olur. Soğuk savaş döneminde değiliz ki biz. NATO üyesiyiz, NATO’ya da bağlı bir üyeyiz o başka, ama ben kendi savunmamı da güçlendirmek zorundayım. Ekonomik ilişkileri de herkes yapıyor neden ben yapmayayım? Ben niye İslam dünyasıyla ilişkilerimi başka bir bölgeyle ilişkilerimi alternatif göstereyim? İslam dünyasıyla da ilişkilerimi çok güçlendirmem lazım, Türk dünyasıyla da ilişkilerimi güçlendirmem lazım, Afrika’yla da işte ortaklık açılım politikamızı, ortaklık politikasına dönüştürdük. Neden seçmek zorunda kalsın, Ukrayna seçmek zorunda kaldı da ne oldu şimdi Ukrayna? İkisi de diyordu ki, sadece ben. Rusya’da böyle söylüyordu, Avrupa Birliği de sadece ben. Oysa Ukrayna’nın da böyle bir lüksü yoktu. Rusya’ya da ihtiyacı var Avrupa Birliği’ne de Avrupa’ya, Batı’ya da ihtiyacı var. Buradan da gaz alıyor, petrol alıyor, ticaret yapıyor, buranın da işte maddi desteğinden tutun da diğer desteklerine ihtiyacı var. Niye böyle bir ülke hele hele yani ikisi arasında olan bir ülke ikisinden birisini seçmek zorunda kalsın? Bu bakış açısı sağlıklı bir bakış açısı değil değiştirmeleri lazım.

SUNUCU- Bir diğer ülke Irak, Bağdat’la ilişkiler. Orada da bir sıkıntı yaşandı bir dönem, ama son dönemde merkezi hükümetten Bağdat’tan Türkiye aleyhine açıklama gelmiyor. Buradan farklı, yani PKK’yla mücadele konusuna da gireriz, ama Başika konusundaki Bağdat’la Ankara arasında yaşanan sorun tamamen bitti denilebilir mi Sayın Bakan? Şimdi görüş ayrılığımız tabi var, ama esasen daha önce ki dönemlerde, aylarda geçen yıl falan Irak’ın kendi iç siyasetinden dolayı sanki burada Türkiye Irak’ın aleyhine bir adım atıyormuş gibi bir hava estirdiler dışarıdan da biraz destek var. Tabi biz bunun öyle olmadığını izah ettik Irak’a. Bakınız siz davet ettiniz geldiniz buraya tehdit oldu. Bu tehdit sebebiyle de 700’en fazla teröristi biz etkisiz hale getirdik. Yani Musul Savaşı başlamadan önce Irak’ta bizim kadar DAEŞ’liyi kimse öldürmedi 700’den fazla. Biz sizin toprak bütünlüğünü destekliyoruz, sınır bütünlüğünüzü destekliyoruz, egemenliğinize saygı duyuyoruz. Sonra tabi temaslar oldu, gerginlikler oldu en son Sayın Cumhurbaşkanımızın Abadi’yle görüşmesi ve Başbakanımızın Bağdat ve Erbil ziyareti tabi ilişkileri yumuşattı. Irak da anladı ki, Türkiye’nin bir art niyeti yok. Musul operasyonu bittikten sonra da her konuda beraber karar vereceğiz. İlişkilerimiz normalleşmeye başladı olması gereken bu, çünkü Irak bizim kardeşimiz, kardeş bir ülke, Irak halkı kardeş.

MUHARREM SARIKAYA- Sincar’da bir şey var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sincar’da PKK’lılar var onlara yönelik de şimdi işte Peşmerge dahil operasyonlar var.

MUHARREM SARIKAYA- Ortak operasyon mu yoksa tek…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şu anda ortak operasyon değil, ama bu terör örgütlerine karşı, PKK’ya karşı özellikle ortak adımlar atacağız. İstihbarat paylaşımı, bilgi paylaşımı gibi işbirliğimiz var mücadelede hani arazide ortak operasyon değil.

BÜLENT AYDEMİR- Sahada İran’la politikalarımız örtüşüyor mu Sayın Bakan?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Suriye ve Irak’ta İran’la bizim politikalarımızın örtüşmediği açık bunu da açık açık söylüyoruz, yüzlerine de söylüyoruz. Esasen ortak çalışsa Suriye’de mesela ateşkesi tam olarak tesis edebiliriz. Siyasi çözüm konusunda da çok mesafe kat edebiliriz, ama fazla farklı ajandalarımızın olmaması lazım. Ortak deklarasyonda hep birlikte dedik Suriye’nin toprak bütünlüğü, sınır bütünlüğü vesaire vesaire nasıl bir yönetim olması gerektiği. Seküler olsun, herkesi kucaklasın, kapsayıcı olsun. Ama şu anda yani İran’ın Suriye ve Irak politikalarını bizim desteklememiz mümkün değil yanlış politikalar bunu da söylüyoruz ve daha olumlu politikalar olması lazım. Ateşkes şu anda Suriye’de ihlal ediliyor bakıyoruz kim ihlal ediyor? Rejim ve İran’ın desteklediği Şii gruplar.

MUHARREM SARIKAYA- Ama biz İran’a da barışın gözlemcisi mi olması yönünde bir öneri getirdik?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi ateşkesin denetlenmesi, ihlallerin rapor edilmesi konusunda üçlü mekanizma kurduk biz. Ama bak ihlalleri rapor ediyoruz da durdurun diyoruz, çünkü İran ve Rusya rejimin ve o grupların garantörü, biz de muhalefetin garantörüyüz, Rusya’yla beraber. Ama ihlaller hep oradan geliyor saldırılar hep rejim ve rejim tarafındaki gruplardan geliyor. Üçlü mekanizmayı kuralım da uygulamada da bu başarılı olsun. Şu anda uygulamada maalesef istediğimiz noktada değiliz.

MUHARREM SARIKAYA- Şu anlamda sordum, Astana sürecinde İran yeni bir pozisyon mu alacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Astana sürecinde zaten İran var, ama bu sürece dahil ederken Moskova’da çok açık net bir soru sorduk. Cevat Zarif benim solumda oturuyordu, Lavrov karşımda. Şimdi biz İran’ı buraya çağırdık da biz ikimiz hem rejim konusunda sen Rusya, muhalefet konusunda da biz, ikimiz Rusya’yla Türkiye garantör olduk. Ateşkes konusunda, ateşkesin uygulaması konusunda, Astana süreci konusunda. Şimdi İran’a soruyorum, buraya davet ettik üçlü olabilmesi için İran ne garanti veriyor? İran rejim ve oradaki Şii grupların ateşkese uyması konusunda garanti veriyor mu? Soruyorum şimdi. Cevat Zarif de evet İran olarak biz bu konuda garanti veriyoruz dedi, İran ondan sonra dahil edildi, ama deklarasyona dahil edildi, üçlü mekanizmaya da dahil edildi Astana’da. Dahilsen de sen de yükümlülüklerini yerine getireceksin Türkiye’de getirecek, herkes getirecek, Rusya’da getirecek.

BÜLENT AYDEMİR- Bu Antalya’daki toplantıda Genelkurmay Başkanlarının toplantısında kontrollü sahalar oluşturulurken Suriye’de, İran bu konuya dahil edildi mi acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır, değil. Amerika’nın özellikle şu andaki yönetiminin zaten İran’la bu konularda işbirliği yapması da uzak görülüyor. Biz her zaman söylüyoruz İran’ın bu kadar dışlanmasına da karşıyız biz. Biz İran’a hiç kimse sahip çıkmazken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Brezilya’yla beraber tüm dünyayı karşımıza alarak destek çıktık. İran bizim komşumuz, İran’la ticaretimiz artıyor. İran’la Körfez Bölgesinin ilişkilerinin bu kadar gergin olmasını da istemeyiz. Ama İran da politikaların yanlış olduğunu görse çok iyi olacak. Biz bu konuda yani ilişkilerin düzelmesi için de üzerimize düşeni yaparız. Zaten Cumhurbaşkanımız İslam Zirvesinin Dönem Başkanlığını yapıyor şu anda ve Cumhurbaşkanımız da hep bu konularda olumlu mesajlar veriyor, biz yine buna hazırız. Ama şu ayrımcı politikaların, gerginliğe yol açan politikaların sona ermesi lazım.

SUNUCU- Yine gerginlik yaratan açıklamalar farklı bir komşumuzdan Yunanistan’dan gelmişti, hatta siz Yunanistan Milli Savunma Bakanına da yönelik açıklamalarda bulundunuz. Kardak konusu ve diğer açıklamalar Yunanistan’la şu anda Türkiye’nin arasında devam ediyor mu o gerginlik, ediyorsa nereye kadar devam edecek? Bir de muhalefeti bilgilendireceğiz demiştiniz geçen gün referandum sonrasında ne konuda bilgilendireceksiniz onu öğrenelim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ege konusu tabi her zaman hassas bir konu, adalar var, kıta sağınlığı var, karasuları var, FIR hattı var yani sivil havacılığın kontrolü. Tüm bu konularda farklı tutumlarımız da var resmi ya da siyasi. Bu konuları görüşmek için özellikle Kardak krizinden sonra istikşafı görüşmeler diye bir mekanizma oluştu. Yunanistan Türkiye görüşüyor bunları nasıl çözeceğiz? Mahkemeye mi gidelim, diplomasiyle mi çözelim, en sonunda anlaşamazsak asker mi kullanacağız bunlar hep görüşülüyor. Fakat bu süreçte Yunanistan tabi kışkırtıcı tutumlar içinde oluyor. Yunanistan Dışişleri Bakanıyla bu konuları çok konuştuk, Başbakanla da konuştuk. Savunma bakanı yine ırkçı bir partinin genel başkanı ve koalisyonun ortağı. Ben her seferinde şikayet edince diyorlar ki, bu aslında şımarık bir çocuk, ama iyi bir çocuk. Tamam da konular çok ciddi konular hassas konular elimizden bir kaza çıkar, başka şey olur sahip çıkın buna. Daha sonra işte bu şımarık çocuk bir iki açıklamalar yaptı onların lafıyla söylüyorum şımarık çocuk benim tabirim değil. Biz de açıklamalar yaptık, daha sonra Yunanistan Başbakanı haber gönderdi ve biz artık açıklama yapmayalım karşılıklı gerginliği de azaltalım. Biz yani normalde gerginliği artıran taraf değiliz, sizin eylem ve açıklamalarınıza biz de cevap vermek durumundayız aksi takdirde bizim halkımız bizi sorguluyor sen uyuyor musun diye? Tabi tüm bu konuları muhalefette de değerlendirmek lazım ne oluyor ne bitiyor? Ve yine Genelkurmay’la Dışişleri Bakanlığı arasında da bir ortak çalışma grubu var. Milli Güvenlik Kurulunda da yer yer bunları değerlendiriyoruz. Devletin tüm kurumlarıyla birlikte yani bu konuları hassas bir şekilde ele almamız lazım, muhalefetin de tabi böyle milli bir politikada bilgilendirilmesi gerekiyor o amaçla nisandan sonra yani referandumdan sonra daha önce bilgilendirmek istediğimizi kendilerine de bildirdik. Geçenlerde dış ilişkiler komisyonunda da bilgiler verdim arkadaşlara kapalı yaptılar ben de detaylarını anlattım. Yani bu milli konuları hep birlikte değerlendirmemizde fayda var.

SUNUCU- Muhalefet tamam dedi herhalde.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bilgilendirme konusunda mı?

SUNUCU- Evet.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi tabi prensip olarak tamam dediler niye hayır desinler yani? Sonuçta Dışişleri Bakanlığından konularla ilgili detaylı bilgiler alacaklar.

MUHARREM SARIKAYA- Siz mi gideceksiniz, yoksa bir heyet mi gidecek?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi genel başkanlar seviyesinde kabul olursa benim gitmem daha uygun olur. Ama genel başkan yardımcıları düzeyinde olursa o zaman bu konuyla ilgili müsteşar yardımcımız var, arkadaşlarımız var, arkadaşlarımızdan bir heyet gider anlatır.

BÜLENT AYDEMİR- Sayın Bakanım, normalleşme adımları diyoruz buna aslında siz böyle tarif ediyorsunuz, ama yeni açılımlar olabilir mi mesela Ermenistan’la bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un bir açıklaması vardı bir dergiye mülakatında diyor ki, eğer bir masa kurulursa biz aktif olarak devreye gireriz Türkiye’yle Ermenistan arasında normalleşme adımı olarak. Hem bu konuda ki yorumunuz değerlendirmeniz, hem de diğer komşularımızla, diğer ülkelerle, İsrail’le yeni adımlar ya da işte Mısır’la ne aşamada acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mısır’la bakan düzeyinde görüşüyoruz Semih Şükrü şu anda bakan düzeyinde hangi adımlar atılabilir ben bir çalışma yapayım dedi. Mısır’ın içinde bulunduğu şarttan kurtulması gerekiyor siyaset kötü, ekonomi kötü, güvenlik sorunları var ve bir uzlaşı kültürünün oluşması lazım, yani iç huzurun sağlanması lazım. Biz de içişlerinize karışmak değil, ama bizim yardımımıza ihtiyacınız varsa elimizden geleni yaparız dediler. Sevinç Şükrü Dışişleri Bakanı şimdi bir not hazırlayacağım dedi, geçen de sordum unuttum dedi. Gördün mü dedim yani sen unutmuşsun dersine de çalışmamışsın. Daha sonra değerlendireceğiz, ama tabi ki bizim Mısır’la ilgili tutumumuz değişmedi. Cumhurbaşkanımızın tutumu da ortada, ama bize de bakanlar düzeyinde görüşmek için talimat da verdi, izin verdi görüşebiliyoruz. Şimdi Rusya’nın yani Lavrov’un tabi okumadım makaleyi siz aktardınız bu önerisi tabi normal yani biz bunu yadsımıyoruz. Ama biz de Rusya’nın Karabağ problemini çözmek için attığı adımları desteklemeye hazırız. Esasen bu normalleşme sürecinin ilk toplantısında Soçi’de Lavrov’la da bu konuyu görüştük. Bizim dedi bazı inisiyatiflerimiz olacak dedi ve bu süreçte sizin desteğinize ihtiyacımız var. Ben de Azerbaycan’ın kabul ettiği her formülü biz destekleriz ve Rusların bazı somut önerileri oldu esasen bu İsviçre’de bizim zamanında Türkiye olarak yaptığımız önerilerden farklı öneriler değil, zaten bunlar bizim önerilerimize benziyor. Yani bu uygulanırsa biz de gerekli adımları Azerbaycan’la birlikte atarız. Ve daha sonra Azerbaycan’a giderek Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev’le ve Dışişleri Bakanı Elmar kardeşimle bu konuları değerlendirdik. Eğer o öneriler tutulsaydı, sözler tutulsaydı bu adımlar birlikte atılırdı. Biz tabi ki her yerde çözüm olmasını isteriz, ama bunu isterken de Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını da yok sayamayız bu bir durum, bu benim yorumum değil. Birleşmiş Milletler kararlarında da var, Avrupa Konseyi ve AGİT kararlarında da var. Ve bir de Karabağ problemi var dolayısıyla burada Azerbaycan’ın kabul ettiği şartlarda biz de Azerbaycan’la birlikte gerekli adımları atarız, ama Ermenistan’ın da bu anlayış içinde olması lazım sadece tek taraflı değil. Diğer ülkelerle de işte İsrail’le ilişkileri normalleştirdik bizim şartlarımızı yerine getirdiler. Biz durup dururken hiçbir ülkeyle kötü olmak istemeyiz, ilişkilerimizi de iyi sürdürmek isteriz. Ticaretimizi arttırmak isteriz, siyasi, kültürel ilişkileri geliştirmek isteriz çünkü bizim anlayışımız bu. Ama karşı tarafın da dediğim gibi bu anlayış içinde olması lazım.

SUNUCU-16 Nisan referandumu da yaklaşıyor iç politikadaki referandum sürecini de biraz konuşmak isterim. Bu referandumdan beklentileriniz? Çok gezdiniz dışarıda da çok gezdiniz, içeriye yansıması sizce nasıl olacak 16 Nisan’daki beklentiler anlamında?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabi referandumdan sonra özellikle dışarının Türkiye’ye yaklaşımı daha olumlu olacak sakinleşecekler ve yaptıkları hatalarının da farkında olacaklar, özellikle referandumla taraf tutan ülkeler için söylüyorum bunu. Ama birçok ülke de gayet Türkiye’nin bu referandumda neyi getirdiğini, neyi getirmediğini de biliyor bekliyor halkın kararına herkesin saygı duyması lazım. İki gündür yani üç gündür daha doğrusu Edirne’den başlayarak yine Çanakkale’nin ilçelere de uğradım Edirne’nin ilçelerine, Gelibolu’ya da uğradım. Yine Antalya’ya geldikten sonra dün akşam iş adamlarıyla, bu sabah 9’da başlayarak 7-8 tane program yaptım. Geçen geldiğimde 11 tane ilçeyi dolaştım Antalya’da, yine Ankara’da da bazı ilçelere gittim, İstanbul’da programlar yaptım. Gittiğim her yerde görüyorum ki ciddi bir ilgi var. Vatandaşların da bu tabi önceden Meclis’te görüşülürken bir fikri yoktu, şimdi herkes araziye indi anlatmaya başladı anayasa paketinin içeriğiyle ilgili bilgisi de artmış ve evet oyu giderek artıyor. Ben Antalya’da mesela hiç bu kadar ilgi, hiç bu kadar coşku, hiç bu kadar kalabalık toplantılar yapmadım, 2011 de belki biraz vardı. Ve Korkuteli’ne, Elmalı’ya gittiğim zaman gece yarısı 12’ye kadar dışarıda kalan insanlar salondan daha fazlası kalmıştı, 12 de bile dışarıdaydı. Kaş’a gittim gece 1’de 1.30’da gençler herkes karşılıyor, sabah Kaş Meydanında bu kadar kalabalığı hiç görmedim ben. Diğer Kumluca meydanında olsun Alanya’da yaptığım toplantılar, Manavgat’ta. Antalya esasen bir aynadır çok iyi gördüm, Türkiye’yi de çok iyi gördüm inşallah iyi olacak, yani yüzde 60’la, 63 arası bir evet olacak.

MUHARREM SARIKAYA- Ne kadar dediniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 60’la 63 arası.

MUHARREM SARIKAYA- Bu Alanya için mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok Türkiye için söylüyorum.

MUHARREM SARIKAYA- Türkiye için söylüyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet Türkiye için söylüyorum.

MUHARREM SARIKAYA- Şöyle bir durum var: Bugüne kadar hep Dışişleri Bakanları iç politikayla çok yoğun olarak ilgilenmezlerdi, daha çok Dışişleri Bakanlığı’nın belki onlara yüklemiş olduğu bir misyon vardı ve daha çok böyle diplomat bir duruş haline çevirirdi, hemen o bakanlık kendi uhdesine alırdı. Oysaki sizin döneminizde biraz farklılaştı, bu sizden mi kaynaklanıyor, yoksa diplomasinin yeni modelini mi artık uygulamaya başladınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Milli dış politika izliyoruz, milli dış politika da milletten ayrı olamaz. Bir de iç politikayla, dış politika arasında bir fark kalmadı. Bir de şahısla ilgili, ben iç siyaseti de seviyorum, yani halkla, vatandaşlarla buluşmayı Antalya’ya gelip vatandaşlarımızın dertlerini dinlemeyi ve onların sorunlarını çözmeyi çok seviyorum. Bir de bu bizim görevimiz oy alıyoruz, söz veriyoruz, seçim zamanında geliyoruz vaatlerde bulunuyoruz bunu da yerine getirmemiz lazım. Yani biraz zor oluyor, ama neyden fedakarlık yapıyorsunuz? Uykudan. Neyden fedakarlık yapıyorsunuz? Özel hayattan. Ailenizi, kızınızı, eşinizi az görüyorsunuz, o zamanınızı da seçmeninize ve seçim bölgenize ayırıyorsunuz. Ama bizim tüm arkadaşlarımız öyle diğer bakıyoruz bakanlarımıza hepsi yoğun, ama bugün içerideki her gelişme dış politikayı ilgilendiriyor. Dış politikadaki her gelişme de içeride ekonomi dahil her boyutuyla hepimizi ilgilendiriyor.

MUHARREM SARIKAYA- Size en çok hangi soru soruluyor anayasa konusunda?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Anayasa konusunda mı?

BÜLENT AYDEMİR- Yani belki de bu dış politikayla bağlantılı işte Suriye meselesi var Türkiye’nin gerçekten can yakıcı bir şekilde önünde duran, sığınmacı meselesi var. Vatandaş biraz da referandumla ilişkili olarak dış politikadaki neyi merak ediyor, size en çok neyi soruyor terörle mücadele mi mesela? İşte terörle mücadele de bu referandumdan sonra evet çıkarsa Cumhurbaşkanlığı idari sisteminde daha hızlı hareket edileceği, daha sonuç alıcı biçimde hareket edileceği söyleniyor ve beyannamesinde de, Hükümetin kitapçığında da hazırladığı AK Parti’nin kitapçığında da bu var. Vatandaş neyi soruyor referandumla ilişkili olarak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok ilginç bir şey söyleyeyim: vatandaş cumhurbaşkanlığı sistemi geldiği zaman Türkiye’nin daha istikrarlı ve daha güvenli olacağını biliyor, teröre karşı mücadelesinin de daha etkin olacağını biliyor. Zaten bu yüzden de terör örgütlerinin, FETÖ’sünün, PKK’sının, DHKP-C’sinin, DEAŞ’ının referandumda hayır için çalıştığını görüyor. Bu konularda hiç sormuyorlar, bundan hiçbir şüpheleri yok. Biz vatandaşa anlatıyoruz ne yaptık, neden yaptık, neden yapmak durumunda kaldık? Demokrasilerdeki sistemlerden bahsediyoruz, bugün demokrasilerde farklı sistemler var. Parlamenter sistem olabilir, başkanlık sistemi, cumhurbaşkanlığı sistemi ya da yarı başkanlık sistemi monarşi de olabilir demokrasilerde. Diğer monarşilerden bahsetmiyorum sembolik olanları söylüyorum. Fransa’da var yarı başkanlık. İspanya’da var, İskandinav ülkelerinin hepsinde var, yani İsveç’te var, Norveç’te var, Hollanda da var monarşi biliyorsunuz ama sembolik. Ama demokrasilerde bir sistem olması lazım, tam sistem olması lazım. Ya parlamenter sistem, ya cumhurbaşkanlığı ya da yarı başkanlık sistemi, başkanlık sistemi, bizdeki ne? Bizdeki ikili sistem şu anda. Hem cumhurbaşkanlığı sistemi var hem başbakanlık var parlamenter sistem. Bunun birisini tercih etmemiz lazım artık bu noktada ikisini birden Türkiye götüremez yetki çatışması olur, krizler olur. İkisini de halk seçiyor cumhurbaşkanını da halk da. O zaman ne yapmak lazım? Ya Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini alıp tamamen sembolik yapmak lazım, halkın da Cumhurbaşkanını seçmemesi lazım, tekrar Meclis’te seçmek lazım, tam parlamenter sisteme geçirilmesi lazım. Ve tüm yetkilerin bu sefer yine bir kişide başbakanda olması lazım hükümet kurma bakımından Parlamento görevini yapar yapmaz. Ya da bu sistemi getirmemiz lazım, yetkileri bir yerde toplamamız lazım, yani hükümet kurma yetkisini. Ama bunu yaparken de yani istikrarı tabi koruyacaksınız, seçimler zamanında olacak, tek başına iktidar olacak hep koalisyonları önlüyorsunuz. Ama bunu yaparken de tabi Türkiye’de ikili sistemden bire düşürürken de demokrasiyi de koruyacaksınız, güçlendireceksiniz. Yine güçler ayrılığını daha net bir şekilde ortaya koyacaksınız parlamentoyla, yasamayla yürütme. Parlamento yasama yapacak, yeni sistemde sadece Parlamento yapacak, şu anda bürokratlar yapıyor yasamayı, biz indir kaldır yapıyoruz. Parlamento denetimi çok iyi yapacak şu anda yani şu anda her gün Bakanlık bekleyen milletvekillerinin hükümeti denetlemesi söz konusu olmaz, olmadı da zaten, bu sistemde olmuyor hiçbir zaman olmuyor. Aynı şekilde yetki sahibi cumhurbaşkanı ve bakanlar da yeni sistemde soruşturulabilecek. Cumhurbaşkanı da Yüce Divana gidebilecek 3’te 2’yle. Şu anda 4’te 3 o da bulabilirsen vatana ihanet diye bir suç tabiri varsa anayasa ya da yasalarda siz söyleyin yok.

MUHARREM SARIKAYA- Orada bir şey yok mu? Cumhurbaşkanı’nın soruşturulmasına ilişkin düzenleme yapıldı, ama cumhurbaşkanının dokunulmazlığına ilişkin düzenlemede bir problem yaratmayacak mı? Yani çünkü cumhurbaşkanı milletvekilleriyle aynı yetkiye sahip oluyor anayasa düzenlemesiyle. Bu cumhurbaşkanı açısından, dokunulmazlığı açısından veya devleti temsil eden kimlik açısından sorun yaratmayacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İster cumhurbaşkanı, ister cumhurbaşkanı yardımcısı, ister bakan yani suç işlediyse ve herkes hakkında soruşturma açılabilmeli, bugün Amerika da başkanlık…

MUHARREM SARIKAYA- Soruşturma açısından demiyorum ben, dokunulmazlığı açısından diyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi suçlu bulunursa elbette cumhurbaşkanı hakkında da yine soruşturma sonucunda suçlu bulunursa yasal işlemler yapılacak yeni dönemde. Esasen bunu gündeme getirdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz, hani diktatör olacak Erdoğan ondan dolayı diyor bak siz diyorsunuz ki cumhurbaşkanıyla milletvekilleri aynı düzeye düşüyor.

SUNUCU- Size geçen gün yabancı bir kanaldaki bir röportajınızda da bu soru soruldu, hani tek adamlık, diktatörlük üzerinden soru geldi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, tek adamlıkta ona da geleceğiz. Amerika’da da bir Amerikan başkanı hakkında soruşturma açılabilir. Suçlu bulunursa da gerekli işlemler yapılır. Clinton hakkında soruşturma açılmadı mı? Açıldı yani sonuç öyle oldu böyle oldu. Burada esasen herkes hesap verebilir olmalı, böyle bir durumda kimse elindeki yetkiyi keyfi kullanamaz. Biz bu sistemi getirirken şeffaf olsun, ama sistem güçlü olsun, tek başına olsun, yetkiler bir yerde olsun, zamanındaki gibi kavgalar, krizler olmasın, ülke bedeller ödemesin, fakirleşmesin, ama bunu yaparken hukukun üstünlüğünü de korumak lazım, yargının bağımsızlığının yanında tarafsızlığını da tesis etmemiz lazım ki, demokrasi için esas kriterler bunlardır. Sistemin ne olduğu biraz önce söyledim sistemin hangisi olduğu önemli değil. Yeter ki, sistem net olsun, tek olsun ikili olmaz bizdeki gibi. Yeter ki demokrasi işlesin, güçler ayrılığı “check and balance” dediğimiz denge kurulsun. Burada Parlamentoyla, cumhurbaşkanı arasında da gayet güzel bir denge kurulmuştur. Televizyondaki sorun neydi? Efendim, tek adam oluyor yargıyı bir kişi belirliyor soru buydu.

SUNUCU- Evet, yabancı bir kanaldı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Peki niye? Yabancı bir kanaldı…

SUNUCU- CNN’di yanlış hatırlamıyorsam

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- CNN’de Becky Anderson programında. Cumhurbaşkanı diyor yargı mensuplarının dört tanesini Hakimler Savcılar Kurulunun dört tanesini atıyormuş o yüzden tek adam oluyor. Şu anda da dört tanesini atıyor Cumhurbaşkanı deyince tabi biraz şaşırdı. Bilmeden, okumadan tabi ön yargılarla bunları soruyorlar. Avrupa’daki parlamenterler de Dışişleri Bakanları da, Cumhurbaşkanınız istediği zaman Meclisi fesih ediyor diye sordular. Fesih etmiyor da seçime götürebilir, fakat parlamentoyu seçime götürürken kendisini de seçime götürmek zorunda aynı gün olmak zorunda dediğim zaman biz böyle olduğunu bilmiyorduk. Oku, 18 madde iste oku karşılaştır. Şimdi dönecek olursak Hakimler Savcılar Kurulunu kim hangi ülkede nasıl atar? Ben okudum, araştırdım işte size örneklerini vereyim.

Hollanda, Hollanda’da Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun üyelerinin tamamı bir kişinin adalet bakanının teklif etmesi üzerine kral tarafından atanır. Adalet bakanı kim? Bir hükümetin adalet bakanı değil mi? Tek başına öneriyor artık kimle istişare eder bilmem başbakanıyla ve kral atıyor. İspanya bu kurumun üyelerinin tamamı parlamento tarafından öneriliyor, kral tarafından atanıyor. İsveç, hep söylüyorum İsveç, Norveç gibi ülkeler Avrupa’daki diğer ülkelere göre de demokratik standartlarda daha ileridir katılırsınız değil mi? Sayın Sarıkaya? İsveç, Norveç, İskandinav ülkeleri böyledir. İsveç’te bak 11 üyesi var, tamamı hükümet tarafından atanıyor. Hükümet kim? Siyasi partiler. Şimdi bir ülkede İsveç gibi ülke de tamamı Hükümet tarafından atanıyor, yargı bağımsızlığı veya tek adamlık olmuyor, biz de dört tanesini cumhurbaşkanı atadığı zaman o zaman tek adamlık oluyor, yargı elden gidiyor. Norveç 9 üyesi var 2 tanesini parlamento seçiyor, 7 tanesini hükümetin önerisi üzerine kral atıyor, alın size en demokratik ülkelerden örnekler veriyorum. Biz de 7 tanesini kim seçiyor? Parlamento seçiyor. Ama nasıl seçiyor? 3’te 2 çoğunlukla. 3’te 2 çoğunlukla seçmesi ne demek? Bir partinin tek başına Hakimler Savcılar Kuruluna üye seçememesi demek. Bu ne demek? Mecliste uzlaşın demek. Uzlaşılması ne demek? Tarafsız kişilerin atanması demek. Tarafsız kişilerin atandığı yerde zaten yargının tarafsızlığı başlıyor. Mutlaka oraya birileri seçecek bunu, mutlaka gönderecek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki 47 yargıcı kim seçiyor? Benim de Başkanlığını yaptığım iki sene Başkanlığını yaptığım meclis seçiyor. Bu mecliste sadece milletvekilleri var 47 ülkeden gelen. Türkiye üç kişilik aday gösteriyor. üç kişi arasında mülakat yapıyoruz orada bir komisyonumuz var. Ve sonra gizli oyla 47 ülkenin milletvekilleri Ermeniler de oy veriyor benim yargıcı seçerken, yani milletvekili seçebilir. İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar tüm ülkeler için bağlayıcıdır, buradaki yargıçları da milletvekilleri seçiyor, bunlar olabilir. Çünkü hepsi demokrasinin başladığı yer sandıktır, sandıkta halk yetkilendirmeye başlıyor. Ya halkın yetkilendirdiği yerde ve tekrar sandığın geldiği yerde zaten hata payı sıfır olur, yani düşük olur daha doğrusu. hata yapan da zaten halk tarafından elenir. Yani burada sistemi güçlü oyla yapacaksınız, tek sistem olacak, ama bunu yaparken de demokrasiyi, güçler ayrılığını ve hukukun üstünlüğünü yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını güçlendireceksiniz. Bunda kimsenin itirazı var mı? Yok işte biz bunu yapmaya çalışıyoruz, bunu anlatıyoruz.

BÜLENT AYDEMİR- Sayın Bakanım, siz muhataplarınızla görüşüyorsunuz. Tabi bir önyargılı tavır içindeler bu konuda eleştirel şeylerini duyuyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kasıtlı olduğunu biliyorsunuz.

BÜLENT AYDEMİR- İkna ettiğiniz oldu mu, hani böyle anekdot olarak anlatabileceğiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok.

MUHARREM SARIKAYA- Bu şekilde diyalektik olarak baktığınızda aslında Avrupa ülkeleri açısından konuşalım. Türkiye’de hani sizin de ifade ettiğiniz o çift başlılık kalkacak ve bir kişiyle muhatap olacaklar. Aslında hani müzakere ederken bir kişiyle konuşacaklar, bir kişiyle müzakere edecekler. Normalde bunu desteklemeleri gerekmez mi, yani sizin görüşününüz nedir bu konuda?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Benim görüştüğüm herkesi ikna ediyorum samimi olanı. Şu anda yani Türkiye’deki yaptığım çalışmalarda da yani bu soru bu şekilde anlattığın zaman CHP’li ve MHP’li arkadaşlar var hayır vermeyi düşünen onları da ikna ediyorum. Ben ikna etme gücüme güveniyorum, ama bir de ortada gerçekler var bu sadece benimle ilgili değil. Mesela MHP’li arkadaşlar var. milliyetçi arkadaşlar. Ama partisine kızmış, partiyi ele geçiremedim demiş, Sayın Bahçeli’ye kızmış ve ondan dolayı peki hayır çıkarsa partiyi ele geçiririm diye hayır vereceğiz diyor. Ya dedim anlatıyorum bunlara nefsinize niye yeniliyoruz? Bundan dolayı dağdaki PKK’lıyla aynı safta olabilir mi milliyetçi, ülkücü? O zaman düşünmeye başlıyor, çoğunu ikna ediyoruz. Oysa bu başkanlık sistemini en savunan, kitabını yazan kişi Türkeş’ti Başbuğ, Milliyetçi Hareketin lideri Alparslan Türkeş’ti rahmetli. Aynı şekilde Muhsin Yazıcıoğlu rahmetli de savunuyordu, Demirel, Özal ilk defa yeni de savurulmuş bir şey değil bu. Tayyip Erdoğan için veya AK Parti için çıkarılmış bir sistem de değil dünyada var, Türkiye’de de eskiden beri tartışılan.

Size bazı örnekler vereyim şimdi. Birçok kişi, bu sisteme ilk defa cumhurbaşkanı halkla seçildikten sonra başbakanlarımızı hep by-pass ederek Cumhurbaşkanımıza gitmek istedi. Cumhurbaşkanımız da tabi Başbakanın hukukunu koruması lazım Başbakanla görüştü. Ve Yunanistan Başbakanının saygısız bir şekilde de yaptığı doğru değil. “Tayyip Erdoğan, Cenevre’ye 5’li konferansa gitmezse ben de gitmem, benim muhatabım Tayyip Erdoğan” dedi. Kendisine dedik ki, senin muhatabın Türkiye’de Başbakan. İzmir’de Ahmet Davutoğlu’yla Başbakanken ikili zirveyi yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi toplantısını kimle yaptı? Başbakanla yaptı, İzmir de yaptı. Arada Cumhurbaşkanı seni kabul ediyorsa bu hani Yunanistan’a verdiğimiz önemdendir, ikili ilişkilerimizin gelişmesine verdiğimiz önemdendir. Yani bu son 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra uluslararası ilişkilerde diplomaside de bu çift başlılıktan dolayı çok şeyler oldu. Yani bunların hepsini tabi Dışişleri Bakanı yaşıyor, Dışişleri Bakanlığı yaşıyor. Biz de bunları karşı tarafa gerekli mesajları veriyoruz. Bakınız Türkiye’de hala bu sistem var, yani Cumhurbaşkanı da halk tarafından seçildi, ama bir de Başbakanımız var ona da saygı duymanız gerekiyor diye. Yani bunun içeride ve dışarıda her bakımdan esasen çok büyük faydası olacak istikrar bakımından, Türkiye’nin büyümesi, kalkınması bakımından, demokrasinin güçlenmesi bakımından, yargının tarafsızlığı bakımından, yani her bakımdan iyi olacak koalisyonlar da olmayacak, ama demokrasi de güçlenecek. Yani öyle bir sistem getirdik ki oturduk tartıştık müzakere ettik MHP’yle beraber ve 18 maddenin 18’ini zaten okuyan kişi gerçekten hayır niyetiyle okusa bile niye evet demesi gerektiği konusunda ikna olur. Ama yok cumhuriyet elden gidiyor, yok efendim diktatörlük, yok kara propagandayla olmaz bunlar. Cumhuriyet nereye gidiyor? Cumhuriyet 100. yıla emin adımlarla gidiyor cumhuriyet nereye gidecek? Anayasada da Cumhuriyet’in tarifi var. Cumhuriyet’e ne hizmetin oldu. o da yok. 100. Yılla ilgili bir projen var mı? O da yok. Ondan sonra kalkıyor, cumhuriyet elden gidiyor diyor. Böyle sloganlarla olmaz, anayasa bu çünkü, çok ciddi bir paket. Yani oturup değerlendirip, düşünüp ona göre oy vermemiz gerekiyor. Böyle yüzeysel tartışmalarla Türkiye için çok ciddi bir konuyu geçiştiremeyiz biz. Ciddi olacağız anlatacağız ve iyi değerlendireceğiz ona göre oyumuzu vereceğiz. Ama dediğim gibi inşallah yüzde 60’la, 63 arası bir oyla evet oyuyla.

BÜLENT AYDEMİR- Bu bir anket sonucu mu, yoksa sizin gözlemlerinize dayalı mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Anketler sürekli yükseliyor sürekli yükseliyor zaten 54’ler, 55’lerden başladı yükseliyor. Ve gidişat trendine bakıyoruz hem yani anketlerin gidişatına göre hem de hissiyatımı söylüyorum. Değişik illerden gelen tepkileri de görüyorum araziyi de yokluyorum. Ama bunun içinde hissiyatım da var. Antalya’da da son seçimlerde 7 Haziran’da 5 milletvekiliydi. Ve son seçimde de 5+2 yapacağız dedik. 5+2’yi yaptık. Çünkü biliyorsun nereden ne gelecek hangi çalışmalar olacak bir tane HDP’nin milletvekilini alacağız, bir tane MHP’den alacağız görünüyor ve 5+2 oldu. Genelde bu tür şeylerde yanılmayız.

SUNUCU- Son sorularınız varsa onları alalım, ondan sonra…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizim için tabi en önemli kriter ankettir. Anket bizim anketlerimiz hiçbir zaman bizi yanıltmamıştır. Ancak 0.5 yanıltmıştır bugüne kadar o da doğal.

MUHARREM SARIKAYA- Merhum Demirel’in bir sözü var, Süleyman Demirel siyasetçi barışmasını bilmiyorsa kavga etmemeli derdi. Bu 17 Nisan günü nasıl bir tabloyla karşılaşacaksınız?

BÜLENT AYDEMİR- İç siyaset mi, dış siyaset mi?

MUHARREM SARIKAYA- Her ikisi de her ikisi de.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Muharrem Bey, biz seçim sebebiyle politika belirlemeyiz doğru olmaz bu. Biraz önce anlattığım size iç siyasette de dış siyasette de. Yani seçim sebebiyle geçici politikalar izlerseniz sizin güvenirliğiniz kalmaz, saygınlığınız da kalmaz. Bakınız İsrail’e şartlar koyduk 6 sene geçti şartlar yerine geldi öyle normalleştirdik. Biz herkesle ilişkilerimizi normalleştirmek isteriz. Biz durup dururken İsrail’e karşı bir şey yapmadık, biz durup dururken Hollanda’ya da karşı bir şey yapmadık. Hollanda yanlış yaptı, hatasını düzelttiği an ve hatasının bedelini ödediği an biz ondan sonra Hollanda’yla ilişkilerimizi düzeltiriz. Ama hiçbir şey olmamış gibi hareket edersek o zaman bu millet bizi affetmez, bu milletin onurunu da çiğnetmememiz gerekiyor. Niye Hollanda’yla kavga etmek isteyelim? Derdim ne Hollanda’yla, yani Hollanda Avrupa’da bir ülke. Ama onun benimle derdi var. Bu derdi nedir? Bunu bir hesaplaşalım, hatasını anlasın özrünü dilesin, Şartlarını yerine getirsin Hollanda’yla da ilişkilerimizi normalleştirelim. Ama hiç olmamış gibi bir şey olmamış gibi davranırsak bu da kusura bakmayın yani bizim kabul edeceğimiz milletimizin kabul edeceğimizi bir şey değil. Yani niye biz başkalarıyla, onunla bununla küs gezelim? Benim hayat felsefem de böyle bugün benim küs olduğum kimse yok, hiç intikam falan peşinde de olmam şahsi yaklaşımım. Bana siyasette de çok kötülükler yapanlar oldu, sonra hepsine benim iyiliğim oldu başa kakmak için söylemiyorum. Yani birçok huyumu eleştirebilirim, ama en çok sevdiğim huyum hayatta kindar değilim. Lafımı söylerim ondan sonra kin gütmem ama bu mesele Mevlüt Çavuşoğlu’nun şahsi meselesi değildir, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve 80 milyonun meselesidir. O meseleyi takip etmek benim de Başbakanımın da Cumhurbaşkanımın da diğer arkadaşlarımızın da görevidir olaya böyle bakmak lazım.

SUNUCU- Sayın Bakan çok teşekkür ediyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben çok teşekkür ederim.

SUNUCU- Birçok konuya değindik hem dış politika da hem iç politikada Sayın Sarıkaya, Sayın Aydemir size de çok teşekkür ediyorum. Tekrar bize vakit ayırdığınız için Sayın Çavuşoğlu sizlere de ediyoruz.

----- / -----