Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 3 Mayıs 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100'e Verdiği Mülakat, 24 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 10 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yeni Şafak gazetesine Türkiye Yüzyılı Vizyon Eki kapsamında Verdiği Mülakat, 02 Ocak 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV Net’e Verdiği Özel Röportaj, 11 Ekim 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Haber Global’e Verdiği Özel Röportaj, 23 Ağustos 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100’e Verdiği Özel Röportaj, 27 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 4 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Özel Röportaj, 31 Mayıs 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk Tarafsız Bölge’de Verdiği Özel Röportaj, 20 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 14 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 31 Mart 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 10 Şubat 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 7 Eylül 2021, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 6 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Oslobodenje Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nezavisne Novine Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24 ‘e Verdiği Özel Mülakat, 17 Aralık 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası’na Verdiği Mülakat, 30 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Tarafsız Bölge” Programına Verdiği Mülakat, 16 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 13 Temmuz 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Gece Görüşü” Programına Verdiği Mülakat, 18 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 11 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24’e Verdiği Özel Röportaj, 3 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun DİM TV “İğneli Fıçı Özel” Programına Verdiği Mülakat, 23 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal V Yüksek Tansiyon Programına Verdiği Mülakat, 18 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akit TV Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 12 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100 Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 6 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’de Yaptığı Açıklama, 18 Nisan 2020
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masasına Verdiği Mülakat, 4 Ocak 2017, Ankara

MODERATÖR- Hayırlı sabahlar. Editör Masasında bu sabah misafirimiz Adalet ve Kalkınma Partisi Antalya Milletvekili aynı zamanda Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz iyi bir yıl diliyorum size.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.

MODERATÖR- Efendim müsaade ederseniz yılın ilk günündeki sıkıntılı anı sorarak başlamak isterim. İstanbul’da Ortaköy’de bir gece kulübüne yapılan bir terör saldırısı bütün dünyanın da gündemine çekti İstanbul’u ve Türkiye’yi. Saldırganın kimliği tespit edilebildi mi, yakalanması için başlatılan süreçte son durum nedir, bu konuda bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler var mıdır efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Gerçekten o gece hepimizi şoke eden ve birçok masum insanı katleden bu alçak terör saldırısını bir kere daha kınıyoruz ve vefat eden tüm misafirlerimize ve vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyoruz. Saldırganın kimliği belirlendi, yakalanmasıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Kaldığı eve de gidildi, bakıldı. Ayrıca bağlantıları ne, kimler yardım etmiş. İçişleri Bakanımızın söylediği bir şey var. Son saldırıların hepsini değerlendirirken söylüyor: Hepsi profesyonelce hazırlanmış. Dolayısıyla, bu saldırıların arkasında, önünde ne var, kimlerle bağlantılı… Bu konularla ilgili de İçişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız ve diğer ilgili kurumlarımız titiz bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor, ama saldırganın kimliği belli oldu.

MODERATÖR- İkinci bir soru olarak da geride bıraktığımız yılın yoğunluğundan yola çıkarak 2017’yi nasıl görüyorsunuz? Türk dış politikası en fazla hangi konularla uğraşacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 2016 kolay bir yıl olmadı, sadece terör saldırıları bakımından değil, yanı başımızdaki gelişmeler ve dünyadaki gelişmelere baktığımız zaman, ekonomide, dünyada daralma devam ediyor. Tüm bu zorluklara rağmen Türkiye için gerçekten 2016 yine ekonomik kriz olmadan büyüme devam ediyor, sorunları bir bir aşıyoruz. 15 Temmuz darbesini yaşadık ve bu millet -yani Türk milleti- tekrar ayaklarının üzerinde güçlü bir şekilde durarak, kenetlenerek milletimizin ve ülkemizin bekasını her şeyin önünde tutarak -başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmak üzere- hepimiz gece gündüz çalışıyoruz ve bu süreci hep birlikte atlatıyoruz. 2017’nin çok daha iyi bir yıl olacağını umut ediyoruz ve bu badireleri atlatacağımıza inanıyoruz. Başka seçeneğimiz yok, onun için de daha çok çalışıyoruz.

Dış politikamız 2016’da çok yönlüydü, çok proaktifti. Kendi içimizde yaşadığımız tüm sorunlara rağmen birçok alanda çözüm üretmek için yine Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ve vizyonuyla Başbakanımızla ve arkadaşlarımızla birlikte çaba sarf ettik. 2017’de de bu anlayışımız ve çok yönlü dış politikamız devam edecek.

Bakınız bugün New York’a gidiyorum, Sayın Başbakanımız bu hafta sonu Bağdat’a gidiyor, oradan Erbil’e geçecek. Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanımız Obama’yla telefonda görüştü, Putin’le sık sık telefonla görüşüyor ve önümüzdeki aylarda birçok ziyaret var, Türkiye’ye gelen konuklar var. İngiltere Başbakanı May geliyor. Önümüzdeki hafta başlayacak Büyükelçiler Konferansımıza dünyanın her yerinden çok sayıda dışişleri bakanı, uluslararası örgütlerin temsilcileri geliyor, yani biz çok yönlü dış politikamızı devam ettireceğiz. Ama başta FETÖ olmak üzere terör örgütleriyle dışarıda da mücadele etmek önceliklerimizden bir tanesi olacak. Artık biz 15 Temmuz olmamış gibi davranamayız, bunun arkasında kimin olduğunu biliyoruz ve bu örgüte yönelik mücadelemizi dışarıda devam ettireceğiz. Tüm misyonlarımıza, tüm büyükelçilerimize Büyükelçiler Konferansı vesilesiyle bir kere daha hatırlatacağız, talimatlarımızı vereceğiz, elimizdeki yeni bilgileri paylaşacağız. Yurt dışındaki kurumlarının, okullarının devir olmasıyla ilgili, Maarif Vakfı’yla beraber bu çalışmalarımızı da hep birlikte yürüteceğiz. Diğer terör örgütlerine karşı da -PKK’nın yurt dışı bağlantıları, faaliyetleri, gelir edici illegal faaliyetleri, yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik tutumları dahil- mücadelemizi devam ettireceğiz.

Suriye’de artık bir ateşkese doğru gidiyoruz. Yani ülke geneline yayılmış bizim Rusya’yla birlikte koordine ettiğimiz bir ateşkes var. Önce Halep’ten insanların kurtarılması, daha sonra çatışmaların olduğu yerde ateşkesin sağlanması, siyasi sürece doğru adımların atılmasıyla ortaya vizyon koyduk. Bu çerçevede önümüzdeki aylarda özellikle 23 Ocak’ta inşallah her şey yolunda giderse, ateşkese uyulursa Astana’da müzakereler başlayacak. Bir siyasi çözüm için de çok gayret sarf edeceğiz. 9-10 Ocak tarihlerinde Rusya’dan, Dışişleri Bakanlığı’ndan uzmanlar geliyor. Lavrov’la telefonda görüştük, anlaştık, bizim arkadaşlarımızla bir araya gelecekler. Astana nasıl olacak, diğer konuların yanında yarın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’le de bunu konuşacağız. Dolayısıyla, Suriye’de ateşkesin kalıcı olması ve siyasi çözüm için çabalarımız devam edecek. Irak’a desteğimiz devam ediyor. Aynı şekilde Irak’ın da terör belasından DEAŞ’tan kurtarılması için desteğimiz devam edecek, ekonomik ilişkilerimizi yine geliştireceğiz. Elbette diğer alanlarda da aktif olacağız. Avrupa Birliği’yle Gümrük Birliği’ni güncelleme konusunda anlaştık. Şimdi komisyona başvurdular izin almak için ve olumsuz bir şey yok. Ekonomi Bakanlığımızla, Avrupa Birliği Bakanlığımız, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız ve Dışişleri Bakanlığı olarak bu süreci birlikte takip edeceğiz. Milletimizin beklediği bir vize serbestisi var. Bu anlaşmanın uygulanması için de son belgemizi hazırladığımızı söylemiştik. Kendi aramızdaki istişareleri tamamlayıp Avrupa Birliği’ne vize serbestisiyle, kriterlerle ilgili ne yapıyoruz, ne yapmıyoruz bunları ileteceğiz. Terörle ilgili, terörle mücadele kanunlarımızın değiştirilmesini de Avrupa Birliği istiyor, ama bunun şu aşamada mümkün olmadığını, olmayacağını gerçekçi olmadığını Avrupa Birliği’ne de anlattık ve çözüm önerilerimizi de onlarla paylaştık. Yine birçok uluslararası örgütte -başta Birleşmiş Milletler olmak üzere- önemli inisiyatiflerimiz var. Medeniyetler İttifakı’na daha çok önem vereceğiz ki ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, İslamofobiye karşı çalışmalarımızı daha etkin bir şekilde sürdürmemiz ve herkesin desteğini almamız lazım.

Barış için arabuluculuk inisiyatifimizi de giderek güçlendiriyoruz ki, birçok dondurulmuş ihtilaflar, çatışmalar, sorunlar, ülke içlerinde sorunlar, ülkeler arasında sorunlar var. Bu inisiyatifi canlandırarak çatışmalara dönüşmeden bu sorunların ve ihtilafların çözümüne de katkı sağlayacağız. Elbette açılım politikamız Afrika’yla ortaklık politikalarına dönüştü. Şimdi keza bu yıl içinde Latin Amerika ülkelerine de ziyaretlerimiz devam edecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın Afrika ülkelerini ziyaretlerini şu anda organize ediyoruz, arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Asya-Pasifik-Uzak Doğu’yla ilgili açılımlarımız, çalışmalarımız da devam ediyor. Sadece Avrupa Birliği’yle değil, diğer bölgesel ekonomik örgütlerle ve ülkelerle de ikili ticaret anlaşmalarına ağırlık vereceğiz ki ticaretimiz artsın, ticaretin önündeki engeller kalksın. Tüm bu açılımlarımızı devam ettireceğiz. Misyon sayımızı da büyükelçilik sayımızı da bu ülkelerde, bu coğrafyalarda arttıracağız.

Bizim dış politikamızın temelinde, esasında insan odaklı politika var. İnsan odaklı, insani dış politikamızı da sürdüreceğiz, gururla söylüyoruz. Geçen sene -2015 raporunu söylüyoruz 2016 raporu daha çıkmadı- 1 yılda 3.2 milyar dolar insani yardım yaptık. Daha önceki yılların yaklaşık iki katı civarında bu. TİKA’mız aracılığıyla 3.9 milyar dolarlık kalkınma yardımı yaptık. Senede 7.1 milyar dolarlık insani ve kalkınma yardımı yapıyoruz tüm dünyadaki mazlumlara, az gelişmiş ülkelere, gelişmekte olan ülkelere, bizden ihtiyaç duyan ülkelere, doğal afetlerden etkilenen ülkelere… En son Haiti’ye bu yardımlarımızı ulaştırdık. Dolayısıyla, insan odaklı, insanı merkeze alan dış politikamız da elbette devam edecek.

Bölgesel inisiyatiflerimiz var, bunları genişletmeye çalışıyoruz. Balkanlar’da ve Kafkasya’da değişik bakanlıklar arasında üçlü mekanizmalarımızı çok iyi bir şekilde işletiyoruz ve bunları zirve seviyesine de yükselttik. Önümüzdeki aylarda örneğin, Azerbaycan-Türkmenistan-Türkiye üçlü zirvesini gerçekleştireceğiz. Kazakistan’la da üçlü mekanizmalar (Azerbaycan-Türkiye-Kazakistan) oluşturmaya çalışıyoruz. Balkanlar’daki inisiyatiflerimizi daha da yoğunlaştıracağız ki sadece New York’ta Genel Kurul zamanında değil, düzenli bir şekilde Balkanlar’daki ülkeleri de bir araya getirme hususunu en son yeni Hırvatistan Bakanıyla da görüşmemizde bunu vurguladık. Özellikle Bosna Hersek merkezli gerginlikler de biraz oluyor. Bizim Batı Balkanlara ağırlık vermemiz lazım ki orada istikrarı koruyalım, oradaki gerginlikleri azaltalım. Dolayısıyla, bölgesel barışı korumak ve istikrarı korumak için de çabalarımız devam edecek. Gördüğünüz gibi yoğun bir dış politika bizi bekliyor, ama ekibimizle beraber biz buna hazırız. Önümüzdeki haftaki Büyükelçiler Konferansımızda geçtiğimiz yılın muhasebesini yapacağız, ama sadece önümüzdeki bir yılda değil, 2023 hedefimize doğru dış politikamızda neler yapacağız, hangi adımları atacağız, bunları da değerlendirme fırsatı bulacağız.

MODERATÖR- Size de kolaylıklar diliyoruz Sayın Bakanım. Ben oradan bir şey daha sormak istiyorum, 15 Temmuz’la ilgili olarak yaşanılan süreci siz Dışişleri Bakanı olarak Batılı dostlarımızdan gerekli desteği alamadığımız gibi bir şikayetle değerlendirmiştiniz ben hatırlıyorum. Belki onlar tepki verdiler, fakat bu sizin ve bizim için yeterli olmadı. 15 Temmuz sonrasında karşılaştığımız bazı diğer sıkıntılara bakıyoruz. Özellikle Rus Büyükelçinin suikaste kurban gitmesi ve sonrasında İstanbul’da Dolmabahçe’de patlama, Kayseri’de patlama ve en son şimdi yılbaşında Reina’da eğlenen insanların üzerine ateş açılması terörist saldırı... Batı’dan bu olaylarla ilgili gelen tepkiyi biraz daha biz yüksek buluyoruz, siz de böyle değerlendirir misiniz? Bir öğrenme süreci mi geçirdi Batı bu tepkilerden acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 15 Temmuz sonrasında gerçekten özellikle Batı ülkeleri çok ciddi hatalar yaptılar. Bazıları Türkiye karşıtlığı duygularla darbenin başarılı olmasını bile istedi, bazıları başarısız olduğunda üzüntü duydu, bazıları sabahın 3’ünde, 4’ünde darbenin başarısız olacağı anlaşıldıktan sonra, ‘bu darbecilere nasıl muamele edeceksiniz, insan hakları ne olacak’ diye Türkiye’yi adeta peşin hükümle sorgulamaya başladılar. Bizzat bana soran Dışişleri Bakanları oldu. Ama bazı ülkelerde gerçekten gönülden, prensip olarak darbeye karşı oldukları ve Türkiye’de demokrasiyi destekledikleri ve seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Hükümete inandıkları için destek verdiler. Batı uzun süre -Jagland gelinceye kadar- gelip ziyaret de etmedi. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, hiçbir Avrupa Birliği ülkesinden Dışişleri Bakanı gelmedi. Bir tek İngiltere’den Alan Duncan geldi -kendisi de bugün burada Ankara’da- biraz sonra bu programdan sonra kendisiyle de görüşeceğiz. İlk hafta bir tek İngiltere Avrupa Birliği Bakanı gelmişti. Yani bu süreçte İngiltere’den gerçekten çok güçlü destek gördüğümüzü de söylememiz lazım.

Sonra hata yaptıklarını anladılar, arka arkaya gelmeye başladılar. Siz de hatırlayacaksınız, bir günde 3 tane Bakan ağırladığımız zamanlar oldu. Fakat daha sonraki süreçte de yine maalesef tam istediğimiz desteği göremedik. Yani bizim ne yapmak istediğimizi -nasıl bir travma yaşadık, nasıl bir darbe yaşadık, bunun arkasında kim var, ne yapmaya çalışıyorlar?- esasen 2013 yılından bu yana bunu -yani FETÖ’yü- Batılı dostlarımıza anlatmaya çalışıyoruz ve hiçbir zaman bize inanmadıklarını da sonradan itiraf ettiler, Avrupa Parlamentosu Raportörü dahil. Şimdi terör saldırıları olduktan sonra daha güçlü destek görüyoruz. Telefon açıyorlar, -Twitter’da sosyal medyada SMS’le ulaşıyorlar- birçok Dışişleri Bakanı beni arıyor. Zaten yüreğinde biraz vicdan olan, biraz insani duygulara sahip bir kişi bu saldırılara karşı duyarsız olamaz. Ama bizim Batılı dostlarımızdan özellikle beklentimiz, ‘tamam kınıyorsunuz, dayanışma içinde olduğumuzu da söylüyorsunuz, ama somut adım atın’. Yani bu terör örgütlerine karşı işbirliği içindeyiz, dayanışma içindeyiz de istihbarat konusunda somut işbirliğimiz var mı? Bu terörün arkasında ne var, kimler var, bu konuda bizimle somut çalışıyor musunuz? Daha da önemlisi bu terör örgütleri o ülkelerde özgürce yaşıyorlar. Bunlara karşı ne tedbirler alıyorsunuz, bunların faaliyetlerini kısıtlayabiliyor musunuz, mali kaynaklarını kurutabiliyor musunuz? Uyuşturucu kaçakçılığı dahil her türlü -özellikle PKK, YPG- faaliyetlerde bulunuyorlar. Biz artık kuru sözden çok, somut adım görmek istiyoruz Batılı dostlarımızdan. Obama’nın İç Güvenlik Danışmanı İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’yu aradı, dün akşam Obama da Cumhurbaşkanımızı aradı. Hangi adımları birlikte atabiliriz, bunları tabii ki görüşeceğiz. Ama biz somut dayanışma bekliyoruz. Çünkü teröre karşı dayanışma içinde olmazsak, teröre karşı mücadele etmezsek o terör örgütü bugün beni, yarın seni vurur. Bunun başka bir alternatifi yok. O nedenle daha çok böyle somut adımları görmek istiyoruz.

MODERATÖR- Teşekkür ediyorum.

Metin Mutanoğlu.

METİN MUTANOĞLU- Ben Suriye’deki ateşkesle ilgili bir soru sormak istiyorum. Sizlerin de büyük çabasıyla, Türkiye’nin büyük çabasıyla Suriye’de 30 Aralık’ta bir ateşkes … ancak o günden böyle bir kırılganlıkta var sahada, çünkü ihlallerin olduğunu da görüyoruz. Bu konuda şu an sahadaki son durum nedir, sizde ki son bilgiler nedir? Rusya’yla bir çalışma olacak mı bu ihlallerin önüne geçmek için?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Gerçekten gerek Halep’ten masum insanların kurtarılması, gerekse ateşkesin temin edilmesi konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok çaba sarf ettik ve diğer aktörlerle de temas içinde olduk. Ama esas itibariyle Rusya’yla Türkiye’nin ortak çalışması oldu. Arazide muhalifler, farklı görüşlere sahip muhalif gruplar var, ortak hedefleri rejim. Diğer taraftan rejim var, bir de özellikle İran’ın desteklediği Hizbullah ve Şii milisler var. Şimdi ateşkes anlaşmasından sonra ihlalleri görüyoruz ve bu ihlalleri kimin yaptığına baktığımız zaman Hizbullah ve özellikle Şii gruplar ve rejim yapıyor. Bu ateşkesin takip edilmesi için iki merkez kurduk. Bir tanesi Moskova’da, bir tanesi Ankara’da… Anlaşmanın içeriğinde de var zaten.

MODERATÖR- İhlal mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, ihlalleri takip etmek için, insani yardımların kesintisiz bir şekilde hiç ayrım yapılmaksızın her yere ulaştırılmasını da takip edecek iki merkez arasında bağlantı var. Bu anlaşmaya göre herkes olduğu yerde duracak, yani diğer taraftan toprak elde etmeye çalışmayacak. Ama Doğu Guta’da özellikle Hizbullah’ın amacının bu olduğunu bazı yerlerde de görüyoruz. Ben Lavrov’u geçen hafta aradım. Taciz ateşleri olabilir, çok değişik gruplar var iki tarafta da, ama muhalefet gerçekten şu ana kadar sözünde duruyor. Kendisine yönelik saldırılara da ölçülü cevap veriyor. Ama diğer taraftan hava bombardımanının olduğu ihlaller de oldu. Şimdi bu ihlalleri tabii değerlendireceğiz. Dün akşam arkadaşlarımızdan bir rapor istedik ki bugün uygun olursa Sergey Lavrov’la tekrar görüşeceğiz. Birleşmiş Milletler’e de gidiyoruz. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler’de de bir Güvenlik Konseyi kararını birlikte çıkarttık, birlikte çalıştık, o da önemliydi, hemen onu değerlendireceğiz. Ama bu artan ihlalleri durduramazsak, o zaman Astana süreci akamete uğrayabilir. O kadar emek sarf ettik, bunu istemeyenler var, kıskananlar var, ama biz garantör olduk. Moskova’da da İran garantör olarak ortak açıklamaya girdi, net bir şekilde var. O zaman İran’ın da bu garantörlüğün gereğini yapması, Şii misiller ve rejim üzerinde ağırlığını koyması lazım. Astana’ya gidebilmesi için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yapması lazım. O nedenle bu ateşkesin tam bir şekilde uygulanması için mekanizmalar kurduk. Şimdi başka bir belge üzerinde çalışıyoruz. Ateşkesi ihlal eden gruplara yönelik hangi yaptırımlar uygulanacak, onun detaylarını da şu anda Rusya’yla birlikte çalışıyoruz. Elbette yaptırımın da olması lazım. Herkes imzayı attı, rejim de attı, rejimin garantörü Rusya. Muhalefetin garantörü ise Rusya ve Türkiye. Tüm bu çalışmalarımızı titizlikle sürdürmemiz lazım ki sonuca ve bir siyasi çözüme doğru gidelim.

MODERATÖR- Efendim, ben yine araya gireceğim müsaadenizle. Moskova’da bu bahsettiğiniz önemli bir toplantı yaptınız. Neredeyse Suriye’nin tümünü de 2017 için siyasi bir çözüme de ulaştırmayı hedefleyen bir görüşme altyapısı böyle oluştu ve siz üç yıldır devam eden, son yılında çok yoğun geçen bir sorunu biraz İran ve daha çok Rusya’yla Türkiye bir araya gelmek suretiyle çözüyorsunuz. Burada bir şey eksik kalıyor bazılarına göre… O eksiklik sizi rahatsız ediyor mu? Amerika’nın buradan dışlandığını düşünenlere ne diyeceksiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Amerika kesinlikle buradan dışlanmış değil. Bu süreçten hiç kimsenin esasen dışlanmaması gerekiyor. Bu konuda da Rusya’yla ortak anlayışımız mevcut. Çünkü kesin bir çözüm için herkesin desteğini almanız gerekiyor ve ülkelerin dışında Birleşmiş Milletler’in çatısı altında sonuca bağlanması lazım. O nedenle bu metinlerde- gerek Moskova’daki ortak açıklamada, gerekse bizim de garantör olarak imzaladığımız ateşkes ve siyasi süreç mutabakatlarında- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 2254 nolu kararı mevcuttur. Aynı şekilde 2012 Cenevre Bildirgesi mevcuttur. Astana’ya De Mistura da katılacak, dolayısıyla Birleşmiş Milletler katılacak. Buradan hiç kimsenin dışlanmaması lazım… Görüşmeler 23’ünde başlayacak. Tabii yeni yönetim iş başına geldikten sonra… 20 Ocak’ta ABD’de Trump yönetimi görev başı yapıyor. Dolayısıyla Lavrov’la ABD’nin de mutlaka burada olması gerektiği konusunda anlaştık, yani daha doğrusu teyitleştik. Bizim anlaşmamız üzerine değil de, ABD’nin katılması gerektiği yönünde kararlılığımız var, anlayışımız var. Sonuçta Astana’ya, bu sürece katkı sağlayacak herkesi dahil etmemiz lazım. Ama sadece aile fotoğrafında olmak için oraya katılmanın bir anlamı yok. Kim hangi katkıyı sağlayacak, çünkü biz burada elimizi taşın altına koyduk. Ve bugüne kadar ABD’nin önayak olduğu anlaşmalar maalesef uygulanmadı. Rusya ile ABD bir ateşkes anlaşması yaptılar, daha metni görmeden prensip olarak desteklediğimizi söyledik biz. Metni de gördük, sonra dedik ki; önemli olan bunun uygulanması, ama uygulanmadı. Biz niye Rusya’yla oturduk? Çünkü Rusya’yla bir şey konuştuğumuz zaman –ateşkes, insanları mı kurtaracağız, hangi adımları atmamız lazım- oturuyoruz. ‘Somut olarak ben bunu yapacağım, sen bunu yapacaksın, şu adımları birlikte atacağız’. Peki, ondan sonra ateşkesi ülke geneline yayabilir miyiz? Yayarız. Ondan sonra ne yapacağız? Eyleme döküyoruz biz.

İran’la biz dört defa görüşmeler yaptık; iki kere Tahran’da, iki kere Ankara’da Zarif’le biliyorsunuz. İran’ın ilgili kurumları, bizim ilgili kurumlarımız görüşmeler yaptık. Ama ortaya somut bir yol haritası konulmadı. Ben İran’ı suçlamak için söylemiyorum, ama Ruslarla oturduk, anlaştık, uyguladık. Dolayısıyla şimdi bu anlaşmalar da uygulanmaya başladı. Şimdi herkesin destek vermesi gerekiyor. Başkalarını dışlamak için biz bu süreci başlatmadık, bu inisiyatifi almadık. Bir çözüm üretmek için, uygulanabilir bir anlaşma, mutabakat sağlamak için biz bu süreci başlattık. ABD dahil herkes bu sürece dahil olmalıdır, destek vermelidir. Ama esas itibariyle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve Cenevre Bildirgesi çerçevesinde ve Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında siyasi çözüm neticelendirmelidir.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.

Ogün Bey, buyursunlar.

SORU- Sayın Bakan, Suriye’de federatif sistemle ilgili bazı tartışmalar gündeme geliyor zaman zaman. Sizce federatif sisteme göre yeniden yapılanması ülkenin yönetimi kolaylaştırır mı, yoksa parçalanmayı mı hızlandırır? Bir de bu … tek taraflı federasyon ilanı gündemi de var, böyle bir şey olursa Türkiye ne tür tedbirler alır, askeri tedbir dahil bazı şeyler gündeme gelebilir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi önemli olan burada -mutabakatlarda da var- Suriye’nin sınır bütünlüğünün, toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Biz Türkiye olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü, sınır bütünlüğünü destekliyoruz, başından beri bunu söylüyoruz; keza Irak’ın da toprak bütünlüğünü, sınır bütünlüğünü en güçlü destekleyen ülke Türkiye’dir. Ve şu andaki operasyonumuzun amacı da; bu bölgeden DEAŞ’ı temizlemektir. Hem Suriye’den DEAŞ’ı yok etmek, hem de bize yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için mücadele ediyoruz. O nedenle Suriye’nin sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü tüm mutabakatlarda yer almıştır. Siyasi ve ateşkes mutabakatlarında, siyasi süreç mutabakatında da bu yer almıştır. Aynı şekilde Moskova ortak açıklamasının birinci maddesinde bu vardır. Biz o yüzden tüm uluslararası topluma da çağrıda bulunuyoruz: Suriye’nin sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü, milli birliğini sağlamamız lazım. Elbette bizim sınırımızın öbür tarafında oluşacak bir terör kantonu, terör koridoruna da izin vermeyiz. Birinci sebep: bize yönelik tehdit… Biz bu tehdidi de ortadan kaldırmak durumundayız. DEAŞ’la niye mücadele ediyoruz? Bize yönelik tehdit. Şimdi İstanbul ve Kayseri’deki saldırılara, geçen sene Ankara’daki canlı bomba saldırısına baktığımız zaman o teröristler nereden geliyor? YPG kamplarından. Biz gidip Kandil’de PKK’yı niye vuruyoruz? Şimdi Sincar da hedef, tehdit oradan geliyor... Suriye’den de geldiği zaman, o teröristleri gidip bizim etkisiz hale getirmek en asli görevimizdir. Milletimize, devletimize karşı görevimizdir, bunu da hiç tereddüt etmeden yerine getiririz. Ama Suriye’nin federal bir yönetim mi olacağına, parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi, nasıl bir sistemle yönetileceğine bana göre Suriye halkı karar vermeli. Yani biz dışarıdan bir şey empoze edemeyiz, ama temennilerimizi söylüyoruz. Biraz önce söylediğimiz gibi milli birlik, sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü çerçevesinde herkesi kapsayacak bir şekilde bir yönetim. Irak’ta Maliki döneminde olduğu gibi kimsenin dışlanmaması lazım. Irak bunun bedelini ödüyor şu anda. Herkesi kapsayacak bir yönetim modeli -parlamenter sistem mi olur, başkanlık ve parlamento mu- bunu tabii oturacaklar, siyasi süreçte herkes vizyonunu ortaya koyacak. Rejim ne düşünüyor, muhalefet ne düşünüyor. Muhalefet esasen Suriye’nin geleceğiyle ilgili siyasi geleceğiyle ilgili vizyonunu bizlerle ve tüm dünyayla paylaştı. Son derece mantıklı, yapıcı ve Suriye’nin istikrarını temin edici bir vizyon. Ama bu siyasi müzakerelerin amacı da esasen bu noktalarda herkesin ne düşündüğünü de ortaya koymak ve siyasi çözüme doğru gitmek.

TOLGA ÖZGENÇ- Sayın Bakanım, Rusya’nın özellikle Suriye konusunda Türkiye’de görüşmeler yürüttüğünü söylediniz. Kamuoyu bazı sonuçlar aldığınızı da biliyor. Bu görüşmelerde terör örgütü PYD’nin Suriye’deki işgalleri de gündeme geliyor mu? Ayrıca Türkiye, Rusya’dan PYD’nin 2011 öncesine dönmesini talep etti mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Rusya, bizim PYD/ YPG konusundaki tutumumuzu çok iyi biliyor. Aynı şekilde biraz önce Suriye’nin toprak ve sınır bütünlüğünden bahsettik. Dolayısıyla, Moskova’da gördük ki YPG ve PKK aynı örgüt. Başka bir grubun Suriye topraklarını bölmesine İran da karşı, Türkiye de karşı, Rusya da karşı, herkes karşıdır. O nedenle birinci madde olarak toprak ve sınır bütünlüğü vurgusunu yaptık. YPG’nin Astana’daki müzakerelerde yer almayacağı, almaması gerektiğini Ruslarla önceden konuştuk ki aramızda itilaf olmasın. Yani bir terör örgütü müzakere masasında olamaz. Buraya katılamaz, buraya davet edilemez. Bizim söylediğimiz budur ve Rusya’nın da bunu çok iyi şekilde anladığını biliyoruz. Bu tutumumuzu anladıklarını da söylediler.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.

Ertuğrul Cingil.

ERTUĞRUL CİNGİL- Efendim, bölgedeki en önemli sorunlardan biri de Münbiç’teki PKK varlığı. ABD’lilerle bu konuya ilişkin ortak bir heyet oluşturduk. Ama çok sağlıklı çalışmadığı, sahadaki durumla çok örtüşmediği de görülüyor. Bu mekanizma nasıl yürüyecek? Bu süreç neticelendirilecek mi? Sürecin noktalandırılması düşünülüyor mu? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, ortak bir heyet gönderdik. Ama bu bizi tatmin etmedi. O heyetin bir faydası oldu. Münbiç’te görüştükleri herkes, Münbiç’in Münbiçlilere ait olduğunu ve Münbiçlilerin dışında herkesin ayrılması gerektiğini vurgulamış. Yani aynı bizim gibi…Biz Cerablus’ta Cerablus’u kime teslim ettik? Cerabluslulara teslim ettik. El-Bab’ı da El-Bab’lılar yönetecek. Çünkü yönetimi o şehirde yaşayan insanlara teslim etmezseniz, dışarıdan gelen YPG ve PKK orada etnik temizlik yapıyor. Herkesi gönderiyor. Tapular ve nüfus kayıtları dâhil resmi belgeleri, her şeyi yok ediyor ve yakıyor. YPG tam bir etnik temizlik yapıyor. Biz şu anda YPG’li unsurların Münbiç’te olduğunu biliyoruz. Bunu hiç gizlemeden ABD’lilere her seviyede söylüyoruz. Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanımız da söyledi. Obama da, bu unsurların Fırat’ın doğusuna gitmesi gerektiği konusunda bizimle hemfikir olduğunu söyledi. Ama başından beri hemfikiriz ve bu operasyon başlamadan önce de Obama’nın bizzat Cumhurbaşkanımıza telefonda verdiği bir söz var. Bu operasyon biter bitmez YPG’li unsurların hepsi Fırat’ın doğusuna geri dönecek. Şu ana kadar ABD sözünü tutamadı ya da tutmak istemedi. Tutamıyorsan da çok vahim. Yani silah verdiğin YPG’liler seni takmıyor, kontrol bile edemiyorsun. Ama müttefikine söz verip bunu da tutmuyorsan o da çok vahim. Nereden bakarsanız bakın vahim, ama biz bunun peşini bırakmayacağız. Açık bir şekilde söylüyorum; bunları söz verdiğiniz gibi öbür tarafa gönderin. Aksi takdirde burada gerekli müdahaleyi yapacağız. Başka seçenek yok.

MODERATÖR- Efendim, bu bahsettiğiniz süreçte öncelikle ABD ile de yakın ilişki içerisinde oldunuz. Cenevre süreçlerinde Sayın Kerry’le çok yoğun görüşmeleriniz oluyordu. Daha sonra tabii orada Lavrov’la da görüştünüz. Biraz evvel konuşmanızda, İran’la bazı sıkıntıları çözemediğinizden bahsederken, bundan şikayet etmiyorum. Ama Rusya’yla biraz daha pratik gidiyoruz ve söylediklerimiz biraz daha yerine getiriliyor dediniz. Gerçekten de dünyanın gözü önünde, Halep’ten 40 bin civarındaki masum insanın tahliyesi konusunda Rusya’yla birlikte oradaki insanların da müteşekkir olacakları bir güzelliği insanlığa yaşattınız diyelim. ABD ile sıkıntılarınız devam etti. YPG konusunda farklı düşündünüz. Suriye’nin bütünlüğü ve koridor konusunda hep farklılıklarımız oldu Amerikalılar sürekli olarak Türkiye’yi anlıyoruz, ama biz burada DEAŞ’a karşı başka bir şey yapıyoruz; bunları kullanıyoruz dediler.
Bu konularda 20 Ocak’tan sonra köklü ve radikal bir değişiklik bekliyor musunuz efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- ABD bizim için çok önemli bir müttefik. Her alanda işbirliğimiz var. Ama bir gerçek var: Şu anda güven bunalımı da mevcut. Bunun malum sebepleri var ve bu konuda biz haklıyız. Birincisi, az önce söylediğim gibi ABD Münbiç’te bile sözünü tutmadı.
İkincisi, daha da vahimi, ABD YPG’ye silah verdi. Yani bir terör örgütüne silah verdi. Burada bir terör örgütünü müttefikine tercih ediyor. Bu silahlar PKK’nın elinde yakalanıyor. ABD en az bizim kadar, bu iki örgüt arasında bir fark olmadığını biliyordur.

Diğer taraftan, koalisyondan El-Bab operasyonunda hava desteğini son zamanlarda göremedik. O zaman halkımız da diyor ki bunları İncirlik Üssünde neden tutuyorsunuz. Sadece ABD değil, diğer ülkelerin uçaklarına da izin verdik ki DEAŞ’a karşı birlikte mücadele edelim. Bizim için en hassas olan DEAŞ operasyonunda hava desteği vermeyeceksen, o zaman ne işe yarayacaksın? Halkımız gerçekten haklı sorular soruyor. Halkımızın sağduyusuna, halkımızın ferasetine inanıyoruz. Bizim halkımız aptal değil. Her şeyi gözlemliyor, inceliyor, sorguluyor. Haklı olarak bize de soruyor. Şimdi koalisyon var, biz mücadele ediyoruz ama havadan destek vermiyorsunuz. Yok efendim 20 kilometrenin ötesine uçamayız… Böyle bir şey yok. Neden? YPG’nin baskısı ve talebi üzerine. Beni Rakka’ya götürmek istiyorsan, Türkler burada daha fazla ilerlemesin ki biz de kantonumuzu oluşturalım. Ben bunu Kerry’e de söyledim. Cumhurbaşkanımız da çok açık bir şekilde söylüyor. Gizlimiz, saklımız yok. Ne düşünüyorsak, müttefiksek açık açık konuşmamız lazım. Çok açık konuşuyoruz. Ben, yeni yönetimin tüm bunları gördüğünü biliyorum. Zaten Sayın Trump seçilmeden önce de birçok açıklamada bulundu. Ayrıca, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ iade edilmediği gibi orada tehditlerine hala devam ediyor. Bana, diğer arkadaşlarımıza, Cumhurbaşkanımıza yönelik Konuşmalarına dikkat ediyorsanız, şifreli bir şekilde emirler veriyor. Bunları yurt dışında sürekli terör listesine aldırdığımızdan çok rahatsızlıkları var. Devam edeceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatında terör listesine aldırdık. Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda terör listesine aldırdık. Terörle mücadele edilecek terör örgütleri arasına aldırdık. Yani birlikte mücadele edilecek. Asya Parlamenterler Asamblesi de terör listesine aldı. Tüm Asya ülkelerinde diğer çalışmalarımızı da devam ettireceğiz. Şimdi bu terörist başı oradan özgürce Türkiye’yi tehdit ediyor. Talimatlar veriyor, mesajlar veriyor. Maalesef bu yönetimin bu konularda hiçbir desteğini görmedik. Çok açık söyleyeyim; görmedim. Bize diyorlar ki, Türkiye’deki Amerikan karşıtlığına karşı bazı pozitif mesajlar verin. Eğer halkımız bu alanlarda ABD’den yapıcı adım görmezse, ben ne desem, ne söylesem boştur. Bu Amerikan karşıtlığından memnun değiliz. Bunu söylediğimiz zaman bile halkımız bize tepki gösteriyor. Ama bu bizim yöneteceğimiz bir şey değil. Amerikalılara da söyledik; sizden somut adımlar görmek istiyoruz. Yönetimin FETÖ konusunda nasıl düşündüğünü de biliyoruz. Yeni yönetimle net anlaştığımız noktalar ne, anlaşamadığımız noktalar ne, son derece açık bir şekilde ilişkileri sürdüreceğimize inanıyoruz. Tabii ki devlette devamlılık önemlidir. Yani yönetime kim gelirse gelsin, ABD’ye bakışımız her zaman bellidir, bizim müttefikimizdir, birçok alanda hedeflerimiz ortaktır, iş birliğimiz vardır. NATO içerisindeyiz. Ama her iki taraf da müttefikliğin gereğini yapmalıdır. Yeni yönetimde de bu anlayışın olduğunu düşünüyor ve inanıyoruz.

MODERATÖR- Teşekkür ediyorum.

Ömer Bulut Yüzügüleç.

ÖMER BULUT YÜZÜGÜLEÇ- Efendim, müsaade ederseniz Fırat Kalkanı Harekatıyla ilgili bir soru sormak istiyorum. Harekatın gidişatıyla ilgili bizimle paylaşacağınız bilgiler var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Fırat Kalkanı Operasyonu, özellikle hava şartları tekrar düzelince hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Geçtiğimiz hafta yani bir on gün önce biliyorsunuz hava şartlarından dolayı hava operasyonları yapamıyorduk. Bir günde Rusya’nın Suriye’nin güneyindeki hava operasyonları sebebiyle olmamış diye. Ama daha sonra Rusya aktif destek de vermeye başladı. Bunu gören koalisyon da sembolik olarak El-Bab’da bir kere hava desteği verdi. Bizim desteklediğimiz, karadan destek verdiğimiz Özgür Suriye Ordusu El-Bab içinde ilerliyor. Operasyon başarılı bir şekilde devam ediyor. Burada bir direnç var onu görüyoruz. Hatta Rakka’dan da bazı teröristler El-Bab’a doğru gelip destek vermeye çalışıyorlar. Demek ki, El-Bab bunlar için bir kapı, önemli bir stratejik şehir. Şu anda El-Bab ve Rakka Suriye’de, Musul Irak’ta DEAŞ için en kritik merkezler ve şehirler. Dolayısıyla, El-Bab operasyonu esasen DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki tüm direncini kırmak için önemli bir operasyon. Bunu da başaracağız.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.

Efendim, müsaade ederseniz Bağdat’a bağlanalım. Haydar Hadi bizimle buyursunlar.

HAYDAR HADİ- Efendim müsaade ederseniz ben de Irak-Türkiye ilişkilerine yönelik bir soru sormak istiyorum. Irak-Türkiye ilişkilerinde tansiyonun düştüğü gözleniyor. Bu kapsamda Sayın Başbakan Yıldırım’ın Bağdat ziyareti öngörülüyor. Önümüzdeki süreçte ilişkilerdeki hedefleriniz nelerdir? Musul’daki Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin ortak bir karar alındı mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biraz önce Irak’a nasıl baktığımızı başka bir soruyu cevaplarken anlatmaya çalıştım. Biz her şeyden önce Irak’ın istikrarına çok önem veriyoruz. Toprak ve sınır bütünlüğüne çok önem ve destek veriyoruz. Irak’ın bir an önce içerisinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve güvenlik sorunlarını aşması için de somut destekler veriyoruz. Esasen bugün Musul operasyonuna da aktif destek veriyoruz. Bir taraftan hava desteği için her zaman hazırız, koalisyonun içinde varız, diğer taraftan Başika Kampı ve Erbil’deki kamplarda eğitip donattığımız Peşmerge başta olmak üzere yerel güçler, aktif bir şekilde DEAŞ’a karşı mücadele ediyor. İlişkilerimizi ekonomik olarak da geliştirmek istiyoruz. Siyasi ilişkilerimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Irak ve Bağdat Yönetimi’ne, Kuzey Irak Yönetimi’ne karşı tutumumuz her zaman net olmuştur. Hiçbir zaman değişmemiştir. Bazı iç sorunlardan dolayı, bazı yanlış anlamalardan dolayı gerginlik olmuş olabilir. Ama gerginlik olduğu zaman da oturarak konuşup, bunu birlikte çözmek lazım. Şu anda biz de her zaman olan bu anlayış da oluşuyor. Bağdat’ta da bu anlayışı görüyoruz. Biz Irak’a ve kardeş Irak halkına gerçekten çok önem veriyoruz. Önümüzdeki süreçte ilişkilerimizin çok daha iyi ve güçlü olacağına da inanıyoruz.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.

Yusuf Kaya.

YUSUF KAYA- Rus Büyükelçisinin öldürülmesine ilişkin soruşturma … Rus tarafı bu suikasti FETÖ’nun işlediğine dair ikna oldu mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanımız, bu suikasti gerçekleştiren teröristin FETÖ’yle bağlantılı olduğunu açıkladı. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, en üst düzeyde açıklandı. Ortada belgeler ve deliller var. Ama zaten Türk ve Rus uzmanlar bu soruşturma sürecini birlikte yürütüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız üzüntülerini bildirmek için o akşam Putin’i aradığı zaman, Putin’in böyle bir teklifi oldu. Cumhurbaşkanımız da hiç tereddüt etmeden hemen gönderin dedi ve ertesi gün uzmanlar geldi. Bu soruşturmayı kapsamlı bir şekilde yürütüyorlar ve ortak açıklama da bu soruşturma bittikten sonra yapılır. Ama bizim elimizdeki bilgi ve belgelere göre bu şahıs FETÖ terör örgütüne bağlı.

MODERATÖR- Sayın Bakanım, sizin açınızdan oldukça zor bir süreçte oradaydınız ne hissetiniz? Moskova’daydınız, muhtemelen ağır bir havada karşılandınız. Çok da önemli bir toplantınız vardı. Bu olay, Türkiye’nin masada herhangi bir konuda söyleyeceği şeyleri geri çekmesi veya değiştirmesi gibi bir sonuç yaratmış olabilir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Her şeyden önce gerçekten şok olduk. Uçakta giderken, Sayın Başbakanımızın görüşmek istediği yönünde bilgi geldi ve Sayın Başbakanımızla bağlantıyı sağladık. Sayın Başbakanımız, Büyükelçi Karlov’un saldırıya uğradığını söyledi. Tabii ölüp, ölmediğini bilmiyorduk. Biraz sonra bilgi geldi. Yani büyükelçinin öldüğüne dair bilgi geldi. Her şeyden önce bir insan olarak çok üzüldüm ve hemen bunun arkasında ne olduğuna dair arkadaşlarımızla da görüş alışverişinde bulundum. Uçakta Müsteşarımız Ümit Bey vardı. Herkesin söylediği bu olay ilişkilerimize yönelik bir terör saldırısı, bir suikast. Moskova’ya indiğimiz zaman havaalanında ve gittiğimiz yerlerde, otelde, her yerde insanlar bize çok büyük ilgi ve sevgi gösterdi. Yani insanların yüzünden üzüntülü olduklarını görüyorduk, biz de gerçekten çok üzüldük. Ama başta dostum Sergey Lavrov olmak üzere görüştüğüm tüm kişiler, onlar da bizi teselli ettiler. Bunun gerçek sebebinin ne olduğunu biliyoruz, o nedenle bunu birlikte açığa çıkaracağız dediler. Son derece sağduyulu davrandılar, dostluk örneği gösterdiler. Bu Türkiye-Rusya ilişkilerine yönelik bir terör saldırısı. Buna karşı birlikte mücadele etmemiz, birlikte durmamız gerekiyor. Başta Putin olmak üzere Parlamento ve Senato dâhil tüm Rus yetkililer, bu konuda açıklamalar da yaptılar. Dolayısıyla, böyle bir menfur olay nedeniyle ortaya koyduğumuz ve birlikte başlattığımız inisiyatiflerden, ortak açıklamalarımızdan bir taviz vermemiz söz konusu değil. O başka bir şey, ama birlikte atacağımız adımlar da başka bir şey. Yani üzüntü duyduk, ama burada bir suçluluk psikolojisine de girmedik. Türkiye’de bir Büyükelçinin öldürülmesinin sorumluluğu elbette bizde vardır. Hele hele bir Dışişleri Bakanı olarak, ben de bu sorumluluğu hissettim. Ama daha sonra Büyükelçi Karlov’un naaşını birlikte karşılıyoruz, uçağa çıktık, annesi ve eşi oradaydı. Eşi sık sık teşekkür etti bana. Yani gözleri yaşlıydı, annesi sakin sakin oturuyordu, eşi sürekli teşekkür etti. Bu suikast, bu terör saldırısı olduktan sonra Bakanlığımızın, İçişleri Bakanlığımızın ve Sayın Türkeş de oradaydı, diğer devlet kurumlarının ve bakanlarımızın gösterdiği ilgiden, aynı şekilde eşimin gösterdiği ilgiden dolayı sık sık teşekkür etti. Bir detayı da söyledi: Havaalanına gittiğim zaman herkesin göğsünde eşimin fotoğrafı vardı dedi, ondan da çok etkilenmiş. Daha sonra uçaktan birlikte indik ve onlar tabuta gittiler, sarıldılar. Kollarına girdim. Zaten annesi de zor yürüyordu. Sonra arabaya uğurladık. Giderken de çok teşekkür etti. O karşılamadan dolayı Sergey birkaç defa teşekkür etti. Yani bu bizim ortak acımızdır, ortak üzüntümüzdür, ama burada ortak dayanışmayı da birlikte gösterdik. Kozmetik ve suni değil, samimi bir dayanışmayı ortaya koyduk. Bundan dolayı masada gerçek düşüncelerimizden bir taviz vermemiz söz konusu olmaz, Zaten ortak amacımızı başarılı olması için de bu tür etkenleri yani bu tür gelişmeleri baz almamak lazım, o meyanda devam etmek lazım.

MODERATÖR- Zatıalinizin … Rusya’yla ilişkilerimiz iki çok sert testten geçmiş oldu ve şu anda belki bu ilişkilerimizin hala daha iyi devam ettiğini söyleyebiliyoruz. Gerçekten oldukça zor bir süreçti. O bakımdan da bu süreci başarıyla atlattığınızı söyleyebiliriz herhalde değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii Cumhurbaşkanımız Erdoğan başta olmak üzere bu ülkeyi yönetenlerin ortak iradesiyle gerçekten büyük sabır gösterdik. Üzüntü duyduğumuz bir hadiseydi. Onun da olmasını istemezdik, ama oldu. Karşı tarafta duygusallık vardı, bunu da çok iyi anlıyorduk. Atılan adımlara karşılık vermedik. Korktuğumuzdan değil, bunu da sık sık söyledik. İlişkilerimize olan güvenimizden ve tekrar düzeltme arzusundandı. O sabrın faydasını da gördük. Duygusallık dağıldıktan sonra gerçekçi yaklaşımlarla ilişkileri düzelttik. Şimdi daha ileriye götürmeye çalışıyoruz. Bu terör saldırısı yani bu oyun daha birinci dakikasında bozuldu. Yine ortak iradeyle bozuldu. Ortaya böyle irade koyarsanız, bu çerçevede adım atmak daha kolay oluyor. Sorunu da çözmek çok daha kolay oluyor.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.

Faruk Tokat.

FARUK TOKAT- Sayın Bakanım, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde FETÖ’yle mücadelenin insan kaynakları boyutu hakkında neler söylersiniz? Birde müsaadenizle sormak istiyorum: Önümüzdeki dönemde Bakanlık tarafından açılacak sınavlar var mı?


DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Tabii FETÖ unsurları, her devlet kurumu ve bakanlıkta olduğu gibi bizim bakanlığımıza da sızmış. Sınavlar değiştirilmiş, sınav sistemi değiştirilmiş, bir ara çoktan seçmeli sınav dönemine girilmiş. O dönemde de sorular ve cevaplar verilmiş. Bunların sorumluları da şu anda tutuklu. Yani bunları organize eden o günkü Büyükelçiler şu anda tutuklu. Bunların Bakanlığımızla da ilişiği kesildi, ihraç edildiler. Yine Bakanlık içerisindeki atamalara baktığımız zaman, yurt dışı dil eğitimi vs. böyle şüpheli kısımlar ve kişiler hakkında istihbaratımız ve emniyetimizden deliller sonradan gelmeye başladı. Bütün bu deliller ışığında 406 kişiyle ilişiğimizi kestik. Şu da var: Adaletli davranmaya çalışıyoruz, hassas davranıyoruz, herkesin itirazını da titizlikle değerlendirdik. Bazen de üçüncü şahısları devreye sokuyorlar. Bazı arkadaşlarımız samimi geliyor diyor ki; bunun ailesini tanıyoruz kesinlikle bağlantısı olamaz. Ama sonra bize gelen somut deliller var. Ailesinin olmayabilir. Ama bu sistem öyle bir sistem ki çocukları ailesinden de koparıyor. O arkadaşlarımız, delilleri koyunca tamam o zaman bu deliller varken biz bunu savunamayız dediler. Kimsenin hakkını yememek için hassas bir süreci yönetiyoruz. Bakanlığımızda, Bakan Yardımcımızın Başkanlığında bir komisyon var. Arkadaşlarımız her gelen delili ve itirazı dikkatlice değerlendiriyorlar. Şu anda aşağı yukarı 60-70 kişi hakkında inceleme devam ediyor. Bunların bazıları biliyorsunuz yurt dışından dönmediler, kaçtılar. Geçen sene yine FETÖ bağlantısı şüphesiyle 34 kişiyi Başbakanlıkta oluşan bir kuruma göndermiştik. O kişiler hakkında da net deliller ortaya çıktı, zaten onlar da devletten uzaklaştırıldılar. Açığımızı kapatmamız lazım. Şu anda bizim her 5 diplomattan bir tanesini, hem meslek memuru olarak, hem de konsolosluk ihtisas memuru olarak her 5 memurdan bir tanesini uzaklaştırdık. Açığımız da var. Büyüyoruz, çok yönlü dış politika izliyoruz. O sebeple bu sene ikişer sınav açacağız. İki meslek memuru sınavı, iki tane de konsolosluk ve ihtisas memurluğu sınavı açacağız. 15 Temmuz ve sonraki süreçten dolayı 2016’da sınav açamadık. O nedenle 2017’de ikişer tane açacağız. Bir tanesi işte Şubat ayında olacak ve diğeri de önümüzdeki aylarda, belki Temmuz-Ağustos gibi, yani bu sene mezun olacak arkadaşlara da fırsat vermek için yılın hemen ikinci yarısının başında da sınav açacağız ki o sınavlar, süreçler epeyce sürüyor. Yazılılar var, mülakatlar var, güvenlik soruşturmaları var. Bu yıl içinde epeyce meslek memurunu yine en az 120 tane konsolosluk ve ihtisas memurunu Bakanlığımıza kazandırmayı düşünüyoruz.

Sınav yönetmeliğinde bir değişiklik yaptık. Kamu Personeli Dil Sınavıyla ve diğer uluslararası geçerliliği olan İngilizce seviyesinde veya yabancı dil seviyesini belirleyen sınavlarla KPSS olmadan arkadaşlarımızı alacağız. Buradaki amacımız şu: İçeride, dışarıda hiç ayrım yapmıyoruz. Yurt dışında 5 sene, 10 sene okumuş, çok iyi dil bilen, çok iyi eğitim almış vatandaşlarımız var. Bu kişiler tabii KPSS’ye giremiyorlar ya da bu kişilerin en az 2 sene KPSS’ye hazırlanması lazım. Ama çok başarılı ve Bakanlığımıza girdiği zaman ülkemizi en iyi şekilde temsil edecek. İçerideki ve dışarıdaki arkadaşlara eşit fırsat sağlamak için KPSS kriterini kaldırdık. Ama yabancı dil kriteri koyduk. Şimdi KPSS’yi kaldırmak demek bazen böyle eleştiriler, yorumlar var, işte kim gelirse gelsin Dışişleri Bakanı’nın yetkisiyle veya devletin/hükümetin yetkisiyle meslek memuru alınacak anlamına gelmiyor. Bazen vatandaşlardan telefonlar da geliyor. Mademki bu kalktı, benim çocuğumu da yeğenimi de alıver diyorlar. Onlara da izah ediyoruz. Duyurularımızı şimdiden de yapıyoruz. Herkes özellikle yabancı dil sınavıyla kendisini hazırlasın. İlk önce o kriterle çağıracağız. Ama çok zorlu sınavlarımız var tabii. İngilizce’den Türkçe’ye tercüme, İngilizce-Türkçe kompozisyonlar, bilim sınavları… Diğer dillerden de var. Mesela konsolosluk ve ihtisas memurluğu sınavını, sadece İngilizce değil 8 dilde yapacağız, yani Almanca, Fransızca, Arapça, Çince, İspanyolca, İtalyanca ve Rusça olmak üzere 8 farklı dilde. Dolayısıyla, ben hep İngilizce olarak örnek veriyorum, ama bu dillerde eğitim görenler de bu sınavlara girebilsinler, hazırlıklarını şimdiden yapsınlar.

Bu yıl son sınıfta olan kardeşlerimize de hatırlatalım; mezun olmadan önce Bakanlığımıza gelmek istiyorlarsa, şimdiden hazırlansınlar. En geç Temmuz/Ağustos ayı gibi ikinci sınavı yapacağız.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz. Hüseyin Köşker.

HÜSEYİN KÖŞKER- Efendim, yurt dışındaki FETÖ unsurlarıyla mücadele için yoğun girişimleriniz oluyor. Biz de yakından takip ediyoruz. Şu ana kadar görüşülen devlet adamları, devlet bakanları ve diğer verileri bizimle paylaşabilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum.
Darbe gecesi Bakanlıkta, şimdiki Müsteşarımız o gün Müsteşar Yardımcısı olan Ümit Yalçın’ın başkanlığında bir kriz merkezi oluşturduk ve darbeyle ilgili bilgilendirme çalışmalarına o gece başladık. Bir taraftan Dışişleri Bakanları bizi arıyor, bir taraftan da yurt dışındaki misyonlarımıza ve uluslararası örgütlere bilgiler veriyoruz. Ne oluyor ne bitiyor diye bilgilendirme çalışması yapıyoruz. Büyükelçilerimize, misyonlarımıza ve Başkonsoloslarımıza talimatlarımız son derece nettir. Yazılı talimatlarımızı tekrarladık ve elde edilen bilgilerin hepsini, yazılı ve görsel dokümanları muhataplara ulaştırmak için gönderdik. Gerçekten ciddi sonuçlar da elde ettik. Bugüne kadar arkadaşlarımız yurtdışında muhataplarıyla çok sayıda görüşmeler yaptılar. Mesela Büyükelçilerimiz cumhurbaşkanı seviyesinde 88 görüşme, başbakan seviyesinde 110, bu da şu anda Birleşmiş Milletler’e kayıtlı ülkelere baktığımız zaman aşağı yukarı üçte ikisi demektir, bakan seviyesinde 816 görüşme yapıldı. Milletvekili seviyesine baktığımız zaman iki katı 1620. Diğer üst düzey bürokratlar seviyendeyse 6707 görüşme olmuş. Yani resmi temasların sayısı toplamda 9 bini geçti, 10 bine yaklaştı. Arkadaşlarımız yazılı ve görsel basınla 2388 mülakat gerçekleştirdi. Daha ilk günden basının karşısına geçmeye başladılar, 249 basın toplantısı düzenlenmiştir. Sadece yurt dışındaki misyonlarımız, Büyükelçilerimiz ve Başkonsoloslarımız aracılığıyla 500’den fazla mektup ve makale yayınlanmıştır.

Şimdi ise Maarif Vakfıyla beraber o ülkelerdeki FETÖ okulları, dernekleriyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özellikle okulların kapatılması değil, devir alınmasıyla ilgili çalışma yürütüyoruz. Ya o ülkeden devralıyoruz ya da onlar alacaksa destek veriyoruz ya da Maarif Vakfı. Özellikle bugüne kadar 79’dan fazla, yani 80’i geçti, kurum ya kapatıldı ya da devredildi. Birçoğu devralındı. Dernek gibi sivil toplum örgütü adı altındaki tüm kuruluşlar, kurumlar kapatılıyor. Ama okullarla ilgili daha çok devredilme sürecini yürütüyoruz ki çocuklar ve aileleri bundan etkilenmesin. Dün Maarif Vakfı Başkanımız, Mütevelli Heyeti Başkanımız bize geldiler, son değerlendirmeleri yaptık. Önümüzdeki süreçte Bakanlığımızla beraber, Büyükelçiliklerimizle beraber hangi adımları atacağız, bunları da değerlendirdik. Birçok ülkede okulları devralmaya başladılar. Mesela Maarif Vakfı Gine’de 5 okulu devraldı. Bunlardan iki tanesine şehit Ömer Halis Demir’in ismini verdik, orada da yaşatıyoruz. Yani bu hainlere… Bizim 15 Temmuz’dan sonra milletimize sözümüz var, bunları içeride olduğu gibi dışarıda da rahat bırakmayacağız. Her yerde peşlerinde ve enselerinde olacağız ve o ülkelere yönelik tehdit oluşturmalarına da müsaade etmeyeceğiz.

OTURUM BAŞKANI- Efendim FETÖ’yle iltisaklı okullarla ilgili sayı veriyordunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, bu okullar 6 ülkede kapatıldı, 7 ülkede Maarif Vakfına devredildi, 2 ülkede ise ülke makamlarınca okullara el konuldu. Dün Maarif Vakfımızın verdiği bilgiye göre, -onlar sürekli ziyaretlerde bulunuyorlar- şu anda 4-5 tane ülke Maarif Vakfı’na okulları devretmeye hazırlanıyor. Afrika’dan Azerbaycan’a, Libya’dan, Ürdün’den Dominik Cumhuriyeti’ne kadar, Latin Amerika’ya kadar, Haiti’ye kadar birçok ülkede kapatma ve devir işlemleri yapıldı. Şimdi Sudan ve Pakistan okul yönetimlerini değiştirdiler, el koydular. Sudan da Maarif Vakfı’na devretmek istiyor. Bunların görüşmelerini de arkadaşlarımızla birlikte yürütüyoruz.
Pakistan’da 10 bin öğrencileri var. Tabii Pakistan onların okullarında çalışan öğretmenlerle ve yönetimle ilgili bazı adımlar attı. Biz de destekliyoruz. Bu süreci önümüzdeki günlerde de tamamlayacağız.

Tüm ülkelere bu örgütün nasıl tehlikeli bir örgüt olduğunu, bu okulları kullanarak devletin içine nasıl sızdıklarını, yurt dışına ve Türkiye’ye gönderdikleri burslu öğrencileri döndükten sonra devletin hassas kademelerine nasıl sızdırdıklarını anlatınca, zaten hepsinin tüyleri ürperiyor. Kendilerine yönelik oluşabilecek ve hâlihazırda oluşan tehlikeyi, tehdidi de o ülkelere anlatıyoruz.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.
Efendim, müsaade ederseniz Moskova’ya bağlanalım. Hakan Aydoğan bizimle olacak.
Buyursunlar Hakan Bey.

HAKAN AYDOĞAN- Sayın Bakanım, müsaade ederseniz Rusya-ABD ilişkileriyle ilgili bir soru sormak isterim. ABD’nin Rus diplomatları sınır dışı etme kararı neden oldu? Bu kararı soğuk savaş başlangıcı olarak mı, yoksa diplomatik taktiksel olarak mı değerlendirmemiz gerekiyor?

Ayrıca, ABD-Rus ilişkilerindeki bu gerilimin seyri, süresi Obama’nın yönetim süresiyle sınırlı mıdır? Yeni Trump yönetimi geldikten ilişkilerde değişiklik görülebilir mi?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum.
ABD’nin Rus diplomatları sınır dışı etme kararından sonra yeni bir soğuk savaş dönemine girmek istemediğimizi vurgulamıştık. Bugün de aynı düşünüyoruz. Esasen ABD’nin bu kararına karşı Dışişleri Bakanlığı’nın teklifine rağmen Putin’in aldığı karar, attığı adım, yani yapıcı ve ılımlı yaklaşımı bu endişelerimizin kalkmasına sebep oldu. İhraç yerine sanırım bir yılbaşı etkinliğine, kutlamasına 35 ABD diplomatını davet etti. Lavrov da bunu bana telefonda söylemişti. Bu olumlu bir adım, sağduyuyla yaklaşmak gerekiyor.

Tabii iki ülke arasındaki ilişkilere biz karışmayız, ama ikisi de bizim için stratejik ortak olan ülke. İki ülkeyle de biraz önce saydığımız değişik zorluklara rağmen ya da sorunlara rağmen ilişkilerimizi geliştirmek için çaba sarf ediyoruz. Tabii kazan-kazan formülüyle bunları yapıyoruz. Dolayısıyla, iki ülke arasındaki gerginliğin, soğukluğun hiç kimseye faydası yok. İki ülkeye faydası olmadığı gibi bizim bölgemizde de negatif etkileri olur. Biz Rusya’yla uçak düşürme hadisesinden sonra ilişkilerimizde geldiğimiz noktadan sonra, ABD başta olmak üzere tüm müttefiklerimiz, NATO içerisindeki müttefiklerimizden, Avrupa Birliği üyesi ülkelerden bahsediyorum, Rusya’yla ilişkilerimizin normalleşmesi gerektiğini, bu bölgede başka bir gerginliğe ihtiyaç olmadığını söylediler. Biz de kendilerine aynı düşündüğümüzü söyledik. Şimdi aynı dostane tavsiyeyi Rusya’ya ve ABD’ye yapıyoruz. Dünyada çok sorun var, bu sorunları çözmek için iki ülkeye de ihtiyaç var. O nedenle bu kamplaşma yerine yeniden bir soğuk savaş dönemi belirtileri üzerinde durmak yerine, işbirliğini ve varolan sorunları çözmek için ne yapabiliriz buna kafa yormaları gerektiğini düşünüyoruz. Biz iki ülkeyle de ilişkilerimizi dengeli bir şekilde daha da geliştirmek istiyoruz.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz.

Berlin’e döneceğiz müsaade ederseniz efendim. Cüneyt Bey karşımızda olacak. Cüneyt Bey, buyursunlar.

CÜNEYT …- Efendim ben de son dönemde Avrupa Birliği ilişkilerini soracaktım. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde gerilimin 2017’de de süreceği beklentisi var … ama artık bu beklenti de bir gerçeklik payı var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Biz hiçbir ülkeyle ya da hiçbir kurumla ilişkilerimizi gergin bir şekilde yürütmek istemeyiz, ama yanlış olan konular da biz de düşüncelerimizi net bir şekilde söylüyoruz. Yani bir kurum ya da ülke yanlış yapıyorsa bunu söylüyoruz. Avrupa Birliği’nin yanlışlıklarını da açık bir şekilde yüzlerine söylüyoruz. Avrupa Birliği liderlerine ve kurumlarına anlatıyoruz. Türkiye’ye olan yaklaşımlarını doğru olmadığını da her vesileyle vurguluyoruz.
Son zamanlarda biraz da Türkiye’yi kaybetme kaygısıyla Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaklaşımında bir değişiklik olduğunu görüyoruz. Örneğin, en son Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Avusturya Dışişleri Bakanı Türkiye’ye yönelik tutumunda tek başına kalmıştır, bu iyi bir şey. Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizi niye kötü bir çizgide götürelim? Bize ne faydası var? Ama Avrupa Birliği’ne yönelik hayal kırıklıklarımız var. Başarısız politikalarından dolayı, çifte standartlarından dolayı, tepeden bakma patron edasındaki yaklaşımlarından dolayı Avrupa Birliği’ne karşı bir güven bunalımı var. Türkiye bugüne kadarki Avrupa Birliği sürecinde sözünü hep tutmuştur. En son 18 Mart Göç Anlaşması’nda da sözünü tutmuştur. Şimdi Avrupa Birliği vize serbestisini terörle ilgili kanunlara bağlarsa, o zaman bu gerginlik devam eder. Ama Avrupa Birliği şu an içinden geçtiğimiz süreci anlar ve kendi ülkelerindeki kanunların aynısı olan kanunları değiştirme konusunda dayatma yapmazsa o zaman işler yoluna girer. Avrupa Birliği’nin 18 Mart Anlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmesi lazım. 3 milyar Euro konusundaki gecikme hala devam ediyor. Bu sene, yani 2016 sonu itibariyle bitmesi gerekiyordu, 2017’ye girdik hala 3’te 1’nde altında yani 1 milyar euroya ulaşmadı. 700 milyon euro civarında, yani buna 4’te 1’i diyelim. Şimdi bu yanlış. Aynı şekilde bu anlaşmaya göre, yani 18 Mart Anlaşması’na göre yeni fasıllar da açılacak. Ama en son Avusturya’nın da engellemesiyle yeni fasıl açılacak mı açılmayacak mı? O zaman anlaşmayı uygulamak istemiyorsanız söyleyin, diğerlerini de kaldıralım geri kabul ve vize serbestisi hepsini birlikte kaldıralım, 18 Mart Anlaşması’nı da kaldıralım, tamamen ortadan kaldıralım uygulamak ister. Bir de kaçak göçün azaldığı noktada gönüllü yeniden yerleşim başlayacaktı Yani birebir formülün dışında gönüllü bir şekilde AB ülkeleri Türkiye’den göçmen alacaktı. O da başlamadı. Kıbrıs süreci şu anda hızlandı, Kıbrıs’la ilgili aldığı kararların uygulanmaması, Kıbrıs’ın her zaman önümüzde engel olması Avrupa Birliği’ne bizim güvenmememiz için çok sebep var. Ama Avrupa Birliği çıksın desin ki; Türkiye’ye güvenmememiz için şu sebepler var. Yüzümüze söylesin. Türkiye şu sözünde durmadı desin. Neden Avrupa Birliği’yle kötü olalım? Ama şunu onlar da biliyor, biz de biliyoruz ki, özellikle 15 Temmuz darbe gecesinden sonra sergilediği tutumdan, diğer yıllardır uygulanan çifte standartlar ve yaklaşımdan dolayı Türk halkının Avrupa Birliği sürecine olan desteği şu anda çok düşük. Bu da Türk halkının Avrupa Birliği’ne güvenmediğini gösteriyor. Oysa biz iktidara geldiğimizde bu desteğin oranı yüzde 80 civarındaydı. Bu niye düştü? Bunu Avrupa Birliği’nin de sorgulaması ve özeleştiri yapması lazım. Biraz olumlu adımlar var. Onlar olumlu adım atarsa biz de atarız, onlar atmazsa biz de atmayız bu kadar basit. Çünkü iki eşit ortak gibi bu süreci yürütmemiz lazım. Onlara patron, bize ikinci sınıf ülke muamelesini de hiçbir zaman kabul etmeyeceğimizi net bir şekilde anlattık, uygulamalarımızda bunu da gördüler. Bir de ülkelerindeki Türkiye ve İslam karşıtlığını da yönetmeyi başarmaları lazım. Biz basına soruyoruz: Neden Türkiye’ye karşı bu kadar agresif ve negatifsiniz? Yöneticileri siyasiler diyor, siyasiler bizi böyle yönlendiriyor. Siyasilere soruyoruz niye bu kadar Türkiye karşıtlığı var? İşte bizde yok diyorlar, ama basın halkı etkiliyor. Esasen bunlardan hiçbiri organize işler filminde olduğu gibi tesadüf değil.

MODERATÖR- Biraz daha açalım bunu.

Londra’dan Aslı Hanım’a bağlanalım, Aslı Hanım buyursunlar.

ASLI …- Efendim, açıklamalarınızda AB kriterleriyle ilgili neler yapılabileceğinin iletildiğini söylediniz. Türkiye Brüksel’e günün birinde tam üyelik yerine kendi çıkarlarına daha uyacak bir ortaklık modeli teklif edebilir mi? Gelecekte yeni bir ortaklıktan söz edebilir miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Brexit’ten dolayı Londra’dan böyle bir sorunun gelmesi de doğal.

MODERATÖR- Bunlar başlığın içerisine batmış gibi görünüyorlar efendim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, biz başından beri söylüyoruz. 2004 yılında iktidara geldikten bir sene sonra Avrupa Birliği’yle bir anlaşmaya vardık. Tam üyelik için bir anlaşma imzaladık.

MODERATÖR- Saat durdurarak.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Saat durdurma 3 Ekim 2005’teydi. Müzakere tarihinin alınması 14 Aralık 2004’teydi ve 3 Ekim 2005’te müzakere başlayacaktı. Biz Kıbrıs’la ilgili metni görmeden gitmedik, 3 Ekim’de saat durduruldu. O gün bizimle müzakerelere başlayan ve birkaç yılda tam üye olan dostumuz Hırvatistan’ın, orada olması bizim için de iyidir. Fakat Türkiye’ye yönelik bu yaklaşımın bir göstergesi olarak bunu söylüyorum. Dolayısıyla, ahde vefa olmalı. Herkes imzaladığı belgeye sadık kalmalı. Tam üyelik için, şimdi bunu imzaladık, ama şu anda fikir değiştirdik artık istemiyoruz diyorlarsa da açıkça söylesinler. Bizim problemimiz, bizi oyalamaları. Bizi oyalamak yerine net konuşun bizimle. Bir taraftan kaybetmek istemiyorsunuz. Türkiye oraya gitmesin, buraya gitmesin, bize de gelmesin… Türkiye böyle çaresiz bir ülke değil. Yani kendiniz gitmek istiyorsanız bunu da Türkiye’ye söyleyin. Dışlamak istiyorsanız bunu da söyleyin. Ama önümüzdeki süreçte bir gerçek var; İngiltere’yle Avrupa Birliği dışında da ikili ilişkilerimizi güçlendireceğiz. İhracatımızın en çok arttığı ülke şu anda ihracatta da Avrupa’da birinci sırada olan İngiltere. Başbakan Theresa May’de bu ayın son haftasında, 27’sinde, program değişmezse Türkiye’ye gelecek. Boris Johnson’la ve diğer bakanlarla yakın temasımız var, Alan Duncan’ın burada olduğunu biraz önce söylemiştim. Dolayısıyla, İngiltere’yle de ikili ilişkilerimizi güçlendirmek için ortak irademiz var. Bunu da başaracağız. Avrupa Birliği’yle maalesef bir güven bunalımı var. Ama şu anda her şey ortada ve esasen Avrupa Birliği’nin bu konuda bir karar vermesi lazım. Bize de dürüst davranması lazım. Beklentimiz : Birbirimize dürüst olmak. Ne istiyorsak söyleyelim, istiyorsak da istemiyorsak da ondan sonra herkes yoluna devam eder.

MODERATÖR- Efendim, geçtiğimiz yıl yine çok yoğun mesai harcadığınız alanlardan bir tanesi ki ben de zaman zaman uluslararası bazı gezilerde bu çabalarınıza şahit olmuşluğum var, onu söyleyebilirim rahatlıkla. Müsaade ederseniz Kıbrıs üzerine Lefkoşa’ya bir bağlanalım. Murat Lefkoşe bize oradan bir soru soracak.

Buyursunlar.

MURAT …- Efendim, … Kıbrıs müzakereleri yeniden Cenevre’de yapılacak. Yalnız çözüm umutlarının artık büyük bir ölçüde tükendiği algısı var, sürece dair adım atabilir mi, yoksa bu seçimden sonraya mı kaldı, ne dersiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Biz Kıbrıs’la kalıcı, adil ve iki tarafın da eşit haklarını koruyan, eşitliğe dayanan 11 Şubat 2014’te yapılan ortak açıklama çerçevesinde bir çözüme ulaşılması için samimi gayret sarf ediyoruz, KKTC yönetimiyle de yakın işbirliği içerisindeyiz. İngilizlerle ve Yunanlılarla da görüşüyoruz. Yunanlı muhataplarımızla da özellikle son 6 aydır bu konularda da görüşüyoruz. Biz her zaman, 2004’teki Annan Planı’nda da olduğu gibi bu süreçte de herkesten çözüm için bir adım önde olduk. Ama çözümün kriterleri ve parametreleri de bellidir. Çözüm için ne olursa olsun her türlü fedakarlığı yapalım, tavizleri verelim anlayışında da değiliz. Bir çözüm olacaksa iki tarafın ortak anlayışı olması lazım.
Şimdi Montpelerin’de iki tane görüşme oldu. Birincisinde, Rum tarafı ara istedi. Tam bazı hassas konularda kritik noktaya gelince ara verilmesini istedi. İkinci turda da masadan kalktı, daha sonra tekrar Ada’da görüşmeler başladı. Ama bu görüşmelerin olabilmesi için KKTC tarafından artık somut takvimin belirlenmesi şart konuldu. Yani 5’li konferansın tarihi ve yeri belli olsun. Ondan sonra o tarih belirlendi ve görüşmeler devam ediyor. Ama görüyoruz ki özellikle dört fasılda açıkta kalan konulara ilişkin Ada’daki görüşmelerde herhangi bir mesafe kat edilmedi. Bu da esasen Rum tarafının yaklaşımını gösteriyor. Biz niye bir an evvel bir takvim belli olsun diye istiyoruz? Özellikle Rum tarafı seçim atmosferine girmeden önce, yani objektif kriterler -çerçevesinde seçim atmosferinde retorikler ve duygusallıklar artıyor. Artık Kıbrıs’ta çözüm konusunda, seçim öncesi, seçim sonrası diye bir dert yok. Yani biraz önce söylediğim çerçevede, çözüm konusunda Türkiye’de de bir görüş hâkim.
Aynı şekilde KKTC’de bu müzakereler tekrar başlamadan önce Lefkoşa’ya gitmiştim. Akıncı, başmüzakereci, iktidar ortağı iki parti Başbakan ve Başbakan Yardımcı Hüseyin Özgürgün ve Serdar Denktaş ve iki muhalefet partisinin liderleriyle bir araya geldik. Çözümün kriterleri konusunda bir konsensüs var. Somut takvimin bir an önce bağlanması konusunda da vardı, o oldu. Şimdi 9-11 Ocak tarihlerinde Cenevre’de de bir araya gelecekler. Eğer bu süreç işlerse tarih olarak 12 Ocak belirlendi. 12 Ocak’ta 5’li konferans başlayacak. Biz de bu süreçte KKTC’yle görüşmelerimizi sıklaştırdık. Önce Dışişleri Bakanı geldi Tahsin Bey, daha sonra Başbakan Özgürgün geldi, yarın Akıncı Cumhurbaşkanımızla görüşecek. Bugün CTP Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkanı burada, biraz sonra kendisiyle görüşeceğim. Akşamüstü de New York’a gitmeden önce Başmüzakereci Özdil Nami geliyor onunla bir görüşme gerçekleştireceğim ve bizim yoğun temasımız devam ediyor. Bizim anlayışımız ortada, ama Rum tarafının da iradeyi, bu anlayışı ortaya koyması gerekiyor. Yani birçok fasılda daha açık noktalar var. Bunlara odaklanmak yerine Türkiye’nin garantörlüğü, garantisi ve güvenlik konularını gündeme getiriyorlar. Bu son derece yanlıştır. Kıbrıs Türk halkı da Türkiye’nin garantörlüğünün devam etmesini istiyor. Kendisini güvende hissetmek istiyor. Bizim için bir anlaşma olacaksa tabii ki iki tarafın da güvenlik endişesi önemli, Ama Kıbrıs Türk halkının güvenlik ve diğer konulardaki hassasiyetleri bizim için de çok önemlidir.

Çok teşekkür ediyorum.

MODERATÖR- Efendim, burada ben bir soru sormak istiyorum. Avrupa Birliği Kıbrıs müzakerelerine yeterince destek veriyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Avrupa Birliği bu süreçte masada olmadı. Yani desteğini söylüyor, ama öncelikle buradaki anlaşmanın birincil hukuka dâhil edilmesi gerekiyor. Burada tabii deregasyonlar olacak. Anlaşmanın Avrupa Birliği mevzuatlarında da kesin olması lazım ki yarın suiistimaller olmasın. Tabii yarın BM Genel Sekreteriyle görüşeceğiz.

MODERATÖR- Bu konuyu da görüşecek misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii bu konu görüşeceğimiz önemli konulardan bir tanesi. Özel temsilcisi Eide de New York’a gelecek. Esasen bugün kendisi Atina’da. Yarın Türkiye’ye gelecekti, Fakat ben New York’a gideceğim için New York’a gelecek ve orada kendisiyle görüşeceğiz. Biz her yerde net tutum sergiliyoruz. Çözüm konusunda da, güvenlik ve garanti konusunda da tutumumuz nettir. Ama Rum tarafı seçim atmosferine girerse, bu anlaşma ve hangi tutum sergileyeceği konusunda soru işaretleri yok mu? Var. Ve şu anda çözüme karşı olan üç tane siyasi parti mevcut. Yine Anastasiades’in ve AKEL’in içinde çözüme karşı gruplar var mı, yok mu o da başka bir soru işareti, onları siz Lefkoşa’dan daha iyi gözlemliyorsunuz. Ama Türk tarafında olacaksa da, olmayacaksa da bir irade mevcut, bunun da çerçevesi de belli. Biz yapıcı yaklaşıyoruz, yapıcı yaklaşmaya devam edeceğiz. Ne Annan, ne de bu süreçte ve Montpelerin’de de masadan kalkan, kaçan biz olmadık. Çünkü biz kendimize güveniyoruz. Tezlerimiz de son derece nettir. Bu anlayış olursa çözüm olur.

MODERATÖR- … bizatihi bunun şahidi zaten.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Birleşmiş Milletler, Türk tarafının KKTC’nin ve Türkiye’nin bu konudaki tutumunu biliyor ve her zaman da takdir ettiklerini vurguluyorlar.

MODERATÖR- Size o zaman iyi bir bugün ve iyi bir yolculuk, New York’ta iyi görüşmeler diyoruz. Programımıza katıldığınız için de çok teşekkür ediyoruz, şeref verdiniz Sayın Bakanım.