AA GENEL MÜDÜRÜ ŞENOL KAZANCI (MODERATÖR) - Anadolu Ajansı Editör
Masası’ndan merhabalar. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bugün
Editör Masası’nda misafirimiz. Sayın Bakanım, ayağınızın tozuyla
buradasınız, hoş geldiniz, şeref verdiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum, hoş bulduk.
MODERATÖR- Efendim, hemen en sıcak gelişmeyle, dün Soçi’deydiniz, Rusya
Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan arasında basın toplantısından sonra da siz Rusya Federasyonu
Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la da birlikte ardışık olarak varılan
mutabakat muhtırasını okudunuz. Bunu bir de bizim için kısaca
kazanımlarımız üzerinden özetleyebilir misiniz efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Öncelikle iyi
yayınlar. Şimdi buna gelmeden önce şunu söylemek isterim: Türkiye beş gün
içinde dünyanın en büyük iki gücüyle masada bir anlaşmaya varmıştır,
mutabakat sağlamıştır ve bu mutabakat gerçekten bizim ulusal güvenliğimiz
bakımından çok önemlidir, ama diplomasi ve siyasi başarı olarak da tarihe
geçmiştir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde iki ülkeyle Türkiye’nin meşru
talepleri ve endişelerini giderecek şekilde iki mutabakatın sağlanması
önemlidir. Bunu niye söylüyorum? Genelde tüm çabalarımızı küçümsemeye
çalışanlar özellikle içeride, bizi dış politikamızın ya da Suriye
politikamızın Rusya ile ABD arasına sıkışıp kaldığını söylüyorlardı, o
bakımdan bunu özellikle vurgulamak isterim.
İkinci özelliği ise, biz teröre karşı bir harekat başlattık tıpkı Zeytin
Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları gibi ve burada da tepkiler olmuştu. Ama
bu süreçte hepsinden çok daha fazla tepki oldu, aşırı tepkiler de oldu. Biz
buna tabii ki cevabımızı verdik. Ve büyük bir oyunu bozduğumuz için, orada
kurulacak bir terör devletini engellediğimiz için, oyunu bozduğumuz için bu
tepkiler esasen şiddetli gelmeye başladı. Buna da en çok İsrail, Fransa
gibi ülkeler bozuldu.
MODERATÖR- Uluslararası tepkileri kastediyorsunuz değil mi, içeride
bütünlük vardı çünkü.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, uluslararası tepkiyi kastediyorum,
içeride yüzde 90’ın üstünde bir bütünlük vardı, bunun için milletimize çok
teşekkür ediyoruz.
Şimdi kahraman askerlerimizin, Mehmetçiğimizin, ordumuzun burada Milli
Savunma Bakanımız nezdinde tüm kahraman Mehmetçiğimize de huzurlarınızda
bir kere daha şükranlarımızı sunuyoruz, şehitlerimize Allah’tan rahmet
diliyoruz, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyoruz sivillerimiz
dahil.
Şimdi Barış Pınarı Harekatımızın meşruiyeti beş gün içinde hem ABD
tarafından, hem de Rusya tarafından kabul edilmiştir.
MODERATÖR- Uluslararası meşruiyet kazanmış oluyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Zaten önceden herkes diyordu ki sizin
meşru endişeleriniz var, bunu anlıyoruz. Biz de şunu söylüyorduk: Bizim
endişemiz meşru ise, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı
kullanarak başlattığımız harekat da meşrudur, çünkü hedefi teröristlerdir.
Ama bu anlaşmayla esasen dünyanın en büyük iki ülkesi, iki gücü bizim
harekatımızın meşruiyetini kabullenmiştir ve dikkat ediyorsanız hem ABD ile
vardığımız mutabakatta, hem de dün Soçi’de vardığımız mutabakatta
Türkiye’nin Tel Abyad ve Rasulayn bölgesindeki harekatın meşruiyeti kabul
edilmiştir ve bundan sonraki süreçte de tabii ki Suriye’nin sınır
bütünlüğü, toprak bütünlüğü, biz herkesten fazla buna bağlıyız, bizim
kendimiz için de çok önemlidir. Burada bu statüko şu anda muhafaza
edilecektir siyasi bir çözüme kadar. Dolayısıyla bu bakımdan da önemlidir.
Şimdi isterseniz biraz önce gösterdiğiniz harita üzerinden de Rusya ile
vardığımız mutabakatı değerlendirelim. Her şeyden önce burası zaten şu anda
bizim muhafaza edeceğimiz bölge, Tel Abyad ile Rasulayn bölgesi.
MODERATÖR- Orası hukuki statüsü korunacaktır diye üçüncü maddede biraz
garanti altına da alınmış Rusya’yla mutabakatta, öyle değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- ABD ile mutabakatta da aynı şey var.
MODERATÖR- Ama orada evvelemirde TSK’nın kontrolü diyor, yani burası sizin…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bulunacağı
bir alandır. ABD ile de işte dün akşam tamamen çektik dediler, ama burada
onlar YPG’lileri tamamen çektik, yazılı bir şekilde de bildirdiler, sözlü
olarak Pompeo da bildirdi, fakat biz buradayız zaten. Herhangi bir terörist
unsur karşımıza çıkarsa olur da kalmış çekilmemiş, zaten onu bizim ABD ile
vardığımız mutabakatta da böyleydi, onları etkisiz hale getiririz.
Dolayısıyla burada biz varız. Şimdi zaten buralarda da şu anda biliyorsunuz
DEAŞ’tan ve YPG’den temizlediğimiz alanlar ve şu ana kadar da 365 bin kişi
buralara döndü. Dünkü Soçi’de vardığımız mutabakata göre ise, şimdi
buradan, Fırat Nehrinden Ayn El Arap ya da Kobani dahil, şuralarda biz
olduğumuza göre ve Rasulayn’ın doğusu olan B ve C, Kamışlı’nın da doğusu
dahil Irak sınırına kadar bir bölge güvenli bölge olacak. Yani buralardaki
Kobani dahil YPG’li teröristler Rusya tarafından ve rejim unsurları da
olacak, onlar tarafından 30 kilometrenin altına gönderilecek silahları
dahil buradan temizlenecek.
SORU- Sınır M4…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 30 kilometre, M4 çünkü bazı yerlerde
biraz içeri giriyor, bazı yerlerde, zaten şuralarda da M4 yolu da 32
kilometreye tekabül ediyor. Dolayısıyla burada mesela daha aşağısı
demektir, M4 yolunun aşağısına tekabül ediyor. Dolayısıyla 30 kilometrenin
altına çıkartılacak. Ne zaman çıkartılacak? 150 saat içinde. ABD ile
vardığımız mutabakatta 120 saat içinde, dün akşam saat 22’de doldu.
Buralarda şu sizin çizgilerle belirttiğiniz bölgede ise, yani 10 kilometre
derinlikte, buradan yine buraya kadar, 150 saatin sonunda Türk ve Rus
askerleri ortak devriyelere başlayacak. Bu da esasen bu sınırımızda, burada
özellikle sızmaların önlenmesi ve tünel vesaire diğer bugüne kadar
teröristlerin inşa ettiği altyapıların da temizlenmesi bakımından da
önemli. 30 kilometre neden önemli? Çünkü bize gönderdikleri roketler ya da
havan toplarının menzillerine baktığımız zaman aşağı yukarı 30 kilometre
oluyor. Dolayısıyla buradan, Kobani’den ya da Fırat Nehrinden Irak sınırına
kadar 10 kilometre derinlikte ortak burada devriyeler 150 saatin sonunda
başlayacak.
Bir istisnası var, Kamışlı. Kamışlıda çünkü başından beri burada rejim var,
Kamışlı şehri bu arada. Ve rejim unsurlarıyla karşı karşıya gelmeme
bakımından Rusların da tavsiyesi ve ricası üzerine ortak devriye konusunda
Kamışlı’yı hariç tuttuk. Ama bu bölgeden de YPG’lilerin çekilmeyeceği
anlamına gelmez. Buradan, Fırat Nehrinden Irak sınırına kadar 30
kilometrenin altına tüm YPG’liler indirilecek Kamışlı dahil.
Ayrıca, Amerika ile de uzun zaman müzakere ettiğimiz, hatta yol haritasını
birlikte onayladığımız bir Münbiç var, Münbiç yol haritası. Fakat Amerika
burada sözünü tutmadı.
Bir de, Zeytin Dalı Harekatımızdan sonra bazı YPG’liler Tel Rıfat
bölgesinde kaldılar, hatta oradan taciz atışları da yer yer yapıyorlar. Ve
yine Ruslarla vardığımız mutabakata göre, 6. maddede bunu görebilirsiniz.
Münbiç ve Tel Rıfat’tan da YPG’liler tüm silahlarıyla beraber
arındırılacak, buradan tamamen çıkartılacak.
Bu bizzat Sayın Putin’in de sözüdür. Sonuç olarak tabii biz bu güvenli
bölgeyi oluşturacağız derken amacımız neydi?
Bir; teröristlerden bu bölgeyi temizlemek, bu bizim milli güvenliğimiz
bakımından önemli.
İki; Suriye’nin sınır bütünlüğünü burada güçlendirmek, tesis etmek, var
olan sınır bütünlüğünü güçlendirmek. Zaten bu terör koridorunun oluşmasını
biz buralarla engellemiştik, bir de şimdi burada engelledik. Dolayısıyla bu
harekat ve bu çalışmalar esasen bu teröristlerin kurmak istediği terör
devletinin de önüne geçmiştir, yani engellemiştir.
Diğer taraftan Sayın Cumhurbaşkanımız sürekli bölge oluşsun ve buralara
insanlar gönüllü olarak dönsün, güvenli olarak dönsün dedik. Biraz önce bu
iki bölgeye 365 binden fazla Türkiye’deki Suriyeli göçmenin döndüğünü
söylemiştik gönüllülük esasıyla. Şimdi buralarda yine Ruslarla da görüştük,
sadece buralarla da sınırlı kalmayacak, dönmek isteyen tüm Suriyelilerin
geri dönüşlerini, tabii diğer yerlerde, rejimin kontrol ettiği yerlerde ya
da YPG’nin diğer olduğu yerlerde şu anda dönüş konusunda tereddütler var;
güvenlik meselesi, başka konular. Ama özellikle şu 30 kilometrelik güvenli
bölge alanına da ve ötesine de göçmenlerin, sadece Türkiye’deki değil komşu
ülkelerde de olabilir, yerinden edinmiş insanlar farklı yerlerde yaşıyor,
onların da evlerine dönme konusunda önemli bir adım atılmış oluyor bir
hafta içinde iki mutabakatla Amerika ve Rusya’yla vardığımız mutabakatla.
MODERATÖR- Efendim, biz dünden beri bu 30 kilometre derinlikteki hattı
konuşurken buranın yönetiminin nasıl olacağını tam anlayamadık, orası nasıl
olacak?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi buralarda tabii YPG’lilerin
oluşturduğu bazı yönetimler var. Şimdi buralarda bizim bulunduğumuz bölgede
zaten yerel insanlarla beraber bu oluşturulacak. Buralarda şimdi Rusya
olacak, buralarda tabii ki rejim sınır muhafızları da var, dolayısıyla
buralarda da yerel halkın katılımıyla yerel yönetimler oluşacak. Bu konuda
bizim hiçbir endişemiz, tereddüdümüz yok. Önemli olan buralarda terör
yapılanmalarının ortadan kalkması, aksi takdirde burada Suriye halkı, o
şehirleri bugüne kadar geçmişte de yönetenler tekrar belediyelerle, diğer
yönetim biçimleriyle bunu oluştururlar, biz de elbette destek vereceğiz.
Burada önemli olan bu teröristlerin çıkmasıydı. Mesela bizim şu anda
girdiğimiz Tel Abyad, Rasulayn gibi bölgelerde, diğer yerlerde de bazı
yerler hariç, Ayn El Arap ya da Kobani hariç nüfusun zaten çok büyük bir
bölümü, özellikle bizim şu anda bulunduğumuz yerde yüzde 80’in üzerinde
Arap. Onun dışında Hristiyanlar var, onun dışında Türkmenler var, Türkmen
kardeşlerimiz var ve de diğer azınlıklar da var. Buralar yani YPG kontrol
ediyor diye tamamı Kürt gibi yorumlanıyor sürekli, Kürtlere saldırdı
deniyor. Maalesef bu Batı medyası ve siyasetçiler dürüstlükten çok uzak bir
şekilde, artık Amerika Başkanı bile isyan etti skandallardan dolayı,
maalesef bu süreçte gördük ki gerçekten siyasetçilerle ilgili hep böyle
iddialar var, yanlış anlamayın, ama Batı medyası kadar yalan söyleyen,
gerçekleri çarpıtan, Gezi’de de görmüştük, ama bu harekat zamanında bu
kadar ahlaksızca gerçeklerin çarpıtıldığını ben hiç görmemiştim. Yani medya
mensubu değilim, ama sanırım işini düzgün yapan medya mensupları da bundan
utanmıştır. Dolayısıyla buralarda mesela nüfusun çoğunluğu Arap, çoğunluğu
Arap’sa bu yönetimlerin içinde Araplar olacak. Kürt kardeşlerimizin olduğu
yerlerde ise, onlar da ağırlıklı olacak. Yani biz hep şunu söylüyoruz,
hatta dün defalarca Sayın Cumhurbaşkanımız düzeltti: Kürtlerin çekilmesi
demeyin, yani Kürt kardeşlerimizle teröristleri aynı tutmayın. Bizim Kürt
kardeşlerimizle bir problemimiz yok; ne Türkiye’de, ne Suriye’de, ne
Irak’ta, ne İran’da, nerede olursa olsun. O yüzden Kürtler çekilecek,
Kürtlerin silahları demeyin, çünkü bu Kürtlere hakaret olur. Türkiye’deki
350 bin civarındaki Kürt kardeşimiz de yine buralara dönecek. Şu anda
dönememesinin sebebi ise, geçen gün Mecliste konuşurken bu Türkiye’deki
Suriyeli Kürtlerin dönmek istediğini söylediğin zaman HDP’li
milletvekillerinin hepsi kafasını salladı. Peki, neden dönemiyor deyince,
altyapı yok. Altyapı olmadığından değil diğerleri niye yaşıyor burada?
Orada bu kadar insan yaşıyor. Şimdi girince de gördük, yani Kürtler var,
Araplar var, herkes var. YPG bunları sürgüne gönderdiği için, YPG
dönüşlerine izin vermediği için dönemediler. Dolayısıyla demografide de
yine raylar yerine oturacak bozulan sistem veya tüm Suriye içindeki, bu
bölgedeki demografik mühendislik de sona ermiş olacak. Yani bu anlaşmaların
ve harekatımızın gerçekten sadece bizim geleceğimiz için değil Suriye’nin
geleceği için de o kadar faydası var, oldu ki, o kadar dönüm noktaları oldu
ki tarih bunu gerçekten yazacak, yani bunu tarih yazacak. Yani bizim
başından niyetimiz buydu. Kendimizi düşünürken, kardeş Suriye’nin istikrarı
ve barışı, diğer taraftan zaten siyasi sürece de destek vereceğimiz ve
birlikte çalışacağımız da en son maddede yer alıyor.
MODARATÖR- Sayın Bakanım, Adana Anlaşmasına bir atıf var, yalnızca atıfla
kalmamış Rusya Federasyonun mevcut koşullarda Adana Anlaşmasının
uygulanmasını kolaylaştıracağına ilişkin bir madde koyulmuş. Ne anlamamız
lazım buradan?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi buradaki şey şu: Şimdi Adana
Anlaşmasını biz geçmişte Suriye’deki PKK yapılanması, terörist başı Öcalan
da oradaydı biliyorsunuz, bunun önüne geçmek için ve o zaman da
ilişkilerimiz çok gerilmişti, hatta harekatı başlatma talimatları
verilmişti, hazırlıklar sınır boyunca da yapılmıştı. Onu da hatırlıyoruz
gençlik yıllarımızdan, üniversite yıllarımızdan. Türkiye’nin o zaman da
yaptığı doğruydu. Çünkü Öcalan başta olmak üzere teröristler, PKK’lılar
orada adeta yuvalanmıştı ve kampları vardı. Sonuçta Adana mutabakatı ise
bunların engellenmesini öngörüyor kısaca. Eğer bizim zaten verdiğimiz ekte
de var, Suriye bunu engelleyemezse o zaman Türkiye tek başına bu
teröristlerin yok edilmesinin gereğini yapar özeti bu, madde madde
saymayalım.
Şimdi ise, bir; bizim şu anda rejimle doğrudan bir temasımız yok. İstihbari
düzeylerde temaslar olabilir, her zaman olur, bu doğaldır, özellikle
terörle mücadele dahil, dolayısıyla bir temasımız yok. İki; şu andaki
rejimin, yani Şam’daki rejimin Adana Mutabakatını istese de uygulama
kapasitesi yok, yani buralarda…
MODERATÖR- Otoritesi yok.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Otoritesi yok, boşluklar var,
dolayısıyla ülkede halen, işte biz ateşkesin de, sükunetin de devamı için
elimizden geleni yapıyoruz, ama neticede şu anda ülkenin tamamını yönetme
şeyi yok. Tamam buradan bu YPG’liler çıkacak, ama şu anda yüzde 27’sini biz
harekatı başlatmadan önce bunlar kontrol ediyordu. Aşağı yukarı yüzde
25’ini, ülkenin dörtte birini bunlar kontrol ediyor. Dolayısıyla böyle bir
durum var. Yani sonuçta Suriye rejimi şu anda Adana Mutabakatındaki
yükümlülüklerini yerine getiremiyor. O nedenle de Rusya zaten rejimin
garantörüdür Astana’da, İran’la beraber, bu anlaşmanın uygulanması
konusunda Rusya kolaylaştırıcı rol üstlenecek; bu, burada var.
MODERATÖR- Anlaşmada bir güncelleme söz konusu değil.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Anlaşmada ancak şöyle olur: Yani
yarın...
MODERATÖR- Garantör olur mu mesela Rusya?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Siyasi süreci biz şu anda devam
ettiriyoruz. Ülkede kalıcı bir siyasi çözüm olur, Anayasa Komisyonu işte bu
ayın sonunda ilk toplantısını yapacak, biz de destek veriyoruz. Sayemizde
kuruldu, yani bu Anayasa Komisyonu Birleşmiş Milletlerin tabii
liderliğinde, ama Türkiye-Rusya ve İran’ın sayesinde kuruldu onu söylemek
isterim.
MODERATÖR- Ayrıca son toplantıda hem Putin hem Ruhani Türkiye’ye özel
olarak teşekkür ettiler, bir işi kolaylaştırmışsınız onu anlıyoruz yani.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette yani kurulması konusunda,
isimler konusunda gereğini yaptık, aynı şekilde usul kuralları konusunda
kararlar nasıl alınacak, yapılanması nasıl olacak, iç tüzük diyelim ya da
usul kuralları, bu konuda da çok büyük katkılar sağladık. Sadece iki ülke
değil, BM’de sürekli bize teşekkür ediyor. Gerçekten biz Türkiye olarak
yanı başımızda Suriye’de barış ve huzur istiyoruz, istikrar istiyoruz, bu
bizim için de önemli. O nedenle ancak bu süreçten sonra yine Suriye’de
kurulacak bir hükümetle o zaman ki şartlarda Adana mutabakatını
güncelleyelim mi, genişletelim mi, nelere ihtiyaç var? O zaman oturulur,
konuşulur her iki tarafın yararına uygulanabilecek bir hale getirilir, ama
şu an da mevcut bir Adana mutabakatı var. Adana mutabakatından da
kaynaklanıyor esasen bizim oraya girme hakkımız, yani uluslararası hukuktan
bahsederken iki ülke arasındaki anlaşmaya, mutabakata da vurgu yaptık
bildirimlerde bulunurken değişik kurumlara ve ülkelere. Sonuçta ileride
gündeme gelebilecek bir konu.
MODERATÖR- Bu iki konu daha var onları da konuşalım, mutabakat muhtırasının
tüm maddelerine değinmiş olalım böylelikle. Mültecilerin güvenli ve gönüllü
şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma. Bu nedir?
Yani orada sıkıntılı olan bölgelerde siz Rusya’dan yardım mı isteyeceksiniz
ya da oradan gelecek mültecilerin burada diyelim ki sizin şu anda 125
kilometreye 125 genişlik, 30 kilometre derinlikteki Tel Abyad ve Rasulayn
arasındaki bir diyelim ki bir, Sayın Cumhurbaşkanımızın zikrettiği, zaman
zaman Avrupa Birliği eğer yardımcı olursa buraya bir bahçeli evler yaparız
dediği böyle bir şey mi kafanız da, bunu mu anlamalıyız ?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Dün bu konu gündeme geldi. Her şey önce
burada ne diyor? Gönüllü ve güvenli dönmesi. Yani Suriyeli göçmenler
kendini güvende hissediyorsa, hissedeceğine inanıyorsa dönüyor. 365 bin
kişi oradaki şartların hepsi mükemmel olduğu için dönmedi. Teröristlerden
arındırdığımız için, burayı güvenli gördükleri için evlerine döndüler, 365
bin kişinin dönmesi kolay bir süreç değil. Biz bir taraftan da şimdi komşu
ülkeler olarak Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak olarak bir konferansa eş ev
sahipliği yapmak istiyoruz mültecilerin geri dönüşüyle ilgili bir
konferansa ve bunun birçok boyutu var. Şimdi kendini güvende hissedebilmesi
için özellikle rejim kontrol ettiği bölgelerde rejimden garanti alınması
lazım ve bunun denetim altında olması lazım, yani uluslararası örgütler,
insan hakları örgütleri bunu gözlemleyebilmesi lazım, çünkü insanların
endişesi var. Diğer taraftan bunun ekonomik boyutu var. Diğer taraftan
insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması var. Şimdi bu bölgelerde ve
ötesinde eğer şey olursa Rusya’da sahada bir aktör, yani Suriye’de uzun
zamandır Rusya bir aktör. Dolayısıyla, buralarda da birlikte çalışacağımıza
göre göçmenlerin dönmesi konusunda da birlikte çalışacağız bu konuda bir
endişemiz yok. Ama bu işin Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu marjında tüm
liderlerle sözlü ve projemiz de hazırdı bir dosya halinde paylaştığı
konuların yerine getirilmesi, yani mülteciler için gerekli altyapının
oluşturulması bakımından da belki bir dönerler konferansının da
düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü bu tek başına Türkiye’nin ve Rusya’nın
yapacağı bir şey değil. Özellikle Avrupa ülkeleri ne diyor? Suriyeliler
bize gelmesin. Suriyeliler size gelmesin diyorsanız o zaman yani
Türkiye’deki Suriyelilere verdiğiniz destek konusunda zaten sürekli
açıklamalarımızı yapıyoruz, tatmin edici bir düzeyden halen uzak. Ama diğer
taraftan harekat başladıktan sonra da geri dönenlere yardım etmeyiz demeye
başladılar. İşte demografiyi değiştireceksiniz vesaire biraz önce onları
anlattım. Sonuçta o ortamda şu an da ortadan kalktı. Önümüzdeki günlerde
yine Sayın Boris Johnson’un da Cumhurbaşkanımıza teklif ettiği gibi NATO
içinde üç Avrupa ülkesiyle bir araya gelme ihtimalimiz var bunları
konuşuyoruz. Ve sonuçta buraya dönmek isteyen insanlara da herkesin yardım
etmesi lazım, insanlar evine dönmek istiyor ardık, burada herkesin üzerine
düşecek görevler var, rejim dahil, içeride şu anda tüm unsurlar dahil,
Rusya’da önemli bir aktör zaten.
MODERATÖR- Efendim, muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek
amacıyla müşterek bir denetim ve doğrulama mekanizması ihdas edilecektir
diyor. Bu Dışişlerinden mi oluşur, askerden mi oluşur, ikisi birlikte bir
bu nasıl bir yapılanma olacak?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Her şeyden önce sahada zaten
askerlerimiz var, askerlerimiz burada önemli rol üstlenecek. Diğer taraftan
istihbaratımız da tabii üzerine düşeni yapacak, çünkü istihbaratın da
burada katkıları çok önemli. Bunun birde diplomasi ayağı var, Dışişleri
Bakanlığı olarak bizde yine aynı şekilde katkı sağlayacağız. Dikkat
ederseniz zaten Amerika’yla oluştuğumuz görev gücü, yine Rusya’yla
yürüttüğümüz bundan önce İdlib dahil tüm müzakerelerde kim var? Dışişleri
Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve istihbaratımız var.
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla kendi aramızda uyumlu bir şekilde bu süreci
beraber yürütüyoruz, birbirimize destek oluyoruz, herkes üzerine düşeni
fazlasıyla yapmaya çalışıyor. Benzer bir şeyde tabii önemli olan burada
sahada askerlerimizin ve yine bu mekanizmanın özellikle kurulacak
mekanizmanın burada sahadaki gözetimini kim yapacak ya da kim katkı
sağlayacak? Askerlerimiz ve istihbaratımız. Biz de sahada ve masada güçlü
Türkiye olarak üzerimize düşeni birlikte arkadaşlarımızla birlikte
yapacağız. Önemli olan burada iyi niyetin olması, yani burada herkesin
verdiği sözü tutması ve mutabakata bağlı kalması. Ve ondan sonra biz
Suriye’nin geleceği için çabalarımızı daha da birlikte yoğunlaştırırız.
Rusya’yla bugün geldiğimiz nokta nasıl başladı? Halep’te başladı. Dikkat
ederseniz, hatırlarsanız Halep’te 45 bin insanı katledilmekten kurtardık
biz Rusya’yla işbirliği yaptık. Sonra İran’ı da işin içine katarak o günden
bu yana Astana süreci, Soçi süreçleri, işte anayasadan bahsettik. Rejim ve
muhalifler arasında zorla alıkonulan insanların değişimi dahil birçok güven
arttırıcı adımların da bu süreçte atılmasını da sağladık. Yani o günden bu
yana başlattığımız Rusya’yla işbirliğimiz bana görü dünkü mutabakat
muhtırasıyla da adeta taçlanmıştır, bundan sonra işbirliğimizi daha da
arttıracağız.
MODERATÖR- Sayın Cumhurbaşkanımız bunu tarihi bir mutabakat olarak
nitelendirdi, Sayın Putin’le ortak basın toplantısında. Bizde şöyle bir
baktığımız zaman: Bütün yani diğer iki operasyonu da o şekliyle
değerlendirirsek Türkiye’nin öncelikleri, kendisi için tehdit oluşturan
unsurların buralarda çekilmesi, sınırların güvenliğe alınması, mültecilerin
dönmesini temin ve Suriye’nin toprak bütünlüğü, tamamı elde edilmiş gibi
görünüyor. Kamışlı dışında 10 kilometrelik bir devriye söz konusu burada.
Şehir merkezlerini mi kast ediyorsunuz önce onu sorayım…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU-10 kilometre derinlikte tamamı.
MODERATÖR- Her yerde.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şehir merkezi değil, ihtiyaç duyulan her
yerde. Onu kimler karar verecek, nerede ne zaman devriye yapılacağını?
Türkiye’yle Ruslar askerlerimiz birlikte karar verecekler. Dolayısıyla,
ihtiyaç duyulan her yerde, zaten sınırımızın öbür tarafında ne olduğunu,
bugüne kadar neler yapıldığını YPG’li teröristlerin, PKK’lıların orada
hangi faaliyetlerde bulunduğunu askerlerimiz de, istihbaratımız da gayet
iyi bir şekilde biliyor. Hatta sınırımızın bu tarafındaki yine valilerimiz,
kaymakamlarımız, emniyet istihbaratımız yani içeriden de, öbür taraftan da
iki taraftan da nelerin olup bittiğini gayet güzel bir şekilde biliyoruz
tespitlerimiz var. İhtiyaca göre bu baştan sona kadar 10 kilometre
derinlikte her yerde şehir içi, şehir dışı fark etmez devriyeler
yapılacaktır.
SORU- Devriyelerin bir zaman sınırı var mı efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok, bir zaman sınırı yok. Burada bu şu
anda Suriye’de kalıcı bir çözüme ulaşıncaya kadar, yani seçimlerde dahil, o
zaman bunlar hepsi işte Suriye ordusunun tekrar … Irak’ta bu çabalar var
biliyorsunuz, farklı farklı gruplar vardı oluşturulması, buralarda yine
güvenliği tesis edecek kapasiteye ulaştırılması gibi noktalara kadar bunun
devam etmesi gerekiyor. Çünkü teröristler buradan çekildi, ama biz önemli
bir kısmını yine Afrin bölgesinde yine El-Bab, Cerablus bölgesinde, biz
terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz. Burada yine en son Barış
Pınarı Harekatında da etkisiz hale getirdik, ama daha sahada teröristler
var, yani bunlarla da mücadelemiz bitecek anlamına gelmez, her yerde
teröristlerle mücadelemizi biz sürdüreceğiz. Dolayısıyla, bunun herhangi
bir süresi olmaz. Çekilmenin süresi var da, ondan sonraki süreçte Suriye'de
siyasi çözüme kadar biz bunları devam ettirmek istiyoruz.
MODERATÖR- Sayın Bakanım, biz güney komşumuzla aramızdaki sınırın sıkıntılı
olduğu iddiasıyla yaklaşık 6-7 yıldır süren bu sıkıntı içerisinde son 1,5
yılda özellikle hem Sayın Cumhurbaşkanımızdan hem de sizden defalarca şu
biraz evvel anlattığınız şeyleri tam böyle olarak dinledik, muhtemelen
muhataplarınızda dinlemiştir. Şimdi geldiğimiz noktada bunu elde ettiğimizi
görüyoruz burada bir tuhaflık var. Yani siz zaten yaklaşık 2 yıldır benzer
şeyleri tüm zeminlerde dile getiriyorsunuz, muhataplarınızda aynı insanlara
anlatıyordunuz. Ne oldu da birden bire bu insanlar ikna oldular, eksik mi
anlatıyordunuz Sayın Bakanım?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok eksik anlatma yok gerçekten,
anlatmayla ilgili hiçbir sıkıntımız yok haklı davamızı Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her yerde güçlü bir şekilde anlatıyoruz,
daha önceki harekatlarımızı da anlattık. Hatta burada tepki çok gelince
acaba iyi anlatılamadı diye de yine bazı soru işaretleri de oluştu. Ama
şunu söylemek isterim: Gerçekten Cumhurbaşkanımızın yaptığı telefon
görüşmeler, ikili görüşmelerin dışında, benim yaptığım telefon görüşmeleri
ve ikili görüşmelerin yanında Milli Savunma Bakanımızın keza öyle, yani
muhataplarımızla görüşmemizin dışında biz bu harekatı anlatan bildirimi
daha önce yapmadığımız Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi diğer
uluslararası örgütlere dair herkese çok güzel anlattık. Neden oldu, niye
yapmak zorunda kaldık ve hangi BM şartının 51. maddesinden hukuki zemini
dahil bir BM Güven Konseyi kararları dahil Adana mutabakatı dahil çok güzel
bir şekilde anlattık. Anlamak istemediklerini de gördük oyun bozuldu,
Burada anlatma konusunda başından beri hem ta Suriye sorununu başladığı
günden bu yana anlatıyorduk. Şu güvenli bölge meselesini hatırlıyorum,
Sayın Cumhurbaşkanımız o kadar güzel anlatıyor yani insanların dönmesi
için.
MODERATÖR- Merkel’e, Obama’ya…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Obama işte burada havadan korunması zor
dedi, o karşı çıktı, bu karşı çıktı, ama en sonunda Trump’ın kendisi teklif
etti. Şimdi ne demeye çalışıyorum? Anlatma konusunda sıkıntımız yok, ama
biz esasen dengeleri son 1,5 yıldır değiştirdik. Önce DEAŞ’a karşı Fırat
Kalkanı Harekatımız, sonra YPG, PKK’ya karşı yine Zeytin Dalı Harekatımız
ve en sonda yine Barış Pınarı Harekatımızla artık dengeler tamamen değişti.
Bu nedir biliyor musunuz biraz önce söylediğim gibi, sahada ve masada güçlü
olmaktır, olmanın neticesidir. Sahada burada kazanımlarımızı kaybetmemek
için masada da mücadelemizi aynı şekilde Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
veriyoruz. Ve bu harekatımıza tepki gösterseler de şimdi bu harekatımız
neticesinde biz herkes sonunda meşruiyetini de kabul etmek durumunda
kalıyor. Ve ondan sonra şimdi bizimle herkes tekrar çalışmak arzusunda,
Avrupalılar da dahil en çok tepki gösteren. Amerika’daki şu süreçte bize en
muhalif olan siyasetçiler de dahil, şimdi isimler vermeyeyim. Tekrar geri
dönmeye başladılar, bizimle çalışmaya başladılar. Yani sahada varsanız,
masada da varsınız. Masada güçlüyseniz sahadaki kazanımlarınızı da
kaybetmezsiniz, yani bunlardan dolayı şu anda dengeler değişti. Haklı
mıyız? Sonun kadar haklıyız. Vicdanen rahat mıyız? Evet rahatız, çünkü
sadece teröristleri biz hedef alıyoruz. Bize yönelik birçok çirkin karalama
propagandasını biliyorsunuz hemen ortaya sürdüler, ama biz gerçekten bu
konularda çok hassasız. Siviller konusunda hassasız, işte en son bu
kimyasal silah kullandı tiyatrosunu da oynadılar, sonra perde arkasında
nasıl oynadıkları da çıktı. Gerçekten bunların da içine düştüğü acziyetin
bir göstergesidir. Sadece bu PKK’lıları, YPG’lileri söylemiyorum, Batı’nın
da bu çifte standart ve ikiyüzlülükten dolayı içine düştüğü aczi de bu
süreçte de gördük. Sonuçta dengeleri değiştirdik haklıyız, o nedenle de
bizim haklılığımızı artık herkes kabul etmeye başladı.
MODERATÖR- Metin Bey, Metin Mutanoğlu.
SORU- Dün akşam Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo’yla bir görüşme yaptınız,
bu Barış Pınarı Harekatı bölgesindeki YPG unsurlarının çekildiğine dair
size garanti verdi. Şimdi aynı minvalde bu 10 kilometrelik hattı Ruslarla
konuştunuz. Rusların YPG, PKK’ya böyle bir şey yaptırma gücü var mı bir
bunu sormak istiyorum. Çünkü bugün az önce Kremlin’den de bir açıklama
geldi Peskov’un bir açıklaması var. Eğer Kürtler, daha doğrusu PKK bunu
kabul etmezse çekilmeyi kabul etmezse Türkler üzerinden geçecek diye bir
açıklama yaptı. Böyle bir güçleri var mı efendim, yani özellikle dördüncü
madde de...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kürtler diye, bir tabir kullandılarsa
biz buna karşıyız dün Cumhurbaşkanımız da birkaç defa düzeltme ihtiyacı
duydu. Lütfen Kürtler demeyelim YPG unsurları. Zaten muhtırada da
görüyorsunuz YPG unsurları diyor. Dolayısıyla, şimdi burada Kürtlerle
teröristleri iyi ayırt etmemiz lazım o gün Meclis’te de bunu söyledik. PKK
eşittir Kürtler demek, Kürt kardeşlerimize hakarettir, küfürdür. Bunu tüm
oradaki MHP dahil, İyi Parti herkes, CHP’de, AK Parti’de dahil herkes, bu
konuda gerçekten gördüm ki herkes hemfikir, Kürt kardeşlerimizi ayırt etmek
lazım.
Diğer taraftan, dün ABD Dışişleri Bakanı.
SORU- Bir düzeltme yapayım, YPG, PKK olarak tanımlamışlar.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tamam. O zaman zaten Peskov Türkiye’yi
bilen, en iyi bilen insanlardan birisi. Hatta dün espri de yaptık, bir ara
Lavrov’a dedim ki, Cumhurbaşkanlarının, Başkanların huzurunda, Sergey dedim
sen Türkçesini oku, ben Rusçasını okuyayım dedim.
MODERATÖR- Meydan okur gibi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet. Dediler Sergey’in Türkçesi daha o
kadar iyi değil. Diğer taraftan Putin dedi ki, Peskov olsa dedi hem
Türkçesini hem Rusçasını, hem de İngilizcesini yapar diye Peskov’da
kulağını orada değildi, ama çınlattık. Sonuç Peskov gerçekten Türkiye’yi ve
PKK-YPG terör örgütünü de çok iyi bilen birisi, Türkçesi de iyi. Böyle
dedilerse güzel.
Şimdi önce dünkü telefon görüşmesinden bahsediyordum, ona tekrar geri
döneyim. Pompeo dün beni aradı Başkanın talimatıyla ve Başkan Yardımcısının
talimatıyla aradı. Ve ABD askeri birimlerinin bizim askeri makamlarımıza
yazılı olarak buradan YPG’li unsurların çıkarttık bildirisini yani
bilgisini teyit etti, kendisi de sözlü olarak telefonda teyit etti. Bundan
sonraki süreçte de biz tabii ki birlikte bu ABD’yle yaptığımız bu mutabakat
çerçevesinde ne olup ne olmadığını görüşmeye veya da bilgilendirmeye devam
edeceğiz.
Ben de şunu söyledim: Biz tabii ki sizden gelen bu yazılı teminatı kabul
ederiz. Ama şu da bilinsin ki: Sahada karşımıza herhangi bir unsur YPG-PKK
unsuru teröristi çıkarsa da tereddüt etmeden temizleriz. Zaten geride
bıraktığı silah, mühimmat gibi konularda zaten gerekli işlemler yapılıyor.
Diğer taraftan, Rusya’nın bu yaptığı açıklamayı önemsiyoruz, çünkü dün
Putin’de Cumhurbaşkanı’mıza aynısını söyledi, biz onlara çok güçlü bir
ültimatom vereceğiz ve o zaman çekilmezlerse de zaten siz gereğini de
yaparsanız. Biz onlara da bunu aynı şekilde söyleyeceğiz, eğer
çekilmezseniz sizi biz de hiç çekiliriz.
MODERATÖR- Korumayacağız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hiç kimse sizi korumaz, o zaman Türk
ordusuyla karşı karşıya kalırsınız şeyinin dünkü teminatın ya da taahhüdün
yazılı bir açıklamasını da bugün sizlerin aracılığıyla öğrenmiş olduk. Yani
dün Putin’in Cumhurbaşkanımıza söylediği doğrultuda bir açıklama olmuş. O
yüzden de...
MODERATÖR- Biraz da hızlı hatta.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani Rusya hemen sözünü yerine getirmeye
başlamış bu önemli. İki ortak arasında sözlerin tutulması gerçekten yani
güven çok önemli.
MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz. Ömer Faruk Tokat.
SORU- Sayın Bakanım, benim sorum Amerika Birleşik Devletleri’nin bundan
sonraki tutumuna ilişkin olacak. Son haftalardaki bu gelişmeleri dikkate
aldığımızda ABD’nin Suriye meselesine dair ne tür bir, bu konuda ne tür bir
rolü olacak bundan sonra? Bir de müsaadenizle ikinci sorum da rejimin
YPG-PKK’yla anlaşması iç içe varlık göstermesi durumunda Türkiye’nin tutumu
ne olur?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi ikincisinden başlayalım, yani
YPG-PKK kimle iş tutarsa tutsun biz gereğini yaparız. Yani bu teröristleri
her yerden temizlemek bizim boynumuzun borcudur, milletimize de sözümüzdür.
Bu FETÖ olur, FETÖ’yle de mücadelemizi devam ettiriyoruz, geçen yıl
biliyorsunuz Meksika imamı da yine ülkemize getirildi.
Biz yine aynı şekilde DEAŞ’le mücadelemizi sürdüreceğiz, PKK-YPG’yle de
mücadelemizi sürdürürüz. Rejimle YPG-PKK işbirliği yapabilir mi? Yapabilir.
Geçmişte de yani şu 9 yılda da çok denemeleri oldu. Esasen Riyad Hicab’ı
dinlerseniz o zaman Başbakandı Esad’ın yanında, Salih Müslim’in Kandil’den
özellikle Esad çağırıyor ve yetkilendiriyor, destek de veriyor, Türkiye’ye
yönelik terör saldırılarını başlatsın diye. Riyad Hicab bunu belgeleriyle
John Kerry’e de ve o zaman YPG’liler de hani sözde Kürt diyorlardı onlara,
YPG’liler de siyasi sürece katılsın diyordu hem Ruslar diyordu o zaman ilk
başta, hem de Amerikalılar diyordu. Riyad Hicab’ın kendisi bizden daha iyi
anlatıyordu bunların nasıl bir terör örgütü olduğunu. Sonuçta, geçmişten de
bunları hatırlayacak olursak ki, Öcalan da terörist başı olarak orada uzun
süre kaldı biliyorsunuz, orada palazlandılar. İş birliği yapabilir mi?
Yaparlar. Ama o zaman biz de gereğini yaparız, burada bunu açıkça söylemek
lazım. Diğer taraftan...
SORU- Efendim, Adana Mutabakatının uygulanmasında Rusya’nın yardım etmesi
de söz konusu bu mutabakata göre dünkü anlaşmaya göre. Bu anlamda rejimi
engeller mi Putin?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Ruslarla bunu da konuştuk zaten
esasen. Yani Cumhurbaşkanımız dün yolda gelirken de arkadaşların sorularına
cevap verirken de bunu hatırlattı. Dolayısıyla, Ruslar da böyle bir şeye
müsaade etmeyeceklerini, hatta Putin aynen şöyle söyledi: Böyle bir şeye
müsaade etmeyiz, rejim de kabul etmez, geçmişte olabilir böyle şeyler. Şu
anda rejim de YPG’yi, PKK’yı aynı sizin gibi görüyor bölücü bir terör
örgütü. Tabii Rusya bu konuda kararlı da rejim konusunda biz esasen tamamen
güvenemiyoruz. Sonuçta önemli olan burada bu terör örgütlerinin meşruiyet
kazanmaması. Burada diğer Kürtler tabii ki her yerde yönetimin de içinde
olacaklar, sürecin de içinde olacaklar. Cumhurbaşkanımız bu süreç
başlamadan önce Esad’dan özellikle rica ediyordu, ya diyordu bu insanlar da
sizin vatandaşlarınız, bizle de akrabaları var bunları kimliğini ver,
pasaportunu ver, haklarını tanı, biz neler yapıyoruz korkma bunlardan,
hakikaten de etkisi de olmuştu, başlamışlardı.
Sonuçta ABD’nin rolü ne olacak? Şimdi ABD gördüğümüz kadarıyla bizim bu
bölgelerden, yani 30 kilometreden tamamından çekiliyor, Trump’ın
açıklamalarından da bunu görüyoruz. Ama güney bölgesine ya da şeye
Irak’a...
MODERATÖR- Irak’ın batısına.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Irak’ın batısına, Suriye sınırlarına
yakın yerlere geçecekleri görülüyor. Buralarda zaten Irak sınırları içinde
yapılanmaları var. Bugüne kadar YPG’ye verdikleri silahların birçoğunu da
Irak üzerinden getirdiler biliyorsunuz dolayısıyla, buralarda olacağı var.
Bunların esas endişesi esasen, yani burada bir PKK, YPG terör örgütünü
kurmalarındaki amaç da şudur: İran buralara gelmesin. Bunu da kim istiyor?
İsrail istiyor. Yani bu süreçte en çok hayal kırıklığına uğrayan da İsrail
bunu da söyleyelim. Dolayısıyla, aşağıdan İran’dan başlayıp Akdeniz’e kadar
onların şeyiyle söylüyorum, bir İran koridorunun oluşmaması için aşağılarda
neler yapacaklar onu göreceğiz.
Diğer taraftan, ABD’nin bundan sonra yapacağı iş şudur: Yani Suriye’de ki
siyasi çözüme aynı bizim gibi katkı sağlasın. Suriye’nin sınır bütünlüğünü,
toprak bütünlüğü konusundaki bizim ortak açıklamamız da onlar da bunu kabul
etmiştir ya da anlaşmamızda. Dolayısıyla ABD’de yine önümüzdeki süreçte
neler yapacağını göreceğiz, ama Trump tamamen çekileceklerini söylüyor. Ama
Trump’ın bu kararını değiştirmek için de yoğun bir kampanya yürütüldüğünü,
Lindsey Graham gibi senatörlerinde içinde olduğu bir grubun yoğun bir
kampanya yürüttüğünü, bu kongreye bunu senatoya ve temsilciler meclisine de
taşıdıklarını da görüyoruz. Önümüzdeki süreçte göreceğiz, çünkü geçmişten
bu yana son 1 yıldan beri bile ABD’nin aldığı birçok karar oldu. Biz bu
harekatı başlatma kararı verdiğimiz zaman Cumhurbaşkanımız talimatı verdiği
zaman Trump dedi ki, başlatmayın biz çekiliyoruz. Daha sonra tekrar geri
geldiler güvenli bölgeyi beraber oluşturalım. Sonuçta bugüne kadar
geldiğimiz noktayı sizler iyi takip ettiniz, yani farklı kararlar, farklı
uygulamaları görüyoruz. Ama şu bir gerçek ki: Artık YPG-PKK’yla da
istedikleri gibi bir yakın işbirliğini sürdüremeyeceklerdir.
MODERATÖR- Sayın Öztürk.
SORU- Sayın Bakan, Suriye Milli Ordusunun Barış Pınarı Operasyonuna katkısı
konusunda neler söylemek istersiniz şu ana kadar ki…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Suriye Milli Ordusu, eski adıyla Özgür
Suriye Ordusu gerçekten önceki harekatlarda da burada çok büyük katkı
sağlamışlardır. Ve birçok insan görüyorsunuz Suriye Milli Ordusunun mensubu
insanlar esasen o bölgeden gelen insanlar ve sahaya gittikleri zaman
aileleriyle o buluşma, hasret giderme sahneleri gerçekten insanları
duygulandırıyor.
MODERATÖR- Evlerini görüyorlar.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evlerini görüyorlar yıllardır
görememişler. Bu insanlar esasen kendi topraklarına dönme mücadelesi
veriyorlar teröristlerin işgal ettiği bu yerlerden temizlenmesi için
bizimle beraber mücadele veriyorlar. Hem Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, şimdi
de Barış Pınarı Harekatıyla ve çok sayıda da o gün de bugün de şimdi yanlış
hatırlamıyorsam 70 civarında şehit var Suriye Milli Ordusunda dolayısıyla,
gerçekten çok mücadele veriyor. O gün Meclis’te de söyledim, efendim bunlar
işte DEAŞ’ın kalıntıları, yok cihatçı, yok, şu, yok bu. Dedim ki, ya bu
insanlar DEAŞ’a karşı mücadele etti mi? Evet etti, orada da şehit verdiler
mi Fırat Kalkanında? Verdiler çok sayıda. Şimdi DEAŞ’e karşı mücadele
ederken iyi, YPG-PKK’ya karşı mücadele ederken birden DEAŞ artığı oluyor,
birden radikalci oluyor, birden işte cihatçı oluyor. Yani maalesef yani
dışarıdakilerle mücadele ediyoruz da bizim şu içeridekilerin bu yani ne
diyeyim artık alıştık. Bunları bunlara izah etmekten biz yorulmadık, ama
onlar da gerçekten bu işleri çarpıtmaktan yorulmadı. Sonuçta, bunların yani
Özgür Suriye Ordusu eski adıyla Suriye Milli Ordusunun bu süreçte de çok
önemli katkıları olmuştur.
MODERATÖR- 74 de şehitleri var söylediğiniz gibi...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, 70 civarı demiştim, siz rakamı net
söylediniz.
MODERATÖR- Sayın Öztürk.
SORU- Efendim, ele geçirilen DEAŞ’lılar için bundan sonra nasıl bir süreç
öngörüyorsunuz? Yakın zamanda gelecek olan DEAŞ’lı veya aileleri var mı?
Türkiye bunların ne kadarıyla ilgili sorumluluk üstlenmiş durumda? Sahada
ne tür çalışmalar var? Yabancı terörist savaşçıları Türkiye’den almak
isteyen ve istemeyen ülkelerin durumu nedir? İlave olarak DEAŞ’ın yeniden
canlanma iddialarının geçerliliği var mıdır? Yoksa bu bazı mihrakların
ellerinde tuttukları bir kart mıdır?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bence bir kart, yani elbette bir boşluk
olursa bundan en çok kim faydalanır? Terör örgütleri faydalanır. DEAŞ’ın
bir kere canlanması en çok kime yönelik tehdittir? Türkiye’ye yöneliktir,
yani bizim sınırımızın hemen öbür tarafı hem Irak hem Suriye. Bu örgütün
içinde çok sayıda yabancı terörist savaşçılar da var. Yabancı terörist
savaşçıların ya da DEAŞ teröristlerinin, bu ülkelere kendi ülkelerine geri
dönme ihtimali var mı yok mu, ne zaman olur bilinmez. Ama doğrudan bize
yönelik tehdidi hemen daha ilk günden görebilirsiniz. Dolayısıyla, DEAŞ’ı
canlanmasını en çok biz istemeyiz ve o yüzden de DEAŞ’la biz Fırat Kalkanı
Harekatımızla mücadele yaptık. Hiçbir ülke yani burada Irak ordusunu
kastetmiyorum, hiçbir ülke DEAŞ’lı teröristlerle göğüs göğse
çarpışmamıştır. Ve 4 bin civarında DEAŞ’lı teröristi biz etkisiz hale
getirdik, sonuçta biz istemeyiz. Yani burada bir taraftan canlanmasını da
istemeyiz, diğer taraftan şu andaki DEAŞ unsurlarıyla da ne gerekiyorsa
bunlarla ilgili onu yaparız, o adımı da atarız.
Şimdi önce teröristler bahsedelim. Fırat Kalkanı Harekatımız bölgesinde de
orada oluşturulan hapishanelerde DEAŞ’lılar var, zaten yargılama süreci,
her şey dahil burada devam ediyor.
İkincisi, Fırat’ın doğusunda şu anda bizim bulunduğumuz bölgelerde ele
geçirdiğimiz DEAŞ’lılarla ilgili bir, eğer Türk vatandaşıysa ki az sayıda
Türk vatandaşı da var geçmişten oraya, Türkiye’de de birkaç terör saldırısı
olmuştu hatırlayacaksınız. Türk vatandaşını da zaten hemen getirip
hapishanelere koyuyoruz, yargılama süreci başlıyor.
İki, oradaysa yani yabancı terörist savaşçı ve Suriye kökenli, Irak
kökenliyse, orada zaten hapishaneler var onlar orada tutuluyor, biraz önce
de bahsettim. Ve burada ABD’nin de sürekli Trump’ın gündeme getirdiği bu
insanları yabancı terörist savaşçıları ülkelerine geri göndermek gerekiyor.
Bu ülkelerin de alıp kendi ülkelerinde yargılaması lazım, sorgulaması ve...
MODERATÖR- Kaynak ülke Avrupa’ysa diyorsanız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kaynak Avrupa olabilir, başka olabilir,
sadece Avrupa’dan değil, her yerden var. Bizim yakaladığımız yabancı
terörist savaşçıların etnik kökenine baktığımız ya da vatandaşlığına
baktığımız zaman 125’ten fazla ülkeden yabancı terörist savaşçı gelmiş
Suriye’ye.
MODERATÖR- Orada prosedür nedir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii Japon Koreli bile vardı geçmişte.
Sonuçta nedir? Biz birçok ülke içinde ya da girerken yakaladığımız yabancı
terörist savaşçıları o kaynaklar ülkelere geri gönderdik.
Hatırlayacaksanız, başlangıçta bunlarla ilgili hiçbir işlem yapmıyorlardı.
Ne zamana kadar yapmıyorlardı? Paris ve Brüksel saldırılarına kadar.
MODERATÖR- Evet, Paris saldırısı dönüm noktası oldu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ve o ikisinde de iki saldırıda da bizim
onlara iade ettiğimiz yabancı terörist savaşçılar da vardı, yani
teröristler vardı. Dolayısıyla, şimdi bu ülkelerin alıp esasen herkes kendi
vatandaşını alsa ülkesinde bunları yargılasa, sorgulasa, kontrol altında
tutsa meselenin büyük bir bölümü çözülür ve kimse endişe içinde olmaz,
çünkü orada hapishanede olduğunu bilirler. Ama maalesef bugün bazı ülkeler
bunları geri almak için vatandaşlıktan çıkarıyorlar, bu bir çözüm değil ki,
yani Trump’ın da isyan ettiği nokta bu kimse almak istemiyor. Diyelim ki
almadılar, o zaman biz burada tutarız ve şu anda zaten bir çalışma grubumuz
var Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli
Savunma Bakanlığımız ve istihbaratımızın içinde olduğu çalışma grubu her
ihtimale karşı neler yapılacak, yani geri gönderme konusunda neler yapmamız
lazım? Veya gitmezlerse yargılama konusunda neler yapmamız lazım? Bunları
zaten biz şu anda çalışıyoruz, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bu çalışmayı
başlattık. Diğer taraftan, bir de kadınlar, çocuklar var, yani bu
teröristlerin yani salınması mümkün değil öyle veya böyle. Çünkü saldığın
zaman yine ilk kime saldırır? Bize saldırır. Gerekli tedbirleri almak bizim
kendi güvenliğimiz bakımından her şeyden önce önemlidir.
Şimdi kadın ve çocukları ne yapacaksınız? Bazı kadınlar savaşmak için geldi
onlar da terörist, ama bazıları da bunların 14-15 yaşında çocuklar bunların
ideolojisine kanarak gelip bunlarla evlendiler, şimdi ortada kaldılar,
çocuklar var. Şimdi bunları topluma kazandıracak mıyız? Geçmişte bu hatayı
yaptın nasıl olsa deyip atacak mıyız bunları, ne yapacağız? Bunları
rehabilite edebilecek miyiz? Özellikle çocukları topluma kazandırabilecek
miyiz şimdi? Bunu da yapmamız lazım. Bu ülkelere kaynak ülkelere diyoruz
ki, bak bunlar sizin kadınlarınız ve onların çocukları. DEAŞ’lılar ölmüş ya
da kaçmış gitmiş, orada da kalmış, bu bir insani konu. Birçok ülke, ülkeye,
biz çok yardımcı olduk, yani bizim orta Asya kardeş ülkelerimiz dâhil,
hatta hava sahasının kullanılması ve oradan tabii YPG’nin kontrol ettiği
yerlerde YPG bunları tutuyor, bir silah olarak kullanıyordu ve özellikle de
ülkeler bizi muhatap alsın diye bunu kullanmaya çalışıyordu, meşruiyet
kazanmak için de kullanıyordu. Ama gerek Irak’ta, gerekse Suriye de birçok
kadın ve çocuğun kendi ülkelerine gitmesi konusunda biz Türkiye olarak çok
yardımcı olduk. Özellikle de Irak’tan çok sayıda çocuğu ve kadını bizim
vatandaşımız olan çocuğu ve kadını getirdik. Tabii kadınların bazıları
yargı sürecinden geçiyor, sorgulanıyor ve o mahkeme kararlarını da takip
ediyoruz. Neticede bu kadınların ve çocukların tekrar kazanılması
gerekiyor. Bunun birçok boyutu var, sadece terörle mücadele değil, insani
boyutu. Ve Türkiye olarak da tüm boyutları konusunda en hassas ülke biziz
gerçekten. İnsani konularda gerçekten devletimizle, milletimizle bir
vatandaş olarak her şeyden önce gurur duyuyorum, insani konularda kimse
bize ders veremez ve örnek şu anda gösteriliyoruz.
SORU- Efendim, bu konuda Trump’ın bir açıklaması vardı, bazı Avrupa
ülkelerinin yumuşamaya başladığına dair DEAŞ’la ilgili bununla neyi
kastediyor acaba?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Valla bizim harekatımız herkesi
yumuşatmaya başladı, başarıdan sonra önce başlangıçta değil de. Ve
Amerika’nın gerçekten bu ülkelere de çok ciddi baskıları var, hatta
tweetlerini de hatırlayacaksınız sert şeyleri de var söylemleri de var. Ben
üslup konusuna bir şey demem, ama haklılık payı var. Kardeşim, bu sadece bu
Suriye’nin sorumluluğu değil ki, Suriye’nin böyle bir kapasitesi yok.
Sadece transit ülke diye, komşu ülke diye Türkiye’nin ya da diğer komşu
ülkelerin de sorumluluğu değil. Hani terörle mücadelenin tüm boyutlarıyla
beraber uluslararası işbirliği çok önemliydi? O zaman sen de üzerine düşeni
yap. Efendim bana göçmen gelmesin, efendim benim vatandaşım da olsa bunları
geri almayayım, suya sabuna dokunmayayım, güven içinde yaşayım; böyle bir
dünya yok artık.
MODERATÖR- Bana da gelmesin, oraya da gönderme, sende dursun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Oraya da gönderme, bana da gelmesin,
teröristler hiç gelmesin, benim vatandaşlığımdan da çıksın, yani ben hiç
suya sabuna dokunmayayım, güven içinde yaşayayım; böyle bir dünya yok. Hiç
kimse güvende değilse sen de güvende değilsin.
MODERATÖR- Sayın Bakanım, dün siz Pompeo ile görüştünüz, yolculuktaydınız,
Soçi dönüşü Türkiye’ye dönerken geç saatlerde. Siz havadayken muhtemelen
saat de doldu, yani Amerikalılarla yaptığımız mutabakatın YPG’nin
çekilmesine ilişkin süreç 22:00 itibariyle dolmuş oldu. Ve orada Sayın
Cumhurbaşkanımızdan da; Savunma Bakanımdan aldığım bilgiye göre
Amerikalılar mutabakata tam manasıyla uymuş, her şeyi tam olarak yerine
getirmiş değiller. Eğer böyleyse biz işimize daha büyük bir kararlılıkla
devam ederiz, harekat devam eder uyarısı gelmişti. Sonra sizin açıklamanız;
Pompeo’dan ben teminat aldım, yazılı olarak da askerlere bildiriyorlar
açıklamanızdan sonra Milli Savunma Bakanımız bir açıklama yaptı gece geç
saatte 01:00 gibi. Ve maddeler halinde amaçlara ulaşıldığından mütevellit
harekatın ilerlemeyeceğini, bir manada mutabakatın bir sonucu olarak
onların çekilmesiyle dururlar, Amerika ile mutabakatımızda böyle bir ifade
var, Tel Abyad ve Rasulayn ki dört şehir ve ilçe merkezi diyelim Ayn El
Arap ve Kamışlı şehri de buna dahildi, Tel Abyad ve Rasulayn’ı almış olduk,
bazı maliyetleri oldu bize, ama diğer kısımda en az zayiatla, en az
maliyetle harekatın tüm sonuçlarıyla gerçekleştiğini gördük.
Bundan sonraki süreçte Barış Pınarı Harekatı bittiğine göre Savunma
Bakanının açıklamasıyla burada bulunmamızın hukuki zemini ne olacak ve ne
kadar daha burada duracağımıza ilişkin bir öngörünüz var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi öncelikle şuna bir açıklama
getireyim: Tabii Amerikalılar 120 saat içinde çekme taahhüdünde bulundu.
Dün bazı tereddütler vardı, Hulusi Paşam da sahadaki askerlerimizden aldığı
bilgileri de aktardı. Fakat burada net olmayan şeyler vardı. Dün hemen
Soçi’den döner dönmez askerlerimiz ve istihbaratımız biraraya geldi, tüm bu
bilgileri değerlendirdi, diğer taraftan ABD’den de tamamen çektik mektubu
geldi ve ABD’nin bu tamamen çektik şeyiyle sonra bilgilerin tekrar
değerlendirilmesiyle bu karar alındı. Ama şunu açıklamak isteriz: Bu kararı
aldık, bundan sonra burada teröristlerle mücadele etmeyeceğiz anlamına
gelmez. Eğer varsa ki çekilmeyen, diyelim ki tünellere saklandı, inlerine
indi, eğer varsa zaten ABD ile müzakere ederken ABD’liler şunu da
söylemişti: Bu 120 saat içinde YPG tarafından bir ihlal olursa, taciz
olursa karşılık vermek sizin hakkınızdır dediler.
MODERATÖR- Ki verdik de taciz oldu…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Verdik de tabii, yani fazlasıyla
karşılık verdik. Ve dün de bunu bir kere daha kayıtlara geçirdik, evet
sizin verdiğiniz bu teminatı aldık, bir yazılı teminattır, bunu cebimize
koyduk. Dolayısıyla buna istinaden de bilgilerin tekrar değerlendirilmesi
neticesinde biz de şu anda bu harekatı bu şekilde durdurduk. Ama bu,
buradan çekileceğimiz anlamına gelmez, burada varız. Bu neyle teyit edildi?
ABD ile vardığımız mutabakatla da teyit edildi, dün Soçi Muhtırasında da
son derece net bir şekilde var ve üçüncü maddede Tel Abyad ve Rasulayn’ı
içine alan 32 kilometre derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı
alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir, bunun bir süresi yoktur.
ABD ile vardığımız mutabakat da budur.
Bir; buralarda varsa bir terör kalıntısı bunu temizleriz.
İki; buralarda güvenli bölge oluşması lazım. Ondan sonra Afrin ve yine
Cerablus, El Bab bölgesinde olduğu gibi mültecilerin dönmesi için gerekli
zeminin oluşturulması lazım. Tabii şu anda bu teröristlerin burada
sığınakları var, mühimmatları var, birçok tuzakları var, bunların tamamen
temizlenmesi lazım. Varsa silahlar bunlara tamamen el konulması lazım,
temizlik yapılması lazım. Epeyice zaten silah ve mühimmatı bizimkiler
havadan özellikle uçaklarımızla ve SİHA’larımızla yok ettiler. Dolayısıyla
daha yapılacak çok iş var. Yani bu harekatın bugün durdu, her şey bitti
anlamına gelmez, sahada var olmaya devam edeceğiz, bunu iki ülke de teyit
etmiştir ve bundan sonra güvenli bölge oluşması için atılacak adımları da
bu sefer diğer birimlerimizle birlikte yapacağız. Şimdi askerlerimiz burada
var Suriye Milli Ordusuyla beraber. Tabii ki AFAD’ımız olacak, Kızılay’ımız
olacak, sonra eğitimle ilgili çalışmalar olacak. Aynı şekilde buralarda
yine istikrarı oluşturmak için yerel yönetimlerin kurulması lazım. Yerel
halk buralarda çok memnunlar, görüyorsunuz nasıl karşıladılar bizim
askerlerimizi, gerçekten insan yine çok duygulanıyor bunları görünce. Yani
özgürlük gibisi yok, bu insanlar yıllardır bu terör örgütünün baskısı
altında yaşıyorlardı, şimdi mutlular. Ama bunların beklentilerini de
karşılamak için gerekirse emniyetimiz gidecek, bölgedeki valilerimiz,
kaymakamlarımız devreye girecek. Yani buralarda Afrin ve El Bab, Cerablus
bölgesinde ne yaptıysak artık buralarda yapacağız. Ama teröristler
konusunda da hassasiyetimiz aynen devam ediyor, herhangi bir terör unsuru
varsa hiç tereddüt etmeden gereği yapılacaktır.
MODERATÖR- Efendim, biz de bildiğiniz gibi her üç operasyonu da, artık
Barış Pınarı Harekatının da bittiğini kabul edersek, hem Fırat Kalkanı’nda,
hem Zeytin Dalı’nda, hem de Barış Pınarı’nda alandaydık bizim muhabir
arkadaşlarımız ki oradan, yerel halktan da kullandığımız muhabir
arkadaşlarımız vardı, biz de bu söylediğinizi teyit edebiliriz. Yani
hakikaten vatandaş Türk askerine gerçekten bir kurtuluş müjdecisi olarak
karşılıyor, Türk askeri onlara gerçekten sıcak davranıyor, sağlık
taramaları yapılıyor, fırınlar açılıyor hemen, orada yaşam başlatılıyor bir
nevi. İşte mesela geçtiğimiz hafta ilk defa 4,5 yıl sonra bir Cuma namazı
kılındı Tel Abyad’da ve biz de bunu görüntülemiştik. Aslında bu
bahsettiğiniz şeyler orada hayatın yeniden başlatılması için terörizmle
mücadele kapsamında bütün ülkelerin destek vermesi gereken işler. Ama bu
bahsettiğimiz 3-3, 6 milyar Eurolar Avrupa Birliği’yle alakalı o ödemeler
kısmında. Şimdi sizden anladığım, burada demografik yapıyı
değiştiriyorsunuz mazereti kullanarak yine bir sürüncemede bırakılma riski
var, ama siz de bunu bir donörler toplantısıyla ve komşu ülkeler
toplantısıyla aşmayı planlıyorsunuz herhalde değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii ki burada donörler toplantısının
yapılması önemli, bu sadece Türkiye’nin sorumluluğunda olan bir şey değil.
Bu insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması lazım. Geçmişte de aynı
şekilde biz dörtlü zirvede de, mesela Rusya-Türkiye-Fransa-Almanya
zirvesinin baktığınız zaman sonuç bildirgesine bu var, İstanbul Zirvesinin
sonuç bildirgesinde de var. Yani buraya dönen insanların temel ihtiyaçları
karşılanacak. Temel ihtiyaçları da ne var? Okul, barınma, sağlık, gıda
tabii ki olacak, çark zaten kendiliğinden içeride dönmeye başlar. Su,
elektrik, sağlığı biraz önce söyledim, bunların hepsi hayati derecede
önemli, bunların sağlanması lazım. Şimdi Batılıların şöyle bir argümanı
var, Avrupa Birliği kullanıyor: Efendim, Suriye’de siyasi bir çözüm olmadan
yeniden inşası olmaz, tekrar işte savaş olursa veya yıkılırsa diye. Tamam,
bu şöyle baktığın zaman doğru bir argüman, fakat diğer taraftan insanların
temel ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor. Yani bir şehri baştan sona tüm
yakılan-yıkılan binaları tekrar inşa etmek veya bir şehir inşa etmek değil,
dönen insanların temel ihtiyaçları nedir, uluslararası kuruluşlarla beraber
belirtilir ve bunları karşılamak, maliyeti nedir ve bundan sonra bir
donörler konferansı ve Cumhurbaşkanımız sürekli bunu söylüyor ve bu
konferansta herkes ne yapacak, üzerine düşeni yapacak, taahhütlerini yerine
getirecek. Bugüne kadar sözlü olarak Suudi Arabistan’dan, Avrupa
ülkelerinden epeyice taahhütler oldu, ama sonuçta bugüne kadar herhangi bir
somut adım da atılmadı. Belki bu donörler konferansıyla beraber bunun ilk
adımını atmış oluruz, yani somut adım.
MODERATÖR- Sayın Bakanım, müsaadenizle Brüksel’e bağlanmak istiyoruz,
Şerife Başaran karşımda. Şerife Hanım, buyursunlar.
SORU- Sayın Bakanım, Brüksel’den saygılar. Barış Pınarı Harekatı’nın
başından bu yana Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik tavrını nasıl
değerlendiriyorsunuz? Sizin biraz önce bahsetmiş olduğunuz gibi İngiltere
Başbakanı Boris Johnson’un yanı sıra Fransız ve Alman liderler de Sayın
Cumhurbaşkanımızla görüşmek istediklerini açıkladılar. Avrupalı liderlerin
yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bir şey söylerim de, gerçekten
söyleme hakkımız da var. Fakat samimiyetsiz ve gerçeklerden çok uzaktı.
Biraz önce söylediğim gibi özellikle Fransa’nın burada bir PKK devleti, YPG
devleti kurmak için çok çaba sarf ettiğini biliyoruz ve harekatımızla
birlikte büyük bir hüsrana uğradıklarını, hayal kırıklığı yaşadıklarını da
biliyoruz. Açık açık söylemek lazım bunları bildiğimiz şeyler olduğu için.
Dün Rusya’da da bunlar teyit edildi, gerçekten amaçları buydu. Sonuçta
büyük bir hayal kırıklığı oldu ve gerçeklerden çok uzak bir şekilde kara
propaganda yaptılar. Ve özellikle Macron bu teröristlerin önde gelenlerini
de yine hemen daha önce olduğu gibi Élysée Sarayında ağırladı. Macron
Élysée Sarayında gazetecilerin bürosunu kapattı, ama teröristleri
ağırlıyor. Bunlar bize demokrasi, insan hakları, özellikle medya özgürlüğü
dersi veriyorlar. Geçen Strazburg’daydım Avrupa Konseyinin 70. kuruluş
yıldönümü vesilesiyle. Fransa’da Dönem Başkanlığını, 6 ayda bir değişiyor
alfabetik sırayla, Macron Genel Kurula, benim de başkanlığını yaptığım
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin Genel Kuruluna hitabı oldu. O hitapta
gazetecilerin bugüne kadar, yani geçmişten bugüne kadar istisnasız tüm
konuşmacıların konuştuğu sırada bulunduğu tarafı kapattılar, gazetecileri
bile içeri almadılar, medyayı içeri almadılar. Daha sonra yine kutlama
etkinliğinin olduğu tiyatro salonuna da gazetecileri içeri sokmadılar.
Bunlar gerçekten yine Sarı Yeleklilerle ilgili şeylerini söylüyoruz.
Bu harekata dönecek olursak, kraldan çok ikiyüzlülüğün yanında kraldan çok
kralcılık yaptılar, yani Amerika’ya da yaranmak için burada böyle bir adım
attılar. Şimdi ne oldu? Biz Amerika’yla bir mutabakata vardık, işleri
yoluna koyduk, bunlar ortada kaldı. Hani olur ya, iki arkadaş birbiriyle
küser, diğerlerine de der ki sen de taraf tut benim tarafımı. Hiç alakası
olmayan bir kişi de burada taraf tutar, sonra o iki arkadaş barışır o
kenarda kalır; böyle bir şey oldu. Şimdi o kenarda kalmanın hissiyatıyla da
bizimle görüşmek için adeta yarışıyorlar. Burada özellikle Boris Johnson’ı
ben ayrı tutmak isterim gerçekten. Elbette yine Meclis’ten ya da medyadan
negatif şeyler oldu, ama İngiltere yönetimi gayet dengeli bir tutum
sergiledi, bunu BM’de ve diğer yerlerdeki çabalarında da gördük.
Dolayısıyla Boris Johnson’ın bu teklifi üzerine de Cumhurbaşkanımız böyle
bir görüşmenin olabileceğini, dörtlü bir görüşmenin olabileceğini, 1+3
görüşmenin olabileceğini söyledi.
SORU- Efendim, özellikle bu operasyonun yürüdüğü dönemlerde Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nden gelen bir açıklama kamuoyunda bayağı tepki çekti, siz
de bazı açıklamalarda bulundunuz. Bugün geldiğimiz noktadan geri dönüp
bakarsak ne söylemek istersiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Kıbrıs Türk halkı gerçekten
harekatımıza çok büyük destek verdi. Yani Kıbrıs Türk halkıyla bazı
siyasetçileri ya da sendikacıları ayrı tutmak lazım. Bazı sendikacılar ve
bazı kişiler var Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, gerçekten Türkiye mi,
Rum Kesimi mi desen Rum Kesimini tutarlar. Bu anlayışta insanların olduğunu
görüyoruz. Bazılarının da yine PKK’yla iç içe olduğunu da görüyoruz, yani
bir Türkiye düşmanlığı var.
Şimdi Sayın Akıncı’nın açıklamasına yönelik zaten en büyük tepkiyi de
Kıbrıs Türk halkı verdi ve Kıbrıs Türk halkı da bunun önümüzdeki süreçte
Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi var, ona yönelik bir hamle olduğunu
düşünüyor. Ben şimdi, Kıbrıs sürecini de birlikte yürüttük, çalıştık Sayın
Akıncı’yla beraber, yani söyleyeceğim çok şey var, ama şu seçim öncesinde
bir şey söylemek istemem işin doğrusu. Ben de cevabımı zaten Kıbrıs Türk
halkının gerçek hissiyatını yansıtan ve rahmetli Denktaş’ın da çok sevdiği
bir şiir var iki bayrakla ilgili, onu koyarak ben de cevabımı vermiş oldum.
Kıbrıs Türk halkı da gayet güzel bir şekilde anladı. Tabii burada bazı,
işte efendim bir tane spor yorumcusu şunu demiş, bunu demiş, bunu bahane
etmeye gerek yok. Şahıslar ayrı, ama bizim gibi mevki-makam sahibi
insanların konuşurken çok dikkatli olması lazım. Özellikle böylesine bizim
için milli bir konu olan, ulusal güvenliğimiz için önemli olan, Kıbrıs
Harekatımız kadar önemli olan… Kıbrıs Harekatı, Kıbrıslı Türk
kardeşlerimizi o günkü zulümden ve soykırımdan kurtarmak için yapılmıştır
ve bugünkü teröre karşı başlattığımız harekat da bizim bekamız ve ulusal
güvenliğimiz için çok önemlidir. Dolayısıyla bu kadar önemli ulusal
güvenlik meselesi olan bir konuda seçimi düşünerek hareket edilmesi, bunun
sebeplerini de söyleyebilirim, ama bu kadar söylemek istiyorum, gerçekten
tabii ki hem Kıbrıs Türk halkını, hem de Türk milletini, bizim
vatandaşlarımızı fazlasıyla üzmüştür, hayal kırıklığı yaratmıştır. Zaten
Kıbrıs Türk halkı da yine Başbakandan tutun, Dışişleri Bakanı Başbakan
Yardımcısına kadar ve diğer Meclis’teki partiler ve esasen Kıbrıs Türk
halkı genelinde gerekli cevabı vermiştir.
MODERATÖR- Nazlı Yüzbaşıoğlu.
SORU- Efendim, Türkiye, Suriye krizinde siyasi çözümün önemini vurguluyor.
Bu aşamada siyasi çözüm sürecinde de önemli bir aşama Anayasa Komitesinin
oluşturulmasıydı. Komitenin çok yakında Cenevre’de toplanması öngörülüyor.
Siz sürecin hızlı ilerleyeceğini düşünüyor musunuz, hızlı ilerlemesini
bekliyor musunuz?
SORU- Efendim, siz de katılacaksınız herhalde Cenevre sürecine?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, dün Lavrov’la bunu da görüştük.
Şimdi Anayasa Komisyonunun kurulması gerçekten Astana süreci sayesinde
oldu. Astana sürecinde de biliyorsunuz BM var, BM’yle beraber Türkiye,
Rusya ve İran var. Onlar rejimin garantörüydü, biz de muhalefetin
garantörüydük, muhalefet adına listeyi biz verdik, rejimin listesi
verilmesi bayağı uzun sürdü, sonra sivil toplum listesinde isimler üzerinde
tartışmalar oldu, BM’nin ve bizim kabul etmeyeceğimiz isimler vardı.
Sonuçta isimlerin bir kısmı değişti, bir kısmı üzerinde orta yol bulundu ve
Komisyon kuruldu ve o ilk toplantısını 30 Ekim’de gerçekleştirecek. Ve bir
gün öncesi, belki 29’unda da biz üç dışişleri bakanı olarak oraya
gideceğiz, dün Lavrov da gidelim diye teklifte bulundu. Daha önce New
York’ta da üçlü toplantımızda, Dışişleri Bakanları Toplantısında da bunu
değerlendirmiştik. Bana göre Anayasa Komisyonu gerçekten samimilerse, bunu
özellikle rejim için söylüyorum ve yeni bir anayasanın yazılması konusunda
adımlar atarlarsa siyasi çözüm bakımından çok önemli bir dönüm noktası
olacak Suriye’nin geleceği bakımından. Ve ne olacak? Sonuçta yıllardır
birbiriyle çatışan insanlar biraraya gelerek bizim de desteğimizle ülkenin
birliği, beraberliği için, seçimin de önünün açılması için gerekli adımları
masada atmış olacaklar. Ve ilk defa gerçek anlamda da herhangi bir,
Astana’da bizler de varız, bizlerin arabuluculuğu var, BM de var, kendi
başlarına oturup bir anayasa çalışması yapacaklar ilk defa. Yani birçok
bakımından bu Anayasa Komisyonunu biz çok önemsiyoruz, önümüzdeki süreçte
de gerekli desteği vereceğiz.
MODERATÖR- Zuhal Demirci.
SORU- Efendim, Cumhurbaşkanımız 13 Kasım’da Washington’da ABD Başkanı
Donald Trump ile görüşecek. En önemli başlıklar neler olacak? Tarafların
yakınlaştığı hangi konular var? Ve Türkiye F-35 projesine geri dönebilir
mi, bu konuda bir mesaj aldınız mı? Teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Son zamanlarda konuşmalarında
söylüyorlar F-35 projesine dönme konusunu. Esasen F-35’in S-400’le de
hiçbir bağlantısı yok, CAATSA yaptırımlarıyla da bir bağlantısı yok. Ama
tabii Suriye konusu mutlaka gündemde olacak, çünkü çok tarihi gelişmeler
oldu, adımlar atıldı. Pence, Pompeo, işte Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien
geldiler, oturduk müzakere ettik, bunun devamını birlikte takip ediyoruz,
dünkü telefon görüşmesinde amacı oydu. Ve 13’ünde de bunlar tabii Suriye ve
Suriye’yle ilgili konular, bölgesel konular gündemde olacak,
değerlendireceğiz. Ve NATO Zirvesi öncesi de bu görüşme bu bakımdan da,
bölgesel işbirliği bakımından da önemli olacak.
Ama diğer taraftan, tabii Türkiye’ye yönelik atılan negatif adımlar var,
Halk Bankası var, diğer taraftan FETÖ’yle ilgili bugüne kadar herhangi bir
adım atılmadı. İçeride FBI’ın soruşturması derinleştirilerek devam ediyor,
FBI bunu çok ciddi bir şekilde yürütüyor, bize de bilgi veriyor, bazen biz
de gerekli bilgileri sağlıyoruz. FBI’yla diğer kurumlar arasındaki farklı
pozisyonlar hakkında bir şey şu anda söylemek istemiyorum, bazıları iç
meseleyle ilgili ama, bu terör örgütünün Amerika içinde de gerçek yüzünü,
kirli ve karanlık yüzünü bu FBI soruşturmalarıyla görmeye başladıklarını
söyleyebilirim, bize de söyledikleri bu. Ama işte FETÖ konusu halen masada.
Diğer taraftan yine F-35 konusu masada.
Yine son zamanlarda ve en son Osaka G-20 Zirvesi marjında
Cumhurbaşkanımızın Trump’la yaptığı görüşmede de aldıkları karar
neticesinde ikili ticaret hacmini 75 milyar değil hedef olarak 100 milyara
çıkardılar ve buna ulaşmak için işte Ticaret Bakanı Ross geldi daha önce,
şimdi çalışmalar devam ediyor. Tüm bu konular tabii ki ikili konular ve
bölgesel konular Suriye başta olmak üzere gündemimizde olacak. Her şey o
kadar hızlı değişiyor ki, bakalım 13 Kasım’a kadar gündemde başka neler
olabilir, yani neye ihtiyaç olabilir göreceğiz.
MODERATÖR- Efendim, müsaade ederseniz Lefkoşe bağlanacağız, İkbal Arslan
karşımda. İkbal Bey, buyursunlar.
SORU- Efendim, Lefkoşa’dan merhabalar. Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının
çıkarılması ve paylaşımında Türkiye ve KKTC … çalışmaları sürüyor. Türkiye
son olarak Yavuz sondaj gemisini bölgeye göndermişti, Yavuz sondaj gemisi
faaliyetlerini sürdürüyor mu?
İkinci sorum ise, Doğu Akdeniz’deki Rumların planlarının engellenmesi ve
Ada’nın zenginliklerinin hakça paylaşımı için Türkiye bundan sonra ne
yapacak? Teşekkür ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Esasen sondaj
gemilerimizi de bölgeye göndererek Doğu Akdeniz’deki dengeleri de kökten
değiştirdik ve sarstık. Çünkü daha önce Türkiye sismik gemi gönderir, ondan
sonra da susar diye Rum tarafı tek taraflı sondaj faaliyetlerini
yürütüyordu ve bu hamlelerimizle orada da yine hem sahada, hem masada daha
da güçlendik. Burada tabii Yavuz gemimiz nerede sondaj yapıyor? Türkiye’nin
kıta sahanlığı içinde yapıyor ve biz bu kıta sahanlığını BM’ye kaydettirdik
ve sürekli de her sene de bunu yeniliyoruz. Ve kıta sahanlığımız içindeki
faaliyetlerimizi kimseyle tartışmayız. Yani Doğu Akdeniz’de egemenlik
haklarının görüşülmesi konusunda Rum kesimi dahil herkesle görüşürüz ve
burada bölgesel bir anlaşmaya da biz her zaman varız…
MODERATÖR- Paylaşımcı bir anlayışla.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Paylaşımcı bir anlayışla tabii,
bölgedeki Akdeniz ülkelerinden kastediyorum. Ama Rum kesiminin muhatabı da
KKTC’dir.
Buradaki ikinci amacımız ise, faaliyetlerimizi yine sürdüğümüz ikinci amaç
ise, Kıbrıs Türk halkının haklarının garanti altına almasına yöneliktir.
Bugüne kadar Rum tarafı Kıbrıs Türk halkının haklarını kabul etmekle
beraber, bunu garanti altına alacak hiçbir adım atmamıştır, tersine tek
taraflı sondaj faaliyetlerini sürdürmüştür, ruhsat vermeye başlamıştır. Ve
biz bu bölgeye ikinci gemimizi de göndererek Kıbrıs Türk halkının hakkını
koruyacağımızı tüm dünyaya gösterdik.
Bizim burada talebimiz nedir, Kıbrıs Türk halkının talebi nedir? Bu
zenginliklerde onların da hakları var ve bu hakkın hakça paylaşımını
istiyorlar. Ve bunu Avrupa Birliği’ne ya da diğer muhataplarımıza
söylediğimiz zaman hepsi de diyor ki, evet, Türk halkının da hakları var.
Kıbrıs Türk halkı da, KKTC de bu hakkını garanti altına almak istiyor ya da
alındığını görmek istiyor. Bu talebi haksız mı? Bu da haklı. Peki, derdiniz
ne? Efendim, işte Rum tarafı Avrupa Birliği üyesi de dolayısıyla dayanışma
göstermemiz lazım da. Kardeşim, dayanışmayı doğru yerde göster, yani yanlış
bir yerde dayanışmanın bir faydası olmaz, çözüm de getirmez. Sizin
yapacağınız iş esasen, Rum tarafına baskı yaparak bunu garanti altına
almaktır, yani Kıbrıs Türk halkının haklarını.
Peki, bu iki taraf arasında bir anlaşmayla olmayacaksa, Rum tarafı buna
yanaşmak istemiyorsa ortak şirket kurulur, ortak şirket çözüm değilse
komisyon kurulur, Avrupa Birliği mekanizması kurulur, BM mekanizması
kurulur bu paylaşımı temin etmek için. Dolayısıyla Türk tarafının da zaten
bir komisyon teklifi olmuştu, o halen masada. Biz burada bir çözüme varız,
ama burada hakça bir paylaşım garanti altına alınmalıdır. Uluslararası
örgütler, Avrupa Birliği özellikle ve ülkeler de gürültü koparacaklarına
bunun çözümü yolunda adım atsınlar. Örneğin Almanya arabuluculuk konusunda
bir teklifte bulundu, ben de bunu Cumhurbaşkanımıza da danışarak kabul
ettim, daha sonra Genel Müdürünü ya da Genel Sekreterliğini Bakanlığın
gönderdiler konuştuk. İsviçre Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldiği zaman
aynı teklifte bulundu, kendilerine de hemen evet dedik. Yeter ki dürüst
arabulucu olun, objektif olun, tarafsız olun, biz sizlerin bu tür
girişimlerinize hayır demeyiz, çünkü bizim amacımız bellidir. Neticede bu
yönde şimdi çabalar. Avrupa Birliği de her ne kadar Türkiye’ye yönelik bazı
göstermelik kararlar alsa da sonuçta bu işin çözülmesini istiyor, bize de
böyle söylüyorlar. Biz Avrupa Birliği’yle de bu işi çözeriz eğer
samimilerse. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir. Ama burada
biz kendi kıta sahanlığımızda kendi haklarımızı tabii ki kimseyle
tartışmayız, faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Ama Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarının da garanti altına
alınması konusunda herkesle çalışmaya varız. Yok, biz buna yanaşmıyoruz
derlerse, biz de buradaki mevcudiyetimizi, sondaj çalışmalarımızı artırarak
devam ettireceğiz, buna da kimse mani olamaz.
MODERATÖR- Son soru için Ogün Duru.
SORU- Sayın Bakanım, Kıbrıs meselesinin çözümünde federasyona dayalı
modelin sonuç vermediğini görüyoruz, yeni fikirlerden bahsediliyor son
dönemde. Bu yeni fikirlerden ne anlamalıyız? Bir taraftan da BM Genel
Sekreterinin yıl bitmeden önce 3’lü, 5’li görüşmeler yapma niyeti var.
Süreç ve çözüm arayışı modelleriyle ilgili yakın dönemde neler göreceğiz
efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ederim. Dışişleri Bakanlığına
Cumhurbaşkanımız tarafından getirildikten sonra mesaimizin önemli bir
kısmını Kıbrıs sürecine ayırdık, çünkü burada da kalıcı bir çözüm istiyoruz
gerçekten. Fakat tüm bu çabalarımızın sonucunda, özellikle de
Crans-Montana’daki 11 günlük konferans neticesinde gördük ki, gerçekten Rum
tarafı Türk tarafıyla hiçbir şey paylaşmak istemiyor. O yüzden daha önce,
yani Crans-Montana’ya gelmeden önce aralarında anlaştıkları siyasi eşitlik
konusunda, yani bunun içinde dönüşümlü başkanlık var, Türk tarafının artı 1
pozitif oyu, yani ileride bir çözüm olduğu herhangi bir kararın alınması
için yönetimde Türk tarafının en az 1 oyu olması lazım. Tüm bu konularda
geri adım attı Anastasiadis. Kendisi de bana daha sonra niye geri atım
attığını açıkladı, esasen Rum tarafının Türklerle bir şeyi paylaşmaya hazır
olmadığını, dolayısıyla lider olarak da kendisinin bu konularda geri adım
atmak zorunda kaldığını söyledi.
MODERATÖR- Geri adımdan kastınız, verdiği söze rağmen vazgeçti.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır, aradaki mutabakat. Mesela
dönüşümlü başkanlık konusunda mutabakata varmışlardı, oraya gelince
vazgeçti. Herkesin huzurunda oldu, BM Genel Sekreterinin, Avrupa
Birliği’nin, İngiltere’nin, herkesin huzurunda oldu, Mogherini, Timmermans
oradaydı, dönüşümlü gelip gidiyorlardı, İngilizler de oradaydı garantör
olarak. Ertesi gün de G-20 Zirvesi vardı Frankfurt’ta, bittikten sonra
orada da herkes bunu söylediler, Avrupa Birliği de söyledi, o günkü
Başbakan May de gelip söyledi, Türkiye üzerine düşeni gerçekten yapmış
vesaire. Orada konferans biterken neredeyse İngilizlerle Yunanlılar
arasında fiziki kavgaya varacaktı. Yani İngilizler 10 gün sabretti, daha
sonra konferans bittikten sonra o günkü İngiliz Bakan, Alan Duncan’dan
bahsediyorum, o kadar sinirlendi ki, bu sizin yüzünüzden battı diye. Böyle
biraz perde arkası da bilgi oldu ama. Gerçekten herkes bizim oradaki
şeyimizi, bir çözüm istediğimizi gördü, kararlı duruşumuzu da gördü, ama
atılabilecek adımlar konusunda da yapıcı olduğumuzu da gördüler. Bu bir
taviz gibi algılanmasın ama, neticede masa onların üzerine devrildi.
Şimdi gördük ki federasyonu 60 yıldır biz müzakere ediyoruz. Biz bu
seçeneği de yine dışlamıyoruz, ama yine Anastasiadis’in de teklifleriyle,
konfederasyon dedi, gevşek federasyon dedi, desantralizasyon dedi veya
diğer alternatifleri de söyledi, hatta bana iki devletliyi de söyledi, bana
değil sadece, Akıncı’ya da söyledi, Akıncı çıksın söylesin. Aynı şekilde
diğer Rum kesiminden diğer bazı siyasetçilere de söylemiş, bana da onlar
söyledi. Yani iki devletli çözüm sadece baş başa görüşmemizde bana
söylemedi, Akıncı da kendisine de söylediğini bana söyledi. Ha inanırsın,
inanmazsın ayrı bir şey adamın söylediğine, fakat alternatifleri ortaya
koydu.
Biz de şimdi diyoruz ki, artık başka bir başarısızlığı kaldıramayız. Eğer
müzakere edeceksek, önce neyi müzakere edeceğimize karar vermemiz lazım.
Federasyon mu müzakere edeceğiz, konfederasyonu mu edeceğiz veya gevşek
federasyonu mu, nedir? Tüm seçenekleri koyalım, herkes düşüncesini
söylesin. Bu kararı verdikten sonra da bu müzakerenin çerçevesini net bir
şekilde belirlememiz lazım, yani müzakere belgesi çok net olmalı. Efendim,
siyasi eşitlik diyelim, yok. Siyasi eşitliğin içindeki unsurların tek tek
sınırlanması lazım, biraz önce söyledim, dönüşümlü başkanlık, etkin katılım
ve artı 1 oy gibi siyasi eşitliğin Kıbrıs Türk halkı açısından, bizim
açımızdan vazgeçilmez unsurlarının bu sefer spesifik olması lazım ki yarın
oraya gidildiği zaman bu müzakere belgesiyle başlayacaksak sonuç alıcı
olması lazım. Yarın oraya, efendim, ben siyasi eşitlikten şöyle anladım,
böyle anladım yok. Artık laf olsun diye bir müzakereye başlama dönemi
bitmiştir, her şey net olacak. Bunun için de önce 5+1, yani 2 taraf, 3
garantör ülke, artı BM toplantısı yapacağız. Ondan önce BM artı 2 taraf
arasında bir toplantı olsun dediler, olabilir tabii ki dedik, iki tarafın
her zaman görüşmesine… Bunlar gayri resmi olacak, bir müzakere değil
yalnız. Ve bu gayri resmi toplantılarda bu konularda anlaşırsak ve müzakere
belgesi üzerinde anlaşırsak o zaman müzakere başlayabilir, ucu açık bir
müzakere artık olamaz. Ve biz tüm daha önceki toplantılarda da artık
müzakere edersek başka bir şeyi müzakere ederiz demiştik, kayıtlara da
geçirmiştik. Biz Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm istiyoruz, çözümü istemeyen Rum
tarafı, nasıl olsa bizi tanıyorlar, nasıl olsa AB üyesiyiz, AB ülkeleri de
ya da AB de sırf dayanışma olsun diye haksız yere de onlara sürekli destek
veriyorlar, dolayısıyla böyle bir şımarıklığın içinde, ama biz artık bunu
kaldıramayız. Bir çözüm olacak, bir müzakere olacaksa önce adı konulacak,
sonra belgesi çok net spesifik olacak, sonra da sonuç alıcı olacak, takvime
bağlanacak, ondan sonra ancak olur. Yok bunlara da yanaşmıyorlarsa artık
herhangi bir şeyi müzakere etmeye de ihtiyaç kalmaz.
MODERATÖR- Ümitli misiniz efendim bu süreçten?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz kendimize güveniyoruz, ama bu tek
taraflı değil ki, hani zeybek değil bu hani tek taraflı kendiniz
oynayacaksınız bir kişi. Karşınızda başkaları var, garantörler var, Ada’da
iki taraf var. Dolayısıyla burada sadece sizin kendinize güvenmeniz ya da
çözüm istemeniz yetmiyor, karşı tarafın bu konudaki samimiyetsizliklerini
çok gördük. Yani burada umutluyum ya da umutsuzum demek istemiyorum, ama
bir konuda kararlıyız, yani biraz önce söylediğim şartlar oluşursa müzakere
yaparız. Eğer bunlar bu çerçevede müzakere etmek istemiyorlarsa bizim için
de müzakere edilecek bir konu kalmaz.
MODERATÖR- Ucu açık müzakereler yorucu oluyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kesinlikle ucu açık bir müzakere olmaz.
Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkıyla da, KKTC’yle de zaten bugüne kadar olduğu
gibi gayet uyumlu bir şekilde bu işi biz götüreceğiz. Her zaman Ada’ya
gidiyoruz, tüm partilerle birlikte oturuyoruz kendi aramızda konuşuyoruz
yol haritası konusunda, bundan sonra da böyle olur. Yani burada gerçekten
biz çözüm istiyoruz, müzakere istiyoruz, ama Rum tarafı istemiyorsa da
yapacak bir şey yok. Biz müzakere istiyoruz, çözüm istiyoruz, kalıcı bir
burada çözüm istiyoruz, başından beri söylediğimiz bu, ama 60 yıldır
yaşadığımız süreç de ortada.
MODERATÖR- Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyoruz, ayaklarınıza sağlık. Sizi
ağırlamak çok büyük keyif, her zaman bekliyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum, iyi yayınlar
diliyorum. Ve bu süreçte de gerçekten Barış Pınarı Harekatında Anadolu
Ajansımız başta olmak üzere medya mensuplarımız da zor şartlarda önemli
görevler yaptılar, yer yer de saldırılara uğradılar, bir muhabirimiz de
yaralandı Anadolu Ajansı muhabirimiz, kendisini de aradım, geçmiş olsun
dedim. Kameraman mıydı, muhabir miydi?
MODERATÖR- İki arkadaşımız vardı …
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Aradım, kendilerine geçmiş olsun dedim,
tekrar geçmiş olsun. Anadolu Ajansının tüm dünyada gerçekten her geçen gün
daha görünür olmasını biz de gözlemliyoruz, bundan da büyük bir mutluluk
duyuyoruz. Çok farklı dillerde yaptığınız yayınların dışında her geçen gün
sahadaki mevcudiyet de artıyor, bu ülkemiz için de tüm dünyaya gerçek
bilgilerin sağlıklı bir şekilde tez zamanda ulaşması bakımından birinci
elden çok önemlidir. Başarılarınızın devamını diliyoruz.
MODERATÖR- Çok teşekkür ediyoruz. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu’nu Editör Masası’nda ağırladık, iyi günler diliyoruz.