Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 3 Mayıs 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100'e Verdiği Mülakat, 24 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 10 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yeni Şafak gazetesine Türkiye Yüzyılı Vizyon Eki kapsamında Verdiği Mülakat, 02 Ocak 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV Net’e Verdiği Özel Röportaj, 11 Ekim 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Haber Global’e Verdiği Özel Röportaj, 23 Ağustos 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100’e Verdiği Özel Röportaj, 27 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 4 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Özel Röportaj, 31 Mayıs 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk Tarafsız Bölge’de Verdiği Özel Röportaj, 20 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 14 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 31 Mart 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 10 Şubat 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 7 Eylül 2021, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 6 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Oslobodenje Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nezavisne Novine Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24 ‘e Verdiği Özel Mülakat, 17 Aralık 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası’na Verdiği Mülakat, 30 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Tarafsız Bölge” Programına Verdiği Mülakat, 16 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 13 Temmuz 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Gece Görüşü” Programına Verdiği Mülakat, 18 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 11 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24’e Verdiği Özel Röportaj, 3 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun DİM TV “İğneli Fıçı Özel” Programına Verdiği Mülakat, 23 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal V Yüksek Tansiyon Programına Verdiği Mülakat, 18 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akit TV Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 12 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100 Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 6 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’de Yaptığı Açıklama, 18 Nisan 2020
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun AA Editör Masasına Verdiği Mülakat, 23 Ekim 2019

AA GENEL MÜDÜRÜ ŞENOL KAZANCI (MODERATÖR) - Anadolu Ajansı Editör Masası’ndan merhabalar. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bugün Editör Masası’nda misafirimiz. Sayın Bakanım, ayağınızın tozuyla buradasınız, hoş geldiniz, şeref verdiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum, hoş bulduk.

MODERATÖR- Efendim, hemen en sıcak gelişmeyle, dün Soçi’deydiniz, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında basın toplantısından sonra da siz Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la da birlikte ardışık olarak varılan mutabakat muhtırasını okudunuz. Bunu bir de bizim için kısaca kazanımlarımız üzerinden özetleyebilir misiniz efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Öncelikle iyi yayınlar. Şimdi buna gelmeden önce şunu söylemek isterim: Türkiye beş gün içinde dünyanın en büyük iki gücüyle masada bir anlaşmaya varmıştır, mutabakat sağlamıştır ve bu mutabakat gerçekten bizim ulusal güvenliğimiz bakımından çok önemlidir, ama diplomasi ve siyasi başarı olarak da tarihe geçmiştir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde iki ülkeyle Türkiye’nin meşru talepleri ve endişelerini giderecek şekilde iki mutabakatın sağlanması önemlidir. Bunu niye söylüyorum? Genelde tüm çabalarımızı küçümsemeye çalışanlar özellikle içeride, bizi dış politikamızın ya da Suriye politikamızın Rusya ile ABD arasına sıkışıp kaldığını söylüyorlardı, o bakımdan bunu özellikle vurgulamak isterim.

İkinci özelliği ise, biz teröre karşı bir harekat başlattık tıpkı Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları gibi ve burada da tepkiler olmuştu. Ama bu süreçte hepsinden çok daha fazla tepki oldu, aşırı tepkiler de oldu. Biz buna tabii ki cevabımızı verdik. Ve büyük bir oyunu bozduğumuz için, orada kurulacak bir terör devletini engellediğimiz için, oyunu bozduğumuz için bu tepkiler esasen şiddetli gelmeye başladı. Buna da en çok İsrail, Fransa gibi ülkeler bozuldu.

MODERATÖR- Uluslararası tepkileri kastediyorsunuz değil mi, içeride bütünlük vardı çünkü.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, uluslararası tepkiyi kastediyorum, içeride yüzde 90’ın üstünde bir bütünlük vardı, bunun için milletimize çok teşekkür ediyoruz.

Şimdi kahraman askerlerimizin, Mehmetçiğimizin, ordumuzun burada Milli Savunma Bakanımız nezdinde tüm kahraman Mehmetçiğimize de huzurlarınızda bir kere daha şükranlarımızı sunuyoruz, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyoruz sivillerimiz dahil.

Şimdi Barış Pınarı Harekatımızın meşruiyeti beş gün içinde hem ABD tarafından, hem de Rusya tarafından kabul edilmiştir.

MODERATÖR- Uluslararası meşruiyet kazanmış oluyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Zaten önceden herkes diyordu ki sizin meşru endişeleriniz var, bunu anlıyoruz. Biz de şunu söylüyorduk: Bizim endişemiz meşru ise, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı kullanarak başlattığımız harekat da meşrudur, çünkü hedefi teröristlerdir. Ama bu anlaşmayla esasen dünyanın en büyük iki ülkesi, iki gücü bizim harekatımızın meşruiyetini kabullenmiştir ve dikkat ediyorsanız hem ABD ile vardığımız mutabakatta, hem de dün Soçi’de vardığımız mutabakatta Türkiye’nin Tel Abyad ve Rasulayn bölgesindeki harekatın meşruiyeti kabul edilmiştir ve bundan sonraki süreçte de tabii ki Suriye’nin sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü, biz herkesten fazla buna bağlıyız, bizim kendimiz için de çok önemlidir. Burada bu statüko şu anda muhafaza edilecektir siyasi bir çözüme kadar. Dolayısıyla bu bakımdan da önemlidir.

Şimdi isterseniz biraz önce gösterdiğiniz harita üzerinden de Rusya ile vardığımız mutabakatı değerlendirelim. Her şeyden önce burası zaten şu anda bizim muhafaza edeceğimiz bölge, Tel Abyad ile Rasulayn bölgesi.

MODERATÖR- Orası hukuki statüsü korunacaktır diye üçüncü maddede biraz garanti altına da alınmış Rusya’yla mutabakatta, öyle değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- ABD ile mutabakatta da aynı şey var.

MODERATÖR- Ama orada evvelemirde TSK’nın kontrolü diyor, yani burası sizin…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bulunacağı bir alandır. ABD ile de işte dün akşam tamamen çektik dediler, ama burada onlar YPG’lileri tamamen çektik, yazılı bir şekilde de bildirdiler, sözlü olarak Pompeo da bildirdi, fakat biz buradayız zaten. Herhangi bir terörist unsur karşımıza çıkarsa olur da kalmış çekilmemiş, zaten onu bizim ABD ile vardığımız mutabakatta da böyleydi, onları etkisiz hale getiririz. Dolayısıyla burada biz varız. Şimdi zaten buralarda da şu anda biliyorsunuz DEAŞ’tan ve YPG’den temizlediğimiz alanlar ve şu ana kadar da 365 bin kişi buralara döndü. Dünkü Soçi’de vardığımız mutabakata göre ise, şimdi buradan, Fırat Nehrinden Ayn El Arap ya da Kobani dahil, şuralarda biz olduğumuza göre ve Rasulayn’ın doğusu olan B ve C, Kamışlı’nın da doğusu dahil Irak sınırına kadar bir bölge güvenli bölge olacak. Yani buralardaki Kobani dahil YPG’li teröristler Rusya tarafından ve rejim unsurları da olacak, onlar tarafından 30 kilometrenin altına gönderilecek silahları dahil buradan temizlenecek.

SORU- Sınır M4…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 30 kilometre, M4 çünkü bazı yerlerde biraz içeri giriyor, bazı yerlerde, zaten şuralarda da M4 yolu da 32 kilometreye tekabül ediyor. Dolayısıyla burada mesela daha aşağısı demektir, M4 yolunun aşağısına tekabül ediyor. Dolayısıyla 30 kilometrenin altına çıkartılacak. Ne zaman çıkartılacak? 150 saat içinde. ABD ile vardığımız mutabakatta 120 saat içinde, dün akşam saat 22’de doldu. Buralarda şu sizin çizgilerle belirttiğiniz bölgede ise, yani 10 kilometre derinlikte, buradan yine buraya kadar, 150 saatin sonunda Türk ve Rus askerleri ortak devriyelere başlayacak. Bu da esasen bu sınırımızda, burada özellikle sızmaların önlenmesi ve tünel vesaire diğer bugüne kadar teröristlerin inşa ettiği altyapıların da temizlenmesi bakımından da önemli. 30 kilometre neden önemli? Çünkü bize gönderdikleri roketler ya da havan toplarının menzillerine baktığımız zaman aşağı yukarı 30 kilometre oluyor. Dolayısıyla buradan, Kobani’den ya da Fırat Nehrinden Irak sınırına kadar 10 kilometre derinlikte ortak burada devriyeler 150 saatin sonunda başlayacak.

Bir istisnası var, Kamışlı. Kamışlıda çünkü başından beri burada rejim var, Kamışlı şehri bu arada. Ve rejim unsurlarıyla karşı karşıya gelmeme bakımından Rusların da tavsiyesi ve ricası üzerine ortak devriye konusunda Kamışlı’yı hariç tuttuk. Ama bu bölgeden de YPG’lilerin çekilmeyeceği anlamına gelmez. Buradan, Fırat Nehrinden Irak sınırına kadar 30 kilometrenin altına tüm YPG’liler indirilecek Kamışlı dahil.

Ayrıca, Amerika ile de uzun zaman müzakere ettiğimiz, hatta yol haritasını birlikte onayladığımız bir Münbiç var, Münbiç yol haritası. Fakat Amerika burada sözünü tutmadı.

Bir de, Zeytin Dalı Harekatımızdan sonra bazı YPG’liler Tel Rıfat bölgesinde kaldılar, hatta oradan taciz atışları da yer yer yapıyorlar. Ve yine Ruslarla vardığımız mutabakata göre, 6. maddede bunu görebilirsiniz. Münbiç ve Tel Rıfat’tan da YPG’liler tüm silahlarıyla beraber arındırılacak, buradan tamamen çıkartılacak.

Bu bizzat Sayın Putin’in de sözüdür. Sonuç olarak tabii biz bu güvenli bölgeyi oluşturacağız derken amacımız neydi?

Bir; teröristlerden bu bölgeyi temizlemek, bu bizim milli güvenliğimiz bakımından önemli.

İki; Suriye’nin sınır bütünlüğünü burada güçlendirmek, tesis etmek, var olan sınır bütünlüğünü güçlendirmek. Zaten bu terör koridorunun oluşmasını biz buralarla engellemiştik, bir de şimdi burada engelledik. Dolayısıyla bu harekat ve bu çalışmalar esasen bu teröristlerin kurmak istediği terör devletinin de önüne geçmiştir, yani engellemiştir.

Diğer taraftan Sayın Cumhurbaşkanımız sürekli bölge oluşsun ve buralara insanlar gönüllü olarak dönsün, güvenli olarak dönsün dedik. Biraz önce bu iki bölgeye 365 binden fazla Türkiye’deki Suriyeli göçmenin döndüğünü söylemiştik gönüllülük esasıyla. Şimdi buralarda yine Ruslarla da görüştük, sadece buralarla da sınırlı kalmayacak, dönmek isteyen tüm Suriyelilerin geri dönüşlerini, tabii diğer yerlerde, rejimin kontrol ettiği yerlerde ya da YPG’nin diğer olduğu yerlerde şu anda dönüş konusunda tereddütler var; güvenlik meselesi, başka konular. Ama özellikle şu 30 kilometrelik güvenli bölge alanına da ve ötesine de göçmenlerin, sadece Türkiye’deki değil komşu ülkelerde de olabilir, yerinden edinmiş insanlar farklı yerlerde yaşıyor, onların da evlerine dönme konusunda önemli bir adım atılmış oluyor bir hafta içinde iki mutabakatla Amerika ve Rusya’yla vardığımız mutabakatla.

MODERATÖR- Efendim, biz dünden beri bu 30 kilometre derinlikteki hattı konuşurken buranın yönetiminin nasıl olacağını tam anlayamadık, orası nasıl olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi buralarda tabii YPG’lilerin oluşturduğu bazı yönetimler var. Şimdi buralarda bizim bulunduğumuz bölgede zaten yerel insanlarla beraber bu oluşturulacak. Buralarda şimdi Rusya olacak, buralarda tabii ki rejim sınır muhafızları da var, dolayısıyla buralarda da yerel halkın katılımıyla yerel yönetimler oluşacak. Bu konuda bizim hiçbir endişemiz, tereddüdümüz yok. Önemli olan buralarda terör yapılanmalarının ortadan kalkması, aksi takdirde burada Suriye halkı, o şehirleri bugüne kadar geçmişte de yönetenler tekrar belediyelerle, diğer yönetim biçimleriyle bunu oluştururlar, biz de elbette destek vereceğiz. Burada önemli olan bu teröristlerin çıkmasıydı. Mesela bizim şu anda girdiğimiz Tel Abyad, Rasulayn gibi bölgelerde, diğer yerlerde de bazı yerler hariç, Ayn El Arap ya da Kobani hariç nüfusun zaten çok büyük bir bölümü, özellikle bizim şu anda bulunduğumuz yerde yüzde 80’in üzerinde Arap. Onun dışında Hristiyanlar var, onun dışında Türkmenler var, Türkmen kardeşlerimiz var ve de diğer azınlıklar da var. Buralar yani YPG kontrol ediyor diye tamamı Kürt gibi yorumlanıyor sürekli, Kürtlere saldırdı deniyor. Maalesef bu Batı medyası ve siyasetçiler dürüstlükten çok uzak bir şekilde, artık Amerika Başkanı bile isyan etti skandallardan dolayı, maalesef bu süreçte gördük ki gerçekten siyasetçilerle ilgili hep böyle iddialar var, yanlış anlamayın, ama Batı medyası kadar yalan söyleyen, gerçekleri çarpıtan, Gezi’de de görmüştük, ama bu harekat zamanında bu kadar ahlaksızca gerçeklerin çarpıtıldığını ben hiç görmemiştim. Yani medya mensubu değilim, ama sanırım işini düzgün yapan medya mensupları da bundan utanmıştır. Dolayısıyla buralarda mesela nüfusun çoğunluğu Arap, çoğunluğu Arap’sa bu yönetimlerin içinde Araplar olacak. Kürt kardeşlerimizin olduğu yerlerde ise, onlar da ağırlıklı olacak. Yani biz hep şunu söylüyoruz, hatta dün defalarca Sayın Cumhurbaşkanımız düzeltti: Kürtlerin çekilmesi demeyin, yani Kürt kardeşlerimizle teröristleri aynı tutmayın. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir problemimiz yok; ne Türkiye’de, ne Suriye’de, ne Irak’ta, ne İran’da, nerede olursa olsun. O yüzden Kürtler çekilecek, Kürtlerin silahları demeyin, çünkü bu Kürtlere hakaret olur. Türkiye’deki 350 bin civarındaki Kürt kardeşimiz de yine buralara dönecek. Şu anda dönememesinin sebebi ise, geçen gün Mecliste konuşurken bu Türkiye’deki Suriyeli Kürtlerin dönmek istediğini söylediğin zaman HDP’li milletvekillerinin hepsi kafasını salladı. Peki, neden dönemiyor deyince, altyapı yok. Altyapı olmadığından değil diğerleri niye yaşıyor burada? Orada bu kadar insan yaşıyor. Şimdi girince de gördük, yani Kürtler var, Araplar var, herkes var. YPG bunları sürgüne gönderdiği için, YPG dönüşlerine izin vermediği için dönemediler. Dolayısıyla demografide de yine raylar yerine oturacak bozulan sistem veya tüm Suriye içindeki, bu bölgedeki demografik mühendislik de sona ermiş olacak. Yani bu anlaşmaların ve harekatımızın gerçekten sadece bizim geleceğimiz için değil Suriye’nin geleceği için de o kadar faydası var, oldu ki, o kadar dönüm noktaları oldu ki tarih bunu gerçekten yazacak, yani bunu tarih yazacak. Yani bizim başından niyetimiz buydu. Kendimizi düşünürken, kardeş Suriye’nin istikrarı ve barışı, diğer taraftan zaten siyasi sürece de destek vereceğimiz ve birlikte çalışacağımız da en son maddede yer alıyor.

MODARATÖR- Sayın Bakanım, Adana Anlaşmasına bir atıf var, yalnızca atıfla kalmamış Rusya Federasyonun mevcut koşullarda Adana Anlaşmasının uygulanmasını kolaylaştıracağına ilişkin bir madde koyulmuş. Ne anlamamız lazım buradan?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi buradaki şey şu: Şimdi Adana Anlaşmasını biz geçmişte Suriye’deki PKK yapılanması, terörist başı Öcalan da oradaydı biliyorsunuz, bunun önüne geçmek için ve o zaman da ilişkilerimiz çok gerilmişti, hatta harekatı başlatma talimatları verilmişti, hazırlıklar sınır boyunca da yapılmıştı. Onu da hatırlıyoruz gençlik yıllarımızdan, üniversite yıllarımızdan. Türkiye’nin o zaman da yaptığı doğruydu. Çünkü Öcalan başta olmak üzere teröristler, PKK’lılar orada adeta yuvalanmıştı ve kampları vardı. Sonuçta Adana mutabakatı ise bunların engellenmesini öngörüyor kısaca. Eğer bizim zaten verdiğimiz ekte de var, Suriye bunu engelleyemezse o zaman Türkiye tek başına bu teröristlerin yok edilmesinin gereğini yapar özeti bu, madde madde saymayalım.

Şimdi ise, bir; bizim şu anda rejimle doğrudan bir temasımız yok. İstihbari düzeylerde temaslar olabilir, her zaman olur, bu doğaldır, özellikle terörle mücadele dahil, dolayısıyla bir temasımız yok. İki; şu andaki rejimin, yani Şam’daki rejimin Adana Mutabakatını istese de uygulama kapasitesi yok, yani buralarda…

MODERATÖR- Otoritesi yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Otoritesi yok, boşluklar var, dolayısıyla ülkede halen, işte biz ateşkesin de, sükunetin de devamı için elimizden geleni yapıyoruz, ama neticede şu anda ülkenin tamamını yönetme şeyi yok. Tamam buradan bu YPG’liler çıkacak, ama şu anda yüzde 27’sini biz harekatı başlatmadan önce bunlar kontrol ediyordu. Aşağı yukarı yüzde 25’ini, ülkenin dörtte birini bunlar kontrol ediyor. Dolayısıyla böyle bir durum var. Yani sonuçta Suriye rejimi şu anda Adana Mutabakatındaki yükümlülüklerini yerine getiremiyor. O nedenle de Rusya zaten rejimin garantörüdür Astana’da, İran’la beraber, bu anlaşmanın uygulanması konusunda Rusya kolaylaştırıcı rol üstlenecek; bu, burada var.

MODERATÖR- Anlaşmada bir güncelleme söz konusu değil.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Anlaşmada ancak şöyle olur: Yani yarın...

MODERATÖR- Garantör olur mu mesela Rusya?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Siyasi süreci biz şu anda devam ettiriyoruz. Ülkede kalıcı bir siyasi çözüm olur, Anayasa Komisyonu işte bu ayın sonunda ilk toplantısını yapacak, biz de destek veriyoruz. Sayemizde kuruldu, yani bu Anayasa Komisyonu Birleşmiş Milletlerin tabii liderliğinde, ama Türkiye-Rusya ve İran’ın sayesinde kuruldu onu söylemek isterim.

MODERATÖR- Ayrıca son toplantıda hem Putin hem Ruhani Türkiye’ye özel olarak teşekkür ettiler, bir işi kolaylaştırmışsınız onu anlıyoruz yani.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette yani kurulması konusunda, isimler konusunda gereğini yaptık, aynı şekilde usul kuralları konusunda kararlar nasıl alınacak, yapılanması nasıl olacak, iç tüzük diyelim ya da usul kuralları, bu konuda da çok büyük katkılar sağladık. Sadece iki ülke değil, BM’de sürekli bize teşekkür ediyor. Gerçekten biz Türkiye olarak yanı başımızda Suriye’de barış ve huzur istiyoruz, istikrar istiyoruz, bu bizim için de önemli. O nedenle ancak bu süreçten sonra yine Suriye’de kurulacak bir hükümetle o zaman ki şartlarda Adana mutabakatını güncelleyelim mi, genişletelim mi, nelere ihtiyaç var? O zaman oturulur, konuşulur her iki tarafın yararına uygulanabilecek bir hale getirilir, ama şu an da mevcut bir Adana mutabakatı var. Adana mutabakatından da kaynaklanıyor esasen bizim oraya girme hakkımız, yani uluslararası hukuktan bahsederken iki ülke arasındaki anlaşmaya, mutabakata da vurgu yaptık bildirimlerde bulunurken değişik kurumlara ve ülkelere. Sonuçta ileride gündeme gelebilecek bir konu.

MODERATÖR- Bu iki konu daha var onları da konuşalım, mutabakat muhtırasının tüm maddelerine değinmiş olalım böylelikle. Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma. Bu nedir? Yani orada sıkıntılı olan bölgelerde siz Rusya’dan yardım mı isteyeceksiniz ya da oradan gelecek mültecilerin burada diyelim ki sizin şu anda 125 kilometreye 125 genişlik, 30 kilometre derinlikteki Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bir diyelim ki bir, Sayın Cumhurbaşkanımızın zikrettiği, zaman zaman Avrupa Birliği eğer yardımcı olursa buraya bir bahçeli evler yaparız dediği böyle bir şey mi kafanız da, bunu mu anlamalıyız ?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Dün bu konu gündeme geldi. Her şey önce burada ne diyor? Gönüllü ve güvenli dönmesi. Yani Suriyeli göçmenler kendini güvende hissediyorsa, hissedeceğine inanıyorsa dönüyor. 365 bin kişi oradaki şartların hepsi mükemmel olduğu için dönmedi. Teröristlerden arındırdığımız için, burayı güvenli gördükleri için evlerine döndüler, 365 bin kişinin dönmesi kolay bir süreç değil. Biz bir taraftan da şimdi komşu ülkeler olarak Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak olarak bir konferansa eş ev sahipliği yapmak istiyoruz mültecilerin geri dönüşüyle ilgili bir konferansa ve bunun birçok boyutu var. Şimdi kendini güvende hissedebilmesi için özellikle rejim kontrol ettiği bölgelerde rejimden garanti alınması lazım ve bunun denetim altında olması lazım, yani uluslararası örgütler, insan hakları örgütleri bunu gözlemleyebilmesi lazım, çünkü insanların endişesi var. Diğer taraftan bunun ekonomik boyutu var. Diğer taraftan insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması var. Şimdi bu bölgelerde ve ötesinde eğer şey olursa Rusya’da sahada bir aktör, yani Suriye’de uzun zamandır Rusya bir aktör. Dolayısıyla, buralarda da birlikte çalışacağımıza göre göçmenlerin dönmesi konusunda da birlikte çalışacağız bu konuda bir endişemiz yok. Ama bu işin Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu marjında tüm liderlerle sözlü ve projemiz de hazırdı bir dosya halinde paylaştığı konuların yerine getirilmesi, yani mülteciler için gerekli altyapının oluşturulması bakımından da belki bir dönerler konferansının da düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü bu tek başına Türkiye’nin ve Rusya’nın yapacağı bir şey değil. Özellikle Avrupa ülkeleri ne diyor? Suriyeliler bize gelmesin. Suriyeliler size gelmesin diyorsanız o zaman yani Türkiye’deki Suriyelilere verdiğiniz destek konusunda zaten sürekli açıklamalarımızı yapıyoruz, tatmin edici bir düzeyden halen uzak. Ama diğer taraftan harekat başladıktan sonra da geri dönenlere yardım etmeyiz demeye başladılar. İşte demografiyi değiştireceksiniz vesaire biraz önce onları anlattım. Sonuçta o ortamda şu an da ortadan kalktı. Önümüzdeki günlerde yine Sayın Boris Johnson’un da Cumhurbaşkanımıza teklif ettiği gibi NATO içinde üç Avrupa ülkesiyle bir araya gelme ihtimalimiz var bunları konuşuyoruz. Ve sonuçta buraya dönmek isteyen insanlara da herkesin yardım etmesi lazım, insanlar evine dönmek istiyor ardık, burada herkesin üzerine düşecek görevler var, rejim dahil, içeride şu anda tüm unsurlar dahil, Rusya’da önemli bir aktör zaten.

MODERATÖR- Efendim, muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek amacıyla müşterek bir denetim ve doğrulama mekanizması ihdas edilecektir diyor. Bu Dışişlerinden mi oluşur, askerden mi oluşur, ikisi birlikte bir bu nasıl bir yapılanma olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Her şeyden önce sahada zaten askerlerimiz var, askerlerimiz burada önemli rol üstlenecek. Diğer taraftan istihbaratımız da tabii üzerine düşeni yapacak, çünkü istihbaratın da burada katkıları çok önemli. Bunun birde diplomasi ayağı var, Dışişleri Bakanlığı olarak bizde yine aynı şekilde katkı sağlayacağız. Dikkat ederseniz zaten Amerika’yla oluştuğumuz görev gücü, yine Rusya’yla yürüttüğümüz bundan önce İdlib dahil tüm müzakerelerde kim var? Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve istihbaratımız var. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla kendi aramızda uyumlu bir şekilde bu süreci beraber yürütüyoruz, birbirimize destek oluyoruz, herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapmaya çalışıyor. Benzer bir şeyde tabii önemli olan burada sahada askerlerimizin ve yine bu mekanizmanın özellikle kurulacak mekanizmanın burada sahadaki gözetimini kim yapacak ya da kim katkı sağlayacak? Askerlerimiz ve istihbaratımız. Biz de sahada ve masada güçlü Türkiye olarak üzerimize düşeni birlikte arkadaşlarımızla birlikte yapacağız. Önemli olan burada iyi niyetin olması, yani burada herkesin verdiği sözü tutması ve mutabakata bağlı kalması. Ve ondan sonra biz Suriye’nin geleceği için çabalarımızı daha da birlikte yoğunlaştırırız. Rusya’yla bugün geldiğimiz nokta nasıl başladı? Halep’te başladı. Dikkat ederseniz, hatırlarsanız Halep’te 45 bin insanı katledilmekten kurtardık biz Rusya’yla işbirliği yaptık. Sonra İran’ı da işin içine katarak o günden bu yana Astana süreci, Soçi süreçleri, işte anayasadan bahsettik. Rejim ve muhalifler arasında zorla alıkonulan insanların değişimi dahil birçok güven arttırıcı adımların da bu süreçte atılmasını da sağladık. Yani o günden bu yana başlattığımız Rusya’yla işbirliğimiz bana görü dünkü mutabakat muhtırasıyla da adeta taçlanmıştır, bundan sonra işbirliğimizi daha da arttıracağız.

MODERATÖR- Sayın Cumhurbaşkanımız bunu tarihi bir mutabakat olarak nitelendirdi, Sayın Putin’le ortak basın toplantısında. Bizde şöyle bir baktığımız zaman: Bütün yani diğer iki operasyonu da o şekliyle değerlendirirsek Türkiye’nin öncelikleri, kendisi için tehdit oluşturan unsurların buralarda çekilmesi, sınırların güvenliğe alınması, mültecilerin dönmesini temin ve Suriye’nin toprak bütünlüğü, tamamı elde edilmiş gibi görünüyor. Kamışlı dışında 10 kilometrelik bir devriye söz konusu burada. Şehir merkezlerini mi kast ediyorsunuz önce onu sorayım…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU-10 kilometre derinlikte tamamı.

MODERATÖR- Her yerde.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şehir merkezi değil, ihtiyaç duyulan her yerde. Onu kimler karar verecek, nerede ne zaman devriye yapılacağını? Türkiye’yle Ruslar askerlerimiz birlikte karar verecekler. Dolayısıyla, ihtiyaç duyulan her yerde, zaten sınırımızın öbür tarafında ne olduğunu, bugüne kadar neler yapıldığını YPG’li teröristlerin, PKK’lıların orada hangi faaliyetlerde bulunduğunu askerlerimiz de, istihbaratımız da gayet iyi bir şekilde biliyor. Hatta sınırımızın bu tarafındaki yine valilerimiz, kaymakamlarımız, emniyet istihbaratımız yani içeriden de, öbür taraftan da iki taraftan da nelerin olup bittiğini gayet güzel bir şekilde biliyoruz tespitlerimiz var. İhtiyaca göre bu baştan sona kadar 10 kilometre derinlikte her yerde şehir içi, şehir dışı fark etmez devriyeler yapılacaktır.

SORU- Devriyelerin bir zaman sınırı var mı efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok, bir zaman sınırı yok. Burada bu şu anda Suriye’de kalıcı bir çözüme ulaşıncaya kadar, yani seçimlerde dahil, o zaman bunlar hepsi işte Suriye ordusunun tekrar … Irak’ta bu çabalar var biliyorsunuz, farklı farklı gruplar vardı oluşturulması, buralarda yine güvenliği tesis edecek kapasiteye ulaştırılması gibi noktalara kadar bunun devam etmesi gerekiyor. Çünkü teröristler buradan çekildi, ama biz önemli bir kısmını yine Afrin bölgesinde yine El-Bab, Cerablus bölgesinde, biz terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz. Burada yine en son Barış Pınarı Harekatında da etkisiz hale getirdik, ama daha sahada teröristler var, yani bunlarla da mücadelemiz bitecek anlamına gelmez, her yerde teröristlerle mücadelemizi biz sürdüreceğiz. Dolayısıyla, bunun herhangi bir süresi olmaz. Çekilmenin süresi var da, ondan sonraki süreçte Suriye'de siyasi çözüme kadar biz bunları devam ettirmek istiyoruz.

MODERATÖR- Sayın Bakanım, biz güney komşumuzla aramızdaki sınırın sıkıntılı olduğu iddiasıyla yaklaşık 6-7 yıldır süren bu sıkıntı içerisinde son 1,5 yılda özellikle hem Sayın Cumhurbaşkanımızdan hem de sizden defalarca şu biraz evvel anlattığınız şeyleri tam böyle olarak dinledik, muhtemelen muhataplarınızda dinlemiştir. Şimdi geldiğimiz noktada bunu elde ettiğimizi görüyoruz burada bir tuhaflık var. Yani siz zaten yaklaşık 2 yıldır benzer şeyleri tüm zeminlerde dile getiriyorsunuz, muhataplarınızda aynı insanlara anlatıyordunuz. Ne oldu da birden bire bu insanlar ikna oldular, eksik mi anlatıyordunuz Sayın Bakanım?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok eksik anlatma yok gerçekten, anlatmayla ilgili hiçbir sıkıntımız yok haklı davamızı Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her yerde güçlü bir şekilde anlatıyoruz, daha önceki harekatlarımızı da anlattık. Hatta burada tepki çok gelince acaba iyi anlatılamadı diye de yine bazı soru işaretleri de oluştu. Ama şunu söylemek isterim: Gerçekten Cumhurbaşkanımızın yaptığı telefon görüşmeler, ikili görüşmelerin dışında, benim yaptığım telefon görüşmeleri ve ikili görüşmelerin yanında Milli Savunma Bakanımızın keza öyle, yani muhataplarımızla görüşmemizin dışında biz bu harekatı anlatan bildirimi daha önce yapmadığımız Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi diğer uluslararası örgütlere dair herkese çok güzel anlattık. Neden oldu, niye yapmak zorunda kaldık ve hangi BM şartının 51. maddesinden hukuki zemini dahil bir BM Güven Konseyi kararları dahil Adana mutabakatı dahil çok güzel bir şekilde anlattık. Anlamak istemediklerini de gördük oyun bozuldu, Burada anlatma konusunda başından beri hem ta Suriye sorununu başladığı günden bu yana anlatıyorduk. Şu güvenli bölge meselesini hatırlıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız o kadar güzel anlatıyor yani insanların dönmesi için.

MODERATÖR- Merkel’e, Obama’ya…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Obama işte burada havadan korunması zor dedi, o karşı çıktı, bu karşı çıktı, ama en sonunda Trump’ın kendisi teklif etti. Şimdi ne demeye çalışıyorum? Anlatma konusunda sıkıntımız yok, ama biz esasen dengeleri son 1,5 yıldır değiştirdik. Önce DEAŞ’a karşı Fırat Kalkanı Harekatımız, sonra YPG, PKK’ya karşı yine Zeytin Dalı Harekatımız ve en sonda yine Barış Pınarı Harekatımızla artık dengeler tamamen değişti. Bu nedir biliyor musunuz biraz önce söylediğim gibi, sahada ve masada güçlü olmaktır, olmanın neticesidir. Sahada burada kazanımlarımızı kaybetmemek için masada da mücadelemizi aynı şekilde Cumhurbaşkanımızın liderliğinde veriyoruz. Ve bu harekatımıza tepki gösterseler de şimdi bu harekatımız neticesinde biz herkes sonunda meşruiyetini de kabul etmek durumunda kalıyor. Ve ondan sonra şimdi bizimle herkes tekrar çalışmak arzusunda, Avrupalılar da dahil en çok tepki gösteren. Amerika’daki şu süreçte bize en muhalif olan siyasetçiler de dahil, şimdi isimler vermeyeyim. Tekrar geri dönmeye başladılar, bizimle çalışmaya başladılar. Yani sahada varsanız, masada da varsınız. Masada güçlüyseniz sahadaki kazanımlarınızı da kaybetmezsiniz, yani bunlardan dolayı şu anda dengeler değişti. Haklı mıyız? Sonun kadar haklıyız. Vicdanen rahat mıyız? Evet rahatız, çünkü sadece teröristleri biz hedef alıyoruz. Bize yönelik birçok çirkin karalama propagandasını biliyorsunuz hemen ortaya sürdüler, ama biz gerçekten bu konularda çok hassasız. Siviller konusunda hassasız, işte en son bu kimyasal silah kullandı tiyatrosunu da oynadılar, sonra perde arkasında nasıl oynadıkları da çıktı. Gerçekten bunların da içine düştüğü acziyetin bir göstergesidir. Sadece bu PKK’lıları, YPG’lileri söylemiyorum, Batı’nın da bu çifte standart ve ikiyüzlülükten dolayı içine düştüğü aczi de bu süreçte de gördük. Sonuçta dengeleri değiştirdik haklıyız, o nedenle de bizim haklılığımızı artık herkes kabul etmeye başladı.

MODERATÖR- Metin Bey, Metin Mutanoğlu.

SORU- Dün akşam Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo’yla bir görüşme yaptınız, bu Barış Pınarı Harekatı bölgesindeki YPG unsurlarının çekildiğine dair size garanti verdi. Şimdi aynı minvalde bu 10 kilometrelik hattı Ruslarla konuştunuz. Rusların YPG, PKK’ya böyle bir şey yaptırma gücü var mı bir bunu sormak istiyorum. Çünkü bugün az önce Kremlin’den de bir açıklama geldi Peskov’un bir açıklaması var. Eğer Kürtler, daha doğrusu PKK bunu kabul etmezse çekilmeyi kabul etmezse Türkler üzerinden geçecek diye bir açıklama yaptı. Böyle bir güçleri var mı efendim, yani özellikle dördüncü madde de...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kürtler diye, bir tabir kullandılarsa biz buna karşıyız dün Cumhurbaşkanımız da birkaç defa düzeltme ihtiyacı duydu. Lütfen Kürtler demeyelim YPG unsurları. Zaten muhtırada da görüyorsunuz YPG unsurları diyor. Dolayısıyla, şimdi burada Kürtlerle teröristleri iyi ayırt etmemiz lazım o gün Meclis’te de bunu söyledik. PKK eşittir Kürtler demek, Kürt kardeşlerimize hakarettir, küfürdür. Bunu tüm oradaki MHP dahil, İyi Parti herkes, CHP’de, AK Parti’de dahil herkes, bu konuda gerçekten gördüm ki herkes hemfikir, Kürt kardeşlerimizi ayırt etmek lazım.

Diğer taraftan, dün ABD Dışişleri Bakanı.

SORU- Bir düzeltme yapayım, YPG, PKK olarak tanımlamışlar.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tamam. O zaman zaten Peskov Türkiye’yi bilen, en iyi bilen insanlardan birisi. Hatta dün espri de yaptık, bir ara Lavrov’a dedim ki, Cumhurbaşkanlarının, Başkanların huzurunda, Sergey dedim sen Türkçesini oku, ben Rusçasını okuyayım dedim.

MODERATÖR- Meydan okur gibi.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet. Dediler Sergey’in Türkçesi daha o kadar iyi değil. Diğer taraftan Putin dedi ki, Peskov olsa dedi hem Türkçesini hem Rusçasını, hem de İngilizcesini yapar diye Peskov’da kulağını orada değildi, ama çınlattık. Sonuç Peskov gerçekten Türkiye’yi ve PKK-YPG terör örgütünü de çok iyi bilen birisi, Türkçesi de iyi. Böyle dedilerse güzel.

Şimdi önce dünkü telefon görüşmesinden bahsediyordum, ona tekrar geri döneyim. Pompeo dün beni aradı Başkanın talimatıyla ve Başkan Yardımcısının talimatıyla aradı. Ve ABD askeri birimlerinin bizim askeri makamlarımıza yazılı olarak buradan YPG’li unsurların çıkarttık bildirisini yani bilgisini teyit etti, kendisi de sözlü olarak telefonda teyit etti. Bundan sonraki süreçte de biz tabii ki birlikte bu ABD’yle yaptığımız bu mutabakat çerçevesinde ne olup ne olmadığını görüşmeye veya da bilgilendirmeye devam edeceğiz.

Ben de şunu söyledim: Biz tabii ki sizden gelen bu yazılı teminatı kabul ederiz. Ama şu da bilinsin ki: Sahada karşımıza herhangi bir unsur YPG-PKK unsuru teröristi çıkarsa da tereddüt etmeden temizleriz. Zaten geride bıraktığı silah, mühimmat gibi konularda zaten gerekli işlemler yapılıyor.

Diğer taraftan, Rusya’nın bu yaptığı açıklamayı önemsiyoruz, çünkü dün Putin’de Cumhurbaşkanı’mıza aynısını söyledi, biz onlara çok güçlü bir ültimatom vereceğiz ve o zaman çekilmezlerse de zaten siz gereğini de yaparsanız. Biz onlara da bunu aynı şekilde söyleyeceğiz, eğer çekilmezseniz sizi biz de hiç çekiliriz.

MODERATÖR- Korumayacağız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hiç kimse sizi korumaz, o zaman Türk ordusuyla karşı karşıya kalırsınız şeyinin dünkü teminatın ya da taahhüdün yazılı bir açıklamasını da bugün sizlerin aracılığıyla öğrenmiş olduk. Yani dün Putin’in Cumhurbaşkanımıza söylediği doğrultuda bir açıklama olmuş. O yüzden de...

MODERATÖR- Biraz da hızlı hatta.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani Rusya hemen sözünü yerine getirmeye başlamış bu önemli. İki ortak arasında sözlerin tutulması gerçekten yani güven çok önemli.

MODERATÖR- Teşekkür ediyoruz. Ömer Faruk Tokat.

SORU- Sayın Bakanım, benim sorum Amerika Birleşik Devletleri’nin bundan sonraki tutumuna ilişkin olacak. Son haftalardaki bu gelişmeleri dikkate aldığımızda ABD’nin Suriye meselesine dair ne tür bir, bu konuda ne tür bir rolü olacak bundan sonra? Bir de müsaadenizle ikinci sorum da rejimin YPG-PKK’yla anlaşması iç içe varlık göstermesi durumunda Türkiye’nin tutumu ne olur?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi ikincisinden başlayalım, yani YPG-PKK kimle iş tutarsa tutsun biz gereğini yaparız. Yani bu teröristleri her yerden temizlemek bizim boynumuzun borcudur, milletimize de sözümüzdür. Bu FETÖ olur, FETÖ’yle de mücadelemizi devam ettiriyoruz, geçen yıl biliyorsunuz Meksika imamı da yine ülkemize getirildi.

Biz yine aynı şekilde DEAŞ’le mücadelemizi sürdüreceğiz, PKK-YPG’yle de mücadelemizi sürdürürüz. Rejimle YPG-PKK işbirliği yapabilir mi? Yapabilir. Geçmişte de yani şu 9 yılda da çok denemeleri oldu. Esasen Riyad Hicab’ı dinlerseniz o zaman Başbakandı Esad’ın yanında, Salih Müslim’in Kandil’den özellikle Esad çağırıyor ve yetkilendiriyor, destek de veriyor, Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını başlatsın diye. Riyad Hicab bunu belgeleriyle John Kerry’e de ve o zaman YPG’liler de hani sözde Kürt diyorlardı onlara, YPG’liler de siyasi sürece katılsın diyordu hem Ruslar diyordu o zaman ilk başta, hem de Amerikalılar diyordu. Riyad Hicab’ın kendisi bizden daha iyi anlatıyordu bunların nasıl bir terör örgütü olduğunu. Sonuçta, geçmişten de bunları hatırlayacak olursak ki, Öcalan da terörist başı olarak orada uzun süre kaldı biliyorsunuz, orada palazlandılar. İş birliği yapabilir mi? Yaparlar. Ama o zaman biz de gereğini yaparız, burada bunu açıkça söylemek lazım. Diğer taraftan...

SORU- Efendim, Adana Mutabakatının uygulanmasında Rusya’nın yardım etmesi de söz konusu bu mutabakata göre dünkü anlaşmaya göre. Bu anlamda rejimi engeller mi Putin?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Ruslarla bunu da konuştuk zaten esasen. Yani Cumhurbaşkanımız dün yolda gelirken de arkadaşların sorularına cevap verirken de bunu hatırlattı. Dolayısıyla, Ruslar da böyle bir şeye müsaade etmeyeceklerini, hatta Putin aynen şöyle söyledi: Böyle bir şeye müsaade etmeyiz, rejim de kabul etmez, geçmişte olabilir böyle şeyler. Şu anda rejim de YPG’yi, PKK’yı aynı sizin gibi görüyor bölücü bir terör örgütü. Tabii Rusya bu konuda kararlı da rejim konusunda biz esasen tamamen güvenemiyoruz. Sonuçta önemli olan burada bu terör örgütlerinin meşruiyet kazanmaması. Burada diğer Kürtler tabii ki her yerde yönetimin de içinde olacaklar, sürecin de içinde olacaklar. Cumhurbaşkanımız bu süreç başlamadan önce Esad’dan özellikle rica ediyordu, ya diyordu bu insanlar da sizin vatandaşlarınız, bizle de akrabaları var bunları kimliğini ver, pasaportunu ver, haklarını tanı, biz neler yapıyoruz korkma bunlardan, hakikaten de etkisi de olmuştu, başlamışlardı.

Sonuçta ABD’nin rolü ne olacak? Şimdi ABD gördüğümüz kadarıyla bizim bu bölgelerden, yani 30 kilometreden tamamından çekiliyor, Trump’ın açıklamalarından da bunu görüyoruz. Ama güney bölgesine ya da şeye Irak’a...

MODERATÖR- Irak’ın batısına.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Irak’ın batısına, Suriye sınırlarına yakın yerlere geçecekleri görülüyor. Buralarda zaten Irak sınırları içinde yapılanmaları var. Bugüne kadar YPG’ye verdikleri silahların birçoğunu da Irak üzerinden getirdiler biliyorsunuz dolayısıyla, buralarda olacağı var. Bunların esas endişesi esasen, yani burada bir PKK, YPG terör örgütünü kurmalarındaki amaç da şudur: İran buralara gelmesin. Bunu da kim istiyor? İsrail istiyor. Yani bu süreçte en çok hayal kırıklığına uğrayan da İsrail bunu da söyleyelim. Dolayısıyla, aşağıdan İran’dan başlayıp Akdeniz’e kadar onların şeyiyle söylüyorum, bir İran koridorunun oluşmaması için aşağılarda neler yapacaklar onu göreceğiz.

Diğer taraftan, ABD’nin bundan sonra yapacağı iş şudur: Yani Suriye’de ki siyasi çözüme aynı bizim gibi katkı sağlasın. Suriye’nin sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğü konusundaki bizim ortak açıklamamız da onlar da bunu kabul etmiştir ya da anlaşmamızda. Dolayısıyla ABD’de yine önümüzdeki süreçte neler yapacağını göreceğiz, ama Trump tamamen çekileceklerini söylüyor. Ama Trump’ın bu kararını değiştirmek için de yoğun bir kampanya yürütüldüğünü, Lindsey Graham gibi senatörlerinde içinde olduğu bir grubun yoğun bir kampanya yürüttüğünü, bu kongreye bunu senatoya ve temsilciler meclisine de taşıdıklarını da görüyoruz. Önümüzdeki süreçte göreceğiz, çünkü geçmişten bu yana son 1 yıldan beri bile ABD’nin aldığı birçok karar oldu. Biz bu harekatı başlatma kararı verdiğimiz zaman Cumhurbaşkanımız talimatı verdiği zaman Trump dedi ki, başlatmayın biz çekiliyoruz. Daha sonra tekrar geri geldiler güvenli bölgeyi beraber oluşturalım. Sonuçta bugüne kadar geldiğimiz noktayı sizler iyi takip ettiniz, yani farklı kararlar, farklı uygulamaları görüyoruz. Ama şu bir gerçek ki: Artık YPG-PKK’yla da istedikleri gibi bir yakın işbirliğini sürdüremeyeceklerdir.

MODERATÖR- Sayın Öztürk.

SORU- Sayın Bakan, Suriye Milli Ordusunun Barış Pınarı Operasyonuna katkısı konusunda neler söylemek istersiniz şu ana kadar ki…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Suriye Milli Ordusu, eski adıyla Özgür Suriye Ordusu gerçekten önceki harekatlarda da burada çok büyük katkı sağlamışlardır. Ve birçok insan görüyorsunuz Suriye Milli Ordusunun mensubu insanlar esasen o bölgeden gelen insanlar ve sahaya gittikleri zaman aileleriyle o buluşma, hasret giderme sahneleri gerçekten insanları duygulandırıyor.

MODERATÖR- Evlerini görüyorlar.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evlerini görüyorlar yıllardır görememişler. Bu insanlar esasen kendi topraklarına dönme mücadelesi veriyorlar teröristlerin işgal ettiği bu yerlerden temizlenmesi için bizimle beraber mücadele veriyorlar. Hem Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, şimdi de Barış Pınarı Harekatıyla ve çok sayıda da o gün de bugün de şimdi yanlış hatırlamıyorsam 70 civarında şehit var Suriye Milli Ordusunda dolayısıyla, gerçekten çok mücadele veriyor. O gün Meclis’te de söyledim, efendim bunlar işte DEAŞ’ın kalıntıları, yok cihatçı, yok, şu, yok bu. Dedim ki, ya bu insanlar DEAŞ’a karşı mücadele etti mi? Evet etti, orada da şehit verdiler mi Fırat Kalkanında? Verdiler çok sayıda. Şimdi DEAŞ’e karşı mücadele ederken iyi, YPG-PKK’ya karşı mücadele ederken birden DEAŞ artığı oluyor, birden radikalci oluyor, birden işte cihatçı oluyor. Yani maalesef yani dışarıdakilerle mücadele ediyoruz da bizim şu içeridekilerin bu yani ne diyeyim artık alıştık. Bunları bunlara izah etmekten biz yorulmadık, ama onlar da gerçekten bu işleri çarpıtmaktan yorulmadı. Sonuçta, bunların yani Özgür Suriye Ordusu eski adıyla Suriye Milli Ordusunun bu süreçte de çok önemli katkıları olmuştur.

MODERATÖR- 74 de şehitleri var söylediğiniz gibi...

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, 70 civarı demiştim, siz rakamı net söylediniz.

MODERATÖR- Sayın Öztürk.

SORU- Efendim, ele geçirilen DEAŞ’lılar için bundan sonra nasıl bir süreç öngörüyorsunuz? Yakın zamanda gelecek olan DEAŞ’lı veya aileleri var mı? Türkiye bunların ne kadarıyla ilgili sorumluluk üstlenmiş durumda? Sahada ne tür çalışmalar var? Yabancı terörist savaşçıları Türkiye’den almak isteyen ve istemeyen ülkelerin durumu nedir? İlave olarak DEAŞ’ın yeniden canlanma iddialarının geçerliliği var mıdır? Yoksa bu bazı mihrakların ellerinde tuttukları bir kart mıdır?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bence bir kart, yani elbette bir boşluk olursa bundan en çok kim faydalanır? Terör örgütleri faydalanır. DEAŞ’ın bir kere canlanması en çok kime yönelik tehdittir? Türkiye’ye yöneliktir, yani bizim sınırımızın hemen öbür tarafı hem Irak hem Suriye. Bu örgütün içinde çok sayıda yabancı terörist savaşçılar da var. Yabancı terörist savaşçıların ya da DEAŞ teröristlerinin, bu ülkelere kendi ülkelerine geri dönme ihtimali var mı yok mu, ne zaman olur bilinmez. Ama doğrudan bize yönelik tehdidi hemen daha ilk günden görebilirsiniz. Dolayısıyla, DEAŞ’ı canlanmasını en çok biz istemeyiz ve o yüzden de DEAŞ’la biz Fırat Kalkanı Harekatımızla mücadele yaptık. Hiçbir ülke yani burada Irak ordusunu kastetmiyorum, hiçbir ülke DEAŞ’lı teröristlerle göğüs göğse çarpışmamıştır. Ve 4 bin civarında DEAŞ’lı teröristi biz etkisiz hale getirdik, sonuçta biz istemeyiz. Yani burada bir taraftan canlanmasını da istemeyiz, diğer taraftan şu andaki DEAŞ unsurlarıyla da ne gerekiyorsa bunlarla ilgili onu yaparız, o adımı da atarız.

Şimdi önce teröristler bahsedelim. Fırat Kalkanı Harekatımız bölgesinde de orada oluşturulan hapishanelerde DEAŞ’lılar var, zaten yargılama süreci, her şey dahil burada devam ediyor.

İkincisi, Fırat’ın doğusunda şu anda bizim bulunduğumuz bölgelerde ele geçirdiğimiz DEAŞ’lılarla ilgili bir, eğer Türk vatandaşıysa ki az sayıda Türk vatandaşı da var geçmişten oraya, Türkiye’de de birkaç terör saldırısı olmuştu hatırlayacaksınız. Türk vatandaşını da zaten hemen getirip hapishanelere koyuyoruz, yargılama süreci başlıyor.

İki, oradaysa yani yabancı terörist savaşçı ve Suriye kökenli, Irak kökenliyse, orada zaten hapishaneler var onlar orada tutuluyor, biraz önce de bahsettim. Ve burada ABD’nin de sürekli Trump’ın gündeme getirdiği bu insanları yabancı terörist savaşçıları ülkelerine geri göndermek gerekiyor. Bu ülkelerin de alıp kendi ülkelerinde yargılaması lazım, sorgulaması ve...

MODERATÖR- Kaynak ülke Avrupa’ysa diyorsanız.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kaynak Avrupa olabilir, başka olabilir, sadece Avrupa’dan değil, her yerden var. Bizim yakaladığımız yabancı terörist savaşçıların etnik kökenine baktığımız ya da vatandaşlığına baktığımız zaman 125’ten fazla ülkeden yabancı terörist savaşçı gelmiş Suriye’ye.

MODERATÖR- Orada prosedür nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii Japon Koreli bile vardı geçmişte. Sonuçta nedir? Biz birçok ülke içinde ya da girerken yakaladığımız yabancı terörist savaşçıları o kaynaklar ülkelere geri gönderdik. Hatırlayacaksanız, başlangıçta bunlarla ilgili hiçbir işlem yapmıyorlardı. Ne zamana kadar yapmıyorlardı? Paris ve Brüksel saldırılarına kadar.

MODERATÖR- Evet, Paris saldırısı dönüm noktası oldu.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ve o ikisinde de iki saldırıda da bizim onlara iade ettiğimiz yabancı terörist savaşçılar da vardı, yani teröristler vardı. Dolayısıyla, şimdi bu ülkelerin alıp esasen herkes kendi vatandaşını alsa ülkesinde bunları yargılasa, sorgulasa, kontrol altında tutsa meselenin büyük bir bölümü çözülür ve kimse endişe içinde olmaz, çünkü orada hapishanede olduğunu bilirler. Ama maalesef bugün bazı ülkeler bunları geri almak için vatandaşlıktan çıkarıyorlar, bu bir çözüm değil ki, yani Trump’ın da isyan ettiği nokta bu kimse almak istemiyor. Diyelim ki almadılar, o zaman biz burada tutarız ve şu anda zaten bir çalışma grubumuz var Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığımız ve istihbaratımızın içinde olduğu çalışma grubu her ihtimale karşı neler yapılacak, yani geri gönderme konusunda neler yapmamız lazım? Veya gitmezlerse yargılama konusunda neler yapmamız lazım? Bunları zaten biz şu anda çalışıyoruz, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bu çalışmayı başlattık. Diğer taraftan, bir de kadınlar, çocuklar var, yani bu teröristlerin yani salınması mümkün değil öyle veya böyle. Çünkü saldığın zaman yine ilk kime saldırır? Bize saldırır. Gerekli tedbirleri almak bizim kendi güvenliğimiz bakımından her şeyden önce önemlidir.

Şimdi kadın ve çocukları ne yapacaksınız? Bazı kadınlar savaşmak için geldi onlar da terörist, ama bazıları da bunların 14-15 yaşında çocuklar bunların ideolojisine kanarak gelip bunlarla evlendiler, şimdi ortada kaldılar, çocuklar var. Şimdi bunları topluma kazandıracak mıyız? Geçmişte bu hatayı yaptın nasıl olsa deyip atacak mıyız bunları, ne yapacağız? Bunları rehabilite edebilecek miyiz? Özellikle çocukları topluma kazandırabilecek miyiz şimdi? Bunu da yapmamız lazım. Bu ülkelere kaynak ülkelere diyoruz ki, bak bunlar sizin kadınlarınız ve onların çocukları. DEAŞ’lılar ölmüş ya da kaçmış gitmiş, orada da kalmış, bu bir insani konu. Birçok ülke, ülkeye, biz çok yardımcı olduk, yani bizim orta Asya kardeş ülkelerimiz dâhil, hatta hava sahasının kullanılması ve oradan tabii YPG’nin kontrol ettiği yerlerde YPG bunları tutuyor, bir silah olarak kullanıyordu ve özellikle de ülkeler bizi muhatap alsın diye bunu kullanmaya çalışıyordu, meşruiyet kazanmak için de kullanıyordu. Ama gerek Irak’ta, gerekse Suriye de birçok kadın ve çocuğun kendi ülkelerine gitmesi konusunda biz Türkiye olarak çok yardımcı olduk. Özellikle de Irak’tan çok sayıda çocuğu ve kadını bizim vatandaşımız olan çocuğu ve kadını getirdik. Tabii kadınların bazıları yargı sürecinden geçiyor, sorgulanıyor ve o mahkeme kararlarını da takip ediyoruz. Neticede bu kadınların ve çocukların tekrar kazanılması gerekiyor. Bunun birçok boyutu var, sadece terörle mücadele değil, insani boyutu. Ve Türkiye olarak da tüm boyutları konusunda en hassas ülke biziz gerçekten. İnsani konularda gerçekten devletimizle, milletimizle bir vatandaş olarak her şeyden önce gurur duyuyorum, insani konularda kimse bize ders veremez ve örnek şu anda gösteriliyoruz.

SORU- Efendim, bu konuda Trump’ın bir açıklaması vardı, bazı Avrupa ülkelerinin yumuşamaya başladığına dair DEAŞ’la ilgili bununla neyi kastediyor acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Valla bizim harekatımız herkesi yumuşatmaya başladı, başarıdan sonra önce başlangıçta değil de. Ve Amerika’nın gerçekten bu ülkelere de çok ciddi baskıları var, hatta tweetlerini de hatırlayacaksınız sert şeyleri de var söylemleri de var. Ben üslup konusuna bir şey demem, ama haklılık payı var. Kardeşim, bu sadece bu Suriye’nin sorumluluğu değil ki, Suriye’nin böyle bir kapasitesi yok. Sadece transit ülke diye, komşu ülke diye Türkiye’nin ya da diğer komşu ülkelerin de sorumluluğu değil. Hani terörle mücadelenin tüm boyutlarıyla beraber uluslararası işbirliği çok önemliydi? O zaman sen de üzerine düşeni yap. Efendim bana göçmen gelmesin, efendim benim vatandaşım da olsa bunları geri almayayım, suya sabuna dokunmayayım, güven içinde yaşayım; böyle bir dünya yok artık.

MODERATÖR- Bana da gelmesin, oraya da gönderme, sende dursun.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Oraya da gönderme, bana da gelmesin, teröristler hiç gelmesin, benim vatandaşlığımdan da çıksın, yani ben hiç suya sabuna dokunmayayım, güven içinde yaşayayım; böyle bir dünya yok. Hiç kimse güvende değilse sen de güvende değilsin.

MODERATÖR- Sayın Bakanım, dün siz Pompeo ile görüştünüz, yolculuktaydınız, Soçi dönüşü Türkiye’ye dönerken geç saatlerde. Siz havadayken muhtemelen saat de doldu, yani Amerikalılarla yaptığımız mutabakatın YPG’nin çekilmesine ilişkin süreç 22:00 itibariyle dolmuş oldu. Ve orada Sayın Cumhurbaşkanımızdan da; Savunma Bakanımdan aldığım bilgiye göre Amerikalılar mutabakata tam manasıyla uymuş, her şeyi tam olarak yerine getirmiş değiller. Eğer böyleyse biz işimize daha büyük bir kararlılıkla devam ederiz, harekat devam eder uyarısı gelmişti. Sonra sizin açıklamanız; Pompeo’dan ben teminat aldım, yazılı olarak da askerlere bildiriyorlar açıklamanızdan sonra Milli Savunma Bakanımız bir açıklama yaptı gece geç saatte 01:00 gibi. Ve maddeler halinde amaçlara ulaşıldığından mütevellit harekatın ilerlemeyeceğini, bir manada mutabakatın bir sonucu olarak onların çekilmesiyle dururlar, Amerika ile mutabakatımızda böyle bir ifade var, Tel Abyad ve Rasulayn ki dört şehir ve ilçe merkezi diyelim Ayn El Arap ve Kamışlı şehri de buna dahildi, Tel Abyad ve Rasulayn’ı almış olduk, bazı maliyetleri oldu bize, ama diğer kısımda en az zayiatla, en az maliyetle harekatın tüm sonuçlarıyla gerçekleştiğini gördük.

Bundan sonraki süreçte Barış Pınarı Harekatı bittiğine göre Savunma Bakanının açıklamasıyla burada bulunmamızın hukuki zemini ne olacak ve ne kadar daha burada duracağımıza ilişkin bir öngörünüz var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi öncelikle şuna bir açıklama getireyim: Tabii Amerikalılar 120 saat içinde çekme taahhüdünde bulundu. Dün bazı tereddütler vardı, Hulusi Paşam da sahadaki askerlerimizden aldığı bilgileri de aktardı. Fakat burada net olmayan şeyler vardı. Dün hemen Soçi’den döner dönmez askerlerimiz ve istihbaratımız biraraya geldi, tüm bu bilgileri değerlendirdi, diğer taraftan ABD’den de tamamen çektik mektubu geldi ve ABD’nin bu tamamen çektik şeyiyle sonra bilgilerin tekrar değerlendirilmesiyle bu karar alındı. Ama şunu açıklamak isteriz: Bu kararı aldık, bundan sonra burada teröristlerle mücadele etmeyeceğiz anlamına gelmez. Eğer varsa ki çekilmeyen, diyelim ki tünellere saklandı, inlerine indi, eğer varsa zaten ABD ile müzakere ederken ABD’liler şunu da söylemişti: Bu 120 saat içinde YPG tarafından bir ihlal olursa, taciz olursa karşılık vermek sizin hakkınızdır dediler.

MODERATÖR- Ki verdik de taciz oldu…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Verdik de tabii, yani fazlasıyla karşılık verdik. Ve dün de bunu bir kere daha kayıtlara geçirdik, evet sizin verdiğiniz bu teminatı aldık, bir yazılı teminattır, bunu cebimize koyduk. Dolayısıyla buna istinaden de bilgilerin tekrar değerlendirilmesi neticesinde biz de şu anda bu harekatı bu şekilde durdurduk. Ama bu, buradan çekileceğimiz anlamına gelmez, burada varız. Bu neyle teyit edildi? ABD ile vardığımız mutabakatla da teyit edildi, dün Soçi Muhtırasında da son derece net bir şekilde var ve üçüncü maddede Tel Abyad ve Rasulayn’ı içine alan 32 kilometre derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir, bunun bir süresi yoktur. ABD ile vardığımız mutabakat da budur.

Bir; buralarda varsa bir terör kalıntısı bunu temizleriz.

İki; buralarda güvenli bölge oluşması lazım. Ondan sonra Afrin ve yine Cerablus, El Bab bölgesinde olduğu gibi mültecilerin dönmesi için gerekli zeminin oluşturulması lazım. Tabii şu anda bu teröristlerin burada sığınakları var, mühimmatları var, birçok tuzakları var, bunların tamamen temizlenmesi lazım. Varsa silahlar bunlara tamamen el konulması lazım, temizlik yapılması lazım. Epeyice zaten silah ve mühimmatı bizimkiler havadan özellikle uçaklarımızla ve SİHA’larımızla yok ettiler. Dolayısıyla daha yapılacak çok iş var. Yani bu harekatın bugün durdu, her şey bitti anlamına gelmez, sahada var olmaya devam edeceğiz, bunu iki ülke de teyit etmiştir ve bundan sonra güvenli bölge oluşması için atılacak adımları da bu sefer diğer birimlerimizle birlikte yapacağız. Şimdi askerlerimiz burada var Suriye Milli Ordusuyla beraber. Tabii ki AFAD’ımız olacak, Kızılay’ımız olacak, sonra eğitimle ilgili çalışmalar olacak. Aynı şekilde buralarda yine istikrarı oluşturmak için yerel yönetimlerin kurulması lazım. Yerel halk buralarda çok memnunlar, görüyorsunuz nasıl karşıladılar bizim askerlerimizi, gerçekten insan yine çok duygulanıyor bunları görünce. Yani özgürlük gibisi yok, bu insanlar yıllardır bu terör örgütünün baskısı altında yaşıyorlardı, şimdi mutlular. Ama bunların beklentilerini de karşılamak için gerekirse emniyetimiz gidecek, bölgedeki valilerimiz, kaymakamlarımız devreye girecek. Yani buralarda Afrin ve El Bab, Cerablus bölgesinde ne yaptıysak artık buralarda yapacağız. Ama teröristler konusunda da hassasiyetimiz aynen devam ediyor, herhangi bir terör unsuru varsa hiç tereddüt etmeden gereği yapılacaktır.

MODERATÖR- Efendim, biz de bildiğiniz gibi her üç operasyonu da, artık Barış Pınarı Harekatının da bittiğini kabul edersek, hem Fırat Kalkanı’nda, hem Zeytin Dalı’nda, hem de Barış Pınarı’nda alandaydık bizim muhabir arkadaşlarımız ki oradan, yerel halktan da kullandığımız muhabir arkadaşlarımız vardı, biz de bu söylediğinizi teyit edebiliriz. Yani hakikaten vatandaş Türk askerine gerçekten bir kurtuluş müjdecisi olarak karşılıyor, Türk askeri onlara gerçekten sıcak davranıyor, sağlık taramaları yapılıyor, fırınlar açılıyor hemen, orada yaşam başlatılıyor bir nevi. İşte mesela geçtiğimiz hafta ilk defa 4,5 yıl sonra bir Cuma namazı kılındı Tel Abyad’da ve biz de bunu görüntülemiştik. Aslında bu bahsettiğiniz şeyler orada hayatın yeniden başlatılması için terörizmle mücadele kapsamında bütün ülkelerin destek vermesi gereken işler. Ama bu bahsettiğimiz 3-3, 6 milyar Eurolar Avrupa Birliği’yle alakalı o ödemeler kısmında. Şimdi sizden anladığım, burada demografik yapıyı değiştiriyorsunuz mazereti kullanarak yine bir sürüncemede bırakılma riski var, ama siz de bunu bir donörler toplantısıyla ve komşu ülkeler toplantısıyla aşmayı planlıyorsunuz herhalde değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii ki burada donörler toplantısının yapılması önemli, bu sadece Türkiye’nin sorumluluğunda olan bir şey değil. Bu insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması lazım. Geçmişte de aynı şekilde biz dörtlü zirvede de, mesela Rusya-Türkiye-Fransa-Almanya zirvesinin baktığınız zaman sonuç bildirgesine bu var, İstanbul Zirvesinin sonuç bildirgesinde de var. Yani buraya dönen insanların temel ihtiyaçları karşılanacak. Temel ihtiyaçları da ne var? Okul, barınma, sağlık, gıda tabii ki olacak, çark zaten kendiliğinden içeride dönmeye başlar. Su, elektrik, sağlığı biraz önce söyledim, bunların hepsi hayati derecede önemli, bunların sağlanması lazım. Şimdi Batılıların şöyle bir argümanı var, Avrupa Birliği kullanıyor: Efendim, Suriye’de siyasi bir çözüm olmadan yeniden inşası olmaz, tekrar işte savaş olursa veya yıkılırsa diye. Tamam, bu şöyle baktığın zaman doğru bir argüman, fakat diğer taraftan insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor. Yani bir şehri baştan sona tüm yakılan-yıkılan binaları tekrar inşa etmek veya bir şehir inşa etmek değil, dönen insanların temel ihtiyaçları nedir, uluslararası kuruluşlarla beraber belirtilir ve bunları karşılamak, maliyeti nedir ve bundan sonra bir donörler konferansı ve Cumhurbaşkanımız sürekli bunu söylüyor ve bu konferansta herkes ne yapacak, üzerine düşeni yapacak, taahhütlerini yerine getirecek. Bugüne kadar sözlü olarak Suudi Arabistan’dan, Avrupa ülkelerinden epeyice taahhütler oldu, ama sonuçta bugüne kadar herhangi bir somut adım da atılmadı. Belki bu donörler konferansıyla beraber bunun ilk adımını atmış oluruz, yani somut adım.

MODERATÖR- Sayın Bakanım, müsaadenizle Brüksel’e bağlanmak istiyoruz, Şerife Başaran karşımda. Şerife Hanım, buyursunlar.

SORU- Sayın Bakanım, Brüksel’den saygılar. Barış Pınarı Harekatı’nın başından bu yana Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin biraz önce bahsetmiş olduğunuz gibi İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un yanı sıra Fransız ve Alman liderler de Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmek istediklerini açıkladılar. Avrupalı liderlerin yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bir şey söylerim de, gerçekten söyleme hakkımız da var. Fakat samimiyetsiz ve gerçeklerden çok uzaktı. Biraz önce söylediğim gibi özellikle Fransa’nın burada bir PKK devleti, YPG devleti kurmak için çok çaba sarf ettiğini biliyoruz ve harekatımızla birlikte büyük bir hüsrana uğradıklarını, hayal kırıklığı yaşadıklarını da biliyoruz. Açık açık söylemek lazım bunları bildiğimiz şeyler olduğu için. Dün Rusya’da da bunlar teyit edildi, gerçekten amaçları buydu. Sonuçta büyük bir hayal kırıklığı oldu ve gerçeklerden çok uzak bir şekilde kara propaganda yaptılar. Ve özellikle Macron bu teröristlerin önde gelenlerini de yine hemen daha önce olduğu gibi Élysée Sarayında ağırladı. Macron Élysée Sarayında gazetecilerin bürosunu kapattı, ama teröristleri ağırlıyor. Bunlar bize demokrasi, insan hakları, özellikle medya özgürlüğü dersi veriyorlar. Geçen Strazburg’daydım Avrupa Konseyinin 70. kuruluş yıldönümü vesilesiyle. Fransa’da Dönem Başkanlığını, 6 ayda bir değişiyor alfabetik sırayla, Macron Genel Kurula, benim de başkanlığını yaptığım Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin Genel Kuruluna hitabı oldu. O hitapta gazetecilerin bugüne kadar, yani geçmişten bugüne kadar istisnasız tüm konuşmacıların konuştuğu sırada bulunduğu tarafı kapattılar, gazetecileri bile içeri almadılar, medyayı içeri almadılar. Daha sonra yine kutlama etkinliğinin olduğu tiyatro salonuna da gazetecileri içeri sokmadılar. Bunlar gerçekten yine Sarı Yeleklilerle ilgili şeylerini söylüyoruz.

Bu harekata dönecek olursak, kraldan çok ikiyüzlülüğün yanında kraldan çok kralcılık yaptılar, yani Amerika’ya da yaranmak için burada böyle bir adım attılar. Şimdi ne oldu? Biz Amerika’yla bir mutabakata vardık, işleri yoluna koyduk, bunlar ortada kaldı. Hani olur ya, iki arkadaş birbiriyle küser, diğerlerine de der ki sen de taraf tut benim tarafımı. Hiç alakası olmayan bir kişi de burada taraf tutar, sonra o iki arkadaş barışır o kenarda kalır; böyle bir şey oldu. Şimdi o kenarda kalmanın hissiyatıyla da bizimle görüşmek için adeta yarışıyorlar. Burada özellikle Boris Johnson’ı ben ayrı tutmak isterim gerçekten. Elbette yine Meclis’ten ya da medyadan negatif şeyler oldu, ama İngiltere yönetimi gayet dengeli bir tutum sergiledi, bunu BM’de ve diğer yerlerdeki çabalarında da gördük. Dolayısıyla Boris Johnson’ın bu teklifi üzerine de Cumhurbaşkanımız böyle bir görüşmenin olabileceğini, dörtlü bir görüşmenin olabileceğini, 1+3 görüşmenin olabileceğini söyledi.

SORU- Efendim, özellikle bu operasyonun yürüdüğü dönemlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelen bir açıklama kamuoyunda bayağı tepki çekti, siz de bazı açıklamalarda bulundunuz. Bugün geldiğimiz noktadan geri dönüp bakarsak ne söylemek istersiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Kıbrıs Türk halkı gerçekten harekatımıza çok büyük destek verdi. Yani Kıbrıs Türk halkıyla bazı siyasetçileri ya da sendikacıları ayrı tutmak lazım. Bazı sendikacılar ve bazı kişiler var Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, gerçekten Türkiye mi, Rum Kesimi mi desen Rum Kesimini tutarlar. Bu anlayışta insanların olduğunu görüyoruz. Bazılarının da yine PKK’yla iç içe olduğunu da görüyoruz, yani bir Türkiye düşmanlığı var.

Şimdi Sayın Akıncı’nın açıklamasına yönelik zaten en büyük tepkiyi de Kıbrıs Türk halkı verdi ve Kıbrıs Türk halkı da bunun önümüzdeki süreçte Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi var, ona yönelik bir hamle olduğunu düşünüyor. Ben şimdi, Kıbrıs sürecini de birlikte yürüttük, çalıştık Sayın Akıncı’yla beraber, yani söyleyeceğim çok şey var, ama şu seçim öncesinde bir şey söylemek istemem işin doğrusu. Ben de cevabımı zaten Kıbrıs Türk halkının gerçek hissiyatını yansıtan ve rahmetli Denktaş’ın da çok sevdiği bir şiir var iki bayrakla ilgili, onu koyarak ben de cevabımı vermiş oldum. Kıbrıs Türk halkı da gayet güzel bir şekilde anladı. Tabii burada bazı, işte efendim bir tane spor yorumcusu şunu demiş, bunu demiş, bunu bahane etmeye gerek yok. Şahıslar ayrı, ama bizim gibi mevki-makam sahibi insanların konuşurken çok dikkatli olması lazım. Özellikle böylesine bizim için milli bir konu olan, ulusal güvenliğimiz için önemli olan, Kıbrıs Harekatımız kadar önemli olan… Kıbrıs Harekatı, Kıbrıslı Türk kardeşlerimizi o günkü zulümden ve soykırımdan kurtarmak için yapılmıştır ve bugünkü teröre karşı başlattığımız harekat da bizim bekamız ve ulusal güvenliğimiz için çok önemlidir. Dolayısıyla bu kadar önemli ulusal güvenlik meselesi olan bir konuda seçimi düşünerek hareket edilmesi, bunun sebeplerini de söyleyebilirim, ama bu kadar söylemek istiyorum, gerçekten tabii ki hem Kıbrıs Türk halkını, hem de Türk milletini, bizim vatandaşlarımızı fazlasıyla üzmüştür, hayal kırıklığı yaratmıştır. Zaten Kıbrıs Türk halkı da yine Başbakandan tutun, Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısına kadar ve diğer Meclis’teki partiler ve esasen Kıbrıs Türk halkı genelinde gerekli cevabı vermiştir.

MODERATÖR- Nazlı Yüzbaşıoğlu.

SORU- Efendim, Türkiye, Suriye krizinde siyasi çözümün önemini vurguluyor. Bu aşamada siyasi çözüm sürecinde de önemli bir aşama Anayasa Komitesinin oluşturulmasıydı. Komitenin çok yakında Cenevre’de toplanması öngörülüyor. Siz sürecin hızlı ilerleyeceğini düşünüyor musunuz, hızlı ilerlemesini bekliyor musunuz?

SORU- Efendim, siz de katılacaksınız herhalde Cenevre sürecine?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, dün Lavrov’la bunu da görüştük. Şimdi Anayasa Komisyonunun kurulması gerçekten Astana süreci sayesinde oldu. Astana sürecinde de biliyorsunuz BM var, BM’yle beraber Türkiye, Rusya ve İran var. Onlar rejimin garantörüydü, biz de muhalefetin garantörüydük, muhalefet adına listeyi biz verdik, rejimin listesi verilmesi bayağı uzun sürdü, sonra sivil toplum listesinde isimler üzerinde tartışmalar oldu, BM’nin ve bizim kabul etmeyeceğimiz isimler vardı. Sonuçta isimlerin bir kısmı değişti, bir kısmı üzerinde orta yol bulundu ve Komisyon kuruldu ve o ilk toplantısını 30 Ekim’de gerçekleştirecek. Ve bir gün öncesi, belki 29’unda da biz üç dışişleri bakanı olarak oraya gideceğiz, dün Lavrov da gidelim diye teklifte bulundu. Daha önce New York’ta da üçlü toplantımızda, Dışişleri Bakanları Toplantısında da bunu değerlendirmiştik. Bana göre Anayasa Komisyonu gerçekten samimilerse, bunu özellikle rejim için söylüyorum ve yeni bir anayasanın yazılması konusunda adımlar atarlarsa siyasi çözüm bakımından çok önemli bir dönüm noktası olacak Suriye’nin geleceği bakımından. Ve ne olacak? Sonuçta yıllardır birbiriyle çatışan insanlar biraraya gelerek bizim de desteğimizle ülkenin birliği, beraberliği için, seçimin de önünün açılması için gerekli adımları masada atmış olacaklar. Ve ilk defa gerçek anlamda da herhangi bir, Astana’da bizler de varız, bizlerin arabuluculuğu var, BM de var, kendi başlarına oturup bir anayasa çalışması yapacaklar ilk defa. Yani birçok bakımından bu Anayasa Komisyonunu biz çok önemsiyoruz, önümüzdeki süreçte de gerekli desteği vereceğiz.

MODERATÖR- Zuhal Demirci.

SORU- Efendim, Cumhurbaşkanımız 13 Kasım’da Washington’da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşecek. En önemli başlıklar neler olacak? Tarafların yakınlaştığı hangi konular var? Ve Türkiye F-35 projesine geri dönebilir mi, bu konuda bir mesaj aldınız mı? Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Son zamanlarda konuşmalarında söylüyorlar F-35 projesine dönme konusunu. Esasen F-35’in S-400’le de hiçbir bağlantısı yok, CAATSA yaptırımlarıyla da bir bağlantısı yok. Ama tabii Suriye konusu mutlaka gündemde olacak, çünkü çok tarihi gelişmeler oldu, adımlar atıldı. Pence, Pompeo, işte Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien geldiler, oturduk müzakere ettik, bunun devamını birlikte takip ediyoruz, dünkü telefon görüşmesinde amacı oydu. Ve 13’ünde de bunlar tabii Suriye ve Suriye’yle ilgili konular, bölgesel konular gündemde olacak, değerlendireceğiz. Ve NATO Zirvesi öncesi de bu görüşme bu bakımdan da, bölgesel işbirliği bakımından da önemli olacak.

Ama diğer taraftan, tabii Türkiye’ye yönelik atılan negatif adımlar var, Halk Bankası var, diğer taraftan FETÖ’yle ilgili bugüne kadar herhangi bir adım atılmadı. İçeride FBI’ın soruşturması derinleştirilerek devam ediyor, FBI bunu çok ciddi bir şekilde yürütüyor, bize de bilgi veriyor, bazen biz de gerekli bilgileri sağlıyoruz. FBI’yla diğer kurumlar arasındaki farklı pozisyonlar hakkında bir şey şu anda söylemek istemiyorum, bazıları iç meseleyle ilgili ama, bu terör örgütünün Amerika içinde de gerçek yüzünü, kirli ve karanlık yüzünü bu FBI soruşturmalarıyla görmeye başladıklarını söyleyebilirim, bize de söyledikleri bu. Ama işte FETÖ konusu halen masada. Diğer taraftan yine F-35 konusu masada.

Yine son zamanlarda ve en son Osaka G-20 Zirvesi marjında Cumhurbaşkanımızın Trump’la yaptığı görüşmede de aldıkları karar neticesinde ikili ticaret hacmini 75 milyar değil hedef olarak 100 milyara çıkardılar ve buna ulaşmak için işte Ticaret Bakanı Ross geldi daha önce, şimdi çalışmalar devam ediyor. Tüm bu konular tabii ki ikili konular ve bölgesel konular Suriye başta olmak üzere gündemimizde olacak. Her şey o kadar hızlı değişiyor ki, bakalım 13 Kasım’a kadar gündemde başka neler olabilir, yani neye ihtiyaç olabilir göreceğiz.

MODERATÖR- Efendim, müsaade ederseniz Lefkoşe bağlanacağız, İkbal Arslan karşımda. İkbal Bey, buyursunlar.

SORU- Efendim, Lefkoşa’dan merhabalar. Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının çıkarılması ve paylaşımında Türkiye ve KKTC … çalışmaları sürüyor. Türkiye son olarak Yavuz sondaj gemisini bölgeye göndermişti, Yavuz sondaj gemisi faaliyetlerini sürdürüyor mu?

İkinci sorum ise, Doğu Akdeniz’deki Rumların planlarının engellenmesi ve Ada’nın zenginliklerinin hakça paylaşımı için Türkiye bundan sonra ne yapacak? Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum. Esasen sondaj gemilerimizi de bölgeye göndererek Doğu Akdeniz’deki dengeleri de kökten değiştirdik ve sarstık. Çünkü daha önce Türkiye sismik gemi gönderir, ondan sonra da susar diye Rum tarafı tek taraflı sondaj faaliyetlerini yürütüyordu ve bu hamlelerimizle orada da yine hem sahada, hem masada daha da güçlendik. Burada tabii Yavuz gemimiz nerede sondaj yapıyor? Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde yapıyor ve biz bu kıta sahanlığını BM’ye kaydettirdik ve sürekli de her sene de bunu yeniliyoruz. Ve kıta sahanlığımız içindeki faaliyetlerimizi kimseyle tartışmayız. Yani Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarının görüşülmesi konusunda Rum kesimi dahil herkesle görüşürüz ve burada bölgesel bir anlaşmaya da biz her zaman varız…

MODERATÖR- Paylaşımcı bir anlayışla.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Paylaşımcı bir anlayışla tabii, bölgedeki Akdeniz ülkelerinden kastediyorum. Ama Rum kesiminin muhatabı da KKTC’dir.

Buradaki ikinci amacımız ise, faaliyetlerimizi yine sürdüğümüz ikinci amaç ise, Kıbrıs Türk halkının haklarının garanti altına almasına yöneliktir. Bugüne kadar Rum tarafı Kıbrıs Türk halkının haklarını kabul etmekle beraber, bunu garanti altına alacak hiçbir adım atmamıştır, tersine tek taraflı sondaj faaliyetlerini sürdürmüştür, ruhsat vermeye başlamıştır. Ve biz bu bölgeye ikinci gemimizi de göndererek Kıbrıs Türk halkının hakkını koruyacağımızı tüm dünyaya gösterdik.

Bizim burada talebimiz nedir, Kıbrıs Türk halkının talebi nedir? Bu zenginliklerde onların da hakları var ve bu hakkın hakça paylaşımını istiyorlar. Ve bunu Avrupa Birliği’ne ya da diğer muhataplarımıza söylediğimiz zaman hepsi de diyor ki, evet, Türk halkının da hakları var. Kıbrıs Türk halkı da, KKTC de bu hakkını garanti altına almak istiyor ya da alındığını görmek istiyor. Bu talebi haksız mı? Bu da haklı. Peki, derdiniz ne? Efendim, işte Rum tarafı Avrupa Birliği üyesi de dolayısıyla dayanışma göstermemiz lazım da. Kardeşim, dayanışmayı doğru yerde göster, yani yanlış bir yerde dayanışmanın bir faydası olmaz, çözüm de getirmez. Sizin yapacağınız iş esasen, Rum tarafına baskı yaparak bunu garanti altına almaktır, yani Kıbrıs Türk halkının haklarını.

Peki, bu iki taraf arasında bir anlaşmayla olmayacaksa, Rum tarafı buna yanaşmak istemiyorsa ortak şirket kurulur, ortak şirket çözüm değilse komisyon kurulur, Avrupa Birliği mekanizması kurulur, BM mekanizması kurulur bu paylaşımı temin etmek için. Dolayısıyla Türk tarafının da zaten bir komisyon teklifi olmuştu, o halen masada. Biz burada bir çözüme varız, ama burada hakça bir paylaşım garanti altına alınmalıdır. Uluslararası örgütler, Avrupa Birliği özellikle ve ülkeler de gürültü koparacaklarına bunun çözümü yolunda adım atsınlar. Örneğin Almanya arabuluculuk konusunda bir teklifte bulundu, ben de bunu Cumhurbaşkanımıza da danışarak kabul ettim, daha sonra Genel Müdürünü ya da Genel Sekreterliğini Bakanlığın gönderdiler konuştuk. İsviçre Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldiği zaman aynı teklifte bulundu, kendilerine de hemen evet dedik. Yeter ki dürüst arabulucu olun, objektif olun, tarafsız olun, biz sizlerin bu tür girişimlerinize hayır demeyiz, çünkü bizim amacımız bellidir. Neticede bu yönde şimdi çabalar. Avrupa Birliği de her ne kadar Türkiye’ye yönelik bazı göstermelik kararlar alsa da sonuçta bu işin çözülmesini istiyor, bize de böyle söylüyorlar. Biz Avrupa Birliği’yle de bu işi çözeriz eğer samimilerse. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir. Ama burada biz kendi kıta sahanlığımızda kendi haklarımızı tabii ki kimseyle tartışmayız, faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarının da garanti altına alınması konusunda herkesle çalışmaya varız. Yok, biz buna yanaşmıyoruz derlerse, biz de buradaki mevcudiyetimizi, sondaj çalışmalarımızı artırarak devam ettireceğiz, buna da kimse mani olamaz.

MODERATÖR- Son soru için Ogün Duru.

SORU- Sayın Bakanım, Kıbrıs meselesinin çözümünde federasyona dayalı modelin sonuç vermediğini görüyoruz, yeni fikirlerden bahsediliyor son dönemde. Bu yeni fikirlerden ne anlamalıyız? Bir taraftan da BM Genel Sekreterinin yıl bitmeden önce 3’lü, 5’li görüşmeler yapma niyeti var. Süreç ve çözüm arayışı modelleriyle ilgili yakın dönemde neler göreceğiz efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ederim. Dışişleri Bakanlığına Cumhurbaşkanımız tarafından getirildikten sonra mesaimizin önemli bir kısmını Kıbrıs sürecine ayırdık, çünkü burada da kalıcı bir çözüm istiyoruz gerçekten. Fakat tüm bu çabalarımızın sonucunda, özellikle de Crans-Montana’daki 11 günlük konferans neticesinde gördük ki, gerçekten Rum tarafı Türk tarafıyla hiçbir şey paylaşmak istemiyor. O yüzden daha önce, yani Crans-Montana’ya gelmeden önce aralarında anlaştıkları siyasi eşitlik konusunda, yani bunun içinde dönüşümlü başkanlık var, Türk tarafının artı 1 pozitif oyu, yani ileride bir çözüm olduğu herhangi bir kararın alınması için yönetimde Türk tarafının en az 1 oyu olması lazım. Tüm bu konularda geri adım attı Anastasiadis. Kendisi de bana daha sonra niye geri atım attığını açıkladı, esasen Rum tarafının Türklerle bir şeyi paylaşmaya hazır olmadığını, dolayısıyla lider olarak da kendisinin bu konularda geri adım atmak zorunda kaldığını söyledi.

MODERATÖR- Geri adımdan kastınız, verdiği söze rağmen vazgeçti.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır, aradaki mutabakat. Mesela dönüşümlü başkanlık konusunda mutabakata varmışlardı, oraya gelince vazgeçti. Herkesin huzurunda oldu, BM Genel Sekreterinin, Avrupa Birliği’nin, İngiltere’nin, herkesin huzurunda oldu, Mogherini, Timmermans oradaydı, dönüşümlü gelip gidiyorlardı, İngilizler de oradaydı garantör olarak. Ertesi gün de G-20 Zirvesi vardı Frankfurt’ta, bittikten sonra orada da herkes bunu söylediler, Avrupa Birliği de söyledi, o günkü Başbakan May de gelip söyledi, Türkiye üzerine düşeni gerçekten yapmış vesaire. Orada konferans biterken neredeyse İngilizlerle Yunanlılar arasında fiziki kavgaya varacaktı. Yani İngilizler 10 gün sabretti, daha sonra konferans bittikten sonra o günkü İngiliz Bakan, Alan Duncan’dan bahsediyorum, o kadar sinirlendi ki, bu sizin yüzünüzden battı diye. Böyle biraz perde arkası da bilgi oldu ama. Gerçekten herkes bizim oradaki şeyimizi, bir çözüm istediğimizi gördü, kararlı duruşumuzu da gördü, ama atılabilecek adımlar konusunda da yapıcı olduğumuzu da gördüler. Bu bir taviz gibi algılanmasın ama, neticede masa onların üzerine devrildi.

Şimdi gördük ki federasyonu 60 yıldır biz müzakere ediyoruz. Biz bu seçeneği de yine dışlamıyoruz, ama yine Anastasiadis’in de teklifleriyle, konfederasyon dedi, gevşek federasyon dedi, desantralizasyon dedi veya diğer alternatifleri de söyledi, hatta bana iki devletliyi de söyledi, bana değil sadece, Akıncı’ya da söyledi, Akıncı çıksın söylesin. Aynı şekilde diğer Rum kesiminden diğer bazı siyasetçilere de söylemiş, bana da onlar söyledi. Yani iki devletli çözüm sadece baş başa görüşmemizde bana söylemedi, Akıncı da kendisine de söylediğini bana söyledi. Ha inanırsın, inanmazsın ayrı bir şey adamın söylediğine, fakat alternatifleri ortaya koydu.

Biz de şimdi diyoruz ki, artık başka bir başarısızlığı kaldıramayız. Eğer müzakere edeceksek, önce neyi müzakere edeceğimize karar vermemiz lazım. Federasyon mu müzakere edeceğiz, konfederasyonu mu edeceğiz veya gevşek federasyonu mu, nedir? Tüm seçenekleri koyalım, herkes düşüncesini söylesin. Bu kararı verdikten sonra da bu müzakerenin çerçevesini net bir şekilde belirlememiz lazım, yani müzakere belgesi çok net olmalı. Efendim, siyasi eşitlik diyelim, yok. Siyasi eşitliğin içindeki unsurların tek tek sınırlanması lazım, biraz önce söyledim, dönüşümlü başkanlık, etkin katılım ve artı 1 oy gibi siyasi eşitliğin Kıbrıs Türk halkı açısından, bizim açımızdan vazgeçilmez unsurlarının bu sefer spesifik olması lazım ki yarın oraya gidildiği zaman bu müzakere belgesiyle başlayacaksak sonuç alıcı olması lazım. Yarın oraya, efendim, ben siyasi eşitlikten şöyle anladım, böyle anladım yok. Artık laf olsun diye bir müzakereye başlama dönemi bitmiştir, her şey net olacak. Bunun için de önce 5+1, yani 2 taraf, 3 garantör ülke, artı BM toplantısı yapacağız. Ondan önce BM artı 2 taraf arasında bir toplantı olsun dediler, olabilir tabii ki dedik, iki tarafın her zaman görüşmesine… Bunlar gayri resmi olacak, bir müzakere değil yalnız. Ve bu gayri resmi toplantılarda bu konularda anlaşırsak ve müzakere belgesi üzerinde anlaşırsak o zaman müzakere başlayabilir, ucu açık bir müzakere artık olamaz. Ve biz tüm daha önceki toplantılarda da artık müzakere edersek başka bir şeyi müzakere ederiz demiştik, kayıtlara da geçirmiştik. Biz Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm istiyoruz, çözümü istemeyen Rum tarafı, nasıl olsa bizi tanıyorlar, nasıl olsa AB üyesiyiz, AB ülkeleri de ya da AB de sırf dayanışma olsun diye haksız yere de onlara sürekli destek veriyorlar, dolayısıyla böyle bir şımarıklığın içinde, ama biz artık bunu kaldıramayız. Bir çözüm olacak, bir müzakere olacaksa önce adı konulacak, sonra belgesi çok net spesifik olacak, sonra da sonuç alıcı olacak, takvime bağlanacak, ondan sonra ancak olur. Yok bunlara da yanaşmıyorlarsa artık herhangi bir şeyi müzakere etmeye de ihtiyaç kalmaz.

MODERATÖR- Ümitli misiniz efendim bu süreçten?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz kendimize güveniyoruz, ama bu tek taraflı değil ki, hani zeybek değil bu hani tek taraflı kendiniz oynayacaksınız bir kişi. Karşınızda başkaları var, garantörler var, Ada’da iki taraf var. Dolayısıyla burada sadece sizin kendinize güvenmeniz ya da çözüm istemeniz yetmiyor, karşı tarafın bu konudaki samimiyetsizliklerini çok gördük. Yani burada umutluyum ya da umutsuzum demek istemiyorum, ama bir konuda kararlıyız, yani biraz önce söylediğim şartlar oluşursa müzakere yaparız. Eğer bunlar bu çerçevede müzakere etmek istemiyorlarsa bizim için de müzakere edilecek bir konu kalmaz.

MODERATÖR- Ucu açık müzakereler yorucu oluyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kesinlikle ucu açık bir müzakere olmaz. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkıyla da, KKTC’yle de zaten bugüne kadar olduğu gibi gayet uyumlu bir şekilde bu işi biz götüreceğiz. Her zaman Ada’ya gidiyoruz, tüm partilerle birlikte oturuyoruz kendi aramızda konuşuyoruz yol haritası konusunda, bundan sonra da böyle olur. Yani burada gerçekten biz çözüm istiyoruz, müzakere istiyoruz, ama Rum tarafı istemiyorsa da yapacak bir şey yok. Biz müzakere istiyoruz, çözüm istiyoruz, kalıcı bir burada çözüm istiyoruz, başından beri söylediğimiz bu, ama 60 yıldır yaşadığımız süreç de ortada.

MODERATÖR- Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyoruz, ayaklarınıza sağlık. Sizi ağırlamak çok büyük keyif, her zaman bekliyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum, iyi yayınlar diliyorum. Ve bu süreçte de gerçekten Barış Pınarı Harekatında Anadolu Ajansımız başta olmak üzere medya mensuplarımız da zor şartlarda önemli görevler yaptılar, yer yer de saldırılara uğradılar, bir muhabirimiz de yaralandı Anadolu Ajansı muhabirimiz, kendisini de aradım, geçmiş olsun dedim. Kameraman mıydı, muhabir miydi?

MODERATÖR- İki arkadaşımız vardı …

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Aradım, kendilerine geçmiş olsun dedim, tekrar geçmiş olsun. Anadolu Ajansının tüm dünyada gerçekten her geçen gün daha görünür olmasını biz de gözlemliyoruz, bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz. Çok farklı dillerde yaptığınız yayınların dışında her geçen gün sahadaki mevcudiyet de artıyor, bu ülkemiz için de tüm dünyaya gerçek bilgilerin sağlıklı bir şekilde tez zamanda ulaşması bakımından birinci elden çok önemlidir. Başarılarınızın devamını diliyoruz.

MODERATÖR- Çok teşekkür ediyoruz. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nu Editör Masası’nda ağırladık, iyi günler diliyoruz.