TRT HABER KOORDİNATÖR YARDIMCISI AYSUN TORUN ORHAN- TRT Haber ekranlarından
günaydınlar herkese. Dış politikada çok yoğun günlerden geçiyoruz ve böyle
bir gündemde çok değerli bir ismi ağırlıyoruz bugün TRT Haber ekranlarında.
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu konuğumuz. Hoş geldiniz efendim
yayınımıza.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hoş bulduk, iyi yayınlar.
SUNUCU- Çok teşekkürler, sağ olun. Çok yoğun bir geziden döndünüz, G-20
Zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanına eşlik ettiniz, ardından kritik bir Çin
ziyareti, G-20’de çok önemli görüşmeler yapıldı. İsterseniz genel bir
değerlendirmeyle başlayalım, nasıl geçti G-20 özellikle Türkiye açısından,
Türkiye istediklerini aldı mı efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- G-20, gerçekten Türkiye’nin 2015’te
Antalya’daki ev sahipliği yaptığı zirvede gündeme getirdiği konuların,
bizden sonraki dönemde de devam ettirilmesi bakımından önemliydi, bizim
açımızdan baktığımız zaman. Ama bu tabii sadece bizim açımızdan değil en az
gelişmiş ülkelerin sorunlarından tutun da ilk defa Kadın-20, W-20 biz
G-20’nin gündemine getirmiştik. Kadının güçlendirilmesiyle ilgili önemli
toplantılar da yapıldı. Dijital ekonomi ön plandaydı. Bir taraftan en az
gelişmiş ülkelerin sorunları gündemdeyken dijital ekonomi konusunda da
oturumlar yapıldı. Yani dünya genelindeki genel konuların dışında spesifik
konular da gündeme geldi. Sadece ekonomiyle ilgili değil iklim
değişikliğiyle ilgili konular, bizim için de hassas bir konu. Bu konuyla
ilgili de gerek Dünya Bankası Başkanı, gerekse Genel Sekreter ve ülkelerle
de çok verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Terörle mücadele konusunda
Sayın Cumhurbaşkanımız, terörle mücadeledeki ikiyüzlülüğü ve çifte
standardı G-20 Zirvesinde gündeme getirmiş oldu, bu konudaki
hassasiyetlerimiz de gündeme geldi. Yani her bakımdan, iklim
değişikliğinden terörle mücadeleye kadar, ekonomik gelişmelere kadar her
konu, önemli konuların değerlendirildiği bir G-20 Zirvesi oldu. Diğer
taraftan ikili görüşmelerimize de baktığımız zaman gerek Trump, gerekse
Avrupa ülkelerinin liderleri ve diğer liderlerle, Asya’daki liderlerle veya
Afrika’daki liderlerle yaptığımız görüşmelere baktığımız zaman da ikili ve
genel konuları, bölgesel konuları değerlendirmemiz ve görüş alışverişi
yapmamız bakımından son derece verimli olduğunu söyleyebilirim.
SUNUCU - Şimdi onları biraz açalım mı efendim, görüşmeleri, özellikle ikili
görüşmeleri? ABD Başkanı Trump’la yapılan görüşme. Şimdi en önemli
başlıklardan biriydi S-400’ler meselesi. Bir yaptırım gerginliği yaşanıyor
ABD ile bir süredir, Trump’ın mesajları son derece olumlu, oradan çıkan
mesajlar yaptırımların söz konusu olmayacağı şeklinde mesajlar verildi, ama
ABD’den hala farklı açıklamalar da geliyor. Şimdi gelinen durum nedir? Bu
görüşme sonrasında sizin izleniminiz nedir? O görüşme sonrasında bu
yaptırım gerginliği artık aşıldı diyebiliyor muyuz, yaptırım meselesi
kapandı denilebiliyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Trump’ın basının önünde ikili görüşmede,
Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı görüşmede, bizlerin de katıldığı görüşmede
bunu açıkça söylemesi bakımından önemliydi. Hatta bunu daha sonra
düzenlediği basın toplantısında da daha geniş bir şekilde vurgulaması
bakımından da önemliydi. Esasen Trump’ın herkesin önünde söylediği şeyi
Trump, daha önceki ikili görüşmelerimizde Sayın Cumhurbaşkanımıza defalarca
söylemişti. Ve telefon görüşmelerinde de yine Sayın Trump, Türkiye’nin bir
suçunun olmadığını, kendilerinin, ama Obama döneminin hatası olduğunu
defalarca söylemiştir.
Ama burada bir parantez açmak isterim, Trump iş başına geldiği zaman da biz
Patriot almak istediğimizi yazılı bir şekilde ABD’ye ilettik. Ve daha 6 ay
önce, yaklaşık 2 sene sonra başvurumuzdan sonra bize bir cevap geldi. Yani
bunu sadece Obama dönemine yıkmayalım. Doğru, Obama döneminde 10 sene biz
almaya çalıştık, alamadık. Ama Trump’ın ilk iki senesinde de Patriot’la
ilgili bize bir geri dönüş bile olmadı.
SUNUCU - Trump’ın dışında mı gelişiyor peki sizce bu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Esasen biz defalarca yine söylemiştik,
Amerika’da hep farklı sesler var, farklı kurumlardan farklı sesler geliyor.
Ama Trump’ın ilk defa herkesin önünde bunları söylemesi, o farklı sesleri
de azaltmaya başladı. Özellikle yönetim içindeki farklı sesleri azaltmaya
başladı. Tabii Kongre başka bir şey, Kongrenin içinde farklı lobiler var,
farklı lobilerden etkilenen senatörler var, Temsilciler Meclisinin üyeleri
var, orada çok farklı şeyler dönebiliyor. Kongredeki sesleri söylemiyorum,
ama Trump’ın bu açıklaması Kongreyi de nispeten etkilediğini de görüyoruz.
Ama burada tabii bize görev düşüyor. Arkadaşlarımız, bizler sürekli
gidiyoruz Kongreye de bunu anlatıyoruz niye S-400 aldığımızı, neden
Patriot’u alamadığımızı ve bunun ne olduğunu, savunma sistemi falan
anlatıyoruz. Biz çünkü her zaman diyalogdan yanayız. Yaptırım ve tehdit
dilini bir kenara bırakarak biz diplomasiyle tüm meseleleri çözmek
istiyoruz, halletmek istiyoruz. Ama Trump’ın bu açıklaması esasen ve dünya
kamuoyunun önünde bunu açıklaması anlamlıydı, önemliydi ve biz bu yoldan
yine temaslarımızı, müzakerelerimiz sürdürüyoruz. Ama her zaman da,
Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, S-400 bitmiş bir anlaşmadır, artık
teslim süresi konuşuluyor ve biz S-400’ü alacağız ve NATO’yla da,
diğerleriyle de görüşüyoruz, eğer bir tereddüdünüz varsa gelin bunu
konuşalım diyoruz, biz diyalogdan yanayız. Ama Amerika’nın daha önceki
yaklaşımının doğru olmadığını da kendilerine de hep söyleye geldik.
Dolayısıyla şimdi daha sakin bir ortamda bu sürecin işlediğini
söyleyebilirim.
SUNUCU - Trump’a rağmen yaptırım söz konusu olabilir mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Başkanın yetkisinde olan şeyler
var, erteleme gibi veya işte CAATSA dediğimiz Kongreden geçen anlaşma,
esasen F-35’i kapsamıyor bu, S-400’ü kapsıyor, Rusya’dan alınan şeyler.
Burada liste var, o olabilir, bu olabilir, bunların daha ne olduğunu tam
bilmiyoruz. Görüşüyoruz, yani burada net bir karar yok. Henüz bize bu
konuda bizim yaptığımız teklif, ortak komisyon kuralım teklifiyle ilgili
görüş alışverişinde oldu, ama diğer konularla ilgili kategorik sözlerin
dışında henüz iletilmiş bir şey yok. Biz de bunu yakından takip ediyoruz,
bir taraftan Dışişleri Bakanlıkları aracılığıyla, diğer taraftan Milli
Savunma Bakanımız, Savunma Sanayi Başkanımız ve arkadaşlarımız, Hazine ve
Maliye Bakanımız liderleri düzeyindeki konuşmalarından sonra da biz bunu
kendi muhataplarımızla takip ediyoruz.
SUNUCU - F-35 meselesi bu görüşmede nasıl gündeme geldi efendim? Daha önce
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uluslararası tahkime gönderebileceği
konusunda değerlendirmeleri vardı. Dün şimdi uçakla dönerken de çok önemli
açıklamaları da olmuş yine F-35’le ilgili. Bu gaspçılık, biz paramızı
verdik, biz müşteriyiz, paramızı verdik, müşteriye sen malını vermek
zorundasın diyor. Cumhurbaşkanı mealen bu şekilde ifadeler kullanıyor. Bu
nasıl gündeme geldi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Aslında görüşmede Trump’ın kendisi bunu
söyledi, böyle şey olur mu dedi. Bir ülke, ortağımız dedi F-35’te ve
yaklaşık 1.4 milyar ödenmiş ve F-35 verilmeyecek, kendi uçağını alamayacak,
bu kabul edilebilir bir şey değil dedi, bununla ilgili biz çalışıyoruz
dedi. Cumhurbaşkanı’mızın da zaten söylediği...
SUNUCU - Zaten Trump da aynı fikirde.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani aynı şey. Trump bu konularda çok
açık net söyledi, F-35 konusunda da fikrini açık net söyledi. Ha her şey
Trump’ın söylediği gibi olur, olacak diye çok böyle naif olmaya da gerek
yok, çok iyimser olmaya da gerek yok. Temkinliyiz, ama Trump’ın bir
devletin Başkanı olarak, Amerikan Yönetiminin Başkanı olarak söylemesi de
bunları kabul etmesi de esasen bu sürecin daha sağlıklı işlemesi bakımından
önemlidir.
SUNUCU - Şimdi bu gerginliğin aşılması için bazı formüller de konuşuluyor,
işte bir barış konuşlanması tabiri söz konusu. S-400’ler gelecek kurulacak,
aktif hale getirilecek, ancak risk durumunda aktif hale getirilecek
şeklinde bir de değerlendirme de var; böyle bir şey konuşuldu mu Trump’la?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır, bu tür teknik şeyleri hiç
konuşmadık. Zaten S-400 bir savunma sistemidir, yani saldırı sistemi değil,
savunma sistemi. Savunma sistemi ne demek? Sizin de söylediğiniz gibi, acil
bir durum olduğu zaman, Türkiye’ye yönelik bir füze saldırısı olduğu zaman
devreye girecek. Durup dururken S-400’ler niye devreye girsin? Bir kere
maliyeti çok yüksek, bunu biz oyuncak diye almadık ki. Türkiye’nin hava
savunma sistemine ihtiyacı var, etrafımızda çok büyük riskler var ve hava
savunma sistemi konusunda ancak NATO ülkelerinden rica ediyoruz. İşte biraz
daha uzatın, İtalya uzattı, İspanya uzattı. NATO’nun bu konudaki kapasitesi
zaten belli. Dolayısıyla zaten S-400’ler acil durumda Türkiye’ye yönelik
bir tehdit ya da saldırı olduğu zaman kullanılacak bir sistem. Herhangi bir
ülkeye durup dururken saldırı için kullanılacak bir sistem değil. O yüzden
bunun detayını konuşmaya bile gerek yok.
SUNUCU - Takvim 8-9 Temmuz gibi görünüyordu S-400’lerin gelmesi için, o
takvimde bir değişiklik söz konusu mu, ne zaman gelecek?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani Temmuz’un ortalarına doğru diye
konuşuldu. Bu tam tarihini bizim ilgili uzmanlarımız, teknik konularla
ilgilenen iki taraftaki arkadaşlarımız belirler. Uçuş tarihleriyle ilgili
ne zaman gelecek uçaklar? Genel anlamda zaten bu uçuşlara izin verildi.
Onların tarihini buradaki arkadaşlarımızla Rusya’daki ilgili kişiler
birlikte karar verecekler.
SUNUCU - Neler konuşlanacak efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bunu tabii askerimiz ve teknik
ekiplerimiz karar verecekler.
SUNUCU - Tamam, şimdi bir yandan da İdlib’de bir gerginlik sürüyor. Türk
gözlem noktasına saldırılar oldu, Türkiye anında karşılık verdi. G-20’de
Putin’le de bir görüşmeniz oldu, o görüşmede kuşkusuz ki bu konuda
konuşuldu. İdlib’de sahada son durum ne, hem bunu sormak isterim, hem de bu
konu Putin’le gündeme nasıl geldi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Putin’le gündeme her zaman gelir, İdlib
gelir, Fırat’ın doğusu gelir, genel anlamda Suriye konusu konuşulur. Siyasi
süreç öncelikli olarak konuşulur İdlib’in dışında. Anayasa Komisyonunun
kurulmasıyla ilgili Birleşmiş Milletlerin Özel Temsilcisi, Genel Sekreterin
Temsilcisi Pedersen önümüzdeki günlerde galiba 7’sinde Şam’a gidecek ve o 6
kişiyle ilgili bir anlaşmazlık vardı kendi aramızda o konuda da sorun
çözüldüğü görünüyor ve ondan sonra Anayasa Komisyonunu kuracağız. İdlib’de
biraz daha sükunet var. İdlib mutabakatını ve Türkiye’yle Rusya arasında
olan güven Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la Putin arasında görüşüldü. Ve tabii
burada esas sorumluluk Rusya’da, Rusya Rejimi kontrol altında tutması
gerekiyor ve bu saldırıların durması gerekiyor. Gerekli bilgileri de verdik
hastane, okullara ve sivillere yönelik saldırıların olduğunu. Rusya’nın
kendi üsleriyle ilgili güvenlik endişeleri var, ama esasen bu konuda zaten
istihbaratlar ve askerler görüşüyorlar. Yani burada radikal gruplar var
onların geleceği ne olacak. Bunların hepsini yani Rusya’yla biz İran’la
veya diğer aktörlerle hepsini konuşuyoruz, çünkü Suriye meselesi İdlib
kritik bir konu. Özellikle siyasi süreç açısından da insani bakımdan da çok
kritik. Ama Suriye konusunu tüm boyutlarıyla ele almazsak terörle mücadele
dahil o zaman bir konuya odaklanırsak siyasi çözüm ve Suriye’nin istikrarı
ve toprak bütünlüğü, özellikle toprak bütünlüğü çok önemli, bakımından
zafiyete düşmüş olabiliriz. Bunların hepsini her görüşmede olduğu gibi bu
görüşmede liderler ele aldı, hep birlikte ele aldık.
SUNUCU - Şimdi terör örgütü PKK’yla ilgili iki gelişme var. Bir, dün
yaşanan Türkiye’nin de çok sert bir şekilde tepki verdiği bir konu, terör
örgütü PKK’nın elebaşlarından Cemil Bayık Washington Post’a bir yazı yazdı,
o yazı Washington Post’ta yayınlandı. Birde onun birkaç gün öncesinde,
Birleşmiş Milletlerde PKK’yla skandal bir anlaşmaya imza atıldı. Hem bu iki
gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz efendim? Bu BM konusunda da
Türkiye’nin girişimlerini başlattığını açıkladı Sayın Cumhurbaşkanı, uçakta
dönerken açıklamaları var. Ve diyor ki Cumhurbaşkanı, ilgili mercileri
ciddi anlamda silkeleyeceğiz diyor. Türkiye bu konuda neler yapacak? Siz BM
Genel Sekreteriyle görüştünüz mü?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Genel Sekreterle görüşeceğiz, görüşme
konusunda mutabık kaldık. Arkadaşlarımız zamanlamasını ayarlamaya
çalışıyorlar. Ama Daimi Temsilcimiz Feridun Bey bizzat Genel Sekretere
giderek yazılı protestomuzu da iletmiştir ve bu şahısla ilgili kırmızı
bülteni önüne koymuştur. Ve Genel Sekreter bunu görünce çok şaşırmış, çünkü
bu şahsın terör listesinde olduğunu ve de kırmızı bültenle arandığını da
bilmiyorlarmış. İşte terörle mücadeledeki çifte standart ve ikiyüzlülük bu.
Kırmızı bültenle aranan bir kişi nasıl oluyor da İsviçre’ye gidebiliyor?
İsviçre ki her zaman terörle mücadele ve diğer hak ve hukuk konusunda diğer
ülkelerin biraz daha önünde olmaya çalışan bir ülke esasen, bunu da kabul
etmek lazım. Önümüzdeki günlerde İsviçre Dışişleri Bakanı da ziyaretime
geliyor, kendisiyle de bu konuyu görüşeceğiz. Fakat burada olumlu taraftan
bakarsak Birleşmiş Milletlerin bu terör örgütünü çocukları zorla savaşa
götürdüğünü kabul etmesi ve tespit etmesi önemli bu bakımdan önemli. Fakat
bu sorunu çözmek için o terör örgütünü ve kırmızı bültenle aranan bir
şahsı, teröristi muhatap alması çok vahim bir hatadır.
SUNUCU - Aslında sorunun kaynağı zaten.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, sorunun kaynağı bu. Aynı anlayışı
başka yerlerde de görüyoruz. Yani terörle mücadele terör tanımı konusunda
gerçekten dünya hani böyle ilginç bir geçiş sürecinden geçiyor, çok ilginç,
çok farklı tanımlar ortaya çıkmaya başladı, ama terörle mücadele konusunda
gerçekten şu anda dünya büyük bir zafiyet içinde ve bunu da başlatan
ABD’dir. Yani ABD’nin bazı ülkelerle, Fransa gibi ülkelerle Suriye’de
YPG’yle işbirliği yapması bu süreci başlatmıştır. Şimdi Washington Post,
herkes ifade özgürlüğü diyor, efendim basın özgürlüğü diyor tamam bu konuda
bir sıkıntı yok. Peki, terör propagandası ifade özgürlüğüne girer mi
diyorsun? Hayır, girmez diyor. Nasıl oluyor da ABD’nin de terör listesine
eklediği PKK’nın azılı teröristinin görüşlerini siz yansıtıyorsunuz,
makalesini. Şöyle sorayım, Washington Post bugün DEAŞ’ın başındaki Bağdadi
öldü diyorlar, bazen videosu çıkıyor bizi de hedef alıyor. Bağdadi’nin
makalesini yayınlar mı? Veya El-Kaide’nin herhangi bir yetkilisinin
makalesini yayınlar mı? El-Şebab’ın yayınlar mı? Boko Haram’ın bir
makalesini yayınlar mı? Onu yayınlamıyorsan yine terör listesinde olan
PKK’nın azılı teröristinin makalesini niye yayınlıyorsun? İşte maalesef
bugün dünyanın terörle mücadeledeki içine düştüğü zafiyetin göstergesi.
Washington Post terör propagandası yapmıştır maalesef.
SUNUCU - BM nezdinde hangi girişimlerde bulunulacak, görüşmenin sonrasında
mı netleşir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Zaten girişimlerde yazılı protestomuzu
verdik bu işin takibini de yapacağız. Ayrıca Genel Sekreterle de ben
görüşeceğim, Cumhurbaşkanımız uçakta da gelirken de talimatı verdi gerekli
düşüncelerimizi, görüşlerimizi söyleyeceğiz ve Birleşmiş Milletler gibi tüm
dünyayı temsil eden bir örgütün bu tür terör örgütleriyle işbirliği içinde
olmaması gerekiyor.
Şimdi esasen daha önce Birleşmiş Milletler nezdinde yaptığımız temaslar
neticesinde Birleşmiş Milletlerin sivil toplum kuruluşu toplantılarına
katılan FETÖ’cü kuruluşları biz oradan ayıkladık, çıkardık. Şimdi aynı
sistemi AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı içinde kurmaya
çalışıyoruz. Demokrasinin beşiği Avrupa Konseyindedir. Benim de Meclis
Başkanlığı yaptım Avrupa Konseyidir. Avrupa Konseyinde sivil toplum
örgütlerini, bu uluslararası sivil toplum örgütleri de INGO diye bir
kuruluşu var. Buraya kimin girip, giremeyeceğine bir panel karar veriyor,
öyle önüne gelen herkes gelip toplantıya katılamıyor. Çünkü terör
örgütlerinin uzantıları olabilir veya başka amaçla kurulmuş adı sivil
toplum örgütü olabilir. Dolayısıyla, sınırsız özgürlük hiçbir yerde yok.
Birleşmiş Milletlerden bu FETÖ’cüleri çıkardık, şimdi bu PKK’lılarla
bağlarını tamamen bu anlamda da koparmak için ne gerekiyorsa onu yapacağız.
SUNUCU - Türkiye bunun peşini bırakmayacak sözlerinizden bunu çok net bir
şekilde anlıyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Peşini bırakmayacağız, çünkü bu hassas
bir konu.
SUNUCU - Şimdi tansiyonun düşmediği başka bir yer Doğu Akdeniz, Doğu
Akdeniz’deki sondaj gerilimi de sürüyor. Fatih oradaki çalışmalarını
yapıyor, Yavuz yolda, yakında o da konuşlanacak. Şimdi orada Güney Kıbrıs
Rum Yönetiminin bazı tehditleri var, Fatih personeline yönelik tutuklama
tehdidi vardı. Dün yine bazı iddialar vardı, orada sondaj çalışması yapan
şirketlerle ilgili hukuki sürecin başlatıldığı yönünde de iddialar vardı.
Oradaki gerginlik nasıl aşılacak efendim, Türkiye bu konuda hangi adımları
atacak?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Öncelikle Rum Kesiminin bu tür
tehditlerinin bizim için hiçbir anlamı yok. Onlar da biliyor ki bize karşı
bir adım atamazlar, atmaya cüret ederlerse de cevabını alırlar, geçmişte
olduğu gibi. O yüzden onlar da haddini esasen bilir, ama iç siyasi bakımdan
böyle çalışmaları yaparlar. İşte Avrupa Birliğine gittiler, Türkiye’ye
yönelik yaptırım kararları aldırmaya çalıştılar, aldıramadılar. Çünkü biz
bu konuda gerekli bilgilendirmeyi net bir şekilde yaptık. Mogherini ve
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlarına tüm hukuki ve siyasi
veçhelerini de içeren bir mektup gönderdim, yani açıklama gönderdim. Ayrıca
P5 ülkeleri, daimi üyeler, Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin Dışişleri
Bakanlarına da gönderdim. Burada Ankara’da arkadaşlarımız tüm Büyükelçileri
çağırarak bilgilendirmede bulundular. Aynı bilgilendirmeyi Brüksel’de de
yaptık. Birine hesap vermek için yapmıyoruz bunu. Herkes konuşuyor, ama bu
işin ne olduğunu, siyasi olarak ne olduğunu ve hukuki olarak ne durumda
olduğunu biz bilgi kirliliği olmaması için izah etmek durumundayız ve izah
ediyoruz ve bu konuda da son derece rahatız. Attığımız tüm adımlar
uluslararası hukuka uygundur ve Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde
Türkiye’nin ne yapabileceğine ancak Türkiye karar verir. Ayrıca Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ve Kıbrıs Türk halkının bir garantör ülke olarak
hakkını korumak Türkiye’nin vazifesidir ve sorumluluğudur. O nedenle Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de ruhsat verdiği alanlarda sondaj
çalışmalarımızı yapacağız.
Bu noktaya nasıl geldik? Bu noktaya gelmemizin sebebi, Rum Kesiminin
defalarca uyarmamıza rağmen Kıbrıs Türk halkının hakkını garanti altına
almadan, yani orada çıkacak petrol ya da gazın, gazdan elde edilecek geliri
Türk tarafıyla paylaşma garantisi vermeden tek taraflı sondajlara
başlamasıdır. Biz bunu Yunanlılara söyledik, Rumların kendisine de
söyledik. Biliyorsunuz Crans-Montana’da görüştük, daha sonra geçen sene New
York’ta gayri resmi bir görüşme yaptık KKTC yetkilileriyle temas halinde bu
görüşmeleri yaptık. Orada da Anastasiadis’in bizzat kendisi Kıbrıs Türk
halkının bu rezervlerde hakkının olduğunu kabul etti, bizzat kendisi. Ben
bunu sordum var mı dedim? Evet var. Neden garanti altına almıyorsun? Şimdi
alamam. Ne zaman alacaksın? Satmaya başladığım zaman. Nikos dedim, yani
satmaya şimdi garanti altına alamıyorsan o zaman garanti altına almanın
garantisi ne? Bir şey söyleyemem. Bak çok net bir şey söylüyorum, ya bunu
garanti altına alırsınız ya da biz net bir şekilde söylüyoruz, burada
sondaj, artık sismik araştırma dönemi bitti, gemilerimiz, platformlarımız
var, artık sondaj arama çalışmalarına sondaja biz de başlayacağız. O zaman
müzakereler biter. Bitse ne olur, bitmese ne olur? Crans-Montana’da zaten
daha önce mutabakata vardığımız alanlarda bile geri adım attın. Geldin
sonra iki devletli çözüm dedin bana, yani bitse ne olacak müzakereler, yani
onunla mı tehdit ediyorsun? Yani bu başka bir şeydir, o başka bir konudur.
Biz AB’ye de söyledik bakın dedik, şirketler üzerinden olabilir, Avrupa
Birliği bir mekanizma kursun, o mekanizma üzerinden Kıbrıs Türk halkının
hakkı garanti altına alınsın. O gün hiç adım atmayan, hep böyle işi böyle
savsaklayan Avrupa Birliği, dayanışma adı altında önce böyle üst perdeden
gitmeye çalıştı. Bu işler üst perdeden gitmeyle olmaz, hak, hukuk,
uluslararası hukuk. Dolayısıyla burada Kıbrıs Türk halkının hakkı vardır,
Türkiye Cumhuriyeti’nin de kıta sahanlığında hakkı yine aynı şekilde
kayıtlardadır. Birleşmiş Milletlerin kayıtlarında vardır ve biz bu
hakkımızı kullanıyoruz. Onun dışında o ne demiş, bu ne demiş? Rum Kesimi
onu yaparım, bunu yaparım bu boş laflara da biz prim vermeyiz. Biz isteriz
ki, burası bir barış adası olsun, Kıbrıs etrafındaki kaynaklar paylaşılsın,
Türkiye üzerinden dünya piyasalarına gitsin. Bunu defalarca söylememize
rağmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu konuda 2011 yılında en son
hatırlamıyorsam teklifi var halen masada, her türlü esnekliği gösterdik.
Ama buna rağmen bunu yapmak istemiyorlarsa o zaman da biz de gereğini
yapıyoruz.
SUNUCU - Çipras’ın sürekli Türkiye’yi hedef alan açıklamalarını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yunanistan’da seçim var.
SUNUCU - Seçim yatırımı. Peki efendim, çok net bir cevap oldu, teşekkür
ederim.
Şimdi Doğu Akdeniz’deki gerginlikle paralel olarak değerlendirilen bir konu
Libya’da yaşananlar. Şimdi Libya’da zaten bir süredir gerginlik var,
Trablus kuşatma altında, ama bir yanda Türkiye de hedef alınmaya başladı,
Türkler de hedef alınmaya başladı, 6 Türk alıkonuldu. Bir, o Türklerin
durumunu sormak isterim son durumunu, Türkiye’ye getirilecekler mi, bu
konuyu. Bir de genel itibariyle bize biraz çerçeve de çizmenizi
isteyeceğim, çünkü Libya’da ne oluyor, yani ne oldu da bir anda Türkiye
hedef alınmaya başlandı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi biz başından beri önce Roma
toplantıları, daha sonra da Fas’ın Skhirat kasabasındaki konferanstan sonra
herkesin tüm Libyalıların kabul ettiği ve Birleşmiş Milletler başta olmak
üzere, uluslararası toplumun meşru olarak tanıdığı Ulusal Mutabakat
Hükümetini tanıdık ve onlarla ilişkilerimizi tabii ki geliştirdik.
Büyükelçiliğimizi tekrar açtık, Türk Hava Yollarının uçuşlarının tekrar
başlaması konuşuluyordu bu süreçte ben iki defa Trablus’a gittim ve enerji
satışları başladı, Türk firmalarımızın alacakları ödenmeye başladı. Türk
firmalarımız gitti orada özellikle elektrik üretimi bakımından
yatırımlarını yaptılar ve yavaş yavaş ülke konferansa gidiyordu. Sirac,
Ulusal Mutabakat Hükümetinin başındaki Sirac tüm ülkeyi birleştirme
konusunda çaba sarf ediyor ve gücü de paylaşmaya hazır. Ama diğer tarafta,
bu Ulusal Mutabakat Hükümetini tanımak istemeyen bir Hafter vardı. Hafter
de bazı komşu ülkeler tarafından destekleniyor, Mısır ve Birleşik Arap
Emirlikleri özellikle ve bu desteği de saklamıyorlar. Dolayısıyla, tam bu
konferans tekrar başlayacakken tekrar herkesi birleştirmek için, Hafter
saldırıya geçti ve Hafter gücü paylaşmak istemediği için saldırıya geçti,
yani Trablus’u ele geçirmek için. Gerekçesi de teröristlerle mücadele
ediyor. Ulusal Mutabakat Hükümeti meşru olarak tanınan bir hükümet, neresi
terörist? Teröristler var Libya’da, hatta ben Trablus’tan ayrıldıktan iki
gün sonra, ziyaret ettiğim Dışişleri Bakanlığı binasına terör saldırısında
bulundular ve birkaç kişi öldü orada, intihar saldırısı, araçlarla beraber.
Dolayısıyla, terörle mücadele demek mevcut bir hükümeti yıkmak demek
değildir. Sonuçta burada gerginlikler oldu, herkes bir taraf tutuyor. Ama
biz Birleşmiş Milletlerin çabalarını destekliyoruz. Cumhurbaşkanımız
sürekli vurguluyor, ne diyor? Hemen demokratik bir sürece geçilmelidir,
seçimle ülkeyi kimin yöneteceği belirlenmelidir, halk karar versin, zaten
BM’nin çabaları da bu yöndeydi. Dolayısıyla, biz bu konudaki tutumuzu da
sürdürüyoruz, ama taraf tutan ülkelere de gerekli uyarılarda da bulunduk,
Birleşmiş Milletler dahil, bazı diğer ülkelerle de temaslarımız oldu.
Libya’daki esasen durum herkesi ilgilendirir, yani özellikle de Avrupa’yı
yakından ilgilendirir.
Son zamanlarda, işte bu bizimle daha önce görüşmek isteyen Hafter illa
Cumhurbaşkanı’mızla ben görüşeceğim dedi, böyle üst perdeden.
Cumhurbaşkanı’mız da dedi ki, yani orada resmi bir yönetim var ben onunla
görüşürüm. Hatta Sirac’la görüştü ve bu siyasi süreçle ilgili Türkiye’nin
desteğini verdi, cesaretlendirdi de, ama bizlere dedi ki siz
görüşebilirsiniz. Dolayısıyla, bu görüşmeler de olmadı, Türkiye’ye de bir
cephe açtılar. Çünkü Türkiye haklıyı ve hakkı savunuyor. Vatandaşlarımızla
ilgili attıkları adımlar ise tam bir korsanlıktır, haydutluktur. Ve o gün
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla da devlet adına Dışişleri Bakanlığı
olarak biz açıklamamızı yaptık. Eğer vatandaşlarımız bırakılmazsa, Hafter
ve birimleri meşru hedefimiz olacaktır, son derece net, sarih ve çok
kararlıydık, bıraktılar vatandaşlarımızı. Eğer bundan sonra
vatandaşlarımıza yönelik böyle bir şey yaparlarsa da bu açıklamamız
geçerlidir. Ve bazı başka vatandaşlarımız da vardı, o vatandaşlarımız da
şimdi iş yerleriyle ilgili gerekli resmi işlemleri, kapatma işlemlerini
yapıyorlar dönecekler. Gemiciler de yine orada Libya’da bir yerel gemide
çalışıyorlardı ve gemi sahibiyle de vatandaşlarımızla da, Büyükelçiliğimiz
temasta gerekli belgeler hazırlanıyor ve sağ olsun gemi sahibi de çok
yardımcı oluyor. Vatandaşlarımızı da yine ya Trablus üzerinden ya da üçüncü
bir ülke üzerinden inşallah Türkiye’ye getireceğiz. Süreci her gün çok
yakından takip ediyoruz, birlikte arkadaşlarımızla beraber,
Cumhurbaşkanımıza da bilgi arz ediyoruz.
SUNUCU - Tabii bu Libya’da yaşananlar varken şunu da hatırlatmak lazım,
orada bir Hafter güçlerinin göçmenlerin bulunduğu kampı bombalaması da var
onunla da ilgili Dışişleri Bakanlığının da zaten bu konuda bir açıklaması
da oldu. Siz de bir şeyler söylemek ister misiniz efendim bu konuda?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bunların maalesef Hafter’ın, yani bu tür
insani hassasiyeti yok onu görüyoruz ve çok acımasız bir şekilde kendi
halkına da saldırıyor, oradaki göçmenlere de saldırıyor. Yani burada
bakıyoruz insan kendi milletini bu şekilde bombalar mı? 15 Temmuz’daki hain
darbe girişiminde bulunan hainler gibi. Kendi halkının üzerine bomba
atıyor, acımasızca saldırıyor. Maalesef Libya halkı çok acılar çekti,
inşallah bu acılar diner, biz de bu süreçte üzerimize düşeni yapmaya devam
edeceğiz. Bu konuyu da BM Genel Sekreteriyle de yine Osaka’da Sayın
Cumhurbaşkanımız ele aldı.
SUNUCU - Aslında tüm dünyayı etkileyen bir konu ABD-İran gerginliği
herkesin yakından da takip ettiği bir konu. Her gün yeni bir gelişme oluyor
o gerginlikle ilgili. ABD’nin yaptırımları da bir süre önce başladı. Bu
noktada Türkiye’nin arabuluculuğu da zaman zaman dillendiriliyor. Türkiye
arabulucu olur mu efendim bu konuda?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz ihtiyacı olursa memnuniyetle oluruz,
çünkü hakkaniyetli ve objektif, dengeli tutum sergiliyoruz. Amerika’ya
yaptıklarının yanlış olduğunu söylüyoruz. İran’a da bir kardeş ve komşu
ülke olarak özellikle bu KOEP dediğimiz nükleer silahlanmayla ilgili
anlaşmaya uymalarını ve Avrupa Birliği ve Avrupalı ülkelerin desteğini
kaybetmemelerini de tavsiye ediyoruz. Olayı, süreci tırmandırmamaları
konusunda gerekli tavsiyelerde bulunuyoruz. Diğer taraftan, İran’a yönelik
Amerikan yaptırımlarına karşı olduğumuzu zaten her defa söyledik. Avrupa
Birliği ülkeleriyle ve diğer ülkelerle bu yeni kurulan INSTEX mekanizması
olsun, diğer ikili düzeydeki mekanizmalarla da İran’a elimizden gelen
yardımı da yapıyoruz, çünkü bu yaptırımlardan kim zarar görüyor? İran
halkı. Yani kardeş İran halkının acı çekmesini de istemeyiz. İran’ın
istikrarı, güvenliği bölge için çok önemlidir. Bu gerilim, bölgenin
aleyhinedir, en çok da Körfez ülkelerinin aleyhine olur. Gördüğüm kadarıyla
da Körfez ülkeleri de yani İran’a karşı olan Körfez ülkeleri de bu riskleri
görmeye başladı. Onlar da Amerika ve diğer ülkelere de böyle sükûnet
çağrısında bulunmaya başladı bazıları, hepsi değil. Edindiğimiz bilgilere
göre görüyoruz takip ediyoruz süreci doğrusu budur. Yani bir ülkeyle o
ülkeyle ilişleriniz, ikili ilişleriniz kötü olabilir veya bazı konularda
anlaşamayabilirsiniz. Ama o ülkeye yönelik herhangi bir adım atıldığı zaman
veya herhangi bir gerilimden herkes etkilenir. O sebepten dolayı
duygularınıza yenilip o ülkeye yönelik yanlış adımları desteklememek
gerekiyor. Bizim bu konudaki tutumumuz son derece adildir, hakkı,
hakkaniyeti savunuyoruz. Dengelidir, objektiftir bunu herkes görüyor. İran
ve İran halkına da elimizden gelen desteği yapıyoruz.
SUNUCU - Avrupa’da önemli seçimler vardı, Avrupa Parlamentosu Başkanı
seçildi, AB Konsey Başkanlığında değişiklik oldu, AB Komisyonu Başkanlığı
AB Yüksek Temsilcisi isimler değişti. Yeni gelen isimleri nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bundan sonraki süreçte Türkiye’yle ilişkiler
açısından bu isimlerin ve bu gidişat nasıl etkilenir sizce bu isimler
neticesinde ya da etkilenir mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Doğrusunu söyleyeyim, Parlamento Başkanı
Sassoli’yi ilk defa ismini duydum, ama iki dönemdir veya daha hatta daha
uzun süredir Avrupa Parlamentosu’nda görev alan bir siyasetçi ve İtalyan.
Kendisini de inşallah tebrik etmek için arayacağız, Meclis Başkanımız da
arayacaktır mutlaka, ama biz de arayacağız. Bu Karma Parlamento
Komisyonunun kurulması olsun, Parlamento’yla ve Avrupa Birliği’yle
ilişkilerimiz bakımından Meclis Başkanının rolü de önemlidir. Ama
diğerleri, hepsi tanıdığımız arkadaşlar. Belçika Başbakanını uzun yıllardır
tanırız ve gayet objektif bir şekilde bu süre başkanlığı daha henüz
seçilmedi garanti değil, ama aday gösterildi, yürüteceğine inanıyoruz.
Yine Almanya Savunma Bakanı hepimizin yakından tanıdığı ve birlikte
çalıştığımız bir hanımefendi. Ve kendisinin de bu görevi iyi, layıkıyla
yapacağından ben şahsen hiçbir şüphem yok.
Diğer taraftan, İspanya Dışişleri Bakanı Josep Borrell daha önce Avrupa
Parlamentosu Başkanlığı da yaptı. Türkiye’yle, Avrupa Birliği üyelik
müzakerelerinin devam etmesini savunan ve herhangi bir eleştiri yaptığı
zaman da veya bir görüş belirttiği zaman da yapıcı bir şekilde yapan bir
arkadaşımız. Dışişleri Bakanlığı döneminde de hükümete geldiği günden bu
yana yakından çalıştığımız, yine İspanyol Patriotların uzatılmasında da
önemli rolü olan bir arkadaşımız.
Diğer taraftan, zaten Lagarde’yi de IMF’deki görevinden ve diğer
görevlerinden tanıyoruz. Uluslararası tecrübesi olan yine ayaküstü de olsa
Cumhurbaşkanımızla da G-20 zirvesinde Osaka’da sohbet etti. Hatta
Cumhurbaşkanımızın bu terörle mücadele konusunda samimi görüşlerinden
etkilendiğini de söyledi. Dolayısıyla bir tek David Sassoli’yi
tanımıyorduk, ama onunla da tanışırız, diğerlerini tanıyoruz. Bazıları
seçildi, Sassoli seçildi, diğerleri aday, hepsine başarılar diliyoruz.
Esas, bizimle olan ilişkiler tabii ki önemli bizim açımızdan da, fakat
Avrupa Birliği’nin farklı sebeplerden dolayı zemin kaybettiğini kabul
etmemiz gerekiyor. Gerek bu ırkçı akımların Parlamento ve diğer kurumları
artık rehin almaya başlaması, gerekse değerler bakımından da bir erozyona
uğraması, değişik politikalarını genişleme dahil başarısızlığa uğraması
sebebiyle yeni gelen yönetimin, esasen Avrupa Birliği’ni dünya için sadece
bölgemiz için değil, önemli bir kuruluş olan Avrupa Birliği’nin yeniden
siyasi olarak etkin, saygın ve sorunlara çözüm üretebilecek, değerleri
çifte standarda düşmeden savunabilecek bir örgüt haline getirmeleri, yani
kısaca reforma tabi tutmaları bakımından umarım yeni bir sayfa açılmış
olur.
SUNUCU - Aslında süremiz doldu, ama sizi bulmuşken şunu da sorayım, Cemal
Kaşıkçı cinayeti Türkiye’nin çok sıkı bir şekilde takip ettiği,
uluslararası platforma başarıyla taşıdığı bir konu. BM’nin daha önce
hazırladığı bir rapor var, yine Birleşmiş Milletlerin Özel Raportörünün
açıklaması Kaşıkçı cinayetine ilişkin yapılması gerekenler konusunda BM
felç oldu şeklinde bir değerlendirmesi var, önemli de bir değerlendirmesi.
G-20 Zirvesinde de zannediyorum bu konu Türkiye tarafından da gündeme
getirildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz efendim bunları?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- G-20’de Sayın Cumhurbaşkanımız yaptığı
konuşmada özellikle bu Kaşıkçı cinayetinin üstünün örtülmemesi bakımından
oradaki G-20 liderlerinin sorumluluğu olduğunu, üzerine düşeni yapmaları
gerektiğini de söyledi. Keza Mursi’nin mahkemede ölmesi ve orada
yaşananların da mutlaka soruşturulması gerektiğini de net bir şekilde
vurguladı, hem de herkesin olduğu yerde. Ve o oturumda Cumhurbaşkanımız ana
konuşmacıydı, ilk konuşmayı yaptı ve vurguladı, biz bu süreci takip
ediyoruz. Kalamar raporunda esasen Türkiye’ye de geldi, diğer ülkelere de
gitti.
SUNUCU - Türkiye’nin tüm tezleri aslında bu raporda var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet evet. Bizim soruşturmalarımızın
esasen ne kadar ciddiyetle yapıldığını da teyit etmiş oldu. Bizim
bulgularımızla raporu örtüşüyor. Bundan sonra yapılması gerekenler
konusunda özellikle yaptığı vurgular da bizim arzu ettiğimiz şeyler. Biz bu
Suudi Arabistan ikili bir mesele değil, burada bir cinayet işlendi,
cinayetin işlendiğini Suudi Arabistan kabul etti. Yapılması gereken nedir?
Bu cinayetin arkasında kimler sorumluysa bunların hukuka teslim edilmesi ve
bu sürecin de şeffaf işlemesi.
Diğer taraftan, evet bu kişinin öldürüldüğünü ve Başkonsoloslukta
öldürdüklerini Suudi Arabistan kabul etti, ama Cemal Kaşıkçı’nın cesedi
henüz ortada yok. Yerel işbirlikçiler var dediler, henüz kim olduğunu da
söylemediler. Yani bizimle de işbirliği maalesef Suudi Arabistan bu konuda
yapmadı, biz de bunların açığa çıkmasını istiyoruz. Yani bu ikili bir
mesele değil ki bundan dolayı alınıp da Türkiye’ye yönelik yani yanlış
eğilimler içine girmelerine hiç gerek yok. Son derece net bir şekilde
bunları söylüyoruz. İkili ilişkiler başka bir şeydir geliştirmek isteriz.
Ama bir şeyi bilsinler ki Türkiye değerlerini hiçbir zaman satmamıştır,
Cumhurbaşkanımız bunu da basın toplantısında vurguladı, bundan sonra da
satmayacaktır. Ama maalesef demokrasi, insan hakları, yani basın özgürlüğü
gazetecilerin, herkesin yaşam hakkıyla ilgili Türkiye’ye ahkam kesmeye
çalışanlar bu konuda nasıl sus pus oldular onu da yani ibretle gördük,
gördünüz, izliyoruz, takip ediyoruz. Basın kuruluşları da dahil, sadece
siyasileri söylemiyorum. Bugün batılı basında bu konu artık hiç yer almıyor
hemen hemen hiç yer almıyor.
SUNUCU - Belki biraz Washington Post takip…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Onların da son zamanlarda sustuğunu,
daha çok PKK’lılara yer vermeye başladığını görüyoruz.
SUNUCU - Evet, çok teşekkürler efendim, sağ olun yayınımıza katıldığınız
için çok sağ olun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben teşekkür ederim.
SUNUCU - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuğumuzdu, dış politikadaki
tüm sıcak başlıkları konuştuk kendisiyle. Bizi izlediğiniz için teşekkürler
efendim. Hoşçakalın.