DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları, yakından da takip ettiğiniz gibi, İstanbul çok yoğun bir diplomasi trafiğinin tam merkezinde yer alıyor. Çarşamba günü Ukrayna ve Rusya arasındaki görüşmelere ev sahipliği yaptık. Dün de İran, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa arasındaki nükleer görüşmeler İstanbul'da gerçekleşti.
Bugün ise, bizim için son derece önemli bir bölge olan Balkanlara odaklandık. Balkan Barış Platformu'nun ilk toplantısına İstanbul'da ev sahipliği yaptık. Bu toplantının yapılması talimatını Sayın Cumhurbaşkanımız vermişlerdi. Diğer ülkelerin liderleri de bu konuya ilgi beyan ettiler. Böylelikle Bosna-Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Arnavutluk ve Kosova'dan katılımcılarla bir araya geldik. Değerli misafirlerimize ve heyetlerine katkıları için en içten teşekkürlerimi başlangıçta sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Balkanlar; Avrupa, Ortadoğu, Akdeniz ve Karadeniz havzaları arasında stratejik bir kavşak noktasıdır. Tarih boyunca siyasi, ekonomik ve güvenlik dengelerinin merkezinde yer almıştır. Bugün de aynı derecede önemini korumaktadır. Balkanların istikrarı, başta Avrupa olmak üzere, mücavir bölgelerin huzuru ve güvenliği için de büyük önem taşımaktadır. Bu coğrafya Türkiye için yalnızca stratejik değil, aynı zamanda kültürel ve beşeri bağlarla iç içe geçmiş bir öncelik alanıdır. Bu bağların da katkısıyla bölgenin iç ritmini ve gerçekliğini yakından hissedebilen bir ülkeyiz. Bölge ülkeleriyle ikili iş birliğimiz çok boyutlu şekilde gelişmeye devam ediyor. Karşılıklı üst düzey temaslarla iş birliğimiz yeni alanlara giderek her gün taşınıyor. Balkanlarda istikrarın öncelikle bölge ülkeleri arasındaki iş birliği ve diyaloğun daha da güçlendirilmesiyle kalıcı hale geleceğine inanıyoruz. Bu yaklaşımımızın temelinde bölgesel sahiplenme ilkesi bulunmakta.
Bugün ilk toplantısını gerçekleştirdiğimiz Balkan Barış Platformu da bölgesel sahiplenme yaklaşımımızın yeni bir halkasını oluşturmaktadır. Hedefimiz; sorunları samimi biçimde ele alan, taraflar arasında düzenli temaslara imkân sağlayan, sonuç odaklı ve özgün bir yapı geliştirmektir. Bu sayede bizleri doğrudan etkileyen siyasi, ekonomik ve sosyal sınamaları tartışma imkânımız olabilecek.
Balkanlar kelimesinin bölünme ve ayrışma değil, iş birliği ve dayanışma anlamında kullanılacağı bir zemini oluşturmak istiyoruz. Hem bölgemizin, hem de yakın çevremizin refahına ve huzuruna katkı sağlama gayretindeyiz. Herhangi bir sürecin yerine geçmeyi değil, var olan mekanizmaları desteklemeyi hedefliyoruz. Belgrad-Priştine diyalog süreci başta olmak üzere, uluslararası toplumun çabalarını destekleyen bir çerçeve sunuyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, bugün kıymetli katılımcılarla beraber Balkan sorunlarına, Balkan çözümleri bulmak ve somut projeler oluşturmak için bir araya geldik. Bölgesel meseleleri ele aldık. Balkanların tamamında istikrar ve refahın tesisinin temel önceliğimiz olduğuna vurgu yaptık. Bölgedeki siyasi gelişmelerin yanı sıra, enerji güvenliği, bağlantısallığın güçlendirilmesi, bölgesel iş birliği ve kapasite inşası fırsatları dahil olmak üzere birçok başlık hakkında görüş alışverişlerinde bulunduk. Elbette Balkan Barış Platformu’nun geleceğini de değerlendirdik. Bu platformun bölgede mevcut platform ve girişimler bakımından tamamlayıcı bir format oluşturmasını amaçlıyoruz. Bu hususları da kıymetli katılımcılarla detaylı bir şekilde değerlendirdik. Toplantıların düzenli aralıklarla sürdürülmesi ve bölgesel iş birliğini somutlaştıracak projelere öncelik verilmesi yönünde ortak bir irade oluştu.
Değerli basın mensupları, küresel ölçekte krizlerin iç içe geçtiği, uluslararası normların aşındığı, belirsizliklerin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Bu sınamalar karşısında münferit değil, müşterek çözümler aranması gerektiği aklıselimin gereğidir. Bu nedenle bölgesel diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Kendi bölgemize dair kararları hep beraber almalıyız. Ortak bir tarihimiz ve bu tarihin acı ve güzel yanları var. Ancak bu tarihin bizi geçmişin çıkmazlarına mahkûm etmesine izin vermememiz lazım. Ortak tarihimizden dersler çıkartıp geleceğe birlikte yön verme sorumluluğunu üstlenmeliyiz. Geleceğimizi tesadüflere veya başkalarının ellerine bırakamayız. Balkan Barış Platformu'nun da bu arayışa hizmet etmesini temenni ediyoruz. Birlikte üreten, farklılıklarını zenginlik olarak gören bir Balkanlar için hep birlikte çalışma gayretiyle bu girişimi başlattık. Biz inanıyoruz ki, istikrar, güven ve refah ancak birlikte inşa edilir. Dostlarımızla birlikte Balkanların barış içinde istikrarlı ve müreffeh bir geleceğe yürümesine destek vermeye kararlılıkla devam edeceğiz.
Katılımlarıyla bu sürece katkı sunan tüm dostlarımıza bir kez daha çok teşekkür ediyorum.
SORU- Sayın Bakanım, bugün bu formatta bir toplantı ilk kez yapıldı. Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkeler iştirak ettiler. Bu görüşmelerde hangi somut adımlar, somut kararlar alındı? Ayrıca Balkanlarda birtakım sorunlar da mevcut. Bosna-Hersek ve Sırbistan'la arasında zaman zaman gerilimler ortaya çıkmakta. Ayrıca, sizin de bahsettiğiniz Belgrad-Priştine diyaloğu da gündemde. Türkiye'nin de artan bir arabuluculuk rolü söz konusu. Bu süreçte Türkiye bu ikili sorunların çözümünde bir rol üstlenebilir mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz yedi katılımcı ülkenin altısı Avrupa Birliği üyeliğine aday ülke durumunda ve her birinin Avrupa Birliği ile değişen ölçeklerde şu anda adaylık süreçleri bir seyirde devam ediyor veya etmiyor. Ortak gündem maddelerimizden biri Avrupa Birliği üyelik süreci içerisinde aday ülkeler olarak beraber tecrübe paylaşımımız nasıl olabilir, ortak tutumlarımız, pozisyonlarımız neler olabilir, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde farklı anladıklarımız nelerdir, bunu daha ileri nasıl taşıyabiliriz, özellikle ait olduğumuz bölgeye yönelik farkındalığı Brüksel'de nasıl arttırabiliriz? Ağırlıklı olarak bu konunun üzerinden geçtik. Biliyorsunuz Avrupa Birliği'nin de bölgeye yönelik çok ciddi ekonomik, kültürel, siyasi, teknolojik birçok alanda politikaları var. Fakat bizler Avrupa Birliği üyesi değiliz, aday ülkeyiz. Aday ülke olmanın getirdiği sorumluluklar var, bu sorumluluklar giderek daha bağlayıcı hale de gelebiliyor. Aday ülkeler kendi tercihlerine bağlı olarak Avrupa Birliği'nin aldığı kararları uygulama veya uygulamama yönünde adımlar atabiliyor. Şimdi bunların bir senkronizasyonda olması, Türkiye'nin baştan beri düşündüğü esas itibariyle bir ortak noktayı bulup bu ortak nokta üzerinden ortak bir pozisyon oluşturabilir miyiz arayışı vardı.
Dolayısıyla, Avrupa Birliği konusundaki çalışmalarımızda daha koordineli bir şekilde ortam oluşturmak yönünde bir mutabakata varıldı. Özellikle Avrupa'nın vize politikaları, gümrük birliği politikaları başta olmak üzere, bu konularda beraber tecrübe paylaşımımız ne olabilir, var olan jeostratejik ortam ne tür değişiklikler getiriyor, üye ülkelerin üyelikleri ne zaman gerçekleşecek, bu üyelik gerçekleşene kadar askıya aldıkları herhangi bir ekonomik, siyasi, güvenlikle ilgili sorun alanları var mı, varsa bunlar nasıl telafi edilebilir. Avrupa Birliği'nin bu konudaki farkındalığına kadar, Avrupa Birliği'nin bölgenin hassasiyetleriyle ilgili farkındalığına kadar, bütün bunların hepsini detaylı bir şekilde tartışmaya izin veren bir platform oldu.
Diğer taraftan, şunu da anlatmaya çalışıyoruz: Tarihi, coğrafi, kültürel olarak bu ülkelerin her biri, birbirinin devamıdır. Dolayısıyla, bu kadar karşılıklı bağımlılığın olduğu bir ülkeler topluluğunun, belli konularda ortak hareket etmesi önemli. Aynı zamanda aramızdaki bu karşılıklı bağımlılığı sağlayan ortak noktaları modern zamanlarda ticarete, ekonomiye, siyasi iş birliğine, savunma ve savunma sanayii iş birliğine nasıl dönüştürebiliriz, onunla da ilgili çalışma konusunda mutabık kaldık. Özellikle biliyorsunuz Avrupa Birliği'nin şu anda iki tür özel fonla geliştirdiği SAFE ve Avrupa’yı Yeniden Silahlandır (ReArm Europe) ile ilgili iki projesi var. Bu projelerde Avrupa Birliği üyesi ülkelere tanınan özel haklar var, aday ülkelerle ilgili yapılan farklı tanımlamalar var. Aday ülkelerle ilgili olanlara ilişkin hep beraber çalışma kararı aldık. Aynı zamanda SAFE ve ReArm Europe dışında bizler kendi savunma sanayii iş birliğimizi nasıl yapabiliriz, çünkü masa etrafındaki her ülkenin farklı kapasitesi var bu konuda. Bu konuyu biz bir gündem maddesi olarak ele aldık.
Gençlik ve eğitim konusunda mobilizasyonun önemine değindik. Özellikle gençlerin daha fazla eğitim ve müşahede yoluyla ülkelerin karşılıklı birbirlerini tanıması önemli ve bu altı ülkenin altısında da Türkler turizm sayısında birinci sırada geliyor. Biliyorsunuz Balkan turları artık son derece revaçta. Vatandaşlarımız Balkanlara turlarla gidiyorlar. Her gittiğimiz başkentte Belgrad, Priştine, Üsküp, Bosna, Tiran, buralarda Türk turistler giderek artıyor. Bu ülkeler de bundan son derece memnunlar. İstanbul ve Türkiye'nin geri kalanı da hem turistik açıdan hem iş açısından bu ülkeler için büyük bir çekim alanı. Bunu daha da ileri nasıl taşırız, bunu biz yeterince gözlemliyor muyuz, değerlendirebiliyor muyuz, onun arayışı içerisinde olduk. Bunu da devam ettireceğiz.
Bir de bölgesel sorunlara bölgesel çözüm üretme konusunda da mutabık kaldık. Biliyorsunuz, biz bu konuyu hem Kafkaslar için, hem Karadeniz için, hem Yakın Doğu, Ortadoğu içerisinde çok kullanıyoruz. Hegemonu beklemektense, oralardan gelen katkılar alınsın, ama bölge ülkeleri olarak kendi sorunlarımızı kendimizin çözeceği bir kapasite varsa onu da ortaya koymak bizim için bir görev, bir borç. Bu konudaki farkındalık, bilinçlendirme yönünde tartışmalarımız, görüşmelerimiz oldu. Bu konuda da memnuniyetle bir ortak zeminin olduğunu gördük. Altı ayda bir tekrar toplanma kararı aldık. Şimdilik İstanbul, Balkan Barış Platformu'nun merkezi olmaya devam edecek, bu bir gayriresmi formattır. Arkadaşlar malumunuz toplantılarımız gayriresmi formatta. Serbest ortamda, samimi bir şekilde, resmi kayıtlar olmadan sorunları açık bir şekilde tartışma üzerine kurulmuş bir format var. Önümüzdeki zaman dilimi içerisinde biraz ilerleme kaydettiğimiz zaman da liderlerimizi de bu formatta bir araya getirmek konusunda mutabık kaldık.
Bütün bunlar konuşulurken, masa etrafındaki bazı ülkelerin birbirleriyle olan sorun alanları ne olacak, Bosna-Hersek’in Sırp Cumhuriyeti ile kendi içinde sıkıntısı var, Sırbistan ile ilgili sıkıntılar olabiliyor. Sırbistan’ın Kosova ile sıkıntıları var. Burada şunu memnuniyetle müşahede ettik, bazı katılımcıların adını vermeden söyleyeyim, hiç kimse eski günlerdeki gibi bir sıcak savaşın, çatışmanın varlığını istemiyor. Sorunların diplomasi yoluyla, konuşarak, anlaşarak çözülmesi, gündemin bu şekilde ilerletilmesi konusunda masa etrafında bir görüş birliği var. Ben bunu ikili görüşmelerimde de zaten görüyordum, onun için böyle bir platformun olması var olan sorun alanlarının çözülmesine de hizmet edecek. Ama bölge sorunlara o kadar çok odaklanıyor ki, hayat akıp gidiyor, diğer fırsat alanları da kaçırılıyor. Ekonomik olarak, güvenlik olarak bize negatif geri dönüşümleri oluyor. Dolayısıyla, belli sorunların parantez içine alınıp veya onları barışçıl yollarla çözmeye devam ederken ekonomik ve diğer alanlarda nasıl iş birliği yapılabilir, bağlantısallık nasıl artırılabilir bu konuda çalışma konusunda bir farkındalığın, zihinsel mutabakatın olduğunu gördük. Taraflar masa etrafında da bunu ifade ettiler. Bence bölgesel barışın devamı adına en büyük çıktısı da bu.
SORU- Efendim, cümlelerinize Ukrayna-Rusya müzakereleriyle başladınız, benim de sorum bu yönde olacaktı. Sayın Erdoğan'ın dün bir açıklaması oldu, “bu hafta içerisinde Sayın Putin'le ve Sayın Trump'la bir görüşme yapabilirim” ifadelerini kullandı. Uzun süredir bir liderler zirvesi gündemde. Ukrayna tarafı da Rusya tarafına “Ağustos sonuna kadar aslında bu liderler zirvesinin gerçekleştirmesini istiyoruz, önerimizi sunduk” dedi. Ne diyorsunuz efendim, sizin bu konudaki temaslarınızda taraflardan aldığınız izlenim nedir, sinyaller nedir, nasıl bakıyorlar bu konuya? Ve böyle bir liderler zirvesi Türkiye'de gerçekleşirse hem Türk dış politikası hem de savaşın sonlanması açısından nasıl bir adım olur?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde üçüncü turunu tamamladığımız Rusya-Ukrayna arasındaki İstanbul görüşmelerinin önemli gündem maddelerinden biri de liderlerin bir araya getirilmesi. Biliyorsunuz üç ana kulvarda şu ana kadar gidiyor, birincisi insani konular dediğimiz ağırlıklı olarak esir değişimini içeren konular. İkincisi, mevcut ateşkesle ilgili tarafların pozisyonlarının anlaşılması ve yakınlaştırılması ile ilgili konu. Üçüncüsü, liderlerin bir araya gelmesi, hangi şartta ve nasıl bir araya gelecekleri. Bu üç konu şu ana kadar yaptığımız üç oturumda da tartışılan konular oldu. İnsani cephede gerçekten gittikçe artan rakamlarla her bir araya gelişlerinde daha fazla esirin, yaralının, tutuklunun değiştirilmesi konusunda mutabık kalınıyor ve iki taraf da ellerinden gelen iyi niyeti, gayreti göstererek bunu hayata geçiriyorlar. Bu açıkçası Cumhurbaşkanımızı da bizleri de çok memnun ediyor. Gerçekten bu kadar büyük kayıplara ve yıkımlara sebep olan bir savaşta esarette olanların esaretten kurtulup ailelerine dönmesi, annelerin, babaların, eşlerin, çocukların sevinç içerisinde olması bir nebze de olsa bir rahatlama ve umut alanı.
Diğer taraftan, liderlerin ne zaman ve ne şekilde bir araya geleceği konusundaki tartışmaların geldiği durum itibariyle şöyle: Bütün taraflar Rusya-Ukrayna, İstanbul'da Türkiye'nin ev sahipliğinde bir araya gelme konusunda irade beyan ediyorlar. Fakat, hangi şartlarda ve ne zaman gelineceği konusunda devam eden bir müzakere süreci var. Ukrayna ve Rusya'nın bu konudaki farklı tutumlarını bizler müzakereciler olarak ortada bir yerde buluşturmaya da açıkçası gayret ediyoruz, taraflar bu konuda konuşuyorlar. Eğer liderler zirvesinde bir ateşkes konusunda mutabık kalınacaksa, Sayın Trump'ın da buna ilgi gösterdiğini biliyoruz. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız bu süreci biraz daha hızlandırmak istiyorlar. Kendisi liderler diplomasisine çok inanıyor. Liderlerin bir araya gelmesiyle müzakere heyetleri arasında belli tıkanmış noktaların açılabileceği yönünde de kendilerinin bir düşüncesi var. Belki bunu mümkün kılmak için bir girişimde bulunabiliriz. Burada liderler bir araya geldiği zaman ne türden bir tartışma zemininde hangi kararları alacaklar, önceden heyetlerin bunu ilerletmesi gerekiyor. Şu anda o aşamadayız, ama daha önce liderler için gelelim mi, gelmeyelim mi gibi bir ihtilaf varken şu anda o ihtilaf yok. Herkes gelmek istiyor, ama Ruslar ve Ukraynalılar arasında hangi şartta ve ne zaman, hangi aşamada gelelim konusunda farklı düşünceler var. Onu buluşturma aşamasındayız. İnşallah, yakın gelecekte o da olursa, ben İstanbul'da Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde üç liderin de bir araya geleceğine inanıyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun.
* Interpress deşifresidir.