Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı Kapsamında Basına Yaptığı Açıklama, 4 Nisan 2024, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Basına Yaptığı Açıklama, 10 Ocak 2024, Duşanbe Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın BM 78. Genel Kurulu Kapsamında Yaptığı Basın Toplantısı, 23 Eylül 2023, New York Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Brüksel'de Yaptığı Basın Toplantısı, 6 Temmuz 2023, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 5 Nisan 2023, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basın Bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşma, 7 Şubat 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD ziyareti kapsamında Basına Yaptığı Açıklama, 18 Ocak 2023, Washington Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basınla Yılsonu Değerlendirme Toplantısı, 29 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 26 Eylül 2022, Tokyo Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 23 Eylül 2022, New York Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Ekvator Ginesi Basınına Yaptığı Açıklama, 22 Temmuz 2020, Ekvator Ginesi Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basın Mensuplarının Sorularına Verdiği Yanıtlar, 20 Temmuz 2020, Lome Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basın Mensuplarına Yaptığı Açıklama, 5 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı Sonrası Yaptığı Açıklama, 2 Nisan 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basın Mensuplarına Yaptığı Açıklama, 15 Mart 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kızılcahamam’da Basın Mensuplarına Yaptığı Açıklama, 2 Şubat 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 17 Ekim 2019, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 27 Eylül 2019, New York Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun XI. Büyükelçiler Konferansı’nda Düzenlediği Basın Toplantısı, 8 Ağustos 2019, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına yaptığı açıklama, 10 Temmuz 2019, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 18. Doha Forumu Sonrasında Basına Yaptığı Açıklama, 16 Aralık 2018, Doha Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 5 Aralık 2018, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 17 Ekim 2018, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 13 Ekim 2018, Londra Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 27 Eylül 2018, New York Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 3 Ağustos 2018, Singapur Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 18 Haziran 2018, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basın Toplantısı, 5 Haziran 2018, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basın Toplantısı, 4 Haziran 2018, Vaşington Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basına Yaptığı Açıklama, 15 Ocak 2018, Vancouver
Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın BM 78. Genel Kurulu Kapsamında Yaptığı Basın Toplantısı, 23 Eylül 2023, New York

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları, Sayın Cumhurbaşkanımıza refakaten iştirak ettiğimiz Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu yüksek düzeyli haftası çalışmalarımızı bugün itibarıyla tamamlıyoruz.

Sizlerle bu buluşmamızdan sonra, BM Genel Sekreteri Sayın Gutarres ile de bir görüşmemiz olacak, o görüşmemizin ardından New York’tan ayrılacağız.

BM 78. Genel Kurulu, jeopolitik dinamiklerin hızla değiştiği ve stratejik denklemlerin yeniden kurulmakta olduğu bir dönemde gerçekleşti. Ülkemiz bahsekonu dinamiklerin ve denklemlerin odağındadır.

Bu seneki programımızı 2 cümlede özetlemek gerekirse şunu söyleyebiliriz: “BM Genel Kurulu sırasında diplomasinin kalbi New York’ta attı; Türkiye’miz ise bu diplomasi trafiğinin tam merkezinde yer aldı.”

Türkevi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türk dış politikasının geldiği aşamanın vücut bulduğu bir mekana dönüşmüştür. Gerçekten de Türkiye’nin 21 yılda geldiği nokta, dünya gündemini ilgilendiren her konuda söz sahibi olan, görüş ve yönlendirmelerine başvurulan bir aktör hüviyetindedir.

Genel Kurul’un bu seneki teması olan “herkes için barış, refah, gelişim ve sürdürülebilirlik” konularına baktığınızda da her bir noktasında Türkiye’nin öncü rolünü göreceksiniz.

Bugün Ukrayna Savaşı başta olmak üzere barış için arabuluculuk yapan, gıda krizini önleyen, Karadeniz Tahıl Girişimi için çok katmanlı ve çok paydaşlı bir çaba gösteren, bölgesel ekonomik ve siyasi işbirliği modelleri geliştiren, küresel adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri çözmek için her türlü imkanı seferber eden bir Türkiye var. Dolayısıyla Ukrayna olsun, Karabağ olsun, Suriye olsun, iklim değişikliği ve çevresel sorunlar olsun, stratejik önem taşıyan hemen her konuda birçok görüşme yaptık, toplantılara katıldık.

Çok değerli basın mensupları, malumunuz Sayın Cumhurbaşkanımızın New York’ta çok yoğun bir programı oldu. 19 Eylül Salı günü BM Genel Kurulu’na hitap ettiler. Yaptıkları konuşma, zamanın ruhunu yansıtan, daha adil bir dünya için bir çağrı, bir manifesto niteliğindeydi. Çok sayıda ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanı ve NATO Genel Sekreteri’yle görüştüler.

Ayrıca, Sayın Hanımefendi’nin de bu süre zarfında Sıfır Atık başta olmak üzere, çevre ve kültür alanında ülkemizi tanıtan faaliyetleri ve temasları oldu.

Sayın Cumhurbaşkanımız New York’tan ayrılmadan önce, kendi programları hakkında basına bilgi verdiler.

BM Genel Kurulu haftası Dışişleri Bakanları için de yoğun bir diplomasi trafiğinin yaşandığı bir haftadır. Biz de bu süre zarfında Sayın Cumhurbaşkanımıza refakat etmenin yanısıra, birçok ikili ve çok taraflı görüşme yaptık. Bu çerçevede, 8’i uluslararası toplantı olmak üzere toplam 40 görüşme gerçekleştirdik. Maalesef zaman kısıtlamalarından dolayı birçok görüşme talebine yanıt veremedik.

Türk diplomasisi, konu ve coğrafya itibariyle çok boyutludur ve çok çeşitlilik arz etmektedir. Örneğin, dün aynı gün içinde Türk dünyasının gururu olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları toplantısıyla güne başladık. Ardından ABD Dışişleri Bakanı ile görüştük, ardından Rusya ve İran Dışişleri Bakanlarıyla Suriye’yi konuştuk. Daha sonra İsrail Dışişleri Bakanı ile biraraya geldik, akşam Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile başta Filistin olmak üzere, İslam dünyasını ilgilendiren konuları masaya yatırdık. Bu geniş yelpazeye yayılan konuları bütün bu paydaşlarla ele alabilecek, etki bırakabilecek bir devletiz. BM Genel Kurulu yüksek düzeyli haftasındaki çalışmalarımız da bunu bir kez daha teyit etmiştir.

Tabii ki birçok görüşmenin odak noktasını bu dönem Rusya-Ukrayna bağlamındaki gelişmeler başta olmak üzere bölgemizde barış ve güvenliği yakından ilgilendiren konular teşkil etti. Bu bağlamda Türkiye’nin uluslararası barış, kalkınma ve refaha katkılarının, özellikle de küresel gıda güvenliğinin temini yolundaki çabalarının takdir ve ilgiyle izlendiğini bir kez daha müşahede etme imkanımız oldu.

Diğer yandan, malumunuz yüksek düzeyli hafta esnasında, Azerbaycan toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak üzere Karabağ’da bir operasyon düzenlemek durumunda kaldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Genel Kurula hitaplarında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu bir kez daha vurguladılar. Biz de temaslarımızda, Azerbaycan’ın haklı davasında daima yanında olduğumuzu yineledik. Bu konuda BM Güvenlik Konseyi’nde tertiplenen toplantıya da Türkiye olarak katıldık ve Azerbaycan’a güçlü desteğimizi beyan ettik.

Azerbaycan’ın bu son operasyonu Güney Kafkasya’da istikrar ve normalleşme için yeni bir fırsat penceresi aralamıştır. Bu fırsat penceresini vakit varken Ermenistan’ın daha iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Komşu coğrafyamızda barış, istikrar ve refahın hakim kılınması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Bu arada bir parantez açayım. Azerbaycan Dışişleri Bakanı Sayın Ceyhun Bayramov çok anlamlı bir jest yaptı. Kendisi, sağolsun, kardeşliğimizin nişanesi olarak kadim Türk toprağı Karabağ’dan bir halı getirdi, Türk dünyasının New York’taki ortak evine hediye etti. Biz de bunu Türkevimizde şerefle taşıyacağız.

Dün yine ABD Dışişleri Bakanı Blinken’la yaklaşık 45 dakika süren başbaşa bir görüşme yaptık. Samimi ve yapıcı bir görüşme oldu. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha üst bir seviyeye çıkarılması için önümüzdeki dönemde atılabilecek somut adımları ele aldık. Sır değil; Amerika’yla anlaşmazlıklarımızın olduğu bazı konular var, bunları ciddi müttefiklik ilişkisi içerisinde ve karşılıklı saygı temelinde ele almaktayız. Elbette, İsveç’in NATO’ya katılım süreci, Karadeniz Tahıl Girişimi ve Karabağ gibi bölgesel konuları da masaya yatırdık.

Tabiatıyla, ikili temaslarımızın yanısıra, çeşitli çok taraflı toplantılara da katıldık.

Finlandiya’yla birlikte öncülüğünü yaptığımız Barış İçin Arabuluculuk Girişimi Dostlar Grubu’nun 13. Toplantısını gerçekleştirdik.

Karadeniz Tahıl Girişimi örneğinde olduğu gibi arabuluculuğun ve diplomasinin hala önem arz ettiğini, sorunlara barışçıl çözümün temel önceliğimiz olması gerektiğini hatırlatma imkanımız oldu.

Yine kuruluşuna öncülük ettiğimiz bir diğer girişim olan Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısını gerçekleştirdik. 18 yıl önce İspanya’yla başlattığımız Medeniyetler İttifakı girişiminin ne kadar yerinde bir adım olduğunu, içinden geçmekte olduğumuz “aşırılıklar çağında” yeniden görmekteyiz.

Irkçılık ve yabancı düşmanlığı uzun zamandan beri görülmemiş seviyelere çıktı. Avrupa’da kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim’e yönelik alçak saldırılar ve İslam karşıtı eylemler adeta bir salgın haline geldi. Dolayısıyla Medeniyetler İttifakı gibi vizyoner bir girişimin, işlevini yitirmeden sürmesi gerekiyor.

Toplantı kapsamında İttifak’ın Yüksek Temsilcisi Moratinos ve İspanya Dışişleri Bakanı Albares ile de biraraya gelme imkanımız oldu.

İslam karşıtı eylemler, İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde iştirak ettiğimiz 2 toplantının gündemindeydi. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Yıllık Koordinasyon Toplantısında İslamofobiyle mücadele alanında atacağımız adımları ele aldık ve bir Ortak Bildiri yayınladık.

Ayrıca, kalıcı bir dönüşüm arifesinde olan dünyamızın, adaletsizliklerin ortadan kalktığı, barışın, adaletin ve vicdanın hakim olduğu bir yer haline gelebilmesi için, İslam dünyasının birliğini daha da güçlendirmesi şart. Bunu da bu toplantıda kuvvetle vurguladık.

En vahim küresel adaletsizliklerin başında elbette Filistin sorunu gelmekte. Toplantıda, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu, bağımsız, egemen Filistin devletinin vücut bulmasının tek geçerli, adil ve sürdürülebilir çözüm olduğunu yineledik.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Avrupa’daki Müslümanların durumuna dair Temas Grubu toplantısına katıldık. Yaşanan İslam karşıtı eylemler, nefret söylemleri ve ayrımcılık nedeniyle Avrupa’da yaşayan Müslümanların endişeli olduğuna, arkalarında İslam dünyasını bir ve güçlü şekilde görmek istediklerine dikkat çektik. Biz bu mücadelede zaten ülke olarak öncü ve etkin bir rol oynamaktayız.

BM ve G20’de kabul edilen ve kutsal kitaplara saldırıları kınayan kararlar, ayrıca, İsveç ve Danimarka’nın mevzuat değişikliğine gitmeye karar vermesi, İslam dünyasının ortak hareket ettiğinde sonuç alabileceğini gösterdi. Yolumuza böyle devam edeceğiz. Gelecekte İslam düşmanlığına da, ırkçılığa da, yabancı düşmanlığına da yer yok.

Dünyanın geleceğini, dünya liderleri 2024’te yapılacak “Geleceğin Zirvesinde” ele alacaklar. Bu sene Bakan seviyesinde New York’ta bir Hazırlık Toplantısı yaptık. Gelecek nesiller için oluşturmamız gereken küresel yönetişim modelini istişare ettik.

Bugün şöyle bir durum yaşanmakta: Güvenlik Konseyi işlevini yerine getiremeyince, Birleşmiş Milletler Teşkilatı bütünüyle acze düşmekte. Günümüzün jeo-stratejik gerçekliğiyle uyumsuz olan bu kurumun yeniden yapılandırılması artık stratejik bir zaruret haline gelmiştir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın “dünya beşten büyüktür” çağrısı, dünyada yankı uyandırmakta; insanlığın değişim beklentisine ses ve nefes olmakta.

Bu konular, Meksika, Endonezya, Kore Cumhuriyeti, Türkiye ve Avusturya’nın oluşturduğu MIKTA’nın 24. Dışişleri Bakanları Toplantısında da ele alındı. G20 Yeni Delhi Zirvesi’nde liderlerimiz bir araya gelmişti. MIKTA olarak, New York’ta da Dışişleri Bakanları olarak ortak gündemimize ilişkin konuların yakın takibini yapma imkanı bulduk.

Küreselleşmenin sona ermediği, ancak raydan çıktığı günümüzde bölgesel dinamikler hız kazandı. Türk Devletleri Teşkilatımız, jeo-politik ve jeo-ekonomik dengelerin derinden sarsıldığı bu dönemde, uluslararası alandaki rolünü her geçen gün daha da pekiştirmekte. Türk Devletleri olarak ne kadar bütünleşirsek, o kadar güçlü oluyoruz.

Türkevi’nde dün Teşkilatımızın Dışişleri Bakanları olarak toplandık. 10. Zirve’mize giden yolda hazırlıklarımızı ele aldık. Gözlemci ülkeler olarak KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve Macaristan Dışişleri Bakanı Sayın Szijjarto da aramızdaydı.

Türk dünyası olarak, yatırımlarımız için ortak fon kurduğumuz, sivil koruma mekanizması tasarladığımız, Turan adını taşıyan özel ekonomi bölgesi açacağımız günleri görmekteyiz.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın bu kutlu birlikteliğinin bütün Türk dünyasında heyecan uyandırdığını görmekteyiz. Nitekim New York’ta biraraya geldiğimiz Karaçay Türkü kardeşlerimiz de bunu dile getirdiler. Bütün soydaşlarımızın, Türkiye’yi anavatanı bilen kardeşlerimizin ve ümitlerini milletimize bağlayan mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz.

Suriye konusu uluslararası gündemdeki yerini korumakta. Maalesef hala istikrarsızlık üreten, bizi de etkileyen bir kriz hali devam etmekte. Rusya Dışişleri Bakanı Sayın Lavrov ve İranlı mevkidaşım Sayın Emirabdullahiyan ile Astana Dışişleri Bakanları Toplantısında Suriye’yi görüştük. BM Genel Sekreterinin Özel Temsilcisi Pedersen de toplantının bir bölümünde aramıza katıldı. İnsani yardımların devamı, siyasi sürecin canlandırılması, ateşkes ihlalleri ve başta PKK ve DEAŞ olmak üzere terör örgütlerinin yarattığı güvenlik sorununu da ele aldık.

Buradan bir kez daha tekrarlamak isterim, Türkiye olarak PKK/YPG ve DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine ve bu tür maşalar üzerinden bölgemizde emperyal tasarımlar yapan çevrelere asla alan ve zemin bırakmayacağız.

Kıymetli basın mensupları, yoğun geçen Genel Kurul haftasındaki görüşmelerimiz, bizim için önem taşıyan konulardaki tutum ve önceliklerimizin uluslararası toplumun dikkatine getirilmesi bakımından gayet yararlı oldu. Temaslarımızın, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun hayata geçirilmesine yönelik çalışmalarımızın desteklenmesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyim.

Sizlere de buradaki temaslarımızın ve mesajlarımızın kamuoyuna yansıtılması konusunda yaptığınız özverili mesai ve sarf ettiğiniz emekler için çok teşekkür ediyorum.

Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

SORU- Sayın Bakanım, çok teşekkürler. Anadolu Ajansı’ndan Şerife Çetin. Sizin de bahsetmiş olduğunuz üzere Azerbaycan Karabağ’da bir anti-terör operasyonu gerçekleştirdi. New York’ta da bu operasyon gündem oldu. Siz görüşmelerinizde bu operasyonu ne şekilde ele aldınız?

Ve Azerbaycan’ın başarıyla tamamladığı operasyonun ardından bölgedeki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ederim.

Azerbaycan’ın yaptığı kontr-terör operasyonu gerçekten artık başka çarenin kalmadığını gösteren bir operasyondu. Biliyorsunuz ateşkes mutabakatından sonra üzerinde anlaşılan konuların bir kısmı maalesef Ermenistan tarafından hayata geçirilmedi. Azerbaycan’ın uzun süredir sabırla beklediği özellikle iki konu; bir, Zengezur Koridorunun açılması, ikincisi de Karabağ’daki özellikle Ermeni etnik nüfusun yaşadığı bölgede Azerbaycan egemenliğinin pratikte tesis edilmesinin önemi ortada. Bu gerçekleşmediği zaman Azeri kardeşlerimiz haklı olarak sabırsızlıklarını ortaya koydular. Uluslararası toplumun ve görüşmelerin bu konuda bir netice üretmemesi durumunda gerekeni yapma zorunluluğunu hissettiler. Burada Türkiye olarak biz Azerbaycan’ın bu harekatı yapmadaki zorunluluğunu ve gerekliliğini ilgili muhataplara ilettik.

Zaten bu harekat çok kısa süren bir harekat oldu bildiğiniz gibi. Sivil nüfusa dokunmayan, belli silahlı unsurların tasfiyesini hedef alan, Azerbaycan’ın bölgedeki yasal egemenliğinin yolunu açan noktasal bir faaliyet oldu. Bunu da bütün taraflara anlattık. Tabii bazı tarafların bu konuda ciddi bir önyargı içinde olduğunu, Azerbaycan’ın yaptığı harekatın sebeplerini ve nedenlerini anlamadan çok ciddi suçlamalar getirdiğini de gördük, çok ileri iddiaların ortaya konduğunu da gördük. Ama bizim ortaya koyduğumuz rasyonel izahlar, durumun Azerbaycan’ın lehine anlaşılmasında da etkili oldu diye düşünüyoruz.

SORU- Efendim, siz de vurguladınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dünya 5’ten büyüktür” çağrısı her sene daha fazla yankı buluyor. Bu sene özellikle Joe Biden da reform için istişarelerde bulunduğunu söyledi. Birazdan görüşeceksiniz, Guterres, “İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yapı artık yeterli değil, bir değişim şart” dedi. Siz de yaptığınız görüşmelerde, özellikle dün Blinken’la görüştünüz, yakın dönemde somut adımlar bekliyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu önemli bir konu, Türkiye’nin Cumhurbaşkanımızın liderliğinde uzun zamandır dillendirdiği bir konu. Var olan realitenin artık bir söyleme dönüştüğü; bu söylemin politikaya, politikanın da artık uygulamaya geçmesini beklediğimiz bir aşamaya geldik. Şu anda artık ortaya çıkan söylemlerin ne kadar haklı olduğunu hemen hemen bütün dünya kabul etmekte. Bunun bütün ülkeler tarafından kabul edilen bir politikaya dönüşmesi için çok sağlıklı tartışmaların yapılması gerekiyor. Bu konuda ciddi çabalara ihtiyaç var. Özellikle BM Güvenlik Konseyi’ndeki ülkelerin bu konuda samimi olmaları gerekiyor. Dünyadaki düzenin yeniden tesis edilmesi, daha kalıcı barışın ve adil bir yaşamın mümkün olması için Birleşmiş Milletler reformunun yapılması şart. Bu konudaki tartışmalar şu anda devam ediyor, üzerinde mutabık kalınmış bir perspektif çerçeve şu anda yok. Ama önemli olan bu tartışmanın başlatılmasıydı ve devam etmesi. Ben inanıyorum yakın gelecekte, birkaç yıl içerisinde çok sağlıklı kabul edilmiş, genel kabul gören formüllerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.

SORU- Efendim, öncelikle çok teşekkür ediyoruz bu basın toplantısı için.

Ziyaretinizin en önemli bölümlerinden biri de ikili görüşmelerdi. Az önce siz de vurguladınız, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdiniz. Son dönemde Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerde bir ivme yakalanması söz konusu. Özellikle görüşmenizin içeriğine dair bizimle neler paylaşmak istersiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, Amerika’yla gündemde olan birçok konumuz var malumunuz, jeo-stratejik, ekonomik, güvenlikle alakalı konular var. Bunların başında şu anda özellikle gündemi meşgul eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve Tahıl Anlaşması. Biliyorsunuz geçtiğimiz ay ve bu ay Türkiye’nin yoğun bir diplomasi trafiği oldu. 17 Temmuz’da nihayete eren Tahıl Anlaşmasının yeniden hayata geçirilmesi için neler yapılabilir, bu konuda Türkiye’nin yoğun çabaları var. Amerikalılar ve diğer müttefik ülkeler Türkiye’nin yürüttüğü bu diplomasi trafiğinin neticelerini ve detaylarını tabii öğrenmek istiyorlar, o konuda görüşmelerimiz oluyor. Biz de onların bu konuda neler düşündüğünü öğrenme fırsatı buluyoruz açıkçası.

Özellikle geçtiğimiz dönemde Tahıl Anlaşmasının iki ülke arasında devam eden savaştan daha ayrı bir şekilde ele alınması konusunda bir konsensus olmasını sağlamıştık. Ama bu yeni dönemde şu izlenimimiz var: Gerek Rusya tarafı, gerek Ukrayna tarafı muhtemel bir tahıl anlaşmasını dünya gıda güvenliğine katkıda bulunan bir çerçeveden ziyade, iki ülkenin genel savaş çabalarının ve faaliyetlerinin bir parçası olarak görme eğilimindeler. Tabii bu bizim işimizi biraz daha yeni dönemde zorlaştıran bir konu. Ama Birleşmiş Milletler’le olan temaslarımız olsun, taraflarla olan temaslarımız olsun, Avrupalılar, Amerikalılar da dahil olmak üzere, bu konuda yoğun adım atmaya devam edeceğiz.

Diğer bir konu da Karabağ meselesiydi yine Sayın Blinken’la görüşürken gündeme gelen. O konuda barışın daimi olması, bölgesel refahın mümkün olması için onlar kendi görüşlerini söylediler, biz kendi görüşlerimizi ortaya koyduk. Bu noktada belli argümanlarımızın ikna edici olduğu kanaatindeyim. Bölgede atılması gereken adımlar var. Özellikle Batılı bazı müttefiklerimizin Ermenistan’ı yönlendirirken, tavsiye verirken daha isabetli tavsiyelerde bulunmaları gerekiyor. Yoksa belli tavsiyeler, bölgenin gerçekliğine uygun olmayan, dışarıdan verilen tavsiyeler, destekler maalesef çözüm yerine, istikrar yerine daha fazla kaosu ve gözyaşını getirmekte.

SORU- Özellikle Yunanistan dış politikada önemli bir başlık. Ülkenin yaşadığı acı olaylar, afetler sonrası Türkiye’nin yardımları oldu. Somut adımları da görüyoruz, sizin mevkidaşınızla görüşmeniz oldu. Sayın Miçotakis Türkevi’nde ağırlandı. 7 Aralık önemli bir dönüm noktası olacak. Cumhurbaşkanımız Selanik’e gidecek. Bundan sonra gidişat nasıl olur? Yunanistan basını bu konuyu fazlasıyla ele alıyor. Nasıl mesajınız olur Yunanistan’a?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Özellikle liderler düzeyinde yapılan görüşmelerde alınan bir karar var, her iki lider de pozitif ajandayla konuya yaklaşıyorlar, halklarından aldıkları güçlü destekle, ki her iki tarafta da seçim oldu biliyorsunuz, Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunların karşılıklı saygıya ve iyi niyete dayalı bir şekilde çözülmesi konusunda bir irade var. Bunu yaparken tabii hayata geçirilmesi gereken çok çalışma var. Bunların başında Ege’deki gerginliğin tırmanmaması, iki ülke arasındaki özellikle Ege Denizi merkezli ekonomik potansiyellerin ortaya çıkartılması, iki ülke arasındaki gerek devletten devlete, gerek halktan halka temasın artırılması, şirketlerin ortak faaliyetler yürütmesi gibi çok çeşitli başlıklarda işbirliği alanları var. Ben Sayın meslektaşımla da bu konuları yoğun bir şekilde görüşmekteyim. Pozitif gündemin arttırılması, ilerletilmesi ve çeşitlendirilmesi konusunda her iki taraf da neler yapabilir, onu ortaya koyuyoruz.

Aslında bu tartışmalar şunu gösterdi: Türkiye ve Yunanistan arasında uzun yıllardır var eden, bizim jenerasyonlarımızdan önce ortaya çıkmış aslında birtakım sorunların bugün bir fırsata dönüştürülerek bölgede daha büyük bir refah ve işbirliği mekanizması oluşturularak çözülmesi mümkün, bu gerçeklik önümüzde duruyor. Problem, buna nasıl ulaşacağız, hangi metodolojiyle gideceğiz? Önceden denenmiş metotlar var, buradan aldığımız dersler var. Bunun üzerine ilave edeceğimiz yeni bakış açıları neler olabilir? Türkiye’nin hak ve menfaatlerini kaybetmeden bölgesel istikrarın, barışın ve refahın tesis edilmesi nasıl mümkün olur, o konuda çalışmalarımız devam ediyor.

Ama şunu memnuniyetle söylemek isterim: Yunan tarafının da son derece yapıcı ve iyi niyetli bir şekilde konuya yaklaştığını an itibarıyla görmekteyiz. Ben önümüzdeki günlerde bu yaklaşımın daha somut sonuçlar üreteceğini açıkçası düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın Selanik’e yapacağı Aralık’taki ziyaret esnasında da bizim bu çalışmalarımızın somutlaşmış halini göreceğimizi düşünüyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun arkadaşlar.

* Interpress deşifresidir.