Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Burak Özügergin’in Olağan Basın Toplantısı, 5 Ağustos 2009
SORU: Kaş açıklarındaki Karaada ile ilgili bazı haberler yer aldı, bazı tartışmalar var. Adanın statüsü ile ilgili tartışmalar var. Adanın statüsü nedir acaba? Ve adada askeri varlık bulundurmanın önünde herhangi bir engel var mı?

YANIT: Bildiğiniz gibi, Türkiye anakarasına yakın Yunan Adaları silahsızlandırılmış statüdedir. Bu statüyü tespit eden muhtelif hukuki belgeler vardır. Bizim için olayın hukuki boyutu bu noktada incelenmektedir ve dolayısıyla yakından takip ettiğimiz bir konudur.

Diğer taraftan ikinci bir boyut vardır ki gazetecilerimizi bizzat, şahsen ilgilenmiştir. Dün bir “soruya-cevap” yaptık akşam saatlerinde. “Önce gazeteciler tutuklandı, götürüldü, yedeklendi tekneleri vs. diye haberler çıkmıştı, hemen devreye girdik Dışişleri olarak”. Sayın Bakanın talimatıyla Sayın Müsteşarımız gerek iç koordinasyonu sağladı, gerek Yunan makamları ile temasa geçti ve gazetecilerimizin süratle geri dönüşü sağlandı. Bize ifade edilen, Meis Adası civarında gazetecilerimizin fotoğraf çekmek için orada bulundukları ve bu esnada Yunan sahil güvenlik botları tarafından durduruldukları ve sorgulandıkları yönündeydi.

Şimdi bütün bunlar olurken bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Yunanistan ile ilişkilerimiz Ege bağlamında eskisi gibi değil, hatta bu bazı basın yayın organlarının da dikkatinden kaçmamış. Kimisi diyor ki 45 dakikada çözüldü, kimisi 1 saatte çözüldü diyor, bu doğru. Kardak’la benzetmeler yapıldı. Eğer Kardak’tan bu yana 13-14 sene geçtiyse, bu arada bir takım mekanizmalar kurulmuş olsa gerek ki, süratle iki ülkenin ilişkilerini zedelemeyecek bir şekilde, süratle bir tertip alındı. Bu tabii iki tarafın da hukuki savlarının diğer taraf bakımından kabul edildiği anlamına gelmiyor, ama buradaki maksat önce bir krizin önlenmesi. Hukuki süreçler de ayrıca siyasi süreçlerle birlikte çalıştırılır. Buna dikkatinizi çekmek istedim özellikle. Dolayısıyla Türk basınının da, Yunan basınının da özellikle konunun tüm ayrıntılarını öğrendikten sonra provokasyona yol açmayacak şekilde davranmaları iki ülke ilişkilerinin geleceği açısından yararlı olur diye düşünüyoruz.

SORU: Burak Bey, tarafların kurulan mekanizmalar sayesinde gerginliğe yol açmayacak şekilde hareket ettiğini belirttiniz. Uzun süredir Yunan makamlarından gelen açıklamalar sizi doğrulamıyor. Çünkü Yunanistan, Ege’de stratejik olarak tabir ettiğimiz yerlerde petrol ve doğalgaz arama çalışması yapacağını açıkladı. Bunun yanı sıra Adanın silahlanmasına ilişkin artık çok çok fazla Yunan basınında, işte komandoların, milislerin adalara aktarıldığına dair haberler çıktı. Bunlar Yunan basınında çıktı ve Yunan Genel Kurmay’ı yalanlamadı. Sürecin gerginlik taşımadığını söylediniz, ama Yunanistan’ın bu yaklaşımı acaba süreci daha da germiyor mu?

YANIT: Şimdi hayatta her şey göreceli. Geçmişe göre, yani 90’lı yıllara göre baktığınızda dün bugün yaşadıklarımız arasında büyük fark olduğunu görürsünüz. Ege bağlamında hep söylüyoruz, Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasında birbiri ile bağlantılı birçok sorun vardır. Sorunlar nelerdir örnek vermek gerekirse, tam listeyi belki hatırlayamayabilirim ama “karasularının genişliği 6-10 mil konusu, kıta sahanlığı, FIR sorunları, deniz yan sınırı sorunu, arama kurtarma bölgesi sorunu, anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık, kayalıklar sorunu”. Bütün bunlar birbiri ile bağlantılıdır. Ve biz, geçenlerde de buradan söylemiştim; Ege’yi birbirimizi ayıran bir deniz değil, birbirimizi birleştiren, komşuluk ilişkilerini pekiştiren bir deniz olarak görmek istiyoruz. Buna göre hareket ettiğimizi düşünüyoruz. Tek taraflı girişimlerden kaçınılması gerektiğini düşünüyoruz. Oldu-bittilerle bir tarafın öbür tarafı alt etmesinin söz konusu olmayacağını hep söylüyoruz. Karşılıklı oturulur konuşulur, gerekirse uzlaşmazlıkların çözümü için üçüncü taraflara da gidilebilir. Bunu söylüyoruz. Ama bunun da tabii yöntemi nedir, makul olanı nedir? Birbiri ile bağlantılı ise sorunlar, uluslararası hukuka başvurulduğunda da bütün sorunların hep birlikte ele alınması uygun olacaktır. Öyle parça başı iş olmaz. Uluslararası hukukun yapısından kaynaklanan bir durumdur bu. Şimdi dolayısıyla bu cevabımla aslında size Ege’de petrol arama konusundaki girişimlerle ilgili sorunuza cevap vermiş oldum.

Hava ihlalleri yapıldığına dair birtakım iddialar öne sürülmektedir son zamanlarda. Ben size buradan bir rakam vereyim. 2008 yılında Yunanistan’ın Ege’deki havacılık faaliyetleri, yani askeri faaliyetleri % 26 artış göstermiştir. Türkiye’nin ise her hangi bir artışı yoktur. Bu sene de bu, senenin ilk 7-8 ayında durum böyledir. Bir rakam daha vereyim size. Yunanistan’ın Ege’de Türk uçaklarına kıyasla uçuşları 10 kat daha fazladır. Bizim yaptığımız; Ege’nin uluslararası hava sahasında her ülkenin, tüm üçüncü ülkelerin olduğu gibi, bizim de serbest uçuş hakkımızı kullanmaktan ibarettir. Bu herhangi başka, Yunanistan’a karşı olmadığı gibi, herhangi başka bir ülkeye de yönelik bir tutum değildir. Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız vardır. Seyrüsefer serbestîsi “freedom of navigation- freedom to use international airspace” denilen serbestimizi kullanıyoruz. Hadise bundan ibarettir.

SORU: Burak Bey, bu çerçevede Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni’nin öngörülen Ankara ziyaretini yakın bir zamanda bekleyebilir miyiz? Bu ziyarette Yunanistan tarafından ya da Türkiye tarafından herhangi bir sıkıntı mı yaşanıyor ki bir türlü Bakoyanni Ankara’ya gelemiyor. Herhangi bir sıkıntı var mı?

YANIT: Aynı soruyu Yunanistan makamlarına da soracağınızı varsayıyorum. Ama demin sözünü ettiğim Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde belirgin bir gelişme kaydedilmiştir. Bundan da ziyadesiyle memnunuz. Ticari ekonomik alanlarda da ilişkiler oldukça gelişme göstermiştir. Biz, Yunanistan’la diyalog ve işbirliği sürecinin ilerletilmesi yönünde kararlılığımızı koruyoruz. Biraz önce birtakım sorunlardan söz ettim Ege’ye ilişkin olarak. Kurulan mekanizmalar çerçevesinde de olur, yeni mekanizmalar da kurulur gerekirse, ama bütün bunlar bir dostluk anlayışına dayandırılmalıdır. Oldu-bittilere değil; karşı tarafı kandırmaya yönelik değil. Biz, açık olduğumuzu düşünüyoruz. Herhangi bir gizli ajandamız yoktur. Karşılıklı olarak birbirimizin hassasiyetine, iki ülkenin de birbirinin hassasiyetine özen göstererek hareket etmesi gerekir. Hakkaniyete uygun yaklaşımlarla aramızdaki sorunların çözüleceğinin bilincinde olmalıyız. Önümüzdeki dönemde Sayın Bakoyanni’yi ülkemizde ağırlamaktan memnuniyet duyacağız. Bunu bizzat Sayın Bakan Korfu’da AGİT Bakanlar toplantısı esnasında yaptıkları baş başa görüşmede de dile getirdi. Diğer vesilelerle de söylüyoruz. Her hangi bir tarih tespiti şu ana kadar olmamıştır, üzerinde çalışılıyor. Ama Sayın Bakoyanni geleneksel Türk konukseverliğini kendisine göstereceğimizden emin olmalıdır.


SORU: Yine bu Karaada’dan devam etmek istiyorum ben. Yunan Adalarının silahsızlandırılmış statüde olması gerektiğinden bahsettiniz. Çıkan haberlerde de, bu noktada, bu ada silahlandırılıyor, işte karakol gibi birçok binanın yapıldığının tespit edildiği söylendi bu haberlerde. Siz bu adanın silahlandırılıp silahlandırılmadığına yönelik olarak önemli herhangi bir çalışma, araştırma yürütüyor musunuz?

YANIT: Öncelikle şuna dikkatinizi çekerim. Ege’de binlerce ada, adacık, kayalık var. Bunların Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde hâkimiyetimizden çıkma süreçleri değişik aşamalarda gerçekleşti. Kimisi 1913’te 6 Büyük devlet kararıyla, kimisi Lozan’da, kimisi ´47 Paris anlaşmasıyla el değiştirdi vs. Bu oldukça karışık bir hukuki süreçtir ve bir sürü akademisyenin kafa yorduğu bir meseledir. Temel prensip bu adaların devrinin Türkiye’nin güvenliğine halel getirmeyecek bir şekilde silahsızlandırılarak yapılmış olmasıdır. Bunun da tabii alt başlıkları var. Türkiye’nin güvenliğini hangi yöntemlerle tehdit edebilirler. Çok dikkatli bir şekilde hangi güçlerin bulundurulması mümkündür. Askeriye, kolluk kuvvetleri vs. yani bütün bunlar anlaşmalarda yazılı. Biz uluslararası hukuka uygun hareket edilmesinden başka bir şey talep etmiyoruz ve bunu da demin söylediğim çerçevede Yunanistan’la iyi ilişkiler sürdürerek bu sorunların çözülebileceğini düşünüyoruz ve çözülmesi gerektiğini de düşünüyoruz. Çözülemeyecek şeyler değildir bunlar, iyi niyet olduktan sonra aşarız.

SORU: İran Cumhurbaşkanı göreve başladıktan sonra, Amerika’dan, Irak’tan, Almanya’dan açıklama geldi kendisini tebrik etmeyeceklerine dair. Dışişleri bu konuda acaba mutabık mıdır?

YANIT: Şimdi diğer ülkelerin İran ile ilişkileri, yeni seçilen Cumhurbaşkanı’nın tebriki vs. konularda uyguladıkları politikaların sebeplerini elbette kendilerine sormakta fayda vardır ki sağlıklı analiz yapabilelim. Biz yüzyıllara dayanan komşuluk ilişkilerimiz çerçevesinde, dostluk ilişkilerimiz çerçevesinde belirli politikalar izliyoruz. Seçimleri takiben biz, tebrik mesajlarımızı gönderdik biliyorsunuz. İran’ın bölgede kilit bir ülke olduğunu hep söylüyoruz. Karşılıklı olarak birbirimizin içişlerine karışmama ilkesine çok titizlikle riayet ettiğimizi söylüyoruz. Bu çerçevede değerlendirmek lazımdır sorunuzu.

SORU: Irak sınırına izinsiz veya yasadışı yolla geçtikleri belirtilen Amerikalılarla ilgili olarak Türkiye’den herhangi bir işbirliği yapılması istendi mi Amerika tarafından? Bir de bir şey sormak istiyorum Yunanistan ile ilgili olarak. Şimdi, 2000 yılından beri doğru hatırlıyorsam, iki ülke arasında bir mekanizma var. “Exploratory talks” yapılıyor. Bu mekanizma ile ilgili olarak hiçbir açıklama yapılmıyor. Bu konuda bir anlayış var. Ancak bu mekanizma artık bir çeşit sürekli bir mekanizmaya dönüştürülebilir mi?

YANIT: Birinci sorunuzun cevabı oldukça kolay; hayır. Bize herhangi bir girişimde bulunulmadı. Üçüncü taraf olarak tabii birisi komşumuzdur, öbürü NATO çerçevesinde müttefikimiz olan bir ülkedir. Ama herhangi bir talep gelmedi. Üçüncü taraf pozisyonundayız.

Yunanistan ile kurulan mekanizmalar sadece istikşafi görüşmeler değil. Kırk küsur tur yapılmıştır. Aramızda güven arttırıcı önlemler de vardır. İkili ziyaretler çerçevesinde varılan mutabakatlar da vardır. Hazırlanan, imzalanan bir çok anlaşma vardır; ekonomik konularda, terörle mücadele konusunda vs. Madem sordunuz, şimdi güven arttırıcı önlemlerden bir tanesi de sahil güvenlik makamları arasında doğrudan bir hat kurulması idi. İşte bu tür mekanizmalardır devreye girip, sistemin kısa devre yapmasını engelleyen. Karşı tarafla konuştuğunuzda, karşı tarafın sıkıntısını niyetlerini daha iyi anlayabiliyorsunuz. Bu şekilde Ege’de sorunların parlamasına engel oluyoruz. Yapılan budur ve böylece daha büyük resmin karışmasını engellemeye çalışıyoruz. Çünkü geçenlerde de söyledim. Müzakere eden bir ülkeyiz biz Avrupa Birliği’ne tam üye olmak için. Bir aşamada tam üye olacağız. Ondan sonra en yakın komşulardan, AB komşularımızdan birisi de Yunanistan olacak. Onun için, ona göre ilişkileri şimdiden hazırlamamız gerekiyor. Yaptığımız, verdiğimiz çabalar bu konsepti de içeriyor.

SORU: Bir Rus generalin Nabucco projesi ile ilgili olarak aslında Türkmen gazı değil Irak gazı olduğunu söylemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin Nabucco projesini basın aracılığı ile Türkmen gazı olarak göstermeye çalıştığını iddia etmişti.. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

YANIT: Şimdi bir Rus generalinin yaptığı açıklamayı ben burada yorumlayacak durumda değilim. Görmedim çünkü; ama Nabucco gündemde olan bir konu. Sayın Başbakan’ın açılış töreninde yaptığı konuşmaya bakılacak olursa, projenin boyutu daha iyi anlaşılır. Irak, Türkmen gazının projeye dâhil edileceğinin o aşamada açıklanmış olması tabii ki çok iyi gelişmelerdir. Rusya’nın Nabucco konusundaki düşüncelerini almak için sanırım önümüzde iyi bir fırsat olacak. Yarın bir basın toplantısı yapılacak. Orada da belki kulak kabartabiliriz. Ama biz, Nabucco’yu 21. yüzyılın projesi olarak görüyoruz. Yani, sadece enerji projesi değil Nabucco. Bir vizyonun gerçekleşmesi. Orta Asya’yı, Kafkasları, Orta Doğu’yu bir havza olarak Avrupa’ya bağlayan bir proje; kimseye karşı bir tarafı bulunmadığını da defalarca söyledik. Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin vazgeçilmez bir parçası kılacak unsurlardan biridir Nabucco. Buna öyle bakmak lazım. Yani stratejik boyutunu değerlendirerek bakmak lazım.

SORU: Putin’in ziyaretiyle ilgili soracaktım. Biliyorsunuz yarın Türkiye’ye geliyor çalışma ziyareti için. Türkiye’nin beklentilerini soracaktım. Bir de hangi protokollerin imzalanması gündemde?

YANIT: Sayın Cumhurbaşkanı Rusya’ya bir ziyaret yaptı. Sayın Başbakan Soçi’ye bir ziyarette bulundu Mayıs’tı. Bakanımız geçen ay Moskova’ya bir ziyarette bulundu ve Başbakan Yardımcısı Seçin geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye geldi. Bütün bunlar birbirimizi çok yakın bir ortak olarak gördüğümüzün işaretleri olarak algılanmalı. Rusya Federasyonu Başbakanı Sayın Putin’le başta ekonomi ve enerji konuları olmak üzere çok boyutlu güçlendirilmiş ortaklık şemsiyesi altına giren konular görüşülecek. Şimdi ikili anlaşmalar diyoruz. Birincisi “Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin İşbirliği Anlaşması”, bu bir. İki, “Nükleer Kazaların Erken Bildirimi ve Nükleer Tesisler Hakkında Bilgi Değişimi Anlaşması”. Bunun ötesinde bir “Kültürel Değişim Programı” metni üzerinde çalışılıyor. Ama tabii tam olarak hangi aşamada olduğunu bilmiyorum. Bir KEK toplantısı yapılmakta şu anda. Karma Ekonomik Komisyon toplantısı yapılmakta 3–4–5 Ağustos tarihlerinde. Bu belgeler de dâhil olmak üzere, bu ortamda görüşülüyor. Ayrıca kurumsal düzeyde de Türkiye Petrollerinin mesela imzalayacağı bir iki protokol var, ama onu çok ayrıntılı bilmem söz konusu değil. Sayın Putin’in ziyareti öğle saatlerinde başlayacak. Tabii Sayın Başbakanımızın konuğu olduğu için, saatlendirilmiş ayrıntıları Başbakanlıktan alabiliriz. Ama Başbakanımızla görüşülecek, bir yemek yenecek. Cumhurbaşkanımız tarafından da kabulü öngörülüyor. Herhalde akşam saatlerinde bir program elimize geçer. Yani kesinleştirilmiş net bir program elimize geçer.

SORU: Kaç tane anlaşma imzalanacak, bir sayı verebilir misiniz?

YANIT: Bir düzine diyelim. Bir düzine metin üzerinde çalışılıyor ama yarın imzalanması söz konusu demiyorum bu kadar metnin. Yani şimdi 3–4 tanesi imzalanır, 5 tanesi imzalanır veya 12 tanesi imzalanır. Ama en azından her aşamada daha da ilişkilerimizi güçlendiren ahdi sistemler kuruluyor önemli olan bu.

SORU: Nükleer Tesislerle İlgili Bilgi Değişimi Anlaşmasının içeriği ile ilgili bir bilginiz var mı?

YANIT: Tabii bu enerji konusu. Biz siyaseti daha çok takip ediyoruz. Altını dolduracak bilgi en azından yarın, dediğim gibi biraz önce, elimizde fırsat olacak. Eğer zaten imzalanırsa sözleşme, metnine bakarız. İmzalanabilecek bir konuma gelirse. Ama Türkiye’nin nükleer enerji konusunda bazı adımlar atmakta olduğu malum. O çerçevede değerlendirilebilir.

SORU: Genelkurmay ile imzalanacak bir anlaşma varmış?

YANIT: Bütün bunlar konuşuluyor.

SORU: NATO’nun kapsamında Eskişehir’deki hava üssü kapatılarak, bir Türk komutanın Larissa üssünde görev alması gibi bir şey söz konusu mu? Böyle bir şey var mı?

YANIT: Bu konudaki gelişmeleri bir soralım. Haklısınız böyle bir şey kulağımıza gelmişti. Doğrusu bugün için hazırladığım notlar arasında yok. Öğleden sonra ben sizi arayayım.

SORU: Benim El Fetih kurultayı ile ilgili bir sorum olacaktı. Krizin aşılması için Sayın Davutoğlu’nun temasları oldu mu acaba? Olduysa kimlerle görüşüldü? Kriz aşılamadı; Hamas’ın görüşünü biliyoruz. Tıkanma noktası bu mudur?

YANIT: Orta Doğu’ya genel bakış açımız çerçevesinde Sayın Bakanın muhtelif girişimleri oldu. Sayın Abbas ülkemizi ziyaret etti geçenlerde. Başbakanımız Suriye’yi ziyaret etti. Tabiî ki ayrıntıları bilmem söz konusu değil, ama ister arabuluculuk deyin, ister kolaylaştırıcılık deyin, ister müşfik bir komşunun telkinleri deyin, Türkiye’nin bazı telkinleri tüm taraflara olmuştur. Bu telkinlerin belkemiğini Filistinliler arasındaki uzlaşmazlığın sürmesinin bizzat davaya zarar vereceği mesajı oluşturmuştur. Uzlaşmanız lazım ve bunu biran önce yapmanız lazım mesajı tüm taraflara verildi. 6. Kongre ile ilgili olarak da özelde Sayın Bakan’ın telkinleri oldu. Kongre sanırım 3 gün ve oylamalar da, yanlış hatırlamıyorsam, yarın yapılacak. Görüşmeler devam ediyor. Umarız, uzlaşmazlık sona erer ve Ortadoğu Barış sürecini canlandırma imkânı doğar. Filistinliler arasındaki görüşmelere ev sahipliği yapan Mısır’ı desteklediğimizi de kendilerine söylüyoruz, yani Filistin gruplarına da söylüyoruz, Mısır’a da söylüyoruz ve üçüncü taraflara da söylüyoruz. Yani burada Mısır’a biz güveniyoruz ve elimizden gelen herhangi bir ilave katkı bizden talep edilirse elimizden geleni yapmaya devam ederiz.

SORU: Temaslardan umutlumusunuz yani?

YANIT: Temaslar sürüyor, ama tabii bu bizim sonuçta saece telkinde bulunduğumuz bir süreç. Bizim yürüttüğümüz, kontrolümüzde olan bir süreç değil. Biz, neden uzlaşmanın uzlaşmazlıktan daha iyi sonuçlar vereceğini söyleyebiliriz ancak. Daha fazla bir şey yapamayız.

SORU: Sayın Bakanın bu konuyla ilgili olarak, özel olarak telkinlerde bulunduğunu söylediniz. Telkinlerde bulunduğu taraf arasında özel olarak Hamas var mı acaba? Ve kiminle konuşuldu Hamas tarafından.

İkincisi de az önce Yunanistan ile bir sürü sorun bulunduğunu ve bu sorunların bütün olarak uluslararası hukuki sürece taşımamız gerektiğini söylediniz. Acaba Yunanistan’la gerek istikşafi görüşmelerde, gerek Bakanlarla yüz yüze görüşmelerde bu sorunların tamamını ele aldınız mı? Yani, Adalet Divanına götürelim teklifini doğrudan yaptınız mı?

YANIT: Ortadoğu sorunuza dönüyorum. Ortada bir sorun varsa tabiatıyla tüm taraflar, erişimimizin olduğu tüm taraflarla görüşülür. Görüşmelerin ayrıntısını takdir edersiniz ki buradan vermem söz konusu olamaz. Ama tüm gruplarla görüştüğümüzü ve taraflara da farklı mesajlar vermediğimizi, yani uzlaşmanın erdemlerine işaret ettiğimizi her iki tarafa da, tüm taraflara da söylüyoruz.

Ege konusuna dönünce. Tabii ki söylüyoruz Yunanistan’a biz; elbette Ege sorunlarının tamamını, saydığım ve aklımdan çıkan diğer sorunları tamamıyla bir bütün halinde, sadece Karaada değil. Muhtelif yöntemler vardır. Birleşmiş Milletler Şartının 33. maddesi uzlaşmazlıkların çözümü diye bir başlık vardır orada müzakere der, mediation der, arbitration der. Birçok yöntem sayılır orada. Yani uzlaşmazlıkların çözümünü mümkün kılan süreçler diyelim. BM şartında bunlar vardır. Biz BM şartına uygun herhangi bir çözümü dışlamadığımızı söylüyoruz zaten. Uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmek arzusunda olduğumuzu söyleyen biziz. Yunanistan’ın ise geçmişte bir politikası oldu. O da “hayır, aramızda sadece kıta sahanlığı sorunu vardır” diye bir tutumu oldu. Bu da tabii süreci tıkadı. Şimdi aramızda istikşafi görüşmeler var. Diğer başka kanallardan da dediğim gibi güven arttırıcı önlemler vs. ilişkilerimiz sürüyor. Biz, özetle bu işi sadece aramızda çözebiliriz demiyoruz. Uluslararası hukuku harekete geçirelim, ama bunun da bir yöntemi vardır. Madem birbiri ile bağlantılıdır aramızdaki bu sorunlar. Tek başına bir sorunu alıp çözdüğünüzde diğerlerini çözemiyorsunuz çünkü; uluslararası hukukun öyle bir tarafı var. Yani, çok fazla uzatmadan şöyle söyleyeyim. Ulusal hukukta bir taraf öbüründen şikâyetçi ise dava eder, gidilir hâkimin karşısına kişi kendisini savunur. Öbür taraf da suçlamaları dile getirir. Hâkim de hukukun hangi maddelerini kullanarak karar verecekse o yönde karar verir ve iş biter. Uluslararası hukukta öyle değil. Üçüncü taraflara gittiğiniz zaman, sorunu önce tanımlamanız gerekiyor. Aramızdaki sorunlar şudur ve uluslararası hukukun şu anlaşmaları, sözleşmeleri çerçevesinde çözüm istiyoruz, o anlaşmaları yorumlamanızı istiyoruz diye gidersiniz. Yani gelişigüzel yorumlama yoktur uluslararası hukukta. Sorun buradan kaynaklanıyor. Yani biz üçüncü taraflara aramızda sadece kıta sahanlığı değil karasuları, FIR hattı vs. vs. sorunlar var, buyurun bunu hakkaniyete uygun bir şekilde çözün demeye hazır olduğumuzu hep söylüyoruz. Karşı taraf ile sorunun ne olduğu konusunda anlaşamazsanız süreç orada tıkanıyor.

SORU: Hükümet Kürt sorununu çözmek için bir çalışma başlattı. Bu çalışmaların içinde Avrupa’daki ya da dış dünyadaki örneklerin de inceleneceği bilgisi vardı. Siz bu konuda ne tür bir katkıda bulunuyorsunuz bu çalışmalara. Hangi ülkeler ya da hangi birimler gözden geçiriliyor?
İkincisi bu çalışmalara Avrupa başta olmak üzere, diğer ülkelerden, dış dünyadan resmi kanallarla ne tür tepkiler alıyorsunuz? Yani bu açılım dış dünyada nasıl yankı buldu?

YANIT: Bu konu tabii çok güncel bir konu, dolayısıyla aşağı yukarı aynı bilgilere sahibiz kamuoyuyla. Eminim siz çok daha yakından takip ediyorsunuzdur. Ancak şu kadarını söyleyebilirim. İçişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen bu konunun uluslararası boyutları hakkında Bakanlığımızın görüşüne başvurulmuştur. Bakanlığımız da bu konudaki katkı ve değerlendirmelerini İçişleri Bakanlığımızla paylaşmıştır. Ancak bu kadarını söyleyebiliyorum bu aşamada.

SORU: Boyutlarla, uluslararası boyutlarla ilgili olarak biraz daha açabilir misiniz?

YANIT: Maalesef.

SORU: Tepkiler, yani resmi tepkiler?

YANIT: Resmi tepki, yani hayır, sizin bildiğiniz uluslararası kamuoyunda yapılan yorumların ötesinde bize, şu aşamada bir şey gelmesi pek mümkün değil. Yani daha sürecin ne olduğunu bilmeden üçüncü bir ülke bize yorum yapamaz. Yorum yapmasını da beklemiyoruz açıkçası.

SORU: Mahmur Kampının boşaltılmasıyla ilgili olarak bir gelişme var mı Burak Bey? Kürt açılımının ilk adımı olarak değerlendirilmeli…..

YANIT: Kürt açılımı ile ilgili olarak -sizin ifadenizi kullanarak- bir soru yağmuruna maruz kalmayacağıma söz verirseniz buna cevap vereyim. Çünkü hakikaten ayrıntı yok. Fakat 28 Temmuz’da bir üçlü toplantı yapıldı yine bu çatı altında. Ana Komite toplantısı idi hatırlarsınız. Mahmur Kampı konusu da orada ele alındı. Bunu zaten hepimiz biliyoruz. Konunun hem insani boyutu var, hem güvenlik boyutu var Türkiye açısından. Bu konuda, bu konularda yani bu boyutlar gözetilerek alınması gereken tedbirler, atılması gereken adımlar bu toplantıda görüşüldü. Ayrıca Irak Makamlarıyla da görüşmelerimiz sürüyor.

SORU: İsrail ile Suriye arasında dolaylı görüşmelerin başlaması için Türkiye her türlü katkıya hazır olduğunu dile getirdi ve yakın zamanda yaşanan ziyaretlerde Suriye tarafından da gözlemlenildi. Ancak müzakerelerin diğer yönü İsrail olduğuna göre, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı düzeyinde Suriye’ye ziyaretler yapıldı. Ancak Suriye’den şu ana kadar bir ziyaret düzenlenmedi. Müzakerelerin bir, yani Suriye ile İsrail arasında olacak bu görüşmeler yakın zamanda İsrail’e bir ziyaret olacak mı? Diğer sorum da Bakan’ın yapılması beklenen Irak ziyareti ile ilgili detaylar belli mi?

YANIT: İsrail ile normal diplomatik ilişkilerimiz sürüyor. Normal temaslar sürüyor; fakat Sayın Bakan’ın en azından benim vakıf olduğum program itibariyle İsrail’e oradan da bu tarafa herhangi bir ziyaret yapılması şu aşamada söz konusu değil. İsrail-Suriye görüşmeleri konusunda da herhangi bir kıpırdanma yok. Teşhisiniz doğru; biz hazır olduğumuzu söyledik. Suriye tarafı da hazır olduğunu söyledi. Ama İsrail’in genel olarak gündemini belirlemesini bekliyoruz. Sadece bu konuda değil, Ortadoğu barış sürecini ilgilendiren başka konularda da gündemini belirlemesi gerekecek. Ondan sonra ancak bir hareketlenme olabilir. Yani uzun cevap vermek istemiyorum, ama şu anda bir kıpırdanma yok. Bir sorunuz daha vardı.

Irak’a bu ay içerisinde bir ziyaret yapmayı öngörüyoruz. Bunu Sayın Bakanımız da bizzat söylemişti. Şu anda bir tarih yok. Çalışıyoruz. Bir tek Bağdat değil, eğer mümkün olursa Irak’ın başka kentlerini de güney-kuzey, doğu-batı, başka kentlerini ziyaret etmek amacındayız. İçerikli bir program üzerinde çalışıyoruz.

Teşekkür ederim.