Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Burak Özügergin'in Olağan Basın Toplantısı, 24 Haziran 2009

Değerli arkadaşlar günaydın.

 

Önce iki açıklamamız olacak. Birisi yakın coğrafyayla ilgili, diğeri biraz daha uzak diyarlara ilişkin. Sonra da sorularınızı alırız. Önce uzaktan başlayalım. 25-27 Haziran tarihlerinde Vietnam Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Khiem Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın davetlisi olarak ülkemizi ziyaret edecek.26 Haziran Cuma günü görüşmeler yapılacak. İki ülke arasındaki ilişkiler tüm veçheleriyle ele alınacak. Bu ilişkiler nasıl geliştirilir diye bakılacak. Konuğumuz, hem Ankara hem de İstanbul’da temas ve incelemelerde bulunacak.

 

İkinci açıklamamız, Avrupa güvenliğinin geleceğinin tartışılması amacıyla 27-28 Haziran tarihlerinde Korfu’da, Yunanistan’ın Korfu adasında, AGİT Gayrı Resmi Bakanlar Toplantısı’na ilişkin. Ayrıca yine Korfu’da 27 Haziran tarihinde NATO-Rusya Konseyi Dışişleri Bakanları Toplantısı yapılacak ve bu toplantılara Sayın Bakanımız Başkanlığında bir heyetle katılacağız. Hem Bakanlıktan, hem NATO ve AGİT Daimi Temsilciliklerimizden de katılım olacak.

 

Evet, açıklamalar size yazılı formatta her zamanki gibi ulaştırılacak. Bunlar bu sefer elime geçtiği için bizzat yapmış oldum. Sorulara geçelim, varsa.

 

SORU: Burak Bey, Sayın Bakanın Korfu’da Ermenistan Dışişleri Bakanıyla ikili bir görüşme yapması öngörülüyor mu, böyle bir hazırlık var mı?

 

CEVAP: Program üzerinde çalışıyoruz, şu anda belli olan bir tek Yunanistan Dışişleri Bakanıyla görüşmesi saatlendirildi, tarihlendirildi. Başka görüşmeler olabilir, olmayacak demiyorum, ama şu anda elimde somut bir bilgi yok.

 

SORU: Burak Bey günaydın. Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen ve demokratikleşme çabalarına hız veren Türkiye komşusu İran’daki demokrasi taleplerini nasıl değerlendiriyor acaba?

 

CEVAP: Şimdi İran, bizim için çok önemli bir ülke ve herhalde seçimlerden sonra meydana gelen gelişmeleri özellikle kastettiğinizi varsayıyorum. Ama sadece buna sıkışıp kalmamak lazım. Yani İran’la ilişkiler deyince çok geniş ve tarihi bir perspektiften bakmamız gerekir. Hep söylüyoruz, dünyanın en uzun süreden beri değişmeyen sınırlarından birine sahibiz. Çok önemli bir şey bu. 400 senedir neredeyse. İran sadece ikili ilişkiler bakımından değil, aynı zamanda bölgenin de çok önemli bir ülkesi olarak takip ettiğimiz bir ülkedir. Bölge istikrarı açısından da önem atfediyoruz. Biz, İran’da yapılan seçimlerin ardından muhtelif açıklamalar yaptık. Dedik ki canlı ve dinamik bir şekilde gerçekleşti seçimler. Çok yüksek katılım sağlandı ve bundan memnuniyet duyduk. Seçim sonrasında meydana gelen gelişmeleri de çok yakından takip ediyoruz. Büyükelçiliğimiz tabiatıyla an be an devrede. Burada söylenmesi gereken sanırım şudur. İran’ın mevcut hak arama yollarını açık tutarak tartışmalara çözüm bulma yeteneğine sahip olduğuna inanıyoruz. Bu sürecin İran’da demokratik kurum ve kuralların gelişmesine ve pekişmesine katkı sağlamasını diliyoruz.

 

Köklü bir tarihe sahip ve haklı bir gurur taşıyan, gururlu bir millet olan İran’lı komşularımızın, içinde bulundukları siyasi tartışmaları en kısa sürede tatminkâr bir sonuca bağlayacaklarına da inanıyoruz. Bu çerçevede alınacak her karara Türkiye saygıyla yaklaşacaktır. Biliyorum, bu konu sizi çok yakından ilgilendiriyor. Bizi de olduğu gibi. Bu konuda özellikle samimi olmak istiyordum ve bazı yerlerini tekrarladım söylediklerimin. Onun ötesinde, gerek Sayın Bakanın ve gerek Sayın Başbakanın yaptığı açıklamaların ötesinde söyleyecek bir şey yok şu anda.

 

SORU: Burak Bey, Sayın Bakanın Irak ziyareti ertelenmiş gibi görünüyor. Acaba öngörülen bir tarih var mı? Planlamalar sürüyor mu? Yoksa iptal mi söz konusu?

 

CEVAP: Şimdi felsefi bir tartışmaya girmeyelim, ama bir şeyin ertelenmesi için bir tarihin tespit edilip o tarihin ortadan kalkması gerekir ki ertelendi denilebilsin. Ondan ziyade devam eden bir çalışmaya atıfta bulunmak daha doğru olur. Biz Irak ziyaretimiz üzerinde, Sayın Bakanın Irak ziyareti üzerinde çalışıyoruz. Buraya gidilecek. Fakat bizden bir tarih telaffuz edilmeden haberler spekülasyonlara dayandırıldığı zaman tabiatıyla ertelenmiş gibi görünebilir, ama çalışıyoruz ve gidilecek.

 

SORU: Burak Bey, vergilendirme faslının açılması için hükümetlerarası konferansın günü tespit edilebildi mi? 26’sı 27’si ya da 28’i gibi tarihler dolaşıyordu. Netlik var mı bu konuda?

 

CEVAP: Vergilendirme faslının açılmasını biz, Çek Cumhuriyeti Dönem Başkanlığı sırasında gerçekleştirmek amacındayız. Bu yöndeki çalışmalar tamamlanmak üzere. Çek Dönem Başkanlığı 30 Haziran’da bitmekte.

 

SORU: Burak Bey, benim İsrail-Suriye görüşmelerine ilişkin olacaktı sorum. Pazartesi günü Sayın Müsteşar İsrail’deydi rutin görüşmeleri için. Takvimlemeyle ilgili ya da bir zaman dilimi belirlendi mi bu görüşmelerde? Bir de İsrail Başbakanının İsrail basınına yansıyan demeçleri vardı Türkiye üzerinde arabuluculuğa soğuk baktıklarına ilişkin. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

 

CEVAP: Sondan başlayayım. İsrail Başbakanının ifadeleri basın yoluyla bize intikal etti, doğru. Ama biz basın aracılığıyla sürdürmüyoruz ilişkilerimizi. Zaten dediğiniz gibi, İsrail’e Sayın Müsteşarımız yeni bir ziyarette bulundu. Sözünü ettiğiniz aracılı görüşmelerin geleceği konusuna gelirsek, bu görüşmeler nasıl başlamıştı geçen sene? İki tarafın bize yaklaşması üzerine başlamıştı. Nasıl kesintiye uğradı? Gazze olayları dolayısıyla kesintiye uğradı. Bu bakımdan yeniden başlaması konusunda iki tarafın da ortak rızası olduğu takdirde ancak başlar. Biz hazır olduğumuzu her iki tarafa da iletmiştik. Kendi dinamikleri çerçevesinde yürüyen bir süreç o.

 

SORU: Burak Bey, belki bu soruya bir devam sorusu olabilir. Amerika’nın Irak Özel Temsilcisi bölgedeydi. Daha sonra tekrar döndü Amerika’ya. Bu konuda Amerika’dan size bir izlenim ya da bir telkin ya da bir sinyal geldi mi?

 

CEVAP: Irak dediniz galiba. Sayın Mitchell’dan mı söz ediyoruz? Biz Amerikan yönetimi ile yakın işbirliği halindeyiz ve bu söylediklerimin herhangi bir kapalı tarafı yok. Zaten Amerikan tarafına da söyledik aynı şeyi; biz hazırız, koşullar yerine geldiği zaman bıraktığımız yerden devam ederiz diye. Sayın Mitchell’in bölge turu hakkındaki bilgileri Amerika’dan, Amerikan makamlarından almak mümkün tabii. Görebildiğim kadarıyla İsrail’in Ortadoğu konusundaki vizyonunu ortaya koyması bekleniyor. Amerika’ya gidişi oldu –biliyorsunuz- Sayın Netanyahu’nun. Onu takip eden dönemde daha bir netleştiği takdirde, herhalde bu sorun da onun parçası olur veya olmaz. Bizim yaklaşımımızı ben size biraz önce naklettim.

 

SORU: Tekrar Ermenistan konusuna dönmek istiyorum. Özellikle Başbakan’ın Bakü ziyaretinden sonra Ermenistan’la müzakere sürecinin olumsuz seyrettiği ve özellikle dış basında da müzakere sürecinin askıya alındığı yönünde yorumlar var, siz buna katılıyor musunuz? Teşekkürler.

 

CEVAP: İki ülke ilişkilerinin normalizasyonunu hedef alan bir süreç yaşanıyor. Her iki ülkeyi ilgilendiren tüm konuların ele alındığı görüşmeler yapılıyor ve bir noktaya gelindiği zaten geçen Nisan ayında yaptığımız açıklamada ortaya konmuştu. Müzakereler sürüyor; çeşitli düzeyde müzakereler sürüyor. Dolayısıyla Sayın Başbakan’ın da ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde müzakerelerin sürdüğünü söyleyebilirim.

 

SORU: ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin “ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinde Türkiye ile müzakere içindeyiz” gibi bir lafı var. Acaba siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Resmi bir talep geldi mi, sizin bakış açınız nedir?

 

CEVAP: Amerikan yönetiminin öncelikle Irak’tan askerlerini çekme konusundaki tüm resmi ortaya koyup, bizden taleplerinin ne olacağını bize iletmesi söz konusu olacak. Ama ayrıntılara şu anda girmem, bu aşamada girmem; hem ilke bakımından doğru değil hem de sadece bizi (Dışişleri) ilgilendirmeyen, yani askeri makamlarımızı da ilgilendiren boyutlar olduğunu da hatırlatırım. Bu açıdan da doğru değil. Önümüzdeki dönemde ayrıntılar her iki ülkenin de mutabakatı çerçevesinde ortaya konulabilir.

 

SORU: Burak Bey, Yunanistan bu AB Zirvesi kararlarını yasadışı göçle ilgili bölümüne Türkiye’nin ismini koydurduğu yani Türkiye’nin isminin görülmesini sağladı. Yani bu konuyla ilgili görüşleriniz nedir? Bu yasadışı göç ile ilgili olarak Yunanistan’la yaşanan sorunlar ikili ilişkileri ne ölçüde etkiliyor?

 

CEVAP: Avrupa Birliği bakımından- ve Yunanistan bakımından tabii- Türkiye herhangi bir üçüncü ülke değil. Türkiye Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini sürdüren bir ülke.  Bizim beklentimiz nedir? Külfetin paylaşımı. Üzerimizdeki yasadışı göçün sebep olduğu külfeti Avrupalı ortaklarımızla paylaşmak istiyoruz. Zaten doğru olan da bu. Sözünü ettiğimiz bildiri, sonuç bildirisi, geçtiğimiz hafta 18-19 Haziran’da yapılan AB Devlet-Hükümet Başkanları zirvesinin sonuç bildirgesi. Burada yasadışı göçe ilişkin bölümde Türkiye’ye yapılan atıf, beklediğimiz bu ortaklık yaklaşımını yansıtmamıştır. İlke şudur, çok karmaşık veçheleri var bu konunun ama ortak sorumluluk, uluslararası dayanışma ve demin sözünü ettiğim gibi külfet paylaşımı gerektiren bir konudur bu. Bu ilkenin henüz yerleşmediğini görüyoruz. Ama görüşlerimizi bildirmeye devam edeceğiz. Yunanistan dahil tabii.

 

SORU: Burak Bey, Türkiye’den Bulgaristan’a geçen bir Türk ailesinin başına -Pazar günü anladığımız kadarıyla arabaları yakıldı, aile soyuldu- tatsız olaylar meydana geldi. Öncelikle bu olayı iki ülke ilişkileri açısından ufak, çok nadir rastlanan bir olay olarak, bir kaza olarak mı görüyorsunuz? Bununla ilgili girişim yaptınız mı? Bir de bugün itibariyle ABD’de Şam’a yeniden Büyükelçi atadı. Türkiye’nin Suriye’nin uluslararası sisteme entegre edilmesi için gösterdiği çabaları biliyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? En son Bakanın Clinton’la yaptığı görüşmenin ışığında değerlendirir misiniz, bu gündeminizdeki konulardan biri miydi?

 

CEVAP: Bahsettiğiniz, Bulgaristan’da vatandaşlarımızın başına gelen olay hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değilim. Fakat bir tek vatandaşımızın başına bir olay bile gelse, bu bizi ilgilendirir ve çok yakından ilgilendirir. Geçmiş döneme baktığımız zaman, yani bir 20 sene öncesine döndüğümüz zaman, Bulgaristan’la ilişkilerimizin, orada yaşayan soydaşlarımızın nereden nereye geldiğini düşünürsek bu sözünü ettiğiniz ve son derece önemli olduğunu ifade ettiğim olayın Bulgaristan’ın tamamına, yani Türk-Bulgar ilişkilerine, oradaki soydaşlarımızın içinde yaşamakta oldukları koşullara teşmil edilmemesi gerekir diye düşünüyorum. Yani şöyle söyleyeyim, ne kadar münferit olsa da önemlidir. Ama Türk-Bulgar ilişkilerinin genel resmi içerisinde sanırım değerlendirilmemesi gerekir.

 

Suriye’nin, komşumuz Suriye’nin sorunun değil çözümün bir parçası olduğunu, komşumuz Suriye’nin ilişkilerinin bir müttefikimizle daha ileriye götürülüyor olmasından ancak memnuniyet duyarız. Resmen açıkladı mı Amerika Birleşik Devletleri bunu bilmem. Ama sırf sizin söylediğiniz üzerinden bir cevap vermem gerekirse bunu söylerim. Suriye bölgenin -demin İran sorusuna da verdiğim cevap gibi- bölgenin kilit ülkelerinden. Ortadoğu meselesinin içerisinde -Türkçe kilit deniyor, İngilizcede anahtar denir- anahtar ülkelerden biri. Onun için tabii ki destekleriz. Biz, sadece son ziyaretimizde değil, daha Amerika’da seçimler bile yapılmamışken geçen Haziran’da, Washington’a gittiğimizde de bunları söylemiştik. Seçimlerden önce hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler ile yaptığımız görüşmelerde aynı şeyi söyledik. Daha sonra yeni yönetim işbaşına geldi, onlara da aynı şeyi söyledik.  Suriye resmin içerisinde olması gereken bir ülke diye. Eğer bu duyum doğruysa, dediğim gibi olumlu gelişme olur.

 

SORU: Burak Bey, benim sorum aslında Deniz’in sorusuna bir ilave şeklinde olacak. Siz her ne kadar süreç sürüyor deseniz de açıklamanın geldiği kaynak Avrupa Birliği’nin Kafkasya’dan sorumlu Büyükelçisi ve bir söyleşide bunları dile getirdi ve şu an yol haritasının askıya alındığını ve Türkiye’nin adım atmasının gerektiğini söyledi. Siz bir Avrupalı yetkiliden böyle bir değerlendirme gelmesini sürecin sağlıklı işlemesi açısından nasıl görüyorsunuz? Bir de bu yol haritası neden hala açıklanmıyor, ne zaman açıklanacak?

 

CEVAP: Ne zaman açıklanacak, koşullar uygun olduğunda açıklanır tabii. Belirli ilkeler çerçevesinde mutabakata varıldığını söyledim. Sözünü ettiğiniz beyanat kimin tarafından yapıldı şu anda bilmiyorum. Belki görmüşümdür, ama hatırlamıyorum. Önemli olan bizim burada ortaya koyduğumuz ilkelerdir. Bizim Ermenistan’la tüm konuları ele aldığımızı söylüyorum. Diğer taraftan, Azerbaycan ile Ermenistan arasında da süren bir süreç olduğunu ve iki sürecin birbirini muhakkak ki etkilemekte olduklarını da söylüyoruz. Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları görüşüyorlar. Ermenistan’la görüşen sadece biz değiliz. Azerbaycan ve Ermenistan da kendi aralarında görüşüyor. Hatta en son St. Petersburg’da bir araya geldiler biliyorsunuz. Orada bir açıklama yaptılar. Olumlu bir- düzeltiyorum, yapıcı bir ortamda cereyan ettiğini söylediler. İlerlemenin gerekli olduğu konusunda uzlaşıya vardıklarını söylediler. Mekik diplomasisine devam edilmesi gerektiğini söylediler.

 

Biz de Yukarı Karabağ sorununun çözümüne, yani Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki görüşmelerin özünü Yukarı Karabağ sorununun teşkil ettiğini düşünürsek, bu sorunun barışçı yollardan çözümü sürecine destek verdiğimizi söylüyoruz ve bu sürecin olumlu ilerlemesinin Kafkasya’da barış ve istikrarın tesisine son derece olumlu katkılarda bulunacağına, bunun tersinden bakarsak da bu sorun çözülmezse Kafkasya’da istikrar ve barışın temelli olarak tesisinin, yani sürdürülebilir bir şekilde tesisinin mümkün olmadığını gördüğümüzü de söylüyoruz. Öbür taraftan, biraz önce verdiğim cevap çerçevesinde, birbirini etkileyen iki süreç var. Ermenistan ile Türkiye bir noktaya getirdi. Şimdi öbür süreç bir ivme içerisine girerse -ki bazı yetkililer böyle olduğunu söylüyorlar- bu, sadece bizim sürece de olumlu katkıda bulunur.

 

SORU: Burak Bey, 1 Temmuz’da AB Dönem Başkanlığını üstlenecek İsveç’in dönem başkanlığında özellikle rekabet ve çevre konularındaki fasılların açılmasının planlandığı söyleniyor. Türkiye’nin bu 6 aylık dönem için özellikle fasıllar konusundaki hedefi nedir?

 

CEVAP: Hedefimiz şu, eğer teknik olarak bir fasıl açılmaya hazırsa o fasıl açılmalıdır. Yani gerek müzakere süreciyle ilgili olmayan siyasi blokajların önümüze konması, gerek tempo konusunda son zamanlarda yaşamakta olduğumuz bir kalıp görüntüsünü, bunu uygun bulmadığımızı söylüyoruz. Yani bir fasıl açılmaya hazırsa, o açılır.

 

Geçenlerde bir Avrupa Birliği ülkesinin diplomatıyla sohbet ederken bana söylediği; Avrupa Birliği içerisinde de aslında ortak kanaat bu; yani bir fasıl hazırsa açılır ve kapanır da. Sadece fasıl açılması değil, kapanması da önemli tabii. Niye kapanmıyor, kapatamıyoruz fasılları? Sözünü ettiğim, süreçle alakalı olmayan blokajlar yüzünden kapatamıyoruz. Ama, durum böyle diye duracak mıyız? Hayır, tabii ki durmayacağız. Bizim buna vereceğimiz, bu duruma karşı vereceğimiz en iyi cevap, içeride reformlara devam edilmesi, reformlara devam edilmesi ki yapılan bu. Yani geçtiğimiz Aralık’ta ortaya konan yol haritası çerçevesinde biz yolumuza devam ediyoruz. Ama tabii kamuoyumuzun da hak etmediğimiz bir şekilde önümüze konan engeller dolayısıyla rahatsız edilmemesi gerekir. Önümüzdeki İsveç dönem başkanlığını umarız Avrupa Birliği de iyi değerlendirir. Biz dediğim gibi reformlara devam edeceğiz.

 

SORU: Burak Bey Obama’nın yanlış hatırlamıyorsam 4-6 Temmuz tarihlerinde Rusya’ya yapacağı ziyaret sırasında Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy’nin de bölgede olacağı ve yeni bir  Yukarı Karabağ zirvesi yapılacağı iddiaları vardı. Bununla ilgili size gelen bilgiler nedir? Türkiye’den bir katılım düşünülüyor mu? Teşekkür ederim.

 

CEVAP: Böyle bir bilgiye sahip değilim. Temmuz başında Sayın Obama’nın Rusya’ya bir ziyaret yapacağına dair duyum aldık. Ama tabii bunun açıklamasını, ortamını, ne zaman olacağını, gündemini vesaire kimlerle görüşeceğini Amerikalılar ve Ruslar yapacaklardır. Minsk süreci çerçevesinde mi olur, dışında mı olur onu da bilemem. Ama ilerleme olursa, bunu olumlu karşılarız, yani o sorunun ilerlemesi yönünde atılacak her adımı biz destekleriz.

 

SORU : İlave olarak Minsk Grubunun hızlanmasını Türkiye istiyordu. Bu bir hızlanma adımı mıdır? Öyle mi görürsünüz?

 

CEVAP: Sonuca bakmak lazım. Eğer böyle bir görüşme olacaksa bir fırsat mıdır? Evet, bu fırsattır tabii. Yani, dediğim gibi her atılan adım bir amaca doğru, bir hedefe doğru gidiyorsa bunu olumlu karşılarız tabii. Başından beri söylüyorum, biraz önce de söyledim, Yukarı Karabağ sorununun çözümü bölgedeki istikrarı tesis eder ve sürdürülebilir kılar.

 

SORU: Ermenistan sorularına bir devam yapmak istiyorum. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın futbol maçı için Türkiye-İstanbul’a ziyareti söz konusuydu ve planlamalar yapılıyordu. Bu süreç işliyor mu? Hiç ben gelmeden kapı açılır sözlerine gönderme yapmıyorum. Sadece bekliyor mu Türkiye Sarkisyan’ı maç için dahi olsa. Böyle bir ziyarete dönük Dışişleri yapıyor bunun planlamasını, var mıdır yok mudur?

 

CEVAP: Böyle bir daveti, Sayın Sarkisyan bir Cumhurbaşkanı olduğuna göre, Sayın Cumhurbaşkanımız yapar. Zamanı geldiğinde bu konudaki talimatını bize iletecektir.

 

(SORU: Henüz talimat gelmedi yani?)

 

SORU: Burak Bey, Ermenistan’la ilgili sorulara cevap verirken şöyle demiştiniz. İşte Ermenistan’la çeşitli düzeyde müzakereler sürüyor. Başbakanın etrafını çizdiği şekilde dediniz. Bir de yine başka bir soruya cevap verirken Ermenistan’la tüm konuları ele aldığımızı söylüyoruz dediniz. Bildiğimiz kadarıyla, Türkiye ile Ermenistan arasındaki müzakerelerde Dağlık Karabağ tartışılmıyordu, Türkiye-Ermenistan arasındaki müzakerelerde Dağlık Karabağ sorunu ele alınıyor mu, alınmıyor mu? Değişti mi?

 

CEVAP: Türkiye ile Ermenistan arasındaki müzakerelerde tüm konular ele alınıyor derken, işte biliyorsunuz tarihin yorumlanması, diplomatik ilişkiler, enerji bu tür konular ele alınıyor. Ayrıntıya niye girmiyoruz. Çünkü ayrıntıya girdiğimiz zaman sürece zarar veriyorsunuz, sizi kastetmedim, verebiliyoruz. Onun için başından beri, Türkiye ile Ermenistan arasında tüm konuları ele alıyoruz deyip bekliyoruz. Ayrıntıya girmiyoruz.

 

SORU:  Burak Bey, 2009 yılına girerken bizim en önemli gündem maddelerimizden biri Irak-ABD-Türkiye arasında oluşturulan üçlü mekanizmaydı. Öncelikle 3 ayda bir yapılacaktı İçişleri Bakanları düzeyinde toplantılar. Hatırladığım kadarıyla yanlışsam düzeltin 3 ayı aştı fakat yeni bir toplantı yapılmadı. Bu birincisi, ne zaman yapılacak nasıl gidiyor?

 

Bir ikincisi de yine bu salonda Zebari yaptığı açıklamada Erbil’de bir komuta merkezinin oluşturulduğunu söylemişti. Bu komuta merkezi şu anda ne kadar işler durumda, nasıl bir yapısı var? Ve sonuca yönelik somut veriler görmeye başladınız mı?

 

CEVAP: Öncelikle üçlü mekanizma konusundaki sorunuzu cevaplandırayım. PKK terör örgütü ile mücadele kapsamında terör örgütünün Irak’taki varlığının sona erdirilmesi yönünde geçtiğimiz Kasım ayında Irak ve ABD’yle başlatılan görüşmeler devam ediyor. Demek ki burada yaşayan bir süreç var. Üçlü mekanizma çerçevesinde oluşturulan komite ve alt komitelerde Irak ve ABD makamlarıyla eşgüdüm halinde yapılan çalışmalarda belirli bir ilerleme sağlandı. Ne olduğunu tabii paylaşmama imkân yok, ama şunu söyleyeyim. Irak makamlarınca atılması gereken ilave adımlar olduğunu söyleyeyim. Yani, bir başka ifadeyle Irak’taki PKK unsurlarının tasfiyesine yönelik çalışmaların daha hızlı ilerlemesi konusunda bir beklentimiz var.

 

Erbil komuta merkezi dediniz galiba. Bu konuda da çalışmalar devam ediyor daha sonuçlanmadı.

 

Çok teşekkürler.