Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sayın Burak Özügergin'in Olağan Basın Toplantısı, 15 Temmuz 2009

Bir anonsumuz olacak. Ondan sonra her zamanki gibi sorularınızı alırız.

Birincisi, son derece üzücü bir olay meydana geldi; o da Afganistan’da bir trafik kazası oldu ve şehit verdik. Buna ilişkin açıklamamızı gün içerisinde yapacağız. Fakat bizzat üzüntümüzü dile getirmek istedim; Bakanlık camiası adına da. Sözünü ettiğim olay; Afganistan’daki Türk Gücü Komutanı Kurmay Albay Faruk Sungur ile Afganistan’da düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 12 Temmuz tarihinden itibaren Mezar-ı Şerif’e yerleşmekte olan Türk Askerliği Birliği Komutanı Albay Murat Kaymakçılar’ın içinde olduğu zırhlı aracın dün bir trafik kazası yaptığı ve kaza sonucu maalesef Kurmay Albay Sungur ile Uzman Çavuş Mevlüt Baydur’un kaza mahallinde şehit oldukları anlaşılmaktadır. Uzman Çavuş Berkürek ile Albay Murat Kaymakçılar’ın ise yaralandıklarını yine derin bir üzüntü ile öğrendik. Bu konuda size yazılı açıklamayı yapacağız. Bir ambulans uçağımız gidiyor ve hem şehitlerimizi hem yaralılarımızı getiriyor bugün itibariyle. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, dünyanın pek çok bölgesinde çok zor koşullar altında görev yapmaktalar. Fedakârca çalışmaktalar ve bu fedakârlıkları Bakanlığımızca her zaman için takdir ve şükranla anılmaktadır ve anılacaktır. Diğer taraftan bizim Afganistan’da dost ve kardeş Afgan halkına uzattığımız yardım eli devam edecektir. Biz bu ülkede Afgan halkının refahı için çalışmaya devam edeceğiz. Şehitlerimize son olarak Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerine sabır diliyoruz. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.

İkinci anonsum ise, yarın Türkiye’nin insan ticareti ile mücadelesi hakkında bir tanıtım filmine ilişkin. Bunu Bakanlığımızda yapacağız. Bunun da duyurusunu gün içerisinde alırsınız. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz husus, Türkiye, insan ticareti açısından, etrafındaki ülkelerle karşılaştırıldığında daha müreffeh bir ülke olduğuna göre, birçok ülkeyle karşılaştırıldığında, hedef bir ülkedir. En ağır insan hakları ihlalleri arasında bulunan insan ticareti sorununun üzerine biz ciddiyetle eğiliyoruz ve bununla mücadeleye aktif katkıda bulunuyoruz. Bu tanıtım filmi de dolayısıyla çabalarımıza biraz ışık tutacaktır. Sizlerin de konuya ilişkin olarak dikkatinizi bekliyoruz.

Şimdi sorularınıza geçebiliriz. Buyursunlar.

SORU: Burak Bey, Çinli meslektaşınızın yaptığı açıklamalarda “Erdoğan sözlerini geri alsın” dendi; bugünkü gazetelerde yer alıyordu. Onunla ilgili bir şey söyleyecek misiniz?

YANIT: Çin’de 5 Temmuz günü meydana gelen olayları takip ettiğimizi hepiniz biliyorsunuz. Bunu çeşitli vesilelerle dile getirdik. Olaylardan büyük üzüntü ve kaygı duyduğumuzu hep söyleyegeldik. Akrabalarımızın, -biz bu insanları akrabalarımız olarak görüyoruz- kaderleri ile ilgilenmemizin gayet doğal olduğunu hep söylüyoruz. Kamuoyumuzda da derin bir üzüntü vardır ve infial vardır, olmuştur. Bu konuda birçok resmi açıklama yapıldı tabii. Biz, Çinli yetkililerden, bölgede birlik, düzen, sükûnet, uyumu yani kısaca istikrarı sağlamalarını beklediğimizi hep söyledik. Türkiye olarak da her türlü yardımı yapmaya hazır olduğumuzu kendilerine ilettik. Yavaş yavaş bölgede çok üzücü olaylardan sonra da nispi bir istikrarın yerleşmekte olduğunu duyuyoruz. Bunun ötesinde biliyorsunuz Çin Hükümeti yerinde tespit ve incelemelerde bulunmak üzere, değerli basın mensuplarımızı bölgeye davet etmiştir ki bunu biz olumlu karşıladık. Bölgede olup biteni yerinden aktarmanın, bilgi akışını doğru sağlamanın en doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz. Bunu biz kendilerine ilettik. Bunun ötesinde birçok resmi açıklama yapıldı. Bizim basın üzerinden birbirimize mesaj vermeye ihtiyacımız yoktur. Zaten o kadar çok görüşme yapıldı ki Çin resmi makamlarıyla; buna ilave edilecek doğrusu bir husus görmüyorum.

SORU: Burak Bey, biliyorsunuz bir vize sıkıntısı yaşandığı sözkonusu olmuştu Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir ile ilgili olarak. Acaba kendisi vize başvurusunda bulundu mu? Bulunmadıysa acaba Türkiye kendisiyle herhangi bir biçimde bağlantıya geçti mi? Geliş tarihi belli mi? Teşekkürler.

YANIT: Bu konuda Sayın Başbakan’ın açıklamaları ortadadır ve bizim de bu çerçevede hareket edeceğimiz bilinmelidir. İlave edilecek herhangi bir husus yoktur. Şu ana kadar bir vize başvurusunun yapıldığına dair elimde bir bilgi yoktur. Ama isterseniz öğleden sonra tekrar kontrol ederim, tekrar görüşelim.

SORU: Çin’deki olan olaylar, Şincan bölgesinde. Biliyor muyuz neler olduğunu orada? Çünkü ilk açıklamada 150 kişi öldüğü söyleniyordu. Ama 150 kişi Uygur’dan mı, Çin’den mi, Han uyruğundan mı öldü? O olaylar nasıl başladı, nasıl bitti? Çin makamları her zaman şunu söylüyor: “yanlış anlaşılma var, daha net değil”. Ama buna rağmen Türkiye’de büyük bir infial oldu ve Çin makamları ölen 150 kişinin çoğu aslında Çinli, Uygur değil. Sokaktaki gördüğünüz resimler bunlar Uygur değil diyor. Biz biliyor muyuz orada ne oldu hakikaten? Öyle somut bilgiler var mı? Yoksa Uygur’ların derneklere aktardığı bilgiye dayanarak mı hareket ediliyor burada?

YANIT: Şimdi tabii, olaylar çok çabuk meydana geldi. Olayların iç yüzünü soğukkanlı bir şekilde elbette hem Çin Makamları ortaya çıkarmaya çalışıyorlar ki bizim onlardan zaten talebimiz de budur. Bu bir yandan yapılırken yalnız ortaya çıkan görüntüler bizi yaraladı. Yani işin aslı nedir onu elbette öğrenmek lazımdır ve suçlular kimse bunlar cezalandırılmalıdır. Ama bizim kamuoyumuzun, hepimizin olaya gösterdiği tepki bölgeden yansıyan görüntülere oldu. Bunlar da takdir edersiniz ki Uygur değil, dünyanın herhangi başka bir bölgesinde meydana gelse eşit derecede bizi etkilerdi.

SORU: ABD Başkanı Obama önceki gün verdiği bir mülakatta, Afgan General Raşid Dostum ile ilgili onun verdiği ileri sürülen katliam emirlerine ilişkin dosyaları inceleme emri verdiğini söyledi. Raşid Dostum hala Türkiye’de mi? Bu konuda ABD Türkiye’den herhangi bir bilgi istedi mi? Türkiye’nin herhangi bir girişimi olacak mı?

YANIT: Bu soruyu geçmiş toplantılarımızda da ele aldık. Hatırlarsanız General Dostum’un Türkiye’ye tedavi ve dinlenme amacıyla geldiğini söylemiştik. Afganistan’da aleyhine açılmış, sürdürülen herhangi bir dava olmadığını hatırlatmıştık. Türkiye’ye kendi isteğiyle geldiğini ve tabiatıyla arzusu doğrultusunda ayrılabileceğini de söylemiştik. Yani Afganistan dâhil herhangi bir ülkeye gitmesinde bir engel bulunmadığını söylemiştik. Sizin sözünü ettiğiniz ABD basınında yer alan bir habere göre Sayın Obama’nın bir soruşturma talimatını verdiği ifade ediliyor. Fakat bu doğrusu bir gazete haberidir. Henüz bize ulaşmış bir resmi bilgi yoktur. Fakat eğer doğruysa açılması planlanan bu soruşturmanın kişilerle değil de, o dönemde meydana gelmiş bazı olaylarla ilgili olduğunu sanıyorum. Tabii bu ABD’nin tamamıyla iç işidir. Biz bu konudaki tutumumuzu açıklamıştık.

SORU: Kıbrıs Rum kesiminin basına yansıyan bazı açıklamaları var. 2009 yılı içinde herhangi bir çözüm beklemedikleri yönünde. Buna karşılık Türk tarafı hala 2009 yılı içinde bir çözüm bekliyor mu? KKTC Cumhurbaşkanı Talat buradaydı, onun ziyaretinin ardından nasıl bir politika izleyeceksiniz? Bir de bununla bağlantılı olarak, Mahmud Abbas geçenlerde Ada’daydı. Yanlış hatırlamıyorsam Türkiye’ye de bir ziyareti öngörülüyordu. Bu hala planlanıyor mu bu ziyaret? Ne zaman gelecek?

YANIT: Sayın Cumhurbaşkanı Talat çok yararlı bir ziyaret yaptı Türkiye’ye. Müzakerelerin içinde bulunduğu aşama hakkında bize ayrıntılı bilgi verdi. Doğrusu ben bir Dışişleri Mensubu olarak çok dikkatle ve ilgi ile takip ettim. Kendime göre notlar aldım. Çok yararlı oldu. Şimdi Kıbrıs’ta BM Genel Sekreterinin bir iyi niyet misyonu var. Bu çerçevede liderler kaç kere bir araya geldiler? 37 kere bir araya geldiler. Şimdi bir takım başlıklar var. Yalnış hatırlamıyorsam 6 tane başlık var. Bu başlıkları teker teker görüşüyorlar ve üzerinde mutabakata varılabilen hususlar bir tarafa konuluyor. Üzerinde mutabakata varılamayan hususlar öbür tarafa konuluyor tekrar bu konulara dönmek üzere. Birinci tur tamamlanmak üzere. Bundan sonraki aşamada görüşmeleri tarafların pozisyonlarını yakınlaştırmak üzere yapılması öngörülüyor. Biz, Sayın Talat’ın yapıcı çabalarına tam destek verdiğimizi hep söyledik. Bu ziyaret esnasında da muhtelif vesilelerle bu tutumuzu tekrar açıkladık. Şimdi burada önemli olan iyi niyet. Biz bu iyi niyeti ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Eğer sene sonuna kadar taraflar iyi niyetle konuya yaklaşırsa bu iş biter diye düşünüyoruz. Biz buna çalışırız. Olmazsa, yani bir sonuca varılmazsa gayret eden tarafın kim, ayak direyen tarafın kim olduğu o zaman daha bir ortaya çıkacaktır. Ki eğer şu görüntüye bakarsanız, gayret eden tarafın Türkiye olduğu ortadadır.

Sayın Abbas’ın ziyareti. Tabii Sayın Cumhurbaşkanının konuğu olduğu için resmi açıklama yapılacaktır, ama yarın-öbür gün, 16 ve 17 Temmuz tarihlerinde Sayın Abbas’ın ülkemize ziyareti öngörülmektedir. Öngörülmektedir deyip bırakayım. Resmi açıklama yapıldığında da altını doldurmuş oluruz.

SORU: Burak Bey, Yunanistan’ın bir kez daha Ege’deki hava sahası ihlalleri ile ilgili iddiaları var. Hatta öyle ki Yunan basınına göre Yunan Büyükelçi bir nota vermiş Haydar Berk’e ve Dora Bakoyanni’nin de gerekirse ziyaretini erteleyebileceğini belirtmiş. Birincisi bu doğru mudur? Size iletilen böyle bir rahatsızlık var mı? İkincisi de yine anımsadığım kadarıyla Türkiye ve Yunanistan arasında bir güven arttırıcı önlemler çerçevesinde yaz ayları için uçuşlara mola veriliyordu. Bunda son durum nedir? Uyuluyor mu? Haziran- Eylül’dü olarak hatırlıyorum dönemlerini ama. Neden bu iddialar yeniden gündeme geldi?

YANIT: Benim şahsi olarak ilgi duyduğum bir konuya temas ettiniz. Bu konuyla yaklaşık 10 yıldır ilgileniyorum. Yunanistan temsilcilerinin devamlı Bakanlığa gelip-gittiği, bizim de Atina’da devamlı onların Bakanlığına gelip-gittiğimiz bir sır değildir muhtelif konulardaki görüşlerimizi izah etmek üzere. Fakat sorun böyle çözülmez. Sorun nasıl çözülür. Geleceğin iki ortağı olarak birbirimizi görürüz, Avrupa Birliği içerisinde bir ortaklığa doğru gittiğimizi kabul ederiz. Aramızdaki sorunları iyi niyetle - belki bugünkü basın toplantısının teması “iyi niyet” olacaktır -, iyi niyetle oturur konuşuruz, üzerinde mutabakata varamadığımız hususları da üçüncü taraflara götürürüz. Bizim Ege’de karşılıklı olarak bazı mutabakatlara vardığımız doğrudur ayrıntısına şu anda vakıf değilim, biraz ara verdim o konuya. Fakat Ege’de birçok sorun vardır. Birbiriyle bağlantılıdır bu sorunlar ve bu sorunların parça parça ele alınması halinde büyük sorunun, yani tamamının çözülmesine imkân yoktur. Bu sadece bizim tutumumuz olmakla kalmayıp, uluslararası hukukun yapısına baktığımız zaman, Ege’ye ilişkin hükümlerine baktığımız zaman, ilgili olabilecek hükümlerine baktığımız zaman sorunun tamamının ancak ele alındığı takdirde çözülebileceğini görürsünüz. İstikşafı görüşmeler sürdürülmektedir. Galiba yaz döneminde bir iki aylığına ara verilmiş olabilir. Fakat biz bu sorunun, başında dediğim gibi, gerginlik yaratarak veya gerginliklere işaret ederek çözülemeyeceği kanaatindeyiz. Otururuz konuşuruz ve çözeriz. Biz Ege’yi birbirimizi karşı karşıya getiren değil, birleştiren bir su kütlesi olarak görüyoruz.

SORU: Burak Bey, Güney Kıbrıs Lideri Hristofyas’ın başka bir açıklaması daha oldu. Sanıyorum Pazartesi itibariyle herhangi bir, yani bu sürmekte olan görüşmeler neticesinde yapılacak olan herhangi bir anlaşmada Türkiye’nin güvenlik garantilerinin yer almasını kabul edemeyeceğini söyledi. Türkiye güvenlik garantilerinden birinden, garantör ülkelerden biri olarak vazgeçmeye hazır mı?

YANIT: Kıbrıs’ta ulaşılacak çözüm çerçevesinde mevcut garanti sisteminin devamı bizim için esastır. Aslında burada durabilirim. Fakat biraz daha devam edeyim. 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları tarafları belli uluslararası nitelikte anlaşmalardır. Bu güvenlik ve garantiler konusu devam eden, demin sözünü ettiğim süreç çerçevesinde ele alınmaktadır. Gerek Türkiye, gerek Kıbrıs Türk tarafı Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin vazgeçilmezliğini burada da defaatle vurgulamıştır. Bu konu bu arada Sayın Talat’ın biraz önce değindiğimiz Türkiye ziyaretinde de gündeme gelmiştir ve taraflar bu pozisyonlarını teyit etmişler ve tazelemişlerdir. Biz garantör ülke olarak bugüne kadar olduğu gibi sorumluluklarımızın bilincinde, bu sorumlulukların gereğini yerine getirmeye devam edeceğiz.

SORU: Ben yine Çin konusuna döneceğim ben ama hem Başbakan’ın olayların gerçekleşmesinin ardından, hem Başbakan’ın hem de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir söylemi oldu ve biz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesiyiz dolayısıyla bunu burada da gündeme getiririz denildi. Acaba Türkiye bununla ilgili ne çalışmalar yapıyor? Başvuracaksa bu çapta bir başvuru olacak?

YANIT: Yaklaşık bir-bir buçuk yıldır beraberiz. Sayın Başbakan’ın ifadelerini yorumlama egzersizine girmediğimi biliyorsunuz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesiyiz ve bu üyeliğin omuzlarımıza yüklediği bir takım manevi görevler var. BM Güvenlik Konseyi anıldığı için söylüyorum. Bu görevimiz çerçevesinde de, bu yükümlülüklerimiz çerçevesinde de, bu sorumluluklarımız çerçevesinde de hareket ediyoruz. Şu ana kadar Güvenlik Konseyi’ne bu konuyu götüreceğimize dair, götürdüğümüze dair bir bilgi bana ulaşmadı doğrusu. Ama bu uzun soluklu bir sorun tabii. Sonuçta bir polisiye eylemden söz etmiyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konuyu da tekrar gündemimize alırız.

SORU: Çin Başbakanının Eylül ayında ülkemize yapacağı bir ziyaret öngörülüyordu. Bu hala öngörülüyor mu?

YANIT: Açıkçası bende bu konuda bilgi yok yani öngörüldüğüne dair.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanının ziyareti sonrasında kararlaştırılmış.

YANIT: Doğru doğru, fakat çalışmaların ne aşamada olduğuna dair şu anda bende bir bilgi yok. Bunu yalnız şöyle cevaplamak gerekir. Son dönemde, son bir iki hafta içerisinde Çin tarafı ile o kadar çok temas yapıldı ki ve bu temasların belki en önemli noktası iki ülkede ilişkiyi değil zarar görmesine engel olmak, ileriye götürmek için gerekli iradeye sahip oldu. Bu mesaj bütün görüşmelerde gitti geldi. Dolayısıyla Sayın Çin Başbakanının da ülkemize bir ziyareti kararlaştırıldığına göre bunu da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Ama ayrıntıları görüşürüz.

Şimdi öncelikle eldeki sorunun doğru anlaşılmasını teminen Çin tarafı kısa vadeli bir çözüm olarak gazeteci davet ediyor. Yani önce bir gelin görün ondan sonra belki fikriniz değişir tarzı. Tabii önümüzdeki dönemde bizim Çin’le Sayın Cumhurbaşkanımız yeni bir ziyaret yapmış. Bunun yarattığı ivmelenmeden de faydalanarak, muhtelif heyetlerin oraya gitmesi beklenmelidir. Şu anda yalnız planlanan herhangi bir ziyaret olduğunu sanmıyorum. Ama dediğim gibi olacaktır. Bunu bekleyiniz.

SORU: Planlanan ziyaret bu çerçevede mi?

YANIT: Sadece bu çerçevede olmaz. Yani Çin’le olan ilişkilerimizi ne kadar önemli olursa olsun, bunu asla minimize etmiyoruz oradaki olayları, ama Çin’le olan ilişkilerimizi tek bu konuya, ne Çin ne biz hapsetmek isteriz. Ama bu konu da önümüzdeki dönemde takip edeceğimiz başlıca konular arasında olacaktır.

SORU: Yarın Mahmud Abbas’ı Türkiye’ye beklediğinizi söylediniz. Rum basının da Mahmud Abbas’a atfen yayınlanan bazı ifadeler olmuştu. Konuyla ilgili Filistin Büyükelçisini de Bakanlığa çağırdınız. Bu konuda yapılan açıklamalar Bakanlık tarafından tatmin edici bulundu mu acaba?

YANIT: Bizim açımızdan konu kapanmıştır. Zaten Filistin Büyükelçisinin yaptığı açıklama herhangi bir tereddüde mahal vermeyecek kadar açıktır. Bizim Filistin halkıyla olan ilişkilerimiz göz önünde bulundurulduğunda zaten biz bu haberler yayıldığında çok da fazla kulak asmamıştık. Ama Filistin Büyükelçisinin teyit etmesi, Sayın Abbas’ın bu yönde ifadeler kullanmadığını teyit etmesi şüphesiz ki kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından faydalı olmuştur.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanıyla beraber geleceği yönünde haberler vardı. Aynı uçakla beraber Türkiye’ye gelecekler Mısır’dan diye. Geçerli mi bu proje?

YANIT: Sanmıyorum. Ama tabii şu anda buradan bunu görmemiz biraz zor ama. İlk başta böyle haberler çıktığı doğrudur. Fakat programlara bakınca tabii orada Sayın Cumhurbaşkanı’nın çok yoğun bir programı var. İkili görüşmeler oluyor. Benim edindiğim izlenim şu anda böyle proje olmadığı yolunda.

SORU: Afganistan’dan yaralıların bugün içinde getirileceğini, şehitlerin söylediniz. Açıklama yapacağınızı belirttiniz ama cenazenin ne zaman olacağı ya da nerede olacağı hakkında bir bilginiz var mı?

YANIT: Bunu sanırım askeri makamlarımız organize edecektir. Yani bize ulaşan bilgi o kadar, detay içermiyor.

Teşekkür ederim.