Değerli basın mensupları,
Bugün, Yemen, Bahreyn ve Litvanya’yı kapsayan bir ziyaret programı çerçevesinde heyetimizle beraber biraz sonra yola çıkıyoruz.
Biliyorsunuz, son yıllarda hem Yemen’le hem Bahreyn’le ilişkilerimiz çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Her iki ülkeyle de güçlü tarihi bağlarımız var, güçlü kültürel bağlarımız var ve her iki ülkeyle de köklü kardeşlik ilişkilerimiz var. Bu ilişkileri her alanda daha ileriye götürmek istiyoruz.
Aynı zamanda, biliyorsunuz, Ortadoğu bölgesi zor bir dönemden geçmekte ve İsrail-Filistin meselesi başta olmak üzere, 2009 yılı gerçekten Ortadoğu’da pek çok önemli gelişmelerin yaşanacağı, krizler içeren, ama aynı zamanda, doğru adımlar atıldığı zaman da arzu ettiğimiz gelişmelerin yaşanabileceği bir yıl.
Bütün bu konuları hem Yemenli hem Bahreynli muhataplarımla görüşeceğiz, değerlendireceğiz. Türkiye’nin bölgedeki pek çok soruna siyasi diyalog yoluyla çözüm üretmek gerektiği yönündeki görüşünü muhataplarımıza ileteceğiz
Biliyorsunuz, diplomatik ilişkilerimiz yoğun bir trafik içerisinde devam ediyor. Şöyle bir bakacak olursanız, bizim yaptığımız ziyaretler, Türkiye’ye gelen ziyaretler, en üst düzeyde, Türkiye’nin pek çok Ortadoğu meselesinde kilit bir ülke pozisyonunda olduğunu tekrar tekrar teyid ediyor.
Bahreyn ve Yemen’den sonra - ki bu iki ülke biliyorsunuz, yine başka açıdan önem taşıyor- bunu da vurgulamak istiyorum bu arada; Bahreyn Körfez İşbirliği Konseyi üyesi. Altı ülkeden oluşan -Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Oman’dan oluşan altı ülkenin kurduğu- ve onlarla tek başına bir platform oluşturan ve bir kurumsal işbirliğine giren ülke Türkiye. Tek başına Türkiye, şu anda 6+1 formatında, Körfez İşbirliği Konseyi’yle Bakanlar düzeyinde artık düzenli olarak toplanıyor. Bunun da bir sonraki toplantısını bu bahar döneminde yapmayı arzu ediyoruz.
Yemen ise, her ne kadar KİK üyesi olmasa da, KİK ile özel ilişkileri olan bir ülke. Bu açıdan da yine bu ziyaretlerimiz önem taşıyor.
Yemen ve Bahreyn’den sonra Litvanya’ya geçiyoruz. Litvanya’da muhataplarımızla hem ikili konuları ele alacağız, hem Avrupa Birliği sürecimizi ele alacağız, hem de Kıbrıs başta olmak üzere, yine bölgesel konuları muhataplarımızla gözden geçireceğiz.
Baltık ülkeleri biliyorsunuz, Avrupa Birliği’nin nispeten yeni üye ülkeleri içerisinde. 2004 yılında üye olan on ülke içerisinde. Biz Türkiye olarak, Baltık ülkelerine NATO içerisinde yoğun destek verdik. Bunların hepsi şimdi NATO üyesi; Estonya olsun, Letonya olsun, Litvanya olsun. Şu anda da bu ülkeler bizim Avrupa Birliği üyeliğimize yoğun destek veren ülkeler. Bizleri her aşamada destekleyen ülkeler. Baltık ülkeleriyle de temaslarımızı, ilişkilerimizi son derece yakın tutmak dış politikamızda önemli bir konu.
Sorunuz varsa birkaç soru alayım.
SORU: İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı’nın açıklamalarıyla ilgili olarak İsrail’den izahat istediniz. İsrail’den gelen yanıtları tatmin edici buldunuz mu? Bir de, Tel Aviv Büyükelçimiz Namık Tan’ın temasları hakkında bilgi verebilir misiniz?
CEVAP: Şimdi biliyorsunuz, bu konuda hem Tel Aviv’deki Büyükelçimiz, hem de İsrail’in Ankara’daki Büyükelçisi, her iki ülkenin Bakanlığıyla yoğun temas içerisinde. Yani, Bakanlığımızla buradaki Büyükelçi, bizim oradaki Büyükelçimizle de İsrail Dışişleri Bakanlığı zaten bir temas trafiği içerisinde.
Öte yandan, İsrail Kara Kuvvetleri’nin yapmış olduğu bazı açıklamalar İsrail basınında yeraldı. Bu açıklamalarla alakalı bir doğrulama ya da bir yalanlama henüz net bir şekilde yapılmış değil. Sadece, sanırım Cumartesi günü akşam saatlerinde İsrail Savunma Kuvvetlerinin Basın Sözcüsü’nün yapmış olduğu bir açıklama var. Bu açıklamada da, kendileri ve açıklama arasına bir mesafe koyuyorlar ve “bizim kurumsal görüşümüz bu değildir” diyorlar. Ancak, önümüzdeki günlerde daha detaylı, daha farklı bir açıklama İsrail tarafından olursa iyi olur diye düşünüyoruz. Yani, daha detaylı, daha kapsamlı bir şekilde “Bu nedir? Böyle bir şey gerçekten söylenmiş midir? Söylendiyse daha ayrıntılı bir izahat bize gelecek mi?” Bunlar tabii önümüzdeki günlerde kuşkusuz göreceğiz. Ama şunu söyleyebilirim ki, bu tür açıklamalar, iki ülke arasındaki ilişkilerin hassas bir dönemden geçtiği bugünlerde faydalı olmamaktadır. Olumsuz açıklamalarla işi tırmandırmak gayet kolaydır. Ama, eğer söylenenler doğruysa, basında çıkan şekliyle, İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı’nın söyledikleri doğruysa, bu tür yaklaşımları kabul etmemiz mümkün değildir. Zaten bu konudaki tepki en kuvvetli şekilde, hem bizim Bakanlığımız tarafından, hem de Genelkurmay Başkanlığımız tarafından verilmiştir. Nota verilmiştir, Büyükelçi Bakanlığımıza çağırılmıştır. Genelkurmay Başkanlığımız gerekli girişimleri zaten yapmıştır. Dolayısıyla, bekliyoruz. İsrail tarafından daha kapsamlı bir değerlendirmenin olmasını arzu ederiz.
SORU: Sayın Bakan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki bazı görüşmelere paralel olarak, Azerbaycan- Ermenistan arasında Karabağ sorunun çözümüne yönelik görüşmeler devam ediyor. Siz bu konuları Moskova ziyaretinizde Rusya ile ele aldınız mı? Rusya ile bir işbirliği olabilir mi?
CEVAP: Biliyorsunuz, şu anda Türkiye ile Ermenistan arasında bir süreç var. Ermenistan’la da Azerbaycan arasında bir süreç var. Bu süreçlerin hedefi, biliyorsunuz, ilişkilerin tamamen normalleşmesi. Bunun bir süre kapalı kapılar ardında yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz ve hep bunu vurguluyoruz. Yani, basın yoluyla, kamuoyu önünde karşılıklı mesajlar vererek, bu konuların çözümünü açıkçası zor görüyoruz. Herkesin söyleyeceği neyse, müzakere masasında söylemesini önemli görüyoruz. Eğer gerçekten çözüm isteniyorsa. Burada, kuşkusuz çözüm için her iki tarafın siyasi iradesi önemli. Ancak, bu sürece zarar verecek beyanatlardan da özenle kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.
Öte yandan, özellikle Ermenistan-Azerbaycan arasında devam eden müzakere sürecinde, Türkiye’nin de üye olduğu AGİT çerçevesinde kurulmuş bir Minsk Grubu vardır. Minsk Grubu’nda üç eş-başkan var. Bunlar ABD, Rusya Federasyonu ve Fransa. Biz her üç ülkeyle de görüşmelerimizde sürekli bu konuyu gündeme getiriyoruz. Rusya Federasyonu’na yaptığımız ziyarette, Sayın Medvedev ve Sayın Putin’le yapılan görüşmelerde de, bu sürece mutlaka ivme verilmesi gerektiğini, Türkiye olarak da her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu Rus tarafına ilettik.
Evet teşekkür ediyorum.