Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber'e Verdiği Mülakat, 3 Haziran 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın 24 TV'ye Verdiği Mülakat, 9 Mayıs 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 9 Nisan 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın UTV'ye Verdiği Mülakat, 7 Nisan 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Reuters’a Verdiği Mülakat, 4 Nisan 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TV100'e Verdiği Mülakat, 14 Mart 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Jazeera Arabic’e Verdiği Mülakat, 26 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Bloomberg TV’ye Verdiği Mülakat, 24 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT World’e Verdiği Mülakat, 16 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Palestine TV'ye Verdiği Mülakat, 8 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 5 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Şark TV’ye Verdiği Mülakat, 27 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 7 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın France 24 English'e Verdiği Mülakat, 20 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Al Jazeera English'e Verdiği Mülakat, 18 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Hades TV’ye Verdiği Mülakat, 15 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 13 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın A Haber'e Verdiği Mülakat, 15 Kasım 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Haber Global'e Verdiği Mülakat, 17 Ekim 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Mülakat, 28 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 19 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Kanal 7’ye Verdiği Mülakat, 31 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Sky News Arabia’ya Verdiği Mülakat, 24 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Habertürk’e Verdiği Özel Röportaj, 24 Haziran 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 15 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Arabiya’ya Verdiği Mülakat, 5 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Basına Yaptığı Açıklama, 8 Nisan 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk’e Verdiği Mülakat, 18 Mart 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 20 Ekim 2023
Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber'e Verdiği Mülakat, 3 Haziran 2025

SUNUCU- TRT Haber’de özel bir röportajla karşınızdayız.

Dış politikada yaşanan gelişmeleri, bölgesel ve küresel alanda yaşanan sıcak başlıkları konuşmak üzere Dışişleri Bakanı Hakan Fidan konuğumuz.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ederim, hoş bulduk.

SUNUCU- En sıcak konulardan biri hiç kuşkusuz Rusya-Ukrayna bağlamında yaşanan gelişmeler. İki ülkenin heyetleri bir kez daha İstanbul’da bir araya geldi, bu ikinci tur görüşmelerinde daha geniş kapsamlı bir esir takasında mutabık kalındığı yansıdı. Diğer taraftan sahada sıcak çatışmalar devam ediyor, hatta bu toplantı, bu görüşme öncesinde çok dikkat çekici bir saldırı da gerçekleşmişti. Tabii siz bu toplantılar öncesinde Moskova ve Kiev’deydiniz, her iki tarafla da çokça görüşmeler gerçekleştirdiniz. İstanbul’a giden süreçte, tarafları yeniden İstanbul’a getiren süreçte neler yaşandı, neler konuştunuz bu görüşmelerde, size neler söylediler, biraz perde arkasını almak isteriz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ederim.

Aslında sorduğunuz soru, cevapları itibarıyla çok kapsamlı bir soru. Çok fazla görüşme trafiği var, seyahat var, tartışmalar var, analizler var, ama ben bunları gücüm yettiğince sizinle paylaşayım.

Şimdi öncelikle, biliyorsunuz, Türkiye’nin pozisyonu, bu savaşın başından itibaren Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bir irade ve vizyon var, biz bölgemizde savaş istemiyoruz. Hele burada olan, bu kadar maliyeti yüksek, insani manada, maddi manada, her türlü manada bu kadar maliyeti yüksek ve bölgesel yayılma riski olan bir savaşın bir an önce durması gerekiyor. Ama maalesef, 21. yüzyılda Avrupa’nın ortasında 1 milyondan fazla insanın ölümüyle ve yaralanmasıyla sonuçlanan, büyük şehirlerin yok olmasıyla sonuçlanan, bölge ekonomisinin felç olmasıyla sonuçlanan bir savaşla baş başayız. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, neredeyse dördüncü yılına dönüyor, büyük bir savaş. Ve bu savaşta sadece iki ülke yok, iki ülkenin arkasındaki diğer ülkeler de aslında saf almış durumda, bu daha küresel bir savaşa dönüşüyor. Bizim başından itibaren bu savaşın durdurulmasıyla ilgili çabamızı ortaya koymamız tam da bu nedenden dolayı. Yani bu iki ülkenin savaşı değil, bu iki ülke arkasında saf tutan ülkelerin savaşıyla beraber küresel yayılma riski olacak bir savaş.

Şimdi bundan hareketle, Cumhurbaşkanımız en başından itibaren hem bölgesel liderlere hem iki tarafın liderlerine sık sık çağrıda bulundu. Avrupa platformlarında, NATO platformlarında, BM’de, İslam İşbirliği Teşkilatı’nda, aklınıza gelen bütün platformlarda barış çağrısını yineledi, ikili görüşmelerinde yineledi, çok taraflı görüşmelerinde yineledi. Yine bizlere verdiği direktif doğrultusunda biz bu barış vizyonunu nasıl Türkiye açısından mümkün kılarız, dünyada yürüyen başka çabalara nasıl destek veririz, o şekilde çalışmalarımız oldu.

Biliyorsunuz bir tahıl anlaşması oldu. 2022 Mart’ında iki taraf barışabilirdi, çok yakın bir noktaya da gelebildiler. Daha sonra İstihbarat Teşkilatımızın büyük katkılarıyla 3-4 defa esir takası mümkün oldu. Bütün bunlar bu süreç içerisinde yaşandı. Şimdi geldiğimiz noktada, Sayın Trump’ın Başkan seçilmesinden itibaren ve Amerika’nın Ukrayna savaşına yönelik politikalarını revize eden yaklaşımından sonra bir ateşkes çağrısı oldu ve ilk başta biraz zor olsa da Ukrayna ve Avrupa buna evet dedi, Rusya da buna şartlı yaklaşacağına ilişkin mesajlar verdi.

Tabii bu niyetleri ortaya koyduktan sonra taraflar nasıl bir araya gelecekler, nerede bir araya gelecekler, nasıl tartışacaklar, bunlar aslında gerçekten yoğun tecrübe ve emek isteyen konular. Bizim de uzun yıllardır Türkiye olarak arabuluculukla ilgili bölgemizde, bölgemizin ötesinde çok sayıda konuda biliyorsunuz kamuoyuna yansımış, yansımamış arabuluculuk çabalarımız var. Ondan hareketle bütün bu birikimi ve tecrübeyi, Türk Hariciyesi olarak kullanarak taraflar nezdinde bir çalışma başlattık.

Biliyorsunuz, 16 Mayıs’ta ilk kez bir araya geldiler İstanbul’da taraflar yine bizim kolaylaştırıcılığımız çerçevesinde. Bu bir araya gelişte aslında beklenenin aksine içerikli tartışmalar oldu. Zaten hiç kimse bu kadar uzun süren, kapsamlı, maliyetli bir savaşın bir veya iki oturumla hemen durmasını beklememeli. Önemli olan, durdurmayı veya ateşkesi hedefleyen bir süreç içerisine girmek. Bizim her zaman için baştan itibaren söylediğimiz, ya süreci başlatalım, taraflar düzenli görüşmeyle ilgili irade geliştirsinler, ağır ağır güven inşa etsinler, beraber bir araya gelmenin kendilerine bir şey kazandırdığını hissetsinler, o zaman biz aslında gerçek hedefe ulaşırız. 16 Mayıs’ta bir araya geldiler, orada ilk defa bu savaş başladığından itibaren mümkün olan en yüksek sayılı esir takası konusunda bir mutabakat sağlandı, 1.000 kişi. Hani 1.000 kişi, böylesine devam eden bir savaşta, şu ana kadar olmuştu ama, en yüksek rakam. Tabii bunun kararı alındı, daha sonra taraflar birbirlerine ateşkesin şartlarının ne olduğunu, kendilerince, ifade edecek bir çalışma hazırlayacaklarını söylediler. Son olarak da liderler toplantısıyla ilgili neler yapılabilir, onun çalışması…

2 Haziran’a geldiğimizde, aslında tarafların bir önceki toplantıda mutabık kaldıkları bütün hususlar, yani hem esirlerin takası gerçekleşti, arkasından toplantı esnasında birbirleriyle ateşkesin şartlarını değiştiler ve liderler toplantısıyla ilgili neler yapılabilir, onunla ilgili ön hazırlıklar yapıldı.

Tabii bu esnada bizim Kiev’e ziyaretimiz oldu, Moskova’ya ziyaretimiz oldu, Sayın Putin’le görüştük, Sayın Lavrov’la, Sayın Narişkin ve askeri istihbarat yetkilileri, birçok insanla görüştük. Kiev’de de Sayın Zelenskiy, Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı, yani bütün devlet sistemiyle görüştük, heyetler halinde görüştük, ayrı ayrı görüştük. Her iki taraftan da temaslarımız esnasında aldığımız birtakım izlenimler oldu, veriler oldu, bu verileri biz analiz ettik hem kendi arkadaşlarımızla hem de olaya müdahil olan diğer başka ülkelerle fikir teatisinde bulunduk. Ve en isabetli yaklaşım ne olur, tavsiye ne olabilir bu şartlar altında? Tarafların ateşkese veya barışa ulaşmada göremediği neler olabilir? Biz hangi noktada ufuk açabiliriz, hangi noktayı bunların gündemine taşıyabiliriz, bunların yoğun çabası oldu. Çok şükür 2 Haziran’da bir araya geldiklerinde de Mücahit Bey, taraflar hazırlıklı gelmişlerdi, olumlu bir ortamda geçti. Biliyorsunuz, bir gün öncesinden çok yoğun saldırılar oldu Rusya’nın içerisine, ona rağmen görüşme gerçekleşti. Herkes somut bir netice alma hedefiyle geldi, yine esir değişimi konusunda bir karar alındı ve bu alınan karar neticesinde binden de daha fazla esirin değiştirilmesi konusu kararlaştırıldı. Bunun içerisinde, daha sonra durumu tespit edilecek yaralılar var, ağır yaralılar var, hastalar var, belli yaşın altında olan, genç ve çocuk sayılabilecek nitelikte insanlar var ve bütün bunlardan oluşacak büyük bir paket, binden daha fazla, belki 1200-1300’e gidecek bir kişilik paketin değişimi konusunda mutabık kalındı. Aynı zamanda birbirlerine ateşkesle ilgili şartları nelerdir, onları ihtiva eden şartlar sunuldu, bunlarla ilgili ön tartışmalar yapıldı, ön pozisyon ifadelerinde bulunuldu, bunlar da önemliydi. Daha sonra liderler toplantısıyla ilgili her iki taraf da kendi perspektifini ortaya koydu.

Ve bir sonraki süreçte tekrar bir araya gelinmesiyle ilgili bir mutabakata varıldı. Bence, bir önceki toplantıda alınan kararların hayata geçirilmesi, bundan sonra yine aynı şekilde devam etmesi itibarıyla, mesafe alınmış bir toplantıydı.

SUNUCU- Dolayısıyla bir sonraki tur olacak, bu ifadenizden bunu anlıyoruz. Beklentileriniz nedir bu anlamda?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bizim beklentimiz, bir sonraki turun da olacağı yönünde, çünkü her iki taraf da bir araya gelmenin bir fayda getirdiğini görüyor.

Ama diğer taraftan da tabii şunu unutmamak lazım: Büyük bir savaş devam ediyor. Diplomasi iki amaç için kullanılır. Bir, gerçekten masada bir çözüme ulaşmak için. İkincisi, alanda devam eden savaşın uzantısı olarak diplomasinin kullanıldığı bir husus var. Ben şimdi ikincisiyle ilgili yorum yapmak istemiyorum, orada da aslında emareler var ama, hayır diyelim hayır olsun, emeklerimizi de o yönde ortaya koyuyoruz.

Görüşmeler esnasında Genelkurmay Başkanımız vardı, MİT Başkanımız vardı, hepimiz askeri, istihbari, siyasi bütün konuları masaya yatırarak en doğru hareket tarzı nasıl olur, bunlar muhataplarıyla nasıl görüşülür, o konunun da iyi bir çalışmasını yaptık. Gerçekten Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’nin bütün kurumsal kapasitesinin kullanıldığı ve bölgesel krize küresel bir vizyonla yaklaşabilen bir çalışma oldu.

SUNUCU- Sayın Bakan, bütün dünyanın gözü İstanbul’daydı, bu toplantıda yüzlerce uluslararası medya mensubu görüşmeleri takip ettiler, ülkelerine İstanbul Boğazı’ndan yayınlar yaptılar. Peki, siz genel olarak olumlu bir ortamda geçti diye ifade ettiniz ama, o kapalı kapılar ardında neler oldu, tarafların birbirlerine karşı tutumu nasıldı? Değerlendirmenizi almak isteriz bu anlamda.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi ben şahsen taraflardaki ana aktörleri çok uzun yıllardır tanıyorum, bir önceki işimden dolayı da beraber olduğum arkadaşlar ve onların da birbirini tanıdığını biliyorum. Savaşın bir de böyle bir tarafı var, yani insanlar hem savaşıyorlar hem de konuşuyorlar. Ruslarla zaten tanıştığımız birçok arkadaş Suriye meselesinde, Libya’da veya başka yerlerde karşı karşıya mücadele ederken oradan aşinalık geliştirdiğimiz insanlardı. Burada da ben aynı şeyin olduğunu görüyorum. Tabii profesyonellik var o profesyonelliğin yansıdığını görüyorum. İnsanlar bazen duygusal anlar olabiliyor, hareketlilikler olabiliyor, ama genel manada beklentimizin çok altında, böyle şiddetli bir tartışma, böyle bir hakaret, suçlama vesaire değil. Herkes zaten savaşta pozisyonunu biliyor. Kendi pozisyonunu ilerleterek gitmeye çalıştı, iyi bir müzakere oldu. Farklı metotları da tabii bu müzakere süreci esnasında kullandık, yani genel itibariyle aslında yani mevcut şartlar ve psikolojik kuşatıcı ortamı dikkate aldığınızda, savaş psikolojisini, gerçekten olabilecek en iyi düzeyde bir toplantı oldu. Önemli olan bu masadan kalkmamak ve bu masada ateşkese yönelik, barışa yönelik tavrı devam ettirmek, bizim taraflara tavsiyemiz bu. Yani bu masanın Türkiye’de olması veya olmaması değil, ama bir masa etrafında bu arkadaşların bir araya gelip konuşmaya devam etmeleri gerekiyor, dünya barışı bunu dikte ediyor. İki taraftan da ölen çok sayıda gençler var yani yazık ki, genç yaşta bunların toprağa düşmeleri, yani ailelerinin, annelerinin, babalarının kaldıracağı şeyler değil.

SUNUCU- Sayın Bakan, bu görüşmelerde liderler toplantısının da gündeme geldiğini ifade ettiniz. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da bu görüşmeler sonrası Kabine Toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Sayın Putin’i, Sayın Zelenskiy’i ve Sayın Trump’ı bir araya getirmenin en büyük arzusu olduğunu söylemişti Rusya-Ukrayna bağlamında barış görüşmeleri için. ABD tarafından bu teklife yönelik olumlu baktıklarına dair bir açıklama da geldi. Türkiye’de bir liderler zirvesinin yapılmasına dair bir planlama ya da öngörünüz var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Moskova ve Kiev ziyaretleri öncesinde bu konuyu Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettiğimizde, o memnuniyetle böyle bir liderler toplantısına ev sahipliği yapacağını… Yeter ki barış olsun, katkı olsun, önemli olan bunun olması. Çünkü onun dışında, sözü edilen üç liderin aynı anda tanıdığı, güvendiği, itimat ettiği başka bir isim de yok açıkçası. Hani yer bulunabilir de, siyasal liderlik olarak küresel manada böyle bir duruş ortaya koymuş, yıllarca çetin mücadelelerle sınanmış, dürüstlüğü, güvenilirliği ve yönettiği kurumların profesyonelliği itibariyle başka bir lider de yok. Biz bu konuyu konuştuğumuzda büyük bir memnuniyetle kabul etti. Ben onun mesajı olarak bu teklifi şifahi olarak da liderlere ilettim. Dedim ki, görüşmeler belli bir aşamaya geldiğinde, bizim düzeyimizde yapılan görüşmeler, liderlerin de bir araya gelmesi iyi olur. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız ev sahipliği yapmaya hazır, Sayın Trump, Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy’nin bir araya gelerek belli düzeyde götürülen görüşmelerin bir noktadan sonra liderler düzeyinde daha da ileri taşınması müzakere metotlarından biridir. Ama şöyle bir şey var sorduğunuz sorunun ikinci kısmıyla alakalı, böyle bir şey mümkün olur mu, olmaz mı diye. Şimdi liderler bir araya geldiği zaman öncesinde bir şeylerin kararlaştırmış olması da gerekiyor, yani geldikleri zaman bir şeylerin adını da koymaları gerekiyor, somut çıktıların olması gerekiyor, ona yönelik hazırlıkların tamamlanması gerekiyor. Ben birkaç toplantı daha olur ise, şahsi analizimi söylüyorum, bunu hiçbir iki tarafı da sorumluluk altında tutarak değil, çünkü onlarla ilgili yorum yapmak durumunda da değilim, yani teknik olarak, etik olarak da doğru değil, ama kendi analizimi söylüyorum, onlara da söyledim, birkaç defa daha bir araya gelirlerse, mesele bir noktaya getirilirse, liderlerin karşı karşıya gelmesi de kaçınılmaz olur.

SUNUCU- Sayın Bakan, Türkiye bu anlamda bir barış masası kurma iradesi ortaya koymuşken, bu krizin en başından bu yana ve şu an bunu devam ettiriyorken bazı Avrupa ülkelerinden Rusya-Ukrayna savaşına dair bir anlamda körüklemeye devam eden tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi bu hassas bir konu, şundan dolayı hassas bir konu: Bir Rusya’yla Ukrayna arasında devam eden savaş var, bir de Rusya’yla başka ülkeler arasında devam eden bu savaşla da iç içe geçmiş başka bir savaş daha var. Hangisi hangisini tetikliyor, hangisi hangisinin nedeni artık biraz da karışmış noktada. İlk başlangıçta olaylar biraz daha netti, yani Rusya’nın işgali ve diğer ülkelerin buna karşı çıkmak için Ukrayna’ya verdiği destek niteliğinde şekil alan savaş, daha sonra başka bir forma evrildi ve biz bunu bir önceki dönemden itibaren sürekli taraflara bu işin şeyini anlattık. Anlamaya çalışıyoruz bu kadar maliyet üreten bir savaştan beklenti ne? Hele 21. yüzyılda oluyor bu. Bunun arkasındaki sebepler ülkelere göre, ittifaklara göre, enerji pazarlıkları… Yani birçok konu var.

Şimdi dediğiniz doğru, burada Rusya’nın stratejik duruşunu, yükselişini ve hegemonyaya alternatif bir hegemonya üretişini kabul etmeyen bir alan da var. Sayın Biden iktidardayken o paktın öncülüğünü yaptı, böyle bir savaşta Ukrayna’yı sonuna kadar desteklediler. Ama Sayın Trump iktidara geldiği zaman bu duruşu değiştireceğine ilişkin sinyaller verdi. Şimdi bunun ön sinyalini verdi ama pratikte Amerika’da halihazırda Sayın Biden döneminde alınmış olan Kongre kararları ve idari kararlar, mali yargıda ve askeri yargıda devam ediyor. Bunun herhalde birkaç ayı daha var, o alınmış kararların hayata geçiriliş süresinin nihayete ermesiyle alakalı. O sona erdiği zaman muhtemelen Trump Yönetimi bir kez daha bakacak, ne yapalım diye. İşte o zaman savaşın devamıyla ilgili gerçekten daha farklı bir aşamaya geçilebilir. Şu anda Amerikalılar da açıkçası karar vermede zor durumdalar. Bugün hem Sayın Witkoff’la görüştüm hem Sayın Rubio’yla görüştüm, ayrı ayrı görüşmelerim oldu. Biliyorsunuz, Sayın Witkoff Amerikan Başkanı adına hem Ukrayna-Rusya dosyası hem İran dosyası hem Gazze dosyasına bakıyor. Üç konuda da bizim mevzumuz var, o konuların üstünden uzun bir görüşmeyle geçtik. Daha sonra Sayın Rubio’yla da bu konuların üstünden geçtik. Ve biz Türkiye olarak kendi oluşturduğumuz görüşleri aktardık bu son iki turla ilgili ve Amerika bu konuya ne şekilde müdahil olmalı, buna ilişkin gözlemlerimiz ne, onları anlattık. Onlar da kendi gözlemlerini bizimle paylaştılar ve bu yönde iş birliği devam edecek.

SUNUCU- Peki, Sayın Bakan Rusya-Ukrayna’dan başka bir sıcak nokta olan Suriye’ye geçelim müsaadenizle. Amerikan Başkanı Trump Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırdığını açıklamıştı ki, bu kararı alırken de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın etkili olduğunu ifade etmişti ve ardından Avrupa Birliği de aynı şekilde yaptırımları kaldırma kararı aldı. Zaten Türkiye en başından beri bu çağrıyı yapıyordu. Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması çağrısında bulunuyordu. Suriye’ye yönelik bu yaptırımların kalkmasının Suriye’nin yeni dönemini nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hatırlarsanız Mücahit Bey, 8 Aralık devrimi olduktan sonra Şam’daki Esad yönetimi yıkılıp yeni yönetim iktidara geldikten sonra büyük bir sevinç oldu tabii Suriye halkı öznesinde. Onları seven bizim gibi milletler gerçekten büyük bir sevinç hissi yaşadılar. Ama o zaman ben bir şey söylemiştim sorular sorulurken, demiştik ki asıl işimiz yeni başlıyor. Gerçekten yıkılmış, mahvolmuş, yerle yeksan olmuş bir Suriye var. Yani bürokrasisi durmuş, temel hizmetler yok, o şehirler, altyapılar tarumar olmuş, finansı yok, dünyayla bağlantısı kesilmiş bir Suriye. Bunun devralınmışlığı var. Şimdi tabii yanı başımızda bu kadar yarası olan, bu kadar enfeksiyona açık bir ülkeyi rehabilite etmek hem siyasal manada hem ekonomik manada hem güvenlik manasında çok uzun erimli, profesyonel, koordineli, çok paydaşlı bir çalışma gerektiriyor. Bunun herhalde onlarca toplantısı yapıldı Ankara’da, halen yapılıyor. Paydaşlarımızla yapılıyor, bölge ülkeleriyle yapılıyor, bölge dışı ülkelerle yapılıyor. Bu noktada tabii ki Cumhurbaşkanımızın liderler diplomasisi açısından yaptığı faaliyetler fevkalade önemli, Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmeler ve Sayın Trump’la özellikle yaptığı iki görüşme. Sayın Trump seçilir seçilmez ilk tebrik telefonunda da Cumhurbaşkanımızdan bir isteği var mı diye sorduğunda Cumhurbaşkanımızın iki tane konusu vardı. Birincisi, Gazze’yle ilgili insani yardımlar meselesi, ateşkesin bir an önce olup insani yardımların olması. İkincisi, Suriye’yle ilgili yaptırımların kalkması meselesi. Yani bölgede hem insani hem siyasi hem güvenlik açısından gerçekten önemli iki konu. Şimdi kalktı yaptırımlar, çok ciddi çalışmalar gerekti açıkçası. Şu anda bunun inanılmaz bir getirisi olacak, ön verilerini görmeye başladık. Birincisi, şöyle bir ülke düşünün: Bankacılık sistemi uluslararası bankacılık sistemine açık değil. Şimdi Suriye Merkez Bankası dahil diğer bankalar artık bankacılık sistemine açılabiliyor. Para transferi olabiliyor, yatırımcı gelebiliyor, temel hizmetlerle ilgili çözümler üretmeye başlıyor, ihale yapabiliyorsunuz, ekonomi hayata geçiyor. Petrol satabiliyorsunuz, gaz satabiliyorsunuz, ülkenize uçak uçabiliyor, sınırlarınızdan gümrüklü mal geçebiliyor. Bunlar topyekûn izolasyon altında bulunan bir ülkenin aslında yeniden uluslararası topluma birçok alandan geri dönmesi, damarlarıyla bağlanması. Şimdi bunu yavaş bir şekilde aşamalı olarak hayata geçiriyor Suriye yönetimi, hatta birkaç gün önce dört ülkenin katılımıyla çok büyük bir enerji ihalesi gerçekleşti milyar Dolarlar mertebesinde. Amerikalı, Katarlı, Suriyeli ve Türk şirketlerin olduğu uluslararası bir konsorsiyum. Bu da aslında büyük bir örnek oldu. Şimdi bizim bundan sonraki beklentimiz ülkenin yeniden imarı meselesi, altyapının ayağa kaldırılması, temel hizmetlerin verilmesi ve buna mukabil göç etmek durumunda kalmış Suriyeli kardeşlerimizin kendi ülkelerine dönmeye başlaması ve döndükçe nüfus artıyor, nüfus arttıkça ekonomi daha da canlanıyor ve inşallah yanı başımızda artık hayatın tekrar yerine oturduğu, normal bir Suriye ile beraber olmanın keyfini yaşayacağız.

SUNUCU- Sayın Bakan, Suriye ile ilgili şöyle bir konu da var: Şam yönetimi ile “SDG” arasında Mart ayında varılan bir mutabakat söz konusuydu. Suriye’deki bütün silahlı grupların merkezi orduya dahil olması süreci yakından takip ediliyor hem Suriye yönetimi tarafından hem Türkiye tarafından. Şu an sahadaki durum nedir bu konuda?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda Mart’ta yaptıkları anlaşmadan sonra pratikte çok fazla bir şey olmadı açıkçası, yani görünürde, ama perde gerisinde çok fazla şey var. Başta Amerikalı dostlarımızın telkinleri ve çalışmaları, Suriyeli kardeşlerimizin Şam’daki yönetimin birçok alanda olduğu gibi bu alanda da artık kendine yönelik yeni bir altyapı ve kurumsallaştırma geliştirmesi ve buna yönelik adımlar atmaya başlaması, Türkiye’de olan gelişmeler. Şimdi bu üçlü perspektifle giderek daha koordine oluyorlar. Şam, Ankara ve Washington arasındaki görüş birlikteliğini daha da sağlayıp bu belayı inşallah sıkıntısız bir şekilde aşmanın yolunu bulacağız, ona doğru gidiyoruz.

SUNUCU- Bu konuda “SDG”nin bir oyalama taktiği olarak DEAŞ’lı tutukluları bahane olarak öne sürdüğü malum sürekli. Bu kapsamda DEAŞ’la mücadele de devam ediyor zaten. Bir beşli harekât mekanizması kurulmuştu Türkiye-Irak-Suriye-Ürdün-Lübnan arasında. Bu mekanizmanın işlemesi için teknik çalışmalar sona erdi mi, ne durumda bu anlamda?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Burada somut adımlar atmaya başladık. Biliyorsunuz, birkaç hafta önce askeri ve istihbari heyetimizi, ilk önce Ürdün ve Suriye Dışişleri Bakanını Ankara’ya getirdik, burada temel bir karar aldık, bir tarih koyduk. Hemen bir hafta içerisinde askeri ve istihbari heyetlerimiz gidip istihbarat ve operasyon hücresini hayata geçirecekler diye. DEAŞ’la mücadele Ürdün, Suriye ve Türkiye’den müteşekkil ekipler DEAŞ’la mücadele hücresini hayata geçirdiler. Bu gerçekten bölgesel güvenlik açısından atılmış önemli bir adım. Burada tabii DEAŞ’la mücadele dediniz, yani örgütün elinden DEAŞ kartını alıp uluslararası toplumu şantaja tabi tutmasının önüne geçmek gerekiyor, biz bunu uzun zamandır söylüyoruz. Şimdi bu da yoğun bir çalışma isteyen bir konu, yani birden fazla aktörü koordine etmeniz, o işe tevcih etmeniz gerekiyor.

İki tane husus var orada, birincisi kamplar, ikincisi hapishaneler. Kamplarda yaşayan siviller ağırlıklı olarak Suriyeli ve Iraklılardan oluşuyor, buralarda 40 binin üstünde insan var. Irak yönetimiyle yürüttüğümüz çalışmalar var, Suriye yönetimiyle yürüttüğümüz çalışmalar var, bu kampların boşaltılmasıyla ilgili. Şimdi Birleşmiş Milletler’in gündeme gelmesi var, Amerikalıların böyle bir teklifi var. Kampların, boşaltılana kadar, onlar tarafından yönetilmesiyle alakalı. Bu kampların olduğu bölgelerin tekrar Suriye yönetiminin eline geçmesi meselesi var ve hapishanelerle ilgili yürütülen çalışmalar var. Şimdi önemli olan, profesyonel ve konunun üzerine hasredilmiş özel ekipler kurarsanız üç-dört ülkeden müteşekkil ve bu konu sürekli çalışılırsa, arkasında da irade varsa bir yere gider. Şu anda biz kamplar ve hapishaneler konusunda bu yönde çalışıyoruz açıkçası. İnşallah tarafların, özellikle Amerika, Suriye, Türkiye ve Irak’ın bu konuda koordineli çalışmasıyla ben bir noktaya gelineceğine inanıyorum. Ama bu çalışmalar daha önce hiç yapılmadığı için koordinasyon fikrini gündeme getirmek, onun mekanizmasını kurmak, tarafları buna ikna etmek, yani farklı perspektifleri, menfaatleri, güvenlik kaygıları olan, kapasiteleri olan aktörleri bir masa etrafına getirip tekrar onlar üzerinden somut çıktı üretmek… Bunlar hep zaman alan, detayı ve yoğunlaşması çok olan konular. Sağ olsun arkadaşlarımız, bizim bütün devlet mekanizmamız, yani Milli Savunma, İstihbarat, bizim arkadaşlar, diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla birlikte yoğun bir çaba halindeler.

SUNUCU- Sayın Bakan, Suriye’yle ilgili son bir soru sorup Gazze başlığına geçmek istiyorum. Suriye’deki ABD askerlerinin çekilmesiyle ilgili son durum nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Az önce ifade ettiğim içerikten de aslında buraya bağlanabiliriz, yani Amerika’nın bölgedeki endişelerinin teker teker bölge ülkeleri tarafından sahiplendiğini görmesi. Yeni yönetimle bu anlayışa geldiğimizi düşünüyoruz. Yeni yönetim bu konuda biraz daha şeffaf. Yani benim endişelerim var, bu endişelerimi göstererek başka hedeflerin peşinde olmaktan ziyade endişelerimi şeffaf koyayım, siz de bakın, beraber gidelim, biz hep baştan beri bunu söylüyoruz.

Bakın şunun altını da çizmek lazım: Bizim temel sıkıntımız Amerika’nın varlığıyla alakalı bir sıkıntı değildi, Amerika bölgede birçok yerde var. Temel sıkıntımız –onu ayırmak gerekiyor- Amerika’nın PKK’yla olan iş birliğiydi ve verdiği destekti. Biz bu desteğin ortadan kalkmasını istiyoruz. Yani bu desteğin sonucu olarak onların bölgeden ayrılması gerekiyorsa o ayrı bir konu, bu nüansların ifade edilişi diplomasi açısından, uluslararası siyaset açısından önemli. Bizim için bu iş birliği alanının ortadan kalkması önemliydi, o da inşallah gerçekleşecek diye düşünüyoruz.

SUNUCU- Sayın Bakan, bununla ilgili bir soru daha eklemek istiyorum. Şimdi Türkiye’nin yürüttüğü bir terörsüz Türkiye süreci var, PKK’nın silah bırakması gibi bir süreç var. Bu süreçte bölge ülkeleriyle yürütülen süreçler neler peki?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, şimdi biliyorsunuz PKK’yla mücadelede, bu süreç öncesi olan mücadelede, hem Ortadoğu’da hem Avrupa’da, olayın klasik diplomasisi, güvenlik diplomasisi vesaire bütün bunların hepsi yapılırken PKK’nın baskı altına alınması, ona bilerek veya bilmeyerek destek veren ülkelerin bizim pozisyonumuzla alakalı farkındalık sahibi olması ve tavır göstermesi, bizim çok yoğun bir diplomasi çaba alanımızdı. Biz bunu yapıyorduk, İstihbarat yapıyordu, MSB yapıyor, polis yapıyor, İçişleri, yani herkes kendi muhataplarıyla, Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanımız zaten bütün liderlere bu konuda gidiyordu. Şimdi yeni dönemde bu konuyu dikkatli götürmemiz gerekiyor. Alandaki gelişmelere paralel olarak bizim onlara tavsiyelerimiz, yani onlar gardını ne zaman düşürecek, hangi türden şeyler yapabilirler, Irak ne türden yardım verebilir, Suriye ne türden yardım verebilir? Avrupa ülkeleri, Avrupa’da biliyorsunuz PKK varlığı var, terörsüz Türkiye projesinde onlar nasıl rol oynayabilirler, bu çok dikkat gerektiren, özen gerektiren bir çalışma. Buradan olumlu bir süreç yürüme ihtimali varken onu bizim baltalamamamız lazım, ama diğer taraftan bir uyma sürecinde olup, gardımızı düşürüp, kendi aleyhimize bir ortamın gelişmesine de izin vermememiz lazım. Çok dikkatli olmamız lazım, çok dikkatli gözetlememiz lazım, bu verileri iyi toplamamız lazım. Dış politikada bununla ilgili dil kullanırken de ona göre daha hedeflerimize odaklanmış bir dili geliştirmemiz lazım, bunu yapmaya çalışıyoruz.

SUNUCU- Peki, Sayın Bakanım buradan Gazze’ye geçelim müsaadenizle, çünkü 600 günü aşkın süredir devam eden bir soykırım, işgal ve katliam devam ediyor. Gazze’deki son duruma dair neler söylersiniz? Bir ateşkes, yeni bir ateşkes olabileceği haberleri de dolaşıyor. Az önce sizin görüştüğünüzü ifade ettiğiniz Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un da yeni bir ateşkes talebi olmuştu. Bunu gerçekçi buluyor musunuz detaylarına baktığınızda? Yani Gazze’de bir ateşkes bekleniyor mu, bu şartlar altında mümkün mü?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi rehineler ve rehinelerin bırakılmasıyla alakalı konu söz konusu olduğu sürece bir ateşkes bir şekilde gündeme getirilebilir. Konu, Hamas’ın da talep ettiği gibi, Filistinli kardeşlerimizin de talep ettiği gibi ateşkes sürdürülebilir mi? Yani sadece geçici bir süre ateşkes olsun, bu ateşkes ortamında rehineler bırakılsın, ondan sonra savaş kaldığı yerden devam etsin ise, bu tabii ki kimsenin amacına hizmet eden bir husus değil, sadece problemi 15-20 günlüğüne geciktirmiş oluyoruz.

Ama, bizim bugün Witkoff’la da yaptığımız görüşmede ortaya çıktı, Amerika’nın bu konuda daha odaklı bir yoğunlaşmasıyla ve Netanyahu üzerinde yapacağı bir baskıyla açıkçası 60 gün bir ateşkes olması durumunda birkaç şey olur. Birincisi, kesintisiz insani yardımlar Gazze’ye girerse iki milyon kardeşimizin yaşadığı bu zor şartlarda bir miktar olsun hafifleme imkânı olur, bu açıdan önemli. Diğer taraftan, bu 60 günlük süre eğer bölge ülkeleri tarafından, bizler tarafından ve Amerika tarafından iyi kullanılır ve Netanyahu hükümetine uygun baskı yöntemleri geliştirilip, artık soykırımın tekrar başlamaması mümkün olursa, bu tabii ki hedeflenen bir sonuç olacak. Bu noktada bölgedeki kardeşlerimizle, yani hem Filistinli hem Katarlı hem Mısırlı kardeşlerimizle görüşmeye devam ediyoruz, Amerikalı meslektaşlarımızla konuyu konuşuyoruz. Sayın Witkoff’un da bu konuda yoğunlaşması var, ben gerçekten bu konudaki gayret ve çabalarını da takdir ediyorum, gerçekten yoğunlaşmış durumda, gerçek manada ateşkes istiyor. Bugün Sayın Trump’ı da bu noktada nasıl bilgilendirdiğine ilişkin de birtakım şeyleri duyma imkânımız da oldu, bunlar gerçekten önemli şeyler.

SUNUCU- Geçtiğimiz ay, NATO Dışişleri Bakanları Antalya’da toplanmıştı, önümüzdeki günlerde de İslam İşbirliği Teşkilatı Bakanlar Toplantısı İstanbul’da gerçekleşecek. Burada da yine Gazze konusu ayrı bir başlık altında somut olarak, özellikle insani yardımlar noktasında ne şekilde ele alınacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu bizim bir numaralı konumuz olacak. İslam İşbirliği Teşkilatı’nda Gazze meselesi, Filistin meselesi bir numaralı konumuz olacak, yani en fazla tartışacağımız konu bu olacak. Burada şu ana kadar yapmadığımız daha neler yapılabilir, o konuda tabii ki yoğunlaşmamız gerekiyor.

Bir de İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı tarihi itibarıyla New York’ta yapılacak önemli bir toplantının hemen akabinde gelecek. 18 Haziran’da New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin davetiyle Filistin Devleti’nin çözümünün hayata geçirilmesiyle ilgili yine bir uluslararası toplantı var Fransa ve Suudi Arabistan’ın ortaklaşa öncülük ettiği, bu fikir iyi bir fikir İslam dünyasından ve Batı’dan iki ülkenin… Yani, Netanyahu zulmü öyle bir noktaya ulaştı ki, başta İsrail’in pozisyonunu destekleyen ülkeler, Fransa gibi, İngiltere gibi birçok ülke, şimdi artık onlar bile kendilerini bu işten uzak tutuyorlar, bu tarihi soykırıma ortak olmama, yanında gözükmeme konusunda ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar.

Şimdi Filistin konusundaki perspektifleri değiştirip Filistin Devleti tanınabilir mi, bunun karşısında ne olmalı ne olmamalı, bu konuda yoğun tartışmalar var. Olayın başında da söylemiştik, maalesef İsrail’in Amerika desteğiyle Biden Yönetimi’nde başlayan soykırım politikasının ortaya çıkartacağı yan etkilerden biri, İsrail’in bugüne kadar kazandığı ve İsrail destekçilerinin bugüne kadar kazandığı uluslararası meşruiyetin tamamıyla kaybolmasıyla neticelenecek. Şehitlerin kanı bu adamların meşruiyetini de bir okyanus gibi sildi süpürdü, götürdü. Ama acı devam ediyor, üzüntümüz devam ediyor, elimizden gelen her türlü şeyi yapmamız gerekiyor, bu konuda atılması gereken uluslararası toplum tarafından hangi adım varsa, o adımların atılması gerekiyor. Bizler gece-gündüz bu konu için çalışıyoruz. İslam İşbirliği-Arap Ligi Temas Grubu yoğun bir mesai harcıyor uluslararası farkındalık oluşturma konusunda.

Dünyada çok fazla Filistin meselesine benzeyen kriz var. Bakın Ukrayna’da ve Rusya’da bir milyon insan öldü diyoruz, Sudan’da var, birçok yerde var… Ama en fazla mesaisini harcadığımız, gerçekten emeğini verdiğimiz mesele bu melese. Aktörleri itibariyle, anlam dünyası itibariyle, sembolleri itibariyle, zulmün çeşidi itibariyle ve uluslararası sistemi düşürdüğü açmaz, acizlik ve ahlaki düşkünlük itibariyle bu mesele bütün meselelerden ayrılan bir mesele.

SUNUCU- Sayın Bakan, az önce bazı ülkeler, İsrail’in yaptığı katliam öyle bir noktaya geldi ki belli mesafeye kadar en azından çekince koymaya başladılar dediniz. Peki, İsrail’in bu anlamda en büyük destekçisi olarak söyleyebileceğimiz Amerika’nın bu anlamda bir tavır değişikliğine, desteğini çekme noktasına varacağını düşünüyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bunun için ileri ifadeler kullanmak zor diye düşünüyorum. Avrupa ülkeleri pozisyonlarını tekrar değiştirme konusunda ciddi adım atmaya başladılar çünkü artık tabandan çok ciddi şey geliyor. Bir de Avrupa Birliği biliyorsunuz sadece ittifak olarak değil, moral üstünlük olarak da bir iddia ortaya koymaya çalıştı sürekli ve son 50 yılda biriktirdiği, belki aydınlanmadan itibaren, belki Dünya Savaşı’ndaki soykırım meselesinden sonra biriktirdiği bütün krediyi Filistin meselesinde harcadı, çöpe attı gitti. Bunun açtığı zararı onlar da görüyorlar. Uluslararası sistemde eğer olay güçlünün hâkim olduğu bir düzene gidiyorsa, tek güçlü onlar değil, başka güç odakları da var dünyada. Nüfusu yüksek olan Çin var, Hindistan var, atom bombası sahibi olan başka ülkeler var. Herkes bu sefer gücüyle ortaya çıkar ve Avrupa’nın ben bu güç sıralamasında çok da fazla ileride olacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla, ilkelerin hâkim olduğu, temel değerlerin korunduğu bir uluslararası sistemin, en azından eliyle değiştiremese de, diliyle savunucusu olduğu bir Avrupa’ya ihtiyaç vardı. Avrupa’da biz iki-üç sene sadece birkaç tane ülkeyle bu konuda çalışabildik. Şimdi teker teker bütün ülkeler baktılar Netanyahu gibi gözü dönmüş, kana doğmayan hani herkesin uzak durduğu çalıştığı bir insan var. Artık kendilerini ondan uzak tutuyorlar, kimse bu siyasi maliyeti ödemek istemiyor. Amerika’da bu biraz daha geriden gelen bir konu. Amerika kendisini İsrail’in hamisi olarak konumlandırmış durumda. Amerikan Kongresi’ndeki taban siyaseti uzun yıllardır ayrı bir tartışma konusu, şekillenirken Kongre’ye gelen bir insan, milletvekili olan bir insan, bürokrasiye gelen bir insan kendine böyle bir misyonu yüklüyor İsrail’in muhafazasıyla ilgili ve bu sistem içerisinde mesafe almak açısından önemli bir kriter haline gelmiş Amerika’da. Aslında “Make America Great Again” ile “Make Israel Great Again”, bunlar birbiriyle çok fazla iç içe olan konular değil. Bu sorgulanacak, neye niçin yardım ediyoruz, kimin yanındayız sorusu daha fazla sorulmaya başlandı, daha fazla bizlerin tabiriyle deşifre oldular artık.

SUNUCU- Peki, Sayın Bakan son soru olarak, az önce ifade etmiştiniz bugün Rubio ve Witkoff’la görüştüğünüzü, Türkiye’yle Amerika ikili ilişkileri bağlamında neler söylemek istersiniz? Bazı sorunlu alanlarımız hala mevcut, bunlarda ne gibi ilerlemeler kaydedilecek?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben yapıcı, iyi niyetle çalışmaların sürdürülmesi halinde mesafeler kat edileceğine inanıyorum. Biliyorsunuz, temel problemimiz işte Suriye’de konular vardı, yaptırımların kaldırılmasında Sayın Trump’ın, Cumhurbaşkanımızın talebi üzerine ve bölgedeki Suudi Arabistan’ın da yaklaşımı üzerine aldığı bir karar oldu. Bu fevkalade önemli. Bizim açımızdan bu konunun hayata geçmesi, bizim bekamız açısından da önemli. Daha sonra CAATSA’yla ilgili şu anda devam eden çalışmalarımız var. Orada gerçekten onlar da iyi niyetle bir yol aramaya başlıyorlar, çünkü kanunun metni hazırlanırken çok farklı hazırlanmış, oradan nasıl çıkabiliriz diye bir arayış var. Sayın Trump’ın Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı görüşme sonrasında verdiği bir direktif bu da, ona hukukçuları bakıyor, bizim arkadaşlar da buna bakıyorlar.

Diğer taraftan, iki ülke arasındaki ekonominin, ticaretin daha da ileri taşınması, işte ihracatına izin verilmeyen birtakım mühimmat ve yedek parça, silah yedek parçası ve ana malzemenin ihracatına izin verilmesi gibi konularda da artık olumlu işaretler alıyoruz, ağır ağır orada da açılımlar var. Ben genel manada iyiye gittiğini gözlemliyorum, o yönde de çalışmalar var, ortak mekanizmalarımız var, bu mekanizmalarımız çalışıyor. Biliyorsunuz, Washington’a ziyaretimiz olmuştu. Sayın Cumhurbaşkanımızın da muhtemel bir ziyareti için hazırlıklarımız devam ediyor Amerika tarafıyla. İyi gidiyor genelde.

SUNUCU- Peki, Sayın Bakan çok teşekkür ediyorum değerlendirmeleriniz için. Bu yoğun gündem arasında vakit ayırdınız, konuğumuz oldunuz, sorularımızı yanıtladınız.

* Interpress deşifresidir.