Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 9 Nisan 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın UTV'ye Verdiği Mülakat, 7 Nisan 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Reuters’a Verdiği Mülakat, 4 Nisan 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TV100'e Verdiği Mülakat, 14 Mart 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Jazeera Arabic’e Verdiği Mülakat, 26 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Bloomberg TV’ye Verdiği Mülakat, 24 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT World’e Verdiği Mülakat, 16 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Palestine TV'ye Verdiği Mülakat, 8 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 5 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Şark TV’ye Verdiği Mülakat, 27 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 7 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın France 24 English'e Verdiği Mülakat, 20 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Al Jazeera English'e Verdiği Mülakat, 18 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Hades TV’ye Verdiği Mülakat, 15 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 13 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın A Haber'e Verdiği Mülakat, 15 Kasım 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Haber Global'e Verdiği Mülakat, 17 Ekim 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Mülakat, 28 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 19 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Kanal 7’ye Verdiği Mülakat, 31 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Sky News Arabia’ya Verdiği Mülakat, 24 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Habertürk’e Verdiği Özel Röportaj, 24 Haziran 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 15 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Arabiya’ya Verdiği Mülakat, 5 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Basına Yaptığı Açıklama, 8 Nisan 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk’e Verdiği Mülakat, 18 Mart 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 20 Ekim 2023
Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 9 Nisan 2025

SUNUCU- Efendim, iyi akşamlar, Gece Görüşü’ne hoş geldiniz.

Dünyanın ve Türkiye’nin gündeminde bir yandan Trump’ın ve Netanyahu’nun açıklamaları, diğer yandan tabii ki Türkiye’yle ilgili gelişmeler, diğer yandan da Trump’ın vergi tarifeleri var. Aslına bakarsanız hem bölgede, hem dünyada çok önemli gelişmeler oluyor. O gelişmelerin en önemli aktörlerinden biri bizimle birlikte, dünyadaki, Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan.

Hoş geldiniz efendim.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hoş bulduk, sağ olun.

SUNUCU- Şimdi tabii hepimiz merakla televizyonun başındayız, sürekli gelişmeleri izliyoruz, ama aslında bakarsanız Netanyahu-Trump görüşmesiyle başlamak istiyorum ve Türkiye bölümüyle başlamak istiyorum. Şimdi doğrudan aslında basın toplantısı yok dediler, ama sonra adeta basın toplantısına dönüşen bir açıklamaya tanıklık ettik ve açık açık da konuştular, onun en dikkat çeken bölümü de Türkiye, İsrail ve Suriye sahasıydı.

Şimdi önce şunu sormak istiyorum: Türkiye ve İsrail Suriye’de bir çatışmanın eşiğine mi geldi, geldiyse bunun nedeni nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bizim Türkiye olarak, Suriye’de sadece İsrail’le değil herhangi bir ülkeyle çatışma niyetimiz yok. Suriye bağımsız bir ülke ve artık yeni bir Suriye’yle karşı karşıyayız, bu Suriye’nin kendi savunma politikasını, kendi dış politikasını, kendi bölgesel ilişkilerini kendisinin dizayn etmesine izin vermek gerekiyor. Niyet okuyucu yaklaşımlarla birtakım ön alıcı tedbirler geliştirmeye çalışmak İsrail’in yaptığı gibi provokatif oluyor. Bizim özellikle bölge ülkeleriyle, Ürdün’le, Irak’la, Lübnan’la bir araya gelerek, Suriye’nin de dahil olduğu, kurduğumuz platform, DEAŞ’la mücadele başta olmak üzere güvenlik sorunlarını mercek altına alan bu platform gerçekten çok işe yarıyor. Bu aslında özgür, egemen Suriye’nin kendi istekleriyle bölge ülkeleriyle bir araya gelerek uzun yıllardır kurmaya başladığı ilk ciddi platform, diyalog mekanizması.

Şimdi böyle bir durum varken tabii İsrail’in bölgedeki yayılmacı birtakım emellerini kullanarak Suriye’de provokasyon çıkarmaya çalışması kabul edilebilir bir konu değil, yani Suriyelilerin buna karşı ortaya koyduğu bir tavır var. Bizim Türkiye olarak, tekrar ediyorum, sadece İsrail’le değil hiçbir ülkeyle Suriye’de çatışma niyetimiz yok. Ama Suriye’nin tekrar Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit edecek bir iç karışıklığa, bir operasyona, bir provokasyona maruz kalmasını da izleyemeyiz, ona da sadece bakmakla yetinmeyiz.

SUNUCU- Şu an için o zaman Suriye üzerinde bir risk var, bu risk pek çok konuyla birlikte İsrail tarafından da ortaya çıkarılan bir risk diyebiliyor muyuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii. İsrail’in şu andaki yürüttüğü operasyonlar, biz her zaman söylüyoruz, ne Suriye’nin güvenliğine, ne İsrail’in güvenliğine hizmet eden operasyonlar. Bu, uzun vadede ve orta vadede çok daha fazla istikrarsızlığı, güvensizliği, bölgesel savaş riskini yükselten konular. Dolayısıyla, bizim Türkiye olarak ön alıcı diplomatik ve diğer tedbirlerle bu sorunu daha başlamadan belli bir noktada sönümlendirmemiz gerekiyor.

SUNUCU- Şimdi orada doğrulanmayan, ama hep iddia olarak konuşulan konu var: Bir defa Türkiye, Suriye sahasında daha fazla bir askeri angajmana mı hazırlanıyor; birincisi bu.

İkincisi, Suriye’yle nasıl bir iş birliği savunma sanayiinde ya da askeri anlamda iş birliği yapılacak? Bunu neden soruyorum, İsrail’in Türkiye’nin sahip olacağı iddia edilen bazı yerleri, üsleri vurduğu iddiası gündeme geldi ve bunu da bir tehdit olarak dile getirdi İsrailliler, İsrail basını özellikle. Dolayısıyla, tüm bunlar doğru mu ve Türkiye nasıl bir iş birliği yapacak Suriye sahasında Suriye’yle?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suriye’yle bizim birçok alanda iş birliğimiz var ve Suriye’de de hükümet daha yeni kuruldu, bürokrasiyi daha yeni toparlıyorlar, ordusunu daha yeni bir araya getiriyor, her şey çok yeni başlıyor. Bu yeni hükümetin halkına temel hizmetleri götürmesi, ticaret, bankacılık, ekonomi, altyapı-üstyapı, birçok alanda atması gereken adımlar var, verilmesi gereken hizmetler var, Türkiye bu konuların hepsinde ideal bir ortak olma, dost olma konusunda, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu gibi, büyük bir niyet taşıyor, ciddi bir kapasitesi var. Suriye gerçekten Türkiye’nin desteğiyle birçok sorunlarının üstesinden gelebilecek durumda, yani önce niyetimiz var, sonra kapasitemiz var, sonra vizyonumuz var. Bunun üçü birleştiği zaman bir dosta daha faydalı sizden başka kimse olamaz.

Bunu da Suriye’deki yönetim biliyor, bölgedeki ülkeler biliyor, bizim Suriye’ye getirmeye çalıştığımız anlayış gerçekten istikrara dayalı, refaha dayalı bir anlayış. Şimdi bunun içerisinde belli miktar güvenlik iş birliği olur, bunlar terörle mücadele çerçevesinde olur. Dediğim gibi biz baştan beri terörle mücadeleyi bir bölgesel sorun ilan ettik, bununla ilgili gerekli girişimleri başlattık. Daha dün Ürdün’de yaptığımız Bakanlar düzeyindeki toplantının devamı niteliğinde, teknik düzeyde Ankara’da Bakanlığımızın ev sahipliğinde bir toplantı düzenlendi, atacağımız bu sefer somut adımlar nasıl olacak, yani bir operasyon karargahı nasıl olacak, nasıl hayata gelecek, hangi aktör ne kadar görev alacak, DEAŞ’la nasıl mücadele edilecek, bunların adımlarını atıyoruz.

Şu anda Suriye’nin ihtiyacı olan birçok alanda Türkiye’nin destek vermesi doğaldır, karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde. Eğer Suriye kendi güvenliğiyle ilgili bir sıkıntı görür, bununla ilgili bölgesel bir anlaşma yapmak isterse herhangi bir ülkeyle, o kendi bilecekleri iş.

SUNUCU- Ben bunu şöyle anlayabilir miyim: Suriye bölgesel bir anlaşma yapmak isterse, yani Suriye topraklarında güvenliğiyle ilgili, örneğin Türkiye’yle askeri üs anlaşması yapmak isterse Türkiye buna açıktır, bunu böyle yorumlayabilir miyim?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz bölgede kendi güvenlik değerlendirmelerimize, tehdit değerlendirmelerimize, ikili iş birliğimize hizmet edecek her türlü konuya açığız, bunda bir sıkıntımız yok.

SUNUCU- Peki, İsrail gerçekten özellikle bu tip noktaları hedef aldı mı, üs değil belki ama, üs olabilecek noktaları?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi İsrail baştan beri bakarsanız, yani son 3,5-4 aydır sistemli bir şekilde, 8 Aralık’tan itibaren, Beşar Esad ülkeyi terk ettiği günden itibaren, çok sistemli bir şekilde düzenli bir ordunun kullanacağı ne kadar uçak, helikopter, gemi, hava savunma üssü, radar üssü, elektronik üs varsa bunların hepsini teker teker tahrip ediyor. Yani yeni gelen yönetime, silahlı kuvvetlere hiçbir şey bırakmama konusunda bir strateji belirlemiş durumda ve bunu da adım adım geliştiriyor.

SUNUCU- Yerlerini biliyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, yerlerini biliyor, muhtemelen yerleri önceki rejim tarafından, giderken bunlara da verilmiş olabilir.

SUNUCU- Kardeşinin orada olduğu iddiası var.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bunların hepsi mümkün, bunlar istihbari hedef geliştirme faaliyetleri, aşina olduğumuz konular. Bunun çok sistemli bir şekilde yapıldığını görüyoruz zaten. Biliyorsunuz, önceden Beşar Esad varken, İsrail bu operasyonları İran’ın ve Şii milislerin altyapısına yönelik yapıyordu sürekli son 3 yıldır. Şimdi Beşar Esad gittikten sonra yeni hükümetin elinde bu türden yeteneklerin kalmaması için çok sistemli bir hareket gösteriyor. Şu anda yeni hükümet daha büyük bir sorun kümesiyle baş başa olduğu için bu konulara yönelik açıktan şu ana kadar bir tepki koymadı. Ama tekrar ediyorum, bu türden tavırlar, hareketler, saldırılar bölgeyi provokasyona açık hale getirir.

SUNUCU- Peki, bu kimseyle çatışma niyetimiz yok ifadesini daha önce de kullandınız, biliyorum şimdi çok açık söylediniz ama, bu çok konuşuldu, acaba tartışma programlarında belki takip edecek fırsatınız ve vaktiniz olmamıştır diye söylüyorum, İsrail’le de çatışma niyetimiz yok olarak anlayabilir değil mi bunu kamuoyu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, kimse derken onlar da dahil. Yani biz bize saldırmayan hiçbir ülkeye açıktan saldırmayız. Başka bir ülkeyle ilgili konuya geldiğimiz zaman da orada istikrarsızlık çıkmaması önemli. Bize komşu olan bir ülkede bize de etkisi dokunacak, zararı dokunacak bir istikrarsızlık alanı çıkıyorsa ortaya, biz buna seyirci kalamayız. Bununla ilgili atılması gereken, başta diplomatik adımlar olmak üzere, adımlarımızı atarız.

SUNUCU- Peki, “Türkiye’nin Suriye’yi kullanmasını istemiyoruz, Türkiye’yle de çatışmak istemiyoruz, Başkan Trump’ın iyi bir ilişkisi var” dedi. Netanyahu’nun da pek çok insana göre bir tedirginlik nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’ne gittiği yorumu ve gözlemi var. Siz bunu Dışişleri Bakanı olarak nasıl yorumluyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani hangi nedenle gittiğine ilişkin spekülasyon yapmak istemiyorum açıkçası, ama şu anda özellikle Gazze’yi esas alan, Filistin sorununu esas alan bir Orta Doğu perspektifine baktığımız zaman, Amerika’nın Netanyahu’ya tabiri caizse bir ayar vermesi, bir çerçeve çizmesi gerekiyor. Çünkü biliyorsunuz, bir önceki yönetim Biden yönetimiydi, İsrail’in politikalarına kayıtsız şartsız destek verdiği için hem Amerika’nın ağır bir meşruiyet kaybına, kredi kaybına, hem de Amerika’nın temsil ettiği uluslararası sistemin, başta Batı medeniyeti diye tanımlanan, siyasal normatif çerçevenin erozyonuna sebep oldu, yani tek bir hareketsizlik bütün krediyi tüketti. Trump’ın ekibi bunu gözlemliyor, yani Trump iktidara gelirken hem Filistin’de, hem Ukrayna’da savaşları sonlandırmayı ve küresel manada yeni bir savaş başlatmamayı vadederek geldi. Şimdi, bu noktada hem Ukrayna’da bir hız kazandığını görüyoruz, hem de Gazze’de gelir gelmez bir adım attı biliyorsunuz, umarız ikincisi de gelir. Çünkü birinci aşama olmuştu, ikinci aşama olmadı. Burada İsrail’e bir çerçeve çizilmesi gerekiyor. Şimdi Amerika’nın yeni yönetiminin dünyaya vermek istediği bir mesaj varken, dünyada başka bir aktörün çıkıp Amerika’ya, Amerika’nın imkanlarıyla ve Amerika’nın desteğiyle meydan okuması, Amerika ona ayar vereceği yere onun Amerika’ya ayar vermesi, şimdi bu aslında bir iktidar savaşı kendi aralarında, bu bölgesel savaşın da ötesinde patron kim savaşı.

SUNUCU- O basın toplantısında verdiği parayı da söylüyor Netanyahu’ya, size de çok para verdik diyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani burada patron kim savaşı. Amerika verdiği askeri yardımlar, para ve siyasi destek ve BM’deki durumu üzerinden mi patron olacak, İsrail ve Yahudi lobisi Amerikalı siyasetçilere içeriden verdikleri destek üzerinden mi patronluk yapacak? Bu bir iç mücadeledir böyle tanımladığınız zaman. Yani burada artık bunun adının konması gerekiyor ve bunun gördüğüm…

SUNUCU- Yani Beyaz Saray’da ikinci kez kabul edilmesi ya da ikinci kez koltuğunun çekilmesi aslında patron İsrail ve Yahudi lobisidir demek değil, doğru mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değil. Burada şimdi Sayın Trump’ın liderlik özelliğine baktığınız zaman, burada bu konuda aşırı hassas olduğunu, yani başkasının vesayetini iş birliği kılıfı adı altında gizleme gibi yöntem takip eden bir insan olmadığını görüyorsunuz. Burada Siyonizm’e sempatisi vardır, İsrail’i destekler, etraftaki insanlar da gerçekten o yönde seçilmiş, atanmış insanlardır vesairedir ama, günün sonunda şunu da duymak istemez: Bu da İsrail’in adamı çıktı, yani o ne derse onu yapıyor, bunu duymak istemez herhalde. Bu kadar dünyayı karşısına alan bir insan herhalde Netanyahu’yla hesaplaşmaktan kaçınmayacaktır diye düşünüyorum.

SUNUCU- Sen de makul ol, bir ayar mıydı mesela? Trump’ın dönüp sen de makul ol çözelim gibi bu işi bir ifadesi var ya da Sayın Cumhurbaşkanına övgüleri var yanında.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, tabii.

SUNUCU- O zaman öyle görüyoruz. Peki, şimdi biri iddia, biri soru. İsrail’le dolaylı ya da doğrudan görüşmeler olduğuna ilişkin iddialar dönüyor hem sosyal medyada, hem bazı medya kuruluşlarında, doğru mu, herhangi bir görüşme var mı dolaylı ya da dolaysız?

İkincisi, Amerika arabuluculuğuna evet der misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi bu konu tabii ki Cumhurbaşkanımızın karar vereceği, onun düzeyinde olan bir konu. Ama dış politikayı koordine etmekten, onun çizdiği vizyonu hayata geçirmekten sorumlu Bakan olarak benim değerlendirmem şu olur, dış politika girdisi olarak: Burada bizim birinci önceliğimiz, dediğim gibi bölgede herkes kendi güvenlik hedeflerini yerine getirirken kimse kimseyle çatışmamalı. Şimdi İsrail’in birtakım güvenlik hedefleri var, Amerikalıların birtakım güvenlik hedefleri var, bizim birtakım güvenlik hedeflerimiz var, Iraklıların var, Ürdünlülerin var, Suriye alanı için mesela konuşuyorum, Irak alanında yürüyen konularımız var. Şimdi Irak alanında yıllardır operasyon yapıyoruz, orada bizim dışımızda da askeri unsurları olan yapılar var, Peşmerge var, Amerikan güçleri var, Irak ordusu var, Irak’ın kendi düzenli ordusu var, Haşdi Şabi’si var. Süleymaniye’de olan Peşmergeler var, Erbil’de olan Peşmergeler var, DMUK’a bağlı olan güçler var. Bütün bunların hepsiyle bir çatışmasızlık mekanizması kurarak, yani “Ben burada operasyon yapıyorum, ama senin güçlerinle de kafa kafaya gelmeyeceğim, benim hedefim belli” sistemi kuruyoruz. Şimdi Suriye’de de biz birtakım operasyonları yaparken gerek havadan, gerek başka türlü, burada o bölgede uçak uçuran İsrail’le belli bir noktada çatışmasızlık mekanizması, tıpkı Amerikalılarla yaptığımız gibi, tıpkı Ruslarla yaptığımız gibi, olması gerekiyor. Suriye’de bizim Ruslarla, bu çok yoğun çalıştırılmıştı Rusların daha etkin olduğu dönemde, Amerikalılarla, daha sonra İranlılarla çatışmasızlık mekanizmamız vardı. Şimdi bu mekanizmaya aslında bir noktada İsrail’in de eklenmesi gerekiyor. Bunu temin edici tabii ki teknik düzeyde temasların olması normal.

SUNUCU- Yani şu an herhangi bir temas yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teknik düzeyde temaslar diyorum, yani şu manada diyorum…

SUNUCU- “Benim uçağım uçuyor, İsrail sen dur Türk uçağı uçacak” gibi teknik bir dolaylı şu an var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii muharip unsurların birbirlerini yanlış anlamasını önleyici teknik temasların olduğunu söyleyebilirim.

SUNUCU- Var. Peki bu yani doğrudan mı diğer ülkeler gibi, dolaylı mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok bunlar doğrudan oluyor, yani teknik temaslar.

SUNUCU- O zaman iki ülkenin teknik birimleri aslında irtibat halinde böyle şeylerde ya da birbirlerine mesaj mı geçiyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Birçok konuda zaten teknik tedbirler derken yani gündelik hayatın gerektirdiği konular var, bunlar resmi düzeyde değil. İhtiyaç oldukça, yani bu sürekli 24 saat bir hareketlilik gerektirmiyor. Diyelim ayda bir defa, iki ayda bir defa belki, belki üç ayda bir defa, ama teknik olarak bizim prensipte mutabık kaldığımız, irade koyduğumuz, onay verdiğimiz husus eğer bir faaliyet yaparken bölgedeki aktörler, sadece İsrail değil tekrar ediyorum. Orada Rus askeri üssü var, Amerikalılar var, güneyde Ürdünlüler var, doğusunda Irak askeri unsurları var, bunların hepsiyle bir çatışmasızlık, yani bir koordinasyon mekanizması içerisinde olmak askeri operasyon yapılırken atılması gereken adımlardan biridir zaten. Yani bu İsrail için geliştirilmiş özel bir yöntem değil.

SUNUCU- Bu sadece riskli alanda teknik irtibattan bahsediyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, yani operasyon olacağı zaman o da.

SUNUCU- Peki, ama bu normalleşme amaçlı değil, yani şu: Çatışmasızlık amaçlı doğru mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi bakın normalleşme konusunu şöyle izah etmek lazım: Suriye üzerinden Türkiye-İsrail normalleşmesini ve normalleşmemesini tanımlamak şu an itibariyle büyük ölçüde eksik bir konu. Bizim anormalleşmemiz, yani ilişkiyi kesmemiz Gazze sorunu, Filistin sorunu üzerinden oldu.

SUNUCU- Dolayısıyla, normalleşme ancak Gazze sorunu ve Filistin sorunu hallolursa mı olur?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kesinlikle. Zaten şeyi ilan ederken yani Cumhurbaşkanımız da iradesini o şekilde ortaya koydu. Biz ticari ilişkiyi kesiyoruz, Büyükelçimizi geri çekiyoruz, Gazze’de ateşkes sağlanıp, insani yardımlar başlayana kadar. 2 milyon insan şu anda açlık sınırının altında, yine bugün 29 kişi bir binada şehit edildi, öldürüldü.

SUNUCU- Maalesef.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Geçtiğimiz yıl boyunca dünyanın gözü önünde soykırım devam etti. Şimdi bunun olduğu bir yerde, bizim problemimiz Gazze üzerinden, Filistin üzerinden başladı. Şimdi bu çok uzun zamandır devam eden bir sorun. Biz İsraillere her zaman dedik Türkiye olarak, aradaki sorun birçok karmaşık noktası olan bir sorun. Fakat buradaki müzakere süreçlerini, ortaya çıkan problemleri iki taraf için de Türkiye anlar, ama biz şunu anlamayız: Kasıtlı olarak sivillerin öldürülmesi, yerlerinden edilmesi, Batı Şeria’da sürekli yerleşimcilerin gelip toprakların alınması, Filistinlilerin evlerinin yıkılması, Gazze’de soykırımın işlenmesi. Ölümden kurtulmuş geri kalan 2 milyon insanın temel ihtiyaçlardan mahrum edilmesi, soğukta, sıcakta, aç, susuz, biilaç bırakılması. Bunu biz anlamayız, anlamak da istemeyiz düzelmesi gereken budur. Bir de Mescid-i Aksa’yla ilgili ilhak konuları, provokasyon konuları, bunlar da bizim için fevkalade önemli hassas konulardır. Şimdi “Bunları yönetin nihai bir politik çözüm bulana kadar bu konularda insanların ve dolayısıyla da bizim de hassas olduğumuz konulara girmeyin”. Şimdi bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, yani bütün coğrafyanın sorunu. Bugün Şili Dışişleri Bakanı misafirimdi, bakın Şili Güney Amerika’da bir ülke, konuştuğumuz meselelerin yarısı Filistin meselesiydi, aynı noktada duruyoruz, ne kadar uzak Filistin’e. Ama ortaya konan zulüm o kadar büyük, o kadar can yakıcı ki etkisi Şili’den hissediliyor.

Şilili meslektaşım bana dedi ki, son on yıllarda bu Filistin’de ortaya çıkan zulümden dolayı şu anda 500 bine yakın Filistinli Şili’de yaşıyor, bir Filistinli topluluk oluşmuş. Dolayısıyla, onların ortaya koyduğu bir hassasiyet var, ürettiği bir politika var. Şimdi bunun devam ediyor oluşu tabii ki Şili Hükümetini de etkiliyor, şimdi buradan bir tavır ortaya çıkıyor. Buradan şunu söylemek istiyorum: Bizim İsrail’e ve İsrail’in zulmüne karşı ortaya koyduğumuz tavır insanlık onurunun, bütün insanlık camiasıyla beraber ortaya koyması gereken tavırdır, bu kadar.

SUNUCU- Ben şöyle anlıyorum: Suriye sahasında çatışmasızlık olması için operasyonlarda diğer ülkelerle nasıl yapılıyorsa İsrail’le de zaman zaman teknik temaslarda bulunuluyor, ama normalleşme için asıl sorunun başladığı yer, yani Gazze meselesinin ve Filistin meselesinin halledilmesi gerekiyor, şart bu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii ki. Biz bunu baştan deklare ettik.

SUNUCU- Bir şey kalmasın diye, çünkü bunlar hep Amerika acaba işte arabulucu mu oluyor? Türkiye ile İsrail normalleşecek mi? Hayır, Türkiye ile, İsrail Suriye sahası üzerinden normalleşemez, yani bunu net söyleyelim çünkü sonra tartışılacak biliyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok. Suriye’de dediğim gibi ihtiyaç oldukça olan çatışmasızlık meselesi var, askeri unsurların kazaya gitmemesi için. Onun dışında temel sorun alanı Gazze’dir. Bir numara şu anda Gazze’dir, sıcak konudur, Batı Şeria’dır, Mescid-i Aksa’dır. Buradaki özellikle sivil ölümüne, yıkıma dayalı politikalardan vazgeçilmesi lazım. Bu bizim kamuoyumuzun kaldırabildiği bir konu değil. Bizim kamuoyumuzun kaldıramadığı bir konuyu onların temsilcisi olarak bizim kaldırma şansımız zaten hiç olmaz, öyle bir yetkimiz de yok.

SUNUCU- Suriye’nin yeni hükümetinin gerekirse askeri desteğe ihtiyaç duyması halinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye’ye belki de anlaşma sunarak vermeyi planladığı üç muhtemel bölgede İsrail tarafından bir saldırı gerçekleştirildi mi ve orada bir kayıp oldu mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bizim vatandaş olarak bir kaybımız Suriye’de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kaybımız yok.

SUNUCU- Şimdi Gazze’ye gelince normalleşmenin o kadar kolay olup olmadığını soracağım, çünkü Trump’ın tavrını da gördük. Ama bir yandan da dün Trump’ın özellikle Suriye’de olanlar konusundaki yorumlarını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi açık açık anlatmasını hep beraber dinledik. Nasıl buldunuz, bu kadar açıklık nasıldı? Birincisi bu. İkincisi, yorumları nasıldı ve aslında burada Netanyahu’ya da biraz “Bir dur, ayağını denk al” dedi mi sizce?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bir defa tarz olarak, Sayın Trump’ın tarzıyla uyumlu bir sahneyle karşı karşıyaydık. İkincisi, şu bilinen bir gerçek: Sayın Trump, Cumhurbaşkanımıza saygı duyuyor lider olarak. Cumhurbaşkanımızla iyi bir ilişkisi var. Muhtemelen Cumhurbaşkanımızla kendisi arasında da bir özdeşlik kuruyor, yani her iki lider de gerçekten hem içerideki hem uluslararası sistemdeki bir ton sorunlu alanları, karşı duruşları bertaraf ederek bulundukları yerlere gelip orada durma çabasında olan insanlar. Herkesin kendi doğru normatif ortamı farklıdır, ama bizim liderimizin, Sayın Cumhurbaşkanımızın kendi hayat hikayesi, ortaya koyduğu mücadele, başarılar, küresel manada artık bir lider oluşu, tabii ki Trump gibi gerçek liderlik hususunda hassasiyet gösteren, o konunun peşinde koşan bir insanın dikkatini çekiyor. Dünyada böyle çok insan kalmadı, birkaç tane insan var seçimle gelip uzun yıllar kalıp… Büyük ülkelerin seçilmiş liderleri olmak kadar dünyada zor bir iş yoktur. Gerçekten, hem iktidarda kalmayı becereceksiniz hem halkınıza hizmet edeceksiniz hem de ülkenizi dış krizlerden, sorunlardan, etkilerden koruyup, bölmeden, bükmeden, tersine büyüterek yolunuza devam edeceksiniz. Dünyada bundan daha zor, daha stresli bir iş yok. Onun için, Trump’ın Cumhurbaşkanımızı bu noktada takdir etmesi aslında başarıya olan saygısının, teveccühünün de bir göstergesi. Cumhurbaşkanımızın da kendisine yönelik teveccühü var, yani onun ortaya koyduğu çaba, mücadele ve özellikle politik çizgisindeki iç politikadaki bazı unsurlar, aileye, maneviyata yönelik siyasi duruşlarını da destekliyor kendisi.

SUNUCU- Çok merak ediyoruz, çünkü siz Amerikan Dışişleri Bakanıyla görüşme yaptınız, bir yandan da altyapı hazırlanıyor iki liderin görüşmesi için diye de Ankara’da konuşuluyor biliyorsunuz. Sayın Erdoğan’la, Sayın Trump ne zaman görüşür, bir hazırlık var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hazırlık şöyle var: Bu liderlerin artık irade beyan ettiği bir konu, bunun ne zaman ve nerede olacağı konusunu şu anda konuşuyoruz.

SUNUCU- Türkiye’de de olabilir, Amerika Birleşik Devletleri’nde de olabilir.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İkisi de olabilir.

SUNUCU- Yani Trump da gelebilir, Erdoğan da gidebilir.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İkisi de olabilir.

SUNUCU- Peki, bu 6 ay sonra mı, 2 ay sonra mı gibi bir takvimlendirme mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Mümkün olan en kısa zamanda, uygun olan en kısa zamanda iki lider için de. Şu anda irade beyanı o şekilde.

SUNUCU- Şimdi, bu Netanyahu’nun aslında çantasında pek çok konu varmış belli ki giderken, ama en önemli başlıklardan biri bu Suriye’ymiş ve Türkiye bence endişesiymiş diyeyim. Amerikan Dışişleri Bakanıyla görüştüğünüzde de gündeme geldi mi, İsrailliler ona da söylemiş miydi bunu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu konu gündeme geldi, Amerikalılarla konuştuğumuz son 3-4 haftada herhalde üç defa görüştüm Amerikan Dışişleri Bakanıyla, kendisi de çok yeni Bakan zaten. Bu konu gündeme geldi hem orada hem Beyaz Saray’daki yaptığım görüşmelerde. Bizim oradaki pozisyonumuz burada aynı konuştuğum gibi, yani biz Suriye’nin istikrarını, birliğini, bütünlüğünü fevkalade önemsiyoruz, çünkü Türkiye’nin 911 kilometre sınırı var. Suriye’deki bütün istikrarsızlıklar bizi de etkiliyor. Dolayısıyla, Suriye istikrarlı olmak zorunda. Uzun bir aradan sonra bu şansı Suriye yakalamış. Dolayısıyla, yaptırımların kalkması lazım, hem Avrupa Birliği hem Amerika tarafından konan. Bu yönde çalışmamız lazım, bu yönetime bir şans vermemiz lazım, bu yönetimin provoke edilmemesi lazım. Burada bulunan askeri unsurların Suriye’yi yeni bir çatışma alanına dönüştürmemesi lazım. Suriye’nin İsrail tarafından işgali, bombardımana tabi tutulmasının bir an önce son bulması lazım, bunlar konuştuğumuz konular.

SUNUCU- Anladığım kadarıyla aslında başlıklar çok net, Amerika Birleşik Devletleri’nin sonuç itibariyle bir anlamda İsrail’i ikna etmesi gerekiyor. Çünkü Dürzileri ya da işine geldiğinde oradaki insanları kullanan İsrail ve sonuç itibariyle saldırılar düzenleyen yine İsrail.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, hava saldırılarıyla altyapıyı şu anda hedef almakta. Dediğim gibi, provokatif eylemler bunlar, yani karşı tarafın birtakım kapasitesini yok ettiğinizi düşünüyorsunuz, ama bunlar her zaman olumlu netice üretmeyebilir.

SUNUCU- Şimdi Amerika dedik, sizin görüşmeleriniz var, bu arada çok sık olmuş belli ki. CAATSA yaptırımları, Türkiye’ye uygulanan bu yaptırımlar kaldırılacak mı, bununla ilgili bir gelişme var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- CAATSA yaptırımına, biliyorsunuz, takılmamızın bir gerekçesi vardı. Şimdi Sayın Trump’la, Sayın Cumhurbaşkanımız arasında olan görüşmeden sonra, aslında bir önceki hükümet döneminde başlatılan bir hareketin şu anda daha yeni bir iradeyle büyük bir ivme kazandığını görüyoruz. Ben umuyorum inşallah yakın zamanda bu konuda bir gelişme olacak, çalışıyoruz gece-gündüz bu konuda bir çalışmamız var.

SUNUCU- Başkanlık kararnamesiyle mi oluyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok, bu şöyle: Şimdi CAATSA biliyorsunuz bir kanun. Kanunun uygulanmasına Başkanlık imzasıyla karar veriliyor, hangi unsurlar ona girecek. Başkanlık yetkisiyle de izale edilebilecek yönleri var, ama esas itibariyle kanunda birtakım şeylerin yapılması gerekebilir.

SUNUCU- Kanun değişikliği gerekecek o zaman Türkiye için.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Gerekebilir. Şu anda ben bu konuda net bir şey söylemek istemiyorum. Ben şunu söyleyeyim: Bu konuda avukatlar, hukukçular çalışıyorlar, bana söylenen o.

SUNUCU- Çünkü sanki ben şey gibi bir şey hatırlıyorum, Başkanın imzasıyla kaldırılabilir istenirse, Amerika tarafından öyle haberler yapılmıştı diye hatırlıyorum ama çok emin değilim tabii.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz bunu geçmişte de epey konuştuk, orada kanunda birtakım konular var, hatta o dönemde bazı kelimeler de ne olabilir diye, burada detayına girmeyeyim. Şimdi yani Amerika’daki yeni yönetimin Beyaz Saray’daki ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki hukukçuları konuyu çalışıyorlar.

SUNUCU- Peki, F-35 programı? Çünkü Biden yönetiminden Trump yönetimine gelince bir anda CAATSA, işte Suriye’de arabuluculuk Trump’ın deyimiyle, ondan sonra görüşme, hatta F-35 bile konuşulur oldu. Dolayısıyla sizin temaslarınız çerçevesinde Türkiye F-35 programına döner mi, yoksa başka ülkelerden başka tedarik yoluna mı devam eder?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi F-35 ile bizim başlamış bir sürecimiz vardı, burada benim gördüğüm, bunu teknik olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın, irade olarak da Cumhurbaşkanımızın nihai iradeyi koyması gerekiyor. Şimdi benim diplomasisini yürüttüğüm konu CAATSA’yla ilgili ve mevcut F-35 programında şu ana kadar kazanılmış olan, hakkımız diyelim 6 tane F-35 uçağının Türkiye’ye teslimi meselesi. Bunlar bizim kazanılmış meselemiz ve mevcut bir diplomatik çabayla çözüldüğü zaman geri almamız gereken konular. Parası ödenmiş, uçaklar orada bekliyor, yasaya takılmışsınız, gönderimi durdurulmuş. Belli firmalarınız burada üretimin bir parçası olmuş, onlar çıkartılmış. Şimdi bunların tekrar kazanılması, verdiğiniz kadar geri alınması bir çaba süreci, bunu yapıyoruz.

İkinci süreç, devam edecek miyiz, ne kadar devam edeceğiz, ne kadar ihtiyacımız var? Bütün bunların hepsi dediğim gibi birkaç tane parametreyle belirlenecek bir husus. Yani bunun içerisinde F-16, F-35, Türkiye’de geliştirilen KAAN, ondan sonra Eurofighter meselesi, başka dünya pazarları, bu büyük bir kompozisyon. Yerli uçağımız ne zaman faaliyete geçecek, o zamana kadar ki tehdit unsurları neyi işaret ediyor, kapasite ne kadar götürülür? Burada Hava Kuvvetlerinin, Milli Savunma Bakanlığımızın, bizlerin de katkısıyla oluşturacağı jeostratejik tehdit değerlendirmesi analizi ve buna eldeki kapasitenin kaç yıl, ne kadar destek sunabileceği verisinden sonra Cumhurbaşkanımıza sunulur. Bunların tartışmaları yapılıyor.

SUNUCU- Aslında bir sepet hazırlanıyor anladığım kadarıyla, olası risklere göre ve iyi ve kötü seçeneklere göre. O sepet sunulacak değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, bunlar dediğim gibi geniş bir sepet, yani bunun içerisinde hangi hareket tarzı, hal tarzı belirlenmeli. Yani milli imkânlarımız var, dediğim gibi KAAN var, Kızılelma, bunlar yapım aşamasında olan projeler. Yeni nesil uçağımız var. F-35, önceden işte dediğim gibi 6 tane almamız gerekiyor, bekliyor bizim alışımızı. Diğer taraftan Amerika F-47’yi deklare etti, daha üst model bir uçak, Çinlilerin yaptıkları var, Rusların yaptıkları var. Türkiye bunların hepsini değerlendiriyor, ama bizim Amerika ile Türkiye olarak, iki büyük müttefik NATO üyesi olarak, aramızda karşılıklı yaptırımları esas alan kanuni takılmaların, uygulamaların olmaması lazım. CAATSA’dan kurtulmak jeostratejik manada, diplomatik manada bunun için önemli, iki ülkenin hukuku açısından.

İkincisi, hak ettiğimiz sadece F-35 meselesi değil, CAATSA’ya takılan ve CAATSA’nın aslında oluşturduğu psikolojik zemine takılan başka uygulamalarımız da var. Savunma Sanayii Başkanlığımızın ve firmalarımızın Amerika’dan temin etmek istediği yaklaşık 20 milyar Dolarlık yedek parça var. Çünkü, biz biliyorsunuz savunma sanayiinde gerçekten çok ileri durumdayız, ama burada da orijinal dizaynı bize ait olmakla beraber bazı ana malzemeleri, yedek parçaları ve bu geliştirilen dizaynların, silah ve teçhizatın, mühimmatın yedek parçaları, ana malzemeleri dışarıdan alınıyor. Bunların içerisinde Amerika da var. Bazı Avrupa ülkelerinden, Amerika’dan burada da bağımlılığı azaltma yönünde çok ciddi şey var, ama hiçbir ülke hiçbir konuda Amerika da dahil kendi başına yeterli değil. Yani, dizayn yaparsınız mühendislik gücünüz vardır, üretim kabiliyetiniz de vardır, ama bazı yedek parçalar ve ana malzemeleri başka yerden almanız gerekebilir. Şimdi burada bekleyen çok sayıda şey var.

SUNUCU- Yani, Amerika’dan alınacak ürünler var, dolayısıyla aslında Trump’ın işine gelecek bir iş bu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii, onlar var, Deniz Kuvvetlerinin alacağı mühimmat var, Hava Kuvvetlerinin alacağı mühimmat var, Kara Kuvvetlerinin birtakım elektronik ihtiyaçları… Bu aslında büyük bir paket. Geçmişte onlara verdik listeyi, yeni yönetimin de tabii bu yeni ruhla CAATSA’yı da sildikten sonra çalışması gerekiyor.

SUNUCU- Tabii ki Trump ve Erdoğan görüşmesi bekleniyor, ama iki Dışişleri Bakanı olarak da görüşmelerinizden yola çıkarak, tüm bu çerçeve içinde S-400’ler ne oldu? Yani Amerikalılar S-400 meselesini hallettiler mi, yoksa hala talepleri var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bir önceki bölümde aslında CAATSA meselesini konuşurken zaten bundan dolayı kaynaklanan bir durumdu, şu andaki çözüm arayışımız onu da içerecek olan bir arayış.

SUNUCU- Yaptırımlar kalkarken o zaman bunun karşılığında S-400’lerle ilgili Türkiye bir adım mı atacak, üçüncü bir ülke mi mesela?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi şöyle: Bu konuda bizim herhangi bir senaryomuz yok. Şu anda durduğumuz yer aynı, belli, yani bunu değiştirmiş durumda değiliz. Zaten bunu biz değiştirsek adam oradaki hukuki çerçeveyi değiştirmek zorunda kalmaz, demek ki oradaki hukuki çerçeve var olan soruna bir çözüm aramayla meşgul.

SUNUCU- Belki Türkiye yeni bir alım yapar başka bir ülkeden.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Burada tabii ki gelecek senaryosu veya savunma sistemleriyle ilgili, oyun değiştirici sistemlerle ilgili biz şu anda ne türden bir hal tarzı takip edeceğimize ilişkin önden bir beyanatta bulunacak değiliz açıkçası, usule uygun da olmaz. Ama ifade ettiğim gibi zaten CAATSA, bir önceki bölümde çok derin tartıştık bu konuyu, uzun uzun izah ettiğimi düşünüyorum, başlangıç noktası zaten S-400. Dolayısıyla bu soruyu aslında sorulmuş sayabiliriz.

SUNUCU- Şimdi Amerika Birleşik Devletleri ile diğer taraftan her ne kadar süreç meselesi var, onu konuşacağız ama, Amerika Birleşik Devletleri’nin YPG’ye hala silah yardımı yaptığı yönünde haberler yayınlanıyor. Diğer taraftan, Suriye’den çekilecek mi çekilmeyecek mi? Trump ilk döneminde çekilmek istedi, olmadı. Şimdi sizin yaptığınız görüşmeler çerçevesinde bu yardımları durdurmayı düşünüyorlar mı, YPG’yi orada bir güç olarak tutma niyetinden vazgeçtiler mi kendi kontrollerinde, Suriye’den çekilecekler mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi tabii çok net sorular soruyorsunuz. Keşke herkesin kafası bu kadar net olsa. Şimdi Amerika’da yeni yönetim Suriye dosyası gibi birçok dosyayı yeniden ele alıyor ve görüşünü oluşturmak için de teker teker konuları inceliyor. Nerede duruyor, ne yapıyor, ne ediyor… Biraz bu konuda onlara fırsat vermek lazım ama önemli olan şu: Bunlar görüşlerini oluştururken bu görüşlerini oluşturmada esas teşkil edecek hususları önceden değerlendirip ona göre birtakım diplomatik adımların atılması gerekiyor. Bizim şu anda bunu gerçekten yoğun bir şekilde, iyi bir şekilde yaptığımızı düşünüyorum. Burada detayına girmeyeceğim. Yani Amerikalıya da yardımcı olması gerekiyor. Yani ben buradan ayrılmak istersem yani birtakım endişelerimin olduğu alanlar var, DEAŞ’la mücadele vesaire, kendi kamuoyuna hesap veremeyeceği konular, o konularda işini kolaylaştırmak gerekiyor. İşte kamplar var, hapishaneler var vesaire. Yani bence PKK’nın ne olacağı meselesi en son mesele Amerika’nın derdi ama diğer taraftan birtakım endişeler var. Tabii Trump yönetimi bu konuyu şu anda değerlendiriyor. Bizim de bu değerlendirme devam ederken konuşmalarımız, yönlendirmelerimiz, temaslarımız da devam ediyor her düzeyde.

SUNUCU- Peki, şimdi YPG demişken, Suriye demişken, dosyaları yeniden ele alıyor dediniz ama şimdi terör örgütünün kendini feshetmesi gereken bir kongre tarihi var. Henüz bu açıklanmadı. Sayın Cumhurbaşkanı ile DEM Partisi’nin görüşmesinin olacağını biliyoruz. Fakat bir yandan da şu tabii akıllarda bazı soru işaretlerine neden oluyor: Hala açıklanmamış olması neden? Örgüt, Öcalan’ı mı dinlemiyor? Süreç durdu mu, sekteye mi uğradı? Bunu size hem Dışişleri Bakanı olarak soruyorum hem de tabii siz iç sürecin aslında en ciddi, en dikkat çeken aktörüydünüz. Ne oluyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi aslında her şey kamuoyunun önünde cereyan ediyor. Yani çağrı yapıldı, bu çağrıya uyulmasını bekliyoruz. Ama şunu tekrar ediyorum: Gerek Amerika’nın Suriye’de ne yapıp yapmayacağından bağımsız, gerek çağrıya ne cevap verilip verilmeyeceğinden bağımsız, bunu daha önceki programlarda da söyledim, biz devlet olarak hiçbir zaman için kendi işimizi, kendi güvenliğimizi başkasının hangi karar alacağına veya almayacağına bırakmayız. İstihbari faaliyetimiz, askeri faaliyetimiz büyük bir hassasiyetle devam eder. Milletimizin bunu özellikle bilmesi önemli. Cumhurbaşkanımızın da bu konuda hassasiyeti var, kurumlarımız bu yönde çalışıyorlar. Amerika olumlu bir karar alır, PKK kendisini feshetme kararı alır, bunlar gerçekten olayı sulh ile çözme konusunda inanılmaz derecede katkı sağlar ve bölge barışına, bölge istikrarına bütün aktörlerin, devlet veya devlet dışı aktörlerin, lehine olan bir durum olur. Bu böyle de gidilebilir. Biz bunu tercih ederiz ama bu olmuyor diye hiçbir zaman için bizim geliştirdiğimiz yetenekleri, kabiliyetleri kullanmaktan da geri durmayız. Şu anda beklentimiz örgütün çağrıya cevap verip kendini feshetme kararı alması.

SUNUCU- Şimdi ben sizin o dönemki görüşmelerinizi de hatırlıyorum çok net. Çok sık görüşmeler yaptınız, çok da uğraştınız aslına bakarsanız. Ama tabii terör örgütünün orada çok farklı amaçları vardı. Bugün Öcalan’ın dinlenmesi örgüt tarafından ve Türkiye’nin başka bir, daha iyi bir noktada olması güç ve terörle mücadele konusunda ama Suriye-Irak’taki yapılar ve hükümetler ve diğer taraftan da dışarıdan gelen aktörleri göz önünde bulundurduğunuzda geçen sefer olmamış olan, bu sefer olabilecek bir ışık gösteriyor mu size diyeyim?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani bunu birkaç defa da… Aslında bu konuyu çok fazla detaylı konuşmak istemiyorum. Eski bir MİT Başkanı, MİT’i 13 yıl yönetmiş biri olarak… İki yıldır Dışişleri Bakanıyım, Milli Güvenlik Kurulu üyesiyiz. Mesaimin yarısını bu konular oluşturuyor. Bu konuda ben aslında detaylı bir konuşmaya, görüşmeye de girmek istemiyorum. Bu konuda çok derin analizlerimiz var. Bu devletin bekası için önemli konular. Şimdi tabii kamuoyunun önünde siyaset merakını gidermek için de her zaman tartışmamız gerekmeyen konular bunlar, bunu tartışırken dikkatli olmak lazım. Ben şunu söylemekle yetineyim: Geçtiğimiz seferde örgüt yine talimat almıştı, bu talimatı uygularken birdenbire uluslararası sistemden aldığı talimat ve telkin, örgüt yöneticisinden aldığı talimat ve telkinin önüne geçti metodik olarak. Bu sefer de olabilir mi? Olmaması için hiçbir sebep yok.

SUNUCU- Bu risk var her zaman?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Her zaman var. Her zaman var. Yani çünkü buradan bir hamle çıkıyor. Türkiye’nin içinden bir hamle çıkıyor, dışarıdan da adam başka bir hamle koyuyor. Yani bu uluslararası mücadelenin, savaşın bir şeyi.

SUNUCU- Yani birileri tarafından kullanılmaya devam ediyor ya da edilebilir riski diye bakıyorum ben.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Olur. Örgüt bu kadar yani kendisini kullandırmaya ne kadar müsaade edecek, kullandırırken karşılığında ne aldığını düşünüyor, düşünmüyor, varsayıyor, bunlar ayrı okuma alanları yani bizim orada da değerlendirmelerimiz var. Ama dediğim gibi her şey şu anda… Bu çağrıyı bekleyelim bakalım.

SUNUCU- Peki, Suriye sahasına döndüğünüzde YPG ile anlaşma yapıldı, imza attılar ama sanki bir ağırdan alış mı var yoksa ben mi yanlış görüyorum ya da bazı gazeteciler mi yanlış görüyor? YPG bu işi ağırdan mı alıyor? Yani süreç çünkü ne kadar yayılırsa riski o kadar beraberinde getirir. Sahada şu bilgi var mı: YPG’liler silahlarıyla birlikte Suriye Hükümeti’ne gidiyor diye? Çünkü baktık ki Mazlum Abdi kendi kendine af çıkardı. Onun af çıkarma yetkisi var mı her şeyden önce?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Suriye Hükümeti biliyorsunuz daha çok yeni, yani daha kendi hükümetini geçen hafta deklare etmiş durumda. Bu kadar yeni bir hükümetin tabii işbaşı yapıp birtakım sorunları çözme yeteneğini hızlıca geliştirmesini beklemek zor. Başta şöyle ufak bir yanılsama olmuş olabilir: Biz iktidara geldik, hemen her şeyi halledeceğiz, yok gerçeklerle karşılaştıkça görüyorlar ki durum farklı.

Şimdi biz bu anlaşma olduğu zaman da, o zaman ben biraz kamuoyuna da söylemiştim, gittiğimiz zaman da söyledim, yani bu sürelendirme süresi bizim için tercih edilir bir sürelendirme, yapılandırma değil. Yani uzattığınız sürece bunu büyük risklere açık hale getirirsiniz, yani bunun olmaması lazım.

Diğer taraftan, örgütün her zaman için anlaşıyormuş gibi gözüküp aslında anlaşmama, diplomasiyi ve müzakereleri kendi asıl ajandasını ilerletmenin başka bir aracı olarak kullanma tecrübesi, hafızası her zaman mevcut, bu yaptığı bir şey.

SUNUCU- Süre kazanır.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Süre kazanır, sonra başka bir hamleye ve manevraya gider, oradan gider, tıkandığı zaman tekrar görüşmeye gider, görüşmeden açtığı alanı tekrar harekete dönüştürür. Yani bunlar bizim sürekli şahit olduğumuz konular, aşinası olduğumuz hareket tarzı. Dolayısıyla buna yönelik bizim geliştirdiğimiz anlayış ve yaptığımız tavsiye Suriye yönetimine, çok dikkatli olmaları, bu konuda hassas olmaları ve titizlikle çalışmaları.

SUNUCU- Dikkatli, hassas ve titiz.

Bu arada Antalya Diplomasi Forumu’nu soracağım ama, orada da Irak’la bir güvenlik iş birliği toplantısı yapılacak değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet.

SUNUCU- Ve tabii ki işin aslında Irak boyutu da, yani terör örgütünün Irak boyutu da orada ele alınacak. Oradan yeni bir şey bekleyelim mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, biliyorsunuz Suriye’deki yönetim değişikliğinden çok önce bizim geçen sene Irak’la kurduğumuz bir güvenlik mekanizması vardı. Bunu sistemli çalıştırıyoruz, bunun son toplantısını Antalya Diplomasi Forumu marjında inşallah önümüzdeki Pazar günü Antalya’da yapacağız 5+5 formatında. Burada İçişleri, İstihbarat, Dışişleri, askerlerimiz, herkes bir araya gelip muhataplarımızla görüşüyoruz. Aldığımız kararlar var sistemli şekilde takip ettiğimiz, bu terörle mücadeleyi de bunun bir parçası yapacağız.

SUNUCU- Irak’tan yeni bir adım olur mu terör örgütünü terör örgütü olarak, resmi olarak ilan etme konusunda?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Irak’tan bizim beklediğimiz esas itibarıyla, yani kafa karışıklığına gitmeden… Çünkü Türkiye’de ve Suriye’de yapılan konuşmalar, çağrılar, anlaşmalar Irak’ta bir kafa karışıklığına mahal vermemeli. Yani öncelikle Sincar alanını, kendine ait olan bu toprağın temizlenmesi konusunda bir hassasiyet göstermesi gerekiyor.

SUNUCU- Sincar alanın temizlenmesi konusunda, öncelik Sincar o zaman.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani Iraklıların onu yapması gerekiyor. Çünkü Irak’ta da şöyle ayrımlar var, bakın yani: Bağdat Hükümeti, Erbil. Bunların kendi egemenlik alanları değil de sorumluluk alanları diyelim farklı olabiliyor. Yani diyelim Irak anayasasına göre iki tane sınır var: Bir, Bölgesel Kürt Yönetiminin tartışmasız sınırları var, bir de Merkezi Hükümetle tartışmalı sınırları var. Bağdat Hükümeti genelde tartışmasız sınırlar içerisinde kalan PKK faaliyetlerini kendi derdi olarak pek görmüyor. Biz bunu dolayısıyla Erbil’le konuşup Peşmergeyle iş birliği üzerinden olayı yürütmeye çalışıyoruz. Ama diğer taraftan Sincar gibi, Mahmur gibi gerek tartışmalı bölgeler, gerekse Bağdat lehine tartışmalı bölgeler dışında kalan bölgelerin federal hükümet tarafından müdahale edilmesi gereken bölgeler olduğunu görüyoruz. Şimdi diğer tarafa diyelim 700’e yakın köy PKK işgali altında, bunu Barzani ailesi de söylüyor… Bunlar Peşmergeyle yürütülmesi gereken konular. Ama Sincar meselesine direkt Irak ordusunun müdahil olması gerekiyor, bu önemli. Zaman zaman Irak sınırının, yani Irak ordusu tarafından korunması konusu da gündeme geliyor ama bunlar hep dediğim gibi… Bazıları bizim ile Irak arasında anlaşılan, görüşülen konular var, güvenlikle alakalı. Bir de Irak’la, Bağdat ile Erbil arasında halledilmesi gereken konular var. Dolayısıyla bizim güvenlik mekanizmamızda sadece Bağdat’tan değil Erbil’den de katılan yetkililer oluyor ve hep beraber müşterek bir şekilde terörle mücadeleyi ilerletmeye çalışıyoruz.

SUNUCU- Buranın manşeti şu oluyor sizden aldığım kadarıyla: Irak’tan ilk adım olarak Sincar’ın temizlenmesini bekliyorsunuz Bağdat Hükümeti’nden.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet.

SUNUCU- Peki, şimdi Gazze’ye geçeceğim. Aslında 42 gün süren ateşkes neden uzatılamadı? Yani dünkü konuşmalarda da gördük. Hamas çok kötü, Hamas her şeyin sorumlusu. Ateşkesi engelleyen ne? Bir yandan çaba içinde olduklarını söylüyorlar ama, Netanyahu ile Trump için söylüyorum, çok da inandırıcı gelmiyor. Şimdi siz de mesela Hamas’la görüşme halindesiniz. Nasıl bakıyorlar?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, Hamas başından beri özellikle sivil halkın çektiği sıkıntıyı, zulmü, çileyi gördükten sonra bir an önce ateşkese varılmasını arzu ediyor. Kendi örgütsel, kurumsal hedeflerini bir kenara bırakıp gerçekten birinci öncelikleri sivil halkın acılarının dinmesi. Biz de bu yönde tavsiyede bulunuyoruz. 2 milyon Filistinlinin bir an önce normal şartlara, asgari düzeyde de olsa yardımları alabilir duruma gelmesi. Şimdi olmadığı zaman insanların açlıktan öldüğü, hastalıktan öldüğü, soğuktan öldüğü bir ortamdayız.

Şimdi bunun için Hamas her türlü adımı atıyor, her türlü konuya hemen hemen evet diyor. Şimdi Netanyahu şunu görüyor: Hamas’ın böyle bir çaresizliği, açmazı var. Diğer taraftan amaçları Filistinlileri orada tutmamak, çünkü Filistin nüfusu Gazze’de kaldığı sürece ister Hamas formatında ister başka formatta her zaman için bir direniş hareketi üretecek. Neden direniş hareketi üretilecek? Çünkü işgal devam ediyor. Direniş hareketinin olmaması için Filistinlilerin topyekun yaşadığı yerlerden sürülmeleri gerekiyor.

SUNUCU- Şimdi orada, tam cümlelerini hatırlamıyorum diye bakıyorum da, dün Trump’ın gerçekten aslında çok da iç burkan açıklamaları vardı. Gazze’yi yine bir emlak alanı olarak görüp Netanyahu’yu yanında otururken orayı işte bir lüks şehir haline getirebileceği ama bunları yaparken Hamas’ın asla orada olmaması gerektiği ve Gazzelilerin de oradan gitmek istedikleri ve gitmeleri gerektiği, adlarını sayamayacağı ülkelerin müsait olduklarını ifade ettiği ama yine bunu yaparken böyle o klipi de hatırlatarak ve hepimizin gözünün önüne ne yazık ki o klipi de getirerek çok böyle rahat rahat konuştuğunu gördük. Bir yandan normalleşmenin Türkiye’yle Gazze’den ve Filistin’den başlayacağını bilmelerine rağmen, bir yandan hala bunun üzerinde tepinmelerini, özellikle Trump’ın ve yanında Netanyahu varken nasıl görüyorsunuz? Yani geleceği ne olacak bu işin?

Bir yandan da tabii hem Gazze’yi hem Batı Şeria’yı da gündeme getiriyorsunuz. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte nasıl bir yol haritanız var? Biliyoruz ki toplantılar yapıyorsunuz, kamuoyu baskısı yapıyorsunuz, uluslararası kamuoyu baskısı yapıyorsunuz ama çok çirkin de bir hayalden bahsediyoruz burada.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, sizin tek başınıza yaptığınız plan… Yani hiç kimsenin planı tek başına bir şey ifade etmiyor. Yani herkesin yaptığı bir plan var. Burada şunun peşinden koşmak lazım: Şimdi bizim İsrail’le olan normalleşme meselemizin şartlarını biz ortaya koyduk. Filistin meselesi bunun için önemli. Bu Amerika’nın çok fazla umurunda olmayan bir konu olabilir. Yani Amerika sizinle de ilişki yürütür, İsrail’le de ilişki yürütür, Avrupa’yla da yürütür, onunla da yürütür, bununla da yürütür ama bu ülkeler birbiriyle konuşmayabilir. Nasıl şu anda Suudi Arabistan ile İsrail birbirini tanımıyor. Her ikisiyle de iyi mi? İyi, bizden daha ama tanımıyor. Şimdi bu olabilir bir konu, yani bunun… Amerika’nın bir noktada aşırı İsrail taraftarı olup, Türkiye’yle belli konularda ilişki geliştiremeyeceği manasına gelmiyor. Yani benim İsrail’e karşı olan tavrımın sebebi, durduğu yer, hem tarihsel kökeni, hem bugünü ortada, bu konuda biz çok netiz, söylüyoruz ve bu evrensel kabul görmüş bir gerçekçe. Ben kendi ideolojimin ürettiği bir tavır da koymuyorum ortaya, evrensel gerekçelere dayalı bir tavır koyuyorum. Bütün kürenin tek başına çözemediği bir konu varsa bu aslında daha büyük bir krizin habercisi, bence Amerika bunu anlıyor.

SUNUCU- Anlıyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii.

SUNUCU- O zaman bunu anlıyorsa bir politika değişikliğine mi gidecek ya da anlayan Amerika neden öyle bir klip yayınlar ve hala bunun arkasında emlak emlak diye durur, ben de bunu anlamıyorum çünkü.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, buradan ağır bir meşruiyet… ve uluslararası sistemin erozyona uğradığını gören bir Amerika’yla karşı karşıyayız. Bir önceki hükümet attı gitti bunu üstüne. Şimdi yeni hükümet bununla baş başa. Şimdi emlak yaparak bu konuyu bir şekilde çözme gibi bir vizyon var.

SUNUCU- Ama Gazzeliler olmadan. O emlaklarda onlar oturmayacak yani.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şunu söylüyorum: Bu Gazzelilerin olmadığı bir yerde zaten bu sorunun çözülme şansı yok. Bunu niye tartışıyorlar ben onu da anlamıyorum yani.

SUNUCU- Trump’ın yüzünden.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tamam, yani bunu daha önce de söyledi, buna bölgedeki ülkeler de cevabını verdiler,

SUNUCU- Yani gene aslında Trump konuşuyor ama konuşuyor mu sadece? İnşallah böyledir.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, bunu hayata geçirmek için gidersin ordularını gönderirsin, İsraillilerle beraber sen de Gazzelileri bombalarsın, atarsın gemilere…

SUNUCU- Amerikan barış gücü konuşlandırabiliriz dedi ama dün.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hangi amaçla kullandıracak?

SUNUCU- Barış gücü adı altında.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok yok, hangi amaçla kullandıracak? Yani sen Filistinlilerin sürgün edilmesinden bahsediyorsun. Amerika gemileri gönderip Filistinlileri bunun içine alıp götürmesinden bahsediyorsun sen. Böyle bir şey yapacağını düşünüyor musun?

SUNUCU- Yapmaz diye umuyorum. Yani yapmaz dediğimiz her şey yapılabiliyor da. Yapmaz diye umuyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok yani ben yapılıp, yapılmamasından değil, yani zihindeki senaryonun bu olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yani birilerinin gidip Filistinlileri ya bombalayarak, ya zorlayarak, ya sürekli açlığa mahkum bırakarak oradan kabul eden ülkelere göndermesi gerekiyor. Böyle bir Filistinli nüfus da yok. Yani oradaki insanlar orada kalıp şehit olmayı tercih ediyorlar. Bu uluslararası sistemde tahminin çok ötesinde zaten kırılmalar yarattı ve kırılmalar yaratmaya devam edecek. Bakın, bu burada kalmayacak. Bunun etkileri başka şekillerde kendisini gösterecek. O kadar insanın kanı oraya, o toprağa düştü ama bu meyvesini başka yerde verecek ve vermeye de başlıyor. Başka bir dünyaya uyanıyoruz. O insanların kanı, mübarek kanı öyle başka bir gerçekliği besliyor ki, büyütüyor ki bu gerçeklik kendisini ortaya çıkarttığı zaman bu kanın altında çok insan kalır.

SUNUCU- Peki, şimdi Ukrayna meselesine geçip, sonra küresel jeopolitik ortamı soracağım çünkü yani acayip bir noktaya gidiyor belki o kanla da ilgili aynı zamanda. Şimdi Ukrayna’da Amerika öncülüğünde müzakereler devam ediyor, ilan edilen bir kısmi ateşkes var. Bu konudaki son durum ne? Çünkü bazı ülkelere göre bu Rusya’nın çıkarına, bazılarına göre değil. Rusya tarafından istismar ediliyor diyen var. Sizce nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben ateşkes çağrısının çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bu ateşkes çağrısını başta Ukrayna olmak üzere Avrupalılar tarafından da kabul edilen bir gerçekliğe dönüştürmüş olmasını Amerika’nın çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Yani bu işte Türkiye gibi birkaç ülkenin uzun zamandır dillendirdiği bir konuydu. Bu konu ilk defa Amerika baskısıyla başka ülkelerin de kabul ettiği bir noktaya döndü, yani politika düzeyinde kabul ediyorlar. Bunu hayata geçirmede birtakım zorluklar var yani Trump ateşkesi sağlama konusunda birtakım adımlar attı, ama attıkça da olayın detayıyla ve gerçekliğiyle karşılaştı. Bu detay ve gerçeklik de kendisini öyle bir hissettiriyor ki belki başka yöntemlerin gündeme getirilmesi gerekiyor. Ama ben bu konuda irade devam ettikçe inşallah olumlu gelişmeler olacak diye değerlendiriyorum.

SUNUCU- Peki, bu öngörülerinizle ilgili biraz mesela açmak ister misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, şimdi hem Ukrayna hem Rusya inanılmaz derecede savaş yorgunluğu içerisine girmiş durumdalar. Bir adrenalinle şu anda duruyorlar. Belli kayıplarının, yetersizliklerinin farkında değiller, çünkü adrenalin yüksek şu anda ama savaş durduğu andan itibaren de gerçekten ne kadar büyük kayıplarla baş başa olduklarını görecekler. Amerika’nın ve Avrupa Birliği’nin özellikle yaptırımlar üzerinden yürütülen müzakerelere yeni bir boyut açabileceğini ben görüyorum. Yani yaptığım görüşmelerde de bunu sürekli tavsiye ediyorum. Daha fazla savaşla toprak kazanıp kazanmama üzerinden gideceğinize ortada yaptırımlar meselesi var bunlar üzerinden bir müzakere açıp belki uzun dönemli barış konusuna buradan evrilebilir ama önce bir ateşkese ulaşılması lazım. Yani Rusya’nın ateşkesle ilgili düşünceleri var, Ukrayna’nın tabii düşünceleri var. Uzun dönemli barış görüşmelerine ilişkin her iki tarafında ortaya koyduğu tartışmalar, endişeler var. Şunun altını ben çizmek istiyorum: Bunlar çok yeni başlamış tartışmalar. Savaş uzun süredir devam ediyor ama barış görüşmeleri bu ciddi manada çok yeni başlayan konular. Herkes birbirinin pozisyonunu daha yeni yeni öğrenmeye başlıyor. Kaldı ki biz çok uzun zamandır bu konuda çaba harcıyor olmamıza rağmen belki bu konuda en fazla fikri olan, tecrübesi olan ülke biziz. Dolayısıyla, bu konudaki bütün tecrübemizi, fikirlerimizi ilgili taraflara aktarmaya çalışıyoruz, yani Cumhurbaşkanımızın da bu yönde çok büyük gayreti var. Ama burada arabulucu rolünü oynayan, zorlayıcı rolünü oynayan Amerika’nın tabii daha sistemli, daha yoğun, daha metodik çalışması gerekiyor.

SUNUCU- Muhtemelen size soruyorlardır diye, sormuşlardır diye düşünüyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii.

SUNUCU- Çünkü bir yandan da galiba Rusya en başından beri Amerika Birleşik Devletleri’yle görüşmek istiyordu, çünkü mesele asıl yaptırımlardı kendisine uygulanan diğer taraftan. Dolayısıyla, Amerikan Dışişleri Bakanıyla örneğin görüştüğünüzde Türkiye’nin sürece olası katkısıyla ilgili ne söyledi? Çünkü bir ateşkes var, bir güvenlik gücü olmak üzere iki ayrı kulvardan bahsediyoruz. Ne olur? Türkiye katkı nasıl verebilir? Bu gündeme geldi mi görüşmelerinizde hem Lavrov’la hem Amerikan Dışişleri Bakanıyla?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Cumhurbaşkanımızın şöyle bir genel çerçeve iradesi var: Her iki tarafın da mutabık kaldığı, bakın bu önemli, her iki tarafın da mutabık kaldığı yani Ukraynalıların ve Rusların mutabık kaldığı bir ateşkesin gözlemlenmesi için bize bir rol düşecekse biz burada rol oynarız ama her iki taraf da mutabık kalmalı. Yani şu ana kadar Türkiye 9-10 tane yerde, irili ufaklı zaten barış misyonunda görev alıyor. Bunların en büyüğü Kosova’daki ve Bosna Hersek’teki. Hala devam ediyor yıllardır. Bu ikisinde 700’e yakın asker ve polisimiz var. Yani bu bizim belli yeteneklerimizi, havadan gözetleme, karadan gözetleme yeteneklerimizi kullanarak barışa katkıda bulunacağımız bir durum. Bir de bizim kendi mahallemiz burası, Karadeniz, kendi mahallemiz. Yani burada biz buna katkı vermeyeceğiz de yıllardır savunucusu olduğumuz, ateşkes çağrısında bulunduğumuz barışa katkıyı vermeyeceğiz de neye katkı vereceğiz?

SUNUCU- Aynen öyle.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani savaştan kaçmışız ama barışa katkı vermemiz gerekiyor. Bunu vermekten Cumhurbaşkanımız kaçınmıyor ama bunun bir temel altın prensibi var: İki taraf tarafından da mutabık kalınması. Şimdi bu da, yani gözlemleme metodu da, doğrulama metodu da iki taraf tarafından farklı algılanabilir, üzerinde mutabık kalınması zor olabilir bir mesele. Şimdi olay basitleştiriliyor. İşte Türkiye asker gönderecek mi, orada olacak mı, burada olacak mı, vesaire mi… Yani bunun tabii… Konuşurken oluşturulan imaj, farklı anlamları beraber çağrıştıracak şekilde. Yani ben mümkün olduğunca basitleştirerek anlatmaya çalışıyorum. Burada iki tarafın mutabık kaldığı bir ateşkes formülüyle… Mutabakatın içerisine ateşkesin nasıl gözetleneceği hususu da giriyor, nasıl doğrulanacağı hususu da giriyor. Dolayısıyla, böyle bir mutabakatta, zaten tarafların mutabık kaldığı bir konuya, gönüllü olduğu konuya sizin katkı veriyor olmanız her iki tarafın da kabul edeceği bir husus olacak.

SUNUCU- Türkiye bir tarafın yanında değil, ikisinin ortaklaşa kabul ettiği mutabakatın gözlemcisi olabilir.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Zaten mutabakat olmadan ateşkes olma şansı da yok.

SUNUCU- Peki, şimdi gelelim Trump ve dünyadaki gelişmelere. Şimdi NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katıldınız, birçok temasta bulundunuz. Tabii bu arada Trump’la ilgili bazı gelişmeler yaşandı onu birazdan yine soracağım ama. NATO’nun dağıldığı bir süreç yaşanır mı? Çünkü Avrupa Birliği de bir yandan kendi ordusunu oluşturmaya çalışıyor. Bunun daha önce de bir güvenlik şemsiyesi olarak, bir ordu kurulması için tartışıldığını biliyoruz, hatırlıyoruz. Fakat bu seferki durum Trump’ın tavrı nedeniyle daha ciddi mi, olur mu? Teknik anlamda bunların bir araya getirilmesinin zor olduğunu biliyorum ama Avrupa Birliği’nde gerçekten bu niyeti görüyor musunuz ve Türkiye’nin rolü ne olur? Türkiye sadece askeri güç katkısıyla yetinir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi takip eden arkadaşlarımız için netleştirmek istiyorum. Tartışmaların başından beri içindeyiz. Tartışmalar başlamadan önce analizleri vardı, öngörüleri vardı, bizim tepkilerimiz vardı. Şu anda net olan tek bir husus var. Bütün bu tartışmalarda tek bir husus netleşti. O da daha önce bizim cin şişeden çıktı artık geri koymak mümkün değil metaforu üzerinden ifade ettiğimiz Avrupa güvenliği kendi bağımlılığını azaltmak için bir adım atma stratejisi geliştiriyor. Burada önceliği savunma sanayiine verdi. En büyük gerçeklik, netleşmiş husus Avrupalıların aldığı karar artık biz Amerika’ya olan savunma sanayii, bakın savunma deniyorum, savunma sanayii bağımlılığımızı azaltma yönünde irade koyduk. Bir beyaz kağıt yayınladılar. Bunu dolaşıma soktular. Biz geçen gittiğimiz NATO toplantısında da… Ben buna olan itirazlarımızı, tadilat ihtiyaçlarımızı da gündeme getirdim. Sadece ben değil benim gibi Amerika, İngiltere… Alfabetik sırayla üçümüz de yan yana oturuyorduk. Marco Rubio, David Lammy ve ben üçümüz yan yana oturuyoruz. Üçümüz de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyledik. Avrupa Birliği dışında kalan ülkelerin Avrupa’nın oluşturduğu yeni savunma sanayi fonundan istifade etmemeleri, daha doğrusu şirketlerinin orada görev alamamaları konusunu eleştirdik.

SUNUCU- Aslında şu değil mi yani mesela: Avrupa Birliği fonunun Ukrayna’ya silah satışında bile yer almıyor Türkiye doğru değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok, orada öyle değil durum.

SUNUCU- Değişti mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok. O Avrupa’nın yeniden yapılandırmasıyla alakalı konuydu.

SUNUCU- Tamam.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu söylediğim konu, şimdi 150 milyar Avroluk bir fon ayrıldı. Bu fon yani uzun dönemli, sıfıra yakın faizli borç olarak verilecek ve bu fonu nasıl kullanacağı Avrupa ülkeleri tarafından belli yani beyaz kağıtta, politika kağıdında. Şimdi burada sadece Avrupa firmalarının veya Avrupa’da sahiplikleri bulunan şirketlerin istifade edebileceği var. Özellikle aday ülkeler, bizim gibi ülkeler…

SUNUCU- Türkiye mesela yok.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok, var.

SUNUCU- Var, ama?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Avrupa ülkeleriyle aynı klasmanda değil, daha dış bir klasmanda. Neyse biz bunu şey yaptık, bu başka bir tartışma konusu, sistem içinde de koordinasyonunu yaptığımız bir konu. Şimdi asıl söylemek istediğim, ilk baştaki soruyla bağlantılı olarak, Avrupa Birliği'nin aldığı tek net karar şu anda Amerika'ya olan savunma sanayii bağlılığının azaltılması. Bu noktada 150 milyar Avroluk ortaya konan Avrupa Birliği fonu var. Avrupa Birliği, üye olan ülkeler için Avrupa Birliği şartını değiştirerek bütçelerdeki borçlanma tavanını ortadan kaldırdı. Bunu ilk kaldıran, kendi anayasasında değişiklik yapan Almanya oldu. 800 milyar Avroluk bir bütçe koydu ortaya önümüzdeki 10 yıl için. Artık bütçe tavanları, borçlanma tavanlarındaki sınırlamalar kaldırıldı. Bugün güvenliği satın almak için geleceğe yönelik borçlanma ve mali risk boyutunu artırdı. Bugünü alıyorum, geleceği bırakıyorum. Önceden hep tersini… Bir dengeli giderlerdi, bugün ile gelecek arasında mali disiplin açısından büyük bir ilişki kurarlardı. Şimdi bu biraz başka türlü bir güvenlik içtihadıyla yer değiştirdi. Burada da tabii Trump'ın yeni söylemi, retoriği, politikası etkili oldu.

Şimdi net olmayan ne? Net olmayan şu: Avrupa, savunma sanayii alanında yaptığı gibi, savunma gücünün yapısallaştırılmasında da Amerika’nın olmadığı bir dünyayı inşa edecek mi? Şu anda öyle bir adım atılmıyor. Neden? Çünkü Amerika resmi veya fiili olarak NATO'dan, Avrupa güvenliğinden çekildiğini deklare etmiş değil. Ama Ukrayna'da aldığı tavır, ben Ukrayna'da artık savaş gündemi olan bir aktör değil, barış gündemi olan bir aktörüm moduna geçmesi… Bir önceki rolünde biliyorsunuz Ukrayna'daki savaşın sürükleyicisi ve destekleyicisiydi ve Avrupa ülkeleri de büyük bir güven içerisinde kendi risklerini minimize ederek, Amerika gibi büyük bir süper gücün arkasında bulunarak, oradaki stratejik hedeflerini yerine getirdiklerini düşünüyorlardı. Şimdi Amerika birdenbire çekildi. İngiltere ve Fransa, Ukrayna meselesinde bu boşluğu doldurmaya çalışarak gitmeye çalışıyor. Şimdi Ukrayna konusunda Amerika'nın olmayışı fiilen bazı çevreler tarafından Amerika'nın Avrupa güvenliğinden çekildiğiyle alakalı bir konu var. Ama burada da şöyle teknik bir detay var: Tabii Ukrayna NATO üyesi değil. Amerika'nın resmi NATO kurumsal çerçevesi içerisinde taahhütlerine giren bir yer değil. Kendi jeostratejik önceliklerinde bir önceki iktidarın kendi güvenlik içtihadıyla başlatmak istediği ve yürütmek istediği bir alan oldu. Şimdi Trump an itibariyle onlar gibi düşünmüyor ve diyor ki ben bu savaşı durdurmak istiyorum. Hatta mümkünse Rusya’yla ilişkilerimi daha da ileri götüreyim, bir bakayım orada şu ana kadar istifade edilmemiş iki ülke arasında hangi tür imkânlar var, fırsatlar var. Yani maden, doğal gaz, petrol, altın, bakır, diğer değerli madenler neler var onlara da bakarız diyor. Arktik politikaları da dahil olmak üzere.

SUNUCU- Peki, şimdi bunların hepsi yakından izlenecek. Şimdi bir yandan da bütün dünya Trump’ın tarifelerini konuşuyor. Borsalar alt üst, ne oluyor. Ama bir yandan da çok enteresan, burada söylemeyeceğim tabii tamamını, pazarlık masasının açık olduğunu çok enteresan üsluplarla anlatan bir Amerikan Başkanından bahsediyoruz. Ticaret savaşı başlamış durumda, savaşları diyeyim. İşte Avrupa Birliği’nin durumu ortada. Jeostratejik açıdan tüm bunları, jeopolitik ortam açısından nasıl yorumluyorsunuz? Yani kimileri diyor ki çok kutuplu dünya bitti, dünya devletleri bitti. Hakikaten ne oluyor? Yani bu ticaret savaşları bir defa nereye gider, sonrası nereye gider?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu dinamik bir süreç, şu anda dünyanın hazır olmadığı bir süreç. Zaman zaman bununla ilgili tartışmalar, beyin fırtınaları çok yapıldı ama hiçbir şey gerçekleşmeye başladığı zaman senaryo tartışmaları gibi değil. Yani bunun gerçekliği hissettirmeye başladığı zaman yakıcı olabiliyor. Zaman zaman bana soruyorlar Avrupa’daki arkadaşlar, nasıl görüyorsun Hakan diye. Ben de diyorum ki ya biraz da latife yaparak, önceki dünya düzeni Türkiye’nin de içinde bulunduğu birkaç ülkeye sürekli zorluk çıkartıyordu, şimdiki düzen herkese zorluk çıkartıyor. Dolayısıyla yaşasın eşitlik diyoruz.

SUNUCU- Gülüyorlar mı, yani şaşırıyorlar mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii, yani sonuçta zorlukta herkes eşit, sorun olmada. Tabii bu bir realite, yani şu anda sadece Türkiye değil bu değişimi daha büyük artan ölçeklerde birçok ülke hissetmekte. Bundan nasibini almamış hemen hemen hiçbir coğrafya yok. Hal böyle olunca bizim gerek Maliye Bakanımız, gerek Ticaret Bakanımız, bizler, ilgili Bakanlıklar büyük bir faaliyet içerisindeyiz. Bir, var olan sürecin tanımlanması, analiz edilmesi; iki, çok dinamik bir şekilde hemen gerekli tedbirlerin alınması, bu önemli. Bu noktada yoğun bir çaba var. Ama her zaman için uluslararası camiada dediğim gibi, dün Türk-Amerikan İş Konseyi üyeleri misafirimdi, Türkiye’ye gelmişlerdi, başka Bakan arkadaşları da ziyaret ettiler. Onlarla da çok uzun uzun konuştuk. Amerikalı iş adamları da vardı içlerinde. Onlara da sorduk, yani Amerika’daki market, finans kuruluşları var olan gelişmeyi nasıl görüyor, ne oluyor ne bitiyor diye.

SUNUCU- Mutsuzlar galiba.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, onlar da bu değişikliğe hazır değiller. Yani sonuçta değişim bir risk getirdiği için, fırsatlar da var, riskler de var ve oturmuş pazarlar, oturmuş ekonomiler böyle radikal değişimleri çok çabuk kabul etmezler özellikle kar ediyorlarsa. Şimdi bu düzenin bozulacak olması, yenisinin daha iyi olacağına ilişkin verilerin garanti ediyor olmaması tabii ki bir endişeyi beraberinde getiriyor, bu anlaşılabilir bir şey. Ama dediğim gibi bizim için önemli olan bunu yakından takip etmemiz, ne olduğuna bakmamız. Finansal piyasalara olan etkisi çok yüksek, dünya ticaretine olan etkisi çok yüksek. Bu dünya ticaretinin gümrük vergileri üzerinden bir sisteme doğru gitmesi belli ülkeler için çok iyi olabilir, belli ülkeler için çok yıkıcı olabilir.

SUNUCU- Amerika’da bir durgunluk olursa Trump sizce geri adım atar mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben Sayın Trump’ın bu konuda adım değişikliğine gidebileceğini düşünüyorum. Çünkü geri-ileri adımlar sürekli değişebiliyor.

SUNUCU- Evet, bunu da gayet rahat rahat yapabiliyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Öyle bir lüks var, çünkü global rezerv dediğimiz, currency dediğimiz, birim dediğimiz dolar orası merkezli olduğu için, dünya marketlerini belli bir şekilde belli alanlarda domine ettiği için, bu türden hareket marjı var. Ama dün bana iş adamlarının söylediği bir rakam vardı, mesela finansal piyasalardan trilyonlarca doların bir anda uçtuğu. Zaten bunlar fiktif değerler olarak hesaplanıyorlar, fiktif değerler olarak da gidiyorlar geldikleri zaman. Dolayısıyla buradaki tanımlamalar reel ekonomiyle, finansal türevlerle, fonlarla, hep böyle baktığınız zaman her birinde farklı etkilerini gördüğünüz konular. Yani biraz daha mikroskobik bakmak gerekiyor.

SUNUCU- Eğer devam ederse Türkiye’nin avantajına mı, dezavantajına mı? Yani yüzde 10 aldı tabii Türkiye İngiltere’yle.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi avantaj ve dezavantaj biraz göreceli bir konu, yani içinde bulunduğunuz bölgeyle Avrasya Kıtasından bahsediyorum, yani merkez Avrupa’ya farklı yansıyacak, Balkanlar’a farklı yansıyacak, Karadeniz’e farklı yansıyacak, Orta Doğu’ya, Akdeniz’e. Hep buralarda bizim işte bacağımız var, uzantımız var.

SUNUCU- Her yerde farklı Türkiye etkilenecek o zaman.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani buralardaki etki alanı ve bizim tabii konuşlanmamız. Ama en realist analimizi yaptığımız zaman, arkadaşlarımızla oturup en kötü senaryoya göre baktığımız zaman umutvarım ben. Çünkü şundan dolayı: geride nerede kalıyorsunuz belli konularda, rakipleriniz ileriye gittiği için siz geridesiniz. Yani ilerilik-gerilik kavramında böyle bir görecelik var, rakibiniz ileri. Ama yandaki adam başka sebepten dolayı geride bırakıldıysa Amerika tarafından, siz ileri geçiyorsunuz. Ben şimdi bazı konulardaki ticari avantajları falan anlatmayayım o biraz artık şey olur.

SUNUCU- Gizli mi olur?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok, gizli konu değil. Burada başka bir ülkenin kaybından ben seviniyormuş durumuna düşmek istemiyorum, yani başkası da benim için yapmasın. Ama şunu ifade etmek istiyorum: bu belirsizlik düzeni sizin, diyelim Avrupa ticaretinde sizin geride olmanızın sebebi, yani Avrupa'daki rakipleriniz geriletilirse siz ileride oluyorsunuz zaten. Yani ilerilik ve gerilik böyle bir göreceliliği ifade ediyor.

SUNUCU- Tabii, bir de 3 ay ertelenmiş vaziyette Çin dışında, bakalım o pazarlık sürecinde ne olacak, onu göreceğiz, ama bir Çin takıntısı anormal var, onu gördük yani. Her toplantısında görüyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ama orada şu var: Şimdi kendi aralarındaki ticaret açığı çok büyük ve bu yöntemi kullanarak bu ticaret açığını da bir dengelemeye, zorlamaya çalışıyor. Şimdi Sayın Trump bunu zorlamaya çalıştıkça Çin de ben bu yöntemle bu sorunu düzeltmem diyor. Sen bana yaparsan, ben de sana bunu yaparım. Çünkü süper güç jargonunda bu türden davranışlara sessiz kalmak sadece dış ticaretle alakalı bir konu değil, başka alanlardaki politika etkilerini de göstereceği için bir süper güçten gelen bir harekete başka bir süper güç bu şekilde sessiz kalmaz. Alternatifi, kapalı kapılar ardında çok ciddi, yani eldivenlerin çıkmış olduğu ağır konuşmalar yapılarak konu götürülebilirdi.

SUNUCU- Peki, şimdi dünya böyle ama Türkiye'de de birtakım sıkıntılar, sorunlar var. Bu hafta sonu Özgür Özel'in “Amerika Birleşik Devletleri mandası peşindeler, Trump'tan icazet istediler” ifadelerine, sizden çok iç politika mesajı görmüyoruz, X’te “Artık haddini bil” diyerek tepki gösterdiniz. “Millet iradesine karşı darbelerin gölgesinde siyaset izleyen bir geleneği temsil ediyor” dediniz. Şimdi bu açıklamanız konuşuldu, tartışıldı. TT de oldunuz, görmüşsünüzdür. Neden böyle bir tepki verdiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yıllardır bu ülkede siyasette belli bir dilin kullanıldığını görüyoruz. Çok ağır eleştiriler var, bunun bir sınırı var bu eleştirilerin. Bunlar yapılıyor, ediliyor, oy için yapılıyor, yıpratmak için yapılıyor bir noktaya kadar. Ama bazı şeyler var ki bu artık ağır şekilde gayretimize dokunuyor. Mandacı demek, ben bunu duyduğum zaman, birdenbire benim bu vatanın bağımsızlığı ve güvenliği için kendi ellerimle seçip, göreve gönderip bir daha geri dönmeyen çocuklar geldi aklıma. Yani ben bunu taşıyamam. Yani bu ülke yıllardır askeriyle, istihbaratçısıyla, polisiyle, siviliyle, örgütlerin içerisindeki elemanlarıyla kimsenin görmediği, bilmediği muazzam bir savaş veriyor bu ülkeyi bağımsız tutmak için, ayakta tutmak için.

Bir manda peşinde olsaydı Cumhurbaşkanımız ne bu kadar ekonomik krizimiz olurdu, ne siyasi krizimiz olurdu, her şey tıkır tıkır giderdi. Biz bağımsızlık peşinde olduğumuz için, kafamızı dik tuttuğumuz için birtakım sorunlarla karşılaşıyoruz, elhamdülillah üstesinden de geliyoruz. Kendi kendimize bunları üretiyoruz. Bu kadar operasyona maruz kalmazdık, ne PKK’sı, ne FETÖ’sü, yani bunlar hegemonların umurlarında olmazdı. Yani Amerikan mandasını kabul eden bir iradenin FETÖ’ye ev sahipliği, PKK’ya da yardım eden bir yapıda olduğunu düşünebilir misiniz siz? Yani biz Amerika’yla saygı içerisinde bir ilişki, karşılıklı menfaate dayalı iki egemen eşit ilişki içerisindeyiz bütün ülkelerle olduğumuz gibi. Ama bunu duymak, bu gerçekten ağır bir konu. Bu eleştirinin ötesinde bu devletin tarihine ve bekasına yapılmış ve bugüne yapılmış bir harekettir. Devlet olarak benim bunu taşımam mümkün değil. Yani bu manda lafını tarihin çöplüğünden çıkartıp tekrar bugüne taşımak başka psikolojinin ürünü.

SUNUCU- Nasıl bir psikolojinin?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu iktidar hırsıyla ne yaptığını bilmeyen, herhangi bir kutsalı tanımayan bir zihnin ürünü. Yani bazı konular kullanılmaz, bazı ifadeler kırmızı çizgidir. Bu ülkenin bir haysiyeti var, namusu var, şerefi var, yani siz bu ülkeyle bu şekilde konuşamazsınız.

SUNUCU- Enteresan bir şekilde siz konuşurken Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik şu cümleniz aklıma geldi. TV100’deydi sanırım: Amerika’ya stratejik sabır uyguluyoruz demiştiniz. Yani o böyle benim altını çizdiğim cümlelerden biri, daha yeni, stratejik sabır ifadesi. Yani stratejik olarak Amerika’ya sabrediyorsunuz şimdilik diye algılamıştım ben onu. Herhalde doğru algılamışım ya da başka bir şey mi kast ettiniz bu arada? Bununla da bağlantılı olduğu için merak ettim.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani şöyle: belli sorunlarla uğraşırken hangi aracı, yani soyut aracı, somut aracı, zihin aracını, pratik araçları kullanacağınıza iyi karar vermeniz gerekiyor. Bütün bir savaş stratejisi dediğiniz konu zaten hedefe, düşmana hangi silahla ne zaman nasıl müdahale edeceğiniz, size müdahale ettiği zaman da minimum zayiatı nasıl vereceğiniz. Bütün bu strateji dediğiniz konu bunun etrafında döner. Şimdi biz uluslararası rekabette yolumuza devam ederken birtakım sıkıntılar, zorluklar karşımıza çıktığı zaman, devlet yönetimi onun için çok zor bir iş. Cumhurbaşkanımızın yıllardır büyük bir liderlik göstererek ortaya koyduğu çabayı aslında burada saatlerce, günlerce konuşsak ben detayını çözümlesem, hangi stratejik amaçların, hangi stratejik araçların, yeteneklerin, değerlendirmelerin, koordinasyon mekanizmalarının, içeride ve dışarıda hesaba alınan yüzlerce konuyu, her bir olay için izah etsem burada, haftalar yetmez buna. Onun için devlet yönetimi özellikle krizlerin olduğu bir yerde, büyük menfaatlerin olduğu bir yerde zor bir iştir, mesuliyetli bir iştir, öyle rastgele olan bir konu değildir bu. Önemli olan istikrarı, bağımsızlığı, birliği, bütünlüğü sağlayıcı liderliği gösterebilmektir. Siz bunu yıkmaya yönelik adım atıyorsanız, sizin yaptığınız bu siyaset değildir, bu başka bir şeydir.

SUNUCU- Peki, şimdi bir yandan da tabii yabancılarla görüşüyorsunuz. Yabancılarla derken, başta kriterleri olan Avrupalılar olmak üzere pek çok meslektaşınızla bir araya geliyorsunuz. Bu gelişmeler konusunda, yani İmamoğlu meselesi, Özel’in açıklamaları, protestolar ve benzeri, hangi mesajları veriyorlar? Çünkü kamuoyu önünde verdikleri mesajlar da var. Kamuoyu önünde verdikleri mesajlarla içeride size sordukları ve söyledikleri şeyler aynı mı? Onların soruları ne, siz ne söylüyorsunuz? Eğer sır değilse paylaşır mısınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, şimdi Türkiye büyük bir ülke, dolayısıyla Türkiye’nin bütün ülkelerin olduğu gibi dostları var, bir de ortakları var. Dostlar zaten adı üstünde dost, iyi ve kötü günde sizin yanınızda, sizin iyiliğinizi isterler. Ortakları dediğiniz; sizin ticarette ortağınızdır, güvenlikte ortağınızdır, başka konularda ortağınızdır, beraber çalışıyorsunuzdur. Diyelim bizim Avrupa Birliği’yle şu anda 250 milyar dolara yakın bir ticaret hacmimiz var çok dengeli, Almanya’yla bu daha önde, işte diyelim 50 milyar dolarda gidiyoruz. Şimdi ortaklarınız da, dostlarınız da size ülkenizde bir gelişme olduğu zaman, bir olağanüstülük olduğu zaman, diyelim gösteriler olduğu zaman sorarlar, bu normaldir. Bir, endişelendiği için soranlar var, bir de eleştiri yapmak için konuyu gündeme getirenler olabiliyor. Ben Avrupa Birliği ülkeleriyle işte NATO’da da birçoğu görüşmek istedi, konuştuk, bazıları dediler, bu gösteriler oluyor, yani baş başa kaldığımız zaman, bu nedir, bize bir anlat, endişelenmeliyiz miyiz? Hani endişelenmeli miyiz derken Türkiye’de bir olağanüstülük mü var? Çünkü başka bir ülkede gösteri olduğu zaman ben de onlara soruyorum. Paris yakılıyor, yıkılıyor, İngiltere’de işte İşçi Partisi iktidara geldiği günden itibaren sağcı gruplar ortalığa çıktı yaktılar, yıktılar. Ya biz bir soralım ne oluyor, ne bitiyor? Yani bu türden sıkıntılar olduğunda Sırbistan’ı soruyoruz, Romanya’yı soruyoruz, bunlar normal şeyler bu türden temaslarda bunu sormak.

Ama eleştirilerin geldiği yerler şuralar oluyor, özellikle açıktan yapılan eleştirilere baktığım zaman. Avrupa sol siyasetinin, sol partilerinin desteklediği belediyelerin, parlamento gruplarının, gerek Avrupa Parlamentosu olsun, gerek şeylerin olsun, Avrupa sol siyasetinin Türkiye’de CHP’yle dayanışma adı altında yaptıkları bir şey var bazen, zaman zaman duruş var.

SUNUCU- İngiltere hariç.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Zaman zaman bütün Avrupa ülkeleri değil, bazı Avrupa ülkelerinden de bize gelen bazı mesajlar var. Şimdi ben eleştiri konusu olduğu zaman şuna bakıyorum: prensipten dolayı mı yapıyor bu eleştiriyi? Yani prensip nedir? Açık konuşmak gerekirse, önyargısı burada yargı eliyle siyasete müdahale var önyargısı var. Bunun apaçık bir yolsuzluk davası olduğu, yani içerisinde birkaç tane politikacı var, geri kalan büyük bir kitlenin iş adamı olduğu, bürokrat olduğu, yani burada yürüyen bir sistem, düzen var ve savcılığın bunu soruşturduğu bir mesele var, bu yolsuzluk davası, bunu iyi görmek gerekiyor.

Şimdi bunu yargı yoluyla siyasete müdahale ediliyor diye eleştiren birisi açıktan olduğu zaman bana, ben diyorum bunu sen prensipte mi yapıyorsun? Senin prensip sahibi olduğuna, önyargılı olmadığına ben bir şekilde inanırım, başka yerdeki belli konulara bu türden okunabilecek durumlara aynı yargıyı, tepkiyi koydun mu? Fransa’da yargı eliyle siyaset algısı olabilen durum var en son verilen. Avrupa Birliği’nde başka bir ülkede daha var, Avrupa’ya aday ülkede başka birisinde tekrar oldu. Bunlara biliyorum tavır koymadığını bir tane ülkeden bahsediyorum sadece, yalnız kaldığımızda. Yok dedi, yapmadım. Buradakiler çok ileri vakalar, birisi seçimde birinci turu kazanmış gidiyor. Tamam, bunlar aşırı sağ mensuplar, günün sonunda ben de Avrupa aşırı sağını sevecek durumda değilim, kendini benim zıtlığım üzerinden tanımlayan bir yapı. Ama konu prensipse… Dolayısıyla bu noktada aslında kimsenin, zaten biz bu sebepten dolayı yapmıyoruz, ama Avrupa Birliği bu konuda prensip olarak tutarlı tavır gösterecek durumda da değil.

SUNUCU- Herkese tutarlı tavır göstermiyorsa orada Avrupa Birliği’nde bir sorun vardır, Türkiye’ye önyargılıdır diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kesinlikle.

SUNUCU- Peki, hiç izolasyon var mı bu konuların ardından? Yani şöyle: bazı toplantılar iptal edildi, Avrupa Birliği Genişleme Komiseri bu yüzden gelmiyor ve Hakan Fidan’la görüşmüyor, doğru mu bunlar?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle: sol siyasetin olduğu belli çevrelerde bir baskı var yönetimler üzerinde, diyelim Avrupa Birliği’nin kurumsal yönetimine baskı var, bazı ülkelerin de hükümetler üzerinde baskı var, ama şu ana kadar bunun neticesinde ben bir şey hissetmedim.

Yani şöyle bir husus da oldu, onun da altını çizmek lazım. Savcılık tarafından hakkında soruşturma başlatıldığını öğrendiği andan itibaren son 3-4 aydır CHP’nin bu yolsuzluk davasının, aslında yolsuzluk davası olduğunu maskelemek için bunun bir siyasi dava olduğu propagandasını Avrupa çevrelerinde gidip anlattılar uzun uzun. Yani biz seçimleri kazanacağız, bizi engellemek için şu anda başlatılmış bir dava var. Olayı böyle anlattılar, oralara gittiler 3-4 ay öncesinden başlattılar bunu. Tabi burada biz açıkçası savcılığın hangi kararı ne zaman alacağı, nasıl uygulayacağı, yani o türden keyfiyetine müdahale edecek durumda değiliz. Burada savcılığın kendi bağımsız iradesiyle ortaya koyduğu bir pratik var. Ben de devlet olarak, hükümet olarak bunun ortaya çıkardığı gerçekliğe, beni de yakaladığı durumu yönetmeye çalışıyorum açıkçası. Ama Türkiye’nin yolsuzluklara göz yumması, yolsuzluk üzerinden siyasetin finanse edilmesi bu ülkede, finanse ettiğin siyasetle de başka partilerin içerisinde operasyon yapılması, yani bunlar artık ayyuka çıkmış konular, yani partinin kendi içerisindeki hususlar. Savcılık herhalde buna sessiz kalamazdı. Şimdi tabii bu savcılığın yürüttüğü bir dava, Yargı süreci nasıl ilerler bunu şey yapamıyorum. Ama ben uluslararası denkleme baktığım zaman, bu konuda açıkçası yönetilemeyecek çok büyük bir sıkıntı görmüyorum.

SUNUCU- Şimdi bitirmeden hızlıca İran meselesini sormak istiyorum, çünkü Cumartesi günü toplantı yapılacağını açıkladı ve çok önemli bir toplantı olacağını söyledi Trump ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağını ifade etti, aksi takdirde sonuçlarının çok kötü olacağını söyledi. Türkiye nerede duruyor bu noktada, endişeli mi Türkiye?

Bir yandan da çünkü şöyle bir senaryo yürüyor, görmüşsünüzdür: Türkiye’yle İran’ı kafa kafaya getirecekler diye.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle: biz burada açıkçası İran’la da temas halindeyiz, Amerika’yla da temas halindeyiz. Amerika’ya gitmeden önce İran’la konuştum, döndükten sonra da tekrar konuştum. İki tarafın da birbirlerinden olan beklentilerini birbirlerine aktardım açıkçası. Şu anda benim onlara tavsiyem özellikle Amerikalılara tavsiyem ve İranlılara tavsiyem, herhangi bir gecikmeyi beklemeden mümkünse direkt yüz yüze bir an önce görüşmelere başlanması. Çünkü Türkiye olarak biz bölgede yeni bir savaşın baş göstermesini açıkçası istemiyoruz, yani bölgemiz bunu kaldıracak durumda değil. İran üzerinde bir askeri operasyon yapılması, bölgedeki istikrarsızlığı artırmaktan başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla, İran’ın nükleer silahlarını verme karşılığında, nükleer kapasitesinden, silah yok şu anda, nükleer kapasitesinden vazgeçmesi karşılığında Amerika…

SUNUCU- Evet, silah ifadesini kullananlar var ama.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Nükleer silah şu anda yok, o kapasite var, silah yok, yani onda bütün dünya hemfikir. Burada belli bir uzlaşmaya gidilmesi, nasıl geçmişte yapıldı, Amerika, Avrupa Birliği ve P5 diğer ülkeleri bir araya geldiler, bir müzakerede sonuca ulaştılar, burada da aynısı yapılabilir. Yeni bir ruhla, yeni bir dönemle ve yeni bir idareyle, yani Sayın Trump’la yapılabilir bu. Ben Sayın Trump’ın bir konuşmaya, oturmaya açık olduğunu, özellikle Özel Temsilcisi Sayın Witkoff’la da oturdum, çok uzun konuştum bu konuları Beyaz Saray’da. Bu konuda ben bir müzakere zemini olduğunu düşünüyorum. Taraflar bunu iyi kullanırlarsa güç kullanımına gerek kalmadan inşallah bu sorunun çözülebileceğine inanıyorum.

SUNUCU- Anladım, şunu yaparız, bunu yaparız, çok tehlikeli bir sonuç olur, aslında bu Trump’ın her zamanki konuşmaları gibi. Ama müzakere masasının ihtimali şu an kuvvetli görünüyor sizi anladığım kadarıyla.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, müzakere çalışmıyorsa başka şeyler konuşulabilir de, ama müzakerede de pozisyon kazanmak için önden birtakım şeyler söylenmesi de müzakere metodunun bir parçası. Ama bizim için önemli olan tarafların medya üzerinden megafonla birbirlerine konuşmaları değil, karşı karşıya gelip konuşmaları. Onun için deklare edilen tarih, bunun için bir adım atılıyor olması bizim vizyonumuz açısından, perspektifimiz açısından, bölgesel barış açısından önemlidir diye düşünüyorum.

SUNUCU- Peki, şimdi galiba bir son dakika gelişmesi var, şöyle: vergileri durdurdum, vergiler insanları korkuttu. Trump’tan tam konuşurken, 3 ay ertelediğini biliyorduk ama. Bu arada açıklamaları var, vergileri durdurdum, vergiler insanları korkuttu. Xi gururlu bir adam, Çin nasıl anlaşma yapacağını bilmiyor. Herkesle adil anlaşma yapacağız. Karar verirken içgüdümü kullandım. Biliyorsunuz bir yandan da yüzde 25’e yükseltti, içgüdüsü Çin’e karşı mesela yüzde 25 mi bilmiyorum. Ama diğerlerini durdurması yine içgüdüsü mü onu da bilmiyorum. Siz tabii MİT, arkasından diplomasi, yani uzmanlığınız belli. Biz mi okuyamıyoruz Trump’ı? Kafası mı karışık? Bir ileri, iki geri ya da tam tersi mi? Yoksa aslında çok zeki, kurnazca ortalık karıştırıp herkesi masaya oturtup istediğini almaya mı çalışıyor, ne anlayalım biz bundan?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi tabii siz gazeteci olduğunuz için daha rahat bir vezinle konuşma imkanınız var. Ben Dışişleri Bakanı olarak tabii ki analizler düzeyinde niyetlere bakarım ama sonuçta esas itibariyle ortaya konan somut gerçekleri yönetmek ve onun ortaya çıkardığı etkileri yönetmekle mükellefiz. Şu anda ona yoğunlaşıyoruz. Eldeki konu bu, realite bu, bununla uğraşmamız gerekiyor. Ben orada bir politika, yani aslında temelinde de kötü bir niyetinin olmadığını göstermeye çalışıyor. İşte ürküterek insanları bir araya getirmeye çalışıyor, daha fazla kötüye gitmeden. Hani bazı örneklerde bunun çalıştığını görmesi, her yerde çalışabileceğini düşünüyor. Sonra o adımı atıyor bakıyor çalışmıyor, daha kötüye gitmesin diye geri adım atılabiliyor. Yöneteceğiz bunu, hep beraber yöneteceğiz. Ama dediğim gibi olumlu tek yanı, bu konuda biz tek değiliz, bu konuda bütün aktörler, küresel aktörler aynı muameleye tabiler ve dolayısıyla bu eşitlik de güzel bir şey.

SUNUCU- Bir soru soracağım size İran’la ilgili, sonra son soruyu sorup gerçekten bitireceğim, söz veriyorum çok vaktinizi aldım. İran meselesinde eski P5+1 anlaşmasından farklı ne olacak? Amerika Birleşik Devletleri sadece nükleer denetim mi istiyor? Yoksa müzakerede balistik füzeler de mi var? İran’ın bir kırmızı çizgisi var mı? Neyi konuşur, neyi konuşmaz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi şöyle söyleyeyim: aktörleri tanıyorum, pozisyonlarını biliyorum, masaya her şey gelecek. Ama ayrılırken neyle ayrılacaklar? İşte biz buna müzakere diyoruz. Her şeyi getirecekler, herkes maksimum pozisyonunda gelecek. Müzakere devam edecek edecek, alınacak verilecek, alınacak verilecek, inşallah bir noktaya ulaşırlar müzakere güç kullanımına gerek kalmadan. Dolayısıyla, bu söyledikleri konuların hepsi gelecek masaya. Ama çok yaratıcı çözümler de var. Bazıları hemen yapılır bazıları başka garantiler verilir, güvenceler verilir. Eğer niyet olursa, belli bir niyet, ben çözüme ulaşabileceğini düşünüyorum. Her iki taraf da birbirini samimiyeti konusunda, birbirini memnun ederse bu konuda belli adımlar atılabilir. Ama müzakeresi zor bir konu. Bazı sebepler var, o sebeplerin de geçmiş tecrübeye nazaran yeni açılımlar sağlayabileceğini düşünüyorum. Şu andaki müzakere eden özellikle Trump’ın ekibindeki aktörler daha farklı aktörler, daha farklı metodolojileri kullanan, daha farklı zihniyetle hareket eden aktörler. Onlar daha farklı açılım getirebilirler meseleye.

SUNUCU- Peki, biliyorsunuz Antalya’da Diplomasi Forumu toplanıyor ve tabii ki ev sahibi sizlersiniz. Suriye Devlet Başkanı gelecek. Lavrov’un geleceğini bugün gördüm haberlerden. Ana gündem ne? Ne bekliyorsunuz? Irak’la toplantınız var, ama tabii Suriye Devlet Başkanı’yla yapılacak görüşmeler de çok önemli olacak sanırım.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Antalya Diplomasi Forumu’nun bu sene dördüncüsünü yapıyoruz Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, Bakanlığımızın da ev sahipliğinde. Gerçekten uluslararası bir markaya dönüştü. Ben bu vesileyle tekrar başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere başlatıcılarına, Mevlüt Bey’e, herkese çok teşekkür ediyorum. Biz de bayrağı devraldık, bunu devam ettiriyoruz artırarak. Büyük bir teveccüh var Diplomasi Forumumuza. Bu sene özellikle diplomasinin tekrar hak ettiği yeri alıp uluslararası krizleri çözmede ve önlemede nasıl kullanabiliriz buna ilişkin bir ağırlıklı gündemle 60’tan fazla panelimiz, oturumumuz olacak. Devlet başkanları davetli, 100’e yakın ülke var, çeşitli şekillerde katılan 60 küsur civarında Bakan arkadaşımız geliyor ve hepsiyle gerçekten dolu dolu bir üç gün inşallah geçireceğiz.

Burada tabii ikili görüşmeler olduğu gibi, Cumhurbaşkanımızın ikili görüşmeleri olacak, bizim ikili görüşmelerimiz olacak, üçlü görüşmelerimiz olacak, dörtlü görüşmelerimiz olacak, diyelim Balkanlarla ilgili, Orta Doğu’yla ilgili, Irak’la ilgili yürüttüğümüz konular, Suriye’yle yürüttüğümüz konular bunların görüşmeleri olacak. Afrika gündemi çok yoğun olacak, Afrika’dan çok ülke geliyor. Afrika’yla ilgili ayrı bir program da inşallah yapacağız. Ve bütün bunların aslında Türkiye’nin, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürütülen diplomasisinin, vizyonunun bir kavramsallaştırılmasının, çerçeveye alınmasının ve bölge diplomasisine, bölge sorunlarına katkısının da bir tezahürü olacak. Bu açıdan ben fevkalade önemli buluyorum. Yani yıl boyu yaptığımız bütün çabaların neye tekabül ettiğini ortaklarımızla beraber tartışıyor olacağız. Önümüzdeki yıl da ne türden sıkıntılara ne türden cevaplar verebiliriz aslında bunlarla işin içerisinde olacağız ve bir anlayış birliği oluşacak. Bir anlayış birliği beraberinde hareket birliğini getiriyor. Dolayısıyla, bu zeminlerin oluşturulması, belli bir çerçevede zihin birliği oluşturulması fevkalade önemli.

SUNUCU- Çok teşekkür ederiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben teşekkür ederim.

* Interpress deşifresidir.