Dışişleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu'nun İngiliz The Guardian Gazetesinde Yayımlanan Makalesinin Gayriresmi Tercümesi, 16 Haziran 2013 Dışişleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu'nun Liberation Gazetesinde Yayımlanan Mülakatı, 9 Temmuz 2012 Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Die Presse Gazetesinde (Avusturya) Yayımlanan Makalesi, 22 Mart 2012 Dışişleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu’nun Nihom Keizai Shimbun (Japonya) Gazetesinde Yayımlanan Mülakatı, 8 Ocak 2012 Sn. Bakanımızın Le Monde Gazetesinde (Fransa) 21 Aralık 2011 Tarihinde Yayımlanan Mülakatı Sn. Bakanımızın Libération Gazetesinde (Fransa) 21 Aralık 2011 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sn. Bakanımızın Der Spiegel Dergisinde (Almanya) Yayımlanan Mülakatı, 12 Aralık 2011 Sayın Bakanımızın Süddeutsche Zeitung Gazetesinde (Almanya) 08.12.2011 tarihinde yayımlanan makalesi Sayın Bakanımızın Le Matin Gazetesinde (Fas) 14.11.2011 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımız ile İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin La Repubblica Gazetesinde (İtalya) 09.11.2010 Tarihinde Yayımlanan Ortak Makaleleri Sayın Bakanımızın Egemen Kazakistan Gazetesinde (Kazakistan) 16.02.2010 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Oslobodjenje Gazetesinde (Bosna-Hersek) 14.12.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Vjesnik Gazetesinde (Hırvatistan) 12.12.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımız ile İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin Corriere della Sera Gazetesinde (İtalya) 18.11.2009 Tarihinde Yayımlanan Ortak Makaleleri Sayın Bakanımızın 55, Albania, Shqip ve Gazeta Shqiptare Gazetelerinde (Arnavutluk) 18.10.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Dnevni Avaz Gazetesinde (Bosna-Hersek) 17.10.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Al-Dustour Gazetesinde (Ürdün) 10.09.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Rezonansi Gazetesinde (Gürcistan) 7.09.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Pobjeda Gazetesinde (Karadağ) 24.07.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Politika Gazetesinde (Sırbistan) 23.07.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi Sayın Bakanımızın Adevarul Gazetesinde (Romanya) 03.07.2009 Tarihinde Yayımlanan Makalesi
Sn. Bakanımızın Der Spiegel Dergisinde (Almanya) Yayımlanan Mülakatı, 12 Aralık 2011

“Der Spiegel” 12 Aralık 2011

 

“Tehlikeli Önyargı”

 

 

Spiegel: Sayın Davutoğlu, Almanya’da beş gün bulundunuz ve aşırı sağcı terör kurbanlarının ailelerinin tamamıyla görüştünüz. Aileler size neler anlattılar?

 

Sayın Bakan: Bunun basit bir ziyaret olmayacağını önceden biliyordum. Ancak, açıkça söylemek gerekirse, sözkonusu cinayetler bağlamında yürütülen soruşturmanın tarzından ötürü ailelerin ne kadar derinden sarsıldıkları konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bu bağlamda ortaya konan zihniyet bende derin huzursuzluk yarattı.

 

Spiegel: Neyi kastediyorsunuz?

 

Sayın Bakan: Görüştüğüm ilk aileye, 2001 yılında Hamburg’da öldürülen manav Süleyman Taşköprü’nün ailesinin durumuna bakalım. Süleyman Taşköprü’nün babası bana, kendisi olay yerine vardığında oğlunun yaşıyor olduğunu söyledi. Oğlu babasının kucağında ölmüş. Bunun hemen ardından, babası ifade vermek üzere, polis karakoluna götürülüp, şüpheli olarak sorgulanmış. Bunu bana anlattığında, bunun kuşkusuz münferit bir vaka olduğunu düşündüm.

 

Spiegel: Böyle değil miydi?

 

Sayın Bakan: Hayır, bu durum hemen hemen bütün vakalarda bu şekilde olmuş. Kassel’de gerçekleştirilen saldırıda da maktulun babası cinayetin işlendiği internet cafeye gelmiş. Oğlunun kanlar içinde olduğunu görünce, komşulara yardım etmeleri için yalvarmış. Ancak, komşular oğlunun cesediyle meşgul olurken, babası polis karakoluna götürülerek, dokuz saat boyunca sorgulanmış. Dokuz saat! Kurbanların ailelerinin böyle bir travmanın ardından yakın ilgiye ihtiyaç duyduklarını hepimiz biliyoruz. Maktul yakınları ailelerinin yanında bulunmaları gerekir. Onlara acılarını başkalarıyla paylaşma imkan verilmelidir.

 

Spiegel: Geçtiğimiz günlerde görüştüğünüz Alman siyasilere bu ayrıntıları aktardınız mı?

 

Sayın Bakan: Evet, Cumhurbaşkanı Wulff’a bunları anlattım. Şansölye Merkel, İçişleri Bakanı Friedrich ve mevkidaşım Guido Westerwelle’ye ailelere yardım edilmesi konusunda yaptıkları açıklamalar ve sergiledikleri kararlılıktan dolayı müteşekkirim. Ancak, sadece güzel açıklamalarda bulunmanın artık yeterli olmadığını düşünüyorum.

 

Spiegel: Bunun yerine neler talep ediyorsunuz?

 

Sayın Bakan: Meselenin özünde neyin yattığını, 2001 yılında Nürnberg’de öldürülen terzi Abdurrahim Özüdoğru olayı gözler önüne sermektedir. Kızı o zaman 12 yaşındaydı. Bu kız DNA numunesi vermek üzere toplam 10 kez polis karakoluna çağrılmış. Artık genç bir kadın olan bu kız bana şunları söyledi: Sayın Bakanım, ben burada okula gittim, Alman gibi Almanca konuşuyorum ve hatta tesadüfen de sarışınım. Birisi babamın öldürülmesiyle ilgim olabileceğini nasıl düşünebilir? Almanya’da sürdürülen uyum tartışmaları son dönemde sadece Türklerin ne tür katkı sağlaması gerektiği hususuna odaklanmıştı. Bu olayların uyum için her iki tarafın da çaba sarf etmek zorunda olduğunu gösteriyor.

 

Spiegel: Alman makamları, cinayetlerin ortaya çıkarılmasının gecikmesinin, faillerin eylemleri üstlenmemiş olmalarından da kaynaklandığını ifade etmektedirler. Spiegel dergisi de dahil olmak üzere Alman basını da başka izleri takip etti. Cinayetlerin arkasında aşırı sağcı teröristlerin bulunmasından bizzat siz şüphe ettiniz mi veya Türk diplomatları veya Türk istihbarat birimleri şüphe ettiler mi?

 

Sayın Bakan: Hayır. Bu olaylarla ilgili yetki Alman devletinde bulunmaktadır. Türk istihbarat teşkilatı buna hiçbir şekilde müdahil olma yetkisine sahip değildir. Burada, Almanya’nın ve Avrupa’nın bütün değerlerine aykırı olan saldırılar sözkonusudur. Ayrıca, Kassel’de öldürülen kurban Alman vatandaşı idi. Katillerin amacı propaganda yapmaktan ziyade, Türkler arasında korku yaymaktı. Onlar Türklerin bu ülkeyi terk etmesini istiyorlardı.

 

Spiegel: Gerçekleştirmiş olduğunuz temaslardan sonra katillerin bu konuda başarılı olduğu yönünde bir izlenim edindiniz mi?

 

Sayın Bakan: Eğer bu ülkede Türklerin barbar bir halk oldukları, birbirlerini sebepsiz yere öldürdükleri, bunu hatta bir döner büfesi veya uyuşturucu kaçakçılığı yüzünden alışkanlık haline getirdikleri yönünde bir izlenim gerçekten hakim ise, böyle bir önyargı herhangi bir ırkçı teröristten daha tehlikelidir. Bir teröriste karşı tedbirler alabilirsiniz, böyle bir önyargıyla mücadele etmek ise çok daha zordur. 1993 yılında Solingen kentinde gerçekleştirilen kundaklamada beş insan ölünce, büyük bir dayanışma sergilendi. Ancak, o zamanlar her konuyu maalesef gerekli olduğu ölçüde samimi ve açık bir şekilde ele almadık.

 

Spiegel: Almanya yabancı düşmanı bir ülke mi?

 

Sayın Bakan: Bunu hiçbir zaman ileri süremem. Zanlılar, ki bunu bir Alman muhatabım dikkatime getirdi, zaten yabancılarla neredeyse hiç temas etmedikleri bir bölgeden geliyorlar. Her gün Türklerle temas eden Almanların neredeyse hiçbir önyargıya sahip olmadıklarını düşünüyorum.

 

Spiegel: Ancak, ithamınız sadece zanlılara yönelik değil, Alman polisine ve polisin tek taraflı yürüttüğü soruşturmaya yönelik.

 

Sayın Bakan: Doğrudur. Soruşturmaları yürüten yetkililer, saldırıların terör nitelikli olabileceği hususunu neden ciddi bir şekilde göz önünde bulundurmadılar? Kriminolog değilim, fakat sekiz Türk ailesinin tamamıyla görüştüm. Bunlardan hiç biri suç faaliyetlerine karıştığı yönünde bir izlenim yaratmadı. Hatta bildiğim kadarıyla maktullerin hiçbirinin sabıka kaydı yoktu. Soruşturmayı yürüten kişilerin bu durumu kendilerine izah etmeleri gerekirdi.

 

 

Spiegel: Almanya’daki beş günden sonra Türkiye’ye nasıl bir izlenimle dönüyorsunuz?

 

Sayın Bakan: Seyahatlerim sırasında Avrupa’nın ağır bir ekonomik kriz içinde olduğunu belirgin bir şekilde görüyorum. Avrupa’da işsizlik oranı yüksektir ve artmaya devam edecektir. Bu tür ekonomik krizlerde genel olarak, kendilerini bir ülkenin yerli efendileri olarak gören kişiler içinde bulundukları kötü durumdan başkalarını, çoğunlukla göçmenleri sorumlu tutmaktadırlar. Böyle dönemlerde sık bir şekilde yabancılara karşı nefret yeşermeye başlar. Bu illa Türklere yönelik olmak zorunda değildir. Bundan siyah Afrikalılar, Pakistanlılar ya da Cezayirliler etkilenebilir. Avrupa 1929 yılında da ekonomik bir krize girmişti. Ancak Avrupa günümüzde kültürel açıdan o zamana göre çok daha çeşitli hale gelmiştir. Güncel kriz bu kıtayı o zamanki şiddetiyle etkilerse çok büyük bir tehlike ortaya çıkar. Durumu dramatikleştirmek istemiyorum, ancak gerçekten çok endişeliyim. Siyaset, böyle bir duruma hazırlıklı olmalıdır.

Orijinal Kesit için tıklayınız