TÜRKİYE B-H’in ARKASINDADIR, ŞİMDİ VE DAİMA....
B-H’in daha işlevsel bir yönetime kavuşturulması amacıyla atılacak adımlara destek vermeye hazır olduğumuzu Hillary Clinton, Carl Bildt, Olli Rehn ile paylaştım.
Daha önce pek çok kez geldiğim güzel Bosna-Hersek’i, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sıfatıyla ilk kez ziyaret etmenin zevk ve gururunu değerli Dnevni Avaz okurlarıyla paylaşmaktan memnuniyet duyuyorum.
Balkanlar’ın kalbindeki Bosna-Hersek, şüphesiz bizim de kalbimizde müstesna bir yere sahiptir. 90’lı yıllarda yaşanan trajedi sırasında ülkenizin içinde bulunduğu sıkıntı ve acıyı tıpkı ülkem gibi ben de kişisel planda paylaştım. Bilhassa ülkenizin akademik çevreleriyle o dönemde edindiğim dostlukları hala memnuniyetle sürdürmekteyim. Özellikle Malezya’daki akademik faaliyetlerim sırasında Bosna-Hersek’in Fahri Büyükelçisi unvanına layık görüldüğümü gururla paylaşmak isterim.
Büyük Yakınlık
Bosna-Hersek hakkında önemli ölçüde aşinalığı beraberinde getiren bu kişisel öyküyü paylaşmamın nedeni, bir dost olarak bugün güzel ülkenizin daha da ilerlemesi ve NATO ile Avrupa Birliği üyeleri arasında hak ettiği yeri alması için Türkiye’nin bugüne kadar vermiş olduğu desteği sürdüreceğini size teyit etmek istememdir. Aramızda fiziksel sınır olmamasına rağmen yanıbaşımızda olduğunu bildiğimiz Bosna-Hersek’in güvenliği ve istikrarı, Barışı Uygulama Konseyindeki tüm ortaklarımızla birlikte Türkiye’nin de teminatı altındadır. Anılan Konseyde İslam Konferansı Örgütünü de temsil eden ülke olarak son dönemdeki gelişmeleri ve siyasi ortamda yaşanan gerilmeyi endişeyle izlemekteyiz.
AB ve ABD’den yüksek düzeyli temsilcilerin girişimiyle başlatılan Butmir Süreci neticesinde Bosna-Hersek’in daha işlevsel bir yönetime kavuşturulması amacıyla atılacak adımlara destek vermeye hazır olduğumuzu değerli dostlarım Sayın Hillary Clinton, Sayın Carl Bildt, Sayın Olli Rehn gibi meslektaşlarımla esasen paylaştım. Burada “kazan-kazan” yaklaşımının izlenmesi gerektiği konusunda hepsiyle mutabıkız. Siyasi liderlerinizle yaptığım temaslarda da Bosna-Hersek’in Avrupa ve Avrupa-Atlantik perspektiflerinde ilerleme sağlanması amacıyla görüşmeler yapılmasından kaçınılmaması gerektiğini, yapılacak görüşmeler sırasında ilkelerin yapıcı bir tutumla savunulmasının elzem olduğunu ve Türkiye’nin gerek Dayton Barış Anlaşmasının prensiplerine, gerek Barışı Uygulama Konseyinin kararlarına diğer ortaklarıyla birlikte sahip çıkmaya devam edeceğini vurguladım.
Ortak tarihi mirasımızın yanısıra farklı din ve kültürlerin de kendisine yer bulduğu güzel ülkeniz, Balkanların toplumsal dokusunu bu özelliğiyle en güzel şekilde yansıtan ülkelerin başında gelmektedir. Bu özelliğiyle de bölgenin istikrarı, bizim kanaatimizce Bosna-Hersek’ten geçmektedir. Pek çok tarihçiye göre 20. yüzyılı başlatan 1. Dünya Savaşının ve sona erdiren Yugoslavya’nın dağılması sürecinin hep bu coğrafyada başlamasının tesadüf olmadığının bilincindeyiz.
Entegrasyonu Kolaylaştırmak
Balkanlar coğrafyasını sorunlarından ne kadar hızlı arındırabilirsek ve özellikle ekonomik planda entegrasyonu ne kadar çok güçlendirebilirsek, bölgemizin AB ve NATO gibi Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumları ile bütünleşmesini aynı ölçüde kolaylaştırabileceğiz. AB ve NATO üyelikleri tüm Balkan ülkelerinin ortak hedefidir. Her ülke açısından bu süreçlerin farklı koşulları bulunmaktadır. Fakat önemli olan bu yönelimi korumak, hep birlikte yürütmek ve geliştirmektir. Balkan ülkelerinin bu yönde güçlü bir siyasi irade sergiliyor olmaları bu noktada öne çıkmaktadır. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, bu konuda bölge ülkeleri arasında tam bir anlayış birliği olduğunu biliyorum.
Ortak Noktalar
Türkiye 2009-2010 Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Dönem Başkanlığını üstlenmiştir. Dönem Başkanlığımızın hem bölgesel ilişkilerin güçlendirilmesi, hem de Balkanların AB perspektifi açısından somut katkılar doğurmasını arzu etmekteyiz. Son olarak bu süreç çerçevesinde geçtiğimiz hafta İstanbul’da yapılan zirvede Sayın Alkalaj ve Sayın Jeremic’in katılımıyla düzenlediğimiz ortak bir toplantıda bu ortak noktalarımızı ve Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğüne ve istikrarına atfedilen ortak önemi teyit etme fırsatı bulduk. Değerli Hırvat meslektaşım Sayın Jandrokovic’le çeşitli vesilelerle yaptığımız görüşmelerde de bu anlayışa ortaklaşa olarak sahip çıktığımızı memnuniyetle müşahede ettim.
Yakın İlgi
Barışı Uygulama Konseyinde aynı zamanda örgüt olarak temsil ettiğimiz İslam Konferansı Örgütünün de Bosna-Hersek’e yönelik yakın ilgisi devam etmektedir. Son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında fikir alışverişi yapmak amacıyla, uzun bir aradan sonra örgüt kapsamında faaliyet gösteren Bosna-Hersek Temas Grubunu teşkil eden Pakistan, Mısır, Suudi Arabistan, Senegal, İran ve Fas’tan temsilcilerin katılımıyla geniş çaplı bir görüş alışverişinde bulunduk ve Örgütün Bosna-Hersek’te oynadığı müspet rolün devam ettirilmesi konusunda mutabık kaldık. Anılan grubun önümüzdeki dönemde de yüksek seviyede görüşmelerde bulunması öngörülmektedir.
Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansının ülke programları arasında en büyüklerinden biri Bosna-Hersek’te yürütülüyor olmasının, Air Bosna şirketinin hisselerinin %49’unun ve işletiminin Türk Hava Yolları tarafından üstlenilmiş olmasının, Türkiye’nin en büyük bankası olan Ziraat’in ve çok sayıdaki şirketimizin buradaki faaliyetlerinin de bize gösterdiği gibi, iki ülke arasındaki ilişkiler tüm boyutlarıyla ilerlemektedir. Mükemmel düzeyde ilerleyen ve önümüzdeki sene, karşılıklı olarak birbirimize verdiğimiz desteğin de etkisiyle, 2010 yılı boyunca birlikte BM Güvenlik Konseyinde geçici üye olarak bulunmamızla perçinleneceğini düşündüğümüz siyasi ilişkilerimizi sadece bu veçheyle yeterli göremeyiz. Türkiye, halkıyla, işadamlarıyla, üniversiteleriyle ve siyasi iradesiyle Bosna-Hersek’in yanında ve arkasındadır. Şimdi ve daima...
Orijinal Kesit için tıklayınız