Roma ve Ankara Arasındaki İlişkiler: Avrupa Yolunda Türkiye'nin "Sessiz Devrimi"
Bugün İstanbul Boğazı'nın kıyılarında, Türkiye ile İtalya arasındaki stratejik ortaklığın bir sembolü olan ve Akdenizli olmanın verdiği tarihi gücün, birlikte kurulacak ortak geleceğe yansıyacağına işaret eden iki önemli girişimin; "Venedik ve İstanbul" sergisi ile "Türkiye-İtalya Altıncı Diyalog Forumu" nun açılışını yapacağız.
İstanbul Sabancı Müzesi'nde sergilenen tablolar, 1500'lerden 1900'lere kadar Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik arasında, birbirini zenginleştirerek gelişen etkileşimin günümüze kadar yaşamasını sağlayan yakın ilişkileri göz önüne sermektedir. Türkiye ile İtalya'nın güncel uluslararası ve bölgesel konulardaki benzer tutumları, ortak geçmişimizin günümüze yansımasıdır. Aynı coğrafyada bulunan ülkelerimiz, Balkanlar, Akdeniz ve Kafkasya'da istikrarın sağlanması için çalışmakta, bu çerçevede gerek ikili siyasi girişimler, gerek BM, NATO ve Avrupa Birliği çatısı altında barışı koruma gücüne yaptıkları katkılarla, Bosna ve Lübnan gibi hassas konularda istikrarın sağlanması için çaba harcamaktadırlar.
Stratejik ortaklığımız, uluslararası kuruluşlarda yürütülen tüm barış gücü operasyonlarında ortak görüşleri savunmamız sayesinde daha da güçlenmektedir. Ülkelerimiz bu kuruluşların yenilenmesi çalışmalarında da aktif olarak yer almaktadır. Bunun en iyi örneği, eşit ve etkin çok taraflılık temelinde kurulan uluslararası düzenin temsilcisi sayılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reformu konusunda, demokrasi ve kapsayıcılık ilkelerini benimsemiş olan "Oydaşma için Birlik" grubunda üstlendiğimiz görevdir. Türkiye bugün bu görevi Güvenlik Konseyi geçici üyeliği ile, İtalya ise 2017-2018 yılları için ortaya koyduğu adaylığıyla devam ettirmeyi amaçlamaktadır.
Terörizmin her türlüsü karşısındaki kararlı tutumumuz, tüm dünyada insan hakları ve demokrasinin ilerlemesi için gösterdiğimiz ortak çabanın ulaştığı en üst düzeyi ortaya koymaktadır. Türkiye ve İtalya, Afganistan'da istikrar ve demokratikleşme sürecinde sivil kurumları güçlendirmek ve tam anlamıyla bir hukuk devletini hayata geçirmek amacıyla ISAF bünyesinde işbirliği yapmaktadır. Ülkelerimiz aynı şekilde, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve bu ülkede toplumsal uzlaşmanın sağlanması için çalışmaktadır. Ankara ve Roma, ABD Başkanı Obama'nın uluslararası ilişkilerde yeni bir sayfa açabilecek nitelikteki nükleer silahların önlenmesine ilişkin çağrısına katılmakta, ABD Yönetiminin nükleer silahlardan arındırılmış dünya vizyonunu paylaşmaktadır.
Ülkelerimiz arasındaki görüş birliğinin diğer bir örneği de, Türkiye'nin AB üyelik perspektifine İtalya'nın verdiği güçlü ve sürekli destektir. Türkiye son yıllarda "sessiz devrim" olarak adlandırılan köklü reformlara imza atmış; eskiden tabu olarak görülen konuları şeffaf bir şekilde tartışmaya açarak, demokratik uygulama açısından son derece çarpıcı ilerlemeler kaydetmiştir. Böylelikle, Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerine yeterince uyum sağladığı görüşü AB tarafından benimsenmiş ve 3 Ekim 2005 tarihinde katılım müzakerelerine başlanmıştır. Ne yazık ki, müzakereler, bazı üye ülkelerin süreçle doğrudan ilgisi olmayan siyasi engelleri nedeniyle yavaşlatılmaktadır. AB, esasen bir hukuk sistemi bütünüdür. Bu sistem her şeyden önce ahdi yükümlülüklere sadakat gösterilmesini gerektirir. Bu nedenle, İtalya, AB ülkelerinin taahhütlerine bağlı kalarak, üyelik sürecinde uyulacak kriterler karşılandığında Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak kabul edilmesi yönündeki inancını kararlılıkla sürdürmektedir.
Türkiye'nin üyeliği, AB'nin stratejik konumunun güçlendirilmesine temel katkıda bulunacak, AB'nin küresel bir aktör, Akdeniz ve Ortadoğu'da güvenlik ve istikrarın sağlanmasında itici güç haline gelmesini ve her geçen gün önem kazanan enerjji güvenliği alanında başoyuncu olması yönünde güç kazanmasını sağlayacaktır. Siyaset ve ekonomiden, savunma sanayiine, sivil toplum diyaloğunu kapsayan kültürel alana yayılan ikili ilişkilerimizin ulaştığı mükemmel düzeyden büyük memnuniyet duymaktayız. Kültürel diyalog sadece Türkiye ile İtalya arasındaki stratejik ortaklığın geliştirilmesine değil, yeni kuşakların geleceğinin inşasına da katkıda bulunacaktır. Altıncı Türk-İtalyan Diyalog Forumu, önümüzdeki binyılda paylaşılan değerlerin ortak kazanç haline geldiği, farklı medeniyetlerin zenginlik olarak kabul edildiği bir Avrupa'nın temellerini bugünden atmak için iki ülkenin önemli siyasetçilerini, kurumsal ve kültürel temsilcilerini yakınlaştırmayı amaçlamaktadır.
Bu diyaloğu güçlendirmek ve ülkelerimiz arasında karşılıklı anlayışı daha da geliştirmek amacıyla, İtalyan Cumhurbaşkanı Napolitano'nun Türkiye'ye yaptığı ziyaret vesilesiyle, İtalyan Hükümeti "Türkiye'de İtalya 2010" programını açıklayacaktır. Kültürel ve ekonomi merkezli bu geniş kapsamlı proje çerçevesinde, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde İtalyan kültürünün en iyi örneklerinin tanıtılması ve bunların "İstanbul; 2010 Avrupa Kültür Başkenti" kapsamındaki faaliyetlerle ilişkilendirilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2012 yılında da "İtalya'da Türkiye" konulu bir dizi kültürel ve ekonomik etkinlik düzenlenmesi tasarlanmaktadır. Söz konusu projeler, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki büyük dostluk ruhuyla beslenmekte; karşılıklı özen ve titizlikle hazırlanmaktadır. Bu girişimlerde, ikili ilişkiler ne kadar mükemmel olursa olsunlar, bu ilişkilerin daima güçlendirilmesini sağlayacak araçların mevcut olması gerektiği fikrinden hareket edilmiştir. Bu çerçevede, 16 Aralık 2009 tarihinde Roma'da Başbakan Erdoğan ve Başbakan Berlusconi'nin başkanlıklarında yapılacak İkinci Hükümetlerarası Zirve, stratejik ortaklığımızın daha da zenginleştirilmesi için ilave bir fırsat teşkil edecektir.
Orijinal Kesit için tıklayınız