Sayın Başkanım,
Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyelerini ve Başkanlık Divanımızı
şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyoruz.
Cumhuriyetimizin ilk asrını geride bırakacağı 2023 yılına doğru emin
adımlarla ilerliyoruz. Yurt içinde olduğu gibi yurtdışında da milletimizin
hak ve menfaatlerinin korunmasını sarsılmaz bir şiar edindik.
Bölgesel ve küresel meselelerde söz sahibi, yerli ve milli dış politikamızı hayata geçirmek üzere
yoğun bir mesai içindeyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde,
kadim coğrafyamızın ve şanlı tarihimizin gereklerini yerine
getiriyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz çağın koşullarını
dikkate alan Girişimci ve İnsani bir dış
politika uyguluyoruz.
Her yerde varız. Hazırız, öngörülü ve etkiliyiz.
Odağımızda insana hizmet anlayışı var. Halkımızdan, Türk
insanının girişimci ruhundan ve vicdani karakterinden ilham alıyoruz.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” temel ilkesi doğrultusunda,
bölgemizde ve ötesinde barış, istikrar ve refaha aktif katkılarda
bulunuyoruz.
Bölgesel ve uluslararası ortam değişim sürecinden geçiyor.
Sonuçları sadece bizi değil, gelecek nesillerimizi de etkileyecek bu süreci
doğru okumak ve istikametini yönlendirmek şart. Bu nedenle bazen oyun kurmak, bazen de oyun bozmak
gerekiyor.
Biz her iki durumda da inisiyatif almaktan çekinmiyoruz.
500 yıllık köklü diplomasi geleneğimizin gücünü sahada ve masada
ortaya koyuyoruz, koyacağız.
Değerli Milletvekilleri,
İnsanlık, benzeri olmayan boyutta bir salgınla karşı karşıya. Yılbaşından
itibaren etkileri görülmeye başlayan Kovid-19 salgını,
kısa sürede dünyanın her köşesine sirayet etti. Sadece insan sağlığını
değil, ülkelerin ekonomik ve sosyal sağlığını da etkiledi.
Ancak, şunu iftiharla belirtmek lazım: Devletimizin ve milletimizin
sergilediği performans takdire şayandır.
Yurtiçinde olduğu gibi uluslararası platformda da en başarılı sınav
veren ülkelerden
biri Türkiye oldu.
5 kıtadaki 248 temsilciliğimiz sayesinde dünyanın her köşesine ulaştık. Zor
durumda kalan vatandaşlarımıza sahip çıktık.
Bakanlığımın koordinasyonunda tüm kurumlarımızla yakın eşgüdüm yaparak, Cumhuriyet tarihimizin en büyük tahliye operasyonunu
gerçekleştirdik. 141 ülkeden 100.000’i aşkın vatandaşımızın yurda dönüşünü
sağladık.
Bütün bu çalışmaları Bakanlığım bünyesinde kurduğumuz Destek ve Koordinasyon Merkezi vasıtasıyla yönettik. İlk
misyonunu başarıyla tamamlayan anılan Merkezimizi daimi hale getirdik.
Bundan sonraki benzeri krizlerde de bu tecrübeden istifade edeceğiz.
Bu zor süreçte, vatandaşlarımızın dış temsilciliklerimize daha kolay ve
hızlı ulaşabilmeleri için ek önlemler aldık. Nöbetçi telefon uygulamasıyla vatandaşlarımız, mesai
saatleri içinde veya dışında, her günün her anında temsilciliklerimize
kolayca ulaştılar.
Günün her saatinde hizmet sunan Konsolosluk Çağrı Merkezimiz, vatandaşlarımızdan salgın
bağlamında gelen 141.000 çağrıyı yanıtladı. Sorunlarının
çözümüne yardımcı oldu.
Vatandaşlarımız Bakanlığıma
sosyal medya hesapları üzerinden de ulaştılar. 30.000’i aşkın mesaja
anında yanıt verildi.
Yılbaşından bu yana, 235 vatandaşımız ambulans uçaklarla
ülkemize getirildi. Keza, yaşamını yitiren 1099
vatandaşımızın cenazelerini ülkemize getirdik. Allah rahmet eylesin.
Vatandaşlarımız, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar kudretli
devletimizin gücünü ve korumasını hissettiler. Bunun güvenini yaşadılar.
91
ülkeden 37.682 yabancının ülkemizden tahliyesine de destek
verdik. Tahliye uçuşlarımızla ayrıca, yurtdışında zor durumda kalan 67 ülkeden 5.500’den fazla yabancıyı da ülkelerine
kavuşturduk. Böylece uluslararası dayanışmada dünyaya örnek ve öncü olduk.
Salgının yarattığı sınamalar karşısında pek çok gelişmiş ülke “önce ben”
anlayışıyla kabuğuna çekildi. Türkiye ise 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşa satın alma, ihraç
izni, malzeme hibesi ve nakdi yardım şeklinde destek sağladı.
Gerçekleştirdiğimiz bu yardımlar, insan hayatı kurtarmakla kalmadı. Yabancı
kamuoylarında da olumlu yankı buldu. Yumuşak gücümüze güç kattı.
Mevlana’nın “Karanlığın ardında nice güneşler var”
sözlerini üzerinde taşıyan sağlık malzemeleri, dünyaya Türkiyemizin şefkatli gücünü gösterdi.
Bu vesileyle, salgın sınavını bugüne kadar başarıyla geçmemizde önemli rol
oynayan
tüm teşkilatıma ve çalışma arkadaşlarıma huzurlarınızda tekrar teşekkür
ediyorum.
Salgın, uluslararası örgütlerin etkinliğinin yoğun şekilde tartışıldığı bir
dönemde dünyayı vurdu. Eleştirilerin haklı olduğunu gösterdi. Örneğin, BM
Güvenlik Konseyi’nin salgını gündemine alması 100 gün sürdü.
Ama küresel bir tehditle mücadelenin ancak küresel düzeyde dayanışmayla yürütüleceğini biz gördük. Bu
anlayışın öndegelen savunucularından biri olduk.
Birleşmiş Milletler, G20, MIKTA, İİT ve Türk Konseyi gibi platformlarda
sesimizi yükselttik. En az gelişmiş ve en zor durumda bulunan ülkelerin
ihtiyaçlarına dikkat çektik. Bu yönde kararlar alınmasına öncülük ettik.
İnsana ve insanlığa hizmet ettik.
Dönem Başkanlığı’nı üstlendiğimiz
Güney Doğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci ve Asya İşbirliği Diyaloğu
gibi kuruluşlarda pandemiyle mücadelede işbirliğini öne çıkardık. Keza, Antalya Diplomasi Forumu bağlamında bu konuya önem veren
video konferanslar düzenledik.
Değerli Milletvekilleri,
Salgının ortaya çıkardığı olağanüstü şartlar, diplomasinin yürütülüş
şekline de önemli etki yaptı.
Bu konudaki vizyonumuzun isabetini salgın tüm dünyaya gösterdi. Geçen yılın
başında açıkladığımız bir dizi yenilikçi girişimlerin öngörüsünü yaşadık,
gördük. Bunlardan “Dijital Diplomasi” girişimimiz
sayesinde faaliyetlerimizi süratle siber platforma taşıyabildik.
Teknolojinin dönüştürücü gücünden, konsolosluk hizmetleri, kamu
diplomasisi, siber güvenlik, dış politika analizlerimiz dahil, diplomasinin
her kulvarında yararlanıyoruz. Bu doğrultudaki çalışmalarımıza hız
kazandırdık.
Salgının hemen başlarında da insanlığı nasıl bir gelecek beklediğine dair stratejik öngörü çalışmaları yaptık. Ayrıca, dünya çapında
bu alandaki ilk çalışmalardan ikisini Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Antalya Diplomasi Forumu
olarak hazırladık.
Bu süreçte, birbirinden kopuk değil birbirini destekleyen bir anlayışla
hareket ettik. Mesela, anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü ve arabuluculuk
konusunu da dijital yöntem ve gündemle ilerlettik. Buna salgın öncesi
başladık ve salgın başladığında hazırdık ve öncülük ettik.
Bu yıl İstanbul Arabuluculuk Konferansını da dijital
ortamda gerçekleştirdik. Antalya Diplomasi Forumu’nu yine
dijital ortamda hızla devreye soktuk ve farklı konularda fikri süreçlerde
söz sahibi olduk.
Kıymetli Milletvekilleri,
Bölgemizde son dönemde yaşanan gelişmeler hem sahada hem de masada
girişimci bir diplomasi anlayışını gerektiriyor.
Son olarak Doğu Akdeniz’de bunu doğrulayan bir tabloyla
karşı karşıya kaldık.
Malumunuz, bu bölgede Türkiye ve Kıbrıs Türkleri aleyhine atılan tek
taraflı ve hakkaniyetle bağdaşmayan adımlar karşısında tepkimizi beyan
etmiş ve diyalog çağrılarımızı sürdürmüştük.
Ancak, bu çağrılarımız karşısında hep dışlayıcı ve provokatif adımlar
gördük. Bunun üzerine, diyalog kapısını kapatmadan haklarımızın korunması
için sahada inisiyatif aldık.
Doğu Akdeniz’de en uzun kıtasal kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin
kendi kıyılarına hapsedilmesini kabullenmemiz mümkün değildir.
Yunanistan, ülkemize 2 km, Yunanistan anakarasına 580 km uzaklıkta bulunan,
10 km2 yüzölçümündeki adaya 40.000 km2 deniz alanı
istiyor. Bu, uluslararası hukuka, hakkaniyete ve izana sığmaz.
Bu örneği bütün temaslarımızda özellikle tekrar ediyoruz ve muhataplarımız
diyecek söz bulamıyor.
Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin parçası olmadığı hiçbir girişimin
başarıya ulaşması mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Doğu Akdeniz
konulu konferans önerisi üzerine AB’yle çalışmalarımız sürüyor.
Biz hep diyalogdan yana olduk. Yunanistan ile de İstikşafi
Görüşmeleri yeniden başlatmak da dahil olmak üzere, sorunları konuşarak
çözmek istiyoruz.
Ancak Yunanistan’dan halen olumlu bir adım göremiyoruz. Aksine, GKRY ile
birlikte, AB üyeliğini kullanarak avantaj sağlama çabalarına devam
ediyorlar.
Onlar bizleri başka başkentlere şikayet ederken, biz bir Yunan gazetesine
doğrudan makale yazarak açıkça söyledik. Gerginlik ve tırmanma veya
diplomasi, diyalog ve işbirliği: Seçim Yunanistan’ındır. Biz Hamdolsun her yoldan gitmeye muktediriz!
Yunanistan’la gerginlik yaşadığımız dönemlerde, Batı Trakya’daki soydaşlarımıza yönelik baskının arttığını
geçmiş tecrübelerden biliyoruz. Soydaşlarımızın haklarının takipçisi olmaya
devam ediyoruz.
Değerli Milletvekilleri,
Kıbrıs’ta
yarım asrı aşkın süredir devam eden çözümsüzlüğün sebebi
Rum tarafının uzlaşmaz ve çarpık zihniyetidir. Bu zihniyet Kıbrıs
Türklerini eşit ortak değil, azınlık olarak görmekte, ne iktidarı ne de
Ada’nın doğal kaynaklarını paylaşmak istemektedir.
Bu nedenle artık federasyonun değil, iki devletli çözüm modelinin konuşulması gerekiyor. Kıbrıs
Türkü’nün iradesi de son seçimlerde bu yönde tecelli etmiştir. Bu iradeye
herkesin saygı göstermesini bekliyoruz.
Çalışmalarımızı da Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle bu yönde, tam bir eşgüdüm
ve işbirliği içinde yapıyoruz. Bu tutumumuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın
Lefkoşa’ya son ziyareti sırasında her iki Cumhurbaşkanı tarafından açıkça
ortaya konulmuştur.
Doğu Akdeniz ve Ege’de bu özetlediğim çerçevede yaşanan gelişmeler maalesef AB ile ilişkilerimize de etki ediyor.
Yunanistan ve GKRY ikilisi yalnız değil. Bazı üyeler, ülkemizle ikili
sorunlarını AB’ye taşımakta. Sözde bir üyelik dayanışması maskesi
takmışlar. Sürekli aleyhimize suistimal ediyorlar.
AB’nin bu yanlıştan dönmesi lazım. Bunu başarırlarsa işbirliğimizden tüm
Avrupa kazanır. Başaramazlarsa da tüm Avrupa zarar görür.
AB’nin yaptığı hataları anlaması ve Türkiye’nin üyeliğinin Birliğe katacağı
değeri görmesini bekliyoruz. O durumda her iki taraf için de daha verimli
bir ilişki kurulabileceğine inanıyoruz. AB ile temaslarımızda, bu
doğrultuda yapıcı bir diyalog içinde olma arzumuzu vurguluyoruz.
Yalnız da değiliz. AB üyeleri arasında bu uyarılarımızın haklılığını idrak
eden ve Türkiye’yle diyaloğun Avrupa’nın istikrarı için öneminin bilincinde
olan ülkeler çoğunlukta.
Değerli Milletvekilleri,
Bölgemizdeki ihtilaflar ne yazık ki durulmuyor. Bunun son örneği, esasen
“donmuş” olarak nitelenen Yukarı Karabağ sorununun
alevlenmesi oldu.
Her şeyden önce, merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in
dediği gibi biz Azerbaycan’la iki devlet, bir milletiz. Atatürk’ün vurguladığı üzere “Azerbaycan’ın sevinci
sevincimiz, kederi kederimizdir”.
Sayın Cumhurbaşkanımız
da Bahtiyar Vahapzade’nin o güzel ifadesiyle “bir ananın iki oğlu, bir
amalın iki kolu, o da ulu, bu da ulu, Azerbaycan - Türkiye” demiştir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev de “Türkiye
ile bizim kardeşliğimiz ebedidir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki
ilişkiler dünya ülkeleri için örnek olmalıdır. Biz muasır Türkiye
Azerbaycan birliğini yarattık” demiştir.
Can Azerbaycan’a verdiğimiz desteğin arkasında, sadece bu yaklaşımımız
değil,
Azerbaycan’ın uluslararası hukuka göre haklı ve 30 yıldır toprakları
işgal altında bulunduğu için mağdur taraf olması yatıyor.
Krizin başından itibaren yoğun bir diplomatik seferberlik
başlattık.
Temaslarımızda Ermenistan’ın PKK/PYD/YPG teröristlerini Yukarı Karabağ’da
konuşlandırdığını, tüm dünyadan Ermenilerin savaşa katılmasını teşvik
ettiğini, sivilleri kasten hedef aldığını gösterdik. Bu ülkenin Türkiye
aleyhinde yaptığı kara propagandayı da gözler önüne serdik.
Minsk Grubu’nun 30 yıldır süren ataleti karşısında Azerbaycan’ın haklı
davasını uluslararası planda layıkıyla savunmak için biz de devreye girdik.
Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, benim ve teşkilatımın
gerçekleştirdiği temaslarda, muhataplarımıza gerçekleri anlattık.
Ermenistan da zaten çıkıp diplomatik çözüm yoktur dedi.
Neticede, Azerbaycan dirayetli liderliği ve kahraman ordusuyla sahada
kazandığı başarıyla 30 yıllık statükoyu değiştirmeyi
başardı.
Ermenistan da sahada pes etmek zorunda kaldı.
Son dönemde Azerbaycan tarafıyla her düzeyde yakın istişare halinde olduk.
Sayın Cumhurbaşkanlarımızın temaslarına ilaveten ben ve Milli Savunma
Bakanımız defalarca Bakü’ye gittik. Azerbaycan’a hem sahada hem masada tam
destek verdik.
Azerbaycan’ın kabul edeceği her sonucun bizim kabulümüz olduğunu söyledik.
Gelinen noktada 9 Kasım gecesi Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri
ortak bir açıklamayla ateşkes rejimini ilan ettiler.
Sizler de gördünüz, anlaşma Azerbaycan halkı tarafından coşkuyla karşılandı. Ben de bu coşkuya Bakü’de bizzat
şahit oldum. Azerbaycan tarafından kabul gören anlaşmayı, kalıcı çözüme
gidebilecek unsurlar içerdiği için de destekliyoruz.
Bir kere
, Azerbaycan’ın haklılığı ve toprak bütünlüğü bu anlaşmayla bir kez daha
teyit edildi.
İkincisi
, Azerbaycan yaklaşık 30 yıldır işgal altında olan topraklarını geri
alıyor. Bir kısmını karşı harekatı ile aldı, bir kısmını da Mutabakat
çerçevesinde geri alıyor.
Üçüncüsü
, işgal altındaki Azerbaycan topraklarından kaçmak zorunda kalan
kardeşlerimiz evlerine geri dönebilecek. Dördüncüsü,
Nahçıvan ile Azerbaycan arasında bağlantılar tesis edilecek.
Biz de Azerbaycan’ın talebi üzerine bu ateşkesin ve anlaşma hükümlerinin
uygulanmasının denetimi amacıyla sahada olacağız. Bu amaçla Yüce
Meclisimizde de tezkere kabul edildi.
Bunun için üçlü anlaşmanın 5. Maddesinde kayıtlı Ortak Merkez’in kurulması amacıyla 11 Kasım’da Rusya’yla
ayrı bir Mutabakat Zaptı imzaladık.
Anlaşma’nın orta ve uzun vadede bütün bölgenin ve bu çerçevede
Ermenistan’ın da yararına olacağına inanıyoruz. Barış ve istikrardan
herkesin kazanmasını isteriz.
Ülkemiz 30 yıllık bu krizde bu şekilde tarihi bir gelişme sağlanmasında
merkezi rol oynamıştır. Mücavir coğrafyamızda bize rağmen oyun
kurulamayacağı, barış ve istikrarın yolunun Türkiye’den geçtiğini dost da
düşman da bir kez daha görmüştür.
Bundan sonra da kardeş Azerbaycan’ın haklı davasını desteklemeye devam
edeceğiz.
Değerli Milletvekilleri,
Suriye’deki
gelişmeleri milli güvenliğimiz ve bölgesel barış ve istikrar
perspektifinden değerlendiriyoruz.
10 yıldır istikrarsızlık içindeki Suriye’nin artık terörden arındırılması,
halkının beklentilerini karşılayacak siyasi bir çözüme, istikrar ve huzura
kavuşması en başta bizim arzumuz ve hedefimizdir.
Bu anlayışla, PKK/PYD/YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin yarattığı tehdide
karşı harekâtlarımızı başarıyla icra ettik. Sınırımızda terör koridoru oluşturmaya çalışanlara gereken
yanıtı verdik.
PKK/PYD/YPG’nin Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi hiçbir şekilde temsil
etmediğini vurguluyoruz. Terör unsurları Suriye’de siyasi sürecin parçası
olamaz.
Rejimin İdlip’teki ateşkesi ihlal etme teşebbüslerine
karşı teyakkuzdayız. Bölgedeki masum sivilleri korumakta da kararlıyız.
Öte yandan, ihtilafın ülkede ve Suriye halkında yarattığı yıkımın sona
ermesi için, siyasi sürece ivme kazandırılması lazım. 2254 sayılı BM
Güvenlik Konseyi Kararı’nın tam anlamıyla uygulanması gerekiyor.
Bu çerçevede, Astana Süreci’nin garantörü sıfatıyla
kuruluşuna öncülük ettiğimiz Anayasa Komitesi’nin çalışmalarına ve BM’nin
çabalarına desteğimiz sürüyor.
Bugüne kadar, 3,6 milyondan fazla Suriyeli’ye evsahipliği
yaptık. Şimdi de Suriyelilerin terörden arındırdığımız yerlere güvenli bir
şekilde geri dönüşlerini sağlıyoruz. Bu çerçevede, anılan bölgelere 411.000 civarında Suriyeli geri döndü. Bu yöndeki
çalışmalarımız sürecek.
Irak’ın
da zorlu bir süreçten geçtiğini biliyorsunuz. Irak’ın farklı ülkelerin
rekabet alanı haline gelmesini istemiyoruz.
Salgın günlerinde Irak’ı yalnız bırakmadık. Tıbbi malzemeleri Irak’ın
farklı bölgelerine ulaştırdık. Salgının ikili ticaretimize olumsuz etkisini
azaltmak amacıyla devreye soktuğumuz “temassız ticaret”
mekanizmasında başarı sağladık.
Irak’ın tüm kesimlerine ulaşma hedefimiz doğrultusunda geçtiğimiz yıl Musul ve Basra Başkonsolosluklarımızı faaliyete geçirdik.
Özel tarihi, sosyal bağlarımız bulunan Necef ve Kerkük’te Başkonsolosluk açılmasına yönelik çalışmalarımız
devam ediyor.
Irak’taki PKK varlığına
karşı mücadelemizi geçtiğimiz yıl da aralıksız sürdürdük. Pençe
Harekâtlarımız neticesinde ülkemize terörist sızmalar azaltıldı.
PKK’nın asıl Kürt kardeşlerimizin düşmanı olduğunu hep vurguladık. Şimdi
PKK Irak’taki Kürtlere saldırıyor, Yezidilere yönelik zulmünü de
sürdürüyor.
Irak’ta ayrımcılık yapmaksızın tüm kesimlerle görüşüyoruz. Türkmen kardeşlerimize de elbette destek veriyoruz.
Temennimiz, Iraklı kardeşlerimizin hak ettikleri istikrar ve refaha bir an
evvel kavuşmaları.
Libya’daki durum
bu yıl gündemimizi meşgul eden öncelikli konular arasında yer aldı.
Başından beri krizin sadece siyasi diyalog yoluyla çözülebileceğini
savunduk.
Ancak, destek ifadeleriyle yetinerek köklü bağlarımız bulunan bu ülkedeki
gelişmeleri seyrine bırakma seçeneğimiz yoktu. İnisiyatif alarak, güvenlik
ve istikrarın temini için harekete geçtik.
Yüce Meclisimizin verdiği yetkiyle BM tarafından tanınan Milli Mutabakat
Hükümeti’ne sağladığımız eğitim ve danışmanlık desteği
ülkenin daha fazla iç savaşa sürüklenmesini engelledi, BM öncülüğündeki
siyasi sürecin önünü açtı.
Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması
konusunda imzaladığımız Mutabakat Muhtırası da Doğu Akdeniz’deki meşru
çıkarlarımızın korunması yolunda önemli bir adım teşkil etti.
Halen Libya’daki siyasi süreçte önemli bir dönemden geçiliyor. Siyasi Diyalog Forumu bu ay başında Tunus’ta toplandı.
Bütün süreci tüm meşru taraflarla ve BM’yle yakın temas halinde destekliyor
ve yönlendiriyoruz.
Kardeş Libya’nın istikrara kavuşması ve kazanımların korunması için
çabalarımız aralıksız sürecek.
İsrail-Filistin
meselesinde
iki devletli çözüm perspektifini ortadan kaldırmaya yönelik girişimlere
karşı Filistin davasını en güçlü şekilde desteklemeyi sürdürüyoruz.
Filistinliler arası uzlaşının sağlanması, Filistin Devleti'ni tanıyan
ülkelerin sayısının artırılması, Filistin’in uluslararası kuruluşlarla
işbirliğinin güçlendirilmesi için çabalarımız devam edecek.
ABD’nin sözde barış planına,
İsrail’in ilhak planlarına, Kudüs'ün hukuki statüsünü hiçe sayan adımlara
ve Harem-i Şerif’e yönelik mütecaviz eylemlere karşı sessiz kalmadık.
Çeşitli ülkelerin BM kararları hilafına Kudüs’te Büyükelçilik açma
teşebbüslerine karşı duruyoruz. Bizim itirazımız, İsrail’le normalleşme süreçlerinin Filistin’in menfaatleri
pahasına olmasıdır.
Kıymetli Milletvekilleri,
Teröre nice mensubunu kurban vermiş bir kurum olarak, teröre karşı mücadelemize aralıksız devam ediyoruz.
PKK/PYD/YPG’nin yurtdışındaki propaganda, eleman toplama, lobi, finansman gibi
faaliyetlerinin engellenmesi çabalarımız sürüyor. Bu bağlamda, ikili ve çok
taraflı platformlarda çalışmalarımız devam ediyor.
Aynı şekilde, FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasının çökertilmesi için de
yoğun mesai içindeyiz.
Bugüne kadar, yurtdışı teşkilatımın FETÖ’nün gerçek yüzünü ve bu örgütün
bulunduğu ülke için de tehdit teşkil ettiğini anlatmak için yaptığı girişimlerin sayısı 16.000’i geçti.
Bu ay ABD’de FETÖ okullarına verilen para cezası örneğinde olduğu gibi bu
konuda somut sonuçlar alınmaya devam ediliyor.
FETÖ’nün arzettiği tehlikenin bilincine varan bazı ülkeler, örgüt mensuplarını topraklarından çıkarıyor. Türkiye Maarif
Vakfı’yla omuz omuza yürüttüğümüz çabalarla
40 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve dil kurslarının faaliyetlerinin
kısmen veya tamamen sona ermesi sağlandı.
DEAŞ ile mücadele ve Yabancı Terörist Savaşçılardan
(YTS) kaynaklanan tehditler konusunda da etkin tedbirlerimizi sürdürüyor,
bu konuda uluslararası çabalarda öncü rol oynuyoruz.
Sayın Milletvekilleri,
ABD’yle ilişkilerimizde
karşı karşıya bulunduğumuz sınamalar ve potansiyel fırsatlar mevcudiyetini
sürdürüyor.
Suriye ve özellikle Libya
gibi bölgesel barış ve güvenliği ilgilendiren konularda bazı görüş
ayrılıklarına rağmen NATO müttefikimiz ABD ile istişare ve eşgüdüm içinde
hareket etmeye çalışıyoruz.
Ancak ilişkilerimizi gölgeleyen bazı olumsuz unsurlar gündemimizden
çıkmadı:
ABD,
FETÖ’ye karşı adım atamadı, PKK/PYD/YPG ile ortaklığını sonlandıramadı,
yaptırım ve tehdit dilini
bir kenara bırakamadı. S-400 tedarikimizi F-35 programına
katılımımız ve CAATSA yaptırımlarıyla ilişkilendirmeye devam ederek savunma
ilişkilerimize zarar verdi.
ABD’deki seçim dönemi ve siyasi kutuplaşma
da sorunlarımızın aşılması için gerekli diyaloğun etkin şekilde hayata
geçirilmesini güçleştirdi.
ABD’de seçimler yapıldı. İlişkilerimizi iki ülkenin de stratejik çıkarına
olacak şekilde tekrar olumlu bir mecraya sokmak için
gereken çabayı göstereceğiz.
Bu yeni dönemde de ekonomik, siyasi ve güvenlik işbirliğimiz açısından
ilişkilerimizde yeni sayfalar açabilmemiz önemli olacak. Yeni dönemde Yüce
Meclisimizin Kongre’yle ilişkileri ve parlamenter diplomasi de özel önem
taşıyacak.
68 senedir üyesi olduğumuz NATO, savunma ve güvenlik
politikamızın temel unsuru. Ulusal adımlarımızın yanısıra, NATO kanalıyla
da bölgemiz ve ötesinde barış, güvenlik ve istikrarın tesisine ciddi katkı
sağlıyoruz.
Ülkemizi yakından ilgilendiren tüm güvenlik ve savunma gayretlerine, ulusal
çıkarlarımız doğrultusunda, yerli imkân ve kabiliyetlerimizi kullanmak
suretiyle katkı sağlamayı sürdüreceğiz.
Rusya
ile ilişkilerimiz dış politikamızın önemli bir boyutunu teşkil ediyor.
İlişkilerimiz, ortak çıkar ve karşılıklı saygı temelinde, olumlu seyrini
koruyor.
8 Ocak’ta açılışını yaptığımız TürkAkım boru hattı ve ilk
reaktörünün 2023’te işletmeye alınmasını hedeflediğimiz Akkuyu Nükleer Santrali gibi projeler, ikili
ilişkilerimizin öne çıkan başlıkları.
Salgına rağmen, yılın ilk 9 ayında RF ile ikili ticaret hacmimizin 14 milyar Dolar seviyesinde gerçekleşmesi, 1 Ağustos’ta
uçuşların açılmasıyla birlikte ülkemizde ağırladığımız Rus turist sayısının
Ekim itibarıyla 1,9 milyon seviyesine ulaşması ikili
ilişkilerimizin düzeyini ortaya koyuyor.
Bununla birlikte, son dönemde birçok bölgesel mesele ortak gündemimize
taşındı. Suriye ve Libya’ya ilaveten Yukarı Karabağ da Rusya’yla yakın
diyalog gerektiren bir konu olarak öne çıktı.
Bunlarda Rusya’yla anlaşamadığımız hususlar olsa da diyaloğu canlı tutup ortak paydalarda buluşmaya önem
veriyoruz.
Diyaloğumuz en son Yukarı Karabağ krizinde olduğu gibi somut sonuçlar
vermeye devam ediyor. Bu stratejik yaklaşımımızı önümüzdeki dönemde de
sürdüreceğiz.
Ukrayna’yla
ilişkilerimiz de 2011’de tesis ettiğimiz stratejik ortaklık temelinde
gelişiyor. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini destekliyoruz.
Kırım’ın yasadışı ilhakını tanımadık, tanımayacağız. Ülkenin doğusundaki
duruma uluslararası hukuk ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü temelinde çözüm
bulunması için tüm uluslararası çabaları destekliyoruz.
Kırım Tatarları’nın
hak ve çıkarlarının korunması için de ikili ve çok taraflı platformlarda
çaba sarf ediyor, soydaşlarımızın yaşam koşullarının iyileştirilmesi için
projeler hayata geçiriyoruz.
Değerli Milletvekilleri,
Balkanlar’da
bölge ülkelerinin hiçbirini dışlamama ve sorunların çözümünde “bölgesel
sahiplenme” anlayışıyla hareket ediyoruz.
Bu çerçevede, Üçlü İstişare Mekanizmalarımız ile Dönem
Başkanlığı’nı 1 Temmuz’da devraldığımız Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci gibi platformlar
yoluyla etkin rolümüz sürüyor.
Bölgedeki temsil ağımızı
da, faaliyete geçirdiğimiz Banya Luka Başkonsolosluğumuz ve Yeni Pazar’da
açacağımız Başkonsolosluğumuz vasıtasıyla genişletiyoruz.
Balkanlar ve Kırım dahil dünyadaki soydaş/akraba topluluklarımızın huzur ve refahının temini
öncelikli milli politikamız.
Bu amaçla, TİKA, Maarif Vakfı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Yunus Emre
Enstitüsü, Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, AFAD,
Kızılay ve THY gibi kurumlarımızla yoğun mesaimiz sürüyor.
Bu vesileyle, anılan kurumlarımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür
etmek istiyorum. Sahadaki paydaşlarımızın Büyükelçiliklerimizin
eşgüdümündeki faaliyetleri tüm insanlığa umut oluyor, milletimizin
merhametini temsil ediyor, ülkemizin yumuşak gücüne güç katıyor.
Ortak dil, tarih ve kültür bağlarına sahip olduğumuz Orta Asya Cumhuriyetleri’yle işbirliğimizin her alanda
geliştirilmesi önceliklerimiz arasında. Bölgedeki kardeş ülkelerin müreffeh
ve istikrarlı olmalarını arzu ediyoruz. Bu konuda kendilerini
destekliyoruz.
Türk Konseyi
de her geçen gün büyüyor, güçleniyor. Son olarak, Azerbaycan’a verdiği
destek, birliğimizi daha da güçlendirdi.
40 yılı aşkın süredir çatışmaların sürdüğü Afganistan’da, barış ümitleri Afganlararası Müzakerelerin başlamasıyla yeniden canlandı.
Afganistan’ın hakettiği barışa kavuşması için çaba gösteriyor, müzakere
çabalarına gerekli desteği veriyoruz. Temaslarımız sürüyor. Son olarak
Milli Uzlaşı Yüksek Konseyi Başkanı Dr. Abdullah ülkemizi ziyaret etti.
21. asrı Asya’nın şekillendireceği anlayışıyla, bölgeye bütüncül bakışımızı
kuvvetlendirmek için geçen yıl Yeniden Asya girişimimizi
başlattık. Bölge ülkeleriyle ilişkilerimiz bu girişimin de yarattığı
sinerjiyle gelişiyor.
Bu bölgedeki en büyük ticaret ortağımız olan Çin’le bir
yandan ikili işbirliğimizi geliştirirken, diğer yandan soydaşlarımız Uygur Türkleri’nin, Çin’in eşit vatandaşları olarak barış,
huzur ve refah içinde yaşamlarını sürdürmeleri, temel insan haklarının
gözetilmesi, dini özgürlüklerinin ve kültürel kimliklerinin korunmasına
yönelik beklentilerimizi, Çin makamlarıyla her vesileyle ve her düzeyde ele
alıyoruz.
Bu konudaki milli çizgimizi, BM başta olmak üzere uluslararası
platformlarda da ulusal beyanlarla kayda geçiriyoruz. Son
olarak, 6 Ekim günü BM 75. Genel Kurulu 3. Komite
toplantısında Uygur Türkleri konusunda beklentilerimizi kayda geçirdik.
Soydaşlarımızın kültürel ve dini kimliklerine saygı gösterilmesini ve
bunların garanti altına alınmasını istedik. Ayrıca, Uygur Türkleri ve diğer
Müslüman azınlıklara yönelik insan hakları uygulamalarından duyduğumuz
endişeyi vurguladık.
Stratejik ortaklarımızdan Japonya ile Ekonomik Ortaklık
Anlaşması’nın en kısa zamanda imzalanması, Güney Kore ile
ise Serbest Ticaret Anlaşması’nın gözden geçirilmesi için çalışmalarımız
devam ediyor.
Yakın bölgemizin ötesindeki coğrafyalara açılım politikalarımızı ileri götürmek için salgın
ortamında dahi Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle ziyaret ve temaslarımızı
sürdürdük.
Bu dönemde Haiti, Dominik Cumhuriyeti ve Venezuela’yı
ziyaret ettik. Venezuela’da tüm taraflarla temas halindeki çabalarımız
somut sonuçlar doğurdu.
Keza pandemi döneminde 6 Afrika ülkesini ziyaret ettik.
Ekvator Ginesi’nde Büyükelçilik binamızı açtık; Togo ve Gine Bisau’da da
Büyükelçiliklerimizi açacağız.
Açılım politikalarımızı genişleyen temsil ağımızla da
desteklemeye devam ediyoruz. 2002 yılında 163 olan dış temsilcilik sayımız,
bugün itibarıyla 248’e ulaşmış durumda. Yakında
yapacağımız atamalarla bu rakam 251’e çıkacak.
Dünyanın 5. büyük diplomatik ağı haline gelen teşkilatımız, dünyanın her
köşesindeki vatandaşımıza hizmet götürüyor, ülkemizin görünürlük ve
itibarına katkıda bulunuyor.
Girişimci ve İnsani dış politikamızın önemli bir boyutunu da, uluslararası kuruluşların daha adil bir uluslararası
sisteme hizmet edecek şekilde etkinliklerinin artırılması oluşturuyor.
“Dünya beşten büyüktür”
şiarıyla yürüttüğümüz çalışmalar ve seslerini duyuramayan ülkelerin sesi
olmamız takdir ve beğeni topluyor.
Barışı koruma, arabuluculuk, Medeniyetler İttifakı, kalkınma ve insani
yardımlar konusunda öncü bir rolümüz var.
Uluslararası örgütler nezdindeki ağırlığımızı da artırıyoruz. Bu yıl 75.
kuruluş yıldönümünü kutladığımız BM’nin en demokratik
organı olan Genel Kurulu Başkanlığı’na Büyükelçi Volkan
Bozkır’ın BM üyelerinin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmesi, bu açıdan
gurur verici oldu.
Bu başarı, Sayın Bozkır’ın kişisel niteliklerine duyulan güven kadar, Türk
diplomasisinin itibarının da bir göstergesi.
Keza UNESCO Genel Konferans Başkanlığı’na Büyükelçi Altay Cengizer’in seçilmesi çok taraflı platformlardaki
etkinliğimizin bir başka tezahürü oldu.
İstanbul’un bir BM merkezi
haline gelmesi yönünde de adımlarımız sürüyor.
BM’ye ilaveten, MİKTA, G20, Dünya Ticaret Örgütü,
Gelişen Sekiz Ülke Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı, Ekonomik
İşbirliği Örgütü ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü
gibi farklı çok taraflı örgüt ve platformlardaki etkin çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Bu yıl, salgına rağmen kültürel diplomasiyi de ihmal etmedik. Sayın
Cumhurbaşkanımızca Patara ve Türk Mutfağı Yılı olarak ilan
edilen 2020’de yurtdışında tanıtıcı etkinlikler tertipledik. Bu yıl,
-Türkiye-Ürdün Karşılıklı Kültür Yılı,
-Rusya Federasyonu’yla diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100. yıldönümü,
-Bazı Latin Amerika ülkeleriyle diplomatik ilişkilerimizin 70. yıldönümü ve
-Endonezya’yla diplomatik ilişkilerimizin 70. yıldönümü münasebetiyle
etkinlikler düzenledik.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Nerede olurlarsa olsunlar insanımıza hizmeti temel misyonumuz olarak
görüyoruz. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın çıkarlarını
korumak, onlara en etkin ve hızlı şekilde hizmet etmek için yılmadan
çalışıyoruz.
Bu çerçevede, Konsolosluk hizmetlerimizin iyileştirilmesi için
çalışmalarımız aralıksız sürüyor. Türkçe ve 5 dilde 7/24 esasında hizmet
veren Konsolosluk Çağrı Merkezimiz kurulduğundan bu yana
vatandaşlarımızdan gelen 7 milyon talebe yanıt verdi.
Geçtiğimiz yıl yaptığımız konuşmalarda yeni hizmetlerimizi anlatmıştık. Son
dönemde ilave uygulamalar devreye soktuk.
Bu bağlamda, sanal sohbet robotu Hızır uygulamasını da
başlatıyoruz. Yapay zeka temelli uygulamalardan giderek daha fazla istifade
edeceğiz ve vatandaşımıza 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet vereceğiz.
Diğer yandan, salgının olumsuz etkilerinden biri de özellikle Avrupa’da yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve İslam karşıtlığı gibi
akımların güçlenmesidir.
Bu konudaki endişelerimizi BM, Avrupa Konseyi ve AGİT gibi çok taraflı
platformlarda ve ikili planda dile getiriyoruz.
Bu bağlamda, ay başında çevrimiçi düzenlediğimiz 12. Büyükelçiler
Konferansı sırasında yeni bir karar duyurduk: Dışişleri Bakanlığı olarak
bundan sonra yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve göçmen karşıtlığı gibi
konularda bilhassa Batı’da yaşanan gelişmelere ilişkin yıllık raporlar
hazırlayacağız. Bu raporlar yoluyla işlenen suçları teşhir edeceğiz, yasal
süreçlerin takipçisi olacağız. Burada Yüce Meclisimizin de desteği önem
taşıyor.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Zaman kısıtına uymak için kısa bir kesitini sunduğum dış siyasetimizi
tasarlarken ve yürütürken Yüce Meclisimizin yönlendirme ve desteği bizim
için her daim önemli.
16 yıl Milletvekilliği yapmış bir arkadaşınız olarak sizlerin desteğini hep
hissettik. Çalışmalarınız ne kadar değerli olduğunu bilen bir
arkadaşınızım. Parlamenter temaslar çabalarımıza güç
katıyor.
2019 yılında Bakanlığıma 4.6 milyar (4.635.760.000) TL ödenek tahsis
edilmiş, yıl içerisindeki toplam ödeneğimiz 5.1 milyar (5.118.048.815)
TL’ye ulaşmıştır.
2019 yılı Kesin Hesabına göre yıl sonu harcamamız 4,7 milyar
(4.695.447.460) TL olarak gerçekleşmiştir.
Bakanlığımın 2019 yılına ait Kesin Hesabı mali mevzuatta öngörülen formatta
ayrıntılı olarak hazırlanarak Hazine ve Maliye Bakanlığına iletilmiştir.
Kesin hesap cetvelleri bir kitapçık olarak da Komisyon’un bilgisine
sunulmuştur.
Yaptığımız harcamaların denetimi konusunda Sayıştay Başkanlığımızla yakın işbirliği içindeyiz.
Merkez ve yurtdışı teşkilatımızın 2019 yılı içerisinde yapmış olduğu
harcamalara ilişkin işlemler de Sayıştay Başkanlığımız tarafından
incelenmiş ve Denetim Raporu 24 Eylül’de Bakanlığıma
gönderilmiştir.
Raporda yer verilen, Bakanlığımın çalışmalarına olumlu katkı sağlayan 10
bulgu ilgili birimlerimizce dikkatle incelenmiştir.
Tespit edilen bulguların düzeltilmesi için çalışmalara başlanmış, muhasebe
kayıtlarındaki eksiklikler büyük ölçüde giderilmiştir. İç kontrol
sisteminin yapılandırma çalışmaları da devam ediyor.
2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile Bakanlığıma 5 milyar 786 milyon TL ödenek tahsis edilmesi
öngörülmektedir.
Buna ilaveten, yüklendiği görevler çerçevesinde 698 milyon TL’si Ulusal Ajans ve AB programlarına katılım
olmak üzere AB Başkanlığı için de toplam 787 milyon TL
tutarında bütçe teklifi Komisyonunuzun onayına sunulmuştur.
Bakanlığımıza bağlı Türk Akreditasyon Kurumu’nun 2021
bütçe teklifi olan 42 milyon TL ödenek de onaylarınıza
sunulmuş bulunuyor.
Bakanlık bütçemizin yaklaşık %57’si yurtdışı teşkilatımızın harcamaları için
kullanılmaktadır.
% 35’i katkı payı ödemelerimiz ile yurtdışındaki öğretmen, okutman ve
din görevlileri maaşları
için harcanmaktadır.
Sahip olduğumuz dış politika vizyonuna uygun olarak hazırladığımız 2019-2023 Stratejik Planımızda bu harcamaların hangi
başlıklarda gerçekleşeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, bu yıl uygulamaya geçirilen program bütçe esasları
çerçevesinde hazırladığımız 2021 yılı Performans Programımız da Komisyon’un bilgisine
sunulmuştur.
Bu vesileyle 2021 yılı bütçemizinhayırlara vesile olmasını diliyor, destek ve katkı verenbaşta Başkanımız olmak üzere tüm Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize şükranlarımı
sunuyorum.