Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Soydaşlarımızla İftar Programında Yaptığı Konuşma, 12 Nisan 2023, Şumnu/Bulgaristan Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Keçiören İftar Programında Yaptığı Konuşma, 10 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Afyonkarahisar İftar Programında Yaptığı Konuşma, 9 Nisan 2023, Afyonkarahisar Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya İftar Programında Yaptığı Konuşma, 8 Nisan 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Eskişehir İftar Programında Yaptığı Konuşma, 7 Nisan 2023, Eskişehir Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Altındağ İftar Programında Yaptığı Konuşma, 5 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Nisan 2023 tarihinde Uluslararası Demokratlar Birliği tarafından düzenlenen iftar programında yaptığı konuşma, 4 Nisan 2023, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kahramanmaraş Çadır Kenti Ziyaretinde yaptığı konuşma, 26 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basını Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma, 26 Şubat 2023, Adıyaman Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı ile ilgili yaptığı konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Nikos Dendias ile basına yaptıkları konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan Dışişleri Bakanı Sayın Jeyhun Bayramov ile basına yaptıkları konuşma, 11 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 7. Tematik Kış Kampları etkinliğinde yaptığı konuşma, 2 Şubat 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya Diplomasi Forumu ve IFAT İşbirliğiyle Budapeşte’de düzenlenen panelde yaptığı konuşma, 31 Ocak 2023, Budapeşte Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye Gençlik Vakfı 8. Genç Diplomat Akademisinde yaptığı konuşma, 30 Ocak 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı hakkındaki Açıklaması, 27 Ocak 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Stokholm Büyükelçiliğimiz Önünde Gerçekleştirilen Çirkin Eyleme Dair Açıklaması, 21 Ocak 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Houston’da Vatandaşlarla Buluşma Sırasında Yaptığı Açıklama, 19 Ocak 2023, Houston Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Gerçekleştirdiği Görüşme Öncesinde Yaptığı Açıklama, 18 Ocak 2023, Washington Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cape Town Başkonsolosluğu Resmi Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 9 Ocak 2023, Cape Town / Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TBMM Bütçe Görüşmelerinde Yaptığı Konuşma, 12 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İTÜ'de yaptığı konuşma, 9 Aralık 2022, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 5 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Lodz Fahri Başkonsolosluğumuzun Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 30 Kasım 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları İkinci Toplantısı Sonrası Basını Bilgilendirme Toplantısı, 25 Kasım 2022, Aktau Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 25 Kasım 2022, Van Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı Hitabı, 22 Kasım 2022, Fes Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Girişimi’nin 9. Küresel Forumu Açılış Konuşması, 22 Kasım 2022, Fes
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 5 Aralık 2022, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sayın Rektörümüz, değerli dostum, çok kıymetli dekanlarımız, bölüm başkanlarımız, hocalarımız, sevgili öğrenci arkadaşlarım; Anadolu irfanının temsilcisi Hacı Bayram Veli’nin adını taşıyan bu güzel üniversitemizde bugün sizlerle beraber olmaktan hem büyük bir mutluluk, hem de büyük bir onur duyuyorum.

Davetiniz için çok çok teşekkür ediyorum. Özellikle Rektörümüz Profesör Doktor Yusuf Tekin’e, yine dekanlarımıza, bölüm başkanlarımıza ve üniversitedeki konseylere çok çok teşekkür ediyorum. Siz değerli öğrencilere de katılımınız için çok teşekkür ediyorum.

Sizlere Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını ve sevgilerini getirdim.

Kadınlar Gününüzü tebrik ediyorum.

Bu alanda ülkemizde en önde gelen kurumlardan birisi olduğumuzu da gururla söylemek isterim. Personelimizin yüzde 38’i kadın, kariyer memurlarının yaklaşık yüzde 37’si kadın ve genel müdürlerimizin yüzde 44’ü kadın, yani en üst düzey yöneticilerimiz bakımından. Büyükelçilerimizin sayısı şu anda istediğimiz oranda değil, yüzde 27’yi biraz geçti, bu sayıyı da artırmak için çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlar; bugün dış politikamızla ilgili sizlere kısa bir sunum yapacağım. Daha sonra sizlerin sorularıyla, yorumlarıyla, önerileriyle, eleştirileriyle sohbetimizi zenginleştireceğiz. Konuşmam bittikten sonra herkes istediği soruyu sorabilir ve özellikle buradan-kürsüden görebildiğim kadarıyla herkese söz vermeye çalışacağım. Çünkü biz üniversitelerde gençlerden ilham alıyoruz, yenileniyoruz adeta, enerji alıyoruz. Gerçekten bugün kendisini yenilemeyen gelişmelerin gerisinde kalır, statükonun içinde, kısırdöngünün içinde kalır diye düşünüyoruz. O nedenle her fırsatta gençlerle bir araya gelmeye çalışıyoruz.

Bakanlığımızda da gençlerle bir araya gelmeye çalışıyoruz. Birçok üniversitemize gittik Muğla’dan Denizli’ye, Mersin’den Van’a kadar çok şehirde, farklı şehirlerde öğrencilerimizle, hocalarımızla bira araya gelerek onların bilgisinden, birikiminden faydalandık, Bakanlık olarak buna önem veriyoruz. Ankara’da Bilkent Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde öğrencilerle bir araya gelmiştik, ikinci olarak sizlerle beraberiz. Ve Ankara’yı da ihmal ettiğimizi de fark ettik arkadaşlarla. Hani Ankara’dayız, mum dibine ışımaz diye bir tabir var, atasözü var. Başka yerlere giderken şehirlerimize Ankara’yı ihmal etmişiz, bundan sonra Ankara’da gençlerimizle daha sık bir araya geleceğiz.

Öncelikle dış politikamızla ilgili bir bilgi arz edeceğimi söyledim.

Bir ülkenin dış politikası veya herhangi bir politikası nasıl oluşturulur? Öncelikle dünyadaki gelişmeleri iyi okumamız lazım. Ve bu gelişmeleri okurken hangi sınamalarla karşı karşıyayız, hangi fırsatlar önümüze çıkıyor ve buna göre hangi politikalar izlemeliyiz; bunları çok iyi düşünüp, analiz edip, tespit edip ve ona göre adımlar atmamız gerekiyor. Bu hem bölgemizin istikrarı, barış için önemli, hem de ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini korumamız, savunmamız bakımından da önemli.

Önce o nedenle küresel sistemdeki değişimi bugün hep beraber anlamaya çalışalım. Ardından da Türkiye’nin bu değişim sürecindeki yerine hep birlikte sizlerle bakmış olacağız.

Bugün dünyada gerçekten çok ciddi sorunlar var, krizler var ve savaşlar. Savaşların, çatışmaların yüzde 60’ı bizim yakın coğrafyamızda, Afganistan’ı da dahil edecek olursak. Dolayısıyla bu dünyada sadece fikirler değil, ekonomik faaliyetler değil, tehditler de küresel hale geldi. Eskiden işte ekonomi küreseldir, dünyanın herhangi bir yerindeki gelişmeler bizi etkiler diyoruz. Bırakın yakın coğrafyamızı, dünyanın başka bir ucundaki gelişmeler de bizleri etkiliyor, bu bölgedeki gelişmeler de dünyayı etkiliyor. Çatışmalar, enerji ve gıda krizi, terörizm, iklim değişikliği, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, düzensiz göç, tüm insanlığı tehdit eder hale gelen gelişmeler, karşı karşıya kaldığımız tehdit ve sınamalardır.

İnsan insanın kurdudur demiş Hobbes. Bu motto aslında uluslararası ilişkilerin gerçekliğini anlatıyor, bugün gerçeklik haline geldi. Artan uluslararası rekabet, iş birliği değil rekabet bütün insanlığı tehdit eden sorunlar da dahil ortak çözümler bulmayı zorlaştırıyor. Örneğin, halen de devam ediyor, ama üç yıl yoğun yaşadığımız kovid zamanında hepimizi etkileyen bu sağlıkla ilgili bir sorun Birleşmiş Milletler’in karar alması üç aydan fazla bir zaman aldı. Oysa hepimizi ilgilendiren, iş birliği yapmamız gereken. Birçok ülke başka ülkelerin koruyucu maddelerine el koydu, bizim başka ülkeye ihraç ettiğimiz ürünlere transit olan ülkelerde nasıl el koyduklarını gördük. Yani rekabetin ne kadar acımasız olduğunu bu şartlarda bile görmüş olduk.

Bu küresel sorunlara baktığımız zaman, uluslararası sistemi sorgulamamız lazım: Uluslararası sistem bugün bu sorunların çözümüne, sadece BM’yi kastetmiyorum, çözümüne katkı sağlayabiliyor mu, çatışmaları engelleyebiliyor mu, krizleri yönetebiliyor mu? Var olan çatışmaları dondurabiliyor mu veya çözümü dondurulmuş, eskiden bize ona “frozen” dondurulmuş ihtilaf diyorduk. Şimdi gördük ki aslında bu sorunlar dondurulmuş ihtilaflar değil. Karabağ Savaşı, yani Azerbaycan’ın 44 gün süren savaşından sonraki zaferi aslında Karabağ probleminin de dondurulmuş bir ihtilaf olmadığını, sadece çözümün dondurulmuş olduğunu, AGİT’in de bunu çözemediğini, Azerbaycan’ın da kendi göbeğini kendinin kestiğini görüyoruz. Dolayısıyla aslında Kırım bir dondurulmuş ihtilaf değil, Kıbrıs da dondurulmuş bir ihtilaf değil, çözümü dondurulmuş bir ihtilaf Transdinyester bizim bölgemizde biraz önce söylediğim çatışma ve krizlere ilaveten çözümü dondurulmuş ihtilaflar her an patlayabilecek ihtilafların da yoğun bir şekilde olduğunu söylemek isterim.

Tabi uluslararası sistem yetersiz, sadece AGİT değil BM de yetersiz, Avrupa Birliği de yetersiz, Avrupa Konseyi de yetersiz. Birkaç gün önce NATO Toplantısındaydık, NATO’nun yeni stratejik konsepti var, daha aktif hale getirmeye çalışıyoruz. Sınama ve tehditlerle mücadele konusunda daha etkin olsun diyoruz, bunun içinde terörizm de var. Aynı şekilde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa ve ötesinin barışı için kurulan bir proje, bir barış projesidir, ama bugün ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz.

İşte bu zor dönemlerde, uluslararası sistemin de yetersiz olduğu dönemlerde inisiyatif alacak, yol gösterecek, liderlik edecek girişimci güçlere ihtiyaç var. Bugün gururla söylemek isterim; Türkiye, bu güçlerin başında geliyor. Ama sadece güç olmak yetmez, bu güçlerin aynı zamanda vicdani olması ve değerler politikası izlemesi gerekiyor, ilkeli olması gerekiyor, prensiplere sahip olması gerekiyor. İşte bu nedenle dünyanın ihtiyaç duyduğu güçlerden birisi, biraz önce de söylediğim gibi ülkemiz Türkiye’dir. Çünkü medeniyetimizde insan insanın kurdu değil umududur anlayışı var. Türkiye, Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada umut bağlanan ülkelerin başında geliyor. Küresel sorunların hangisine baksanız bugün, sadece yakın coğrafyamızda değil, hepsinde Türkiye’nin çözümün bir parçası olduğunu görürsünüz. Sadece biz değil dünya görüyor. Uyuşmazlık çözümü ve arabuluculukta dünyada bir marka haline geldik.

Bakınız biraz önce sistem dedik, uluslararası örgütler dedik, en büyük üç uluslararası örgüt sizce kimdir? Birincisi BM, ikincisi biraz önce saydığım AGİT, üçüncüsü İslam İşbirliği Teşkilatı. Aslında ikisinin de 57’şer üyesi var, ama İslam İşbirliği Teşkilatı’nda Suriye’nin üyeliği askıya alındığı için şu anda 56 üye görülüyor. Bu dünyanın en büyük üç örgütünde de arabuluculuk dostlar grubu eşbaşkanlığını yapan tek ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir. BM’de Finlandiya’yla beraber, AGİT’te Finlandiya ve İsviçre’yle beraber, İslam İşbirliği teşkilatında da Genel Sekreterlik Suudi Arabistan ve Afrika’dan da Gambiya’yla beraber Arabuluculuk Dostlar Grubunun Eşbaşkanlığını yürütüyoruz. Ama sadece buralarda eş başkanlık yapmak yetmez, bununla ilgili sürekli toplantılar yapıyoruz, işte Medeniyetler İttifakı’nın eşbaşkanlığını da İspanya’yla beraber yapıyoruz, sürdürüyoruz. Bundan 17 sene önce hayata geçirilen, Cumhurbaşkanımızın Başbakan olarak o günkü İspanya Başbakanı Zapatero’yla birlikte aldığı inisiyatifin, yani Medeniyetler İttifakı inisiyatifinin bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Çünkü ırkçılık artıyor, İslam düşmanlığı artıyor, yabancı düşmanlığı artıyor, göçmen düşmanlığı, yani kendimizden olmayana karşı hoşgörüsüzlük hat safhada, bunun tersine çevrilmesi için önemli bir inisiyatif. Buna da Eş Başkanlık yapıyoruz, ama bu da yetmez. Biz Filipinlerden Somali’ye, Balkanlar’dan Venezuela’ya kadar çatışmaların ve sorunların olduğu yerlerde arabuluculuk yapıyoruz ve çözüme katkı sağlıyoruz.

Yanı başımızda Ukrayna-Rusya Savaşını görüyorsunuz, dünyadaki kutuplaşma ve cepheleşmeyi derinleştiren bu savaşta diplomasiyle sonuç alabilen bizden başka, Türkiye’den başka bir ülke var mı? Sadece Türkiye. Bunun için sadece iki tarafla eşit şekilde görüşebilmek de yetmez, ilkeli olmanız lazım. Montrö’yü harfiyen uyguluyoruz, bu bir savaştır dedik herkesten önce ve savaş gemileri, yani savaşan tarafların gemileri geçemez dedik. Diğer taraftan aynı şekilde biz savaşı reddettik. Daha sonra referandum oldu, bu referandumu da reddettik. Aynı şekilde Kırım’ın illegal ilhakını kabul etmediğimiz gibi Ukrayna’nın topraklarının da bu şekilde ihlal edilmesinin de yanlış olduğunu söyledik. Ama bunlar rağmen yine Ukrayna’ya olan desteğimiz devam ediyor, insani yardımlarımız devam ediyor, ama bu ilkeli yaklaşımımız sayesinde her iki tarafla da eşit şekilde görüşebiliyoruz ve her iki tarafı da illa mutlu edeceğiz, tatmin edeceğiz diye bir anlayış yok. O nedenle bu iki ülke arasında esir değişimi, Türkiye’nin arabuluculuğu sayesinde gerçekleşti.

Aynı zamanda İstanbul Tahıl Anlaşması, yine ABD ve Rusya’nın istihbarat başkanlarının ev sahipliğimizde bir araya gelmesi ki bir araya gelme sebepleri önemli. Çünkü bu savaş zamanında hepimizin endişe ettiği bir şey var, nükleer silah kullanılacak mı, kullanılmayacak mı? Kullanıldığı zaman dünyayı bir felaket beklediğini hepimiz biliyoruz. O nedenle bu tür riskleri azaltmak için, bu tür kurumları da, ülkelerin kurumlarını da bir araya getirmek önemli.

Bunlardan bir tanesi de yine Zaporijya Nükleer Santralinin güvenliği için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla Rus şirketi Rosatom’un uzmanlarını iki defa İstanbul’da bir araya getirdik ve Zaporijya’ya bir ziyaretin gerçekleşmesini de bu şekilde sağladık.

Geçen hafta AGİT ve NATO toplantıları için Bükreş ve Polonya’nın Lodz şehrindeydik ve burada Ukrayna Dışişleri Bakanı da toplantılara katıldı. Özellikle hem NATO’ya ve hem de AGİT toplantılarına ve başta Ukrayna Dışişleri Bakanı olmak üzere tüm muhataplarımız, tüm konuşmacılar, Türkiye’nin bu diplomatik çabalarını takdir ettiklerini söyleyerek Türkiye’ye defalarca teşekkür etti. Biz onlar teşekkür etsin, takdir etsin diye bunları yapmıyoruz, bölgemizin barışı için, insanlık için yapıyoruz. Yani dış politika aslında bir yön meselesidir arkadaşlar. Yani Türkiye bugün gerçekten küresel diplomaside en güvenilir aktörlerden bir tanesidir, çünkü biz ne söylüyorsak onu yapıyoruz, ne yapıyorsak da onu söylüyoruz. Bugünün iletişim çağındayız, teknoloji hızlı bir şekilde ilerliyor, buna daha sonra belki geliriz, herkes kimin ne dediğini görüyor. Dolayısıyla Türkiye bu ilkeli tutumları sayesinde güvenilir bir aktördür.

Mesela biraz önce gıda ve enerji krizinden bahsettik. Türkiye’nin attığı ilk önemli adım, bu iki soruna çare oldu. Birincisi, biraz önce bahsettiğim BM’yle birlikte arabuluculuk ve ev sahipliği yaptığımız İstanbul Tahıl Anlaşması. Bu sayede tahıl fiyatları 2008’den sonra en büyük düşüşü yaşadı ve dünya gıda endeksinde de ciddi bir düşüş oldu. Bu, Dünya Gıda Programı’nın yaptığı açıklamalar, verdiği rakamlardan yola çıkarak size aktardığımız bilgidir. Yani sonuçta dünyada bir gıda krizinin önüne geçmiş olduk, Türkiye ve Birleşmiş Milletler. Bugün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, “görevim süresince en büyük başarımdır” diyor. Bugün, BM Genel Sekreteri bunu söylerken, ne diyor ayrıca? “Bu, Türkiye sayesinde oldu” diyor. Gerçekten de kendimizi övmek için söylemiyoruz, Türkiye olmasaydı dünyanın barış için kurulmuş en büyük çatı kuruluşu böyle bir başarıyı elde edemeyecekti. Oysa biz BM’ye en başında, savaş başladığı zaman da, gelin, beraber hareket edelim, insanların tahliyesini yapalım, bizim de öğrencilerimiz var, birçok ülkeden sadece kardeş ülkelerden değil kişiler vardır, insanı yardımlarımızı hızlı ulaştıralım, bizim hazırlıklarımız var dedik. Ama BM’yi sonradan da olsa, geç de olsa işin içine katabildik, şu anda Genel Sekreteri de çok önemli bir görevi üstlenmiş bir durumda. Kendisine de huzurlarınızda çok-çok teşekkür ediyorum.

Diğer taraftan enerji krizinden bahsediyoruz bugün, dünyada enerji krizi var. Bu krize karşı ise, son dönemde attığımız adımlarla hem ülkemizde, hem de çevremizde enerji güvenliğini arttırıyoruz. Bugün dünyada, Avrupa’da enerji krizi var. Bu sene Avrupa’ya baktığınız zaman kısıtlamalar var, ama rezervleri de var, yani bu kışı geçirecek rezervlerin olduğunu görüyoruz, bu güzel bir şey, ama gelecek kışa yönelik çok ciddi endişeler var. Bugün bu krizi yaşayan birçok ülke var, ama Türkiye Cumhuriyeti’nde biz de, Türkiye’de şu anda yüksek enerji fiyatlarından hepimiz şikâyetçiyiz. Yani yüksek enflasyon da doğruya doğru, burada ekonomistler de var aramızda, bugün Türkiye’deki enflasyon oranı yüksek, göreceli olarak diğer ülkelerde de çok artıyor, ama bizimki biraz daha yüksek. Bunu çözmek de, bu sorunu gidermek de bizim sorumluluğumuz. Enerji fiyatları da, bizim Rusya’dan aldığımız doğal gaz fiyatı 3-4 katına çıktı, dolayısıyla ister-istemez her ne kadar devlet desteklese de, fiyatlarla ilgili bir şikâyetimiz var, doğru. Ama şurada soruyorum sizlere; aranızda bu sene veya önümüzdeki süreçte doğal gaz ya da elektrik sıkıntısı çekeceğiz diye endişe duyan var mı? Yok, çünkü bu yıllardır izlediğimiz stratejik politikaların neticesidir. Ama bugün Türkiye’nin geldiği nokta sadece kendi enerji güvenliğini garanti altına alan bir ülke değil bugün Türkiye bir taraftan kuzey-güney ekseninde küresel gıda krizinin güvenliğine katkı sağlarken, diğer taraftan doğu-batı ekseninde küresel enerji güvenliğine önemli katkı sağlayan bir güçtür.

Bir diğer küresel sorun da terörizmdir. Bugün saydığımız biraz önce sınama ve tehditlerin arasında artış gösteren bir tehdittir terörizm. O nedenle Madrid Zirvesi’nde NATO’nun stratejik konseptine tehdit olarak Rusya’dan sonra terörizm de dahil oldu. Tabii bu Türkiye’nin ve İspanya’nın katkıları sayesinde oldu, çünkü terör belasıyla da uzun yıllardır mücadele ediyoruz. Son dönemde de terör saldırılarına maruz kaldık hem İstanbul’da, hem de Gaziantep’te. Tüm şehitlerimize bir kere daha Allah’tan rahmet diliyoruz, milletimize de sabır ve baş sağlığı diliyoruz. Terörle mücadelemizi de kararlılıkla sonuna kadar sürdüreceğimizi buradan bir kere daha vurgulamak istiyorum. Dualarımız da her zaman kahraman Mehmetçiğimiz, polisimiz, güvelik güçlerimizde.

Sahada güvenlik güçlerimizin verdiği mücadeleyi de biz de tabii diplomaside desteklemek zorundayız. İçeride ve dışarda Dışişleri Bakanlığı olarak, diğer diplomasideki aktörler olarak her türlü katkıyı sağlamak için gece-gündüz çalışıyoruz. İşte biraz önce NATO’nun stratejik konseptine terörizmin girmesinde oynadığımız rolü sizlere anlatmıştık.

Yine İsveç ve Finlandiya’yla imzaladığımız üçlü muhtırada da FETÖ, PKK, YPG, YPG ile FETÖ ilk defa NATO’nun dolaylı da olsa belgesine girdi, çünkü Zirve Bildirgesi bu belgeye de atıfta bulunuyor ve desteklediğini de söylüyor. Ve bu terör örgütlerinin de bu belgelere girmesi için çalıştık. Şimdi Romanya’da İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanlarıyla bir araya geldik. Ondan 1 hafta önce daimi komite dediğimiz üçlü bir mekanizma kurmuştuk, yani bu üçlü muhtıranın ahitnamenin uygulamasını takip edecek bir komite kurduk. Ve o komite toplantısından sonra şöyle bir gözden geçirdik. Atılan adımlar var, ama atılması gereken çok ciddi somut adımlar var, onları da kendilerine söylemiş olduk.

Değerli hocalarım, sevgili öğrenci arkadaşlarım, çatışma ve krizlerden bahsettik buna siz daha fazlasını da ekleyebilirsiniz her gün işin içindesiniz, kafa yoruyorsunuz, öğrencisiniz, hocasınız, araştırma görevlisisiniz. Ama bu krizlerin beraberinde getirdiği fırsatların da olduğunu konuşmamın başında vurgulamıştım. Ve bu çatışma ve kriz ortamında yükselen jeopolitiğinde etkisiyle fırsatlardan yararlanmamız gerekiyor yine vatanımız ve milletimizin menfaatine yararlanmamız gerekiyor.

Örneğin, Türk Devletleri Teşkilatıyla birliğini güçlendiren Türk dünyası artık yeni bir jeopolitik gerçeklik. Tüm dünya ilgisini oraya vermeye başladı yani Türk dünyasına, Türkiye-Azerbaycan ve Orta Asya. Bugün Nikos Dendias da hemen soluğu orada aldı, bazı ziyaretlerde bulunuyor. Nereye gitsek arkasından bir koşuyor zaten sağ olsun Nikos Dendias benim eski dostum. Ve kendi tabi dertliler, çünkü neden dertliler? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Semerkant’taki zirvede gözlemci üye oldu, ama bu bir başlangıç, adım adım, gerisi de inşallah gelecek. Zaten şimdi ki endişeleri paniğe kapılmalarının sebebi de o gelecek olan yani gerisi dediğimiz. Sonuçta Türk dünyasıyla iş birliğimizi ve dayanışmamızı arttırmamız gerekiyor. Biraz önce söylediğim gibi aslında Türk dünyası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini gözlemci üye olarak almasıyla birlikte Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Dünyası Doğu Akdeniz’e de bu şekilde inmiş oldu, yani erişimi güçlendi.

Yine geçen ay Ulaştırma Bakanımızla beraber Kazakistan’ın Akdağ şehrindeydik. Niye gittik oraya? Fırsatlardan bahsediyoruz ya. Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları Toplantısına Ulaştırma Bakanımız Adil Bey’le beraber gittik. Aslında bu toplantının ilkini Azerbaycan’da yapmıştık. Yine Taşkent’te Türkiye-Azerbaycan-Özbekistan Dışişleri, Ulaştırma ve Ticaret Bakanlarının Toplantısının ilkini gerçekleştirdik. İkincisini inşallah Türkiye’de gerçekleştireceğiz. Peki, bu toplantıların, bu üçlü mekanizmaların amacı ne? Öncesinde Türkiye, Azerbaycan’ın merkezinde olduğu Gürcistan’la, İran’la, Türkmenistan’la üçlü mekanizmalarımız vardı, ama Hazar’ın o doğu tarafındaki ülkelerle Türkmenistan’ı saymazsak maalesef yoktu. Çünkü değerli arkadaşlar, bu savaşla beraber Rusya’ya yönelik yaptırımlarla beraber artık Kuzey Koridoru alternatif olmaktan çıktı. Alternatif olmaktan çıkınca Kuzey Koridoru tabi Doğu-Batı Orta Koridoru önem kazandı. Yani Hazar geçişli Orta Asya, yine Kafkaslar ve Türkiye’nin üzerinde olduğu Doğu-Batı Orta Koridoru. İşte bu Doğu-Batı Orta Koridorunu canlandırmak için, İpek Yoluna dönüştürmek için bu toplantıları yapıyoruz, bu mekanizmaları kuruyoruz. Ve böylelikle Türk dünyasının önemi daha da artmış oluyor. İnşallah Ermenistan’da akıllanır, inşallah Ermenistan üzerinden geçecek geçişlerin projelerinin de hayata geçmesiyle onlar da bundan faydalanır. Yani bir ülkenin Azerbaycan’ın topraklarını işgal ederek huzura kavuşmayacağını yaklaşık 30 yılda görmüştür, bunun kalıcı olmadığını da görmüştü. Ama Türkiye ve Azerbaycan olarak biz barış elimizi uzattık Azerbaycan kapsamlı bir barış anlaşması teklifinde bulundu, müzakerelerin sonuç odaklı olması gerekiyor. Bizim de bir normalleşme sürecimiz var, ama bunu tabi can Azerbaycan’la koordineli bir şekilde götürmemiz gayet doğal. Her iki sürecin birbirini desteklemesi ya da etkilemesi de son derece doğaldır kimse bunu da yadırgamasın. Dolayısıyla, Türk Devletleri Teşkilatını geçtiğimiz yıl biliyorsunuz İstanbul zirvesinde 2040 vizyonunu kabul etmiştik. Bu zirvede Semerkant’ta 5 yıllık eylem planını Dışişleri Bakanlığı olarak hazırladık ve zirvede liderler tarafından kabul edildi ve bunun hayata geçmesi için de gece-gündüz çalışıyoruz. Bu adımlarla değişimin karşımıza çıkardığı fırsatları değerlendirmeye böylece sizlerin ve milletimizin refahını arttırmaya yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Değerli arkadaşlar, tabi değişimin hızlanmasıyla diplomasi de hızlandı. Diplomasi çok hızlandı ve çok katmanlı oldu. Çünkü bugün diplomasinin içinde Rektörümüz ve sunumu yapan arkadaşımız da çok yoğun çalıştığımızı söyledi başka seçenek yok. Çünkü eskiden diplomasi içinde uğraştığımız alanlarla bugünkü alanlara baktığımız zaman kıyaslanmaz dolayısıyla çok çalışmak lazım. Ama sadece bizim çok çalışmamız yetmez, Dışişleri Bakanlığının üstesinden gelebileceği bir alan olmaktan çıktı tek başına üstesinden gelebilir. Koordinasyonu tabi Dışişleri Bakanlığı yapacak, tabi ki diplomasimiz işleyecek. Dünyanın en büyük beşinci diplomatik ağına sahibiz 257 misyonla. Bugün arkadaşlar isimler getirdiler Cezayir’in Oran şehrine de bir başkonsolosluk açacağız, çünkü orada çok ciddi yatırımlarımız da var, vatandaşlarımız da var ilişkilerimizi çok iyi geliştirdiğimiz ülkelerin başında, son zamanlarda çok iyi geliştirdiğimiz ülkelerin başında. Dolayısıyla, çok aktörlü bir alan oldu diplomasi, bunun için de sizler de varsınız, hocalarımız var, üniversitelerimiz var, iş insanlarımız var, TİKA’mız var, Kızılay’ımız var, AFAD’ımız var, Yunus Emre’miz var, Yurt Dışı Türkler Başkanlığımız var, Diyanet İşleri Başkanlığımız var, Maarif Vakfımızın okulları var, Türk Hava Yollarımız var, yani bayrağımızı dalgalandıran o kadar kurumumuz oldu ki hep beraber Türkiye’nin yumuşak gücü haline geldik tüm dünyanın her yerinde. İşte diplomaside de hızlanan diplomaside de zamana yenilmemek esastır. Yani bunun yolu da yenilikçi yaklaşımlardan geçiyor. Bu yenilikçi yaklaşımları ortaya koyarken bu değişimi okumaya da çalışıyoruz bu yaklaşımlarla birlikte.

Afrika açılımımız ortaklar politikasına dönüştü, aynı şekilde Latin Amerika açılımımız başarılı bir şekilde devam ediyor. Ticaretimiz Afrika’yla 3.4 milyar dolardan 2002’de 35 milyar dolara çıktı yaklaşık 34,5 bu sene 45’e yaklaşıyoruz. Latin Amerika’yla 800 bin dolardı toplam tüm Latin Amerika’yla. Şimdi 15 milyar dolar bu sene 20 milyar dolara yaklaşıyoruz. Yani büyükelçilik sayımız, temsilcilik sayımız vesaire bunların artmasını söylemiyoruz, ekonomik kazanımı da önemli diplomasinin. Diplomasinin bir amacı da zaten ekonomi diplomasisi bizim en büyük önceliğimiz. Bu ülkemize fayda sağlayacak bir şekilde dünyanın her yerinde aktif olmaktır. Ve biz de bu yeniliklere ayak uydurmak için adım atmak lazım sadece sözle olmaz. İşte pandemi öncesinde dijital diplomasi dedik. Pandemi başladı herkes dijital diplomasinin önemini görmeye başladı, ama daha çok dijital diplomasi deyince işte video konferans yöntemiyle görüşmeler olarak düşündü. Ama daha sonra baktığımız zaman bunun sadece iletişim aracı olmadığını herkes görmeye başladı. Ya nedir? Dijital diplomasi demek bugün konsolosluk hizmetlerinde de yapay zekâdan kullanabilmek demektir. Aynı şekilde bu değişen hızlı değişen gelişen dış politika analizlerini de yapay zekâyla yapabilmek ve politika oluşturmak demektir. Yani dış politika siyaset analizinde büyük veri ve yapay zekâdan biz çok etkin bir şekilde yararlanmaya başladık.

Yine biraz önce iki kıtayla açılımlarımızın çok başarılı olduğunu söyledik, ama diğer taraftan dünyanın ekonomik güç merkezi neresi oluyor sizce? Asya. Asya’ya doğru ekonominin gücü kayıyor. Dünya nüfusunun yarıdan fazlası Asya’da 4.7 milyar insandan bahsediyoruz. Gelecek sene Hindistan nüfusu Çin nüfusunu geçecek. Dolayısıyla ekonominin gücü de uzmanlara göre yılda 140 kilometre hızla Batıdan Doğuya doğru kayıyor. İşte böyle bir dönemde biz de ne dedik? Yeniden Asya. Bazıları garipsedi, ne demek yeniden Asya? Öyle ya, biz ilk defa mı Asya’dayız? Hayır, bizim köklerimiz orada, köklerimizin olduğu yere bütüncül bir yaklaşımla gitme ihtiyacı duyduk, tekrar dönme ihtiyacı duyduk. Ve bine yakın somut eylem planıyla Asya ülkeleri ve Asya’daki bölgesel örgütlerle ilişkilerimizi derinleştiriyoruz, somut adımlar, öyle hamasetle olmaz bu işler. Afrika’yla hamasetle ticaretimizi 3,4 milyardan 35 milyar dolara çıkarabilir miydik yaklaşık? Yok, çıkaramazsın, hamasetle olmaz bu işler. O nedenle, şimdi yeniden Asya dedik.

Hatta son büyükelçiler konferansımızda Avrupa’ya vurgu yaptık. Neden Avrupa’ya vurgu yaptık? Biz yine Avrupa Kıtasının bir parçasıyız, ama Avrupa’nın şu anda Türkiye’ye ihtiyacı var, Avrupa’nın ortasında savaş var, Avrupa’da çok ciddi krizler var. İçinde bulunduğumuz bir kıtanın istikrarlı olması, ekonomisinin de yine büyümesi bizim yararımızadır. Bazıları diyor ki, Avrupa işte ekonomisi kötü, enerji krizi yaşıyor oh olsun diyor, belli duygularla söylüyor. Arkadaşlar, gerçekçi düşünecek olursak bu olumsuz gelişmelerin bize yansıması da olumsuz olur. O nedenle şu anda Avrupa’ya da bir o kadar odaklanmamız lazım önümüzdeki süreçte.

Avrupa Birliği üyeliğinden bahsetmiyorum ben, bu sadece bize kalmış bir şey değil, bu bizim Avrupa içinde bugün önemli bir aktör olarak oynayabileceğimiz çok önemli roller var ve Avrupa’nın yararına, hepimizin yararına bu rollerimizi bizim pekiştirmemiz lazım.

Şimdi bu gelişmeler var, hızlı değişiyor dünya, bir taraftan teknoloji hızlı değişiyor, hem avantajları var, hem de siber suçlar dahil veya saldırılar dahil güvenlik boyutu var. Diğer taraftan dış politika alanları genişledi, geleceğe yönelik soru işaretlerimiz var? Pandemi başladı, pandemi sonrası nasıl bir dünya bizi bekliyor? Şimdi Rusya-Ukrayna savaşı sonrası nasıl bir dünya bizi bekliyor? Bu konuda sorular soruyoruz, cevaplar bulmaya çalışıyoruz. Bu tür sorular, bu tür cevaplar eskiden belli merkezlerde konuşulurdu, işte Davos bunlardan bir tanesi, WEF Dünya Ekonomik Forumu, Münih Güvenlik Konferansı bunlardan bir tanesi, Amerika’da bazı platformlar var. Biz de dedik ki, artık bugünün diplomasi gelişmeleri ve geleceğe yönelik vizyonlar Antalya’da konuşulsun dedik ve Antalya Diplomasi Forumunu başlattık. Antalya Diplomasi Forumu ikinci yılında biraz önce saydığım önemli platformlar kadar ünlü ve bilinen bir platform haline geldi.

Burada herkesin desteği var, çok teşekkür ediyoruz.

Tabi akademik faaliyetlerimizi şimdi kurumsallaştırmak için de özellikle lisansüstü eğitim verilen bilimsel çalışmalar yapacak Ankara Diplomasi Akademisini kurmak için de arkadaşlarımızla çalışma başlattık, Sayın Cumhurbaşkanımıza da arz edeceğiz. Sadece Türkiye’de diplomat yetiştirmek için değil, dünyanın değişik ülkelerinden gelecek diplomatları da yetiştirmek, master ve doktora eğitimi vermek için, bu akademiyi de kurmak için şimdi çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz tabi köklü bir devlet geleneğimiz var ve 500 yıllık bir hariciye geçmişimiz var. Bunu neden 500 yıllık diyorum. Reisulküttablığın kuruluşunun 500. yılını gelecek sene kutlayacağız. Aslında diplomasi tarihimiz ta eskiye dayanır, Orta Asya’dan başlar Türklerin diplomasi tarihi, ama kurumsallaşmasından bahsediyoruz, bunu da etkili bir şekilde inşallah gelecek sene Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken diplomasimizin 500, yılını da etkinliklerle anacağız, kutlayacağız. Buraya gelmeden önce de yine büyükelçilerimiz ve çalışma arkadaşlarımızla gelecek sene yapacağımız, hem Cumhuriyetimizin 100. yılı, hem de diplomasimizin 500. yılı etkinlikleriyle ilgili bir toplantı, değerlendirme yaptık.

Tabi bu geçmişimizden güç almamız lazım, bu medeniyeti görmezsek diplomasi yapamayız. Cumhuriyetimizin ikinci asrına ilerlerken bu yüzyılı Türkiye yüzyılı yapacak adımları geleneğimizden aldığımız bu ilhamla atıyoruz. Gelenekten ve tarihten güç alacağız, geleceğe emin adımlarla ilerleyeceğiz.

Hacı Bayram Veli 7 asır önce çok güzel söylemiş; “Çalab'ım bir şâr yaratmış iki cihan arasında”, yani Yaratan iki dünya arasında bize bir gönül şehri yaratmış. Şeher bizim çocukluğumuzda da eskiden kullandığımız aslında öz Türkçedir, onu daha sonra şehir olarak tabi Türkiye lehçesine uyarlamışız, ama öz Türkçede şeher diye geçer biliyorsunuz. İşte o gönül şehri medeniyetimizden gelen bizim vicdanımızdır, yani milletimizin vicdanıdır. Bu nedenle dış politikamızı sadece girişimci değil, insani olarak da adlandırıyoruz. Aslında hem girişimci dış politika, hem de insani dış politika milletimizin hasletini yansıtıyor. 500 yıl önce biraz önce bahsettiğim kurumsallaşan hariciye geleneğimizi akil ve müşfik bir çerçevede belirliyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabi bu çalışmalarımızda en büyük dayanağımız siz gençler. Şimdi değişim tamam da, teknoloji değişiyor, olaylar değişiyor, ama insan kaynağında da yenilenme, değişim önemli. O nedenle Bakanlığımıza her sene genç arkadaşlarımızı dahil etmeye çalışıyoruz, gerek konsolosluk ihtisas memuru olarak, gerekse meslek memuru olarak. Şimdi biraz önce toplantı yaptığımız yerin yan tarafında başka bir odada konsolosluk ihtisas memurları sınavında yazılıyı geçen arkadaşlarımızın mülakatı vardı, o yüzden sessiz sessiz girdik-çıktık. Sonuçta hem meslek memuru, hem de konsolosluk ihtisas sözlülerini yapıyoruz, yeni insan kaynağımızı da güçlendiriyoruz. Ama kapımız sizlere de açık, gelecek sene yine sınavlar açacağız.

Dolayısıyla Bakanlığımızın sınavına girmek isteyen arkadaşlarımıza da nasıl hazırlanacakları konusunda eğitim ve bilgi veriyoruz. Kim olursa olsun, kim gelirse arkadaşlarımız, sistemimiz var, anlatıyorlar, yeni giren arkadaşlardan da tecrübe ediniliyor, ama genel anlamda da anlatıyoruz.

Bir de bizim staj programlarımız var, her sene Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları üzerinden geliyor ve bizim Bakanlığımıza gelen yaz döneminde 3 grup stajyerimiz vardı. 3 müydü, 4 müydü Tanju? Sanırım 3 gruptu ve bu 3 grupla da ben bir araya geldim bizzat Bakan olarak, arkadaşlarımız Bakan yardımcılarımızla bir araya geldi, ama çok ciddi programlar hazırladık, yani simülasyon masasına oturtuyoruz, diplomasi yaptırıyoruz arkadaşlarımıza. Ve bazı stajyer arkadaşlarımızın tarihe tanıklık etmesi için Azerbaycan’ın bir inisiyatifiyle onları Şuşa’ya gönderdik. Buradan diplomatlar gitti, bazı biliyorsunuz Ankara’daki muhkim diplomatlar, büyükelçiler Azerbaycan’a da akredite orada büyükelçilikler olmadıkları için ve onları götüren uçağa bizim Bakanlıktan da her düzeyden arkadaşlarımız, genel müdürden şube müdürüne kadar veya genç memurlarımıza kadar, stajyer arkadaşlarımızı da koyduk tarihe şahitlik ettiler.

Ve gururla söylemek isterim, Bakan da bugün kendi Bakanlığını çok övdü demeyin, stajyerler arasında yapılan ankette en çok memnun kalınan bakanlık olduk, Cumhurbaşkanımızdan da ödülü aldık. Stajyer arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz.

Ama sadece bakanlık değil, biraz önce Antalya Diplomasi Forumu dedim, Antalya Diplomasi Forumuna da katkılarınızı bekliyoruz. Şimdi ana başlık ne olsun, oturum başlıkları ne olsun, onun üzerinde çalışıyoruz, sizlerden de fikir bekliyoruz, öneriler bekliyoruz, bugün ve geleceğe yönelik vizyoner fikirler bekliyoruz ve düşüncelerinizi de dikkate alacağımızı söylemek isterim. Ama yine üçüncü Antalya Diplomasi Forumuna katılımınızı da bekliyoruz.

2021’de 10 arkadaşımız, 2022’de de üniversitemizden 14 arkadaşımız katıldı, ayrıca 4 akademisyen arkadaşımız da bizimle beraberdi. Burada Antalya Diplomasi Forumuna katılan arkadaşlarımızdan var mı aramızda? Sanırım onların hepsi mezun oldular. Ve gelecek sene sizleri de bekliyoruz, hem katılımcı olarak bekliyoruz, hem de orada gönüllü olarak çalışmak isterseniz, bu bir tecrübedir, gelen dışişleri bakanlarına refakat etme, diğer uluslararası örgütlerin temsilcilerine falan eşlik etme, onlarla beraber olmak bir tecrübedir, biz tüm imkanları sağlayacağız. Öyle gönüllü derken sizi de ortada bırakmayacağız, onu bilmenizi isterim. Sizleri bekleriz, Bakanlığımıza da bekleriz.

Sabrınız için çok teşekkür ediyorum, şimdi sözü sizlere bırakalım.

* Interpress deşifresidir.