Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Soydaşlarımızla İftar Programında Yaptığı Konuşma, 12 Nisan 2023, Şumnu/Bulgaristan Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Keçiören İftar Programında Yaptığı Konuşma, 10 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Afyonkarahisar İftar Programında Yaptığı Konuşma, 9 Nisan 2023, Afyonkarahisar Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya İftar Programında Yaptığı Konuşma, 8 Nisan 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Eskişehir İftar Programında Yaptığı Konuşma, 7 Nisan 2023, Eskişehir Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Altındağ İftar Programında Yaptığı Konuşma, 5 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Nisan 2023 tarihinde Uluslararası Demokratlar Birliği tarafından düzenlenen iftar programında yaptığı konuşma, 4 Nisan 2023, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kahramanmaraş Çadır Kenti Ziyaretinde yaptığı konuşma, 26 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basını Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma, 26 Şubat 2023, Adıyaman Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı ile ilgili yaptığı konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Nikos Dendias ile basına yaptıkları konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan Dışişleri Bakanı Sayın Jeyhun Bayramov ile basına yaptıkları konuşma, 11 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 7. Tematik Kış Kampları etkinliğinde yaptığı konuşma, 2 Şubat 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya Diplomasi Forumu ve IFAT İşbirliğiyle Budapeşte’de düzenlenen panelde yaptığı konuşma, 31 Ocak 2023, Budapeşte Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye Gençlik Vakfı 8. Genç Diplomat Akademisinde yaptığı konuşma, 30 Ocak 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı hakkındaki Açıklaması, 27 Ocak 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Stokholm Büyükelçiliğimiz Önünde Gerçekleştirilen Çirkin Eyleme Dair Açıklaması, 21 Ocak 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Houston’da Vatandaşlarla Buluşma Sırasında Yaptığı Açıklama, 19 Ocak 2023, Houston Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Gerçekleştirdiği Görüşme Öncesinde Yaptığı Açıklama, 18 Ocak 2023, Washington Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cape Town Başkonsolosluğu Resmi Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 9 Ocak 2023, Cape Town / Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TBMM Bütçe Görüşmelerinde Yaptığı Konuşma, 12 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İTÜ'de yaptığı konuşma, 9 Aralık 2022, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 5 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Lodz Fahri Başkonsolosluğumuzun Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 30 Kasım 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları İkinci Toplantısı Sonrası Basını Bilgilendirme Toplantısı, 25 Kasım 2022, Aktau Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 25 Kasım 2022, Van Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı Hitabı, 22 Kasım 2022, Fes Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Girişimi’nin 9. Küresel Forumu Açılış Konuşması, 22 Kasım 2022, Fes
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İTÜ'de yaptığı konuşma, 9 Aralık 2022, İstanbul

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sevgili öğrenci arkadaşlarım; bugün Türkiye’nin en güzide, en önemli eğitim kurumlarından İstanbul Teknik Üniversitesi’nde sizlerle beraber olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum.

Çok kıymetli Rektörümüze, Üniversite Yöneticilerimize, öğrencilerimize ve emeği geçen herkese bizleri bugün bir araya getirdikleri için çok teşekkür ediyorum.

Biraz önce Rektör Hocamız, 2023 yılının bizler için çok önemli olduğunu vurguladılar. Evet, gelecek sene Cumhuriyetimizin 100. yılını hep birlikte coşkuyla kutlayacağız. Hep birlikte aynı zamanda Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını Türkiye yüzyılı yapmak için de el ele, omuz omuza çalışacağız.

Gelecek sene ayrıca, Hariciyemizin kuruluşunun temellerinin atıldığı Reisü’l-küttablığın kuruluşunun da 500. yılını kutlamış olacağız. Ne kadar tarihi bir geçmişimizin olduğunu diplomaside de gösteren bir rakamdır bu, 500. yıl.

Tabii biraz önce Rektör Hocamız da söyledi, Türkiye’nin en güzide, en önemli eğitim kurumlarının başında gelen İstanbul Teknik Üniversitemizin de 250. yıldönümünü kutlamış olacağız. Nice başarılı yıllar diliyorum İstanbul Teknik Üniversitemize.

Değerli hocalarım, sevgili öğrenci arkadaşlarım; bugün sizlere kısaca dış politikamız hakkında bazı bilgiler vereceğim, daha sonra soru-cevap kısmında sohbetimizi daha da zenginleştirmeyi umut ediyoruz.

Tabii Türk dış politikasının elbette temelleri var. 100 yıl önce Cumhuriyetimizi kurduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiş. Bugün Türkiye bu ilkeyi sonuna kadar benimsiyor ve uygulamak için gayret sarf ediyor.

Ayrıca, biz de bu “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini desteklemek için elbette dış politikamıza yeni mottolar, yeni ilkeler getiriyoruz. Bunlardan bir tanesi de, panelimizin başlığında olduğu gibi girişimci ve insani dış politika. Bunlar milletimizin özelliklerini yansıtan dış politikadır. Tabi girişimci ve insani dış politikayı bugün uygulayabilmek için de sahada ve masada güçlü olmak gerekiyor. Tıpkı İstanbul Teknik Üniversitesi’nin her alanda bu yenilikleri yakalamak için araştırmalar yaptığı gibi.

Diğer taraftan, İstanbul Teknik Üniversitesi ile ilgili şu duygularımı da paylaşmadan geçemeyeceğim tabi. İstanbul Teknik Üniversitesi Cumhuriyetimize damga vuran çok önemli liderler, cumhurbaşkanları ve başbakanlar da yetiştirmiştir. Rahmetli İsmet İnönü, Turgut Özal, Süleyman Demirel, rahmetli Necmettin Erbakan ve en son Başbakanımız Binali Yıldırım gibi önemli isimleri de yetiştirmiştir. Tabii ki tüm bu geçmiş büyüklerimizi ve onlarda emeği olan hocalarımızı saygıyla anıyoruz. Hakkın rahmetine kavuşanları da rahmetle anıyoruz.

Biraz önce dış politikamızın ilkelerinden kısaca bahsettim. Ama dış politikayı oluşturmak, bu çerçevede de uygulamak için de önce değişimi iyi okumak lazım, gelişmeleri iyi takip etmek lazım. Gerçekten de bugün bir değişim çağımızda olduğumuzu en iyi Teknik Üniversite olarak sizler görüyorsunuz. Yine sizler özellikle teknolojide çığır açan değişimin bugünkü etkilerini yeniden takip ediyorsunuz, yakından izliyorsunuz. Teknolojideki bu değişimin hızının her nesilde ikiye katlandığı öne sürülüyor. İşte fütürist Alvin Toffler’in bu konuda görüşleri, iddiaları, öngörüleri, tespitleri var. Yani sevgili öğrenci arkadaşlarım benim, sizlerin doğduğu günden beri üretilen teknoloji o güne kadar binlerce yılda üretilen teknolojilerden çok daha gelişmiş durumda. Mesela şu an elinizdeki cep telefonunun içindeki güç, Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan 12 sene sonra uyduya gönderilen Sputnik uydusunun aynı şekilde içindeki güçten çok daha fazlasıdır, 1957’de gönderilen uydudan bahsediyoruz. Sonuçta değerli arkadaşlar, teknoloji o kadar hızlı değişiyor, takip etmek de bizler için zorlaşıyor.

2030’larda insan beyninin doğrudan internete bağlanabileceği öne sürülmüştür, işte fütürist Ray Kurzweil’in öngörülerinden bahsediyoruz. Yine beyin-bilgisayar arası Elon Musk’ın Neuralink Firması ise bu yıl içerisinde bunu gerçekleştirmeyi öngördüğünü açıkladı.

Değişimin hızına ayak uydurmak için daha kısa sürede çok daha fazla şeyler yapmak zorundayız. Dünyanın dört bir yanından sürekli bilgiler akıyor. Sabah kalkıyorum, bir taraftan Özel Müşavirimiz, bir taraftan Basın Müşavirimiz, bir taraftan Özel Kalem, her yerden dünyadaki gelişmeler, yani bir Dışişleri Bakanı olarak bile bunları takip etmekte zorlandığımızı söyleyebilirim, çünkü her yerden bilgi akıyor. Bu arada dikkat süremiz de kısalıyor, sanıyorum bu sizler için de geçerlidir, bu her yerde öyle. Şimdi bilgileri uzun uzun değil kısa kısa gönderin, öz gönderin diye büyükelçilerimize de tavsiyelerde bulunuyoruz. Uzun uzun böyle Ankara’ya telgraflar göndermeyin, kripto mesajlar göndermeyin, öz, doğrudan konuya odaklanan bilgileri bize aktarın, çünkü her yerden akıyor, bunları tespit etmek de zor.

Şimdi günlük hayatımıza baktığımız zaman, şimdi uzun videoları gördüğümüz zaman hemen geçiyoruz, kısa videolar olmasını istiyoruz, biraz önce üniversitemizi tanıtan videonun da kısa ve öz olduğu gibi. Aynı şekilde Instagram’da veya diğer sosyal medyada gördüğümüz konular uzunsa, metinler uzunsa onları okumuyoruz, yani kısa olanlara dikkat ediyoruz. Çünkü dikkatimiz dağılıyor, çünkü aynı anda çok fazla farklı bilgiler, yeni bilgiler de geliyor. Tabii içinde yaşadığımız bu çağ bir geçicilik çağına “age of transience” dönüşüyor.

Aynı şey uluslararası ilişkiler için de geçerli. 10 yıl önceki Arap Baharı’ndan bugün bahseden var mı? Çok az kişi var, ancak yakın tarih çalışanlar işte ara sıra ya da belgesellerde görüyoruz Arap Baharı’nı ya da Suriye’yi konuşurken işte Arap Baharı’nın başladığını hatırlatıyoruz.

Geçen sene gündem neydi? Afganistan. Peki, bugün Afganistan’ı konuşan var mı? Yok, çünkü Ukrayna Savaşı başladı, Afganistan unutuldu. Aslında bugün Afganistan’a da odaklanmamız lazım, gerçekten terör bakımından, insani konularda. Ama işte hızlı değişimin maalesef bunlar sonuçları. Yine küresel enerji ve gıda krizine dönüşmeseydi, belki Ukrayna-Rusya Savaşı da gündemden düşerdi ya da bu kadar gündemde olmazdı.

Yani sonuçta her şey çok hızlı değişiyor, dolayısıyla bu hıza ayak uydurmak lazım. Bu hıza ayak uydurmak için de gelişmeleri çok iyi takip edip iyi analizler yapmak lazım. Yani değişime uyum sağlamak elbette çok önemlidir. Ama bu geçiciliğin psikolojisine de yenilmemek gerekir.

Biz de bu anlayışla Türkiye yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gece-gündüz çalışıyoruz. Bu vizyon geçicilik çağında kalıcı eser bırakma manifestosudur aslında. Yani Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yeni nesillere, kalkınma ve refah yolunda adımlarını tamamlamış bir Türkiye bırakmayı hedefliyoruz. Bunun için köklü değerlerimizi de hatırlamamız gerekiyor her şeyden önce. Tarih boyunca bölgelerinde ve dünyada söz sahibi olmuş birkaç belli başlı devlet ve millet vardır. Çünkü milli güç asırlara yayılan bir formüldür. Bu ülkelerin coğrafyası, nüfusu, dinamizmi, tarihi derinliği gibi birçok unsur bu başarıyı mümkün kılıyor. Geleneği olan güçler geriye düşseler bile, tarih kendini düzeltiyor ve bu güçler yeniden yükseliyor. Mesela Asya’nın son dönemdeki yükselişi kesinlikle bir tesadüf değildir. İşte biz de böyle bir gelenekten geliyoruz Türk milleti olarak.

Geçen hafta sonu ilginç bir olay yaşadık, Sao Tome ve Principe, belki bu ülkenin adını çoğunuz duymadınız, Afrika’da bir ada ülkesi, resmi dili de Portekizcedir. Başbakanıyla telefonda görüştüm. Orada bir darbe girişimi olmuştu ve kendisiyle dayanışmamızı vurgulamak için aradım. Ayrıca, kendisi Büyükelçimizi davet ederek … jandarma kurumunun tesis edilmesi konusunda desteğimizi istemiş. Gabon’daki Büyükelçimiz oraya akredite. Ve büyükelçimiz bizi aradı, ben de hem dayanışmamızı bildirmek için, hem de her türlü desteğimizi vereceğimizi söylemek için aradım. Neden bizim Büyükelçimizi davet ediyor Sao Tome ve Principe Başbakanı? Çünkü bir 6 ay önce, bu senenin ilk aylarında daha doğrusu Gine Bissau’da da bir darbe girişimi olmuştu ve Gine Bissau’nun Cumhurbaşkanı hemen seçildikten sonra Türkiye’ye gelmişti ve özel kuvvetlerin eğitimi konusunda yardımda bulunmuştuk. İçişleri Bakanlığımız çok etkili programlarla özel kuvvetlerini eğitmişti ve bu özel kuvvetler Gine-Bissau’daki darbe girişimini yenmişti. Dolayısıyla biz Türkiye olarak darbelerden çok çektik, biraz önce isimlerini saydığımız büyüklerimiz de geçmişte darbelere başbakanlar, cumhurbaşkanı olarak çok maruz kaldı ülkemiz. Biz 1961’de Fatin Rüştü Zorlu’yu, Dışişleri Bakanımızı da bir darbeye kurban verdik, demokrasi şehidimizdir. Dolayısıyla dünyanın neresinde darbe olursa olsun, hassasiyetimizi gösteriyoruz.

Neyse, kendisi telefonda bana 18 yaşında Osmanlı tarihini okurken bundan etkilenerek İslam’ı seçtiğini söyledi ve ülkedeki tek Müslüman siyasetçi olduğunu söyledi. İşte ecdadımızın mirasının farklı coğrafyalarda ortaya koyduğu etkiye bireysel, belki sizin için küçük, ama benim için çok çarpıcı bir örnektir.

Değerli arkadaşlar; uluslararası sistemin devletler arasındaki güç dağılımı ve güç ilişkileri oluşturur. Geçmişte baktığımız zaman önce çatışmalar oluyor, sonra sistemler kuruluyor. Ama Vestfalya’dan bu tarafa baktığımız zaman kurulan sistemlerin ömrünün çok kısaldığını görüyoruz. Vestfalya’yla kurulan sistem 150 yıl sürmüş. Yine Viyana Kongresi’yle kurulan sistem 100 yıl, yaklaşık 1 asır sürmüş. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Soğuk Savaş’ın sona ermesine kadar süren sistem ise, 50 yıl sürmüş, yarım asır. Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana baktığımız zaman kurulmaya çalışan sistemler, sistem bile olamadan ortadan kalkmış, şimdi sistem kendisini arıyor. Dolayısıyla yani bir taraftan bu güç mücadelesi sistemi oluşturuyor, ama kurulan sistemlerin de azaldığını görüyoruz. Bugünkü sistemin de yetersizliğinden hepimiz şikâyet ediyoruz. Bugün, geçtiğimiz kriz dönemi aslında küresel güç dağılımının da yeniden tanımlandığı bir dönemdir. Soğuk Savaş sonrasında çıkan biraz önce bahsettiğim bu kısa dönemde tarihin sonu gibi teoriler de tarihe karıştı. Sonuçta bu öngörülerin de ortadan kalktığını da kısa süre içinde görmüş oluyoruz. İkinci Dünya Savaşı sonunda Batı hakimiyetindeki küresel sistemin kuruluşunda ABD askeri, İngiltere finansal, Almanya endüstriyel ve Fransa kültürel sayacağı olmuştu. Ama bugün yeni merkezler var, yeni güçler ortaya çıkıyor. Askeri, finansal, endüstriyel ve kültürel güç, farklı merkezlere dağılmaya başladı, farklı kıtalara dağılmaya başladı. Biraz önce Asya’nın yükselişinden bahsettim, yeniden yükselişinden. Biraz sonra belki ona geleceğiz, dış politikamızın detaylarına ya da girişimlerine değinirken ona da döneceğiz. Yani bu yeni dönemde düzen kurucu olmanın yolu girişimci, yenilikçi ve insani olmaktan geçiyor. O nedenle biz girişimci ve insani dış politika diyoruz.

Girişimci diplomasiden kastımız, aslında bizim söylemek istediğimiz; etkin, vizyoner, gerçekçi, inisiyatif alan, yön veren, gerektiğinde de karşı duran, yani kısaca liderlik eden bir diplomasi.

Yine arabuluculuk konusunda ülkemizin bir marka haline gelmesinin altında bu anlayış var. Bugün Türkiye Arabuluculuk Dostalar Grubu Eş Başkanlığını BM’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nda yürüten tek ülkedir. BM’de Finlandiya’yla beraber, AGİT’te Finlandiya ve İsviçre’yle beraber, İslam İşbirliği Teşkilatı’nda ise yine Genel Sekreterlik, Suudi Arabistan ve Afrika’dan Gambiya’yla beraber Arabuluculuk Dostlar Grubu’nun Eş Başkanlığını yürütüyoruz; bu Türkiye’ye olan güvenin bir göstergesidir ve İstanbul’da da dünyadan gelen arabulucu adaylarını da eğitiyoruz, sertifikalarını veriyoruz. İstanbul Arabuluculuk Konferansı da bir marka haline geldi. Çünkü Türk diplomasisinin, yani sadece bu teoride veya eş başkanlıkta değil bakınız Ukrayna-Rusya ihtilafında Balkanlar, Filipinler, Somali, Venezuela, yine Kolombiya gibi farklı coğrafyalarda oynadığı rol sonuç veriyor. Bugün Türkiye olmasaydı, Tahıl Anlaşması olabilir miydi? BM Genel Sekreteri, neden “benim göreve geldiğim günden bu yana elde ettiğim en büyük başarı” diyor? Birincisi; sistem BM sistemi, yetersiz, Genel Sekreter çok iyi olmasına rağmen, Genel Sekreter gerçekten başarılı bir arkadaş Guterres, ama sistemin kendisi yetersiz. Yine bu esir takası Türkiye’nin arabuluculuğu sayesinde oldu, yani diğer ülkelerde yaptıklarımızı saymıyoruz, hemen yanı başımızda. Aynı şekilde Zaporijya Nükleer Enerji Santrali’nin risklerini yine mühendisler olarak en iyi sizler bilirsiniz, aramızdaki mühendislerden bahsediyorum İstanbul Teknik Üniversitesi’nde. Yine buna benzer birçok girişimimizin neticelerini aldık, ama inşallah savaşı durdurmak için de çabalarımızı sürdürüyoruz. Buraya gelmeden önce bile görüşmeler gerçekleştirdik.

Yine, girişimci diplomasiyle bir yandan krizleri yönetiyoruz, yönetmemiz gerekiyor, kontrol dışına çıkarmamamız lazım, hepsini çözeceğiz diye bir iddiamız yok. Ama diğer taraftan da fırsatlardan da yararlanmak için yine girişimci olmak gerekiyor. Ulaştırma ve enerji koridorlarında bağlantılar kuruyoruz, modern İpek Yolu’nu tekrar inşa ediyoruz, Orta Koridoru canlandırıyoruz. Çünkü Doğu-Batı-Kuzey Koridor, Rusya’dan geçen Kuzey Koridor, bu savaştan dolayı ve Rusya’ya yönelik yaptırımlardan dolayı alternatif olmaktan çıktı. Dolayısıyla Orta Koridoru canlandırmak için de Türkiye-Azerbaycan-Özbekistan, Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan, en son bu toplantıya Gürcistan’da kaldı, üçlü toplantılarımızı dışişleri, enerji, ulaştırma, ticaret bakanlarıyla beraber farklı formatlarda devam ettiriyoruz.

Aynı şekilde enerji hatlarını da yeniden enerji hatları kurmak için çalışıyoruz, mevcut rezervlerin hayata geçirilmesi, daha doğrusu çıkarılması için çalışıyoruz. Azerbaycan ve Türkmenistan gazının Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine gönderilmesi için de yine çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor.

Gelecek hafta Çarşamba günü, Türkmenistan’ın Avaza şehrinde Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü liderler zirvesini gerçekleştireceğiz. 13’ünde, biz öncesinde dışişleri, enerji ve ulaştırma bakanları olarak da Avaza’da ayrı-ayrı bir araya geleceğiz ve bu zirvenin hazırlıklarını yapacağız. Öyle laf olsun diye bir araya gelmek olmaz, sonuç odaklı toplantılar ve zirveler gerçekleştirmemiz lazım. Çünkü biraz önce söyledim; her şey hızlı değişiyor, hemen hızlı kararlar almamız lazım bu fırsatları değerlendirmek için.

Tabii Karabağ Zaferinin ardından da Türk dünyasının önüne yeni imkânlar çıktı. Türk dünyasının kendine olan güveninin de her geçen gün arttığını görüyoruz ve Türkiye’nin tabii bu anlamda da güçlenmesi Türk kardeşlerimize de, diğer Türk devletlerine de ayrıca bir güven veriyor ve Karabağ Zaferinden sonra “bir şey olsa Türkiye bizim yanımızda olur” inancı, anlayışı her geçen gün güçleniyor. Kültürel birlikteliğimiz elbette vardı Türk dünyasıyla, kardeşlerimizle, ama bu sadece kültürel birliktelik yetmez. Orada kalırsak hamasetten öteye geçemeyiz, dolayısıyla ekonomik ve siyasi meyvelerini de toplamamız lazım ve şu anda bu meyveleri de Türk dünyasıyla birlikte toplamaya başladık.

Son olarak işte Semerkant Zirvesi’nde, Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tam ismi ve resmi unvanıyla gözlemci üye olması önemli bir gelişme oldu. Tabii Kıbrıs deyince, Gazimağusa’da da Teknik Üniversitemizin bir kampüsü var, orada da bilim, teknoloji, sanayi alanında araştırmalar yaptığınızı biliyoruz ve üniversitemizi bu çalışmalarından dolayı hem tebrik ediyoruz, hem de üniversitemize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne verdiği eğitim desteği için de gönülden teşekkürlerimizi sunmak isterim.

Yine Kıbrıs’ta biliyorsunuz Büyükelçiliğimize ilaveten Gazimağusa’da Başkonsolosluk da açtık, yakında Başkonsolosluğumuz yeni binasına taşınacak. Hem Gazimağusa Başkonsolosluğumuz, hem de Büyükelçiliğimiz üniversitemizin de, tüm vatandaşlarımızın da, emrinde sizlerin de hizmetindedir. Yakın iş birliği içinde olduğunuzu da zaten biliyorum.

Değerli hocalarım, sevgili öğrenciler, yoğun dış politika mesaimiz içinde Bakanlığımızı da tabi geleceğe taşıyacak yenilikçi adımlar atmak lazım. Sadece Bakanlığımızı geleceğe hazırlamak değil, biraz önce söylediğim, anlatmaya çalıştığım bu hızlı değişimi okumak, analiz etmek ve politika uygulamak bakımından da kendimizi sürekli yenilememiz lazım. İşte 2019’da daha pandemi gelmeden ilan ettiğimiz dijital diplomasi sayesinde biz bugün teknolojinin dönüştürücü gücünden yararlanıyoruz. Bu dijital diplomasi dediğimiz zaman sonra pandemi başladı herkes dijital diplomasiyi artık görüşmeleri online bir şekilde yapmak olarak algılamaya başladı. Oysa dijital diplomasi demek sadece görüşmeleri online değil, yani telefonla görüşmeyle yine video konferans yöntemiyle toplantı yapma arasında bir fark yok aslında sadece birbirimizi görüyoruz, ama bununla yetinmek mümkün değil.

Diğer taraftan, bu değişimi hızlı okumak için ve analizlerini yapabilmek için yapay zekadan faydalanmamız lazım, büyük veriden faydalanıyoruz biz bugün. Ayrıca konsolosluk hizmetlerinde de yapay zekadan faydalanmazsak vatandaşların beklentilerinin gerisinde kalırız. Tıpkı bugün uluslararası sistemin dünya halkının beklentilerinin gerisinde kaldığı gibi. O nedenle 74 civarında vatandaşlarımıza verdiğimiz konsolosluk hizmetlerinde de yapay zekadan Dışişleri Bakanlığı olarak faydalanmaya başladık. Ayrıca stratejik öngörü mekanizmalarıyla alternatif gelecek senaryolarına da kendimizi hazırlıyoruz. Yani sadece fütüristlerin öngörüleriyle bizim yetinmememiz lazım. Onların teknolojide başka alanlarda olabilir, ama dış politikada da öngörü ortaya koymak lazım.

Mesela pandemi başladı pandemi sonrası nasıl bir dünya bizi bekliyor? Hemen tüm dünyadaki aydınlarla beraber çalıştık, tüm Türkiye’deki bu konuya da kafa yoran insanlardan makaleler istedik ve kendimiz de bunları tartışıyoruz. Ve şimdi Rusya-Ukrayna savaşından sonra nasıl bir dünya veya sistem bizi bekliyor buna da tabi kafa yoruyoruz. Ama aynı zamanda bizim kendimizin de işte bu teknolojiden de faydalanarak bizi nasıl bir gelecek bekliyor, nasıl pozisyonlar almamız lazım bunu da iyi değerlendirmemiz lazım.

Yine 10-12 Mart tarihlerinde inşallah gelecek sene üçüncüsünü gerçekleştireceğimiz Antalya Diplomasi Forumu da bizim bir diğer yenilikçi faaliyetimizdir. Üçüncü senesini bırakın, ikinci senesinde Antalya Diplomasi Forumu Davos gibi, Münih Güvenlik Konferansı gibi dünyanın en önemli platformları kadar tanınan bir düşünce kuruluşu ve platform haline geldi. Yine bu Antalya Diplomasi Forumunun kuruluş amacı tabi karar alıcılarını, akademisyenleri, basın mensuplarını, düşünürleri bir araya getirerek gelecekle ilgili bugünün tespitlerini yaparken gelecekle ilgili de öngörülerini bizlerle ve tüm dünya kamuoyuyla paylaşmasını amaçlıyoruz ve bu anlamda da gerçekten önemli bir platform oldu. Yine bizim amacımız Antalya Diplomasi Forumunu uluslararası ilişkilerde zihinsel paradigmaları şekillendirecek bir platform haline getirmek. Ve şu anda yasa tasarımız Meclis’te ve b yasa tasarı geçtikten sonra vakfımız da kurulmuş olacak. Tıpkı tüm dünyadaki buna benzer platformlar gibi biz de bir vakıf haline getirerek bunu artık kalıcı bir Türkiye’ye bir platform olarak hediye etmek istiyoruz Dışişleri Bakanlığı olarak. Tabi bu teknolojiyi takip etmek önemli, yapay zekadan faydalanmak önemli.

Diğer taraftan bu yenilikleri görüşebilecek, konuşacak platformların oluşturulması da önemli Antalya Diplomasi Forumu gibi. Ama dünyadaki siyasi değişimlerin dengelerin değişiminin de iyi okunması gerekiyor. Biraz önce Asya’nın yükselişinden yeniden yükselişinden bahsettim. Asya’nın artık dünyanın ekonomik gücü olduğunu herkes görüyor, biz de görüyoruz. Uzmanlara göre ekonominin gücü yılda 140 kilometre hızla batıdan doğuya doğru kayıyor. Bugün Asya dünya üretiminin yarısı, dünya nüfusunun yarıdan fazlası 4.7 milyar insandan bahsediyoruz. Gelecek sene Hindistan nüfus bakımından Çin’i geçecek. Ama siyasi olarak da ortaya çıkan ben de varım diyen ülkeler de var Hindistan’ı biraz önce saydım.

Diğer taraftan, ekonominin gücünün güç merkezinin olduğu bir bölgeye bizim bütüncül bir yaklaşımla tekrar dönmemiz lazım ve o nedenle yeniden Asya dedik. Yeniden Asya deyince sanki bir önce ilk başta biz ilk defa Asya’ya gidiyormuşuz gibi bir algı oluştu. Hayır ilk defa gitmiyoruz, bizim köklerimiz Asya’da, ama dünya değişirken önümüze Asya’da bu kadar önemli fırsat çıkarken burayı ihmal etmemiz mümkün değil. Dolayısıyla, Yeniden Asya Girişimi yenilikçi ve öngörülü dış politikamızın başka bir adımıdır. Yani köklerimizin bulunduğu bu coğrafya yükselirken, biz de bin somut eylem unsuruyla bu yükselişin bir parçası olmak için yeniden Asya dedik.

Son Büyükelçiler Konferansımızda Avrupa’ya vurgu yaptık. Neden Avrupa’ya vurgu yaptık? Biz Avrupa’nın bir parçasıyız, Avrupa Birliği üyelik sürecimiz Avrupa Birliğinden kaynaklanan sebeplerle durmuş olsa da bu hedef hiçbir zaman değişmemiştir. Ama Avrupa Birliği üyeli üyeliği olsun, olmasın biz bu kıtanın parçasıyız ve bu kıta bugün çok ciddi sorunlar yaşıyor, çok ciddi sorunlarla karşı karşıya. Kim derdi 5 sene önce geçen sene 1 sene önce Avrupa’nın ortasında bir savaş olacak diye. Ama bu savaştan bağımsız bir şekilde tüm dünyayı etkileyen bu sorunların, sınamaların Avrupa’da çok güçlü bir şekilde etkilendiğini görüyoruz. Ekonomik krizler, enerji ve gıda krizi bunu daha da derinleştirdi. Göç problemi, aynı şekilde genel anlamda bizi de etkileyen yine terör, yine ırkçı akımlar, İslam düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, kendisinden olmayana yönelik hoşgörüsüzlük. İşte Almanya’daki son gelişmeyi yakından takip ediyorsunuz bir darbe girişimi daha başlamadan operasyonlarla önlendi. Dolayısıyla, inşallah Avrupa ülkeleri de bizim 15 Temmuz’da 2016’da yaşadığımızı, geçmişte yaşadığımız darbe ve terör saldırılarını da hatırlar ve bunlarla mücadeleyi, ortak mücadeleyi yapmamız gerektiğini de anlar. Biz böyle bir dönemde Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var diyoruz. Bu kesinlikle böyle kibirli bir yaklaşım değildir, çünkü bugün bahsettiğimiz bu konularda en etkin mücadeleyi gösteren ülke Türkiye’dir ve Avrupa’ya da bu anlamda da en çok katkı sağlayan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz tıkanın istikrarı ve barışı için ve ekonomik kalkınması için Avrupa’ya tekrar odaklanmamız gerektiğini Ağustos ayında Büyükelçiler Konferansımızda tüm arkadaşlarımızla değerlendirdik ve şimdi bu yönde çalışıyoruz.

Tabi Yeniden Asya’dan bahsederken biraz önce bugüne kadar sadece Asya’ya yönelik girişimlerimiz olmadı. Afrika açılımı dedik ortaklığa dönüştü. 12 büyükelçilikten 44’e çıktık. 4.3 milyar dolarlık toplam ticaretten 34.5 milyar dolarlık ticarete çıktık ve bu sene 45 milyar dolara yaklaşacak. Latin Amerika dedik 6 büyükelçilikten 18 büyükelçilik bir başkonsolosluğa çıktık. 800 bin dolarlık ticaretimiz vardı koskoca Latin Amerika’yla bugün 15 milyar dolar geçen yılın sonu, bu sene 20 milyar dolara yaklaşıyoruz. Ama bunu sadece ekonomiyle sınırlandırmamak lazım, her alanda çok büyük etkisi var. İşte bu dünyanın her yerinde açılımlarımızla ortaklıklarımızla sadece ikili düzeyde ülkelerle değil, bölgesel ve uluslararası örgütler nezdindeki statülerimiz ve oralardaki faaliyetlerimizle ve karar masalarındaki mevcudiyetimizle hem menfaatlerimizi korumak için çalışıyoruz hem de karar alma mekanizmalarına nüfuz ederek daha adil, daha adaletli bir dünya için çaba sarf ediyoruz.

Tabi Bakanlığımızı da yenilemek lazım, o nedenle yeni nesil diplomatlara da ihtiyacımız var. Yani diplomasimizin yenilenmesi ve güçlendirilmesi için Ankara Diplomasi Akademisini kurma kararı aldık. Sayın Cumhurbaşkanımıza da daha önce arz etmiştik. Şimdi YÖK’le de görüşüyoruz. Hem Bakanlığımıza gelen diplomatları yetiştireceğiz hem de master, doktora programları verebilecek bir kurum haline getireceğiz. Sadece Türk öğrencileri için değil, dünyanın her yerinden gelen uluslararası ilişkiler ve buna benzer bölümlerde master doktora yapanlara da bu imkanı sağlamak için çalışacağız. Tabi bu kuracağımız merkezle önümüzdeki süreçte atacağımız adımlarla inşallah hayata geçmiş olacak.

Değerli arkadaşlar, tabi sizin gibi gençlerle bir araya gelmek gerçekten bizim için çok sadece mutluluk verici, sadece onur verici değil, aynı zamanda bize enerji veriyor, heyecanımızı artırıyor, sizlerin ideallerinden, vizyonundan ilham alıyoruz. Yine yeni fikirlerle ufkumuzu genişletiyoruz. Yine üniversite buluşmalarında öğrencilerimizden gelen önerileri de dikkate alıyoruz. Politikamızı oluşturmak için çok faydalı gerçekten bilgi, öneri, eleştiri alıyoruz, bundan da çok büyük mutluluk duyuyorum gerçekten. O nedenle üniversitelerimizde öğrencilerimizle buluşmaya ben şahsen kendimi de çok geliştiriyorum bu tür toplantılarda önem veriyoruz. Yeni eğilimleri de tabi görmek lazım. Dolayısıyla, bu değişen mantaliteyi, eğilimleri de doğrudan yerinde görmek bakımından da faydalı. Ben sizlerin dış politikamıza gösterdiğiniz ilgiden son derece memnuniyet duyuyorum. Sadece sosyal bilimleri okuyan değil, mühendislik okuyan öğrencilerimizin, gençlerimizin de dış politikaya büyük bir ilgisi var. Burada sosyal bilimler bölümleri biraz daha teknik bölümlere göre kısıtlı, ama ona rağmen İTÜ mezunu bir büyükelçimiz var 9 tane şu anda kariyer memurumuz var, daha fazla gelmesini isteriz.

Bakanlığımıza giriş konusunda da bazı yenilikçi adımlar attık. Eskiden işte sosyal bilimler bölümlerinden mezun olanlar girebiliyordu. Şimdi uluslararası ilişkiler bölümünde master yapmış mühendislerimize de Bakanlığımızın kapılarını açtık bu sınavlara girme hakları var. Diğer taraftan, tabi işte gazetecilik dahil birçok alandan öğrencileri de, mezunları da Bakanlığımıza dahil ediyoruz. Ayrıca sadece gazetecilik değil, bazı diğer bölümleri de, sosyal bölümleri, sosyoloji, psikoloji gibi o bölümleri de açtık. Tarih mezunu, tarih bilmeden diplomasi yapılmaz. Tüm bu bölümlerden de yeni düzenlemeyle Bakanlığımıza personel alıyoruz. Yani sonuçta şunu söylemek istiyorum: Sizleri de Bakanlığımıza bekliyoruz. Bakanlığımıza, personelimize daha fazla katkı sağlamanız lazım. Bu kadar önemli bir eğitim kurumundan biz de Dışişleri Bakanlığı ve diplomasimiz olarak sizlerden faydalanmak isteriz, katkılarınızı bekleriz, sınavlarımıza bekleriz.

Bakanlığımızın sınavlarına girmek isteyen arkadaşlarımıza nasıl hazırlanacakları konusunda her türlü bilgiyi Bakanlığımızda ekiplerimiz var akademimiz var veriyor. Diğer taraftan, son yıllarda sınavlara girmiş, sınavları başarıyla geçip de Bakanlığımıza girmiş arkadaşlarımızla da bir araya getiriyoruz ki onlardan da öğrensinler nasıl soruyor soruluyor diye önceden hazırlamak lazım. Bakanlığa girdikten sonra da hazırlamak önemli ama hazır gelmelerini tercih ediyoruz. Birde bizim stajlarımız var, staj programlarımız var Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları üzerinden başvuruluyor. Geçen sene üç değişik grupta arkadaşlarımızı Bakanlığımızda stajyer olarak ağırladık. Kendileriyle bizzat bir araya geldim, sohbetler ettik, yemekler yedik, sorularını cevapladık. Master yapanlar da varmış içlerinde tezleriyle ilgili sorular da sordular, böyle ufak tefek katkılarımız da oldu. Birde Şuşa’ya Azerbaycan’ın bir diplomatik seferi olmuştu Ankara’daki büyükelçiliklerin bazıları Azerbaycan’a akredite. Biz kendi Bakanlığımızdan arkadaşlarımızla birlikte her seviyede yeni aday meslek memurlarımız dahil stajyer arkadaşlarımızı da Şuşa’ya gönderdik tarihe tanıklık etmelerini söyledik.

Bunları niçin anlatıyorum? Yani bizim stajlarımız sıkıcı değil, son derece öğreticidir sizleri bekliyoruz. Bu arada stajyerler arasında yapılan bir ankette de en çok memnun kalınan Bakanlık ödülünü de Cumhurbaşkanımızdan aldık stajyerlerimize çok teşekkür ediyoruz.

Sabrınız için çok teşekkür ediyorum, şimdi sorularınızı cevaplamaya hazırım. Herkes istediği soruyu sorsun, istediği değerlendirmeyi yapsın, böyle samimi, açık sizlerle sohbet etmeye inşallah…

Çok teşekkür ediyorum.

* Interpress deşifresidir.