[İngilizce’den Türkçe’ye tercümenin deşifresidir]
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- … Eşitsizlikleri ele almadan sosyal
adaletten zaten bahsedemeyiz ne Türkiye’de, ne bu bölgede, ne de ötesinde.
Uluslararası organizasyonlar gerçek tehditlerle baş edemiyor, jeopolitika
geri geldi, önleme zayıf, hatta çatışmaların hali daha bile zayıf durumda.
Öyle gözüküyor ki, şu anki uluslararası sistemi kurmakta önderlik eden
ülke, şimdi ona saldırıyor, hatta o ülke kendi müttefik ve dostlarına da
saldırıyor, çok hayal kırıklığı yaşıyorum. Ticaret savaşları artık bir
gerçeğe dönüştü. Tek taraflı ve koruma tedbirleri önlüyor adil ve özgür
ticareti ve kurallara dayanan ticari sistemi dünyadaki. Bunlar tabii bütün
ülkeleri etkiliyor, özellikle gelişmekte olanları. Ve tek taraflı tedbirler
aynı zamanda eşitsizlik uçurumunu genişletiyor.
Başarısız devletler, istikrarsızlık, kaynak kıtlığı, radikallere ve
teröristlere yardımcı oluyor. Barış ve refah dünyanın gelişmiş bölgelerinde
sürdürülemez insanlığın geri kalanı açlıktan ve fakirlikten muzdaripken. O
yüzden şundan emin olmak lazım: Herkes için barış ve herkes için refah. Bu
da şu anlama geliyor: Kazan-kazan yaklaşımımızı devam ettirmeliyiz ve
kurallara dayalı uluslararası sistemimizi de devam ettirmeliyiz.
Uluslararası kurumları kuvvetlendirmek önemli bir hususu bu gündemin ve BM
bu global rolü oynamalıdır, insani krizin çözülmesine yardımcı olmalıdır.
BM’nin çalışma metotları, prosedürleri ve kuralları reforme edilmeli daha
iyi yanıt verebilmek için global zorluklara. Bizim toplumlarımızın bugünkü
beklentisi budur. Ve BM Genel Sekreterini destekliyoruz, o konuya verdiği
taahhüdü destekliyoruz.
Reform tabii ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sistemini de içermeli,
o yüzden benim Cumhurbaşkanım altını çizmekte bu konunun, dünya beşten
büyük bir diyor. Boş bir slogan değil bu ve BM de kendini reforme etmeli.
BM bugünkü dünyanın beklentilerini karşılayamıyor. BM’yi bırakın bölgesel
organizasyonlarımız da bizim toplumlarımızın, özellikle Avrupa’daki
toplumların beklentilerini karşılamıyor, Avrupa Birliği de bunlardan biri.
O yüzden Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ve OECD ve diğerleri de
kendilerini reforme etmeli.
Ben Avrupa Konseyi Parlamenterler Birliği Başkanıyken reform benim
önceliğimdi, aynı zamanda Genel Sekreterin de önceliğiydi, kendisi hala o
kurumun Genel Sekreteri, Thorbjorn Jagland. Ve sadece Parlamenter Asambleyi
reforme etmedi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni, ki şu an daha verimli
çalışıyor. Onun için reform devam eden bir süreçtir ve bu kurumlarda
reformu devam ettirmeliyiz.
Bütün bu sorunlarla biz kendi mahallemizde boğuşurken, Türkiye öyle oturup
seyredemez. Onun için bugünkü Türk dış politikasının ilkesi girişimci ve
insani dış politika ve inisiyatifleri ele almalıyız, hem yumuşak, hem sert
kuvvet araçları kullanmalıyız, bu şekilde girişimci ve insani dış
politikamızı hem kendi mahallemizde, hem de ötesinde tesis edebiliriz.
Aktif roller alıyoruz çatışmaların barışçıl çözülmesi konusunda. Suriye bir
örnektir buna ve en yakın örnektir. Rusya’yla İdlib konusunda imzaladığımız
anlaşma sadece insani bir felaketi önlemedi, aynı zamanda Türk sınırlarına
ve Avrupa’ya doğru bir göçmen akımını daha önledi. Şimdi başka bir fırsat
penceresi var siyasi çözüm için, İdlib anlaşması olmasaydı bunu yapamazdık,
çünkü öbür türlü hiçbir muhalefet olmayacaktı, hiçbir müzakere olmayacaktı
muhalefet ve rejim arasında anayasa hakkında olsun, siyasi çözüm için olsun
ki bunlar Suriye için en iyi çözümdür.
Şimdi bütün ortaklarımızı artık yüreklendiriyoruz politik sürece daha fazla
dikkat verin diye. Staffan’ı göreceğim bu toplantıdan sonra ve kendisi
anayasal komiteyi kurmaya çalışıyor, muhalefet, rejim ve sivil toplum gibi
bir üçlü var ve bunların dengelenmesi gerekiyor. Biliyorum bazen bazı
ülkeler rejimin lehine bu dengeyi bozmaya çalışıyor ama, bu işler böyle
olmaz. Biz bir ülkenin geleceğinden bahsediyoruz, onun için bu son fırsat
penceresidir bana göre siyasi bir çözümün olabilmesi için Suriye’de ve
bundan faydalanmalıyız.
Şimdi Irak’ta ne oluyor? Bence sanıyorum doğru yoldalar, sözcülerini
seçtiler, Cumhurbaşkanlarını yakın zamanda seçtiler, şimdi hükümeti
oluşturmanın vakti. Fakat hükümet kurulduktan sonra bu ülkeyi desteklemeye
devam etmek lazım teröre karşı mücadelelerinde, PKK dahil olmak üzere DEAŞ
ve diğerleri de dahil. Ancak bu ülkeyi tekrar inşa etmemiz lazım ve Türkiye
en büyük sponsor şu anda, 5 milyar ABD Doları taahhüt verdik Kuveyt
Konferansında.
Ama Suriye ve Irak tek sorunlu ülkeler değil mahallemizde, bakın Yemen’de
neler olmakta ve Libya’da neler olacak? Ben Avrupalı dostlarımı şuna ikna
etmeye çalışıyorum: Yemen’deki durumun Avrupa kıtasına etkisi Türkiye’ye
olan etkisinden daha fazla olacaktır diyorum. Onun için, BM’nin çabalarını
desteklemeye devam etmeliyiz … çok iyi bir iş yapmakta, ama tabii ki daha
fazla destek hak ediyor bizim tarafımızdan.
Ama bizim bölgemizde bir de kuzeye bakın, Kırım, Ukrayna’nın doğusu ve o
kadar kırılgan bölgeler var ki, mesela Batı Balkanlar gibi. Şimdi
Makedonya’daki referandumdan sonra Bosna’da seçimler geliyor, yakın zamanda
gerilimler oldu Sırbistan ve Kosova arasında, bunlar hepimiz için endişe
kaynağı. Ve aynı zamanda o kadar çok dondurulmuş çatışmalar var ki
bölgemizde, Nahçıvan, Karabağ mesela, Güney Osetya, Abhazya, onlar da başka
bir donmuş tarz çatışmaya girdiler, hatta Kırım.
Kıbrıs başka bir sorun. Oradaki çözüm de donduruldu, geçen yıl elimizden
geleni yaptık Cenevre’de, olmadı. Şimdi herkesle konuşuyoruz, bütün
oyuncularla konuşuyoruz, Kıbrıslı Rumlar da gayrı resmi olarak dahil buna,
anlamaya çalışıyoruz bundan sonra neler müzakere edilecek diye ve tabii
müzakerelerin çerçevesi ne olacak, çünkü artık bir tane daha başarısızlığa
tahammülümüz yok.
O yüzden Türkiye elinden geleni yapmakta kuvvetlendirmek için Batı
Balkanlar’da istikrarı. Üç taraflı mekanizmalar, Türkiye-Bosna-Sırbistan,
Türkiye-Bosna-Hırvatistan olarak, şimdi dört taraflı olsun istiyoruz,
Türkiye-Hırvatistan-Bosna-Sırbistan olarak.
Kafkas bölgesinde de üç taraflı, dört taraflı mekanizmalar kurmaya
çalışıyoruz, Türkiye-Azerbaycan-İran, Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan ve
Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan, şimdi belki de Kazakistan da bu işe dahil
olacak. Bunlar sadece hani bu ülkeler arasında bir toplantı olması meselesi
değil, somut projeler gerçekleştirdik hep birlikte ve sadece bölgedeki
istikrarı kuvvetlendirmek amacıyla değil, fakat bütün bu boru hatları ve
demir yolu projeleriyle ekonomik hayatı da canlandırmak istiyoruz
buralarda. Yani bu mekanizmaların yanında barış için arabuluculuk
Türkiye’nin başka bir girişimidir diğer ortaklarla.
Eş başkanlık etmekteyiz Arabuluculuk Grubu Dostlarına Finlandiya’yla
birlikte Birleşmiş Milletler’de ve OECD’de. Şimdi Dönem Başkanı olarak
İslam İşbirliği Örgütü’nde arabuluculuk girişimi de … imkanı buldu ve ilk
Bakanlar Toplantısını BM Genel Kurulunda geçen hafta New York’ta yaptık…
(Canlı Yayın Kesintisi)