Sayın Bakan'ın Cinsiyet Eşitliği - TAIEX açılış konuşması, Çözüm, 9 Ekim 2008
Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Basın Mensupları,
Avrupa Komisyonu ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliğimizin ortaklaşa düzenlemiş olduğu bu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Geliştirme” Seminerinin açılışına hoş geldiniz diyor, ve sizleri en iyi dileklerimle selâmlıyorum.
Bildiğiniz gibi, kadınların toplumların ekonomik ve sosyal kalkınmasına daha etkin katkı da bulundukları bu 21. yüzyılda “Cinsiyet Eşitliği”, insan haklarının da vazgeçilmez bir unsuru haline geldi. Herkes tarafından kabul edilmiş evrensel değerleri hedefleyen Türkiye’nin bu gelişmelerin dışında kalması düşünülemez. Üstelik, yüzlerce yıldır bu coğrafya aslında dönem dönem kadınların son derece ön planda olduğu önemli sorumluluklar üstlendiği bir coğrafya olmuştur. Bu noktadan hareketle, kadınların erkeklerle eşit şekilde siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılımını sağlayan tüm haklardan yararlanmaları gerekmektedir.
Maalesef, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, eğitim, sağlık, istihdam benzeri konulardaki temel göstergeler açısından cinsiyete dayalı eşitsizlik de dünyanın pek çok köşesinde devam etmektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği; biyolojik farklılığın ötesinde erkekler ve kadınlar arasında kamusal ve özel alanın her düzeyinde eşit hak, fırsat ve sorumluluklara sahip olmaları gerektiği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, cinsiyet eşitliği, genel yaklaşım olarak Avrupa Birliği’nin “Siyasi Kriterler” ve “Sosyal Politikalar” açısından da önem verdiği bir konudur.
Avrupa Topluluğu Antlaşmasında bir madde vardır ki, bu madde Topluluğun amaçlarından birisini kadın erkek eşitliğinin sağlanması olarak belirlemiştir ki bu antlaşmanın 2. maddesi ilk sıralardaki maddesidir. Bu Antlaşmanın 141. Maddesi kadın ve erkek için eşit işe eşit ücret politikası öngörmektedir. Aynı antlaşmanın 13. Madde’si cinsiyet de dâhil olmak üzere her türlü ayrımcılıkla mücadelede önlem almak için Avrupa Komisyonunu yetkilendirmiştir.
Cinsiyet eşitliği politikalarının, sosyal birliktelikle ekonomik büyümenin sağlanmasında önemli bir araç olduğu Avrupa Birliği içerisinde de kabul görmüş.
Ayrıca, Komisyon’un 1996 tarihinde yapmış olduğu bir bildirgede, kadınlara ve erkeklere fırsat eşitliği sağlanmasının tüm Topluluk politika ve faaliyetlerine dâhil edilmesi de önemle vurgulanmıştır.
1997 Lüksemburg Zirvesi’nde "İstihdam Edilebilirlik”, “Girişimcilik”, “Uyum Sağlama” ve “Eşit Fırsatlar" istihdamın dört temel ilkesi olarak belirlenmiştir. Ayrıca, fırsat eşitliği ilkesi çerçevesinde cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik çeşitli önlemler de geliştirilmiştir.
2000 yılında gerçekleştirilen Lizbon Zirvesi’nde ise, 2010 yılına kadar, istihdam hedeflerinin yanında kadınların istihdamı için de bazı amaçlar belirlemiştir Avrupa Birliği. Örneğin toplam istihdam oranının % 70’e ulaşması ve bunun yanında da kadınların istihdam oranının ise % 60’a ulaşması hedeflenmiştir.
Değerli konuklar,
Hükümetimiz, Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde AB Müktesebatına uyum konusunda her alanda gösterdiği hassasiyeti kadınlara ilişkin alanlarda da göstermektedir. Kadınların ve erkeklerin, fırsatlardan eşit biçimde yararlanmaları, karar alma mekanizmalarına eşit katılımları için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, tüm plan ve politikalarımızda yer almaktadır.
Ülkemizin Avrupa Birliği ile “Cinsiyet Eşitliği” alanındaki işbirliği bu plan ve politikalarımız çerçevesinde yürümektedir. Nitekim, Türkiye, Avrupa Birliği’nin “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Topluluk Programına” 2004 yılında katılmıştır.
İçinde bulunduğumuz dönemde de İstihdam ve Sosyal Dayanışma Topluluk Programına (PROGRESS) katılım amacıyla onay aşamasına Türkiye gelmiş bulunmaktadır. Ayrıca, ülkemiz bu alandaki önemli Topluluk Programlarından birisi olan “Çocuklar, Gençler ve Kadınlara Karşı Şiddetle Mücadele” yani DAPHNE 3 programını da yakından takip etmektedir.
Diğer yandan, ülkemizde son dönemde kadın-erkek eşitliği alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir ki bu gelişmelerin çoğu anayasal ve yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılmıştır. Son 6-7 yıldır yapılan bu düzenlemelerden bazılarına kısa kısa değinmek istiyorum. Örneğin 2001 yılından bu yana iki ayrı Anayasa değişikliği yaptık ve eşlere aile içerisinde eşitliği sağlayan hükümler getirdik. Yine “yabancı babadan veya yabancı anneden olan çocukların vatandaşlıkları arasındaki ayırımı” kaldırdık.
2004 yılında yapılan Anayasa Değişikliği ile Anayasa’nın 10. maddesine şu ifadeleri ekledik: “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Burada özellikle bu madde biraz da uygulamaya vurgu yapıyor. Türkiye’de yaptığımız pek çok reformda yasalar ve anayasal düzenlemelerle pek çok konuda hızlı ilerleyebiliyoruz. Ancak uygulama zaman alabiliyor. Şimdi uygulama için bu zihinsel dönüşümü Türkiye’nin gerçekleştirmesi gerekiyor. Anayasadaki bu değişikliklerin ve yasal düzenlemelerin insanlarımız tarafından içselleştirilmesi ve toplumun her kesiminde benimsenmesi, sahiplenmesi ve uygulanması büyük önem taşımaktadır. İşte bu Anayasa maddesindeki eşitliğin yaşama geçmesi, özellikle 2004 yılında bunun için yapılmıştır.
Ayrıca, Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun ile aile reisliği kaldırılmış, eşlere, evlilikten doğan yükümlülükleri temelinde çocukların velayetini birlikte kullanmaları hakkı verilmiştir. Bu bağlamda, eşlerin yaşadıkları evi birlikte seçebilmeleri ve eşlerden her birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini alma zorunluluğunun olmadığı hükmü getirilmiştir. İlaveten, kanuni mal rejimi olan “mal ayrılığı” yerine “edinilmiş mallara katılım” rejimi düzenlenmiştir.
Yine, AB Mevzuatı ile uyum kapsamında Devlet Memurları Kanunu’na getirilen değişikliklerle ve aynı zamanda İş Kanununa getirilen değişiklikle kadınlar için doğum öncesi ve sonrasında 8’er haftadan oluşan toplam 16 hafta ücretli izin uygulaması da başlatılmıştır.
AB mevzuatına uyum kapsamında, işe alınma, mesleki eğitime giriş, çalışma ve ücret eşitliği hususlarında cinsiyet eşitliği yönünde yine önemli iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir.
Bu anlayışla, 2008 yılı Şubat ayında AB tarafından yayımlanan ve Türkiye’den AB’nin beklentilerini bir bakıma açıklamış olduğu Katılım Ortaklığı Belgesi’ni dikkate alan bir Ulusal Program hazırladık. Ulusal Programımızın Taslağında da, kadınlarla ilgili çok önemli düzenlemeler öngörüyoruz. Biliyorsunuz bu taslağı 80 in üzerinde Sivil Toplum Kuruluşu ile paylaştık, ayrıca ABGS’nin web sitesinde bunu yayınladık. Çok sayıda STK dan bize görüşler iletilmiş durumda ve hala da görüşler bu dönemde gelmektedir.
Şimdi bu Ulusal Programımızın Taslağına bakacak olursak, önümüzdeki 4 yılı kapsayan bir Ulusal Program bu. Bu taslakta yine önemli adımlar öngörülüyor;
-Kadınların eğitimi, işgücü, siyasi ve sosyal hayata katılımları dahil olmak üzere toplumdaki statüsü daha da güçlendirecek adımlar atılmasını önemli görüyoruz. Bu çerçevede kadın örgütlerinin desteklenmesinin devamını önemli görüyoruz. Yürürlükteki mevzuata uygun olarak kadın hakları konusunda hâkim ve savcı, belediye, kolluk kuvvetleri ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlara özel eğitimler verilmesini öngörüyoruz.
-Şiddete maruz kalan kadınlar için belediyelerce sığınma evleri kurulması çalışmalarının devam etmesini öngörüyoruz. Ve kolluk personeline ve sağlık çalışanlarına, kadınlara uygulanan şiddete karşı mücadeleye ilişkin bilinçlendirme amaçlı eğitimlerin verilmesini öngörüyoruz. Kadına yönelik şiddetin sebep ve sonuçlarının belirlenmesine yönelik faaliyetlerin gerçekleştirilmesini öngörüyoruz.
-Kadınlara yönelik şiddeti engellemek için her alanda alınan önlemlerin uygulanmasının yakından takip edilmesinin önemini bu Ulusal programda tekrar vurguluyoruz. Toplumun, kadına yönelik şiddete karşı mücadele konusunda bilinçlendirilmesi amacıyla kapsamlı ve yaygın kampanyalara devam etmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Yine bu çalışmalara toplumun geniş kesimlerinin katılımının önemli olduğunu düşünüyoruz.
-Kadınların işgücüne katılımını arttırmak amacıyla çeşitli illerdeki mikro kredi uygulamalarını diğer şehirleri de kapsayacak şekilde genişletmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.
- Ulusal Program taslağında, ebeveyn izni oluşturulması ve doğum için verilen ücretsiz iznin anne ve baba arasında paylaşılmasına dair bir düzenlemeye de yine yer veriyoruz.
-Öte yandan, yine bu taslağımızda, cinsiyet eşitliği alanında henüz tam uyum sağlanmamış diğer müktesebata yönelik bir takvimi de açıklamış bulunmaktayız. Bunlardan ayrı olarak, bildiğiniz gibi Hükümetimiz, “Töre Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulmuş olan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu”nu benimsemiştir. Yine bu konu ile ilgili bir Başbakanlık genelgesi yayınlanmıştır. Rapor’da yer alan kadına yönelik şiddet ve töre-namus cinayetlerine ilişkin tavsiyeler de hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu gelişmelerin haricinde, AB Katılım Öncesi Mali Yardımlar çerçevesinde cinsiyet eşitliği alanında çeşitli projeler de yürütülmektedir. Biliyorsunuz AB’nin Türkiye’ye sağlamış olduğu bu hibe programlarına önemli bir AB katkısı söz konusudur. Ancak, Türkiye olarak biz de yine bu projelere katkı sağlıyoruz. Bu projelerden örnekler vermek gerekirse, isimlerini çok kısaca birkaç tanesini sayayım size:
-Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Güçlendirilmesi Projesi,
-Kadın Girişimciliği Projesi,
-Sivil Toplum Kuruluşlarının Kapasitelerini Geliştirme Projesi,
-Şiddete Maruz Kalan Kadınlar İçin Sığınma Evleri Projesi,
-Aktif İstihdam Tedbirleri ve İŞKUR’u Yerel Düzeyde Destekleme Projesi,
-Çalışma Yaşamında Kadın Erkek Arasında Eşit Muamelenin Artırılması Projesi,
-İŞKUR- Kadınların İşgücü Piyasasına Girişlerine Destekle alakalı bir Projesi,
Yine 2008 programlaması dâhilinde yürütülecek olan “İşyerlerinde Cinsiyet Eşitliğinin Desteklenmesi” projesi gibi örnekler bu alanda AB fonlarından desteklenecek olan projelerdir.
Yine “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Güçlendirilmesi Projesi” müktesebat kapsamında oluşturulması gereken “Eşitlik Birimi” için bir model çalışması içermesi itibarıyla da ayrıca önem arz etmektedir.
Diğer yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Sosyal Politika ve İstihdam faslının müzakereye açılabilmesi için AB müktesebatının aşamalı olarak iç hukuka aktarılması, uygulanması ve yürütülmesini içeren bir Eylem Planını ayrıca şu anda hazırlamaktadır.
Cinsiyet eşitliği konusunda AB müktesebatına daha fazla uyum sağlamak amacıyla, şu anda bir Eylem Planı vardır ve AB Direktifleri çerçevesinde de bu Eylem planında ilişkin geniş tedbirler de yer almaktadır.
Biliyorsunuz, 58.59. ve 60. Hükümet dönemlerinde kadın-erkek eşitliğine ilişkin gerçekten reform niteliğinde pek çok düzenlemeyi gerçekleştirdik. Ancak, yasaların etkin bir şekilde uygulanmasının sağlanabilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin gerçekleştirilmesi, burada büyük önem arz etmektedir ve bu konuda kamu kurum ve kuruluşlarımızca yürütülen tüm çalışmalarda Sivil Toplum Kuruluşlarımızın mutlak bir desteğini ve katkısını gerçekten önemsiyoruz. Ve bunun da gerçekleşmekte olduğunu da memnuniyetle görmekteyiz. Bu katkıların önümüzdeki dönemde de ben süreceğini ümit ediyorum.
Değerli Konuklar,
Bu ortak amaca hep birlikte hizmet etmek açısından, Avrupa Birliği’ne katılım sürecinin önemli bir fırsat teşkil ettiğini ben burada yine vurgulamak istiyorum. Bu fırsatın da en iyi şekilde değerlendirileceğine inanıyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye bu Reformları yaparken sadece AB istiyor diye yapmıyor. Türkiye bu reformları gerçekten Türkiye’nin ihtiyacı olduğu ve Türk insanın ihtiyacı olduğu için yapıyor. Bu gün biz şöyle bir bakacak olursak yaptığımız Reformlara ki, bugün aramızda Devlet Bakanı Sn. Nimet Çubukçu var, eski Devlet Bakanımız yine aramızda. Bütün bu dönemlerde yapılacak reformlara şöyle bir bakacak olursak hepsini Türkiye’nin ihtiyacı olduğu için, Türk insanın ihtiyacı olduğu için, Türk kadınının hakkı olduğu için biz bu reformları yaptık.
AB’nin bize sağlamış olduğu çerçeve ise, kendimizi sürekli mukayese edeceğimiz bir standart vermektedir. Üye ülke ne yapıyor, bunları nasıl uyguluyor, biz neredeyiz, sürekli olarak kendimizi mukayese edip, sürekli olarak kendimizi geliştirmemiz için önemli bir çerçeve teşkil etmektedir. Bu sadece bu spesifik konuda bu şekilde değil, pek çok konuda bu şekilde. Ancak şunu da ifade edeyim ki biz inanmadığımız hiçbir adımı atmıyoruz. Türkiye için doğru olduğuna inandığımız Türkiye için gerekli olduğuna inandığımız adımları atıyoruz.
Ben sözlerime son verirken, Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi hususunda şimdiye kadar sağladığınız ve bundan sonra da sağlayacağınız işbirliği ve katkılar için hepinize tek tek teşekkür ediyorum ve bugünkü bu seminerin başarılı olmasını diliyorum.