Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 3 Mayıs 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100'e Verdiği Mülakat, 24 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 10 Nisan 2023 Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yeni Şafak gazetesine Türkiye Yüzyılı Vizyon Eki kapsamında Verdiği Mülakat, 02 Ocak 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV Net’e Verdiği Özel Röportaj, 11 Ekim 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Haber Global’e Verdiği Özel Röportaj, 23 Ağustos 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100’e Verdiği Özel Röportaj, 27 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 4 Temmuz 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Özel Röportaj, 31 Mayıs 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk Tarafsız Bölge’de Verdiği Özel Röportaj, 20 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV'ye Verdiği Özel Röportaj, 14 Nisan 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun A Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 31 Mart 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 10 Şubat 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 7 Eylül 2021, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 6 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Oslobodenje Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Nezavisne Novine Günlük Gazetesi‘ne Verdiği Özel Mülakat, 4 Mayıs 2021 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24 ‘e Verdiği Özel Mülakat, 17 Aralık 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Anadolu Ajansı Editör Masası’na Verdiği Mülakat, 30 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Tarafsız Bölge” Programına Verdiği Mülakat, 16 Eylül 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 13 Temmuz 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk “Gece Görüşü” Programına Verdiği Mülakat, 18 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’ye Verdiği Özel Röportaj, 11 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun KANAL 24’e Verdiği Özel Röportaj, 3 Haziran 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun DİM TV “İğneli Fıçı Özel” Programına Verdiği Mülakat, 23 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal V Yüksek Tansiyon Programına Verdiği Mülakat, 18 Mayıs 2020 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akit TV Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 12 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TV 100 Kanalına Verdiği Özel Röportaj, 6 Mayıs 2020, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun NTV’de Yaptığı Açıklama, 18 Nisan 2020
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TRT Haber'e Verdiği Özel Röportaj, 21 Temmuz 2022

SUNUCU- Sevgili izleyenler, bir kez daha hoş geldiniz TRT Haber ekranlarına, çok özel bir yayınla karşınızdayız, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu canlı yayın konuğumuz.

Sayın Bakan, öncelikle hoş geldiniz yayınımıza.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hoş bulduk, iyi yayınlar.

SUNUCU- Çok teşekkürler.

Aslında konuşacak çok fazla konu, soracak çok fazla soru var ama, sondan başlamak isterim. Dün öğleden sonra Irak’tan gelen bir haber var, sivillerin bulunduğu bir alanda meydana gelen bir patlama ve sonrasında yaşanan gelişmeler. Aslında Dışişleri Bakanlığı sürecin hemen sonrasında bir açıklama yaptı ama, dün geceden bu yana neler yaşandı, son durum nedir ve bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü konuyla ilgili çok ciddi spekülasyonlar var.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, öncelikle çok teşekkür ediyorum.

Dün bu üzücü haberi aldıktan sonra söylediğiniz gibi bir açıklama yaptık. Bir kere daha vefat eden 9 kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara şifa diliyoruz. İhtiyaç olursa yaralıların Türkiye’de tedavi olabileceğini, Türkiye’ye getirebileceğimizi de söyledik. Tabii bu saldırıyla ilgili Türkiye’yi suçlayıcı, karalayıcı haberler de çıktı. Yaptığımız açıklamada da net bir şekilde bunu yalandık, yani daha doğrusu Türkiye’nin hiçbir zaman sivillere yönelik bir saldırı gerçekleştirmediğini tüm dünya bilir. Uluslararası hukuka uygun bir şekilde biz terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. Ve dün bu haberler gelir gelmez tabii ilgili kurumlarımızla da hemen istişareler yaptık, bilgi paylaşımları yaptık. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığımız bilgiye göre, sivillere yönelik herhangi bir saldırımız olmamıştır.

Bizim her zaman hedefimiz PKK ya da YPG, Suriye’de PYD terör örgütleri olmuştur, DEAŞ terör örgütü olmuştur. Irak’ta da bugüne kadar mücadelemiz her zaman PKK terör örgütüne yönelik olmuştur Irak’ın değişik bölgelerinde. Terör örgütlerinin gerçekleştirdiğini düşündüğümüz bu hain saldırı neticesinde Irak makamlarıyla işbirliği yapabileceğimizi de biz söyledik, açıkladık. Bir kere daha buradan vurgulamak istiyoruz; bu sis perdesi aralanmadan Türkiye’ye yönelik ithamları ret ediyoruz. Türkiye’ye yönelik gerek yetkili, gerek yetkisiz yapılan açıklamaları da reddediyoruz, bunlar da doğru değil. Türkiye bir taraftan aydınlatılması için işbirliği yapacağım derken, Türkiye’ye yönelik bu tür açıklamalar doğru değil.

Biz bugüne kadar Irak’ın, hatta Suriye’nin, yani tüm komşularımızın, ama özelikle iki ülkeyi vurguluyorum, terörle mücadele yaptığımız iki ülkeyi de vurguluyorum, sınır ve toprak bütünlüğünü herkesten daha güçlü bir şekilde destekledik. Irak’la ilişiklerimizin iyiye gittiği bir dönemde, terörle mücadelemizin başarılı olduğu bir dönemde böyle bir olayın gerçekleştirilmesi de manidardır. Bu aslında Türkiye’nin terörle mücadelesini engellemek için yapılan bir girişimdir ya da bir saldırıdır. Irak makamlarının da bu tuzağa düşmemesi gerek. Bizim açıklamamız gayet açık ortada, net. Tabii ki Irak halkının acısını paylaşıyoruz, 9 Irak vatandaşı hayatını kaybetti. Irak’la her zaman terörle mücadelede işbirliği yapmak istediğimiz de kendilerine söylüyoruz, açıklamalarımızda da bunu vurguluyoruz.

Maalesef Irak’ta DEAŞ önemli bir ölçüde temizlendi, ama PKK terör örgütünün mevcudiyeti son derece güçlü bir şekilde var. Dün Irak’ta toplanan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin açıklamasını, tabii bu açıklamayı kabul etmemiz mümkün değil ama, en sonunda ülkelerinde terör mevcudiyetinin olduğunu da kabul ediyorlar. Yani sonuçta bu terör örgütlerini nerede olursa olsun temizlemek lazım, Türkiye’den temizlemek lazım, Suriye’den temizlemek lazım, Irak’tan temizlemek lazım ve bu terörle mücadelede biz işbirliğine her zaman varız. Özellikle Irak’ta PKK’nın bu ülkeden temizlenmesi ya da ülkenin PKK’dan temizlenmesi konusunda işbirliğine de hazırız.

SUNUCU- Tabii dün yaşanan gelişmelerden sonra sosyal medyada çok fazla paylaşımlar yapılmaya başladı ve ilginç bir şekilde ilk etapta aslında baktığımız zaman terör örgütü iltisaklı grupların paylaştığını görüyoruz. Ama iddialardan birisi, Bağdat’taki Türk Büyükelçiliğine girildiği yönündeydi, var mı böyle bir şey?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok, Büyükelçiliğimize herhangi bir girme sözkonusu değil. Irak makamları gerekli güvenlik tedbirlerini de her yerde aldılar, onlara da teşekkür ediyoruz. Bazı vize ofislerimizin önünde, hatta bir grup hadsiz bir vize ofisimizde asılı bayrağımızı yaktılar, hadsizce yaktılar. Onun dışında eski Büyükelçiliğimizin önünde bir gösteri oldu, daha sonra dağıldılar. Büyükelçiliğimize herhangi bir girme teşebbüsü de olmadı. Bugün Irak’ta 1 günlük yas ilan edildi, Büyükelçiliğimizde bayrağı da yarıya indirdik, bu Irak’taki yasa biz de tüm misyonlarımızla birlikte katılmış olduk. Herhangi büyükelçiliğimize girme teşebbüsü de olmadı, girme de olmadı. Dediğim gibi, vize ofislerimizin bazılarının önünde ve eski Büyükelçiliğimizin önünde bazı protestolar ya da orada toplanmalar oldu.

SUNUCU- Şimdi sürecin zamanlaması gerçekten dikkat çekici Sayın Bakanım. MİT son dönemde peş peşe başarılı operasyonlar düzenliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri zaten hem sınır ötesinde, hem sınırlarımız içerisinde gerek Jandarmamız olsun, gerek Özel Harekat olsun çok ciddi bir operasyon süreci var. Tam bunlar olurken yaşanan bu gelişme, akıllara acaba bir provokasyon mu sorusunu da getiriyor. Ne diyeceksiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bundan şüpheniz olmasın, biraz önce onu söylemeye çalıştım. Türkiye’nin terörle mücadelesini sekteye uğratmak için yapılan bir saldırıdır bu. Biz hiçbir zaman Türkiye olarak, Türk askeri, Türk polisi sivilleri hedef almadığı gibi, her yerde sivilleri ve masum insanları, mazlumları koruyan bir milletiz. Ordumuz da, askerimiz, jandarmamız ve polisimiz de bu konuda son derece hassastır. Türkiye içinde de biliyorsunuz terörle mücadelemiz uzun yıllardır devam ediyor. PKK terör örgütü Suriye’de de YPG ve PYD, bunların hepsi aynı terör örgütü zaten, PKK’nın uzantıları, isimleri farklı. Irak’ta da, Türkiye’de de her zaman sivillere yönelik biliyorsunuz acımasızca katliamlar da yapmıştır, hedef almıştır, kalkan yapmaktan da hiçbir zaman çekinmemiştir. Mesela Sincar bölgesinde Yezidileri kalkan yapıyor, Yezidi çocukları zorla silahlandırıyor ve bizim herhangi bir saldırı planlandığımız zaman Sincar Dağı’nda özellikle Yezidi çocukları, kızları, erkekleri kalkan yapıyor. Bu açıkça zaten görülüyor, Yezidiler de bunu görüyor, kabul ediyor.

Sonuçta bu terör örgütünün oyunları bitmez, terör örgütlerinin oyunları bitmez. Ama bu terör örgütlerinin olduğu yerde bu tür problemler her zaman olur. Burada yapılması gereken şey; gerek Merkezi Yönetim, gerekse Bölgesel Yönetim ve Türkiye olarak işbirliği içinde Irak’ı PKK terör örgütünden de temizlememiz lazım. Biz Türkiye olarak terörle mücadeleyi, bize yönelik tehdit oluşturan terör yapılanması nerede olursa olsun uluslararası hukuk çerçevesinde kararlılıkla devam edeceğiz. Yani bu tür komplolar, bu tür oyunlar, bu tür sivillere yönelik saldırılar bizim terörle mücadelemizi durdurmaz. Elbette bir kere daha altını çizerek söylemek istiyorum; bu terörle mücadelede terörün bulunduğu komşu ülkelerle de işbirliği yapmak isteriz, onlardan da bu kararlılığı görmek isteriz. Yani ülkelerinde bu terör örgütlerinin barındırılmasına izin vermemeleri gerekiyor. Tercihimiz; bu ülkelerin kendilerinin bu terör örgütlerini bu ülkelerden temizlemesi. Ama buna yetecek güçleri yoksa, kapasiteleri yoksa, o zaman biz onlara her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu başından beri söylüyoruz. Ama bu da yapılmıyorsa, bana yönelik, benim topraklarıma yönelik saldırı nereden gelirse gelsin o saldırıyı yapan teröristleri oradan temizlemek de benim milletime olan borcumdur, görevimdir; Türkiye olarak söylüyorum ben derken. Ülkemizin, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde biz terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, uluslararası hukuk çerçevesi içinde sürdüreceğiz ve her zaman olduğu gibi sadece teröristleri hedef almaya devam edeceğiz.

SUNUCU- Komşulardan bahsetmişken, 48 saat geçmedi Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte İran’daydınız, son derece önemli bir görüşmeydi. Hem İran tarafıyla görüşmeler vardı, hem Rusya tarafıyla, hem de üçlü bir görüşme vardı. Onunla devam edelim, nasıl geçti öncelikle görüşmeler, sonra detaylarına geçelim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Son derece faydalı görüşmeler oldu. Her şeyden önce kovid salgını sebebiyle epeydir ikili, yüz yüze fiziki görüşmeler gerçekleştirilmemişti. İran’la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısının yedincisini gerçekleştirdik. Rusya’yla da dokuzuncusunu epeydir gerçekleştiremiyoruz, onu da gerçekleştirmek istiyoruz ve ev sahipliği sırası bizde. Yine 2019’dan bu yana Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin’le çokça telefon görüşmesi oldu, ama ilk defa fiziki olarak bir görüşmesi oldu bu üçlü toplantıdan önce.

İkili görüşmelerde, tabii İran’la geçtiğimiz sene ticaret hacmimizde tekrar bir artış yaşandı, yüzde 71 civarında bir artış, ama bizim 30 milyar dolarlık bir hedefimiz var, bu hedefimize ulaşmak için hangi adımlar atmamız lazım? İlave gaz, yarın nükleer anlaşma olursa, petrolün de yaptırımlardan çıkmasıyla beraber petrol ithalatı, bizim İran’a satabileceğimiz ürünler, mevcut boru hatlarının genişletilmesi, enerjiyle ilgili işbirliğinin yanı sıra diğer alanlarda da ekonomik işbirliğimizi güçlendirmemiz lazım.

Biliyorsunuz terör ortak belamız, bizde PKK, İran’da PJAK, Suriye’de YPG-PYD, aynı terör örgütünün değişik isimleri, bununla mücadele etmemiz gerekiyor. Kaçak göçle ilgili hangi tedbirleri ilave almamız lazım, bunların görüşmeleri oldu. İkili anlaşmalar imzaladık. Ve bölgesel konular tabii, bir taraftan Irak’ın istikrarı, bir taraftan Suriye’de siyasi sürece ivme kazandırılması, bugüne kadar maalesef Anayasa Komisyonu toplantıları istediğimiz verimi vermedi, bu da rejimin işin doğrusu savsaklaması sebebiyle oldu. Ama rejimin en büyük destekçileri kim? Rusya ve İran. Dolayısıyla onların rejimi bu anlamda teşvik etmesi gerekiyor. Ortak açıklamamızda da vurguladığımız gibi, tek çözüm siyasi çözümdür, bunun için de adımların atılması lazım. Gerek Kafkasya’daki gelişmeler, Ortadoğu’daki gelişmeler, bunları da değerlendirme bakımından önemli oldu.

Aynı şekilde Sayın Putin’le ikili görüşmede de tabi, bir taraftan ikili ilişkiler, diğer taraftan tahıl ihracatının önündeki engellerin kaldırılması, ayrıca devam eden Ukrayna’daki savaşın ateşkesle sonlandırılması konusunda görüş alışverişlerinde bulunuldu ve Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye’nin tutumlarını, beklentilerini her iki liderle paylaşmış oldu. Özelikle Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi konusunda Sayın Putin’le de verimli bir görüşme gerçekleştirdi.

Astana biliyorsunuz, bugün siyasi süreçten bahsediyorsak Astana formatı sayesinde olmuştur. Biz tabii bu sürecin meşruiyeti bakımından ve uluslararası kabul edilirliği bakımından BM çatısı altında olmasını her zaman tercih ettik. Son günlerde İsviçre’ye Rus ve rejimin gitmeme eğilimi var, sözde vize engelleri sebebiyle, ama biz İsviçre yönetimiyle de bunları konuştuk, bu süreci devam ettirmek istiyoruz.

Yine bu görüşmelerimizde, gerek ikili görüşmelerimiz her iki liderle, gerekse üçlü formatta. Tabii terörle mücadele ana konulardan bir tanesiydi. Özellikle Suriye’de bizim beklentimiz, bizim bu bölgeden, özellikle kuzeydoğu bölgesinden Suriye’nin YPG, PKK, PYD terör örgütünden bu bölgenin temizlenmesi ve bu konuda Rusya’yla vardığımız bir mutabakat var. İran’ın da önemli bir aktör olduğunu kimse inkar edemez Suriye’de, bu anlamda beklentilerimizi de kendilerine ilettik. Ama terörle mücadele tabii sadece Suriye’de değil bölgemizde DEAŞ var, PKK var, El Kaide var, FETÖ terör örgütü var ve tüm terör örgütleriyle mücadelede zaten ortak açıklamalarımızda hem ikili, İran’la olan bu Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi Toplantısının ardından yayınlandığımız ortak bildiri ve Astana üçlü formatında yayınladığımız ortak bildiride de bunlar vurgulanmıştır. Benim özetleyebileceğim konular bunlar. Her bakımdan son derece faydalı bir ziyaret ve görüşmeler olduğunu söyleyebilirim.

SUNUCU- Tabii masadaki 3 ülkeden 2’si, yani Rusya ve İran Suriye meselesinde rejimin yanında. Şimdi Türkiye’nin de o bölgede özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da defaatle dile getirdiği bir mesele var, biraz önce siz de vurguladınız, bölgenin terörden temizlenmesi. Bir kez daha bölgeye yeni bir Türkiye’nin operasyonu ihtimali masada, bu konu da muhtemelen o masada gündeme gelmiştir Tahran’da. Bu yönde Cumhurbaşkanımız nasıl mesajlar verdi, karşı taraf bu mesajları nasıl aldı, nasıl bir süreç yaşandı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi tabii bu iki ülkeyle anlaştığımız konular var, anlaşamadığımız konular da var. Suriye’de karşı taraflarda olmamızın avantajlarını da daha önceki demeçlerimde vurgulamıştım. Bazen farklı taraflarda olmanın özellikle bu siyasi sürecin işletilmesi, işte tutukluların takası gibi güven artırıcı adımların atılması bakımdan faydalı. Halep’in tahliyesinden başlayan bir işbirliğinden bahsediyorum, Astana formatıyla devam ediyor, ama halen Suriye özelinde de bu ülkelerle farklılıklarımız var. Yani bunların rejime verdiği desteği biz doğru bulmuyoruz işin doğrusu, çünkü rejim bu aldığı destekle sivilleri hedef almaya devam ediyor. Tam tersine, ülkede bir uzlaşının sağlanması için enerjimizi sarf etmemiz lazım bizim her zaman söylediğimiz gibi. Yani herkesi terör örgütü olarak, terörist olarak ilan etmek de doğru değil, burada rejime karşı olan güçlü bir muhalefet var, bunların terörle de hiçbir bağı yok, yani ülkede neden bu Arap baharını başlattıkları belli.

Sonuç itibarıyla, terörle mücadele konusunda da farklı düşünüyoruz, bu doğru. Yani Suriye’deki YPG-PKK’nın PJAK’tan farklı olmadığını İran da biliyor. Rusya’nın bir terör listesi yok, ama PKK’nın terör örgütü olduğunu herkes biliyor. Sonuçta bu iki ülkenin bizim operasyonlarımıza geçmişte olduğu gibi bugün de karşı olduğu da açık, zaten demeçlerinde bunları söylediler. Tabii bu ülkelerin açıklamaları ortada da, bizim ne söylediğimiz önemli, Cumhurbaşkanımızın ne söylediği önemli. Biz geçmişte de kimseden icazet almadık ve Fırat’ın doğusunda gerçekleştirdiğimiz PKK-YPG’ye yönelik harekata hem Amerika’nın taahhütleri, hem de Rusya’nın taahhütleri ve vardığımız mutabakatlar çerçevesinde bir ara verdik. Ve bu iki ülke de bu bölgeden YPG-PKK’lı teröristleri temizleme taahhüdünde bulundu, ortak açıklamalar ve vardığımız mutabakat açıkça ortada. Bugüne kadar bu gerçekleşmediği için, bu teröristler Suriye içinde Suriyelilere, aynı zamanda muhaliflere ve bizim askerimize, polisimize yönelik saldırılarını devam ettirdiği gibi, oradan kendi topraklarımıza yönelik saldırıları da artırmaya başladı. Şimdi böyle bir durumda Amerika ne yapar, Rusya olsa ne yapar? Rusya Ukrayna’ya neden girdiğini açıklarken ne diyor? Burada bize yönelik tehditler oluşmaya başladı diyor, benim ulusal güvenliğime. Bu gerekçeyi doğrudur-yanlıştır, bunu biz zaten Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısını en başından ret ettik. Ama buradan doğrudan bir saldırı var, askerimiz, polisimiz şehit oluyor, sivil insanlar ölüyor, masum Suriyeliler de öldürülüyor. Böyle bir durumda bu teröristler burada olduğu sürece tehdit devam edecek. Biz de elimiz kolumuz bağlı kalamayız. Sonuçta biz bugüne kadar yaptığımız harekatlarda kimseden icazet almadık doğrusu, almayız da. Elbette herkesin görüşü var, biz de onlara da kendi görüşlerimizi de söylüyoruz, temennilerimizi de söylüyoruz, teröristlerin buradan temizlenmesi gerektiğini de söylüyoruz, kaldı ki ortak bildirilerimizde de var, yani bölücü ajandası olan terör örgütleri. Kimdir bölücü ajandası olan terör örgütü? PKK, YPG, PYD. Sonuçta biz tabii görüş alışverişinde bulunuruz, istişareler ederiz, ama terörle mücadelede de kimseden icazet alacak değiliz.

SUNUCU- Yani hala bir gece ansızın Türkiye Suriye’de terör hedeflerini vurabilir söylemimiz geçerli gibi anlıyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette. Biz 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz, terörün her türlüsüyle hiç ayrım yapmaksızın kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz ve bundan sonra da mücadele edeceğiz ve her zaman da terörle mücadelede teyakkuz halindeyiz ve bir gece ansızın.

SUNUCU- Peki Sayın Bakan, biraz önce de vurguladınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüştüğü önemli isimlerden birisi Putin’di, ki Putin normalde Ukrayna savaşından bu yana çok fazla yurt dışına çıkmıyor, bu anlamda sembolik olarak da bu görüşme aslında bir anlamda önemliydi. Siz de vurguladınız, dünyanın gözünü çevirdiği konulardan birisi var, Türkiye, Rusya-Ukrayna meselesini ilk andan itibaren, işte Antalya’da tarafları bir araya getiren ilk ülke oldu ki o zamanlar üçüncü dünya savaşı çıkar mı söylemleri vardı. Şimdi de bir kez daha gözler Türkiye’ye çevrildi, çünkü tahıl koridoru meselesi gündemde. Nedir son durum bu konuda? Hem Ukrayna’yı belki bir anlamda rahatlatacak, hem bu süreçte bir nefes olacak, hem de dünyadaki gıda arzına katkısı bulunacak bu adım atılabilecek mi? Türkiye’nin bu noktadaki rolü ne olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz, hem ateşkes konusunda, hem de tahıl ihracatının önündeki engellerin kaldırılması konusunda ya da bu yönde bir mutabakata varılması konusunda samimi, yoğun çaba sarf ediyoruz ve herkes bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çabalarını takdir ediyor; bu seven sevmeyen, Türkiye’yi seven sevmeyen herkes tarafından görülüyor. Biz bu konuda gerçekten samimiyiz. Bir ateşkesin, savaşın sona erdirilmesinin her şeyden önce bize faydası var, bölgemize faydası var, tüm dünyaya faydası var. Bizim ülke olarak tahıl konusunda kendi kendimize kendi tüketimimiz bakımından yeterli olduğumuzu söylüyoruz, ama özellikle makarna ve un ihracatının üretimini ve ihracatının devam etmesi için bizim firmalarımız da tahıl ithalatı yapıyor. Ama esas kendimizi düşünerek değil, dünyada bir gıda krizi var. Dünyada şu anda iki önemli kriz var, aslında üç; bir tanesi enerji, ikincisi gıda krizi, üçüncüsü göç. Bu üç sorunla da küresel anlamda mücadele etmek lazım. Dolayısıyla dünyada bir gıda krizi var, kıtlık içinde olan ve kıtlık riski yaşayan ülkeler var. Bu bakımdan kendimizi sorumlu hissediyoruz her zaman olduğu gibi. Ve bu sorunun çözülmesi konusunda BM, Türkiye’yle çalışmayı tercih etti. Bugüne kadar Ukrayna konusunda ve diğer konularda sergilediğimiz objektif, dengeli, yapıcı tutumlarımız sayesinde. BM’yle birlikte her iki tarafla sürekli görüşüyoruz, Cumhurbaşkanımız defalarca Putin’le ve Zelenskiy’le telefon görüşmeleri gerçekleştirdi, Tahran’da da zaten yüz yüze görüştüğünü söylemiştik ve teknik düzeyde de görüşmeler devam etti, Dışişleri Bakanları düzeyinde de görüşmelerimiz devam etti. En son askerlerimizden oluşan bir heyet, Moskova’nın daveti üzerine Moskova’ya gitti ve orada teknik görüşmeler gerçekleştirildi. Ukrayna’yla zaten sürekli her görüşmemiz, yaptığımız her görüşme sonrası biz tarafları da bilgilendiriyoruz, yaptığımız üçüncü taraflarla görüşmelerde de, BM’yle yaptığımız görüşmelerde de durum şudur diye bilgilendiriyoruz, açık, şeffaf bir şekilde bu çabalarımızı sürdürüyoruz.

En son İstanbul’da yapılan teknik düzeydeki toplantı önemli bir toplantıydı, tıpkı yine İstanbul’da ateşkes için yapılan toplantı gibi önemliydi. Ama daha sonra ateşkes konusunda biliyorsunuz ortaya İrpin’den, Buça’dan görüntüler çıktı. Savaşın devam etmesini isteyen ülkelerin olduğunu da söyledik, maalesef o İstanbul’daki yaklaşımlardan iki taraf da uzaklaştı. Şimdi tekrar getirmeye çalışıyoruz. Ama tahıl işine dönecek olursak, bu konuda umutluyuz işin doğrusu. Yani İstanbul’da yapılan görüşmeden sonra yine temaslarımız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde güzel haberleri vermeyi umut ediyoruz, bu yönde iki tarafla ve BM’yle de işbirliği içindeyiz. İnşallah netice alırız ve bir sorunu da böylece çözmüş oluruz. Bu sorunu çözdüğümüz zaman sadece Ukrayna’nın tahıl, ayçiçeği ve ayçiçeği yağı ihracatının önü açılmayacak, Rusya’nın da gerek bu ürünler, gerekse dünyanın ihtiyacı olan gübrenin ihracatının da önü açılacak. Her ne kadar yaptırım listesinde olmasa da bu ürünler, bu ürünleri taşıyacak gemilere yönelik yaptırımlar var, lojistik konuları. Hiçbir yerde hizmet alamıyor, sigorta meselesi en önemlisi, aynı zamanda bu ödemelerin yapılması için bankacılık sisteminin işlemesi lazım. Bu konularda da zaten gerek ABD ve Avrupa Birliği bu engelleri kaldıracağına yönelik taahhütlerde de bulundular. Yani şu anda yolunda gidiyor, inşallah bir aksilik olmaz ve bu işi başarırız.

SUNUCU- Siz umutlu musunuz tahıl koridoru meselesinde?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben umutluyum işin doğrusu, umutluyum. Ateşkes konusunda şu anda tabii o kadar çok umutlu değiliz, neden? Çünkü savaş devam ediyor, her iki taraf da masaya haklı ya da haksız, ama sonuçta masaya güçlü oturmak haklı bir taleptir kim olursa olsun, dolayısıyla daha güçlü bir şekilde masaya oturmak istiyor. Ama tahıl konusunda umutluyum, aslında tahıl konusunda bir işbirliği olursa yine müzakere masasına, diplomasiye dönme, ateşkes için yeni bir umut doğacak, çok önemli bir güven artırıcı adım olmuş olacak. Yani sadece gıda krizi olarak bakmamak lazım, iki ülkenin bir anlaşmaya varması bakımından da umut ediyoruz önemli bir adım olacaktır.

SUNUCU- Bu da çok önemli bir ikincil etki olacak belki.

Biraz önce Amerika Birleşik Devletleri’nin adını andınız, Amerika’yla devam edelim. Bir süredir devam eden Amerika Birleşik Devletleri bir uçak meselesi vardı, işte F-35 meselesi vardı, şimdi F-16 konuları gündemde. F-16’larla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Amerikan Başkanı tarafından verilen mesajlar vardı. Ancak geçtiğimiz günlerde ilginç bir karar aldılar Amerika Birleşik Devletleri’nde, nasıl yorumluyorsunuz öncelikle bu kararı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Temsilciler Meclisi’ndeki kararı diyorsunuz değil mi?

SUNUCU- Evet.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii yönetim şu anda Türkiye’ye F-16’ların yeni modellerini vermek istiyor, … modelini. Diğer taraftan mevcut F-16’ların modernizasyonu konusunda kitlerin de verilmesi. Kongre’de, hem Temsilciler Meclisi’nde, hem de Senato’da böyle bir eğilim var işin doğrusu. Çünkü bunun NATO için de önemli olduğunu görüyorlar, yani bölgemizin güvenliği herkes için önemli, ABD hatta kendi güvenliğimiz bakımından da önemli diyor. Tabii bir taraftan F-35 problemi devam ediyor CAATSA yaptırımları sebebiyle. Bu F-16’nın önündeki engellerin kaldırılması lazım, bir an önce de bunun temin edilmesi lazım, yani Amerika kendi içinde bu prosedürü bitirmesi lazım. Çünkü teknik düzeydeki askerlerimiz arasında yapılan görüşmeler son derece olumlu seyretti bugüne kadar. Sonuçta Temsilciler Meclisi’nde bir karar alındı, bu karar tabii şimdi bağlayıcı bir karar değil. Senato’da yine bir karar alınacak, daha sonra bu iki karar bir belgede birleştirilecek, yani ikisinin sentezi yapılacak, uyumlaştırma yapılacak daha doğrusu. Ondan sonra da tabii ortak bir karar çıkacak. Tabii biz Amerika’yla olsun, diğer müttefiklerimizle olsun, Fransa, işte İtalya, SAMP-T, diğer konular da var, TF-X Projemizle işte Rolls-Royce İngiltere ortaklık yaptığımız ya da işbirliği yaptığımız ülkeler de var. Biz müttefiklerimizle savunma sanayi alanında da işbirliği yapmak isteriz ve ülkeye, Türkiye’ye yönelik kısıtlamalar da var, bunları da kaldırmak için ne kadar çaba sarf ettiğimizi görüyorsunuz. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinde de bu gündeme geldi.

Sonuçta müttefiklerimizden almak isteriz. F-16’yı tabii ki Amerika’dan almak için bir girişimde bulunduk, ama bizim elimizi kolumuzu bağlayacak bir yönteme de evet dememiz mümkün değil. Yani sonuçta şimdi orada ne diyor? Yunanistan hava sahası. Yunanistan hava sahası derken neyi kastediyorsunuz? Yunanistan’ın haksız bir şekilde benim dediği ve bizim de aidiyeti belli olmayan adalar var, adacıklar var, onlar da bizim, yani anlaşmalarla daha önce belirlenmeli dediğimiz. Burada Yunanistan’ı haklı görmenin gerekçesi ne? ABD bir kere bugüne kadar sürdürdüğü, daha düne kadar diyelim gerek Kıbrıs’ta, gerekse Türkiye ile Yunanistan arasında izlediği dengeli politikadan bir sapma yaşamıştır. Bu dengeli politikasına tekrar ABD’nin dönmesi gerekiyor; bu bir. İkincisi; tabii ABD Kongresi’nde Yunanistan kökenli üyeler de var ve bunların lobi çalışmaları da var. Bizzat Miçotakis zaten konuşmasında da F-16 aleyhine lobi yaptı, diğer yerlerde olduğu gibi Türkiye aleyhtarlığı devam ediyor. Yani sonuçta şimdi ABD Dışişleri Bakanlığı Kongre’ye yazdığı bir mektupta, adaların kıta sahanlığından ve hava sahasından bahsetmek istiyorum, onu anlatmaya çalışıyorum, özür dilerim kara suları, kıta sahanlığı değil; kara suları üzerinde 10 millik hava sahası talep etmek uluslararası hukuka uygun değildir dedi. ABD Dışişleri Bakanlığı Kongre’ye yazdığı bir mektupla söyledi. Şimdi Yunanistan 10 mil talep ediyor. Şimdi bu aradaki 4 milde tabii bizim buraları kullanmamamız söz konusu değil ki. Kaldı ki ABD, Yunanistan’a da savunma sanayi ürünleri veriyor, kurduğu üslere ilaveten. Peki, Yunanistan… Biz bu belgeleri bilgileri de paylaşıyoruz, askerlerimiz sürekli paylaşıyor muhataplarıyla, biz de paylaşıyoruz arkadaşlarımızın tespit ettiği bilgileri. Yunanistan, bizim hava sahamızı, hatta ana karamızın üzerindeki hava sahamızı da ihlal etti. Peki, Yunanistan’a bir ürün verirken Türkiye’nin hava sahasını ihlal etmeme şartıyla diye bir yorum yapıyor musun ya da bir teklifte bulunuyor musunuz? Sonuçta bu denge politikasını bozmaması gerekiyor. Temsilciler Meclisi’nde çıkan bu kararın bir bağlayıcılığı yok, ama en sonunda tabii nihayetinde yönetim bu konuda karar verecek. Şu ana kadar ABD Yönetiminin tutumu da son derece olumlu, Biden’ın yaptığı açıklamaları da zaten takip ettiniz.

SUNUCU- Peki, Yunanistan’dan bahsettiniz. Miçotakis’in oradaki görüşmelerini hem izledik, hem de ekranlarımızda aktardık. Yine TRT Haber ekranlarında canlı yayında şöyle bir ifadeniz olmuştu: Lozan Antlaşması’nı hatırlatıp demiştiniz ki, eğer Lozan Antlaşması’na dönülmezse adaların aidiyeti tartışmaya açılır ve bu konuda Birleşmiş Milletler nezdinde Türkiye’nin girişimleri oldu, diplomatik anlamda pek çok adımları oldu Türkiye’nin. Ne aşamadayız şu noktada? Yunanistan’dan gelen herhangi bir olumlu adım var mı ya da Türkiye’nin bu politikasında herhangi bir değişiklik var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi sadece Lozan değil 1947 Paris Barış Antlaşması’na da vurgu yapmıştım. Bazı adalar 1923 Lozan Antlaşması’yla, bazı adalar da 1947 Paris Barış Antlaşması’yla, ki Türkiye’nin taraf olmadığı bir anlaşmadır bu. Bu adalar, bazı adalar gayri askeri statüyle, yani silahlandırmama şartıyla Yunanistan’a verilmiştir ve İtalyanlar vermiştir bu adaları da 47 Barış Anlaşmasıyla bazılarını. Sonuçta şart nedir? Bu adaları Yunanistan silahlandırmayacak. Peki, fiili durum nedir? Yunanistan, bu adaları silahlandırıyor; bizim de söylediğimiz bu, BM’ye yazdığımız mektuplarda da bunu söyledik. Bu adaların egemenliği Yunanistan’a bu anlaşmalarla verilirken bir şart konulmuş, Yunanistan en önemli bu şartı ihlal etmiştir ve silahlandırıyor ve kime yönelik silahlandırıyor? Türkiye’ye yönelik silahlandırıyor. Biz yazdığımız mektuplarda, özellikle ikinci mektupta tüm hukuki veçheleriyle bunu açıkladık. Yunanistan 8 ay sonra cevap verebildi. Yunanistan’ın yaptığı demagoji. Yani bizim argümanlarımıza karşı hukuki bir argüman yok. Yok Yunanistan’a tehdit varmış da, Yunanistan şöyleymiş böyleymiş, işte bu anlaşma o zaman imzalanmış. Başka anlaşmalar da var, tarihi anlaşmalar, yeri geldiği zaman bu anlaşmaları hatırlatıyorsunuz kendinizle ilgili, bizimle ilgili veya başka ülkelerle yaptığınız anlaşmalar. Yani sonuçta herkesin imza attığı, yani tarafların imza attığı anlaşmalar var, bu anlaşmalara Yunanistan’ın uyması gerekiyor, uymadığı zaman da egemenlik tartışmasını başlatırız dedik ve bu tartışmayı da biz başlatmış bulunuyoruz ve bunu sonuna kadar da takip edeceğiz.

SUNUCU- Peki, Birleşmiş Milletler’den bu noktada gelen herhangi bir yanıt var mı, yoksa o da şu an izleme aşamasında mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok, kayda alıyorlar bizim gönderdiğimiz, yine aynı şekilde kıta sahanlığımızın batı sınırlarını da belirledikten sonra gönderdiğimiz mektupları Birleşmiş Milletler kayda alıyor. Yunanistan’ın verdiği hiç hukuki değeri olmayan, demagoji içeren mektubu da kayda alıyor BM.

SUNUCU- Peki, şimdi biraz önce siz de vurguladınız, uluslararası savunma anlaşmaları arasındaki Türkiye’nin masasındaki konulardan bir tanesi de SAMP-T meselesi, İtalya ve Fransa’yla birlikte aslında ortak bir savunma sistemi. Bu noktada bir adım var mı, bu ülkelerden gelen Türkiye’ye yeni mesajlar var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu süreç aslında daha önce başlamıştı, bir niyet mektubu da imzalanmıştı SAMP-T ile beraber, Eurosam esas Joint Venture’nin ortak şirketin, Fransa-İtalya ortak şirketin adı, bir niyet mektubu da imzalanmıştı. Ama daha sonra Fransa’yla ilişkilerimizde biliyorsunuz yine Fırat Kalkanı Harekatından sonra, Barış Planı Harekatından sonra bir ilişkilerimizde soğukluk oldu, o dönemde tabii bu iş yavaşladı. Şimdi en son Brüksel’deki zirvede Cumhurbaşkanımızın, aslında iki zirve oldu; bir Ukrayna’yla ilgili olağanüstü, daha sonra da normal zirve oldu. Bu zirvelerde bir tanesi daha doğrusu olağanüstü Ukrayna, bir tanesi de yine Amerikan Başkanı’nı biliyorsunuz seçildikten sonra müttefiklere tanıtma amacıyla NATO’da geleneksel bir zirve olur, 1 günlük zirve. Bu zirvelerde, sonuçta zirvelerin adı önemli değil de, Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la yaptığı görüşmeler, hem de İtalya Başbakanı Draghi’yle yaptığı görüşmelerle beraber tekrar bir ivme kazandı. Yine en son Sayın Cumhurbaşkanımız, Draghi Ankara’ya gelince kendileriyle görüştüler, telefonda da yine Macron’la görüştüler. Macron'un da bu yılın ikinci yarısında Türkiye’ye bir ziyareti planlanıyor ve bu ziyaretle birlikte olumlu bir adım atmak istiyoruz biz, yani somut adımların atılması gerekiyor. Şu anda her iki ülke de böyle bir iş birliğine sıcak baktığını söylüyorlar, kendi aralarında da bu konuyu Fransa ve İtalya olarak görüşmüşler-konuşmuşlar. Sonuçta bu süreç de şu anda ivme kazanmış bir şekilde devam ediyor.

SUNUCU- Peki Sayın Bakanım, diplomasi dünyasında gözlerin Türkiye’ye çevrildiği konulardan birisi de hiç şüphesiz birkaç hafta öncesinde özellikle çok yoğun bir şekilde konuşuyorduk, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği. Türkiye bu noktada belirli itirazlar dile getirdi, sonrasında oturuldu bir anlaşmaya varıldı, şimdi taraflardan anlaşmaları yerine getirmeleri bekleniyor. Ama özellikle İsveç’te sokaklarda zaman-zaman hala terör örgütlerinin işte sözde ellerindeki simgeleriyle, çünkü onlara bayrak demek çok doğru bir ifade değil, ama ellerinde kendilerini sembolize eden birtakım bez parçalarıyla sokaklarda görüyoruz. Bu süreci İsveç’i sabote etmeye çalışan bir grup mu var, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu noktayı, yoksa neler oluyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Her iki ülkede, her ne kadar Meclis’te büyük bir çoğunlukla NATO üyeliğine destek çıksa da bu iki ülkenin NATO’ya üye olmasına karşı olan gruplar var. Elbette bu iki ülke içindeki terör yapılanması da bu ülkelerin NATO’ya üye olmasına güçlü bir şekilde karşı, şiddetli bir şekilde karşı. Sonuçta PKK terör örgütü, yine NATO’ya baktığımız zaman NATO’nun önündeki en büyük iki tehditten bir tanesi NATO’nun gördüğü birinci tehdit… Yani buna bir ve iki demeyelim de, tehditlerden bir tanesi NATO’ya göre Rusya, bir tanesi de terör örgütleri, terör kısaca. İşte Çin sınama olarak görülüyor şimdilik. Yani sonuç itibariyle bu terör örgütleri bu iki ülkenin NATO’ya girmesini istemiyor, ideolojik gruplar da var, onlar da istemiyor, onlar da destek veriyor. Aynı zamanda aşırı sol partinin milletvekilleri de biliyorsunuz o PKK’nın paçavralarıyla beraber onlar da gösterilere katıldılar.

Sonuçta Ahmet Bey, bu tür girişimler olabilir, olacaktır da. Ama bu iki ülkenin taahhütleri var, yani bizim muhatabımız o iki ülkedeki yönetimler. Bu ülkenin bir tanesinden Cumhurbaşkanı, bir tanesinden de Başbakan müzakerelere katıldı. Biz dışişleri bakanları olarak imzaladık, ama Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bir heyetle katıldık, onlar da Finlandiya Cumhurbaşkanı, İsveç Başbakanı geldiler oturduk, müzakere ettik, bizim şartlarımızı kabul ettiler, sonuçta çıktık imzaladık. Şimdi bunları yerine getirmeleri gerekiyor, bunu yerine getirecek olan kimdir? Ülkenin yönetimleridir. Sonuçta bu mutabakat zaptının içindeki unsurları yerine getirmezlerse, uygulamazlarsa, biz de bu katılım protokolünü Meclis’ten onaylamayız. Bu arada da daha önceki bir programda söylediğim gibi, bizim muhalefet partileri de orada herhangi bir PKK’nın ya da destekçilerinin bir eylemi olduğu zaman bizi, Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti iktidarını suçlamak yerine o ülkelere şunu demesi gerekiyor: Sizin taahhütleriniz var, bu taahhütleri yerine getirmezseniz Meclis’ten bunun geçmesine biz de izin vermeyeceğiz demesi lazım. Bu mesela sadece iktidarın meselesi değil, ama muhalefet her konuda iktidarı nasıl eleştirebilirim, nasıl saldırabilirim derdinde. Oysa bu milli bir mesele, terörle mücadele meselesi, bunu niye söyleyemiyorlar, niye bu açıklamaları yapamıyorlar? Yani halkımız biliyor da, yani gerçekten şöyle mantıklı bir şekilde düşünmeye çalışsan anlamak zor. O yüzden muhalefetin de bu açıklamaları yapmasını bekliyoruz İsveç ve Finlandiya’ya yönelik, özellikle İsveç’e yönelik. Sonuçta bir de bu mutabakatın uygulanmasıyla ilgili ve bundan sonra yine atılacak adımların takibiyle ilgili daimi bir komite kurulması teklifi aslında bu iki ülkeden geldi, biz de kabul ettik. Şimdi ne zaman toplantı yapacağız dedik, Ağustos’ta bir araya gelelim dedi iki ülke de, Finlandiya ve İsveç, Ağustos’ta bir araya geleceğiz, biz daha önce de bir araya gelmeye hazırız. Ama bizim üzerimizde zaman baskısı yok, ne zaman şartlarımızı yerine getirirlerse o zaman Meclis’te bu katılım protokolü değerlendirilir, Meclis’e gönderilir, Meclis’te değerlendirilir şartlar yerine gelirse. Şartlar yerine gelmezse kendileri bilir, Cumhurbaşkanımız da yine o gün Kabine Toplantısından sonra yaptığı açıklamada da bunu vurguladı.

Sonuç itibariyle ortada bir mutabakat var, bu mutabakatın yerine getirilmesi gerekiyor. Yerine getirecek kim? Bu iki ülke. Bu konuda işbirliği yapma konusunda zaten biz hazırız her zaman söylüyoruz. Terörle mücadelede ve teröristlerin iadesi dahil her türlü konuda, adli yardımlaşma dahil her türlü işbirliğini yapmak istiyoruz, yeter ki onlar kararlı adımlar atsınlar, biz de onları destekleyelim.

SUNUCU- Peki, Ağustos’taki bu toplantıda gelinen aşama mı değerlendirilecek, nasıl bir toplantı olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu, Daimi Komite aslında gelinen aşama ne, hangileri uygulandı, hangileri uygulanmadı, bundan sonraki süreçte de devam edecek, ama kalıcı bir komite olacak bu. Hatta o ülkelerin teklifi yine NATO ülkeleri de buna katılsın. Bunu sulandırmak amacıyla değil, ama diğer NATO ülkeleri de YPG-PKK’ya kucak açtıkları için, onların gösterilerine, o ülkede para toplamalarına, hatta çocukları devşirmelerine izin verdikleri için, göz yumdukları için o ülkelerde de bu tür gösteriler son zamanlarda arttı biliyorsunuz. Yapıldığı için o ülkelerin katılmasını da biz tercih ederiz. Böyle bir komitede, Daimi Komitede bunun ciddi bir şekilde ele alınması lazım, takibinin de yapılması lazım.

SUNUCU- Peki, çok önemli bir noktaya vurgu yaptınız; özellikle PKK-YPG’nin eline silah verdiği çocuklar meselesi. İki gün önce Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan bir rapor yayınlandı ve bu raporda çok net bir ifade var; PKK-YPG’nin 12 yaşındaki çocukların bile eline silah verdiği ve bu noktada zorla o çocukları aldığı. Zaten hani 18 yaşından küçük herkesi aldığınız zaman zorla almış oluyorsunuz. Peki Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri bunu bu kadar net ifade etmiş ve kayıt olarak da kendi sistemine almışken, nasıl tırlar dolusu silah gönderebiliyorlar hala? Bu çok büyük bir çelişki değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- O raporda şunu da yazsalardı: Bizim verdiğimiz silahları maalesef çocukların ellerine veriyor deselerdi, samimiyetlerine daha fazla inanırdım; ama bu tespit de önemli. Bu aslında bizim sadece ABD’ye değil, tüm müttefiklerimize olsun, tüm muhataplarımıza verdiğimiz bir bilgi, söylediklerimiz. Bunu biz de söylemiyoruz, Suriye içinde tüm azınlıklar söylüyor, dini azınlıklar da var orada.

SUNUCU- Az önce Yezidilerin de siz altını çizdiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet. Nadia Murad, Nobel Ödüllü Yezidi Hanımefendi bizi de eleştiriyor Sincar’daki operasyonlarımız yüzünden ama, bunu Katar’da bana söyledi, Washington’da herkese söyledi, bizim çocuklarımızı dağa PKK zorla götürüyor. Hatta bir tane kız çocuğumuz kaçmış gelmiş ve ben de oradaydım, PKK’lılar bunu almak için, geri götürmek için geldi, halk tepki gösterince götüremediler çocuğu dedi, bu kadar detaylı bilgi verdi bana ve diğerlerine.

Şimdi Diyarbakır annelerine gidiyorlar mı bunlar? Gitmiyorlar. Geçenlerde ben oradaydım. Diyarbakır anneleri bazılarının çocuklarının Suriye’ye götürüldüğünü biliyor. Kim götürüyor oraya? PKK götürüyor. Çocuk bunlar, 13-14 yaşında çocuklar. Diğer taraftan Haramiler, Süryaniler olsun, diğer azınlıklar olsun, farklı etnik gruplar olsun, hepsi aynı şeyi söylüyor, açıkça da bu Batılılara da söylüyorlar, yani sizin destek verdiğiniz bu YPG-PKK bizim okullarımızı kapatıyor, bizim haklarımızı elimizden alıyor, karşı çıkanları, bunların ideolojilerini, Marksist, Leninist, komünist ideolojilerini paylaşmadığı için bunları öldürüyor, bizi öldürüyor, bu şekilde. Ben bunu söylediğim zaman hemen birileri çıkıyor, sen bizim ideolojimize… Benim ideolojilerle ona-buna, benim kendi siyasi görüşüm var ve kendi ideolojim var, partimin ideolojisi var, başkalarının da olabilir pekala, ama bunu paylaşmayanları öldürenlerden bahsediyorum, terörden bahsediyorum. Kimsenin ideolojisine, siyasi görüşüne laf atmıyorum ben, ne olursa olsun benimserim-benimsemem o ayrı bir şey. Fakat burada bunu herkes söylüyor zaten.

Peki, bu silahları kim veriyor? Başa dönelim, ABD veriyor. Bu tespit iyi, ama bu tespit varsa o zaman gereğini yap. Daha yakın zamanda yine yüzlerce TIR’la silah verdiler, eğitim desteği veriyorlar. Kime eğitim desteği veriyorsun? Bu çocuklara zorla silah verenlere eğitim desteği veriyorsun. Bunların annesi yok mu, bunların babası yok mu? Bu çocukların hayatı yok mu?

SUNUCU- Bu çocuklar insan değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu çocuklar insan değil mi?

SUNUCU- Gerçekten çarpıcı.

Şimdi aslında yayın süremizin sonlarına doğru yaklaştık ama, şunu da sormak istiyorum: Ermenistan meselesi. Türkiye çok netti Ermenistan konusunda, Karabağ meselesi en önemli engellerden birisiydi. Karabağ’da Azerbaycan artık işgal altındaki topraklarının çok ciddi bir kısmını tekrar kendi bünyesine kattı ve Ermenistan’da da Türkiye’nin bir süreci başladı. Siz defalarca dile getirdiniz Azerbaycan’la da bu noktada hep temas içerisinde olduğunuza dair. Ermenistan’la normalleşme sürecinde son durum nedir, yeni adımlar gelir mi? Çünkü olumlu açıklamalar geldi geçtiğimiz günlerde iki taraftan da.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sayın Cumhurbaşkanımızı biliyorsunuz Paşinyan Bayramda aradı, görüştüler, düşüncelerimizi Paşinyan’la da paylaştılar. Hem Türkiye olarak, hem Azerbaycan olarak biz Güney Kafkasya’da barış ve istikrar istiyoruz, herkesin yararına olan barış ve istikrar istiyoruz, Ermenistan da dahil. O nedenle, Karabağ zaferinden sonra Azerbaycan’ın teklifleri ortada, açıklamaları ortada, bizim yaklaşımımız ortada, özel temsilcilerimiz atandı, görüşmeler devam ediyor, güven artırıcı adımlar attık, atmaya da devam ediyoruz, uygulamaya daha doğrusu. Büyük devlet olarak tabii bizim daha fazla jest yapmamız normal, beklenti de o yönde.

Diğer taraftan, Azerbaycan’la Ermenistan arasında da bazı görüşmeler yapıldı, gerek Moskova’da, gerekse sonra Brüksel’de Avrupa Birliği’nin ev sahipliğinde görüşmeler oldu, bazı anlaşmalar da oldu. Bunlardan bir tanesi ne? Ortak Sınır Komisyonu sınırların tekrar işaretlenmesi, tespitiyle ilgili.

İkincisi ne? Kapsamlı bir barış anlaşmasının müzakerelerine başlamak; bunu da teklif eden Azerbaycan.

Üçüncüsü ne? Bu Zengezur projesi dahil bu bölgedeki projelerin hayata geçirilmesi.

Şimdi orta koridor çok önem kazandı Rusya-Ukrayna savaşından sonra, çünkü Rusya üzerinden Batıya malların gitmesi mümkün değil. Çin, Orta Asya ülkeleri… Mesela ayın 2’sinde Taşkent’te Türkiye-Özbekistan-Azerbaycan üçlü toplantısını gerçekleştireceğiz dışişleri, enerji bakanları ve ulaştırma bakanları. Daha geçenlere Bakü’de Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan üçlü toplantısını gerçekleştirdik, orada dışişleri ve ulaştırma bakanları bu toplantıya katıldı. Yani neden bu toplantıları gerçekleştiriyoruz, neden Orta Asya’daki kardeşlerimiz buna önem veriyor? Çünkü orta koridor şu anda ticaret bakımından kritik bir şey, dolayısıyla bu projelerin hayata geçirilmesi lazım.

Şimdi Azerbaycan samimi, biz samimiyiz, Ermenistan’ın ne kadar samimi olduğunu uygulamada görmek istiyoruz. Şu ana kadar mesajlar var, açıklamalar var, bir baskı da var doğru, dışarıdan diaspora, içeriden fanatik gruplar. Ama somut adımlara geldiğimiz zaman, Ermenistan’dan henüz daha o somut adımları görmedik Zengezur projesi dahil diğer projelerde ve kapsamlı barış anlaşması. Yani artık bu yönetimin, Paşinyan Başbakanlığında Ermenistan’daki yönetimin bu konularda barış için olumlu adımlar atması lazım, söylem yetmez. Bazı söylemlerini görüyoruz, olumlu karşılıyoruz, ama adımda var mısınız, yok musunuz?

Şunu da unutmaması gerekiyor, yani Ermenistan’ın ve herkesin unutmaması gereken bir konu da var: Elbette ikili düzeyde biz Ermenistan’la bu süreci yürütüyoruz, ama bunun aslında 3’lü bir süreç olduğunu da unutmamaları gerekiyor, yani burada biz her şeyi Azerbaycan’la koordine etmek durumundayız. Bunu ister Ermenistan’dakiler hoşlansın, ister hoşlanmasını, bu bir gerçektir, biz bir milletiz iki devletiz. Dolayısıyla bölgede bir barış olacaksa, bu bir millet iki devletten bağımsız olarak söylüyorum, herkesin güçlü bir şekilde adım atması gerekiyor. Hatta bunun içinde Gürcistan var, işte Orta Asya ülkelerinden bahsettim, yani buradaki atılacak adımlar herkesin yararınadır. Ermenistan’dan da bu konuda somut adımlar bekliyoruz, gerek kapsamlı barış anlaşması, gerekse Zengezur, gerekse bize yönelik atılacak adımlar konusunda da somut adımlar bekliyoruz, çünkü Türkiye ve Azerbaycan olarak bizler barış istiyoruz, istikrar istiyoruz, Ermenistan da göstermesi gerekiyor bunu istediğini.

SUNUCU- Peki, önemli konulardan birisi de Körfez meselesiydi. Türkiye Körfez ülkeleriyle bir dönem ilişkileri nispeten daha gerilimliydi ama, son döneme baktığımız zaman özellikle Birleşik Arap Emirlikleri’yle olumlu açıklamaların geldiğini görüyoruz Birleşik Arap Emirlikleri tarafından da. Suudi Arabistan’la da yine keza Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çeşitli görüşmeleri yine oluyor. Nasıl seyrediyor Körfez ülkeleriyle normalleşme süreci? İlişkiler nispeten artık o kriz aşamasından normalleşmeye ya da olumlu bir sürece geçti diyebilir miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Olumlu bir sürece geçtiğini söyleyebilirim kısaca söylemek gerekirse. Gayet olumlu bir şekilde işbirliği artıyor, olması gerektiği gibi siyasi ilişkiler gelişiyor, ekonomik ilişkiler daha da gelişiyor, her alanda çok olumlu adımlar atılıyor. Bunun kalıcı olmasını istiyoruz, artarak devam etmesini istiyoruz yine hepimizin yararına, bölgemizin yararına. Şu anda Körfez bölgesinde biliyorsunuz Körfez İş Birliği Konseyi var, tekrar toplantılar başladı, Katar’la normalleşme oldu. Bu iki ülkeyle de gayet iyi, olumlu gidiyor. Göreceli olarak Mısır’la süreç daha yavaş işliyor, onu söylemek isterim. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkilerimizin çok iyi bir şekilde seyrettiğini, geliştiğini söyleyebilirim.

SUNUCU- Peki, son olarak İngiltere sorusuyla kapatmak isterim.

Şimdi geçtiğimiz günlerde İngiltere Dışişleri Bakanının bir açıklaması oldu, sığınmacılar konusunda bir anlamda Türkiye’yle bir anlaşma yapmak istediğini ya da daha net ifadeyle sığınmacıları Türkiye’ye gönderme gibi bir planı olduğuna dair birtakım ifadeleri oldu, Türk Dışişleri Bakanlığı, siz…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bir haber çıktı daha doğrusu, doğrudan bir ifade olmadı da.

SUNUCU- Bu konuda bir haber vardı, bu hem İngiltere’de, hem Türkiye’de de sosyal medyada da, basında da yer aldı, ama sizin Dışişleri Bakanlığı olarak çok net bir açıklamanız oldu. Yeni bir gelişme var mı o günden bugüne?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sadece sosyal medyada olsa iyi bir şey, muhalefet de bunun üzerine atladı. Şimdi geçmişte biliyorsunuz bu Afganistan’dan tahliyeler olduğu zaman çok sayıda Afganlı da tahliye edildi gerek işte NATO ülkeleri için çalışan, gerekse NATO’ya çalışan ya da işte çıkmak isteyenlere yardım edildi. O zaman da işte Türkiye’de belli bir noktada kalsın, gerekli işlemler yapılsın, ondan sonra gitsin veya işte buna benzer teklifler oldu. Biz böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, olamayacağını net bir şekilde defalarca açıkladık, hatta İngiltere’ye notayla bile bu tür şeylerin olamayacağını söyledik.

Dolayısıyla bir haberde iddia edildi, şu anda parti liderliği ve başbakanlık için yarışan, son ikiye kalan Dışişleri Bakanı Liz Truss’ın böyle bir açıklamasının olduğunu, ama bunu teyit eden bir açıklama ya da yalanlayan bir ifade gelmedi.

Doğrusu Türkiye’nin hangi amaçla olursa olsun gerek parti içi çekişmelerde, gerekse iç siyasette kullanılmasını doğru bulmuyoruz, başka ülkelerde de kullanılması doğru değil. Ama böyle bir bize teklif de gelmedi Liz Truss’tan, son zamanlarda görüştük, Türkiye’ye işte geldi, defalarca başka ortamlarda görüyoruz, Başbakanla Cumhurbaşkanımız sürekli görüşüyor, onlardan bize böyle resmi bir teklif de yok, bizim böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimizi açıkça da söyledik. Buna rağmen bir iddia üzerinden muhalefetin bizi suçlamaya çalışması çok manidar. Sen de cevap ver, biz kabul etmeyiz de. Biz böyle bir şeyi kabul etmişiz mi de bizi suçlamaya kalkıyorsunuz? Böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye öyle toplama kampı filan değil. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu olamaz, böyle bir şeyi kabul etmemiz de mümkün değil, net bir şekilde söylemek isterim. O yüzden kimse bunun arkasında bir şey aramasın, bizim tutumumuz gayet net.

SUNUCU- Sayın Bakanım, çok teşekkürler kıymetli değerlendirmeleriniz için, yaklaşık bir saattir canlı yayındaydık.

Sevgili izleyenler, konuğumuz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ydu, sorularımıza son derece net yanıtlar verdi.

Şimdi kısa bir ara, sonra Canan Yener Reçber’le Satıt Başı kaldığı yerden devam edecek.

* Interpress deşifresidir.