ABD Yönetimi'nin Kudüs-ü Şerif'i İşgalci Güç İsrail'in Sözde Başkenti Olarak Tanıması ve ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e Taşınacağına İlişkin Açıklama Sonrasında Durum Değerlendirmesi Maksatlı İİT Dışişleri Bakanları Konseyi Olağanüstü Toplantısı'nda Kabul Edilen Karar

24 Rebiülevvel 1439 (Hicri Takvim) - 13 Aralık 2017 (Miladi Takvim) tarihinde İstanbul, Türkiye’de düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri’nin Dışişleri Bakanları Konseyi(DBK) Olağanüstü Toplantısı;

İİT Sözleşmesi’nin ilkeleri ve gayelerinden yola çıkarak;

Önceki İslam Zirveleri’nde alınan kararlar uyarınca ve Filistin Davası’nın özü olan Kudüs-ü Şerif meselesinin İslam Ümmeti açısından merkeziliğini ve tarihi, dini ve ahlaki bağlantısını ortaya koyan Kudüs-ü Şerif ve Filistin Davası hakkındaki Dışişleri Bakanları Konseyi ve Kudüs Komitesi kararlarını ve kapsamlı ve adil bir barış için tek yolun Kudüs-ü Şerif şehrinin Filistin Devleti’nin başkenti olarak Filistin egemenliğine geri döndürülmesi olduğunu hatırlayarak;

Kudüs-ü Şerif’in tarihi, hukuki ve dini statüsünü etkileyen ya da İsrail’in söz konusu işgal ve sömürgeleştirme sürecinin meşrulaştırılmasına katkıda bulunan Devletlere karşı alınacak uygulama tedbirlerine ilişkin 1981 yılında Mekke’de düzenlenen Üçüncü İslam Zirvesi ve 2000 yılında Doha’da düzenlenen Dokuzuncu İslam Zirvesi başta olmak üzere olağan ve olağanüstü İslam Zirvelerinde kabul edilen ilgili tüm kararları yeniden tasdik ederek,

Özellikle 242 sayılı (1967); 252 sayılı (1968); 338 (1973), 465, 476 ve 478 sayılı (1980); 1073 sayılı (1996) ve 2334 sayılı (2016) kararlar olmak kaydıyla ilgili tüm Birleşmiş Milletler kararlarını; özellikle BM Genel Kurulu’nun, işgal altındaki Doğu Kudüs ve işgal altındaki diğer Filistin topraklarında İsrail’in hukukdışı uygulamalarına ilişkin olarak acil toplanan Onuncu Olağanüstü Oturumu’nda alınan kararlar ve tüm BM Genel Kurulu kararlarını; Uluslararası Adalet Divanı’nın 9 Temmuz 2004 tarihli Hukuki Görüşünü ve Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına ilişkin 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin Yüksek Akit Taraflarının, Sözleşmenin tüm hükümlerinin Kudüs-ü Şerif dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Arap bölgelerinde yaşayan Filistin halkı için geçerli olduğunu ortaya koyan konferanslarını hatırlatarak,

Bazı devletlerin diplomatik temsilciliklerinin taşınması girişimleri gibi uluslararası araçları barış sürecinin yeniden canlandırılmasına yönelik çabaları akamete uğratacak şekilde alçakça ihlal eden, gerilimin daha da artmasına ve bölgedeki güvenlik ve istikrarın daha da bozulmasına neden olacak, Arap ve Müslüman Ümmet’in duygularını hiçe sayan ve tahrik eden girişimler dâhil, herhangi bir tarafın işgal altındaki Kudüs’ün tarihi, hukuki ve dini statüsünü değiştirmeye dönük her türlü adımlarının, beyanlarının ve tutumlarının reddedildiğini ve kınandığını ifade ederek;

İki kıbleden ilkinin ve üçüncü mukaddes mescidin yer aldığı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) miraca başladığı yer ve Hz. İsa’nın (a.s.) doğum yeri olan Kudüs-ü Şerif’i korumak ve kollamak için hiçbir çabayı esirgemeyeceği yönündeki tereddütsüz taahhütünü ve Filistin halkı ulusal bağımsızlığına kavuşana ve başkenti Kudüs olan kendi bağımsız devletlerini kurana kadar, haklı Filistin Davası’na ve Filistin halkıyla her seviyede tam dayanışma gösterilmesine mutlak desteğini teyit ederek;

Kudüs-ü Şerif’in üç tek tanrılı din için de kutsiyetini tanıyarak,

Filistin Devleti’nin başkenti Kudüs-ü Şerif’in kimliğini değiştirmeye veya tarihini tahrif etmeye yönelik girişimlere direnmekteki kararlığını vurgulayarak; ve Mukaddes Şehrin yasal ve tarihi statüsünün, şehrin topraklarının her kısmında, mabetlerinde, camilerinde, kiliselerinde ve azimli halkında tanık olunabilecek Arap, İslami ve Hıristiyan kimliğinin değiştirilmesine yönelik yöntem ve kararlardan daha köklü ve büyük olduğunu vurgulayarak;

ABD Yönetimi’nin, Kudüs-ü Şerif’i İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan ve büyükelçiliğini Tel Aviv’den işgal altındaki Kudüs-ü Şerif’e taşımaya yönelik son kararının ciddi sonuçlarını göz önüne alarak,

1. ABD Yönetimi’nin işgal altındaki Kudüs’ü işgalci güç İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan 6 Aralık 2017 tarihli beyanatını ve Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını reddediyor ve bu kararı geri çekerek BM Kararlarına ve uluslararası hukuka riayet etmelerini talep ediyoruz.

2- Bu bağlamda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın Kudüs’ü işgalci güç İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etmesini ve ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma niyetini kınıyor ve bu adımı Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal hakları ile meşru özgürlük ve bağımsızlık arayışlarına, İslam Ümmetine, dünya genelindeki Hıristiyanlar ve Müslümanların haklarına yönelik, tüm barış girişimlerini kasti olarak baltalayan, aşırılığı tetikleyen, işgal altındaki Filistin topraklarında uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden İsrail işgalinin devam eden ırkçı ve emperyalist uygulamalarını kutsayan açık bir saldırı olarak görüyoruz;

3- ABD Kongresi’nin işgalci güç İsrail’in emperyalist ve ırkçı politikaları ve uygulamaları ve etnik temizlik dahil olmak üzere işlediği suçlar lehine İsrail’i bu suçları işlemeye devam etmeye teşvik eden, imzalanan sözleşmeleri inkar eden ve uluslararası meşruiyete karşı gelen tam ve haksız önyargısını, Kongre’nin Filistin halkı ve onun tek ve meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün meşru hakları aleyhinde aldığı kararları kınıyor; ve bu eğilimde olan Kongre üyelerinin boykot edilmesi dahil olmak üzere gerçekleri göremeyen bu önyargıyı ele alma çağrısında bulunuyoruz;

4- Doğu Kudüs dahil olmak üzere 1967 yılında işgal edilen Filistin topraklarının tamamı üzerinde Filistin Devleti’nin egemenliğini ve komşu ülkeler ile olan sınırlarını teyit ediyor ve Kudüs-ü Şerif’in tarihi, hukuki ve dini statüsüne halel getirecek herhangi bir adıma karşı koymanın gerekliğini vurguluyoruz;

5- Kudüs-ü Şerif’in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan bu tehlikeli beyanın uluslararası hukukun, imzalanan anlaşmalar ve uluslararası meşruiyet ile Birleşmiş Milletlerin ilgili kararlarının özellikle de 252 (1968), 267 (1969), 465, 476, 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararlarının ciddi şekilde ihlali ve uluslararası irade ve oydaşmaya bir meydan okuma olarak hükümsüz, hukuki açıdan değersiz ve meşruiyetten uzak olduğunu değerlendiriyoruz.

6- ABD Yönetimi’ni bu yasadışı deklarasyondan geri dönmemesinin doğuracağı tüm sonuçlardan sorumlu tutuyor ve bunu son on yıllarda ABD Yönetimi’nin üstlendiği barışı destekleyici rolünden çekilmesine dair bir beyan, işgalci güç İsrail’e anlaşmaları reddetmesi ve uluslararası meşruiyeti çiğnemesi sonucu verilen bir ödül ve İsrail’in sömürgecilik, yerleşme ve apartheid politikalarına ve işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirdiği etnik temizliğe devam etmesi için teşvik edilmesi olarak görüyoruz;

7- Üye Devletler, İİT Genel Sekreterliği ve daha sonra İİT’in yan, bağlı ve özel kuruluşlarından Filistin Davası’na dair tüm İİT kararlarına tam olarak uyulmasının sağlanmasını ve bahsekonu beyanat karşısında aşağıda belirtilenler dahil gerekli tedbirleri almalarını rica ediyoruz:

A- Tüm uluslararası platformların bu beyanatı, hukuki yönleri de dâhil olmak üzere ele almasını ve Üye Devletler tarafından bahsekonu beyanatın reddini sağlamak,

B- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Kudüs şehrinin yasal statüsünü teyit eden ve barışı sağlamak için uluslararası hukuk ve uluslararası mutabakata uygun, kabul edilebilir bir plan belirleyen bir Karar almasını sağlamak,

C- Filistin’in Kudüs-ü Şerif ve genel olarak tüm işgal altındaki Filistin toprakları üzerindeki egemenliğini artırması için ulusal ve uluslararası düzeyde üstlenmeye hazır olduğu yasal ve barışçı tüm adımları desteklemek ve bu işgali, özellikle Filistin topraklarının sömürgeleştirilmesi ve ırkçılık suçları nedeniyle Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ciddi düzeyde ihlali dâhil olmak üzere işlenen suçlar için sorumlu tutmak,

D- BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu, İnsan Hakları Konseyi, UNESCO ve diğer uluslararası örgütlerin ilgili kararları lehine oylamaya gidilmesi ve bu ilkeli tutuma karşı gerçekleştirilen tüm eylemlerin reddedildiğinin belirtilmesi dâhil olmak üzere, uluslararası forumlarda, Filistin Davası ve Kudüs-ü Şerif’i ana konu olarak savunmak; herhangi bir üye devlet bu konuda farklı bir tutum izlemesi durumunda İslami oydaşmayı terk etmiş kabul edilecek ve bu nedenle sorumlu tutulacaktır.

E- Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyeliği dâhil uluslararası kuruluşlara ve anlaşmalara katılma konusundaki çabalarına destek vermek,

F- İşgalci güç İsrail’in Kudüs’ü ilhakını tanıyan ülkeler, devlet adamları, parlamentolar, şirketler veya bireylere siyasi ve ekonomik kısıtlamalar getirmek veya işgal altındaki Filistin topraklarının İsrail tarafından sömürgeleştirilmesinin yüceltilmesine karşı tüm önlemleri almak,

G- İşgalci güç İsrail'in uluslararası kuruluşlara verdiği yetki belgelerinin Kudüs Şehri'ne atıfta bulunmamasının ve bu tür yetki belgelerini kabul eden herhangi bir uluslararası organizasyona itiraz edilmesini sağlanmak,

H- İşgalci güç İsrail’in, izlediği sömürgeci, ırkçı politikalara ve BM Şartı ile uluslararası meşruiyet ve uluslararası hukuk kararlarına aykırı davranmasına karşın, Birleşmiş Milletler’de ve diğer uluslararası örgütlerdeki üyeliğinin yasallığını incelemek,

İ- İki devletli çözüm, uluslararası hukuk ve yasallığa duyulan saygı temelli bir barışa olan samimi taahhütlerinin ifadesi olarak Üye Devletlere ve Filistin Devleti'ni tanımayan diğer dünya ülkelerine derhal bu yönde adım atmaları için çağrıda bulunulmak,

J- Uluslararası aktörlere, iki devletli çözüm temellinde barışın sağlanmasını amaçlayan uluslararası desteğe dayalı güvenilir bir barış süreci başlatmak amacıyla çok taraflı bir siyasi bir sürece destek vermek ve uluslararası hukuk kuralları ve BM kararları ile barış sürecinin şartnamesi, 2002 tarihli Arap Barış Girişimi ve Filistin halkına başkenti Kudüs-u Şerif olan Filistin Devleti’nde özgürlük ve haysiyet içinde yaşama imkânı sağlayacak olan barışçıl bir çözüme erişmek için sükûneti teşvik eden ve umudu canlandıracak olan barış için toprak ilkesinde de şart koşulduğu üzere, İsrail’in 1967 yılında başlayan sömürgeci işgalini sona erdirmek için girişimde bulunma çağrısı yapmak;

K- İİT İcra Komitesi ile Kudüs Büro ve Bakanlık Temas Grubuna, derhal bir toplantı yapılması ve Kudüs'ü korumak için yukarıda belirtilen hususları dikkate alan bir eylem planı geliştirmesi ve dünya ülkeleri hükümetleri ve uluslararası örgütler ile bu adımın ciddiyetinin ve Müslüman ülkelerin bu konudaki eylemlerinin bildirilmesi maksadıyla iletişim kurulması için çağrıda bulunmak;

8.ABD Yönetimi'nin Kudüs'ü, işgalci güç İsrail'in başkenti olarak tanıma ve Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararının uluslararası sahada geniş bir şekilde kınanmasını ve reddedilmesini memnuniyetle karşılıyor ve tüm dünya ülkelerine, 2334 (2016) sayılı kararı da içeren BM kararlarına saygı göstermelerini ve bu kararları uygulamalarını vurgulayarak ABD’nin bu kararını reddetmeleri yönünde çağrıda bulunuyor ve ayrıca Tel Aviv'deki büyükelçiliği olan bütün ülkelerden Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacak Amerika Birleşik Devletleri’ni takip etmemelerini talep ediyoruz;

9.Kudüs Şehri’ne kanunlarını ve idari usullerini zorla kabul ettirmek amacıyla İşgalci Güç’ün Kudüs’te aldığı tüm yasal ve idari tedbirlerin BM kararları uyarınca kanuna aykırı ve hükümsüz olduğunu bir kez daha teyit ediyor; ve tüm Devletleri, kurumları, örgütleri ve şirketleri bu tedbirleri tanımayarak, bunlara hiçbir şekilde uymayarak sorumluluk almamaya çağırıyoruz;

10.Tüm Devletlerden, 4 Temmuz 1967 sınırlarındaki değişiklikleri Kudüs’e ilişkin olanlar da dahil olmak üzere, tanımamalarını talep ediyor; İsrail ile Kudüs de dahil olmak üzere 1967’den bu yana işgal altında olan Filistin toprakları arasında yaptıkları muamele bakımından ayırıma gitmelerini, işgalci güç olan İsrail’in Kudüs’ü kontrol altına alma, Yahudileştirme ve Filistinli, İslami ve Hıristiyan kimliğini yok etme amaçlı emperyalist ve ırkçı niyetlerini teşvik etmemeye ve uluslararası toplumu bu sorumsuz planların ve eğilimlerin tanınmasına yol açabilecek eylemlerden ya da beyanlardan kaçınmaya, ve bölgedeki ve dünyadaki barışı ve güvenliği ciddi şekilde tehdit eden bu endişe uyandırıcı ihlallerle mücadeleye çağırıyoruz;

11. Amerika Birleşik Devletleri’ni aldığı kararı iptal etmeye ve Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak tanımaya çağırıyoruz.

12.Haklı Filistin Davası’na kesin desteğini ve Filistin halkının ABD Yönetimi tarafından yapılan yasadışı beyanata karşı gerçekleştirdiği barışçı protestolarına yapılan İsrail saldırılarını kınadığını ve bu zor koşullarda, Filistin halkıyla tam dayanışma içinde olduğunu ve bunun, Üye Devletlerin ve tüm barışsever güçlerin, benzer adımları atmaktan kaçınmak için acil harekete geçmelerini ya da 1967 yılında işgal altındaki Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası olan Kudüs-ü Şerif Şehrine karşı yapılan benzer eylemlere cevap vermelerini gerektirdiğini ifade ediyoruz;

13.İslam ülkelerinin başkentlerinde ve diğer yerlerde yaşayan ve ABD Yönetimi beyanatını reddettiklerini ve Filistin halkıyla tam dayanışma içinde olduklarını beyan eden insanların toplu protestolarını takdir ediyor ve bu hususta, İslam’a ve medeniyete ilişkin statüsünü vurgulamak amacıyla Kudüs-ü Şerif’i ziyaret etmenin önemini yineliyoruz;

14. Filistin Devletiyle eşgüdüm halinde, Kudüs-ü Şerif şehrindeki halkın metanetinin sağlanmasına ve protestolar, kurumlar ve Kudüs-ü Şerif sakinlerine kaynak temini ve destek verilmesi konusunda önceki tüm kararlarının uygulanması çağrısında bulunuyoruz;

15.Filistin halkı ve Filistin Devleti’ne gösterdikleri cömert destekten dolayı tüm Üye Devletlere derin şükran ve minnet duyduğumuzu ifade ediyoruz, üye devletler ve ilgili İİT organları, özellikle de Fas Kralı VI. Muhammed’in başkanlığındaki Kudüs Komitesinin yürütme kolu olan Kudüs-ü Şerif Beytülmal’a Filistin ile ticaretin teşvik edilmesi ve kolaylaştırılması dahil Filistin halkı ve Filistin Devleti’ne her çeşit sosyo-ekonomik, teknik ve malzeme desteği ve yardımında bulunma; kapasite geliştirme programları geliştirme ve güçlü ve bağımsız bir Filistin milli ekonomisinin oluşması ve başkenti Kudüs-ü Şerif Şehri dahil, Filistin’in ekonomik ve sosyal gelişiminin güçlenmesi için mali ve ekonomik yardımları arttırma çağrısında bulunuyoruz.

16.Filistin’e ekonomik yardımlara ilaveten kapasite geliştirme ve insani yardım desteğinin sürdürülmesi için uluslararası topluma çağrıda bulunuyoruz.

17.Üye Devletleri, Arap ve İslam bankalarını ve kuruluşlarını, gönüllü eylem kuruluşlarını, özel sektör ve kamu sektörünü ve bireyleri, 13. İslami Zirvesinin kararının uygulanması olarak Filistin halkının sosyo-ekonomik güçlendirmesini İslam Kalkınma Bankası (İKB) aracılığıyla sağlamaya ve Kudüs-ü Şerif Şehrini desteklemeye çağırıyoruz.

18.İKB’nin Filistin projelerine öncelik vererek ve bu projeler için özel ve esnek mekanizmaları ve süreçleri formüle ederek “Kalkınma için İslami Dayanışma Fonu” vasıtasıyla Kudüs-ü Şerif’teki ve diğer işgal altındaki topraklardaki ekonomik ve sosyal kalkınma girişimlerini desteklemesini talep ediyoruz.

19.Ayrıca, birleştirici çabalar uğruna Zirve Konferansına paralel olarak Türk tarafının da onayıyla Ürdün Haşimi Krallığı’nın çağrıda bulunduğu bu toplantıya yaptığı ev sahipliği ve mahir başkanlığından ötürü, Türk Hükümetine, şükran ve minnetlerimizi sunuyoruz; ve Filistin ve Kudüs Davası ve Filistin halkının vazgeçilemez haklarının gerçekleştirilmesi için süregelen desteğini takdir ediyoruz.

20. Arap Zirvesinin mevcut dönem başkanı olan Ürdün Haşimi Krallığı’nın ve Filistin Devleti’nin daveti üzerine, 9 Aralık 2017 tarihinde acil olarak bakanlar düzeyinde yapılan toplantıda Arap Ligi Konseyi tarafından kabul edilen kararı takdir ediyoruz.

21.Genel Sekreterden bu kararın tüm ilgili taraflarca uygulanmasını takip etmesini ve gelişmeler ışığında durum değerlendirmesi yaparak önümüzdeki Dışişleri Bakanları Konseyinde rapor olarak sunmasını rica ediyoruz.