ABD Yönetimi’nin Kudüs-ü Şerif ‘i İşgalci Güç İsrail’in Sözde Başkenti Olarak Tanıması ve ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağına İlişkin Açıklaması Sonrasında Durum Değerlendirmesi Maksatlı Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı - Bildiri

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üye Devletlerinin Kralları ve Devlet ve Hükümet Başkanları olarak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine, Amerika Birleşik Devletleri Başkanının gayri hukuki bir biçimde Kudüs-ü Şerif’i İşgalci Güç İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklaması sonucunda meydana gelen gelişmeleri ve bu kararın İslam Ümmetine etkilerini değerlendirmek üzere, 13 Aralık 2017 (25 Rabi-ül Evvel 1439) tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nde İstanbul’da gerçekleştirilen İslam Zirvesi 6. Olağanüstü Toplantısı’nda bir araya gelen bizler;

Filistin’in işgal altındaki topraklarındaki endişe verici durum ve çoğu Üye Ülkede ve diğer yerlerde artan gerilimi değerlendirmiş olarak,

Ümmetimiz için bu denli öneme sahip bu konuda liderliği üstlenmesi ve bu Zirve’ye ev sahipliği yapması nedeniyle Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a minnetlerimizi sunarak,

Dışişleri Bakanları Olağanüstü Konseyi’nin Ürdün’ün daveti üzerine 13 Aralık 2017 tarihinde

İstanbul’da toplanmasını takdir ederek ve kabul ettiği kararı memnuniyetle karşılayarak;

Filistin’le bir tam dayanışma içerisinde ve İslam Ümmeti’nin üzerine düşen sorumluluk çerçevesinde hareket ederek,

1- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın Kudüs’ü İşgalci Güç İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararını en güçlü şekilde reddediyor ve kınıyor; hukuken hükümsüz ilan ediyor, bu beyanı Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama, aşırılık ve terörizme ivme verecek bir muharrik ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görüyor ve tüm üye devletlere Filistin sorununa, özellikle dünyanın diğer taraflarından karşıtlarıyla günlük temaslarında ve dış siyasi gündemlerinde yüksek öncelik vermeleri çağrısında bulunuyoruz;

2- Filistin davasının ve Kudüs-ü Şerif’in İslam Ümmeti bakımından merkeziliğini teyit ediyor; kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs-ü Şerif olan kendi bağımsız ve egemen Filistin Devleti’ni kurma hakları dâhil olmak üzere, vazgeçilemez milli haklarını elde edebilme çabalarında Filistin halkına yönelik ilkeli desteğimizi yineliyor; iki kıbleden ilkinin ve üçüncü mukaddes mescidin yer aldığı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) miraca başladığı yer ve Hz. İsa’nın (a.s.) doğum yeri olan Kudüs-ü Şerif’in dünyadaki Müslüman ve Hristiyan halkların kalpleri ve akıllarındaki yerini savunuyor; Kudüs-ü Şerif Şehrinin tarihi, hukuki, dini ve siyasi durumunu veya statüsünü etkileyecek tüm adımlara karşı mücadele edeceğimizi kararlaştırıyoruz;

3- İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’ne dayanan, uluslararası tanınmış referans hükümlerle ve 2005’te Mekke-i Mükerreme’de yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı’da stratejik bir tercih olarak kabul edilen 2002 Arap Barış Girişimi’yle uyumlu adil ve kapsamlı bir barışa bağlılığımızı teyit ediyor; uluslararası topluma bu sorunu çözüme ulaştırmak maksadıyla etkin ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunuyoruz;

4- Kapsamlı ve adil bir barışın ancak işgalin sona erdirilmesi ve Kudüs-ü Şerif üzerinde ebedi başkenti olarak tam egemenliğe sahip bulunan bir Filistin Devleti’nin kurulması ile sağlanabileceğinin teyidi de dahil olmak üzere İslam Zirvesi’nin olağan toplantıları ile Filistin Davası ve Kudüs-ü Şerif Şehri konusundaki olağanüstü toplantılarında, özellikle de Cakarta’daki Olağanüstü İslam Zirvesi’nde kabul edilen tüm kararlara bağlılığımızı teyit ediyoruz;

5- Kudüs-ü Şerif’in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan bu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğunu; uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif’i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil ettiğini, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bağlamda imzalamış olduğu Anlaşmalar ve verdiği taahhütlerin bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirdiğini değerlendiriyoruz;

6- ABD Yönetimi’ni bu yasadışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutuyor ve söz konusu beyanı ABD Yönetimi’nin barış destekçisi rolünden çekilmesinin ve bunun tüm paydaşlar tarafından da anlaşılmasının ilanı ve işgalci güç İsrail’in 1967’de işgal ettiği, merkezinde Kudüs-ü Şerif bulunan Filistin topraklarında sürdürdüğü sömürgecilik, yerleştirme, apartheid ve etnik temizlik siyasetinin teşvik edilmesi olarak görüyoruz;

7- Bölgesel kuruluşlara Filistin Devleti’ni ve Kudüs’ün statüsünü destekleyen olumlu duruşları için teşekkür ediyor ve Genel Sekreterliği tüm bölgesel kuruluşları Filistin Davası için seferber etme hususunda yetkilendiriyoruz;

8- Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan ediyor ve bütün devletleri Filistin Devleti’ni ve Doğu Kudüs’ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet ediyoruz;

9- Kudüs-ü Şerif şehrini, tarihi statüsünü, kültürel misyonunu ve hukuki statüsünü korumaya ve acımasız İsrail işgalinin ve bu işgali, sömürgeci ve ırkçı politikaları destekleyen tüm tarafların gerçekleştirdiği ihlalleri sonlandırmak için gereken tüm önlemleri alma konusundaki süregiden taahhüdümüzü ortaya koyuyor; bu bağlamda ABD Kongresi’nin işgalci güç İsrail’in emperyal ve ırkçı politikaları ve uygulamaları lehindeki tam ve haksız önyargısını kınıyoruz;

10- ABD Yönetimi’nin, tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden bu beyanını, bölgede ve dünyada güvenlik ve istikrar üzerindeki ciddi yansımaları nedeniyle reddeden uluslararası oydaşmayı memnuniyetle karşılıyor ve bu uluslararası uzlaşıyı, Filistin halkının haklarına, haklı Davasına ve kendi toprakları üzerindeki haklarına yönelik güçlü bir destek mesajı olarak kabul ediyoruz;

11- Ulusal ve uluslararası düzeylerde Kudüs-ü Şerif şehrinin tarihi ve yasal statüsünün muhafazasına katkıda bulunan tüm hukuki ve siyasi adımları destekliyor ve Filistin Devleti’ni, Kudüs-ü Şerif ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki egemenliğini güçlendirmeye yönelik uluslararası forumlardaki tüm gayretlerinde destekliyoruz,

12- Bütün Devletleri BMGK’nın 1980 tarihli ve 478 sayılı kararını tam olarak uygulamaya çağırıyor ve bu doğrultuda bütün Devletleri a) ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan kararını desteklemekten imtina etmeye ve b) Diplomatik Misyonlarını Kudüs-ü Şerif’e taşımamaya davet ediyoruz,

13- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması çağrısında bulunuyoruz,

14- BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçememesi halinde, bu ağır ihlali BM Genel Kurulu’nun 377A sayılı “Barış için Birleşme kararı” çerçevesinde BM Genel Kurulu’na götürmeye hazır olduğumuzu teyit ediyoruz;

15- Güvenlik Konseyi, Genel Kurul, İnsan Hakları Konseyi ve UNESCO ile diğer uluslararası örgütlerde Üye Devletlerin ilgili karar lehine oy vermeleri ve bu ilkeli duruşun aksine olan her türlü girişimi reddettiklerini ifade etmeleri dahil olmak üzere Filistin Davası ve Kudüs-ü Şerif’i uluslararası platformlarda temel mesele olarak destekliyoruz, bu duruştan farklı bir tutum benimseyen bir üye devletin İslami fikir birliğinden kopmuş olarak değerlendirilip bundan sorumlu tutulması gerekmektedir;

16- Bütün üye devletleri, azimli duruşlarında Kudüslülere yardım etmek maksadıyla Fas Kralı VI. Muhammed başkanlığındaki Kudüs Komitesi’nin idari kolu olan Kudüs-ü Şerif Beytülmal’ını desteklemeye güçlü bir şekilde davet ediyoruz;

17- Filistin halkının haklı mücadelesine koşulsuz desteğimizi beyanla, İsrail’in Filistin halkının ABD Yönetimi’nin gayri meşru beyanına karşı gerçekleştirdiği barışçı protestolarına yönelik saldırılarını kınadığımızı, üye devletler ve tüm barış yanlısı güçlerin; işgalci güç İsrail’in Kudüs-ü Şerif’e karşı emperyalist ve ırkçı uygulamalarına tepki göstermek ve benzer adımların atılmasından kaçınmak için ivedilikle harekete geçmesini gerektiren bu zor koşullarda, Filistin halkıyla tam dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz,

18- Ayrıca, işgal altındaki Filistin topraklarında ve bilhassa da Kudüs-ü Şerif’te, Kutsal Şehrin tarihi, medeni ve yasal kimliğini korumaya devam eden Filistinli halkın sebatını desteklemek üzere gerekli maddi kaynakları temin etme taahhüdümüzü teyit ediyoruz,

19- Birleşmiş Milletler Yakın Doğudaki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) bölgedeki mevcut insani vaziyetin şiddetlendirdiği mali krizin hafifletilmesi ve Filistinli mültecilere yardım konusundaki kıymetli değerli çalışmalarının desteklenmesi amacıyla üm üye ülkeleri, ihtisas kurumlarını ve üye ülkelerdeki sivil toplum örgütlerini, Ajans’a olan katkılarını artırmaları yönünde özellikle teşvik ediyoruz;

20- Üye Devletleri ve ilgili İİT organlarını güçlü ve bağımsız bir Filistin ekonomisini tesis etmek ve başkent olarak Kudüs-ü Şerif’i içerecek şekilde Filistin’in ekonomik ve sosyal kalkınmasını güçlendirmek maksadıyla Filistin ile ticaretin teşviki ve kolaylaştırılması, kapasite geliştirme programları ve mali-ekonomik yardımların güçlendirilmesi de dahil olmak üzere Filistin halkına ve Filistin Devleti’ne her türlü ekonomik, sosyal, teknik ve maddi destek ile yardımı sağlamaya çağırıyoruz.

21- İİT İcra Komitesi’ne, Bürosuna ve Kudüs Temas Grubu’na, bu adımın ciddiyeti ve Müslüman ülkelerin bu bağlamdaki eylemleri hakkında bilgilendirmede bulunulması amacıyla süratle harekete geçerek dünya ülkeleri hükümetleri ve uluslararası kuruluşlarla iletişime geçmesi ve ABD Yönetimi’nin beyanının olumsuz sonuçlarına ilişkin önleyici hareketlerde bulunması çağrısında bulunuyoruz;

22- İKB’den Filistin projelerine öncelik vererek ve bu doğrultuda hususi ve esnek mekanizmalar ve usuller geliştirerek “Kalkınma için İslami Dayanışma Fonu” aracılığıyla Kudüs’ü Şerif ve diğer işgal altındaki topraklarda ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarına destek olmasını talep ediyoruz.

23- Bu bağlamdaki gelişmeleri takip etmeyi sürdürme ve buna uygun gerekli adımları atma ihtiyacını ortaya koyuyoruz.