Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy'un Basın Bilgilendirme Toplantısı, 6 Mart 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet, arkadaşlar günaydın hepinize hoş geldiniz. İki hafta aradan sonra tekrar basın toplantımızı düzenliyoruz. Biliyorsunuz geçen basın toplantısında düzenli olarak toplantı yapacağımızı söylemiştim. Bizim amacımız size hızlı doğru bilgi verebilmek sizin de buna ihtiyacınız var. Uzun bir müddet biliyorsunuz yapamamıştık basın toplantıları, şimdi tekrar başladık. Sık sık bir araya geleceğiz burada, artık ben de hemen hemen hepinizi tanıyorum. Diğer kanallardan da zaten iletişim içindeyiz. Dış politika konularında Bakanımızın dış ziyaretleri, iç görüşmeleri konusunda hepinizi aydınlatmaya gayret edeceğiz.

Arkadaşlar, bu vesileyle biraz erken de olsa kadın muhabirlerimizin Dünya Kadınlar Gününü kutlamak istiyorum. Bizim Bakanlığımızda diğer Bakanlıklarla kıyaslandığında çok sayıda kadın çalışanımız var, özellikle diplomatlarımız var. 255 Büyükelçimizin 51’i kadın, 20 Genel Müdürümüzün 4’ü kadın ve 50 Genel Müdür Yardımcımızın neredeyse yarısı, 24’ü kadın. Biliyorsunuz Genel Müdür Yardımcıları Büyükelçi adayıdırlar, yani biz önümüzdeki dönemde kadın Büyükelçi sayımızın daha da artacağını söyleyebiliriz.

Evet, şimdi Sayın Bakanımızın son dönemde yapmış olduğu dış temaslara ve dış politika gelişmelerine geçmek istiyorum. Önceki toplantımızda hatırlarsanız Sayın Bakanımızın Ürdün ziyaretinde kalmıştık. Bu ziyaretin ardından üst düzey temaslar hız kesmeden devam etti. Hatta geçenlerde bir gazete haberinde okudum Sayın Bakanımız 19 günde 19 bin kilometre yol kat etmiş, Zeytin Dalı Harekatını kendi muhataplarına anlatmak için. Bu da esasen diplomasi trafiğimizin ne kadar yoğun olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Evet, temaslara dönersek 22-23 Şubat’ta Cezayir Dışişleri Bakanı ülkemizdeydi, bu ziyaretin ayrı bir önemi var, çünkü Cezayir’den ülkemize 10 sene sonra Dışişleri Bakanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olmuştur. Bu ziyaret aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımızın Cezayir’i ziyareti için de bir hazırlık mahiyetindeydi. Ziyarette ikili ilişkilerimiz yanında Suriye ve Libya gibi bölgesel konular da ele alındı. Cezayir’le ilişkilerimizi kazan kazan anlayışı temelinde daha da derinleştirmeye gayret ediyoruz. Esasen ekonomik ilişkilerimiz de çok kuvvetli. Cezayir Afrika’daki en büyük ticari ortaklarımızdan. İkili ticaret hacmimiz 3,5 milyar dolar seviyesine ulaştı, aynı zamanda çok sayıda Türk firması Cezayir’de faaliyet gösteriyor. Cezayir’deki yatırımlarımız da 3,5 milyar dolar seviyesinde. Bizim arzumuz bu rakamları daha da yukarıya çıkartmak. Biliyorsunuz Cezayirli Bakanı ağırlamamızdan bir hafta sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Cezayir’i ziyaret ettiler ve Sayın Bakanımız diğer bakanlarla beraber kendilerine eşlik etti. Ziyaret vesilesiyle bir iş forumu düzenlendi. Sayın Cumhurbaşkanımız resmi ziyaretlerinde iş forumlarına son derece önem veriyor, karşılıklı yatırımları ve ticareti arttırmak için. Bu forumun da yine ikili ekonomik ilişkilerimizi arttıracağına inanıyoruz. Ayrıca bu ziyaret vesilesiyle ikisi ticari olmak üzere 7 tane anlaşma imzalandı arkadaşlar. Bunlardan önemli bir tanesi: Cezayir’in milli enerji şirketi SONATRACH Adana’da Yumurtalık bölgesinde 1 milyar dolarlık bir petrokimya yatırımı yapmaya karar verdi, bu da bizim açımızdan çok sevindirici bir gelişme olmuştur.

Evet, Avrupa’ya geçersek malum Hollanda ile problemli, sıkıntılı, zor bir dönem yaşıyoruz. Son olarak 22 Şubat’ta Temsilciler Meclisi 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan, hukuk dışı siyasi bir karar aldı. Bu karara aynı gün yaptığımız açıklamayla gerekli yanıtı verdik. Hollanda Meclisi bilgi sahibi olmadığı bir konuda siyasi bir karar almıştır. Bu kararın bizim açımızdan hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır, yok hükmündedir bizim için. Bizim 1915 olaylarına ilişkin bakışımız belli, tarihi olgulara ve hukuki normlara dayanıyor. Halböyleyken 1915 olaylarını tarihi ve hukuki bağlamından kopararak siyasileştirmeye yönelik kararların ön yargılı olduğunu düşünüyoruz ve bizce bunlar farklı saiklerle alınıyor. Ayrıca Hollanda’da kısa süre sonra yerel seçimler yapılacak biliyorsunuz, bu kararın yerel seçimlerden önce alınmasını da ayrıca anlamlı buluyoruz.

Bununla birlikte Hollanda Hükümeti, Temsilciler Meclisinin kararını uygulamayacağını açıkladı ve dedi ki Erivan’daki törenlerde Hollanda’nın temsil edilmesi olayların soykırım olarak tanındığı anlamına gelmez bunu da olumlu bir şekilde not ettik Dışişleri Bakanlığı olarak.

Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi 23 Şubat’ta Amerika Birleşik Devletleri yönetimi Tel Aviv’deki Büyükelçiliğini Mayıs ayında Kudüs’e taşıyacağını açıkladı. Bu kararla ABD yönetimi bir kez daha uluslararası hukuku, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ve Kudüs’e ilişkin yerleşik, Birleşmiş Milletler parametrelerini çiğnemiştir. Ayrıca barışın sağlanmasına yönelik çabalara da darbe vurmuştur. Bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesinin bu şekilde hukuksuzluğun kaynağı olmakta ısrar etmesi bizim için büyük bir endişe kaynağıdır. Daha önce de her vesileyle söyledik, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da biz Filistinli kardeşlerimizin yanında olacağız. Filistin halkının meşru haklarının korunması için her platformda elimizden gelen tüm çabayı göstereceğimizden emin olabilirsiniz.

Evet, arkadaşlar son dönemdeki diğer önemli gelişmelerden bir tanesi de malum Suriye’de gittikçe kötüleşen insani durum ve bunun karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı 2401 sayılı karardır. Bildiğiniz üzere Astana toplantılarında Doğu Guta bölgesi gerginliği azaltma bölgelerinden biri olarak ilan edilmişti. Ancak rejimin ablukasının sürmesi nedeniyle Doğu Guta’da büyük bir insani kriz yaşanmakta ve bölgeye yönelik rejim saldırılarında da artış görülmekte. 2401 sayılı karara rağmen de Doğu Guta’yı hedef alan rejim saldırılarının artarak devam ettiğini görüyoruz maalesef. Biz bu bölgedeki insani durumdan duyduğumuz rahatsızlığı rejimin garantörlüğünü üstlenen Rusya Federasyonu ve İran başta olmak üzere muhataplarımıza sürekli olarak her vesileyle aktarıyoruz. Biz bugüne kadar Suriye’de ateşkesin sağlanması, bölgeye insani yardım sevk edilmesi ve soruna siyasi çözüm bulunması için her platformda çaba harcadık ve buna devam edeceğiz. Ancak bazı çevrelerin bu son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını suiistimal etmeye çalıştığını gördük. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün ateşkesin Afrin’i kapsadığı yönündeki iddialarını kabul etmiyoruz. Bize kararı iyi okumamızı söyleyenlere gerekli cevabı verdik. Öncelikli kararda atıfta bulunulan insani durumun endişe yarattığı bölgeler arasında Afrin’in adı geçmemektedir, bunu gayet iyi okuyoruz. Ayrıca ateşkes kararının ikinci maddesine dikkatinizi çekerim. Terörle mücadele bu kararın dışındadır diyor bu madde, bunu da gayet iyi okuduk, hiçbir tereddüdümüz yok. Kaldı ki, Afrin’de yürüttüğümüz harekat sivil, terörist ayrımı gözetmeyen bir çatışma değil, ulusal güvenliğimizi hedef alan teröristlere karşı yürüttüğümüz onurlu ve milli bir mücadeledir.

Değerli arkadaşlar, burada bir başka hususu daha dikkatinize getirmek istiyorum. Geçen yılın başından bu yana Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik taciz ateşleri ve saldırılar gerçekleşiyor, hepinizin malumu ve maalesef can kayıpları yaşanıyor. Bu koşullar altında Zeytin Dalı Harekatı bizim açımızdan bir keyfiyet seçim değil, bir zorunluluk arz etmişti. Harekat Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden terörist unsurlara odaklanmıştır. Bunun yanı sıra harekat Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını destekler mahiyettedir. Zaman zaman bazı çevrelerden, siz de okuyorsunuz, bu bir dikkat sapmasıdır, DEAŞ’la mücadeleye sekte vuruyor gibi açıklamalar geliyor, bu iddiaları da hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Tam tersine bu harekat Suriye’nin terör unsurlarından temizlenmesiyle ilgili sürecin en önemli ayaklarından birini teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlar, eminim hepiniz ABD ile oluşturulması kararlaştırılan çalışma grupları hakkında da bilgi edinmek istiyorsunuz. Malum Dışişleri Bakanı Tillerson’un ziyaretinin ardından ABD ile aramızdaki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmak ve karşılıklı güveni yeniden tesis etmek amacıyla bir mekanizma kurulması kararlaştırılmıştı. Ziyaret sırasında da Türkiye-ABD stratejik ortaklığı hakkında ortak açıklama kabul edildi. Bu açıklamada da mekanizmanın çeşitli çalışma gruplarından oluşacağı belirtilmişti. İşte bu çalışma gruplarının ilk toplantısının tarihi belli oldu, 8-9 Mart tarihlerinde Vaşington’da yapılacak. Türkiye’yi Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Sedat Önal temsil edecek. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarından temsilcilerimiz de yer alacaklar. Böylece özellikle Suriye ve Menbiç konusunun ele alınacağı ilk toplantının gerçekleştirileceğini söyleyebiliriz. Arkadaşlar, ABD ile ilişkilerimiz kritik bir dönemden geçiyor, ulusal güvenliğimizi doğrudan etkileyen PYD, YPG ve FETÖ konusundaki taleplerimizi Amerika Birleşik Devletleri tarafı gayet iyi biliyor, her vesileyle dile getiriyoruz. Çalışma grubu toplantılarından beklentimiz ABD tarafının işte bu taleplerimize ilişkin somut adımlar atması ve verdiği sözleri daha fazla gecikmeden yerine getirmesidir.

Evet, arkadaşlar diğer önemli bir konuya geçecek olursak, bildiğiniz gibi PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin eski eş başkanı Salih Müslim geçtiğimiz günlerde Çekya’da yakalandı. Fakat Çek mahkemesi bizim geçici tutuklama talebimizi reddetti ve Salih Müslim’i serbest bıraktı. Bu karar tabii terörle küresel mücadeleye de aykırıdır. Aynı zamanda onlarca masum sivilin terör saldırılarında hayatını kaybetmesini Çek mahkemesinin umursamadığını da göstermektedir. Konuya ilişkin gerekli bir açıklama yaptık, ayrıca Çekya’ya Nota verdik. Sayın Bakanımızın da dile getirdiği gibi bu konunun takipçisiyiz. Salih Müslim’in hangi Avrupa ülkesinde olursa olsun peşinden koşmaya devam edeceğiz.

Almanya nezdinde de bir girişimimiz oldu ve gene Avrupa Suçluların İadesi Sözleşmesi uyarınca Salih Müslim’i istedik Almanya’dan. Biliyorsunuz Sayın Bakanımız Almanya’ya i bir ziyaret gerçekleştirecek, bu ziyaret çerçevesinde de tabiatıyla bu konu ele alınacaktır.

Arkadaşlar, gündemimizde yer almaya devam eden diğer bir konu Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz. AB ile ilişkilerimizin çok uzun bir geçmişi var, 1963 tarihli Ankara Anlaşması, neredeyse 55 yıl oldu ve tekrar hatırlatmak isterim, bu anlaşmanın 28’nci maddesi Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini öngörmektedir. Avrupa Birliği eğer küresel bir güç olmak ve öyle kalmak istiyorsa Türkiyesiz yapamayacağını artık anlamalıdır. AB’nin bize vermiş olduğu sözleri tutmasını ve Türkiye’ye karşı daha yapıcı bir tutum sergilemesini bekliyoruz. Malumunuz Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Juncker ve Konsey Başkanı Tusk Sayın Cumhurbaşkanımızı 26 Mart tarihinde Bulgaristan’ın Varna kentinde düzenlenecek Liderler Zirvesine davet etti. Bu Zirveyi çok önemsiyoruz ve AB’yle ilişkilerimizde bir hareketlenme yaratmasını, yeni bir sayfa açmasını umuyoruz. Belki dikkatinizi çekmiştir, Sayın Bakanımızın son olarak İngiliz The Daily Telegraf Gazetesinde bir makalesi yayımlandı, başlığı “Türkiye hakkındaki hurafeleri yok etme zamanı, Avrupa Türkiyesiz yapamaz”. Burada Sayın Bakanımızın birkaç cümlesinin altını çizmek istiyorum. Türkiyesiz bir Avrupa güvenlikten, ekonomiye kadar birçok alanda tehdide açık hale gelecektir. Türkiye’nin AB üyeliği herkesin menfaatinedir. Ancak üyeliğe giden adımların hızı bizim değil, AB’nin kontrolünde bulunmaktadır.

Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız 26 Şubat-2 Mart tarihleri arasında 4 Afrika ülkesine; Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali’ye resmi ziyaretler gerçekleştirdi. Böylece Sayın Cumhurbaşkanımız bugüne kadar 28 Afrika ülkesini ziyaret etmiş oldu, bu da herhalde bir rekordur. Sayın Bakanımız da Sayın Cumhurbaşkanımıza refakat etti bu ziyaretlerde. Cezayir konusuna değinmiştim. Cezayir ziyaretinde ülkelerimiz arasındaki iş birliğinin ekonomi, enerji ve terörle mücadele başta olmak üzere her alanda daha da güçlendirilmesi konusunda mutabık kalındı. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Moritanya’ya ülkemizden Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyareti gerçekleştirdi. Ardından Senegal’in başkenti Dakar’a geçti. Burada da ikili ilişkiler ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere uluslararası örgütlerdeki işbirliğimiz ele alındı. Afrika turunun son turu Mali’ydi, Türkiye’den Mali’ye Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyaret gerçekleştirildi, Mali’de 8 anlaşma imzaladık arkadaşlar. Yani bu ziyaretler aslında çok içerikli oluyor, her ziyarette gördüğünüz gibi 7-8 tane anlaşma imzalıyoruz. Aynı zamanda bu ziyaretler uzun süre önce başlattığımız Afrika açılım politikamızın da ne kadar başarılı bir şekilde yürütüldüğünü açık bir şekilde ortaya koyuyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi yeni dünya düzeni kurulurken biz Afrika ile birlikte yürümek istiyoruz. “Kazan kazan” ilkesi çerçevesinde ve “Afrikalı sorunlara, Afrikalı çözümler” prensibiyle.

Evet, değerli basın mensupları, birazda Sayın Bakanımızın önümüzdeki dönemde yapacağı resmi temas ve ziyaretler konusunda bilgi vermek istiyorum. Biraz önce bahsettim size de 7-8 Mart tarihlerinde Berlin ve Viyana’yı ziyaret edecek Sayın Bakanımız. Avrupa’daki temasların ardından Türkiye-Rusya Ortak Stratejik Planlama Grubu toplantısı ile, Moskova Uluslararası Seyahat ve Turizm Fuarına katılmak üzere 12-14 Mart tarihlerinde Sayın Bakanımızın Rusya’yı ziyareti öngörülüyor. Rusya’yla her konuda mutabık olmadığımızı biliyoruz, ancak diyalog ve işbirliğine en üst seviyede önem veriyoruz. Ve son dönemde atılan adımlar, beraber çalıştığımız zaman ortaya çıkan güzel sonuçlar da bunun önemli bir göstergesi. Rusya ziyaretinin ardından Sayın Bakanımız, Sayın Başbakanımızla birlikte Bakü 6. Küresel Forumu’na katılacak. Sonrasında da daha önce belirttiğim gibi 16 Mart’ta Türkiye, Rusya, İran üçlü toplantısı için Astana’ya geçilecek. Dün Sayın Bakanımız basın mensuplarına açıkladığı üzere 19 Mart’ta da Vaşington’da Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la görüşmesi öngörülüyor. Gördüğünüz gibi gündemimiz çok yoğun. Sizinle birlikte iki haftada bir bu gündemimizi değerlendirmeye devam edeceğiz. Başlarken de söylediğim gibi sizlerle sık sık bir araya gelmeyi ümit ediyoruz. Katılımınız için hepinize teşekkür ediyorum ve şimdi sizlerden gelecek soruları yanıtlamaya çalışacağım teşekkür ederim.

SORU- Hami Bey şeyi soracaktım, Salih Müslim’i Almanya’dan istedik … Salih Müslim şu an nerede, yeni iade talebi oldu mu dünden bu yana, Cuma gününden bu yana daha doğrusu. Diğer yandan Pentagon Sözcüsü Manning'in dikkat çeken açıklamaları vardı. Afrin Harekatı DEAŞ’la mücadeleyi durdurdu dedi, ayrıca destek vermeye devam edeceklerini söyledi, ismini andığı YPG’li de İçişleri Bakanlığının 2015’den beri en çok aranan teröristler listesindeki bir isim dolayısıyla, bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim. Öncelikle ilk sorunuzdan başlayayım. Çekya’dan ayrıldıktan sonra, serbest bırakıldıktan sonra Salih Müslim’in Almanya’ya geçtiğini söylemiştim. Almanya’ya geçer geçmez biz geçtiğimiz Cuma günü Alman resmi makamları nezdinde ilgili sözleşmeye göre geçici tutuklanma talebiyle ülkemize iadesini istedik. Sayın Bakanımız da biraz önce belirttiğim gibi Almanya’yı ziyaret edecek, Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’le bir görüşme yapacak ve bu konunun da gündeme geleceği kesin. Biz sadece Almanya nezdinde değil, diğer Avrupa ülkeleri nezdinde de gerekli girişimlerde bulunuyoruz arkadaşlar. Çünkü biliyorsunuz Çekya Salih Müslim’in Avrupa Birliği sınırlarından ayrılmamasına hükmetmişti. Biz Sayın Bakanımızın söylediği gibi peşindeyiz bu işi bırakmayacağız ve PYD eş başkanının Türkiye’ye teslim edilmesi için çabalarımıza Adalet Bakanlığı, ilgili bakanlıklarımızın koordinasyonunda devam edeceğiz.

İkinci sorunuz, Pentagon Sözcüsünün açıklaması, bu sabah ben de gördüm. Pentagon Sözcüsü gene saçmalamaya devam etmiş diyeyim size. PYD, YPG’nin bir terörist örgüt olduğunu hepiniz gayet iyi biliyorsunuz. Geçenlerde bir haber yayınlandı ve Amerika Birleşik Devletleri’nde resmi kurumlar dâhil PYD, YPG’nin PKK’nın bir parçası olduğunu gösteren somut deliller ortaya kondu. Bundan Pentagon Sözcüsünün de haberi olduğunu tahmin ediyorum. Tabii biz gerekli açıklamayı yapmıştık, daha önce de bu gibi açıklamalar yapıyordu Pentagon Sözcüsü. Fakat dediğim gibi Sayın Bakanımızın ABD Dışişleri Bakanıyla son görüşmesinde ortaya çıkan ortak mekanizma ve çalışma grupları çerçevesinde ABD’den beklentilerimiz belli. PYD, YPG’nin silahlarını teslim etmesini istiyoruz, 8-9 Mart’ta yapılacak olan toplantıda bu konular tekrar ele alınacak Suriye, Suriye’deki gelişmeler, Menbiç bu konular tekrar ele alınacak. O yüzden bu konuyu da dediğim gibi takip etmeye devam edeceğiz. Teşekkür ederim.

Yunus Bey.

SORU …- … Sayın Dışişleri Bakanı Almanya ve Avusturya’da olacak. Bu iki ülkeyle son zamanlarda bir iyileşme sürecine girdik. Birinci sorum, bu iyileşme sürecinde Ankara’nın beklentileri ne olacak her iki taraftan. Bir de şunu sormak istiyorum Almanya özellikle sığınma hakkı alan FETÖ’cü subaylar, aynı zamanda Almanya’nın başkentinde yapılan PKK gösterileri, Salih Müslim’in gayet rahat orada dolaşabilmesi. Türkiye iyileşme süreci görürken gerçekten karşı taraftan da adımlar görüyor mu, bu konuda tatmin oluyor musunuz süreçte?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet, teşekkür ederim.

Önce Sayın Bakanımızın Almanya ve Avusturya ziyaretleri hakkında kısa bilgi vereyim. Bugün Sayın Bakanımız öğle saatlerinde Berlin’e hareket ediyor, bugün ve yarın Berlin’de yapılacak temaslardan sonra Viyana’ya geçecek. Sayın Bakanımız Almanya ziyareti kapsamında Alman mevkidaşı Sigmar Gabriel’le bir görüşme yapacak ve daha sonra Berlin Turizm Fuarı’nı ziyaret edecek, Sayın Kültür Bakanımız da gidiyor. Sayın Bakanımız ayrıca Körber Vakfı ve SETA Berlin Vakfı tarafından düzenlenecek iki toplantıda da konuşma yapacak. Türk-Alman ilişkileri geçtiğimiz iki sene zarfında zor bir dönemden geçti. Ancak bu ülkedeki seçimden sonra yapıcı bir diyalog sürecine girdik. İkili ilişkilerimizin normalleştirmesine yönelik temaslar tüm hızıyla sürüyor. Biliyorsunuz Sigmar Gabriel Antalya’ya geldi, Sayın Bakanımız Goslar'a gitti, Sayın Başbakanımız Şansölye’yle görüştü. Almanya ile çok güçlü kültürel ekonomik bağlarımız var, Almanya’da yaşayan 3,5 milyonluk Türk toplumu da tabii ki iki ülke arasındaki önemli bir insani bağ oluşturuyor. Almanya’da hükümet kurma çalışmalarının olumlu sonuçlandığını gördük. SPD üyelerinin büyük koalisyonun kurulmasına destek açıklamasıyla büyük koalisyonun kurulmasının önündeki engelin kalktığını görüyoruz. Biz bu kurulacak yeni hükümetle de olumlu yönde ve eşit ortaklık temelinde ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Sayın Bakanımız Almanya ziyaretinden sonra 8 Mart’ta Viyana’ya geçecek. Bildiğiniz gibi … Avusturya Dışişleri Bakanı Kneissl de 25 Ocak’ta ülkemizi ziyaret etmişti. Bu ziyaret vesilesiyle her düzeyde ikili işbirliği mekanizmalarının canlandırılması konusunda mutabakata varılmıştı ve ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde önemli bir adım atılmıştı.

Hatırlayacaksınız Sayın Bakanımız Avusturyalı mevkidaşıyla yaptığı ortak basın toplantısında bir iyi niyet göstergesi olarak Avusturyalı arkeologlarca Efes’te yürütülen kazıların yeniden başlatabileceğini açıklamıştı, her iki tarafta da bu diyaloğun sürdürülmesi yönünde bir mutabakat var. Biz Avrupa Birliği müzakere sürecimiz konusunda da Avusturya’nın daha yapıcı bir tutum sergilemesini bekliyoruz.

FETÖ konusunda da dediğim gibi bu konular Sayın Bakanımızın Sigmar Gabriel’le yapacağı görüşmelerde ön sıralarda yer alacaktır. Almanya’ya bu konudaki hassasiyetimizi iletiyoruz. Bu konuların bizim milli güvenlik sorunumuz olduğunu belirtiyoruz. Hemen her vesileyle her platformda dile getiriyoruz ve yine bu toplantı sonucunda Almanya’nın hassasiyetimizi anlayarak olumlu bir adım atmasını bekliyoruz. Teşekkür ederim.

Enes Bey.

SORU- Enes … TRT Haber.

Efendim, konuşmanızın başında Afrin Zeytin Dalı Harekatının sadece teröristlere yönelik olduğunu belirttiniz. Sivil kayıpların yaşanmaması için Türkiye hangi adımları atıyor, bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Tabii ki.

SORU- Yine oradaki sivillere yönelik Türkiye’nin yaptığı insani yardımlar nelerdir?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim.

SORU- Sivillerin çıkışına izin verilmiyor Afrin’den, YPG izin vermiyor açıklamasını nasıl değerlendirirsiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sağ olun.

Arkadaşlar, biz harekatın başından itibaren sivillerin zarar görmemesi için büyük çaba sarf ediyoruz. Bunun yanı sıra insani yardım faaliyetlerimizi de ara vermeden sürdürmeye gayret ediyoruz. Barınak, gıda, hijyen ve sağlık malzemelerini içeren insani yardımları bölgeye düzenli olarak sevk ediyoruz. Örneğin, Kızılay ve AFAD İdlib’de Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde 170 bin kişi kapasiteli kamp kurulması konusunda çalışmalara, hazırlıklara başlamış vaziyette.

Arkadaşlar, şunu unutmayalım: İnsani yardım konusunda Türkiye, dünyanın belki de en önde gelen ülkesi. Ülkemiz insancıl hukukun uygulanmasında Birleşmiş Milletler ile de her zaman yapıcı bir işbirliği içinde oldu. Bugün size sormak isterim, dünyada hangi ülke acaba 3,5 milyon mülteciyi barındırıyor, bunların bütün sorunlarıyla ilgileniyoruz. Avrupa ülkeleri, kendi ülkelerine 100 göçmen, 1000 göçmen alma konusunda tartışma içindeler maalesef. Biz ise kapılarımızı her zaman açık tuttuk ve çok büyük bir yükü omuzlamış vaziyetteyiz. Kamplarda 10 ilimizdeki 21 geçici barınma merkezinde 230 bin Suriyeli barınmakta, 3 milyondan fazla Suriyeli ise şehirlerde ikamet etmekte. Onların eğitim, sağlık, her türlü sorunlarıyla ilgileniyoruz, 30 milyar dolar civarında bir harcamamız oldu. Avrupa Birliği’nden de bu konuda daha büyük adımlar atmasını bekliyoruz. Yani bizi eleştiren ülkelerin omzumuzdaki yükü hafifletmeye yönelik adımlar atmasını bekliyoruz arkadaşlar.

Son soru, buyurun.

SORU- Nisan ayı başında Türkiye’de yapılması planlanan Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirve toplantısı hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Arkadaşlar, malum Suriye konusu önümüzdeki günlerde de gündemimizde yoğun bir şekilde kalmaya devam edecek. Nisan ayı başında Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde Rusya Devlet Başkanı Putin ile İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin katılımıyla bir üçlü zirve düzenlemesi öngörülüyor. Garantör ülkelerin, yani Türkiye, Rusya, İran Dışişleri Bakanları –biraz önce söyledim- 16 Mart’ta Astana’da biraraya gelecekler ve bu üçlü zirvenin hazırlığı mahiyetinde bir toplantı gerçekleştirecekler. Bu üçlü zirvede tabii ki Suriye’deki ihtilaf ele alınacak. Astana toplantılarındaki kazanımlar değerlendirilecek, sahadaki durumu iyileştirmek ve siyasi çözüm sürecini hızlandırmak amacıyla ilave ne gibi adımlar atılacağı üzerinde durulacak. Biz bu zirveye çok önem veriyoruz. Henüz tam net tarihi açıklanmadı, fakat Nisan ayının başında olması öngörülüyor.

Teşekkür ederim.

Arkadaşlar, biraz önce söylediğim gibi Sayın Bakanımızın ziyareti var, benim de acil ayrılmam lazım. Sorularınızı arkadaşlarımıza verirseniz size hemen, en kısa zamanda cevap vereceğiz.

İki hafta sonra tekrar görüşmeyi umuyorum, geldiğiniz için tekrar teşekkür ederim.

Size iyi bir hafta diliyorum, sağ olun.