DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
olarak göreve başlayalı bir ayı geçti, çok yoğun, hızlı bir başlangıç
yaptık, o yüzden mutat basın bilgilendirme toplantılarımızı hemen
gerçekleştiremedik, bu nedenle sizden özür diliyorum. Bundan sonra düzenli
olarak sizleri bilgilendirmeye çalışacağız.
Zaten birçoğunuzu tanıyorum, yani WhatsApp’tan herhalde hepinizle
mesajlaştık, mümkün olduğu kadar size çabuk cevap vermeye çalışıyoruz, ama
bazı durumlarda siz habere bizden daha önce ulaşıyorsunuz, lütfen bunu da
bir köşeye yazın.
Fakat biz çok kuvvetli bir kadroya sahibiz. Enformasyon Genel Müdür
Yardımcılığı olarak ve çoğunluğumuz da hanımlardan oluşuyor, kadın
çalışanımız çok. Nazmiye Hanım burada, Işınsu Hanım burada, onlar da size
yardımcı olacaklardır, kuvvetli bir ekibiz. Gündemimiz çok yoğun, sizler
habere ulaşmak istiyorsunuz, yorum istiyorsunuz, biz de sizi elimizden
geldiğince işbirliği içinde bilgilendirmeye çalışacağız.
Evet, malum 2017 yılı dış politika açısından çok yoğun bir yıldı, 2018 de
öyle başladı, yoğun ve tempolu bir yıl olarak başladı, bana da sürpriz
oldu. Milano Başkonsolosluğundaki görevimden ayrılıp Bakanlık Sözcüsü
olarak atanma onuruna eriştim. Gerçekten bu göreve atanmam dolayısıyla çok
mutluyum. Bana çok yakın olmayan bir görev, daha önce bu dairede
bulunmamıştım. Ama yine de basınla ilişkilerin çok hareketli ve heyecan
verici bir tarafı var, bu yüzden de çok memnunum.
Şimdi geçmiş yıllarda olduğu gibi öncelikle Ocak ayından bu yana dış
politikamızda ne gibi gelişmeler yaşandı, o konuda size bilgi vermek
istiyorum, yani son 1,5 ayda dış politikamızın geniş bir fotoğrafını
çekelim isterseniz hep beraber.
Sayın Bakanımız Sayın Cumhurbaşkanımıza refakatle 5 Ocak’ta Fransa’yı
ziyaret etti, bu ilk yurt dışı temastı. Ziyaret kapsamında ikili görüşmeler
yapıldı, bölgesel, uluslararası konular ele alındı ve Fransa’yla aramızda
çok önemli anlaşmalar imzaladık.
Hemen ardından Sayın Bakanımız Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in
davetine icabetle Sigmar Gabriel’in memleketine gitti, orada çok samimi bir
ortamda görüşmeler yapıldı malumunuz, basına da yansıdı. Almanya ile
ilişkilerimizde o sıralar sorunlu bir dönem yaşıyorduk, bunun aşılması için
bir ilk adımdı. Hatta ondan önce Sayın Bakanımız Antalya’da Sigmar
Gabriel’i misafir etti, böylece ilk adımlar atılmaya başlandı. Çok verimli
görüşmeler yapıldı bu ziyarette, hem ikili, hem bölgesel konular ele
alındı. Ayrıca iki ülke arasındaki stratejik diyaloğun, ortak ekonomi ve
ticaret komisyonunun canlandırılması kararlaştırıldı, bu da ziyaretin en
pozitif taraflarından biri.
Daha sonra malumunuz Sayın Başbakanımız Almanya’yı ziyaret etti. Şansölye
Merkel’le görüştü. Bu iki tarafın da, hem Almanya’nın, hem Türkiye’nin
ilişkilerdeki sorunları geride bırakma arzusunu ortaya koyuyor.
Ocak ayının başında üst düzey temaslar hız kaybetmeden sürdü.
İstanbul’daki Demir Kilise’nin restorasyonunu tamamladık ve açılışı Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayesinde Bulgaristan Başbakanının katılımıyla 7
Ocak’ta gerçekleştirildi. Bu ziyarette Bulgaristan Başbakanı Borisov’a
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı da iştirak ediyordu, onunla da
Sayın Bakanımızın bir görüşmesi oldu.
Daha sonra 11-14 Ocak tarihlerinde Sayın Bakanımız Los Angeles’i ziyaret
etti. Burada Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iş, yerel siyaset, medya
çevreleriyle biraraya geldi, ayrıca bir vatandaş buluşması yapıldı.
Los Angeles ziyaretinin hemen arkasından da Vancouver’daki Kore
Yarımadası’nda Güvenlik ve İstikrar konulu Dışişleri Bakanları Toplantısına
katıldı.
Ayrıca bu vesileyle şunu da söylemek istiyorum, ileride tekrar temas
edeceğim: Yurtdışı temsilcilik sayımızı artırıyoruz son dönemde, özellikle
Afrika başta olmak üzere. Bu ziyaretinde Sayın Bakanımız Vancouver
Başkonsolosluğumuzun resmi açılışını da gerçekleştirdi.
Vancouver’daki toplantıda Sayın Bakanımız ABD Dışişleri Bakanıyla da
görüşme fırsatı buldu. Malumunuz, o görüşmede de ABD’nin PYD/YPG
politikasına yönelik tepkimizi ortaya koyduk, bu yanlış politikalardan bir
an evvel geri dönülmesi konusunda hassasiyetimizi dile getirdik.
Evet arkadaşlar, Ocak ayının ikinci yarısı da ilk yarısını aratmayacak
ölçüde yoğun ve hızlı geçti.
Tabii 20 Ocak’ta çok önemli bir harekat başlattık “Zeytin Dalı Harekatı”
sınırlarımızın terörden arındırılması için. Malum sınırlarımızda terör
örgütü tarafından bir terör kuşağı oluşturulmaya çalışılıyor, bunu
engellemek amacıyla bu harekata başladık. Fırat Kalkanı Harekatında olduğu
gibi amacımız, teröristlerin oradaki hakimiyetine son verilmesi.
Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, hem sahada, hem de masada güçlü
olmak adına harekete geçtik. Harekattan önce Birleşmiş Milletler’i,
NATO’yu, BMGK daimi üyelerini ve bölge ülkelerini harekatın amacı ve
kapsamı hakkında ayrıntılı şekilde bilgilendirdik. Ayrıca, konu hakkında
Suriye’nin İstanbul Başkonsolosluğuna da notayla bilgi verdik.
Arkadaşlar, malumunuz Zeytin Dalı Harekatı, Fırat Kalkanı Harekatı gibi bir
terörle mücadele harekatı ve az önce söylediğim gibi terör unsurları bu
bölgeden temizlenene dek sürecek. Harekat başarılı bir şekilde devam
ediyor, bugün itibarıyla 1780 terörist etkisiz hale getirildi. Harekat
sırasında ele geçirilen mevziler, PYD, PKK’ya ait olan mevziler terör
örgütünün uzun süredir burada yerleşmeye başladığı ortaya koyuyor. Yani
buradan ne anlıyoruz? Afrin’i Kandil’den sonra ikinci bir saldırı üssü
olarak inşa ettikleri ortaya çıktı.
Arkadaşlar, bizim yürüttüğümüz bu harekat sadece kendi sınırlarımızı
korumak anlamında önem taşımıyor, aynı zamanda NATO’nun sınırlarını
koruduğumuz da unutulmamalı.
Türkiye esasen Avrupa’ya yönelik bir göç akınını önlüyor. Bugün ülkemizde
3,5 milyon mülteciyi misafir ediyoruz, ağırlıyoruz, onların her türlü
ihtiyacını karşılıyoruz eğitimden sağlığa. Bir taraftan bunu yaparken,
diğer taraftan da terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının önüne
geçiyoruz, lütfen bunu da unutmayalım.
Bugün Fırat Kalkanı Operasyonu bölgesinde malum hayat normale döndü, diğer
bölgelerden Fırat Kalkanı bölgesine göçler başladı, orada asayiş hakim,
bizim yürüttüğümüz operasyon sayesinde, amacımız Afrin’de de bunu sağlamak.
Yürütülen harekat kapsamında ayrıca, bunu her zaman söylüyoruz, sivil
halkın zarar görmemesi için her türlü tedbir alınıyor ve şu ana kadar da
hiçbir sivil kayıp yaşanmadı. Buna rağmen, sizin de bildiğiniz gibi bazı
çevreler tarafından kara bir propaganda yapılıyor aleyhimize. En son ben
geçen hafta sonu buna şahit oldum, önde gelen bir haber kanalı PYD/YPG’yi
kaynak göstererek Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’de kimyasal silah
kullandığı haberini geçti. Tabi bunu hemen tekzip ettik, hem biz yaptık,
hem de Genelkurmay Başkanımız kesinlikle böyle bir şeyin söz konusu
olamayacağını, envanterinde dahi kimyasal silah bulunmadığını açıkladı.
Değerli arkadaşlar, bu Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Bakanlığımızın
yaptığı bilgilendirme çalışmaları hakkında size biraz malumat vermek
istiyorum.
Bu çerçevede Sayın Bakanımız 20’yi aşkın görüşme yaptı, Bakan Yardımcımız
ve Müsteşarımız düzeyinde 21 görüşme gerçekleştirildi. 5 Şubat günü AB
ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kore, Japonya, Norveç, İsveç,
Avusturya, Yeni Zelenda’nın, toplam 34 ülkenin Büyükelçilik temsilcileri
Dışişleri Bakanlığına çağrıldı, bilgilendirildi. Ayrıca, konudan sorumlu
Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Sedat Önal tarafından 6 Şubat’ta NATO
Konseyinde bir sunum yapıldı.
Bir hususu daha dile getirmek istiyorum, Sayın Bakanımızın New York
Times’ta bir makalesi yayınlandı 29 Ocak tarihinde “ABD kendine yanlış
ortak seçti” başlığıyla hatırlarsınız. Bu makale de toplam 23 ülkede, 13
farklı dilde 44 gazetede yayımlandı.
Dış temsilciliklerimiz de harekat kapsamında bilgilendirme faaliyetlerine
son sürat devam ediyor. Büyükelçilerimiz basın toplantıları düzenliyorlar,
arka plan bilgilendirme toplantıları yapıyoruz, televizyon, radyo
mülakatları yapılıyor, makaleler yayınlanıyor, okuyucu mektupları
yayınlanıyor, çok yoğun bir faaliyet halindeyiz. Bu arada sosyal medyayı da
çok etkin şekilde kullanıyoruz, yani Twitter’ı, Facebook’u Bakanlığımızın,
Sayın Bakanımızın sosyal medya hesaplarını çok yoğun kullanıyoruz. Tabii bu
çalışmalarda Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, TRT ve Anadolu
Ajansının bilgilendirme faaliyetlerinden de yararlanıyoruz. Tüm
kurumlarımız ve siz değerli basın mensuplarımızın katkı ve çabalarıyla
ülkemize yönelik bu kara propaganda faaliyetlerini etkisiz hale getirmeye
çalışıyoruz ve buna devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, yeniden Ocak ayına dönersek, Sayın Bakanımızın
temasları 21 Ocak’ta Bağdat ziyaretiyle devam etti, önce Bağdat’ta kendi
muhatabıyla, mevkidaşıyla görüştü, daha sonra Başbakan Abadi’yle bir
görüşme yaptı. Bu görüşmede, her zaman vurguladığımız üzere, Irak’ın siyasi
birliğine ve toprak bütünlüğüne olan desteğimizi dile getirdik ve
ilişkilerimizi daha da geliştirmek istediğimizi vurguladık.
Sayın Bakanımız Irak ziyaretinin hemen akabinde Kimyasal Silah Kullanımının
Cezasız Kalmaması için Uluslararası Ortaklık konulu Dışişleri Bakanlığı
Toplantısına katılmak üzere ikinci kez Ocak ayında Paris’e bir ziyaret
gerçekleştirdi. Malum bu tür ziyaretler, uluslararası konferanslar, ikili
temaslar açısından da önemli bir fırsat teşkil ediyor. Sayın Bakanımız da
bu toplantı marjında Amerika, Fransa, İtalya Dışişleri Bakanları ile
biraraya geldi.
Hemen bu noktada Avusturya ile ilişkilerimize de değinmek istiyorum. Malum
Avusturya’da izlenen popülist politikalar ilişkilerimizde bozulmaya yol
açmıştı. Bunun nedeni de, açık söyleyelim, seçimlerde Türkiye’nin siyasi
malzeme olarak kullanılmasıydı. Ancak seçimlerin ardından Avusturyalı
yetkililerinin kullandığı dili yumuşattıklarını gördük. Avusturya
Dışişleri, Avrupa ve Uyum Bakanı Kneissl 25 Ocak’ta ülkemize bir ziyaret
gerçekleştirdi, Sayın Bakanımızın davetine katıldı. Bu ziyaretle
normalleştirme adına bir adım atılmış oldu. Sayın Bakanımızın daha önce
vurguladığı üzere, bizim Avrupa ülkeleriyle hiçbir sorunumuz yok, olamaz
da. Biz Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizi daha üst seviyeye çıkartmak
istiyoruz, bizim yerimiz Avrupa’dır. Bize bir adım atana biz iki adım
atacağız. Bu anlayıştan hareketle, Avusturyalı Bakanın ziyaretinde somut
bazı adımlar da atıldı, bu konuda da bilgi vereyim size.
Avusturya’da önümüzdeki dönemde “Türkiye Kültür Yılı”, Türkiye’de de
“Avusturya Kültür Yılı” ilan edilmesi hususunda bir ilke anlaşmasına
varıldı. Ayrıca, Avusturyalıların Türkiye’de gerçekleştirdikleri arkeolojik
kazıların tekrar başlatılabileceği tarafımızdan karşı tarafa bildirildi.
Evet arkadaşlar, Ocak ayının önemli gelişmelerinden birisi de, 30 Ocak’ta
Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi oldu. Bildiğiniz üzere
hepinizin, kongreye katılmama kararı alan muhalifleri temsil yetkisini
ülkemiz üstlendi. Bu kongrenin kısaca en önemli sonucu, bir Anayasa
Komitesi kurulması oldu. 3 garantör ülke, yani Türkiye, İran ve Rusya
Federasyonu’nun önereceği isimlerden 150 kişilik bir üye havuzu teşkili
öngörüldü ve üyelerin de bu havuz içerisinden Birleşmiş Milletler Özel
Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından seçilmesi öngörülüyor. Ülkemizin
de yoğun çabaları neticesinde Soçi sürecinin Cenevre’ye bağlanması
sağlandı. Malumunuz bundan sonraki 3’lü zirve İstanbul’da yapılacak, Nisan
ayının başı öngörülüyor, kesinleşmedi ancak. Ondan önce 16 Mart’ta, çok
kuvvetli bir ihtimal, 3 Dışişleri Bakanı Astana’da biraraya gelecekler.
Evet, Şubat ayına geçtik, Şubat ayında Sayın Bakanımız Filistin Dışişleri
Bakanı Riad Malki’yi 2-3 Şubat’ta memleketi Antalya’da ağırladı. Görüşmede
Filistin halkının haklı davasına verdiğimiz desteği, her zaman yanında
olacağımızı tekrar vurguladık. Kapsamlı görüşmeler yapıldı, daha sonra bir
basın toplantısına geçildi, o basın toplantısından önce de Filistin’e
sağladığımız 10 milyar dolarlık yardımın ilk kısmına ilişkin belge
imzalandı.
Hemen akabinde Sayın Bakanımız Sayın Cumhurbaşkanımıza refakatle 4-5 Şubat
tarihlerinde Roma ve Vatikan’ı ziyaret etti.
Arkadaşlar, Vatikan ziyaretinin en önemli taraflarından birisi de,
Cumhurbaşkanı düzeyinde 59 yıl sonra bu ülkeye yapılan ilk ziyaret olması.
Tabii Vatikan’ın da Amerika’nın Kudüs kararına bir tepkisi vardı, bu
ziyaretin yolunu da bunun açtığını söyleyebiliriz. Filistin’in yıllardır
bitmek bilmeyen derdine derman olmaya çalışıyoruz. Filistin halkının haklı
davasına olan inancımızı bu ziyaret vesilesiyle tekrar dile getirdik.
Evet arkadaşlar, gelelim Şubat ayındaki bir diğer önemli gelişmeye, Avrupa
Birliği’yle Vize Serbestisi Diyaloğu kapsamında kalan kriterler konusunda
çalışma planını Şubat ayının başında tamamladık ve Avrupa Birliği Komisyonu
Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’a tevdi ettik, böylece 72 kriter
tarafımızdan tamamlanmış oldu, yani topu AB tarafına attık, şimdi onlardan
bir yanıt gelmesini bekliyoruz. Aynı zamanda biz bu süreci Türkiye-AB
ilişkileri açısından da bir yakınlaştırıcı fırsat olarak değerlendiriyoruz.
Yoğun diplomasi trafiğimiz daha sonra bölge ülkelerinden İran’la devam
etti, Sayın Bakanımız 7 Şubat’ta Tahran’ı ziyaret etti, önce Dışişleri
Bakanı Zarif’le görüşle, daha sonra Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabul
edildi. Görüşmelerde ikili ve bölgesel gelişmelerin yanı sıra, Zeytin Dalı
Harekatının amacı ve kapsamı hakkında Sayın Bakanımız tarafından kapsamlı
ve detaylı bir bilgilendirme yapıldı muhataplarına.
Daha sonra 11-12 Şubat’ta bizim ev sahipliğimizde Türkiye-Afrika İkinci
Bakanlar Gözden Geçirme Konferansı düzenlendi. Bu konferansın amacı,
2019’da yine Türkiye’de yapılacak “Türkiye-Afrika Zirvesi”ne hazırlıktır.
Malumunuz Afrika Kıtasıyla ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem veriyoruz
Afrika’ya açılım politikamız çerçevesinde. Sayın Bakanımız, bu konferansta
Somali, Çad ve Gine Dışişleri Bakanlarıyla görüştü. Ayrıca Ruanda Devlet
Bakanı olmak üzere bir dizi ikili görüşme gerçekleştirdi.
Arkadaşlar, Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem
verdiğimizi söyledim. Size bazı rakamlar vermek istiyorum bu noktada.
Afrika’da 2002 yılında 12 olan Büyükelçilik sayımız bugün 41’e çıkmış
durumda ve yakın zamanda bu sayıyı 50’ye çıkartmayı öngörüyoruz, yani
kıtanın tümündeki ülkelerde büyükelçilik açmayı arzu ediyoruz. Afrika’da
yatırımlarımız 6 milyar dolara ulaştı, ikili ticaret hacmimizde 19 milyar
dolar seviyesinde. Aynı zamanda Türk Hava Yollarının da büyük bir başarısı
var bu manada. Türk Hava Yolları halen 33 Afrika ülkesinde 51 noktaya
uçuyor. Biz Afrika’yla ilişkilerimizi eşitlik prensibi çerçevesinde ele
alıyoruz ve kazan kazan ilkesi ile Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler
temelinde ilişkilerimizi geliştirmeye gayret ediyoruz.
İstanbul’da yapılan bu toplantının hemen akabinde Sayın Bakanımız DEAŞ’la
Mücadele Koalisyonu Bakanlar Toplantısı ve Irak’ın Yeniden İmarı
Uluslararası Konferansına katılmak üzere Kuveyt’e geçti. Ziyaretinin
başında Kuveyt ve Irak Dışişleri Bakanlarıyla ikili görüşmeler
gerçekleştirdi. 13 Şubat’ta yapılan koalisyon toplantısında ülkemizin
terörizmle mücadeleye katkıları hakkında izahatta bulundu ve uluslararası
toplumdan beklentilerimizi dile getirdi.
Daha sonra Irak’ın Yeniden İmarı Uluslararası Konferansına katıldı Sayın
Bakanımız. Ve burada da Türkiye büyük bir sükse yaptı diyebilirim, zira en
büyük taahhüdü ülkemiz verdi. Irak’a 5 milyar dolar kredi kolaylığı ve 50
milyon dolar proje desteği sağlayacağımızı açıkladık. Bu gerçekten Irak
makamları tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Ayrıca ben de
oradaydım, bazı ülkelerin gerçekten şaşırdığını gördük. Irak’a olan
desteğimiz ilerleyen dönemde de sürecektir.
Evet, arkadaşlar gelelim en kritik konulardan birine. Hepinizin bildiği
üzere ABD Dışişleri Bakanı Tillerson 15-16 Şubat’ta ülkemize bir çalışma
ziyareti gerçekleştirdi. Bu ziyaretin en önemli sonucu sizin de bildiğiniz
gibi iki ülke arasında Türkiye ABD Stratejik Ortaklığı hakkında bir ortak
açıklamanın kabul edilmesidir. Bu ortak açıklamayla birlikte iki ülke,
DEAŞ, PKK, El-Kaide ve diğer tüm terör örgütleri ve bunların uzantılarıyla
mücadele konusundaki kararlılığını yineledi. Bence çok önemli bir boyutu
daha var bu ortak açıklamanın “result-oriented” yani sonuç odaklı bir
mekanizma kurulması öngörüldü. Bu mekanizma dahilinde üç çalışma grubu
kurulması öngörülüyor. Birinci çalışma grubunda FETÖ ve konsolosluk
konularına ayrılacak. İkinci çalışma grubu Suriye konusunda, yani DEAŞ ve
diğer terörist grupların yenilgiye uğratılması için ileriye dönük işbirliği
üzerinde durulacak. Bu kapsamda ABD’nin Münbiç’e ilişkin taahhüdünün nasıl
yerine getirileceği, DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerin nasıl istikrara
kavuşturulacağı ve Suriye’de siyasi çözüm konusunda işbirliğinin nasıl
yürütüleceği ikinci çalışma grubunda ele alınacak. Üçüncü çalışma grubunun
ana başlığını ise PKK ile ortak mücadele oluşturuyor.
Şimdi arkadaşlar, biz bu çalışma gruplarını kesinlikle bir oyalama olarak
görmüyoruz. Belli bir takvim içinde sonuç alınmasını istiyoruz. Zaten ortak
açıklamada da “sonuç alıcı” ifadesi açık bir şekilde yer almıştır.
Malum ABD ile aramızda bir güven bunalımı yaşanıyor. ABD’ye karşı
güvenimizin yeniden tesis edilmesi amacıyla ilişkilerimize bir şans vermiş
bulunuyoruz. Krizin aşılmasına yönelik bir yol haritası olarak tasvir
edebiliriz biz bu çalışma gruplarını, ama bu sürecin somut adımlarla
desteklenmesini de bekliyoruz.
Sayın Bakanımız ABD Dışişleri Bakanıyla görüşmesinin hemen ardından Münih’e
Güvenlik Konferansına katılmak üzere yola çıktı, orada konferans marjında
birçok ikili görüşme yaptı. Ayrıca Ortadoğu konularının ele alındığı
genişleyen Körfez konulu bir panele katıldı. Almanya’dan sonra Ürdün’e
resmi bir ziyaret gerçekleştirdi, orada Dışişleri Bakanıyla görüştü ve
Ürdün Kralı II. Abdullah’la da görüşme imkanı buldu. Hepinizin bildiği
üzere Ürdün’le bölgesel konularda benzer görüşlere sahibiz. Özellikle
ABD’nin Kudüs konusunda aldığı yanlış karar konusunda görüşlerimizin ve
çabalarımız ne kadar ortak olduğunu herkes görmüş oldu bu ziyaret
vesilesiyle.
Değerli arkadaşlar, biraz da Bakanlığımız hakkında kısaca size bilgi vermek
istiyorum. Malum biz 2018 yılında dış politikamızı girişimci, insani ve
aktif bir dış politika olarak tanımladık. Ülkemizin omuzlarında büyük bir
yük var, Dışişleri Bakanlığı olarak da bütün çalışanlar olarak da biz de
meşakkatle çalışıyoruz Sayın Bakanımızın öncülüğünde tabii. Yurt dışında
çok yaygın bir diplomatik ağa sahibiz. 239 tane dış temsilciliğimiz var,
yani Büyükelçilik, Başkonsolosluk, Daimi Temsilcilik, Konsolosluk Ajanlığı
bunun gibi 239 tane çok önemli bir rakam. Zira, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi üyelerinin ardından, hatta İngiltere’den fazlayız 5’nci
sırada geliyoruz. Ve biraz önce söylediğim gibi dış temsilcilik sayımızı da
Afrika’da ve dünyanın her tarafında arttıracağız, kararlıyız.
Aynı zamanda biraz personel sayımız hakkında da bilgi vereyim. 2018 yılı
itibariyle toplam 6235 personelimiz var, bunlardan 1729’u merkezde, 4506’sı
ise yurt dışında görev yapıyor. Toplam diplomatik kariyer memuru sayımız
yaklaşık 1850. Arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişimi diğer kurumların
yanında Bakanlığımızı da hedef aldı, hatta belki de hedef alınan en önemli
kurumlardan bir tanesi Dışişleri Bakanlığıydı. Darbe girişiminin ardından
terör örgütleriyle iltisaklı 568 personel ki bunların 463’ü kariyer
memurudur Bakanlığımızdan yapılan soruşturmalar sonucu ihraç edildi, yani
bu yaklaşık yüzde 25’e denk geliyor. Tabii bir personel açığı oluştu bunu
gidermek için de yeni sınavlar açılıyor. Kısa bir süre önce aday meslek
memuru ve konsolosluk ihtisas memuru sınavı yaptık. Evet, dış politikadaki
yoğun temponun önümüzdeki dönemde de süreceğini görüyoruz. Biz de
konuşmamın başında söylediğim gibi sizleri zamanlıca ve doğru bir şekilde
bilgilendirmeye gayret ediyoruz, edeceğiz, elimizden geleni yapıyoruz bu
konuda, bundan sonra da yapacağız hiç kuşkunuz olmasın.
Katılımınız için hepinize teşekkür ediyorum. Şimdi olabilecek sorularını
yanıtlamaya çalışayım. Teşekkür ediyorum hepinize.
SORU- Sayın Sözcü, biraz bahsettiniz, ama Tillerson’un ziyaretini sormak
istiyorum. Gelmeden önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ya tamamen bozulacak ya
düzelecek demişti ve aslında PYD konusunda birçok beklenti vardı.
Tillerson’un ziyaretinde bu beklentilerin karşılanacağına dair bir taahhüt
alındı mı? Tillerson PKK, PYD bağlantısını kabul etti mi? Ve daha önce
esasında Trump da silah vermeyeceğiz gibi taahhütlerde bulunmuştu,
Türkiye’yi ikna etti mi Tillerson’un öne sürdüğü tezler ve yeni çalışma
mekanizmasını da sormak istiyorum çok fazla kafa karışıklığı oldu çünkü o
konuda … hani bir grup olacak da onlar alt komisyon şeklinde mi
yerleştirilecek, periyodik aralıklarla mı görüşme olacak, başkanlığı kimler
yapacak?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Anladım elimdeki bilgileri sizle
paylaşmaya gayret edeceğim teşekkür ederim sorunuz için.
Önce son kısımdan başlayayım, arkadaşlar PKK’nın, PYD/YPG bağlantısı sadece
bizim tarafımızdan dile getirilmiyor, Amerika’daki birçok çevre tarafından
da bu çeşitli formlarda, raporlarda belgelenmiş ve dile getirilmiş
vaziyette. Bu konuda size birkaç tane örnek vermek istiyorum. 16 Şubat’ta
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey bir mülakat veriyor ve orada
PYD’nin, PKK’nın Suriye kolu olduğuna dair hiçbir şüphe yok ifadesini
kullanıyor. Ondan birkaç gün önce 13 Şubat’ta ABD Ulusal İstihbarat
Direktörü Dan Coats dünya genelinde tehditler değerlendirmesi başlıklı
raporunda gene PYD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olduğunu söylüyor. Bu
aslında bir sonraki söyleyeceğim açık kaynaklarda da bulunur, ABD Merkezi
İstihbarat Teşkilatı CIA “The World Fact Book” da PKK, PYD ilişkisi yer
alıyor.
ABD Özel Operasyonlar Komutanı Orgeneral Raymond Thomas Aspen Enstitüsünde
yaptığı konuşmada gene ülkemizin itirazlarının önüne geçilmesi amacıyla
YPG’nin adının Suriye Demokratik Güçleri olarak değiştirildiğini
belirtiyor. 2015-2016 yıllarında ABD Savunma Bakan Yardımcısı Vekili Andrew
Exum The Atlantic Dergisinde yayınlanan makalesinde aynı hususu dile
getiriyor. Zamanın ABD Savunma Bakanı Ashton ABD Kongresinde, bunun videosu
çok dolaştı siz de izlemişsinizdir, bu durumu açıkça ortaya koyuyor o
gerçekten ibret verici bir video. Gene ABD Ulusal Terörizmle Mücadele
Merkezi tarafından yayınlanan terörizmle mücadele takvimi adlı yayında PKK,
PYD bağlantısı vurgulanıyor aslında bu listeyi uzatmak mümkün.
Arkadaşlar, PKK, PYD bağlantısını biz Amerikalılara ispat ettik,
Amerikalılar kendileri de biliyor zaten bunu ve şimdi bu ABD ile kurulacak
ikili komisyonlar neyi içeriyor bu konuda size biraz bilgi vermek
istiyorum. Üç adet çalışma grubu olacağını söylemiştim, bunlardan ilkinin
FETÖ ve konsolosluk konularına ayrıldığını belirtmiştim. Yani burada
konsolosluk konuları bağlamında iki ülkede tutuklu veya hüküm giymiş
vatandaşların durumu ele alınacak. Birinci çalışma grubunda bu konu
üzerinde durulacak.
İkinci çalışma grubunu söylemiştim tekrar edeyim isterseniz. DEAŞ ve diğer
terörist grupların yenilgiye uğratılması için ileriye dönük iş birliği,
yani Suriye’ye vakfedilmiş ikinci çalışma grubu. Münbiç’e ilişkin ABD’nin
taahhüdünün nasıl yerine getirileceği, DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerin
istikrara kavuşturulması ve Suriye konusuna siyasi çözüm bulunması
hakkındaki iş birliği ele alınacak ikinci çalışma grubunda.
Üçüncü çalışma grubunun faaliyet sahasının ana başlığını ise PKK ile
mücadele oluşturuyor. Bu komisyonlar kimlerden oluşacak diye sordunuz ve
zaman dilimi nasıl işleyecek? Bu çalışma grupları teknik düzeyde faaliyet
gösterecek, toplantılara her ülkenin ilgili makamlarından heyetler iştirak
edecek. Bu çerçevede Dışişleri, Savunma, İçişleri, Adalet Bakanlıkları ile
askeri makamların ve istihbarat birimlerinin temsilcilerinin sözkonusu
gruplarda görev almaları planlanıyor. İlk toplantıların en geç Mart ayı
ortasından önce yapılması planlanıyor. Şimdi bir konuya daha değineyim bu
komisyonlar bağlamında Sayın Bakanımızın ABD’ye gitme ihtimali var mı? Bu
konu üzerinde de duruldu. Komisyon çalışmalarının Dışişleri Bakanlarının
katılımıyla Vaşington veya Ankara’da başlatılmasının yararlı olabileceği
düşünüldü henüz karara bağlanmadı fakat. Bunun zamanlaması konusunda da ABD
tarafıyla görüşmelerimiz devam ediyor.
Şimdi ilk sorunuza dönecek olursak tekrar edeyim Amerika Birleşik
Devletleri’nden somut adımlar bekliyoruz, özellikle Münbiç konusunda. Biz
Münbiç konusunda kararlılığımızı koruyoruz. PKK, PYD ya çekilecek ya
çekilecek, bunun alternatifi söz konusu değil. Bu çalışma grupları en kısa
sürede çalışmaya başlayacak ve en kısa sürede somut adımların atılması
sağlanacak.
Sanıyorum sorunuza cevap verebildim.
Buyurun.
SORU- Efendim, Özden Erkuş NTV Televizyonu.
Çalışma gruplarının ne zaman çalışmaya başlayacağı önceki bir takvim var,
ama bu çalışmalardan Türkiye’nin ne zaman tatmin olacağına ilişkin bir
takvim var mı, yani Türkiye ne kadarlık bir zaman diliminde somut sonuç
bekleyecek Amerika’dan verilen taahhütler çerçevesinde?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Özden Bey, teşekkür ederim sorunuz
için. Biraz önce söylediğim gibi en kısa sürede, yani biz bunu kesinlikle
ana konuşmamda da belirttim bir oyalama olarak görmüyoruz. En kısa sürede
gruplar oluşturulacak, çalışmaya başlayacak ve sonuçlarını görmeye
başlayacağız. Dediğim gibi belki Dışişleri Bakanlarının başkanlığında
toplanması söz konusu olabilir. Her iki ülkenin ilgili makamları biraraya
gelecekler, detaylı çalışmalar yapılacak somut sonuç odaklı adımlar
göreceğiz. Bizim beklentimiz budur başka bir şey de söz konusu olamaz.
Fatih Bey.
SORU- Hami Bey, 24 Nisan tarihi yaklaşıyor … özellikle Avrupa
Parlamentolarında bu konunun siyasallaştırılmasıyla ilgili bazı girişimler
mevcut, bu konu hakkında neler diyeceksiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ederim. Arkadaşlar, 1915
olayları ciddi hukuki boyutu da olan tarihi bir konu. Siz hepiniz
biliyorsunuz bizim arşivlerimiz herkese açık dileyen gelir, çalışmasını
yapar o tarihte neler yaşanmış, neler olmuş inceler, araştırmacılara,
öğrencilere herkese açık bizim arşivlerimiz. Ayrıca 2005 yılında bizim bir
önerimiz oldu ortak tarih komisyonu kurulması konusunda bu önerimiz de
halen masada henüz buna da yanıt alamadık maalesef.
İşin hukuki boyutuna bakacak olursak onu da takip etmişsinizdir 2015
yılında bir Perinçek kararı var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin. Bu
kararda mahkeme açıkça bu meselenin meşru bir tartışma ve ifade özgürlüğü
konusu olduğunu hükme bağladı. Sözde soykırım iddiası mutlak gerçek değil,
bu ne tarihi, ne de hukuki bakımdan geçerli. Ve meselenin Ermenilerin
anlattığı gibi olmadığı da birçok yayında bulunuyor, buna ilişkin birçok
hukuk kararı da var. Fakat bazı ülkeler çeşitli nedenlerle 1915 meselesini
siyasallaştırmak istiyorlar, biz de muhataplarımıza bunun doğru olmadığını
söylüyoruz. Ama üzülerek belirteyim ki, bazılarının Türkiye’yi rahatsız
etmek ve yükselen Türk Müslüman karşıtlığının etkisiyle ülkelerinde siyasi
kazanç elde etme gayretleri var. Bu çerçevede Hollandalı bazı
siyasetçilerin önümüzdeki günlerde 1915 olaylarını yeniden gündeme
taşıyacaklarını öğrendik. Biz böyle bir adımı Hollanda’nın Türkiye’yle
ilişkilerini normalleştirmek isteyip-istemediğinin de bir göstergesi olarak
değerlendireceğiz.
Fransa gibi diğer bazı ülkelerin de hukukun, tarihin ve ahlakın önüne
geçecek siyasi tasarruflarda bulunabileceğine dair işaretler geliyor. Biz
muhataplarımızı her vesileyle bilgilendiriyoruz, görüş ve beklentilerimizi
anlatıyoruz. Bu tür siyasi girişimlerin sağduyulu, önyargısız ve
hakkaniyeti gözeten siyasetçilerce de sorgulanmasını bekliyoruz, bizim
beklentimiz budur.
Şunu da belirtmek istiyorum: Sonuçları ne olursa olsun bu tür girişimler
Türkiye’nin tarihi ve hukuki bakımdan haklılığını hiçbir zaman
değiştirmeyecektir.
Ayrıca, bu tür girişimler nedense ilgili ülkelerde yapılacak seçimlerden
hemen sonra gündeme getiriliyor, bunu da ayrıca manidar bulduğumuzu
söyleyebilirim.
SORU- (İngilizce Konuşma…)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- (İngilizce Konuşma…)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Bunları arkadaşlar size de
çevirelim mi?
BİR GÖREVLİ- Siz Türkçe anlıyorsunuz değil mi? Türkçe anlıyor Beyefendi,
Türkçe olarak devam edebiliriz.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Arkadaşlar, malumunuz Kıbrıs Rum
tarafı Doğu Akdeniz’de sözde münhasır ekonomik bölge inşa etmişti
hatırlarsınız ve daha sonra buradaki ilan ettiği parselleri ihaleye
çıkarttı ve bazı uluslararası sözleşmeler imzalamıştı. Bu çerçevede 6
numaralı parsel için İtalyan-Fransız ENI total konsorsiyumuyla bir sözleşme
imzaladılar ve 2017 Aralık ayının sonunda bir sondaj gemisi bölgeye gitti
ve çalışmalara başladı. Biz de hemen, hem biz, hem de KKTC Dışişleri
Bakanlığı bir açıklama yaptık ve dedik ki, KKTC tarafından Türkiye
petrollerine verilen arama ruhsatı kapsamında ilan edilen ruhsat sahaları
da dahil olmak üzere, Doğu Akdeniz’deki Türkiye’nin ruhsat sahalarında
çeşitli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için hazırlığın yapılmakta
olduğunu vurguladık.
Daha sonra ENI şirketinin sözde 6 numaralı parselde kullandığı Saipem 12000
adlı sondaj gemisinin geçtiğimiz günlerde 3 numaralı parsele ilerlediğini
gördük, bunun üzerine de bir açıklama yaptık. Fakat bu bizim yaptığımız
açıklamalar pek anlaşılmıyor herhalde. Bu açıklamalarda Rum tarafının
Kıbrıs Türk halkının Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki asli haklarını
hiçe sayarak tek taraflı olarak sürdürdüğü faaliyetlerden duyulan
rahatsızlığımızı bir kez daha dile getirdik. Bu çerçevede ülkemizin ve
Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını korumaya devam edeceğimizi
vurguladık.
Esasen bu Saipem 12000’in sözde 3 numaralı parselde sondaj yapmayı
planladığı alan, bizim Deniz Kuvvetlerimizin askeri tatbikat yaptığı bölge.
Ve yeni bir karar alındı, bu tatbikatın süresinin 10 Mart 2018 tarihine
kadar uzatıldı. Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve bu
konudaki kararlığımızı da her zaman sürdüreceğiz diyebilirim.
SORU- Bu konuyla ilgili bir şey ekleyebilir miyim?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Tabii, buyurun.
SORU- Bugün Anastasiadis’ten bir açıklama gelmişti, elde edilecek
potansiyel gelirin taraflar arasında eşit olarak, Kıbrıs’ın iki
vatandaşları arasında eşit olarak paylaştırılabileceğini söyledi, daha
sonrası için de bir fon oluşturabilir şeklinde bir açıklaması var. Bu
ulaşmış mıydı size?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Bu ulaşmadı bize. Fakat tabii bunun
doğruluğunu da sorgulamamız lazım, ilgili dairemiz ilgilenecektir, bize
gelince biz de bir açıklama yaparız.
Buyurun.
SORU- Mahmut Gürel, Haber Türk Televizyonu.
Hami Bey, az önce Amerika Birleşik Devletleri’yle üzerinde uzlaşıya varılan
mekanizmalarla ilgili bilgi verdiniz. Dikkat çekici bir husus var, ikinci
mekanizmada Münbiç’i ele alacağını söylediniz, özellikle PYD’yle ilişkileri
alacağınızı söylediniz. Son dönemde Türkiye’nin söyleminde Fırat’ın
doğusunun da Türkiye tarafından hassasiyetle izlendiği ve Amerika Birleşik
Devletleri’nin Fırat’ın doğusunda da PYD’yle işbirliğini kesmesini istediği
vurgulanıyor. Ancak bu komisyonlar Münbiç’le mi sınırlı tutulmuştu, yoksa
Fırat’ın doğusu için de geçerli midir?
İkinci sorum da, özellikle dün Afrin’de yaşanan bir gelişme oldu, Zeytin
Dalı Harekatı sürerken Şii milislerin bölgeye giriş yapmaya çalıştıklarını
gördük. Geçtiğimiz dakikalarda da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim
Kalın’dan çeşitli açıklamalar geldi. Bu süreç içerisinde Türk ve Suriye
rejimi istihbarat birimleri arasında bunun engellenmesi için herhangi bir
diyalog kurulmuş mudur, kurulduysa herhangi bir karar alınmış mıdır?
Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Öncelikle ikinci sorunuzdan
başlamam gerekirse, Sayın Cumhurbaşkanlığı Sözcümüzün belirttiği gibi
siyasi görüşme bulunmuyor, istihbari temas olabilir, bu konuda onu
söyleyebilirim.
Bu çalışma grupları konusunda da dediğim gibi teknik detaylar üzerinde
çalışılıyor. Münbiç tabii ki ikinci çalışma grubunun en önemli konusu
olacak, Münbiç’teki PYD/YPG unsurlarının oradan temizlenmesi ki Amerika’nın
bize burada sözü var biliyorsunuz. Münbiç’in yüzde 95’ten fazlası Arap,
yani Münbiç’in Araplar tarafından idare edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda
Münbiç’ten Afrin’e bazı sızıntıların da olduğu yönünde bilgiler de var,
bunları siz de izlemişsinizdir. Münbiç hassas bir konu, ama biz demin
dediğim gibi kararlıyız, PKK, PYD ya oradan çekilecek ya da çekilecek, öyle
söyleyeyim size.
Buyurun.
SORU- Yunus Paksoy, Daily Sabah Gazetesi.
15 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Roma ziyaretinde bulunmuştu
hatırlayacağınız üzere. İki gün önce Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün
yaptığı açıklamaya göre, Roma’da ve ondan sonraki hafta İstanbul’da Sigmar
Gabriel Erdoğan’la özel görüşmelerde bulundu, bu kamuoyuna yansımadı, bizim
bilgimiz dahilinde değildi. Ek olarak Mevlüt Çavuşoğlu’yla da görüşmelerde
bulunduğu söyledi. Bu görüşmelerde, bir, ne konuşuldu?
İki, Deniz Yücel’in salıverilmesinden sonra, çünkü bunu Almanya bir şart
olarak koşuyordu ilişkilerin ileriye doğru ilerlemesi için, siz ne gibi bir
iyileşme bekliyorsunuz, hangi adımlar atılabilir?
Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Birinci sorunuz hakkında bir
araştırma yapalım, size geri dönelim.
İkinci konu da herhalde yanlış, doğru şekilde ifade etmediniz. Almanya bize
böyle bir şart öne süremez. Deniz Yücel’in serbest bırakılması da
mahkemelerin kararıdır, Türk yargısı bağımsızdır, yargı kararları
çerçevesinde bırakılmıştır. Bunun bazı gazetelerde pazarlık unsuru olarak
kullanıldığı yazıyor, bunlar tamamen gerçek dışıdır. Mahkeme kararını
vermiştir ve hala yargılanmasına da devam ediliyor malumunuz. O konuda
Almanya’nın bize bir şart koşması söz konusu olamaz.
SORU- Peki, bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı araştıralım dönelim dediniz.
Çavuşoğlu’yla olan görüşmeler gerçekleşmedi mi?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sayın Bakanımız ve Gabriel arasında
resmi görüşmeler oldu biliyorsunuz, anlattım, hem Almanya’da, hem
Antalya’da resmi ikili görüşmeler oldu, yani bu mesele de gündeme gelmiş
olabilir. Ama bunun bir pazarlık meselesi yapılması, şart koşulması, bunlar
söz konusu olamaz iki egemen devletin arasında.
Buyurun.
SORU- Ulusal Kanal, Gürkan Demir.
Efendim, yaklaşık 2 hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin terör örgütü
PKK, PYD’ye verdiği desteğin uluslararası mahkemeye taşınmasına ilişkin
değerlendirmeler olduğunu ifade etmişti. Bu sürece ilişkin bir gelişme var
mı, paylaşır mısınız?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Bu konuda da size dönelim, onu
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarıyla da, Cumhurbaşkanlığı’ndaki temsilcilerle de
konuşalım, daha sonra araştıralım size geri dönelim.
SORU- Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Son iki diyelim mi Nazmiye Hanım?
Tamam, o zaman sormayanlar sorsun.
Buyurun.
SORU- Merhabalar, Yıldız Yazıcıoğlu …
Efendim, Avrupa Birliğiyle ilişkileri soracağım ben size. Şimdi bu 72
kriteri biz yerine getirdiğimizi ifade ediyoruz ama, baktığımızda aslında
bir 5 kriter yine AB tarafınca eksik olarak nitelendiriliyor. Mesela
bunlardan en basiti pasaport yenilenmesi gibi görünüyor. Acaba bunu hemen
hayata geçirecek yasama düzeyinde benzer bir çalışma var mıdır?
Bir de tabii, Hollanda’yı zikrettiniz. Hollanda’yla somut bir şekilde
yeniden müzakere süreci başlayacak mıdır? Hollanda’yla yeniden büyükelçilik
düzeyinde diplomatik temasın yolunun açılabilmesi konusunda bir gelişme var
mıdır?
Ve son yine Avrupa’yla ilişkiler hakkında şunu sormak istiyorum: Bu Deniz
Yücel meselesi çerçevesinde Avrupa kamuoyundaki baktığımızda haberlere
Deniz Yücel’in salıverilmesi pazarlık olarak addedildi. Türkiye’nin Avrupa
kamuoyundaki imajı açısından tutuklu gazeteciler, tutuklamalar, OHAL’in
devamı meselesinde en son yapılan Avrupa Dışişleri Bakanları Toplantısında
da bize yapılan eleştirilere bakıldığında nasıl bir ilerleme sağlayacak?
Türk Dışişleri nasıl bir Avrupa’yla ilişkiler haritası planlıyor?
Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Gene size söyleyeceğim şudur: Biz
Avrupa’yla ilişkilerimizi bağımsız mahkemelerin kararlarına bağlayamayız,
mahkemeler bağımsız olarak kararlarını verirler, Avrupa Birliği’yle
ilişkilerimiz ise başka bir boyutta değerlendirilir.
Deniz Yücel konusunda Alman yetkililere de sordular bu pazarlık konusu oldu
mu diye, onlar da bunu ret etti, takip etmişsiniz Yıldız Hanım.
Birinci sorunuz neydi?
SORU- 72 şartın…
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet evet. Dediğim gibi, bu
kriterler konusunda ilgili bakanlar, Sayın Bakanımız, AB Bakanımız,
İçişleri, Adalet Bakanları çok titiz bir çalışma yaptılar, biraraya
geldiler, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza götürdüler, onun onayını
aldılar, ondan sonra 72 kriteri biz AB Komisyonu temsilcilerine verdik,
kendi üzerimize düşeni yaptık bu bağlamda, şimdi Avrupa Birliği’nden yanıt
gelmesini bekliyoruz. Ve daha önce söylediğim gibi, onlardan gelecek olumlu
bir yanıt. Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesi bakımından da bizce önem
taşıyor.
Teşekkür ederim.
SORU- Erdem Altay Aydınlık Gazetesi.
Şimdi 1915 olaylarına ilişkin, bazı Avrupa ülkelerinin tavrı ortada. Bu
ülkelere bir yaptırımı söz konusu olacak mı?
Bir de, 1915 olaylarına ilişkin Avrupa’da ders kitaplarında, özellikle
Almanya’da 1915 olaylarının soykırım olduğuna ilişkin birçok bilgi
bulunuyor. Bununla ilgili Dışişleri Bakanlığı yaklaşık 1,5 sene önce ya da
2 sene önce bunun kaldırılması için girişimlerde bulunulacağını söylemişti,
ancak bununla ilgili bir gelişme henüz önümüze gelmiş değil. Bununla ilgili
bir bilgilendirme yapabilirseniz çok seviniriz.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Anladım, yapacağız yapacağız,
anladım sorunuzu.
SORU- … çünkü orada özellikle Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları
açısından bir sıkıntı olduğunu da biliyoruz.
Bir diğer konu, aslında çok soru var ama, ben iki soruya burada tam net
yanıt alamadığım için aslında arkadaşların sorularını tekrarlamak
istiyorum.
Tillerson’ın ikna olup-olmadığı konusu, yani PYD ve PKK’nın beraber aynı
grup, aynı örgütten olduğuna dair ikna olup-olmadığı.
Bir de, aynı zamanda Fırat’ın doğusuna ilişkin, bu Münbiç’ten sonra
yapılacak görüşmelerde Fırat’ın doğusu tam anlamıyla buradaki görüşmenin
bir konusu olacak mı?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Erdem Bey, son sorunuza yeterince
cevap verdiğimi düşünüyorum, birkaç arkadaş sordu, onu yanıtladım.
Hollanda’da böyle bir karar almalarını beklemiyoruz, gerekli uyarılarda
bulunduk, Maslahatgüzarı geldi, çağırdık onu Bakanlığa, söyledik,
bekleyeceğiz neler olacağını. Biz muhataplarımızı bu konuda bilgilendirmeye
devam ediyoruz, onlara görüşlerimizi anlatıyoruz, bakalım nasıl bir karar
çıkacak, ondan sonra gerekeni yapacağız tabi ki.
Birinci sorunuz neydi?
SORU- 1915…
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- 1915’i de bu şekilde
cevaplayabiliriz.
SORU- Ders kitaplarında…
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ders kitapları konusunda
Bakanlığımızın mutlaka bir faaliyeti vardır, o konuda size bilgi vereceğiz.
Çünkü dediğim gibi bu bir süreçtir, ilgili ülkelerle yazışmalar
yapılmaktadır onların yetkili makamlarıyla. Bu konuyu arkadaşlarımdan rica
ediyorum not alsınlar, size bilgi vereceğiz. Katılıyorum hassas bir konu,
çıkartılması lazım. Gelecek nesillere nefret tohumları ekmememiz gerekiyor,
çok dikkatli olmalıyız bu konuda. Dediğim gibi biz de Dışişleri Bakanlığı
olarak hassasiyetle eğiliyoruz bu konuya.
Teşekkür ediyorum Erdem Bey.
Peki çok sağ olun arkadaşlar.
Dediğim gibi bundan sonra sık sık biraraya geleceğiz, gündemimiz çok yüklü.
Gene zaten yeni gelişmeler olduğunda siz beni rahatça bulabiliyorsunuz.
Sadece şunu söylemek istiyorum: Çok çabuk size bazen dönemiyoruz, bunun
için bize biraz zaman verin, mutlak size geri döneceğiz, onda bir şüpheniz
olmasın, ama bazen devlet aklının düşünmeye de ihtiyacı oluyor.
Çok teşekkür ediyorum, sağolun.