Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy'un Basın Bilgilendirme Toplantısı, 21 Şubat 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olarak göreve başlayalı bir ayı geçti, çok yoğun, hızlı bir başlangıç yaptık, o yüzden mutat basın bilgilendirme toplantılarımızı hemen gerçekleştiremedik, bu nedenle sizden özür diliyorum. Bundan sonra düzenli olarak sizleri bilgilendirmeye çalışacağız.

Zaten birçoğunuzu tanıyorum, yani WhatsApp’tan herhalde hepinizle mesajlaştık, mümkün olduğu kadar size çabuk cevap vermeye çalışıyoruz, ama bazı durumlarda siz habere bizden daha önce ulaşıyorsunuz, lütfen bunu da bir köşeye yazın.

Fakat biz çok kuvvetli bir kadroya sahibiz. Enformasyon Genel Müdür Yardımcılığı olarak ve çoğunluğumuz da hanımlardan oluşuyor, kadın çalışanımız çok. Nazmiye Hanım burada, Işınsu Hanım burada, onlar da size yardımcı olacaklardır, kuvvetli bir ekibiz. Gündemimiz çok yoğun, sizler habere ulaşmak istiyorsunuz, yorum istiyorsunuz, biz de sizi elimizden geldiğince işbirliği içinde bilgilendirmeye çalışacağız.

Evet, malum 2017 yılı dış politika açısından çok yoğun bir yıldı, 2018 de öyle başladı, yoğun ve tempolu bir yıl olarak başladı, bana da sürpriz oldu. Milano Başkonsolosluğundaki görevimden ayrılıp Bakanlık Sözcüsü olarak atanma onuruna eriştim. Gerçekten bu göreve atanmam dolayısıyla çok mutluyum. Bana çok yakın olmayan bir görev, daha önce bu dairede bulunmamıştım. Ama yine de basınla ilişkilerin çok hareketli ve heyecan verici bir tarafı var, bu yüzden de çok memnunum.

Şimdi geçmiş yıllarda olduğu gibi öncelikle Ocak ayından bu yana dış politikamızda ne gibi gelişmeler yaşandı, o konuda size bilgi vermek istiyorum, yani son 1,5 ayda dış politikamızın geniş bir fotoğrafını çekelim isterseniz hep beraber.

Sayın Bakanımız Sayın Cumhurbaşkanımıza refakatle 5 Ocak’ta Fransa’yı ziyaret etti, bu ilk yurt dışı temastı. Ziyaret kapsamında ikili görüşmeler yapıldı, bölgesel, uluslararası konular ele alındı ve Fransa’yla aramızda çok önemli anlaşmalar imzaladık.

Hemen ardından Sayın Bakanımız Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in davetine icabetle Sigmar Gabriel’in memleketine gitti, orada çok samimi bir ortamda görüşmeler yapıldı malumunuz, basına da yansıdı. Almanya ile ilişkilerimizde o sıralar sorunlu bir dönem yaşıyorduk, bunun aşılması için bir ilk adımdı. Hatta ondan önce Sayın Bakanımız Antalya’da Sigmar Gabriel’i misafir etti, böylece ilk adımlar atılmaya başlandı. Çok verimli görüşmeler yapıldı bu ziyarette, hem ikili, hem bölgesel konular ele alındı. Ayrıca iki ülke arasındaki stratejik diyaloğun, ortak ekonomi ve ticaret komisyonunun canlandırılması kararlaştırıldı, bu da ziyaretin en pozitif taraflarından biri.

Daha sonra malumunuz Sayın Başbakanımız Almanya’yı ziyaret etti. Şansölye Merkel’le görüştü. Bu iki tarafın da, hem Almanya’nın, hem Türkiye’nin ilişkilerdeki sorunları geride bırakma arzusunu ortaya koyuyor.

Ocak ayının başında üst düzey temaslar hız kaybetmeden sürdü.

İstanbul’daki Demir Kilise’nin restorasyonunu tamamladık ve açılışı Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde Bulgaristan Başbakanının katılımıyla 7 Ocak’ta gerçekleştirildi. Bu ziyarette Bulgaristan Başbakanı Borisov’a Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı da iştirak ediyordu, onunla da Sayın Bakanımızın bir görüşmesi oldu.

Daha sonra 11-14 Ocak tarihlerinde Sayın Bakanımız Los Angeles’i ziyaret etti. Burada Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iş, yerel siyaset, medya çevreleriyle biraraya geldi, ayrıca bir vatandaş buluşması yapıldı.

Los Angeles ziyaretinin hemen arkasından da Vancouver’daki Kore Yarımadası’nda Güvenlik ve İstikrar konulu Dışişleri Bakanları Toplantısına katıldı.

Ayrıca bu vesileyle şunu da söylemek istiyorum, ileride tekrar temas edeceğim: Yurtdışı temsilcilik sayımızı artırıyoruz son dönemde, özellikle Afrika başta olmak üzere. Bu ziyaretinde Sayın Bakanımız Vancouver Başkonsolosluğumuzun resmi açılışını da gerçekleştirdi.

Vancouver’daki toplantıda Sayın Bakanımız ABD Dışişleri Bakanıyla da görüşme fırsatı buldu. Malumunuz, o görüşmede de ABD’nin PYD/YPG politikasına yönelik tepkimizi ortaya koyduk, bu yanlış politikalardan bir an evvel geri dönülmesi konusunda hassasiyetimizi dile getirdik.

Evet arkadaşlar, Ocak ayının ikinci yarısı da ilk yarısını aratmayacak ölçüde yoğun ve hızlı geçti.

Tabii 20 Ocak’ta çok önemli bir harekat başlattık “Zeytin Dalı Harekatı” sınırlarımızın terörden arındırılması için. Malum sınırlarımızda terör örgütü tarafından bir terör kuşağı oluşturulmaya çalışılıyor, bunu engellemek amacıyla bu harekata başladık. Fırat Kalkanı Harekatında olduğu gibi amacımız, teröristlerin oradaki hakimiyetine son verilmesi.

Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, hem sahada, hem de masada güçlü olmak adına harekete geçtik. Harekattan önce Birleşmiş Milletler’i, NATO’yu, BMGK daimi üyelerini ve bölge ülkelerini harekatın amacı ve kapsamı hakkında ayrıntılı şekilde bilgilendirdik. Ayrıca, konu hakkında Suriye’nin İstanbul Başkonsolosluğuna da notayla bilgi verdik.

Arkadaşlar, malumunuz Zeytin Dalı Harekatı, Fırat Kalkanı Harekatı gibi bir terörle mücadele harekatı ve az önce söylediğim gibi terör unsurları bu bölgeden temizlenene dek sürecek. Harekat başarılı bir şekilde devam ediyor, bugün itibarıyla 1780 terörist etkisiz hale getirildi. Harekat sırasında ele geçirilen mevziler, PYD, PKK’ya ait olan mevziler terör örgütünün uzun süredir burada yerleşmeye başladığı ortaya koyuyor. Yani buradan ne anlıyoruz? Afrin’i Kandil’den sonra ikinci bir saldırı üssü olarak inşa ettikleri ortaya çıktı.

Arkadaşlar, bizim yürüttüğümüz bu harekat sadece kendi sınırlarımızı korumak anlamında önem taşımıyor, aynı zamanda NATO’nun sınırlarını koruduğumuz da unutulmamalı.

Türkiye esasen Avrupa’ya yönelik bir göç akınını önlüyor. Bugün ülkemizde 3,5 milyon mülteciyi misafir ediyoruz, ağırlıyoruz, onların her türlü ihtiyacını karşılıyoruz eğitimden sağlığa. Bir taraftan bunu yaparken, diğer taraftan da terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının önüne geçiyoruz, lütfen bunu da unutmayalım.

Bugün Fırat Kalkanı Operasyonu bölgesinde malum hayat normale döndü, diğer bölgelerden Fırat Kalkanı bölgesine göçler başladı, orada asayiş hakim, bizim yürüttüğümüz operasyon sayesinde, amacımız Afrin’de de bunu sağlamak.

Yürütülen harekat kapsamında ayrıca, bunu her zaman söylüyoruz, sivil halkın zarar görmemesi için her türlü tedbir alınıyor ve şu ana kadar da hiçbir sivil kayıp yaşanmadı. Buna rağmen, sizin de bildiğiniz gibi bazı çevreler tarafından kara bir propaganda yapılıyor aleyhimize. En son ben geçen hafta sonu buna şahit oldum, önde gelen bir haber kanalı PYD/YPG’yi kaynak göstererek Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’de kimyasal silah kullandığı haberini geçti. Tabi bunu hemen tekzip ettik, hem biz yaptık, hem de Genelkurmay Başkanımız kesinlikle böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını, envanterinde dahi kimyasal silah bulunmadığını açıkladı.

Değerli arkadaşlar, bu Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Bakanlığımızın yaptığı bilgilendirme çalışmaları hakkında size biraz malumat vermek istiyorum.

Bu çerçevede Sayın Bakanımız 20’yi aşkın görüşme yaptı, Bakan Yardımcımız ve Müsteşarımız düzeyinde 21 görüşme gerçekleştirildi. 5 Şubat günü AB ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kore, Japonya, Norveç, İsveç, Avusturya, Yeni Zelenda’nın, toplam 34 ülkenin Büyükelçilik temsilcileri Dışişleri Bakanlığına çağrıldı, bilgilendirildi. Ayrıca, konudan sorumlu Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Sedat Önal tarafından 6 Şubat’ta NATO Konseyinde bir sunum yapıldı.

Bir hususu daha dile getirmek istiyorum, Sayın Bakanımızın New York Times’ta bir makalesi yayınlandı 29 Ocak tarihinde “ABD kendine yanlış ortak seçti” başlığıyla hatırlarsınız. Bu makale de toplam 23 ülkede, 13 farklı dilde 44 gazetede yayımlandı.

Dış temsilciliklerimiz de harekat kapsamında bilgilendirme faaliyetlerine son sürat devam ediyor. Büyükelçilerimiz basın toplantıları düzenliyorlar, arka plan bilgilendirme toplantıları yapıyoruz, televizyon, radyo mülakatları yapılıyor, makaleler yayınlanıyor, okuyucu mektupları yayınlanıyor, çok yoğun bir faaliyet halindeyiz. Bu arada sosyal medyayı da çok etkin şekilde kullanıyoruz, yani Twitter’ı, Facebook’u Bakanlığımızın, Sayın Bakanımızın sosyal medya hesaplarını çok yoğun kullanıyoruz. Tabii bu çalışmalarda Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, TRT ve Anadolu Ajansının bilgilendirme faaliyetlerinden de yararlanıyoruz. Tüm kurumlarımız ve siz değerli basın mensuplarımızın katkı ve çabalarıyla ülkemize yönelik bu kara propaganda faaliyetlerini etkisiz hale getirmeye çalışıyoruz ve buna devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, yeniden Ocak ayına dönersek, Sayın Bakanımızın temasları 21 Ocak’ta Bağdat ziyaretiyle devam etti, önce Bağdat’ta kendi muhatabıyla, mevkidaşıyla görüştü, daha sonra Başbakan Abadi’yle bir görüşme yaptı. Bu görüşmede, her zaman vurguladığımız üzere, Irak’ın siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne olan desteğimizi dile getirdik ve ilişkilerimizi daha da geliştirmek istediğimizi vurguladık.

Sayın Bakanımız Irak ziyaretinin hemen akabinde Kimyasal Silah Kullanımının Cezasız Kalmaması için Uluslararası Ortaklık konulu Dışişleri Bakanlığı Toplantısına katılmak üzere ikinci kez Ocak ayında Paris’e bir ziyaret gerçekleştirdi. Malum bu tür ziyaretler, uluslararası konferanslar, ikili temaslar açısından da önemli bir fırsat teşkil ediyor. Sayın Bakanımız da bu toplantı marjında Amerika, Fransa, İtalya Dışişleri Bakanları ile biraraya geldi.

Hemen bu noktada Avusturya ile ilişkilerimize de değinmek istiyorum. Malum Avusturya’da izlenen popülist politikalar ilişkilerimizde bozulmaya yol açmıştı. Bunun nedeni de, açık söyleyelim, seçimlerde Türkiye’nin siyasi malzeme olarak kullanılmasıydı. Ancak seçimlerin ardından Avusturyalı yetkililerinin kullandığı dili yumuşattıklarını gördük. Avusturya Dışişleri, Avrupa ve Uyum Bakanı Kneissl 25 Ocak’ta ülkemize bir ziyaret gerçekleştirdi, Sayın Bakanımızın davetine katıldı. Bu ziyaretle normalleştirme adına bir adım atılmış oldu. Sayın Bakanımızın daha önce vurguladığı üzere, bizim Avrupa ülkeleriyle hiçbir sorunumuz yok, olamaz da. Biz Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizi daha üst seviyeye çıkartmak istiyoruz, bizim yerimiz Avrupa’dır. Bize bir adım atana biz iki adım atacağız. Bu anlayıştan hareketle, Avusturyalı Bakanın ziyaretinde somut bazı adımlar da atıldı, bu konuda da bilgi vereyim size.

Avusturya’da önümüzdeki dönemde “Türkiye Kültür Yılı”, Türkiye’de de “Avusturya Kültür Yılı” ilan edilmesi hususunda bir ilke anlaşmasına varıldı. Ayrıca, Avusturyalıların Türkiye’de gerçekleştirdikleri arkeolojik kazıların tekrar başlatılabileceği tarafımızdan karşı tarafa bildirildi.

Evet arkadaşlar, Ocak ayının önemli gelişmelerinden birisi de, 30 Ocak’ta Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi oldu. Bildiğiniz üzere hepinizin, kongreye katılmama kararı alan muhalifleri temsil yetkisini ülkemiz üstlendi. Bu kongrenin kısaca en önemli sonucu, bir Anayasa Komitesi kurulması oldu. 3 garantör ülke, yani Türkiye, İran ve Rusya Federasyonu’nun önereceği isimlerden 150 kişilik bir üye havuzu teşkili öngörüldü ve üyelerin de bu havuz içerisinden Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından seçilmesi öngörülüyor. Ülkemizin de yoğun çabaları neticesinde Soçi sürecinin Cenevre’ye bağlanması sağlandı. Malumunuz bundan sonraki 3’lü zirve İstanbul’da yapılacak, Nisan ayının başı öngörülüyor, kesinleşmedi ancak. Ondan önce 16 Mart’ta, çok kuvvetli bir ihtimal, 3 Dışişleri Bakanı Astana’da biraraya gelecekler.

Evet, Şubat ayına geçtik, Şubat ayında Sayın Bakanımız Filistin Dışişleri Bakanı Riad Malki’yi 2-3 Şubat’ta memleketi Antalya’da ağırladı. Görüşmede Filistin halkının haklı davasına verdiğimiz desteği, her zaman yanında olacağımızı tekrar vurguladık. Kapsamlı görüşmeler yapıldı, daha sonra bir basın toplantısına geçildi, o basın toplantısından önce de Filistin’e sağladığımız 10 milyar dolarlık yardımın ilk kısmına ilişkin belge imzalandı.

Hemen akabinde Sayın Bakanımız Sayın Cumhurbaşkanımıza refakatle 4-5 Şubat tarihlerinde Roma ve Vatikan’ı ziyaret etti.

Arkadaşlar, Vatikan ziyaretinin en önemli taraflarından birisi de, Cumhurbaşkanı düzeyinde 59 yıl sonra bu ülkeye yapılan ilk ziyaret olması. Tabii Vatikan’ın da Amerika’nın Kudüs kararına bir tepkisi vardı, bu ziyaretin yolunu da bunun açtığını söyleyebiliriz. Filistin’in yıllardır bitmek bilmeyen derdine derman olmaya çalışıyoruz. Filistin halkının haklı davasına olan inancımızı bu ziyaret vesilesiyle tekrar dile getirdik.

Evet arkadaşlar, gelelim Şubat ayındaki bir diğer önemli gelişmeye, Avrupa Birliği’yle Vize Serbestisi Diyaloğu kapsamında kalan kriterler konusunda çalışma planını Şubat ayının başında tamamladık ve Avrupa Birliği Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’a tevdi ettik, böylece 72 kriter tarafımızdan tamamlanmış oldu, yani topu AB tarafına attık, şimdi onlardan bir yanıt gelmesini bekliyoruz. Aynı zamanda biz bu süreci Türkiye-AB ilişkileri açısından da bir yakınlaştırıcı fırsat olarak değerlendiriyoruz.

Yoğun diplomasi trafiğimiz daha sonra bölge ülkelerinden İran’la devam etti, Sayın Bakanımız 7 Şubat’ta Tahran’ı ziyaret etti, önce Dışişleri Bakanı Zarif’le görüşle, daha sonra Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabul edildi. Görüşmelerde ikili ve bölgesel gelişmelerin yanı sıra, Zeytin Dalı Harekatının amacı ve kapsamı hakkında Sayın Bakanımız tarafından kapsamlı ve detaylı bir bilgilendirme yapıldı muhataplarına.

Daha sonra 11-12 Şubat’ta bizim ev sahipliğimizde Türkiye-Afrika İkinci Bakanlar Gözden Geçirme Konferansı düzenlendi. Bu konferansın amacı, 2019’da yine Türkiye’de yapılacak “Türkiye-Afrika Zirvesi”ne hazırlıktır. Malumunuz Afrika Kıtasıyla ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem veriyoruz Afrika’ya açılım politikamız çerçevesinde. Sayın Bakanımız, bu konferansta Somali, Çad ve Gine Dışişleri Bakanlarıyla görüştü. Ayrıca Ruanda Devlet Bakanı olmak üzere bir dizi ikili görüşme gerçekleştirdi.

Arkadaşlar, Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem verdiğimizi söyledim. Size bazı rakamlar vermek istiyorum bu noktada. Afrika’da 2002 yılında 12 olan Büyükelçilik sayımız bugün 41’e çıkmış durumda ve yakın zamanda bu sayıyı 50’ye çıkartmayı öngörüyoruz, yani kıtanın tümündeki ülkelerde büyükelçilik açmayı arzu ediyoruz. Afrika’da yatırımlarımız 6 milyar dolara ulaştı, ikili ticaret hacmimizde 19 milyar dolar seviyesinde. Aynı zamanda Türk Hava Yollarının da büyük bir başarısı var bu manada. Türk Hava Yolları halen 33 Afrika ülkesinde 51 noktaya uçuyor. Biz Afrika’yla ilişkilerimizi eşitlik prensibi çerçevesinde ele alıyoruz ve kazan kazan ilkesi ile Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler temelinde ilişkilerimizi geliştirmeye gayret ediyoruz.

İstanbul’da yapılan bu toplantının hemen akabinde Sayın Bakanımız DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu Bakanlar Toplantısı ve Irak’ın Yeniden İmarı Uluslararası Konferansına katılmak üzere Kuveyt’e geçti. Ziyaretinin başında Kuveyt ve Irak Dışişleri Bakanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdi. 13 Şubat’ta yapılan koalisyon toplantısında ülkemizin terörizmle mücadeleye katkıları hakkında izahatta bulundu ve uluslararası toplumdan beklentilerimizi dile getirdi.

Daha sonra Irak’ın Yeniden İmarı Uluslararası Konferansına katıldı Sayın Bakanımız. Ve burada da Türkiye büyük bir sükse yaptı diyebilirim, zira en büyük taahhüdü ülkemiz verdi. Irak’a 5 milyar dolar kredi kolaylığı ve 50 milyon dolar proje desteği sağlayacağımızı açıkladık. Bu gerçekten Irak makamları tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Ayrıca ben de oradaydım, bazı ülkelerin gerçekten şaşırdığını gördük. Irak’a olan desteğimiz ilerleyen dönemde de sürecektir.

Evet, arkadaşlar gelelim en kritik konulardan birine. Hepinizin bildiği üzere ABD Dışişleri Bakanı Tillerson 15-16 Şubat’ta ülkemize bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Bu ziyaretin en önemli sonucu sizin de bildiğiniz gibi iki ülke arasında Türkiye ABD Stratejik Ortaklığı hakkında bir ortak açıklamanın kabul edilmesidir. Bu ortak açıklamayla birlikte iki ülke, DEAŞ, PKK, El-Kaide ve diğer tüm terör örgütleri ve bunların uzantılarıyla mücadele konusundaki kararlılığını yineledi. Bence çok önemli bir boyutu daha var bu ortak açıklamanın “result-oriented” yani sonuç odaklı bir mekanizma kurulması öngörüldü. Bu mekanizma dahilinde üç çalışma grubu kurulması öngörülüyor. Birinci çalışma grubunda FETÖ ve konsolosluk konularına ayrılacak. İkinci çalışma grubu Suriye konusunda, yani DEAŞ ve diğer terörist grupların yenilgiye uğratılması için ileriye dönük işbirliği üzerinde durulacak. Bu kapsamda ABD’nin Münbiç’e ilişkin taahhüdünün nasıl yerine getirileceği, DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerin nasıl istikrara kavuşturulacağı ve Suriye’de siyasi çözüm konusunda işbirliğinin nasıl yürütüleceği ikinci çalışma grubunda ele alınacak. Üçüncü çalışma grubunun ana başlığını ise PKK ile ortak mücadele oluşturuyor.

Şimdi arkadaşlar, biz bu çalışma gruplarını kesinlikle bir oyalama olarak görmüyoruz. Belli bir takvim içinde sonuç alınmasını istiyoruz. Zaten ortak açıklamada da “sonuç alıcı” ifadesi açık bir şekilde yer almıştır.

Malum ABD ile aramızda bir güven bunalımı yaşanıyor. ABD’ye karşı güvenimizin yeniden tesis edilmesi amacıyla ilişkilerimize bir şans vermiş bulunuyoruz. Krizin aşılmasına yönelik bir yol haritası olarak tasvir edebiliriz biz bu çalışma gruplarını, ama bu sürecin somut adımlarla desteklenmesini de bekliyoruz.

Sayın Bakanımız ABD Dışişleri Bakanıyla görüşmesinin hemen ardından Münih’e Güvenlik Konferansına katılmak üzere yola çıktı, orada konferans marjında birçok ikili görüşme yaptı. Ayrıca Ortadoğu konularının ele alındığı genişleyen Körfez konulu bir panele katıldı. Almanya’dan sonra Ürdün’e resmi bir ziyaret gerçekleştirdi, orada Dışişleri Bakanıyla görüştü ve Ürdün Kralı II. Abdullah’la da görüşme imkanı buldu. Hepinizin bildiği üzere Ürdün’le bölgesel konularda benzer görüşlere sahibiz. Özellikle ABD’nin Kudüs konusunda aldığı yanlış karar konusunda görüşlerimizin ve çabalarımız ne kadar ortak olduğunu herkes görmüş oldu bu ziyaret vesilesiyle.

Değerli arkadaşlar, biraz da Bakanlığımız hakkında kısaca size bilgi vermek istiyorum. Malum biz 2018 yılında dış politikamızı girişimci, insani ve aktif bir dış politika olarak tanımladık. Ülkemizin omuzlarında büyük bir yük var, Dışişleri Bakanlığı olarak da bütün çalışanlar olarak da biz de meşakkatle çalışıyoruz Sayın Bakanımızın öncülüğünde tabii. Yurt dışında çok yaygın bir diplomatik ağa sahibiz. 239 tane dış temsilciliğimiz var, yani Büyükelçilik, Başkonsolosluk, Daimi Temsilcilik, Konsolosluk Ajanlığı bunun gibi 239 tane çok önemli bir rakam. Zira, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin ardından, hatta İngiltere’den fazlayız 5’nci sırada geliyoruz. Ve biraz önce söylediğim gibi dış temsilcilik sayımızı da Afrika’da ve dünyanın her tarafında arttıracağız, kararlıyız.

Aynı zamanda biraz personel sayımız hakkında da bilgi vereyim. 2018 yılı itibariyle toplam 6235 personelimiz var, bunlardan 1729’u merkezde, 4506’sı ise yurt dışında görev yapıyor. Toplam diplomatik kariyer memuru sayımız yaklaşık 1850. Arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişimi diğer kurumların yanında Bakanlığımızı da hedef aldı, hatta belki de hedef alınan en önemli kurumlardan bir tanesi Dışişleri Bakanlığıydı. Darbe girişiminin ardından terör örgütleriyle iltisaklı 568 personel ki bunların 463’ü kariyer memurudur Bakanlığımızdan yapılan soruşturmalar sonucu ihraç edildi, yani bu yaklaşık yüzde 25’e denk geliyor. Tabii bir personel açığı oluştu bunu gidermek için de yeni sınavlar açılıyor. Kısa bir süre önce aday meslek memuru ve konsolosluk ihtisas memuru sınavı yaptık. Evet, dış politikadaki yoğun temponun önümüzdeki dönemde de süreceğini görüyoruz. Biz de konuşmamın başında söylediğim gibi sizleri zamanlıca ve doğru bir şekilde bilgilendirmeye gayret ediyoruz, edeceğiz, elimizden geleni yapıyoruz bu konuda, bundan sonra da yapacağız hiç kuşkunuz olmasın.

Katılımınız için hepinize teşekkür ediyorum. Şimdi olabilecek sorularını yanıtlamaya çalışayım. Teşekkür ediyorum hepinize.

SORU- Sayın Sözcü, biraz bahsettiniz, ama Tillerson’un ziyaretini sormak istiyorum. Gelmeden önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ya tamamen bozulacak ya düzelecek demişti ve aslında PYD konusunda birçok beklenti vardı. Tillerson’un ziyaretinde bu beklentilerin karşılanacağına dair bir taahhüt alındı mı? Tillerson PKK, PYD bağlantısını kabul etti mi? Ve daha önce esasında Trump da silah vermeyeceğiz gibi taahhütlerde bulunmuştu, Türkiye’yi ikna etti mi Tillerson’un öne sürdüğü tezler ve yeni çalışma mekanizmasını da sormak istiyorum çok fazla kafa karışıklığı oldu çünkü o konuda … hani bir grup olacak da onlar alt komisyon şeklinde mi yerleştirilecek, periyodik aralıklarla mı görüşme olacak, başkanlığı kimler yapacak?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Anladım elimdeki bilgileri sizle paylaşmaya gayret edeceğim teşekkür ederim sorunuz için.

Önce son kısımdan başlayayım, arkadaşlar PKK’nın, PYD/YPG bağlantısı sadece bizim tarafımızdan dile getirilmiyor, Amerika’daki birçok çevre tarafından da bu çeşitli formlarda, raporlarda belgelenmiş ve dile getirilmiş vaziyette. Bu konuda size birkaç tane örnek vermek istiyorum. 16 Şubat’ta ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey bir mülakat veriyor ve orada PYD’nin, PKK’nın Suriye kolu olduğuna dair hiçbir şüphe yok ifadesini kullanıyor. Ondan birkaç gün önce 13 Şubat’ta ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dan Coats dünya genelinde tehditler değerlendirmesi başlıklı raporunda gene PYD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olduğunu söylüyor. Bu aslında bir sonraki söyleyeceğim açık kaynaklarda da bulunur, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA “The World Fact Book” da PKK, PYD ilişkisi yer alıyor.

ABD Özel Operasyonlar Komutanı Orgeneral Raymond Thomas Aspen Enstitüsünde yaptığı konuşmada gene ülkemizin itirazlarının önüne geçilmesi amacıyla YPG’nin adının Suriye Demokratik Güçleri olarak değiştirildiğini belirtiyor. 2015-2016 yıllarında ABD Savunma Bakan Yardımcısı Vekili Andrew Exum The Atlantic Dergisinde yayınlanan makalesinde aynı hususu dile getiriyor. Zamanın ABD Savunma Bakanı Ashton ABD Kongresinde, bunun videosu çok dolaştı siz de izlemişsinizdir, bu durumu açıkça ortaya koyuyor o gerçekten ibret verici bir video. Gene ABD Ulusal Terörizmle Mücadele Merkezi tarafından yayınlanan terörizmle mücadele takvimi adlı yayında PKK, PYD bağlantısı vurgulanıyor aslında bu listeyi uzatmak mümkün.

Arkadaşlar, PKK, PYD bağlantısını biz Amerikalılara ispat ettik, Amerikalılar kendileri de biliyor zaten bunu ve şimdi bu ABD ile kurulacak ikili komisyonlar neyi içeriyor bu konuda size biraz bilgi vermek istiyorum. Üç adet çalışma grubu olacağını söylemiştim, bunlardan ilkinin FETÖ ve konsolosluk konularına ayrıldığını belirtmiştim. Yani burada konsolosluk konuları bağlamında iki ülkede tutuklu veya hüküm giymiş vatandaşların durumu ele alınacak. Birinci çalışma grubunda bu konu üzerinde durulacak.

İkinci çalışma grubunu söylemiştim tekrar edeyim isterseniz. DEAŞ ve diğer terörist grupların yenilgiye uğratılması için ileriye dönük iş birliği, yani Suriye’ye vakfedilmiş ikinci çalışma grubu. Münbiç’e ilişkin ABD’nin taahhüdünün nasıl yerine getirileceği, DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerin istikrara kavuşturulması ve Suriye konusuna siyasi çözüm bulunması hakkındaki iş birliği ele alınacak ikinci çalışma grubunda.

Üçüncü çalışma grubunun faaliyet sahasının ana başlığını ise PKK ile mücadele oluşturuyor. Bu komisyonlar kimlerden oluşacak diye sordunuz ve zaman dilimi nasıl işleyecek? Bu çalışma grupları teknik düzeyde faaliyet gösterecek, toplantılara her ülkenin ilgili makamlarından heyetler iştirak edecek. Bu çerçevede Dışişleri, Savunma, İçişleri, Adalet Bakanlıkları ile askeri makamların ve istihbarat birimlerinin temsilcilerinin sözkonusu gruplarda görev almaları planlanıyor. İlk toplantıların en geç Mart ayı ortasından önce yapılması planlanıyor. Şimdi bir konuya daha değineyim bu komisyonlar bağlamında Sayın Bakanımızın ABD’ye gitme ihtimali var mı? Bu konu üzerinde de duruldu. Komisyon çalışmalarının Dışişleri Bakanlarının katılımıyla Vaşington veya Ankara’da başlatılmasının yararlı olabileceği düşünüldü henüz karara bağlanmadı fakat. Bunun zamanlaması konusunda da ABD tarafıyla görüşmelerimiz devam ediyor.

Şimdi ilk sorunuza dönecek olursak tekrar edeyim Amerika Birleşik Devletleri’nden somut adımlar bekliyoruz, özellikle Münbiç konusunda. Biz Münbiç konusunda kararlılığımızı koruyoruz. PKK, PYD ya çekilecek ya çekilecek, bunun alternatifi söz konusu değil. Bu çalışma grupları en kısa sürede çalışmaya başlayacak ve en kısa sürede somut adımların atılması sağlanacak.

Sanıyorum sorunuza cevap verebildim.

Buyurun.

SORU- Efendim, Özden Erkuş NTV Televizyonu.

Çalışma gruplarının ne zaman çalışmaya başlayacağı önceki bir takvim var, ama bu çalışmalardan Türkiye’nin ne zaman tatmin olacağına ilişkin bir takvim var mı, yani Türkiye ne kadarlık bir zaman diliminde somut sonuç bekleyecek Amerika’dan verilen taahhütler çerçevesinde?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Özden Bey, teşekkür ederim sorunuz için. Biraz önce söylediğim gibi en kısa sürede, yani biz bunu kesinlikle ana konuşmamda da belirttim bir oyalama olarak görmüyoruz. En kısa sürede gruplar oluşturulacak, çalışmaya başlayacak ve sonuçlarını görmeye başlayacağız. Dediğim gibi belki Dışişleri Bakanlarının başkanlığında toplanması söz konusu olabilir. Her iki ülkenin ilgili makamları biraraya gelecekler, detaylı çalışmalar yapılacak somut sonuç odaklı adımlar göreceğiz. Bizim beklentimiz budur başka bir şey de söz konusu olamaz.

Fatih Bey.

SORU- Hami Bey, 24 Nisan tarihi yaklaşıyor … özellikle Avrupa Parlamentolarında bu konunun siyasallaştırılmasıyla ilgili bazı girişimler mevcut, bu konu hakkında neler diyeceksiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ederim. Arkadaşlar, 1915 olayları ciddi hukuki boyutu da olan tarihi bir konu. Siz hepiniz biliyorsunuz bizim arşivlerimiz herkese açık dileyen gelir, çalışmasını yapar o tarihte neler yaşanmış, neler olmuş inceler, araştırmacılara, öğrencilere herkese açık bizim arşivlerimiz. Ayrıca 2005 yılında bizim bir önerimiz oldu ortak tarih komisyonu kurulması konusunda bu önerimiz de halen masada henüz buna da yanıt alamadık maalesef.

İşin hukuki boyutuna bakacak olursak onu da takip etmişsinizdir 2015 yılında bir Perinçek kararı var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin. Bu kararda mahkeme açıkça bu meselenin meşru bir tartışma ve ifade özgürlüğü konusu olduğunu hükme bağladı. Sözde soykırım iddiası mutlak gerçek değil, bu ne tarihi, ne de hukuki bakımdan geçerli. Ve meselenin Ermenilerin anlattığı gibi olmadığı da birçok yayında bulunuyor, buna ilişkin birçok hukuk kararı da var. Fakat bazı ülkeler çeşitli nedenlerle 1915 meselesini siyasallaştırmak istiyorlar, biz de muhataplarımıza bunun doğru olmadığını söylüyoruz. Ama üzülerek belirteyim ki, bazılarının Türkiye’yi rahatsız etmek ve yükselen Türk Müslüman karşıtlığının etkisiyle ülkelerinde siyasi kazanç elde etme gayretleri var. Bu çerçevede Hollandalı bazı siyasetçilerin önümüzdeki günlerde 1915 olaylarını yeniden gündeme taşıyacaklarını öğrendik. Biz böyle bir adımı Hollanda’nın Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirmek isteyip-istemediğinin de bir göstergesi olarak değerlendireceğiz.

Fransa gibi diğer bazı ülkelerin de hukukun, tarihin ve ahlakın önüne geçecek siyasi tasarruflarda bulunabileceğine dair işaretler geliyor. Biz muhataplarımızı her vesileyle bilgilendiriyoruz, görüş ve beklentilerimizi anlatıyoruz. Bu tür siyasi girişimlerin sağduyulu, önyargısız ve hakkaniyeti gözeten siyasetçilerce de sorgulanmasını bekliyoruz, bizim beklentimiz budur.

Şunu da belirtmek istiyorum: Sonuçları ne olursa olsun bu tür girişimler Türkiye’nin tarihi ve hukuki bakımdan haklılığını hiçbir zaman değiştirmeyecektir.

Ayrıca, bu tür girişimler nedense ilgili ülkelerde yapılacak seçimlerden hemen sonra gündeme getiriliyor, bunu da ayrıca manidar bulduğumuzu söyleyebilirim.

SORU- (İngilizce Konuşma…)

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- (İngilizce Konuşma…)

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Bunları arkadaşlar size de çevirelim mi?

BİR GÖREVLİ- Siz Türkçe anlıyorsunuz değil mi? Türkçe anlıyor Beyefendi, Türkçe olarak devam edebiliriz.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜ HAMİ AKSOY- Arkadaşlar, malumunuz Kıbrıs Rum tarafı Doğu Akdeniz’de sözde münhasır ekonomik bölge inşa etmişti hatırlarsınız ve daha sonra buradaki ilan ettiği parselleri ihaleye çıkarttı ve bazı uluslararası sözleşmeler imzalamıştı. Bu çerçevede 6 numaralı parsel için İtalyan-Fransız ENI total konsorsiyumuyla bir sözleşme imzaladılar ve 2017 Aralık ayının sonunda bir sondaj gemisi bölgeye gitti ve çalışmalara başladı. Biz de hemen, hem biz, hem de KKTC Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptık ve dedik ki, KKTC tarafından Türkiye petrollerine verilen arama ruhsatı kapsamında ilan edilen ruhsat sahaları da dahil olmak üzere, Doğu Akdeniz’deki Türkiye’nin ruhsat sahalarında çeşitli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için hazırlığın yapılmakta olduğunu vurguladık.

Daha sonra ENI şirketinin sözde 6 numaralı parselde kullandığı Saipem 12000 adlı sondaj gemisinin geçtiğimiz günlerde 3 numaralı parsele ilerlediğini gördük, bunun üzerine de bir açıklama yaptık. Fakat bu bizim yaptığımız açıklamalar pek anlaşılmıyor herhalde. Bu açıklamalarda Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki asli haklarını hiçe sayarak tek taraflı olarak sürdürdüğü faaliyetlerden duyulan rahatsızlığımızı bir kez daha dile getirdik. Bu çerçevede ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını korumaya devam edeceğimizi vurguladık.

Esasen bu Saipem 12000’in sözde 3 numaralı parselde sondaj yapmayı planladığı alan, bizim Deniz Kuvvetlerimizin askeri tatbikat yaptığı bölge. Ve yeni bir karar alındı, bu tatbikatın süresinin 10 Mart 2018 tarihine kadar uzatıldı. Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve bu konudaki kararlığımızı da her zaman sürdüreceğiz diyebilirim.

SORU- Bu konuyla ilgili bir şey ekleyebilir miyim?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Tabii, buyurun.

SORU- Bugün Anastasiadis’ten bir açıklama gelmişti, elde edilecek potansiyel gelirin taraflar arasında eşit olarak, Kıbrıs’ın iki vatandaşları arasında eşit olarak paylaştırılabileceğini söyledi, daha sonrası için de bir fon oluşturabilir şeklinde bir açıklaması var. Bu ulaşmış mıydı size?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Bu ulaşmadı bize. Fakat tabii bunun doğruluğunu da sorgulamamız lazım, ilgili dairemiz ilgilenecektir, bize gelince biz de bir açıklama yaparız.

Buyurun.

SORU- Mahmut Gürel, Haber Türk Televizyonu.

Hami Bey, az önce Amerika Birleşik Devletleri’yle üzerinde uzlaşıya varılan mekanizmalarla ilgili bilgi verdiniz. Dikkat çekici bir husus var, ikinci mekanizmada Münbiç’i ele alacağını söylediniz, özellikle PYD’yle ilişkileri alacağınızı söylediniz. Son dönemde Türkiye’nin söyleminde Fırat’ın doğusunun da Türkiye tarafından hassasiyetle izlendiği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Fırat’ın doğusunda da PYD’yle işbirliğini kesmesini istediği vurgulanıyor. Ancak bu komisyonlar Münbiç’le mi sınırlı tutulmuştu, yoksa Fırat’ın doğusu için de geçerli midir?

İkinci sorum da, özellikle dün Afrin’de yaşanan bir gelişme oldu, Zeytin Dalı Harekatı sürerken Şii milislerin bölgeye giriş yapmaya çalıştıklarını gördük. Geçtiğimiz dakikalarda da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan çeşitli açıklamalar geldi. Bu süreç içerisinde Türk ve Suriye rejimi istihbarat birimleri arasında bunun engellenmesi için herhangi bir diyalog kurulmuş mudur, kurulduysa herhangi bir karar alınmış mıdır?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Öncelikle ikinci sorunuzdan başlamam gerekirse, Sayın Cumhurbaşkanlığı Sözcümüzün belirttiği gibi siyasi görüşme bulunmuyor, istihbari temas olabilir, bu konuda onu söyleyebilirim.

Bu çalışma grupları konusunda da dediğim gibi teknik detaylar üzerinde çalışılıyor. Münbiç tabii ki ikinci çalışma grubunun en önemli konusu olacak, Münbiç’teki PYD/YPG unsurlarının oradan temizlenmesi ki Amerika’nın bize burada sözü var biliyorsunuz. Münbiç’in yüzde 95’ten fazlası Arap, yani Münbiç’in Araplar tarafından idare edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda Münbiç’ten Afrin’e bazı sızıntıların da olduğu yönünde bilgiler de var, bunları siz de izlemişsinizdir. Münbiç hassas bir konu, ama biz demin dediğim gibi kararlıyız, PKK, PYD ya oradan çekilecek ya da çekilecek, öyle söyleyeyim size.

Buyurun.

SORU- Yunus Paksoy, Daily Sabah Gazetesi.

15 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Roma ziyaretinde bulunmuştu hatırlayacağınız üzere. İki gün önce Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün yaptığı açıklamaya göre, Roma’da ve ondan sonraki hafta İstanbul’da Sigmar Gabriel Erdoğan’la özel görüşmelerde bulundu, bu kamuoyuna yansımadı, bizim bilgimiz dahilinde değildi. Ek olarak Mevlüt Çavuşoğlu’yla da görüşmelerde bulunduğu söyledi. Bu görüşmelerde, bir, ne konuşuldu?

İki, Deniz Yücel’in salıverilmesinden sonra, çünkü bunu Almanya bir şart olarak koşuyordu ilişkilerin ileriye doğru ilerlemesi için, siz ne gibi bir iyileşme bekliyorsunuz, hangi adımlar atılabilir?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Birinci sorunuz hakkında bir araştırma yapalım, size geri dönelim.

İkinci konu da herhalde yanlış, doğru şekilde ifade etmediniz. Almanya bize böyle bir şart öne süremez. Deniz Yücel’in serbest bırakılması da mahkemelerin kararıdır, Türk yargısı bağımsızdır, yargı kararları çerçevesinde bırakılmıştır. Bunun bazı gazetelerde pazarlık unsuru olarak kullanıldığı yazıyor, bunlar tamamen gerçek dışıdır. Mahkeme kararını vermiştir ve hala yargılanmasına da devam ediliyor malumunuz. O konuda Almanya’nın bize bir şart koşması söz konusu olamaz.

SORU- Peki, bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı araştıralım dönelim dediniz. Çavuşoğlu’yla olan görüşmeler gerçekleşmedi mi?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sayın Bakanımız ve Gabriel arasında resmi görüşmeler oldu biliyorsunuz, anlattım, hem Almanya’da, hem Antalya’da resmi ikili görüşmeler oldu, yani bu mesele de gündeme gelmiş olabilir. Ama bunun bir pazarlık meselesi yapılması, şart koşulması, bunlar söz konusu olamaz iki egemen devletin arasında.

Buyurun.

SORU- Ulusal Kanal, Gürkan Demir.

Efendim, yaklaşık 2 hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin terör örgütü PKK, PYD’ye verdiği desteğin uluslararası mahkemeye taşınmasına ilişkin değerlendirmeler olduğunu ifade etmişti. Bu sürece ilişkin bir gelişme var mı, paylaşır mısınız?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Bu konuda da size dönelim, onu Cumhurbaşkanlığı kaynaklarıyla da, Cumhurbaşkanlığı’ndaki temsilcilerle de konuşalım, daha sonra araştıralım size geri dönelim.

SORU- Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Son iki diyelim mi Nazmiye Hanım? Tamam, o zaman sormayanlar sorsun.

Buyurun.

SORU- Merhabalar, Yıldız Yazıcıoğlu …

Efendim, Avrupa Birliğiyle ilişkileri soracağım ben size. Şimdi bu 72 kriteri biz yerine getirdiğimizi ifade ediyoruz ama, baktığımızda aslında bir 5 kriter yine AB tarafınca eksik olarak nitelendiriliyor. Mesela bunlardan en basiti pasaport yenilenmesi gibi görünüyor. Acaba bunu hemen hayata geçirecek yasama düzeyinde benzer bir çalışma var mıdır?

Bir de tabii, Hollanda’yı zikrettiniz. Hollanda’yla somut bir şekilde yeniden müzakere süreci başlayacak mıdır? Hollanda’yla yeniden büyükelçilik düzeyinde diplomatik temasın yolunun açılabilmesi konusunda bir gelişme var mıdır?

Ve son yine Avrupa’yla ilişkiler hakkında şunu sormak istiyorum: Bu Deniz Yücel meselesi çerçevesinde Avrupa kamuoyundaki baktığımızda haberlere Deniz Yücel’in salıverilmesi pazarlık olarak addedildi. Türkiye’nin Avrupa kamuoyundaki imajı açısından tutuklu gazeteciler, tutuklamalar, OHAL’in devamı meselesinde en son yapılan Avrupa Dışişleri Bakanları Toplantısında da bize yapılan eleştirilere bakıldığında nasıl bir ilerleme sağlayacak? Türk Dışişleri nasıl bir Avrupa’yla ilişkiler haritası planlıyor?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Gene size söyleyeceğim şudur: Biz Avrupa’yla ilişkilerimizi bağımsız mahkemelerin kararlarına bağlayamayız, mahkemeler bağımsız olarak kararlarını verirler, Avrupa Birliği’yle ilişkilerimiz ise başka bir boyutta değerlendirilir.

Deniz Yücel konusunda Alman yetkililere de sordular bu pazarlık konusu oldu mu diye, onlar da bunu ret etti, takip etmişsiniz Yıldız Hanım.

Birinci sorunuz neydi?

SORU- 72 şartın…

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet evet. Dediğim gibi, bu kriterler konusunda ilgili bakanlar, Sayın Bakanımız, AB Bakanımız, İçişleri, Adalet Bakanları çok titiz bir çalışma yaptılar, biraraya geldiler, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza götürdüler, onun onayını aldılar, ondan sonra 72 kriteri biz AB Komisyonu temsilcilerine verdik, kendi üzerimize düşeni yaptık bu bağlamda, şimdi Avrupa Birliği’nden yanıt gelmesini bekliyoruz. Ve daha önce söylediğim gibi, onlardan gelecek olumlu bir yanıt. Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesi bakımından da bizce önem taşıyor.

Teşekkür ederim.

SORU- Erdem Altay Aydınlık Gazetesi.

Şimdi 1915 olaylarına ilişkin, bazı Avrupa ülkelerinin tavrı ortada. Bu ülkelere bir yaptırımı söz konusu olacak mı?

Bir de, 1915 olaylarına ilişkin Avrupa’da ders kitaplarında, özellikle Almanya’da 1915 olaylarının soykırım olduğuna ilişkin birçok bilgi bulunuyor. Bununla ilgili Dışişleri Bakanlığı yaklaşık 1,5 sene önce ya da 2 sene önce bunun kaldırılması için girişimlerde bulunulacağını söylemişti, ancak bununla ilgili bir gelişme henüz önümüze gelmiş değil. Bununla ilgili bir bilgilendirme yapabilirseniz çok seviniriz.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Anladım, yapacağız yapacağız, anladım sorunuzu.

SORU- … çünkü orada özellikle Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları açısından bir sıkıntı olduğunu da biliyoruz.

Bir diğer konu, aslında çok soru var ama, ben iki soruya burada tam net yanıt alamadığım için aslında arkadaşların sorularını tekrarlamak istiyorum.

Tillerson’ın ikna olup-olmadığı konusu, yani PYD ve PKK’nın beraber aynı grup, aynı örgütten olduğuna dair ikna olup-olmadığı.

Bir de, aynı zamanda Fırat’ın doğusuna ilişkin, bu Münbiç’ten sonra yapılacak görüşmelerde Fırat’ın doğusu tam anlamıyla buradaki görüşmenin bir konusu olacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Erdem Bey, son sorunuza yeterince cevap verdiğimi düşünüyorum, birkaç arkadaş sordu, onu yanıtladım.

Hollanda’da böyle bir karar almalarını beklemiyoruz, gerekli uyarılarda bulunduk, Maslahatgüzarı geldi, çağırdık onu Bakanlığa, söyledik, bekleyeceğiz neler olacağını. Biz muhataplarımızı bu konuda bilgilendirmeye devam ediyoruz, onlara görüşlerimizi anlatıyoruz, bakalım nasıl bir karar çıkacak, ondan sonra gerekeni yapacağız tabi ki.

Birinci sorunuz neydi?

SORU- 1915…

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- 1915’i de bu şekilde cevaplayabiliriz.

SORU- Ders kitaplarında…

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ders kitapları konusunda Bakanlığımızın mutlaka bir faaliyeti vardır, o konuda size bilgi vereceğiz. Çünkü dediğim gibi bu bir süreçtir, ilgili ülkelerle yazışmalar yapılmaktadır onların yetkili makamlarıyla. Bu konuyu arkadaşlarımdan rica ediyorum not alsınlar, size bilgi vereceğiz. Katılıyorum hassas bir konu, çıkartılması lazım. Gelecek nesillere nefret tohumları ekmememiz gerekiyor, çok dikkatli olmalıyız bu konuda. Dediğim gibi biz de Dışişleri Bakanlığı olarak hassasiyetle eğiliyoruz bu konuya.

Teşekkür ediyorum Erdem Bey.

Peki çok sağ olun arkadaşlar.

Dediğim gibi bundan sonra sık sık biraraya geleceğiz, gündemimiz çok yüklü. Gene zaten yeni gelişmeler olduğunda siz beni rahatça bulabiliyorsunuz.

Sadece şunu söylemek istiyorum: Çok çabuk size bazen dönemiyoruz, bunun için bize biraz zaman verin, mutlak size geri döneceğiz, onda bir şüpheniz olmasın, ama bazen devlet aklının düşünmeye de ihtiyacı oluyor.

Çok teşekkür ediyorum, sağolun.