Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un Basın Bilgilendirme Toplantısı, 3 Mayıs 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Arkadaşlar hoşgeldiniz. Gündemimiz çok yoğun iç politikada, dış politikada, yoğun bir gündemde çalışıyorsunuz, koşturuyorsunuz, herkese kolaylıklar diliyorum.

Son dönemdeki önemli temas ve ziyaretlere geçmeden önce çok genç yaşta kalp krizi nedeniyle yitirdiğimiz Benin Büyükelçimiz Turgut Kural’ı ve değerli büyüğümüz emekli Büyükelçi Baki İlkin’i rahmetle anıyorum, nur içinde yatsınlar.

Arkadaşlar, 16 Nisan’da NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ülkemizi ziyaret etti. Stoltenberg’in göreve geldikten sonra bu ülkemize yaptığı yedinci ziyaret. Bu zaten onun ülkemizle ilişkilere ne kadar önem verdiğini açıkça ortaya koyuyor. Göreve geldiğinden bu yana hep ülkemizle ilgili olumlu görüşler beyan etti, dengeli açıklamalar yaptı, terörle mücadele konusunda destek verdi. 15 Temmuz’dan sonra ülkemizi ziyaretinde sonra başka uluslararası platformlarda hep bu desteğini yineledi. Son olarak da malum Brüksel’e bir grup gazeteci gitmişti son Dışişleri Bakanları toplantısına, onlarla biraraya geldi. Türkiye’nin ittifak içindeki yerini sorgulayan bazı görüşler var. Onlara da çok net bir cevap verdi, dedi ki, “Türkiye’nin önemini anlamak için haritaya bakmak yeter”. Ayrıca DEAŞ’la mücadelede de Ankara’ya çok minnettar olduğunu belirtti.

S-400 konusundaki açıklamalarına da bakıyoruz, o konuda da bu Türkiye’nin milli meselesidir diyor.

Arkadaşlar, biz 1952 yılından bu yana NATO’nun üyesiyiz, 66 yıl geçmiş aradan. Türkiye’nin sınırları aynı zamanda NATO’nun da sınırları. Biz terörle mücadelede sadece kendi sınırlarımızın güvenliğini sağlamıyoruz, aynı zamanda NATO’nun sınırlarını da koruyoruz. Sayın Başbakanımızın geçen gün çok önemli bir açıklaması vardı, Türkiye bölgede istikrarı sağlamak, barışı tesis etmek için bu kadar fedakarlık göstermese Avrupa bugün yaşanmaz hale gelebilir, dedi. Bugün NATO harekatlarına en fazla destek veren beş ülkeden biriyiz. Afganistan’da malum çok önemli görevler üstleniyoruz. Ayrıca ittifakın açık kapı politikasında da çok önemli bir rol oynuyoruz. Bütün bu faktörler biraz önce söylediğim bizim NATO’ya olan bağlılığımızı, ittifaka olan katkılarımızı açıkça ortaya koyuyor.

NATO Genel Sekreterinin ardından Kazakistan Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret etti, Kairat Abdrakhmanov. Kazakistan Dışişleri Bakanıyla görüşmelerde Türkiye-Kazakistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi üçüncü toplantısının hazırlıkları ele alındı. Biz Kazakistan’la özellikle ikili ticaret hacmimizi arttırmak istiyoruz. Şu anda toplam ikili ticaretimiz 2,5 milyar dolar seviyesinde. Kısa dönemde bunu 5 milyar dolara, uzun dönemde de 10 milyar dolara çıkartmak istiyoruz. Görüşmelerde bu konuda ne gibi adımlar atılabilir bunlar da ele alındı. Ayrıca ziyaret vesilesiyle Kazakistan’ın FETÖ ile mücadelede daha sıkı tedbirler alması beklentimizi de dile getirdik. Kazakistan’la biz 2009 yılında stratejik ortaklık kurduk ve bu ortaklık temelinde hızla bütün alanlarda ilerlemeye çalışıyoruz. Üst düzey ziyaretler de bu ilişkilerin gelişmesi için büyük önem taşıyor. Önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanı Nazarbayev’i Türkiye’de düzenlenecek YDSK üçüncü toplantısına bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımız 20-21 Nisan tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bir ziyaret gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı, Başbakan Tufan Erhürman ve Meclis’teki siyasi parti temsilcileriyle görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerde genel bir durum değerlendirmesi yapıldı. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıl Crans-Montana’da yapılan Kıbrıs Konferansı sonuçsuz kalmıştı. Bunun temel sebebi gayet açık, Rum yönetimi Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde bir ortaklık kurmayı kabul etmiyor, siyasi gücü paylaşmak istemiyorlar. Rumların bu zihniyeti değişmediği sürece müzakerelerden bir sonuç alınmasını da çok zor görüyoruz. Yani aynı tartışmaları tekrarlayarak çözüm yönünde ilerleme sağlanabileceğini düşünmüyoruz. Ada’da her iki tarafın da siyasi olarak eşit olduğu gerçeği asla değişmeyecek. Sürdürülebilir her türlü çözüm de ancak bu gerçeğin üzerine inşa edilebilir. Ada’da bulunacak çözüm tabiatıyla Kıbrıs Türkünün refahı ve güvenliğini garanti altına alacak düzenlemeleri de mutlaka içerecek.

Crans-Montana’dan bu yana görüşmeyen Cumhurbaşkanı Akıncı’yla, Rum lider Anastasiadis 16 Nisan akşamı Birleşmiş Milletlerin ev sahipliğinde ara bölgede biraraya geldiler, ama bu yemeğin amacı müzakerelerin yeniden başlatılması değildi. Sayın Akıncı da zaten toplantıdan sonra yaptığı açıklamada yeni bir durumun ortaya çıkmadığını, tarafların Crans-Montana’da hangi noktada bulunuyorlarsa aynı noktayı muhafaza ettiklerini, Rum tarafının tavrında da belirgin bir farklılaşma görmediğini dile getirdi. Biz önümüzdeki dönemde de Rumların zihniyetinin değişmesi ihtimalini son derece düşük görüyoruz. Dolayısıyla, sadece Ada’daki mevcut gerçekleri temel alan bir çözümle başarıya ulaşma ihtimali olacağını düşünüyoruz.

Sayın Bakanımız KKTC’yi ziyaretinden sonra New York’a geçti. New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde konuşmalar yaptı. Genel Kurul’daki hitabın konusu barışı inşa ve barışın sürdürülmesi, buna ilişkin ülkemizin katkılarını dile getirdi. Güvenlik Konseyi reformu ve terörle mücadele konularındaki yaklaşımımız hakkında bilgi verdi. Malumunuz arkadaşlar, Güvenlik Konseyi yapısı nedeniyle, beş daimi üyenin anlaşamadığı durumlarda, uluslararası sistem kilitleniyor. Bunu geçtiğimiz günlerde de gördük, Suriye’de biliyorsunuz kimyasal silah saldırısının araştırılması konusunda bir mekanizma kurulması için toplandı Güvenlik Konseyi. Fakat veto nedeniyle bir sonuç çıkmadı. Bu sistem İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıktı ve günümüz gerçekleriyle artık bağdaşmıyor. Biz barışı gerçekten inşa etmek ve sürdürmek istiyorsak BM Güvenlik Konseyi’ni daha temsili ve daha kucaklayıcı bir hale getirmeliyiz. Sayın Bakanımız da yaptığı konuşmada bu hususların özellikle altını çizdi. Tesadüfen Güvenlik Konseyi’nin 23 Nisan’a denk gelen Gençlik, Barış ve Güvenlik Konulu açık oturumunda da Sayın Bakanımız bir konuşma yaptı. Bu konuşmada gençleri terör örgütlerinden ve radikalleşmeden korumanın önemine değindi. Tabii çok önemli bir görüşme, KKTC’den de henüz ayrıldığı cihetle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’yle yaptığı görüşme oldu. Sayın Bakanımız ve Guterres Kıbrıs konusunu ve Suriye’deki son gelişmeleri gözden geçirdi.

Ayrıca New York ziyareti marjında Sayın Bakanımız Belçika Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Didier Reynders’le de bir görüşme yaptı. Zeytin Dalı Harekatı, Suriye’deki son gelişmeler hakkında bilgi verdi. Belçika’da artan PKK faaliyetlerine dikkat çekti ve terör örgütüne karşı daha etkili mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Bir önemli görüşme de yeni Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile yapıldı. Bu Sayın Bakanımız ve Maas arasında ilk yüzyüze temas oldu. Sayın Bakanımız Alman Dışişleri Bakanı’na, Almanya’da demokratik haklarını kullanacak vatandaşlarımızı rahatsız edecek açıklamalardan kaçınılması gerektiğini belirtti. Ayrıca kendisini İstanbul’daki Alman Lisesi’nin 150. Kuruluş Yıldönümü kutlamaları için ülkemize davet etti. Arkadaşlar, biliyorsunuz 29 Mayıs’ta Solingen faciasının 25. Yıldönümü anma törenleri yapılacak. Kuzey Ren-Vestfalya Başbakanı da bu çerçevede Sayın Bakanımıza bir davetiye göndermişti. Sayın Bakanımız kabul etti. Alman Dışişleri Bakanı da bu toplantıya katılabileceğini bildirdi. Eğer o da katılırsa, iki Dışişleri Bakanı bu vesileyle de biraraya geleceklerdir. Biliyorsunuz Sayın Bakanımız eski Almanya Dışişleri Bakanı’yla yakın ilişki kurmuştu. Yeni Bakan Maas ile de bu ilişkilerde kalınan yerden devam edilmesi yönünde mutabakat sağlandı.

Sayın Bakanımızın New York ziyareti çerçevesinde, New York Türkevi’nin inşaatı da ziyaret edildi. New York’ta bizim en büyük yatırımımız sözkonusu şimdi, Türkiye’nin yurtdışındaki en büyük yatırımı, 300 milyon dolar civarında. Bunun temeli geçtiğimiz Eylül ayında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından atıldı, çalışmalar devam ediyor. 35 katlı bir gökdelen inşa ediliyor. Birleşmiş Milletler binasına çok yakın ve 2020 yılında bu projenin sona ermesi bekleniyor. Tamamlanmasının ardından hem Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğimiz, hem New York Başkonsolosluğumuz bu binaya geçecekler. Ülkemizin itibarına yakışır, temsile uygun bir bina olacak, vatandaşlarımız daha rahat edecek. Aynı zamanda konferans salonları, sergi salonları da olacak. Yeni Türkevi’nin tamamlanmasına da büyük önem veriyoruz, vatandaşlarımıza sunulan hizmetin kalitesi de tabiatıyla artacaktır.

Arkadaşlar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev 24-25 Nisan tarihlerinde ülkemize resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret Azerbaycan’da 11 Nisan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Aliyev’in yurt dışına düzenlediği ilk ziyaret oldu. Bu vesileyle Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi’nin yedinci toplantısı gerçekleştirildi, altı tane anlaşma imzalandı. Hatırlarsınız geçtiğimiz yıl Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının açılışını yapmıştık. Azerbaycan’la önümüzde yeni projeler var, bunlardan en önemlisi TANAP yani Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı. Sayın Cumhurbaşkanımız Aliyev’le yaptığı basın toplantısında TANAP’ın açılışının da seçimlerden önce gerçekleşeceği müjdesini verdi. TANAP sadece Türkiye’yle, Azerbaycan arasındaki doğalgaz alışverişini sağlamayacak, aynı zamanda tüm Avrupa’nın enerji güvenliğine de katkıda bulunacak.

27 Nisan’da Sayın Bakanımız Brüksel’e geçti ve NATO Dışişleri Bakanları Toplantısına katıldı. Bu toplantının önemi de NATO Zirvesi’nin hazırlıklarının ele alındığı ve zirveden önce yapılan son Dışişleri Bakanları toplantısı olması. Biz bu toplantıda gündemimizdeki konuları dile getirdik. Öncelikle terörizmle mücadelede birlik ve dayanışma içinde hareket edilmesi gerektiğini vurguladık. Zeytin Dalı Harekatı’nda geldiğimiz nokta hakkında bilgi verdik. Bölgedeki çalışmalarımızı, Afrin’i anlattık. NATO’nun genişlemesi, bu bağlamda Bosna Hersek, Makedonya ve Gürcistan’ın entegrasyon sürecine bağlılığımızı da teyit ettik. Brüksel’deki çok önemli bir görüşme, Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni Dışişleri Bakanıyla Sayın Bakanımız arasında yapılan görüşme oldu. Pompeo Kongre’den onayı aldıktan sonra ilk ziyaretini Brüksel’e yaptı ve Sayın Bakanımızla görüştü. Burada da Münbiç konusunda sağlanan ön mutabakatın uygulanması, ülkemizin Rusya’dan S-400 alımı ve Rahip Brunson konuları ön plana çıktı. Suriye konusundaki yol haritası uygulanırsa malumunuz YPG-PKK’nın Münbiç’ten çekilmesi sağlanacak, bunu Sayın Bakanımız da konuşmalarında dile getiriyor. Buraların kimler tarafından yöneticiliğine ve güvenlikle ilgili kimlerin görev alacağına da birlikte karar verilecek.

Brüksel ziyareti sırasında bir başka önemli temas daha gerçekleştirildi. Sayın Bakanımız, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri ve Filistin Dışişleri Bakanı’yla birlikte AB Komisyon Başkan Yardımcısı Mogherini’yle Kudüs konusunu görüştü. Biliyorsunuz biz İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanıyız ve aynı zamanda İcra Komitesi Başkanıyız. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul eden kararından sonra İstanbul’da olağanüstü bir Zirve düzenlemiştik. Bu Zirvede İcra Komitesi’nin Kudüs konusundaki hassasiyetimizi uluslararası örgütlere taşıma kararı alınmıştı, işte Mogherini’yle görüşme de bu çerçevede yapıldı, verimli bir görüşme oldu. Kudüs konusunda önümüzdeki dönemde AB ve İslam İşbirliği Teşkilatı olarak neler yapılabileceği ele alındı. Biliyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri bölgeye, Filistin’e insani yardımları azaltmış durumda, bu nasıl telafi edilebilir bu ele alındı. Aynı zamanda 2002 yılında tesis edilen İslam İşbirliği Teşkilatı-Avrupa Birliği Forumunun yeniden canlandırılması hususu değerlendirildi. Biz Ortadoğu Barış Süreci’nin sağlıklı bir zeminde ve yeni aktörlerin katılımıyla yürütülmesinin zamanının geldiğini düşünüyoruz. Ve bu iki kuruluş arasındaki işbirliğinin de bu sürece önemli bir katma değer sağlayabileceğini düşünüyoruz. Bu forumun ilk toplantısının Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan sonra ülkemizde yapılmasını teklif ettik. AB tarafı buna olumlu yaklaşıyor, önümüzdeki dönemde kesin tarih belirlenecektir.

Suriye konusuna geçersek, malum sekizinci yılına girdi kriz ve bu krizden en çok etkilenen ülkelerin başında ülkemiz geliyor. Bu ülkedeki güvenlik boşluğundan doğan terör tehdidi ulusal güvenliğimizi doğrudan tehdit ediyor. Biz terörle mücadele için kendi askerlerimizi bölgeye sevk etmekten çekinmedik. 4000 kilometrekarelik bir alanı teröristlerden temizledik. Sadece temizlenmiş bölgeye, güvenli bölgeye 160 binden fazla kişi geri döndü. Bölgenin istikrara kavuşturulması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Malum Afrin şehir merkezi 18 Mart’ta kontrol altına alındı. Halen mayın ve patlayıcı maddelerin temizlenmesine yönelik çalışmalarımız sürüyor. Tabii biz baştan itibaren ne demiştik, Afrin Afrinlilerindir. Bu çerçevede 12 Nisan’da Afrin Yerel İdare Meclisi’nin kurulmasını çok önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz. Bu Meclis’in üyesi olabilmek için Afrin’de yaşamak ve Afrinli olmak şart. 20 sandalyeli Meclisin 11 üyesi Kürt, 8’i Arap ve 1’i Türkmenlerden seçildi. Başkanlığını da Kürt kökenli Zuheyir Haydar üstlendi.

Arkadaşlar, yakından takip ettiğiniz gibi rejimin Duma’da kimyasal silah kullanmasından sonra Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa ortak bir operasyon düzenlediler ve bu harekat rejimin kimyasal silah programını hedef aldı. Biz de harekatın kapsamını gözönünde bulundurarak bunun yerinde olduğunu belirttik ve siyasi açıdan destekledik.

Kimyasal silah kullanımı hem insanlığa karşı suç, hem de bir savaş suçu. Rejimin kimyasal silahlar konusundaki sicilinin temiz olmadığını hepimiz biliyoruz. Kendi halkına karşı işlediği suçlar ortada. Biz her zaman bu saldırıların önlenmesi için müşterek hareket edilmesi gerektiğini söyledik. Bugün rejim hala kimyasal silah kullanmaya cüret edebiliyorsa bunun sebebinin geçmişte çizilen, ancak çiğnendiğinde tepki verilmeyen kırmızı çizgiler olduğu da yadsınamaz. Öte yandan, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Misyonu nihayet 21 Nisan’da Duma’ya geçti, bunu memnuniyetle karşıladık. Halen incelemelerini sürdürüyorlar, biz de gerekli her türlü desteği kendilerine veriyoruz. Ezcümle, Suriye meselesinde önümüzdeki dönemde siyasi süreçte ilerleme sağlanması gerekiyor. Siyasi çözüm sağlanmadığı sürece rejimin insanlığa karşı işlediği suçların sonu gelmeyecek.

Biliyorsunuz Suriye konusunda Rusya ve İran’la işbirliğimiz var, hem Rusya hem de İran sahada güçlü aktörler. Üçlü işbirliğimiz neticesinde Suriye çapında ateşkesin güçlendirilmesi, insani yardıma erişimin sağlanması ve siyasi süreci canlandıracak koşulların oluşturulması doğrultusunda önemli adımlar atıldı. Son olarak Astana mekanizmasının üç garantörü Türkiye, Rusya ve İran 28 Nisan’da Moskova’da biraraya geldiler. Bu toplantıda gerek kimyasal, gerek konvansiyonel silahlarla Suriye halkı üzerindeki zulmüne son vermesi için rejim üzerindeki baskının arttırılması çağrısında bulunuldu. Sayın Bakanımız ayrıca gerginliği azaltma bölgeleri uygulamasının aşınmamasına özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Suriye’deki krize siyasi çözüm bulunması yönündeki tutumumuzun da altı bir kez daha çizildi.

Sayın Cumhurbaşkanımız malum önce Özbekistan’a, sonra Güney Kore’ye bir ziyaret gerçekleştirdi, Sayın Bakanımız diğer bakanlarla birlikte kendilerine eşlik ediyorlar, bugün heyet dönüyor Güney Kore’den.

Özbekistan’a yapılan ziyaret çok önemli bir ziyaretti, tarihi bir ziyaret. Özbekistan büyük bir değişimden geçiyor, biz de bu değişim sürecinde kendilerine destek vermeye çalışıyoruz. Bu tarihi ziyaret kapsamında 25 anlaşma imzalandı ve Özbekistan’la da Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması tesis edildi. Konsey’in ilk toplantısının önümüzdeki dönemde Türkiye’de yapılması öngörülmekte. Taşkent’te yapılan temaslardan sonra Buhara’ya geçildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Buhara’yı ziyaretinden sonra Güney Kore’ye geçildi.

Güney Kore’ye 1-3 Mayıs tarihlerinde bir devlet ziyaretinde bulunuldu. Bu görüşmelerde bilim, teknoloji, AR-GE, enerji, savunma sanayi ve ticaret olmak üzere her alanda işbirliğinin geliştirilmesi yönünde mutabık kalındı. Bugün gazetelere de yansıdı. Sayın Cumhurbaşkanımız Kanal İstanbul Projesi için de Güney Kore’nin ilgisini bekliyor.

İki ülke arasında dört tane anlaşma imzalandı. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi’ni de ziyaret etti. Samsung dijital şehrini ziyaret etti ve Ayla filminin gerçek kahramanı ile de görüştü. Dediğim gibi bugün heyetin dönmesi bekleniyor. Benim son dönemdeki ziyaretlere ilişkin size aktaracaklarım bunlar.

Şimdi dilerseniz sorulara geçelim.

Buyrun.

SORU- İki sorum olacak Hami Bey.

İlki geçtiğimiz günlerde Bakan Çavuşoğlu’yla Pompeo arasındaki görüşmenin ardından Bakanın yaptığı açıklamaya göre, yakın bir zaman diliminde karşılıklı bir görüşme gerçekleştireceklerini biliyoruz. Bu görüşmenin tarihi belli oldu mu acaba?

Aynı kapsamda çalışma gruplarına ilişkin, bu görüşmeden önce de bazı konu başlıklarında çalışma gruplarının toplanabileceği söyleniyordu, yakın zaman içerisinde bu çalışma gruplarının toplanmasına ilişkin bir öngörünüz var mı, bir tarih var mı?

İkinci sorum da Suriye’yle ilgili olacaktı. Son günlerdeki gelişmelere dair, bununla ilgili Bakanın Lavrov’la bir telefon görüşmesi olduğunu ve bu konunun konuşulduğunu biliyoruz. Dün de deadline’ı verilen bir müzakere süreci vardı, Humus’un tahliyesine ilişkin. Buna dair size gelen son bilgiler nelerdir? Bugünkü tahliyeden sonra buradan çıkacak muhalif grupların Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgeye geleceğine dair de bazı haberler olduğu için soruyorum, buna ilişkin sizin öngörünüz, planlamanız nedir? Tahliyeler olursa bunlar yine Cerablus, Afrin gibi bölgelere gidecekler mi, buna ilişkin bir planlama var mı acaba?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim.

Öncelikle Sayın Bakanımızla Pompeo arasındaki görüşmeye değindiniz. İki taraf da, hem Sayın Bakanımız, hem de Sayın Pompeo, Sayın Bakanımızın Vaşington ziyaretinin en kısa zamanda bir an önce gerçekleştirilmesi yönünde mutabık kaldılar, kesin tarih net değil ama. Çalışma gruplarının biliyorsunuz bir tanesi toplanmıştı, konsolosluk konularında, diğerinin de Türkiye’de toplanması konusunda tarih saptamaya çalışıyoruz, kısa sürede o da toplanabilir.

Son sorunuza gelince, kuzey Humus malumunuz Astana çerçevesinde gerginliği azaltma bölgesi olarak saptandı, bu bölgeye ilişkin düzenlemelerin muhafaza edilmesi gerekiyor, bu bölgenin gerginliği azaltma bölgesi statüsünün korunması gerekiyor. Sayın Bakanımız da Lavrov’la yaptığı telefon görüşmesinde ve ayrıca 28 Nisan’da yapılan üçlü zirvede bu hususu muhataplarına vurguladı. Dediğim gibi, gerginliği azaltma bölgelerinin statüsünün korunmasına önem vermeliyiz.

SORU- Yurtdışında seçim kampanyası gerçekleşecek mi? Yurtdışındaki seçimler nasıl yapılacak?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Arkadaşlar, bu soru için teşekkür ederim. Hazırlanmıştım bunun için.

Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin yurtdışı ayağı nasıl olacak? Öncelikle yurtdışında seçmen olabilmek için, yurtdışı seçmen kütüğüne kayıt olmak gerekiyor, yani dış temsilciliklerimizde oy kullanmak için yurtdışı seçmen kütüğüne kayıt olmak gerekiyor. Yurtdışı seçmenlerimizin, yani bu hakka sahip olan kişilerin oy kullanabilmesi için 60 ülkede 123 temsilciliğimizde sandık açılacak.

Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin ilk turu için seçmenler, 7-19 Haziran tarihlerinde dış temsilciliklerimizde, 7-24 Haziran tarihlerinde ise gümrük kapılarında oy kullanabilecek. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması halinde ise, 30 Haziran-4 Temmuz tarihlerinde dış temsilciliklerimizde, 30 Haziran-8 Temmuz tarihlerinde ise gümrük kapılarında oy kullanabilecekler.

Malumunuz, yurtdışı seçmen kütüğü yurtiçi seçmen kütüğüyle birlikte 22 Mayıs tarihinde ilan edilecek. Biz geçmiş dönemdeki tecrübelerimize dayanarak yaklaşık 3 milyon vatandaşımızın oy kullanabileceğini değerlendiriyoruz.

Yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı vatandaşlarımızın sandık kurulan herhangi bir temsilcilikte oy kullanmaları mümkün olacak ve listeleri kontrol etmeleri gerekiyor, eğer seçmen kütüğüne kayıtlı değillerse 12 Mayıs 2018 tarihine kadar dış temsilciliklerimize müracaat edip adres beyanında bulunmaları gerekiyor. Temsilciliklerimizde ne zaman oy kullanılacağı Resmi Gazetenin 30 Nisan 2018 tarihli nüshasında yayınlandı, buradan da takip edebilirsiniz.

Buyrun.

SORU- KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Guterres belgesiyle ilgili Rumlara yaptığı teklifin ardından KKTC’de bayağı tepkiler oluştu. Buna Dışişleri Bakanlığı ne diyor?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ederim bu sorunuz için de.

Biraz önce Sayın Bakanımızın KKTC görüşmeleri konusunda bilgi vermiştim.

Arkadaşlar, 50 yıldır devam eden bir müzakere süreci var, fakat bu artık bir kısır döngü haline geldi, ilerleme sağlanamıyor. Biz bu süreçte hep yapıcı olmaya, bir adım önde olmaya gayret ettik, ancak maalesef bir sonuç alamadık, bu da Rum tarafının malum zihniyet anlayışı nedeniyle.

Şimdi ne olacağını soruyorsanız, ben size ne olacağını değil ne olmayacağını söyleyeyim; Rum tarafında esaslı bir zihniyet değişikliği olmadığı takdirde biz aynı oyunu oynamaya niyetli değiliz. Rumların zihniyetiyle bir federal çözüme ulaşılamaz, yani artık yeni bir yol denenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.

SORU- Irak Dışişleri Bakanı’nın ziyareti gündemde, olacaksa ziyaretin kapsamı nelerdir? Irak’taki seçimlerle ilgili olarak Türkiye’nin öngörüleri, değerlendirmeleri nasıl olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ederim.

Evet, yeni bir gelişme, Irak Dışişleri Bakanı Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı’na katılmak üzere ülkemizi ziyaret edecek, Ekonomi Bakanımızla bir görüşme yapacak, Sayın Bakanımızla da bir görüşme yapması öngörülüyor. Bu konuda bilgi veririz.

Irak seçimlerini de yakından takip ediyoruz. Irak seçimlerinin huzur ve güvenlik içinde yapılmasını arzu ediyoruz. Şimdiye kadarki süreçte Iraklı siyasilerin mezhepsel ve ayrımcı söylemden uzak durduklarını gördük, bundan da gayet memnuniyet duyduk. Bizim temennimiz, seçim sonrasında kurulacak hükümetin kapsayıcı olması. Tüm seçmenleri kucaklayıcı politikalar uygulaması. Tabii ayrıca yeni kurulacak hükümetten PKK ve FETÖ terör örgütleriyle mücadelede de kararlı ve tavizsiz bir yaklaşım sergilemesini bekliyoruz.

SORU- Efendim, tarih nedir acaba, Irak Dışişleri Bakanının geliş tarihi belli mi?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sanıyorum bugün geliyor, bugün ve yarın görüşmeler yapacak Özden Bey.

Evet arkadaşlar, toparlayalım mı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Son soru, tamam, buyurun.

SORU- Bugün gazetelerde yer aldı, bir kepçe operatörünün yanlışlıkla Yunanistan’a girmesi sonucunda gözaltına alındığı yer aldı. Bu konuyla ilgili son durum nedir, kimliği belli midir?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim.

Evet arkadaşlar, biz de yakından takip ediyoruz konuyu. Kumçiftliği’nde bulunuyor vatandaşımız, Gümülcine Başkonsolosluğumuz ve Atina Büyükelçiliğimiz konuyu yakından takip ediyorlar. Dışişleri Bakanlığı olarak biz de yakından takip ediyoruz. Bu konudaki gelişmeler, olay da çok yeni olduğu için, size en kısa zamanda bilgi vereceğiz.

Son bilgiyi de size vereyim, bugün saat 12’de Kumçiftliği’nde savcı önüne çıkması bekleniyormuş.

Özden Bey, zaten sizi iç siyasi konularda da görüyoruz sürekli televizyonlarda.

SORU- Maalesef, çok çalışıyoruz bu aralar.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet.

SORU- Efendim, ben seçim kampanyalarına ilişkin bir soru sormak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı daha önce, bir ülkeyle görüşüldüğünü, bir Avrupa ülkesinde seçim kampanyası çerçevesinde bir miting ya da toplu toplantı yapılacağını söylemişti. Bu konuda görüşülen ülke var mıdır ve gelinen bir nokta var mıdır acaba?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ederim.

Arkadaşlar, demin de söylediğim üzere Sayın Bakanımız Alman mevkidaşına söyledi, vatandaşlarımız demokratik haklarını en geniş şekilde kullanmak durumundalar, biz de bunu yakından takip ediyoruz. Bu konudaki gelişmeleri sizlerle de paylaşacağız. Durumu izliyoruz, seçim süreci başladı, vatandaşlarımızın yurt dışında ne zaman oy vereceklerini size açıkladık, bundan sonraki süreci de yakından takip etmeye devam edeceğiz Özden Bey.

Peki, son soru.

SORU- Hami Bey, Trump Yönetimi 12 Mayıs’ta İran’la P5+1 ülkeleri arasındaki anlaşmaya ilişkin kararını açıkladı ve gelen sinyaller de çok olumlu değil. Bölgede İran karşıtı özellikle İsrail’in başını çektiği ülkelerden de sert açıklamalar geliyor ve bu süreç Irak Savaşı öncesindeki sürece de benzetiliyor. Siz anlaşmanın bozulma olasılığını ve bölgede yeni bir askeri kriz yaşanması olasılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Tülay Hanım, teşekkür ediyorum.

Bizim İran’ın nükleer programına ilişkin sorunun çözümüne yaklaşımımız her zaman çok net oldu. Biz bunun müzakereler ve diplomasi yoluyla çözülmesini istedik ve bu konuda bir hayli de çaba sarf ettik hatırlarsanız. Bize göre P5+1 ve AB ile İran arasında 2015 yılında imzalanan anlaşma önem taşıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından raporlar yayınlanıyor, İran’ın uygulamasına ilişkin. Ve şu ana kadar izlediğimiz kadarıyla bu raporlarda İran’ın bu sürece riayet ettiği gözüküyor. Eğer İran bu sürece riayet etmezse, izlenecek tutumlar da bellidir. Biz Ajansın tespitleri ve bu konudaki ulusal tutumumuz çerçevesinde hareket ediyoruz.

Çok teşekkür ediyorum.