Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un Basın Bilgilendirme Toplantısı, 25 Mayıs 2018, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Arkadaşlar, hoş geldiniz.

Malum ülkemizin gündeminde birinci sırada 24 Haziran’da yapılacak seçimler yer alıyor. Son dönemde Sayın Bakanımızın yaptığı temaslara geçmeden önce, yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy kullanma süreciyle ilgili son gelişmeler hakkında size bilgi vermek istiyorum.

Bakanlığımız bugünlerde mesaisinin çok önemli bir kısmını yurt dışındaki seçimlere harcıyor. Beşinci kez yurt dışında seçim düzenliyoruz. Gerek merkez teşkilatımız, gerekse yurtdışı teşkilatımız seçimlerin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi için gece gündüz, haftasonu demeden çalışıyor.

Geçen toplantıda da aktarmıştım size, yurt dışındaki seçmenlerimizin oy kullanabilmesi için 60 ülkede 123 temsilciliğimizde sandık açılacak. Seçimlerin ilk turu 7-19 Haziran tarihlerinde yapılacak, Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalırsa, 30 Haziran-4 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek.

Belki size yeni bir bilgi, yurtdışındaki seçmen sayımız 3 milyon 49 bin 320. En fazla seçmen Rotterdam Başkonsolosluğumuzda, 186 binden fazla seçmen var, bu da aşağı yukarı Beyoğlu ilçesiyle bir. Yani ne kadar büyük bir operasyon yapıldığını size göstermek için aldım bu rakamları. Ülke bazında en fazla seçmen tabiatıyla Almanya’da, 1 milyon 445 binden fazla seçmen var, bu da Konya ilimizin seçmen sayısına neredeyse eşit.

Yurtdışındaki temsilciliklerimiz, Büyükelçiliklerimiz, Başkonsolosluklarımız, vatandaşlarımıza seçimler konusunda zamanlıca bilgilendirmeler yapıyorlar, e-posta kullanıyorlar, sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapıyorlar.

Yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı vatandaşlarımız sandık kurulan herhangi bir temsilciliğimizde oy kullanabilecekler. Bu ne demek? Yani yurt dışında bir temsilciliğimizde kayıtlıysanız, yurtdışı seçmenseniz, illa Almanya’da kullanmanız gerekmiyor, İsviçre’de, İtalya’da, Belçika’da, Hollanda’daki temsilciliklerimizde de oy kullanabilirsiniz.

Bir hususu daha hatırlatmak istiyorum; dış temsilciliklerimizde sandıklar yurt içinden farklı olarak sabah 9’da açılacak, akşam 9’a kadar açık kalacak.

Şimdi geçen toplantımızdan bu yana Sayın Bakanımızın gerçekleştirdiği temaslara geçmek istiyorum.

Irak Dışişleri Bakanı Caferi 4 Mayıs’ta ülkemizi ziyaret etti. Esas geliş amacı, Karma Ekonomik Komisyon toplantısına katılmaktı. Ekonomi Bakanımızla bir görüşme yaptı, bu vesileyle Sayın Bakanımız da Iraklı mevkidaşıyla biraraya geldi. Görüşmede terörle mücadelede işbirliği, Irak’ın yeniden imarına yönelik katkılarımız ve 5 milyar dolarlık taahhüdümüz dahil olmak üzere gündemdeki tüm konular ele alındı. Biliyorsunuz, Irak’ın yeniden yapılandırılması konusunda Kuveyt’te bir donörler toplantısı düzenlenmişti ve biz de en fazla katkıyı veren ülke olmuştuk.

Çok önemli bir diğer gelişme, 12 Mayıs’ta Irak’ta yapılan seçimler. Bu seçimlerin Irak halkı ve bölgemiz açısından hayırlı olmasını temenni ediyoruz. Malum Irak halkı yıllardır büyük acılar çekiyor, bu seçimlerle artık Irak halkının refaha ve istikrara kavuşmasını diliyoruz.

Yeni kurulacak hükümet halkın tüm kesimlerini kucaklamalı ve kapsayıcı politikalar uygulamalı. Irak Anayasasında öngörülen şekilde işleyen bir federalizm için adımlar atılması gerekiyor. Ayrıca bu dönemde ülkenin yeni imarına odaklanılması da büyük önem taşıyor.

Bizim yeni oluşturulacak Irak Hükümetinden beklentimiz, PKK ve FETÖ terör örgütleriyle mücadelede kararlı ve tavizsiz bir duruş sergilemesidir.

İzlemişsinizdir, genel seçimler kapsamında Kerkük başta olmak üzere bazı bölgelerde usulsüzlük tartışmaları ortaya çıktı, seçim gözlemcileri raporları da bunları teyit ediyor. Bu iddiaların Irak Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu tarafından araştırılması ve en kısa sürede sonuca bağlanması, seçimlerin meşruiyetine gölge düşmesini önleyecektir.

Kerkük çok etnili yapısıyla adeta Irak’ın bir mozaiği. Bu iddiaların araştırılarak çözüme kavuşturulması, 22 Aralık’ta düzenlenecek Vilayet Meclisi seçimlerinin selameti açsından da büyük önem taşıyor.

Değerli basın mensupları,

Son yıllarda Sırbistan’la ilişkilerimiz büyük ivme kazandı, üst düzeyli ziyaretler son hız devam ediyor. Bu kapsamda 6-7 Mayıs tarihlerinde Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ülkemize resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret sırasında Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sırbistan Cumhurbaşkanının başkanlığında ilk “Türkiye-Sırbistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi” toplantısı yapıldı. Daha sonra İstanbul’da DEİK’in ev sahipliğinde “Türkiye-Sırbistan İş Forumu” düzenlendi. Bu forumun sonunda ülkemizin de katkıda bulunduğu “Belgrad-Saraybosna Otoyol Projesi” konusunda bir mutabakat zaptı imzalandı. Sayın Cumhurbaşkanımız bu projeyi bir barış projesi olarak nitelendirdi. Proje tamamlandığında bölgedeki ticari ve ekonomik ilişkilerin güçlenmesini sağlayacak, aynı zamanda bölge ülkelerine de yeni fırsatlar sunacak.

Sırbistan’la ekonomik ilişkilerimize gelecek olursak, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2017 yılında 1 milyar dolarlık eşiği aştı, hedefimiz bu rakamı 5 milyar dolar seviyesine çıkartmak, yatırımların da karşılıklı olarak arttırılması önceliklerimiz arasında.

TİKA’nın Sırbistan’da hayata geçirdiği 220’nin üzerindeki proje ikili işbirliğimizin önemli bir ayağını oluşturuyor.

Değerli arkadaşlar,

9 Mayıs’ta Sayın Bakanımız Litvanya Dışişleri Bakanı Linkevicius’u ülkemizde ağırladı. Litvanya, AB’yle ilişkilerimizde bize her zaman destek verdi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından da güçlü destek verdi. Bu ülkeyle 1930 yılında imzaladığımız bir dostluk anlaşmamız var ve o tarihten bu yana da ilişkilerimiz hep iyi seviyede oldu. Bu ilişkileri daha da ileri götürmeye çalışıyoruz, bu çabalarımız sayesinde geçen sene ikili ticaret hacmimiz yaklaşık yüzde 50 arttı ve 800 milyon dolar seviyesine ulaştı, bu rakamı daha da üst seviyelere çıkartmayı hedefliyoruz.

Son dönemdeki çok önemli bir gelişme de, Amerika Birleşik Devletleri’nin “Kapsamlı Ortak Eylem Planı”ndan (KOEP) çekilmesi oldu. ABD’nin keyfi biçimde çok taraflı bir anlaşmadan çekilmesi en temel uluslararası hukuk kurallarına aykırılık teşkil ediyor. Nitekim bu tek taraflı tasarruf uluslararası toplumun da büyük tepkisine neden oldu. Biliyorsunuz bu Plan yıllar süren diplomatik müzakereler sonucu ortaya çıktı. Bu müzakerelerde biz de önemli bir rol oynadık. Dolayısıyla uluslararası topluma ait önemli bir diplomatik kazanım olduğunu unutmamak gerekiyor.

“Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı” bu Planın uygulamasını denetlemekle görevli ve muhtelif raporlarında İran’ın plana uyduğunu defalarca teyit etti. Biz nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla yararlanılmasını savunuyoruz, her ülkenin buna hakkı olduğunu düşünüyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri’nin bu kararı diğer imzacı ülkeler tarafından kabul edilmedi, bu plana bağlı olduklarını söylediler. Bunu son derece olumlu buluyoruz. Biz de Planın korunması yönündeki çabaları destekliyoruz.

Arkadaşlar, bizim tarihsel tecrübelerimiz İran’ın izole edilmesi teşebbüslerinin faydadan çok zarar getireceğini gösteriyor. Bölgemizin istikrarı açısından İran’ın potansiyelinden yapıcı biçimde yararlanılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bakımdan, İran’la yürüttüğümüz açık siyasi diyaloğun sadece ülkemizin değil, bölgesel ve küresel meselelerin halli bakımından da önemli olduğunu düşünüyoruz.

13-15 Mayıs tarihlerinde Sayın Cumhurbaşkanımız Birleşik Krallık’a, üç günlük bir ziyaret gerçekleştirdi.

Ziyaretin birinci gününde Sayın Cumhurbaşkanımız “Türk-İngiliz Tatlı Dil Forumu”nun yedinci toplantısının kapanış etkinliğine katıldı. Bu forum İngiltere’yle ikili ilişkilerimizin sivil diyaloğu da kapsayacak şekilde zenginleştirilmesini amaçlıyor.

Ziyaretin ikinci gününde Sayın Cumhurbaşkanımız İngiltere’nin çok önemli bir düşünce kuruluşu olan Chatham House’ta bir konuşma yaptı. Daha sonra Bloomberg’de iş ve yatırım dünyasının temsilcileriyle biraraya geldi. Aynı gün Galler Prensi Charles’la bir görüşme yaptı.

Ziyarette resmi temaslar son gün yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Kraliçe II. Elizabeth ve İngiltere Başbakanı Theresa May’le görüştü. Theresa May’le biliyorsunuz bir de ortak basın toplantısı düzenlediler. Bu ziyaret terörle mücadele başta olmak üzere, İngiltere’yle işbirliğimizi her alanda daha ileri taşıyacak çok önemli bir ziyaret oldu.

Ziyaret aynı zamanda İngiliz kamuoyu ve İngiltere’deki medya tarafından da yakından takip edildi. Öndegelen İngiliz gazeteleri makalelerinde, Türkiye ve İngiltere arasındaki ilişkilerin hayati önemine vurgu yaptılar.

Biliyorsunuz, İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılıyor, Brexit sonrası dönemde de biz İngiltere’yle aynı ilişkilerimizi, hatta daha da geliştirerek devam ettirmek istiyoruz. Ekonomik ve ticari ilişkilerimize zarar gelmesini istemiyoruz.

İngiltere’de yaşayan vatandaşlarımızın AB ile ortaklık hukukundan kaynaklanan bazı hakları var, bunun da korunması için gerekli görüşmeler yapılıyor.

İngiltere bizim Avrupa’daki en önemli ticari ortaklarımız arasında. Geçen sene ikili ticaret hacmi 16 milyar Dolar seviyesinde gerçekleşti, bu rakamı da 20 milyar Dolar seviyesine yükseltmek için gerekli çalışmaları yapıyoruz.

Savunma sanayii İngiltere’yle ilişkilerimizde bir diğer önemli alanı oluşturuyor. “Milli Muharip Uçak” üretimi projesi var Türk Hava Kuvvetleri için, bunu İngiltere’yle ortak yapıyoruz. Bu ortaklık savunma sanayii alanında yeni proje ve ortaklıkların kapısını açma potansiyeline sahip.

Ayrıca, biliyorsunuz Londra’da bir Yunus Emre Türk Kültür Merkezi var, ülkemizde de İngiliz Kültür Merkezi var, bunların hukuki statülerinin bir çerçeveye oturtulması amacıyla İngiltere’yle “Kültür Merkezleri Anlaşması” imzalandı.

Sonuç olarak, İngiltere stratejik ortaklık, müttefiklik ve dostluk ilişkilerine sahip olduğumuz çok önemli bir ülke. Aynı zamanda, uluslararası ve bölgesel meselelere ilişkin tutumumuz da büyük ölçüde örtüşüyor. Diğer bazı Avrupa ülkelerin aksine, İngiltere’de ülkemizin hassasiyetleri doğru anlaşılıyor.

Arkadaşlar, Kudüs’e ilişkin gelişmeler gündemimizde önemli bir yer tutmaya devam ediyor. ABD, Tel Aviv’de bulunan Büyükelçiliğini uluslararası hukuku ve ilgili tüm Birleşmiş Milletler kararlarını ihlal ederek 14 Mayıs’ta Kudüs’e taşıdı. Aynı gün 60’dan fazla Filistinli şehit oldu, 2700’den fazla yaralı var. O gün maalesef insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek görüntülere şahit olduk. Bir tarafta müzikli-eğlenceli kutlamalar, diğer tarafta çoluk çocuk demeden katledilen masum siviller. İsrail tüm dünyanın gözü önünde bir katliam gerçekleştirdi. Biz Filistin halkıyla dayanışmamızı sergilemek için bu olayların hemen arkasından 3 günlük ulusal yas ilan ettik, saldırıdan etkilenenlere acil yardım ulaştırmaya çalıştırdık. Tepkimizi ayrıca Tel Aviv ve Vaşington Büyükelçilerimizi istişare için Ankara’ya çağırarak yaptık. İsrail’in Ankara Büyükelçisi ve İstanbul Başkonsolosundan da ülkelerine gitmelerini talep ettik.

Hemen ardından Sayın Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı sıfatıyla Olağanüstü İslam Zirvesi’nin toplanması için çağrıda bulundu ve birkaç gün sonra 18 Mayıs’ta Zirve’yi gerçekleştirdik. Bu kadar kısa süreye rağmen Zirve’ye 9 Cumhurbaşkanı, 2 Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 2 Meclis Başkanı, 3 Başbakan, 5 Başbakan Yardımcısı, 25 Dışişleri Bakanı olmak üzere toplam 49 ülkeden temsilciler katıldı.

Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın ve Dışişleri Bakanımızın da yoğun telefon diplomasisi bu katılımlarda önemli bir rol oynadı. Sayın Bakanımız Zirve öncesinde 45 telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Zirve, Kudüs’ün İslam dünyasının kırmızı çizgisi olduğunu çok açık ve net olarak ortaya koydu. Aynı zamanda İslam ülkeleri arasında birlik, beraberlik ve dayanışmayı da en üst düzeyde gösterdi. Malum Zirve sonunda bir bildiri yayınlandı. Bu bildirinin en önemli kısmı, somut bazı hedefleri ortaya koyması. Nedir bunlar:

Filistinliler için uluslararası koruma çağrısı yapıldı.

Ayrıca, İsrail’in cezai sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla bağımsız bir komisyon kurulması için İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri’ne görev verildi, bu çalışmayı o yapacak.

Yine Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası örgütlere İsrail’in hesap vermesini sağlamak için bağımsız ve şeffaf soruşturma yapmaları çağırısı yapıldı.

Ayrıca, Kudüs’te Büyükelçilik açan ülkelere tedbirler uygulanması da kararlaştırıldı.

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliama dair uluslararası alanda yapılacak çalışmaları biz yakından izlemeye devam edeceğiz, Filistin makamlarıyla eşgüdüm halinde bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Biliyorsunuz son olarak Filistin Dışişleri Bakanı, Yahudi yerleşim birimleri ve savaş suçu işleyen İsraillilerle ilgili dosyayı “Uluslararası Ceza Divanı”na götürdü. Biz bu girişimi kuvvetle destekliyoruz. İsrail’in işlediği suçlar nedeniyle hesap vermesi gerekiyor. Dolayısıyla bu süreçte Filistin’e her türlü hukuki desteği vereceğiz.

Yine Kuveyt tarafından, Kuveyt biliyorsunuz geçici üye Güvenlik Konseyi’nde, Filistinlilere uluslararası koruma sağlanması amacıyla bir karar tasarısı sunulacak. Bu karar tasarısını desteklemek için de gerekli girişimleri yapıyoruz. Ancak güvenlik sistemindeki veto sistemi nedeniyle bunun geçmesi sözkonusu olmayabilir. Bu nedenle kabul edilmemesi halinde biz de İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, Arap Grubu Başkanıyla birlikte konuyu geçen Aralık ayında yaptığımız gibi Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna götüreceğiz.

Yine önümüzdeki dönemde Filistin’in henüz üye olmadığı kuruluşlara üyeliğinin sağlanması için yoğun bir kampanya yürütmeye devam edeceğiz. Arkadaşlar, bu güne kadar 137 ülke Filistin Devleti’ni tanıdı, bu sayıyı artırmak için de çalışmalarımız sürecek.

Değerli basın mensupları, Sayın Cumhurbaşkanımız 3 yıl aradan sonra 20 Mayıs’ta Bosna Hersek’e bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi, bu ziyarete Sayın Bakanımız da katıldı. Sayın Cumhurbaşkanımız ziyaret kapsamında Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konsey Başkanı Bakir İzetbegoviç ve Konsey temsilcileriyle görüşmeler yaptı.

Bosna Hersek’le biliyorsunuz çok iyi ilişkilere sahibiz, ilişkilerimizin ekonomi, ticaret, altyapı, ulaştırma, tarım, enerji ve turizm gibi alanlarda gerçekleştirilecek somut işbirliği projeleriyle daha da pekiştirilmesi konusunda adımlar atıldı.

Sayın Cumhurbaşkanımız aynı zamanda Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızla da bu ziyaret vesilesiyle biraraya geldi.

Bu arada bir hususu daha dile getirmek istiyorum, bazı çevreler ülkemizin Balkanlar’la güçlü işbirliğine farklı anlamlar yüklüyorlar, bizim oradaki çalışmalarımızı manipüle etmeye çalışıyorlar. Bizim Balkan ülkelerinin ekonomik kalkınması ve siyasi istikrarını sağlamaktan başka bir düşüncemiz yok. Herhangi bir gizli gündeme sahip değiliz, bunun altını çizmek isterim.

Değerli basın mensupları,

Şimdi Suriye konusundaki gelişmelere değinmek istiyorum. Sekizinci yılına girdi malum Suriye krizi, biz başından beri bu krize çözüm bulunması için yoğun bir çaba sarf ediyoruz, Cenevre sürecini aktif olarak destekliyoruz. Muhalefetin garantörü sıfatıyla Astana’da somut sonuçlar alınmasına gayret ediyoruz. Son olarak 14-15 Mayıs tarihlerinde “9. Yüksek Düzeyli Astana Toplantısı” gerçekleştirildi. Bu toplantıda ülkemizi Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Sedat Önal temsil etti. Toplantıda Anayasa Komitesi’nin hayata geçirilmesine yönelik çalışmalar ele alındı. Ayrıca Doğu Guta ve Humus’un kuzeyinde gerçekleştirilen zorunlu tahliye operasyonlarına ilişkin çekincelerimiz de dile getirildi. Ayrıca toplantı marjında zorla alıkonulan kişilerin serbest bırakılmasını teminen kurulan çalışma grubunun da ikinci toplantısı gerçekleştirildi. Bir sonraki toplantının Temmuz ayında Soçi’de yapılması öngörülüyor. Biliyorsunuz bir de 16 Mayıs tarihinde İdlib’te 12. gözlem noktamızı başarıyla tesis ettik. Bu gözlem noktaları neye yarıyor? Bunların temel amacı sahadaki gerginliği azaltmak ve İdlib’ten sınırlarımıza yönelik göç dalgasını engellemek. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları yerel halkın ve İdlib’e yerleşen sivillerin de güvenliğini sağlamak için görev yapıyor. Bu gözlem noktalarının bir diğer fonksiyonu da, rejimin İdlib gerginliği azaltma bölgesinin sınırlarını ihlal etme teşebbüsüne engel olmak.

Zeytin Dalı Harekatı’ndaki son durumla ilgili söyleyebileceklerime gelirsek; geri dönüşleri hızlandırabilmek amacıyla mayın ve el yapımı patlayıcı temizliği sürüyor. Hayatın normalleştirilmesine yönelik adımlar atmaya devam ediyoruz. Biliyorsunuz harekatın başından beri sivillere zarar gelmemesi için ciddi hassasiyet gösterdik. İnsani yardımlarımız kesintisiz olarak devam ediyor. Bu bağlamda diğer uluslararası kuruluşlarla yakın işbirliği ve temas halindeyiz. Harekatın ikinci safhasında Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde olduğu gibi istikrar ve güvenliği tesis etmeye çalışıyoruz. Malum Fırat Kalkanı harekatından sonra 160 bin Suriyeli bölgeye geri döndü. Başta Afrin şehir merkezinde olmak üzere bazı beldelerde yerel halkın katılımıyla Yerel İdari Meclisler tesis edildi, bunu da çok önemli bir gelişme olarak görüyoruz.

Bildiğiniz gibi Şubat ayında eski Dışişleri Bakanı Tillerson’un ziyaretinden sonra bir mekanizma kuruldu ve Çalışma Grupları oluşturuldu. Bunlardan Suriye konulu çalışma grubu ilk toplantısını 8-9 Mart tarihlerinde gerçekleştirmişti, hatırlayacaksınız. Bu toplantının ikincisi arkadaşlar bugün yapılıyor, Amerikan heyetini ülkemizde ağırlıyoruz. Daha sonra Sayın Bakanımız 4 Haziran’da Vaşington’u ziyaret edecek. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Pompeo ile Münbiç yol haritasının uygulamaya geçirilmesi konusunda ve ikili ilişkilerimizle ilgili görüşmelerde bulunacak.

Değerli basın mensupları,

Sayın Bakanımız önümüzdeki hafta, 28 Mayıs günü Düsseldorf ve Solingen’i ziyaret edecek. Solingen’de 5 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan kundaklama faciasının 25. yıldönümü münasebetiyle yapılacak anma törenlerine katılacak. Ziyaret sırasında Alman mevkidaşı Maas ve Kuzey Ren-Vestfalya Başbakanı Armin Laşet’le de biraraya gelmesi öngörülüyor.

Arkadaşlar, bugün aynı zamanda 25 Mayıs Afrika günü. Bu vesileyle Afrika Birliği ve Afrika ülkelerini kutluyoruz. Bizim Afrika’yla ilişkilere verdiğimiz önemi biliyorsunuz. Afrika’ya açılım politikamız çerçevesinde 2002 yılında Afrika kıtasında 12 olan Büyükelçilik sayımız bugün 41’e yükselmiş vaziyette. Afrika’daki toplam yatırımlarımız 6 milyar Doları aşmış bulunuyor. Kıtayla ticaret hacmimiz ise 19 milyar Dolar seviyesine ulaştı. Türk Hava Yolları bugün 33 Afrika ülkesinde 51 noktaya uçuş gerçekleştiriyor. Biz Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi kazan kazan ilkesi ve Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler temelinde daha da geliştirmeye devem edeceğiz.

Konuşmamı burada bitiriyorum, dinlediğiniz için teşekkür ederim. Sorularınız varsa yanıtlamaya çalışayım.

Tülay Hanım.

SORU- Hami Bey, Amerikan Senatosu’nun Savunma Komitesi’nde bir karar alındı. Savunma politikasına ilişkin yasa teklifi kabul edildi ve teklif Türkiye’ye F-35 uçaklarının satışının yasaklanmasını da öngörüyor. Tabii bu bir ilk adım daha ileri aşamada oylamalar da olacak ama bu ilk adımı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Bakan, daha önce Amerika’nın bu tarz adımlar atması halinde Türkiye’nin de karşı adımlar atacağını söylemişti. Bu yönde bir hazırlık var mıdır acaba?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Ben teşekkür ederim. Amerikalı bazı senatörler F-35 savaş uçaklarının ülkemize transferinin engellenmesi amacıyla bir yasa tasarısı sundular. Bu tasarıda F-35’lerin sevkiyatı S-400 kararımızdan vazgeçmemize ve Rahip Brunson’un tutukluluk halinin son verilmesine bağlanıyor. Bunlar tabii çok farklı konular, elmalarla armutları aynı sepete koymamak gerekiyor. Biz bu program çerçevesinde, F-35 programı kapsamında, üzerimize düşen yükümlülükleri harfiyen yerine getirdik. Zaten bu sadece Amerika Birleşik Devletleri’nin yönettiği bir program değil, bu çok uluslu bir program. İmzalanan sözleşme çerçevesinde herkesin yükümlülükleri belli ve bunların yerine getirilmesini bekliyoruz. Bu gibi adımlar tabiatıyla ABD’yle müttefiklik ilişkilerimizin ruhuna da aykırı. Sayın Bakanımızın da söylediği gibi böyle adımlar olması halinde biz de karşılık vermeye mecbur kalırız.

Teşekkür ederim.

Buyurun.

SORU- Rus Lider Viladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Lavrentiev’in dün akşam Ankara’ya gelerek hem Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, hem de Dışişleri Bakanlığı’nda bazı temaslarda bulunduğu bilgisi var, bu görüşmelerde Ankara-Şam hattındaki ilişkilerin normalleştirilmesi gündeme geldi mi, ya da bu sürece gidecek herhangi bir konu başlığı görüşüldü mü, hangi ayrıntılar konuşuldu, bunu soracağım. Bir diğer sorum da İsrail’in işgali altında olan Suriye’ye ait Golan Tepelerinin ABD tarafından Kudüs gibi İsrail toprağı olarak tanınması girişimleri var bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim. Öncelikle Putin’in temsilcisi geldi dediğiniz gibi Türkiye’ye, Suriye Özel Temsilcisi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Sayın İbrahim Kalın’la ve Bakanlığımızda Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Sayın Sedat Önal’la görüşmeler yaptılar. Tabii Suriye gündemi belli, biraz önce de söyledim. Astana görüşmeleri, Anayasa Komitesi’nin kurulması bu gibi konular masaya yatırıldı, daha sonra da Türkiye’den ayrıldı.

İkinci sorunuza karşı da şunu söyleyebilirim: İsrail’in son yaptıklarından sonra, Filistinlilere karşı biz tepkimizi en sert şekilde dile getirdik. Ve Filistin halkının her zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Bu en üst seviyede hem Sayın Cumhurbaşkanımız, hem Sayın Bakanımız tarafından da her zaman dile getirilmeye devam ediyor.

Teşekkür ederim.

Fatih Bey.

SORU- Yunanistan Danıştayı yeni bir karar daha aldı ve bir FETÖ’cüye daha iltica hakkı tanıdı, bu yönde birçok adım var Yunanistan tarafında, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sağolun. Evet arkadaşlar Yunanistan Danıştayı’nın aldığı karar öncelikle uluslararası hukuka aykırı bir karar. Demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden bir ülke, komşu ülkede demokrasiyi yıkmak için darbe girişiminde bulunan hainlere iltica hakkı veriyor. Gerçekten ibretlik bir durum. Bu uluslararası hukuka uymadığı gibi komşuluk hukukuna da uymuyor. Yunanistan’ı ülkemize karşı böyle hasmane tutumlardan vazgeçmeye çağırıyoruz, demokratik bir ülke darbecileri korumamalı. Önümüzdeki dönemde Yunan adaletinin benzer hataları yapmamasını ümit ediyoruz.

Teşekkür ederim.

Tuğrul Bey, hoşgeldiniz.

SORU- Sorum 24 Haziran seçimleriyle ilgili. Avrupa Parlamentosu bu seçimlere gözlemci göndermeyeceğini söylüyor bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet arkadaşlar basından takip ettik, gerçekten buna da bir anlam veremiyoruz, çünkü Avrupa Parlamentosu bugüne kadar zaten Türkiye’ye gözlemci göndermedi. Bizim ülkemize AGİT tarafından ve Avrupa Konseyi tarafından gözlemci gönderiliyor. Herhalde Avrupa Parlamentosu üyesi bazı parlamenterlerin böyle bir teşebbüsü oldu. Yani dediğim gibi bu çok alakasız bir konu oldu. Biz de zaten Avrupa Parlamentosu’ndan gözlemci talep etmedik, bu konuda bunları söyleyeceğim.

Sena Hanım.

SORU- Sayın Sözcü, bahsettiniz ama biraz, İsrail’le yaşanan gerilimin ardından Büyükelçiler istişare için çağrılmıştı. Bu istişarenin sonucunda ne çıktı. Bir de İsrail Parlamentosu 1915 olaylarını soykırım olarak tanımak üzere Genel Kurul’u topluyor buna ne dersiniz, bu birinci sorum. Bir de Amerika’dan bir heyetin geldiğini ve görüşmeler gerçekleştirdiğini söylediniz bu toplantının ana başlığı nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Münbiç. Suriye konusundaki ikinci çalışma grubu toplantısı. Daha sonra, bu toplantıdan sonra nihai hale gelecek metin için iki ülke Dışişleri Bakanları biraraya gelecekler 4 Haziran’da Vaşington’da.

SORU- Bir sorum daha olabilir mi? Pompeo’nun bazı açıklamaları vardı. S-400 almayacağını umuyoruz Türkiye’nin hiçbir zaman diye ve Türkiye’yi NATO’nun yaramaz çocuğu olarak tanımladı. Bunlara ilişkin cevabınız nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- S-400 konusunda tutumumuzu her zaman söylüyoruz, o konuda biz anlaşmayı imzaladık, üretim de başladı. Biz kısa dönemli hava savunma sistemimizi bir yerden tedarik etmek zorundayız. Bunu Avrupa ve Amerika’dan alamadığımız için ne yaptık, Rusya’dan aldık, bundan doğal bir şey olamaz, bu kısa dönemli. Ama orta ve uzun vadede Patriot sistemleri için Amerikalılarla görüşmelerimiz devam ediyor.

İsrail Parlamentosunda 1915 olayları konusuna gelince. Onu da her toplantıda bu konuda gelen sorularda dile getirmeye çalışıyorum. Öncelikle 1915 olayları siyasi değil, tarihi ve hukuki bir konu. Bir olayın soykırım olup olmadığına da ancak yetkili mahkemeler karar verebiliyor. Bizimle tarihi ve hukuki temelde masaya oturamayan bazı ülkeler konuyu siyasi olarak gündeme getirmeye çalışıyorlar. Aslında bu da bizim tezlerimizin ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor. Şimdi İsrail’in böyle bir girişimde bulunması 1. Dünya Savaşı koşullarında hayatını kaybeden farklı millet ve dinlere mensup Osmanlı milletlerine de saygısızlık, bunların aralarında biliyorsunuz Yahudiler de var. Ayrıca İsrail’in 1915 olaylarıyla Holokost’u aynı kefeye koyması öncelikle kendine zarar verecektir diye düşünüyoruz.

Teşekkür ederim.

Büşra Hanım gidiyor ona bir soru verelim mi, son soruyu size mi verelim?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- İstanbul’a gidiyor Büşra Hanım, arkadaşlar belki bilmiyordur.

SORU-İsrail’le gerilimin ardından Türk Büyükelçiler Ankara’ya çağırılmıştı istişare için. Bakan Bey 4 Haziran’da Amerika’ya gidecek, Serdar Kılıç’ın dönüş tarihi belli oldu mu? Bir de Bakanlığa girişimizde bazı aileler tepkilerini ortaya koyuyorlar, Irak’tan geldiklerini söylüyorlar, çocukları kimdir, IŞİD’e katılanların aileleri mi? Bununla ilgili biraz bilgi verebilirsiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ediyorum. Öncelikle kapıda bekleyen aileler konusunda; geçtiğimiz ay Sayın Bakanımız da onlarla biraraya geldi. Irak’taki vatandaşlarımızın durumunu Bağdat Büyükelçiliğimiz aracılığıyla yakından takip ediyoruz. Oradaki vatandaşlarımızın durumu önemli bir konu. Bu konudaki gelişmeleri de sizlere bildirmeye devam edeceğiz.

İlk sorunuz neydi?

SORU- Serdar Bey.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Serdar Kılıç ve Tel Aviv Büyükelçimizi istişareler için çağırdık biliyorsunuz. Serdar Bey şu anda Türkiye’de istişarelere devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edilmesi söz konusu. Buna göre gelişmeleri size aktarmaya devam edeceğiz. İsrail Büyükelçisi de ayrıldı biliyorsunuz, İstanbul Başkonsolosu da ülkemizden ayrıldı, mevcut durum bu şekilde.

SORU- Dönüş tarihi belli olmadı.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Henüz belli değil.

SORU- ABD nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak askıya aldı, bu doğrultuda bazı yaptırımların uygulanmaya başlayacağını, bir kısmının da başladığını biliyoruz, özellikle havacılıkla ilgili yaptırımlar arasında bir Türk firmasının da olduğunu gördük. Bu konuda Türkiye ne yapıyor? ABD’li muhataplarla görüşme yapılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ederim. Amerika Birleşik Devletleri’nin tek taraflı kararından sonra yaptırımlar uygulanmaya başlanacağı ortaya çıkıyor. 3 aylık süre ve 6 aylık süreden bahsediliyordu Amerikan tarafından. Bazı firmalara yaptırım uygulanmaya başlayacağı gazetelere de yansıdı dediğiniz gibi. Tabii biz kendi firmalarımızın çıkarlarını korumak için elimizden geleni yapacağız. Sadece bizim firmalarımız yok, Avrupa Birliği ülkelerinin, Avrupa ülkelerinin firmaları da sözkonusu. Bu konuda bizim AB yetkilileriyle, Avrupa yetkilileriyle görüşmelerimiz devam ediyor. Yani bu durumu kontrol altına almak, firmalarımızın çıkarlarına zarar gelmesini engellemek için gerekli tüm girişimlerde bulunacağımızı söyleyebilirim.

Arkadaşlar, teşekkür ediyorum. Toplantımızı burada bitiriyoruz.

Büşra Hanım, size İstanbul’da iyi mesailer diliyoruz.

----- / -----