DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY-
Hoşgeldiniz.
Bu toplantımızda 2018 yılının genel bir dış politika değerlendirmesini
yapmak istiyorum.
Geçen sene ülkemizden yurtdışına, yurtdışından da ülkemize çok sayıda üst
düzeyli temas, ziyaret yapıldı. Öncelikle bu konu hakkında kısaca bilgi
vereyim.
2018 yılında ülkemizden yurtdışına Cumhurbaşkanı seviyesinde 29, Başbakan
seviyesinde 8, Cumhurbaşkanı Yardımcısı seviyesinde 6 ve Dışişleri Bakanı
seviyesinde 80 ziyaret gerçekleşti. Aynı dönemde ülkemize Devlet Başkanı
seviyesinde 78, Hükümet Başkanı seviyesinde 30, Dışişleri Bakanı
seviyesinde ise 38 ziyaret yapıldı. Ayrıca, biliyorsunuz çok sayıda
uluslararası toplantıya da evsahipliği yaptık.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte tüm kamu kurumlarında
olduğu gibi, Dışişleri Bakanlığı’nda da bir dönüşüm yaşandı. Avrupa Birliği
Bakanlığı AB Başkanlığı olarak Bakanlığımıza eklendi; böylece personel
sayımızda da artış oldu. Bizim diplomatik kariyer memuru sayımız 1800
civarında, toplamda 6800’e yakın personelimiz var. Avrupa Birliği
Başkanlığının 614 personeli de, o daha küçük bir Bakanlıktı biliyorsunuz,
Bakanlığımız teşkilatına eklendi, yani büyümüş olduk.
Geçtiğimiz sene gerek merkez teşkilatımız, gerek yurtdışı teşkilatımız çok
çalıştı, vatandaşlarımıza hizmet etmeye gayret ettik, sizleri de zamanında
ve doğru bilgilendirmeye çalıştık. Gösterdiğiniz ilgi için teşekkür etmek
istiyorum.
Gelelim 2018 yılında dış politikamız açısından neler yaşandığına: 2018
yılının başında, 20 Ocak’ta Zeytin Dalı Harekatı’na başladık. Bu harekatı,
Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa
hakkımız ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları çerçevesinde yürüttük. Bu
harekat son derece başarılı oldu, PYD-YPG’ye büyük bir darbe vurduk, aynı
zamanda sınırımızda huzur ve güvenliği de sağladık.
Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatlarıyla birlikte yaklaşık 300 bin
Suriyeli ülkemizden terörden arındırılan bölgelere geri döndü. Biz de
geçtiğimiz sene biliyorsunuz, bir grup gazeteci arkadaşımızla birlikte
Afrin’i ziyaret ettik. Afrin’i ziyaretimizde durum normalleşmiş
görünüyordu. Orada yerel yetkililerden bilgi almıştık. Bugün bir gazetede
çıktı, hayat normal akışına ulaşmış şekilde devam ediyor. Afrin’de huzur ve
güvenlik sağlanmış vaziyette.
2018’de Suriye bağlamında diğer önemli bir gelişme ise, İdlib mutabakatı
oldu. Soçi’de Rusya’yla imzaladığımız muhtırayla biz aslında büyük bir
insani trajediyi önlemiş olduk. Neden? Çünkü bu muhtırayı imzalamasaydık,
milyonların ülkemize göçü sözkonusu olabilirdi, ülkemizden de tabii Avrupa
ülkelerine. Bu muhtıra istisnasız uluslararası toplumun büyük takdirini
kazandı.
Yine 27 Ekim’de Dörtlü Zirve’yi gerçekleştirdik, Rusya’yla birlikte Almanya
ve Fransa’yı da Suriye bağlamında sürece dâhil etmiş olduk.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Esad rejimi askeri zafer peşinde, ama
Suriye’de çözüm ancak siyasi bir çözümle olabilir. Biz siyasi çözüm
hedefini hep güncel ve öncelikli tuttuk. İdlib muhtırasının bu bakımdan
uygulanması son derece önemli. Astana mekanizmasının sahada sağladığı
iyileşmeyi de Cenevre sürecinde ilerletmeye odaklandık. Bu bağlamda Anayasa
Komitesi’nin kurulması büyük önem taşıyor. Belirli bir aşamaya gelindi, en
kısa sürede Anayasa Komitesi’nin kurulmasına çalışıyoruz.
Suriye bağlamındaki bütün çabalarımızın temel önceliği gerçek bir siyasi
dönüşümdür, bunu tekrar belirtmek isterim.
Münbiç Yol Haritası’nın uygulanması ve Fırat’ın doğusuna bir an önce
geçilmesinde kararlı olduğumuzu defalarca yineledik. Ulusal güvenliğimize
tehdit teşkil eden hiçbir duruma müsamaha göstermedik, göstermeyeceğiz.
Terörle mücadeledeki bu kararlı duruşumuz Başkan Trump’a Suriye’den çekilme
kararını aldırdı malumunuz. Ancak, bu çekilme kararına karşı Amerika
Birleşik Devletleri güvenlik bürokrasisinde bir direnç olduğunu da
gözlemliyoruz. Bu kararın uygulamasında ülkelerimiz arasında yakın diyalog
çok önemli, aynı zamanda işbirliği, eşgüdüm de.
Bu eşgüdümün ilk adımı olarak malum Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton
ülkemizi ziyaret etti. Bolton’a DEAŞ’ın Suriye’deki kalıntılarını
temizlemeye ve yerel sahiplenme çerçevesinde istikrarı sağlamaya hazır
olduğumuz ilettik. Çekilme süreci PYD-YPG’nin bölücü gündemine kesinlikle
hizmet etmemeli, sahada yeni oldu-bittiler yaşanmamalı. Bu hususları da
kuvvetli bir şekilde dile getirdik. Yine Bolton’a sanki ülkemizi Suriye’de
Kürtleri hedef alıyormuş gibi gösteren beyanlarından duyduğumuz
rahatsızlığı da bildirdik.
Amerikan makamlarıyla bu sürecin aşamalarını ve nasıl yönetileceğini tüm
askeri ve diplomatik veçheleriyle birlikte görüşmeye devam edeceğiz. Bu
süreçte Rusya ve İran’la da eşgüdümümüz çok önemli.
Münbiç konusuna geri dönersek, Münbiç Yol Haritasının, bir kez daha
hatırlatıyorum, amacı belli: PYD-YPG Münbiç’ten çekilecek, silahları ABD
tarafından toplanacak ve Münbiç’i Münbiç halkı yönetecek. Bolton’a yol
haritasının uygulama sürecinin hızlandırılarak tamamlanması gerektiğini ve
bunun bir an önce yapılmasının büyük önem taşıdığını söyledik.
Rejimin Münbiç’e yönelik provokasyon girişimlerine ve PYD-YPG’nin rejimi
Münbiç’e sokma çabalarına kesinlikle izin verilmemeli. Kimse durumdan
vazife çıkarmaya kalkışmasın. Münbiç’in PYD-YPG’den temizlenmesi bizim için
bir ulusal güvenlik meselesidir. Münbiç’te geçtiğimiz günlerde bir terör
saldırısı oldu, bu da Münbiç Yol Haritası’nın tam olarak uygulanması ve
bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesi ihtiyacını bir kez daha ortaya
çıkardı.
Biliyorsunuz, 5 Şubat’ta Bakan Yardımcımız Büyükelçi Sedat Önal Vaşington’u
ziyaret edecek ve çalışma grupları toplantısı yapılacak. Üç tane çalışma
grubu var, tekrar hatırlatmam gerekirse, Suriye konusunda bir çalışma
grubumuz, konsolosluk konusunda ve PKK konusunda, bu 3 çalışma grubu da 5
Şubat’ta toplanacak. Tabii Suriye öncelikli konu, Münbiç, İdlib, diğer
konulardaki gelişmeler bu toplantıda ele alınacak.
Irak’a geçersek; 2018 yılı boyunca biz Irak’ta siyasi istikrarın tesisine
katkıda bulunduk. Aynı zamanda bu ülkeyle ekonomik ve ticari ilişkilerimizi
de geliştirmeye gayret ettik. Son olarak, Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih 3
Ocak’ta ülkemizi ziyaret etti, Sayın Cumhurbaşkanımızla görüştü. Sayın
Bakanımız da Iraklı mevkidaşı Muhammed Hekim’le çok verimli bir görüşme
yaptı.
Yeni hükümetle birlikte halkın tüm kesimlerini kucaklayan kapsayıcı bir
siyasal sistemin ortaya çıkmasına büyük önem veriyoruz. Ayrıca, Irak’ın
yeniden imarı çalışmaları kapsamında en büyük katkıyı biz yaptık.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz sene Kuveyt’te bir toplantı yapıldı ve en büyük
taahhüdü 5 milyar Dolar’la Türkiye gerçekleştirdi. Yine Irak’taki PKK
varlığına karşı operasyonlarımız geçen sene tüm hızıyla devam etti. Aynı
zamanda FETÖ’ye karşı Irak nezdinde girişimlerimiz de kararlılıkla sürdü.
Bu sene Irak’ta Musul, Basra, daha sonra Kerkük ve Necef
Başkonsolosluklarımızı yeniden faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Bu sayede
Irak’ın bütün bölge ve kesimlerini kapsayan kucaklayıcı yaklaşımımız devam
etmiş olacak.
Yeni yılda Pakistan Başbakanı da ülkemizi ziyaret etti. Pakistan’la coğrafi
olarak uzak olabiliriz, ama tarihi ve çok güçlü bağlarımız var. Pakistan,
Afganistan’da barışın sağlanması bakımından çok önemli bir aktör. Terörle
mücadele dâhil, her alanda Pakistan’ın desteğini almamız çok önemli. Bu
ziyaret vesilesiyle Sayın Bakanımız da yine Pakistanlı mevkidaşıyla
görüştü.
Ayrıca, bildiğiniz gibi Pakistan Anayasa Mahkemesi FETÖ’yü terör örgütü
ilan etti; bu da kardeşlik bağlarımızı açıkça ortaya koymaktadır.
Filistin meselesine geçersek; Filistin meselesi 2018 yılında da kanamaya
devam etti maalesef, bizim de önceliğimiz oldu. Tüm girişimlere rağmen
İsrail 50 yıldan fazla süredir işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs ve Batı
Şeria’daki yasa dışı yerleşim faaliyetlerine devam etti. Bu faaliyetler
uluslararası hukuku yok sayıyor ve iki devletli çözüm vizyonuna zarar
veriyor. Bu tür girişimlere karşı tepkimizi zamanında dile getirdik,
getireceğiz.
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olarak Filistin konusunda iki
olağanüstü İslam zirvesi gerçekleştirdik. ABD’nin Büyükelçiliğini Doğu
Kudüs’e taşıma kararı üzerine acil bir oturum düzenlendi. Bu oturumda
Birleşmiş Milletler üyelerinin ezici çoğunluğunun desteğini alan bir Genel
Kurul kararı kabul edildi. Böylece biz lafta değil, eylemde de Filistinli
kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha ortaya koyduk.
Komşumuz İran’la da Suriye bağlamında Astana formatındaki işbirliğimiz
devam etti geçen sene. İkili ilişkilerimizin daha ileri bir noktaya
götürülebilmesi için üst düzey temas ve ziyaretler yapıldı. Yine son
olarak, 20 Aralık’ta Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 5’inci
toplantısı gerçekleştirildi. Biz İran’la ekonomi, ticaret, kültür, turizm,
güvenlik gibi çok çeşitli alanlarda işbirliğimizi geliştirmek istiyoruz.
Yaptırımlar konusuna değinmem gerekirse, yaptırımları doğru bulmadığımızı,
yaptırımların İran halkına, bölgesel istikrara ve uluslararası işbirliğine
zarar vereceğini her platformda dile getirdik.
Yemen’deki iç savaş da beşinci yılına girdi, maalesef bu ülkede bir insani
dram yaşanıyor. Biz Yemen halkının her zaman yanında olduk, olmaya devam
edeceğiz. Kızılay’ın, AFAD’ın insani yardımları zor da olsa sürdü
geçtiğimiz sene, bu sene de devam edecek. Biz bu ülkenin toprak bütünlüğüne
zarar verecek, toprak bütünlüğünü bozacak dış müdahaleleri kabul etmiyoruz.
Yemen’deki savaşın bitmesi için de çaba göstermeye kararlıyız.
Aynı tutum Libya için de geçerli. Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımız
Libya’ya resmi bir ziyaret yaptı. Ülkedeki durum bir nebze daha iyiye
gidiyor, ama sorunlar devam ediyor. NATO toplantısına da katılmıştık
geçtiğimiz sene ve Libya’daki durumu NATO gündemine de getirdi Sayın
Bakanımız. Libya’ya ilişkin süreci çok yakından takip ediyoruz, Birleşmiş
Milletler’in Libya konusundaki çalışmalarını da destekliyoruz.
Katar’a da kısaca değinmek isterim. Katar’la bazı Arap ülkeleri arasında
yaşanan sorunu biz yapay bir sorun olarak görüyoruz. Bu ülkeye yönelik
yaptırımlar bir an evvel sona erdirilmeli, bu durumun kimseye faydası yok,
aksine bu durum bölgede yeni ve gereksiz fay hatlarının yaratılmasına neden
oluyor. Biz Kuveyt’in arabuluculuk girişimleri dâhil, olabilecek her türlü
çözüm gayretini samimiyetle desteklemeye devam edeceğiz.
Geçtiğimiz seneye damgasını vuran çok vahim bir gelişme, tabii Kaşıkçı
meselesi. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’ya ilişkin adli soruşturmayı çok
yönlü olarak sürdürdük. Uluslararası soruşturma açılması veya araştırma
komisyonu kurulması konusundaki temas ve çalışmalarımız da devam ediyor.
Elbette biz Suudi Arabistan’la ikili siyasi ilişkilerimize önem veriyoruz.
Bu hadiseyi biz bir ikili siyasi sorun olarak görmüyoruz, adli bir vaka
olarak değerlendiriyoruz, onu da belirtmek isterim. Ama bu demek değildir
ki bu olayın peşini bırakacağız, bunun sümen altı edilmesine kesinlikle
müsaade etmeyeceğiz, konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Değerli basın mensupları,
2018 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ve bazı komşu
ülkelerle olan ilişkilerimize de kısaca değinmek isterim.
Müttefikimiz ve stratejik ortağımız Amerika Birleşik Devletleri’yle
geçtiğimiz sene malum sorunlu bir yıl yaşadık. Bunun nedeni temelde iki
konudan kaynaklanıyor; bir tanesi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki FETÖ
varlığı, diğeri de ABD’nin PYD-YPG’ye verdiği destek. Bunlar maalesef
ilişkilerimizi gölgeleyen temel unsurlar oldu. Aynı zamanda Brunson davası
boyunca yönetimin takındığı tutum da ilişkilerimizi zorlu bir sürece soktu.
Biz her zaman tehdit diliyle bir yere varılamayacağını dile getirdik. Bu
davanın sonuçlanmasının ardından ikili ziyaretler, karşılıklı görüşmeler
hız kazandı. Biliyorsunuz, Bolton ülkemizi ziyaret etti, temaslar devam
ediyor. Biraz önce değindiğim gibi, Bakan Yardımcımız Sayın Sedat Önal
Amerika Birleşik Devletleri’ne gidecek. ABD’li Senatör Lindsey Graham bugün
Türkiye’de bazı temaslarda bulunacak, bunu da parantez içinde belirtmek
isterim. Temelde Suriye’deki son gelişmeler ve ikili konular ele alınacak.
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabulü, Sayın Bakanımız, Milli Savunma
Bakanımız ve MİT Başkanımızla görüşmeler yapması öngörülüyor.
Avrupa Birliği’yle ilişkilerimize geçersek, AB üyeliği ülkemiz için
stratejik hedef olmaya devam ediyor. Biz AB ile bir kazan-kazan ilişkisi
kurmak istiyoruz, iki tarafın da kazanacağı bir durum yaratmak istiyoruz,
ama önümüzde bazı engeller var, bunun da başında katılım müzakerelerinin
engellenmesi yatıyor. Önümüzdeki dönem de özellikle AB’den Gümrük
Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi konularında somut adımlar
atmasını istiyoruz. 2018 yılı aslında AB ile ilişkilerimizde bir
canlanmanın yaşandığı yıl oldu. 26 Mart’ta Varna’da bir Türkiye-AB Zirvesi
yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanımız katıldılar. 3 yıllık bir aradan sonra
Türkiye-AB Karma Parlamento Komitesi toplandı, Brüksel ve Ankara’da iki
toplantı yaptı. Diğer çok önemli bir gelişme, 3 yıla yakın bir aradan sonra
Reform Eylem Grubu Ağustos ve Aralık ayında iki kez toplandı. Yani bütün bu
süreç AB’yle olan angajmana bağlılığımızı ortaya koyuyor. Almanya, Hollanda
ve Avusturya gibi Avrupa ülkeleriyle de 2018 yılında bir diyalog süreci,
normalleşme süreci yaşadık. Bunu da 2019 yılında devam ettirmeyi
öngörüyoruz.
Avrupa Birliği tarafına Kıbrıs konusundaki görüşlerimizi de aktarmaya devam
ettik. Bu sorunun Rum tarafının siyasi gücü paylaşmaya yanaşmamasından
kaynaklandığını her ortamda dile getirdik. Bu çerçevede Sayın Bakanımız,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin kendisine rapor vermek üzere
görevlendirdiği Amerikalı yetkili Jane Holl Lute’u Temmuz ve Aralık ayında
iki kez kabul etti. Sayın Bakanımız Lute’la yaptığı görüşmede kendisine
Kıbrıs meselesinin ancak Ada’daki mevcut gerçekleri temel alan ve buna
uygun hedefler içeren bir çözümle başarıya ulaşabileceğini iletti. Biz
müzakerelere laf olsun diye başlamak istemiyoruz, yani önümüzdeki 50 yılı
yine sadece konuşarak kaybetmek taraftarı değiliz.
Yunanistan’la ilişkilerimize geçersek, Yunanistan’la ilişkilerimizi diyalog
yoluyla çözmeye çalıştık. Bu ülkedeki FETÖ iltisaklı şahısların iadesini ve
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklarının korunmasını kararlılıkla talep
etmeye devam ettik.
Rusya’yla ilişkilerimiz de gerçekten çok verimliydi geçen sene. Özellikle
üst düzey çok sayıda ziyaret oldu gerek devlet Başkanları, gerek Dışişleri
Bakanları düzeyinde. Hatırlarsanız Sayın Lavrov da Büyükelçiler
Konferansı’na katıldı ve bir konuşma yaptı. İkili ekonomik ilişkilerimiz,
ticari ilişkilerimiz büyük bir ivme kazandı. Geçtiğimiz yılın ilk 11 ayında
22 milyar Dolarlık bir hacme ulaştı ikili ticaretimiz. Yine turizmde rekor
kırdığımızı söyleyebilirim. Geçen sene 6 milyon Rus turist ülkemizi ziyaret
etti.
Akkuyu Nükleer Güç Santralinin temeli atıldı, ayrıca TürkAkım doğalgaz boru
hattı da büyük ölçüde tamamlanmış oldu. Bu sene de Türkiye ve Rusya
arasında kültür ve turizm yılı olarak kutlanacak ve bu kapsamda çok çeşitli
faaliyetlerin de yapılacağını belirtmek isterim.
Balkanlarda barış ve istikrarın korunmasına büyük önem verdik. Bölge
ülkelerinin Avrupa Atlantik Kurumlarına entegrasyonuna destek oluyoruz.
Biliyorsunuz, üçlü istişare mekanizmalarımız var ve bu mekanizmaları da en
etkili şekilde kullandık.
Makedonya Dışişleri Bakanı dün bir ziyaret gerçekleştirdi. Sayın
Bakanımızla toplantılar yapıldı, sonra da bir basın toplantısı oldu, bu
ülkeye de desteğimiz devam edecek.
Dost ve kardeş Azerbaycan’la da çok sayıda projeye imza attık bunlardan en
önemlileri de TANAP ve Star Rafinerisinin açılışı oldu. Bunların açılışı
da, biliyorsunuz, iki Cumhurbaşkanının katılımıyla gerçekleşti.
Orta Asya Cumhuriyetleriyle tesis ettiğimiz yakın işbirliğini 2018 yılında
da sürdürdük. Burada önceliğimiz FETÖ’yle mücadele oldu, girişimlerimiz bu
ülkeler nezdinde devam etti.
Değerli arkadaşlar, küresel konulara ve uzak coğrafyalara ilişkin olarak
2018 yılında ne gibi gelişmeler oldu kısaca bahsedeyim:
Öncelikle gurur duyduğumuz diplomatik temsilcilik ağımızı daha da
genişlettik, şu an da 242 dış temsilciliğimiz var. Bu sayı 2002 yılında
163’tü ve dünya sıralamasında, dış temsilcilik ağı bakımından beşinci
sırada yer alıyoruz, sanıyorum bu sene dördüncü sıraya yükselebiliriz. Bu
ülkemizin küresel vizyonunu yansıtan büyük bir başarı. Aynı zamanda Afrika
ve Latin Amerika’ya yönelik açılım ve ortaklık politikalarımız da devam
etti. Afrika kıtasıyla ilişkilerimizi kazan-kazan ilkesi temelinde
geliştirmeye öncelik verdik. Karşılıklı üst düzey ziyaretler oldu. Bu
kıtada 2009’da toplam 12 Büyükelçiliğimiz vardı, bu sayı geçtiğimiz yıl
42’ye yükseldi Afrika kıtasında. Ama bununla da yetinmiyoruz, amacımız bu
sayıyı 50’ye çıkartmak.
Latin Amerika ve Karayiplere değinmek gerekirse, bu bölgede de diplomatik
temsilcilik sayımızı arttırdık. La Paz, Port of Spain ve Asuncion
Büyükelçiliklerimiz açıldı ve burada da kurucu Büyükelçiler olarak kadın
Büyükelçilerimiz yer alıyor. Bir hususa daha değineyim bu noktada,
Bakanlığımızdaki kadın Büyükelçi sayısı 63’e yükseldi. Halen yurt dışında
faal 33 kadın Büyükelçimiz var. Son kararnamede de 13 kadın Büyükelçimiz
yer aldı. Kadın Büyükelçisi sayısı bakımından da birçok ülkenin önünde yer
aldığımızı belirteyim.
Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz de devam ediyor. Sayın Bakanımız geçen sene
Laos’da bir ziyaret gerçekleştirdi ve Viyentiyan Büyükelçiliğimizin resmi
açılışını yaptı. Artık tüm ASEAN başkentlerinde temsil ediliyoruz.
Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimiz çok önemli. Sayın Cumhurbaşkanımız
geçtiğimiz yıl BRICS ve G-20 Zirveleri sırasında Çin Devlet Başkanı’yla
görüştü. Bu çerçevede Uygurların hassasiyet arzeden durumunu da Çin
makamlarıyla ele aldık ve ele almaya devam edeceğiz.
Geçtiğimiz yıl uluslararası ve bölgesel kuruluşlarda da etkin ve önemli rol
oynadık. Birleşmiş Milletler’in reformu çok önemli, daha adil bir yapıya
kavuşturulması gerekiyor, bunun için girişimlerimiz oldu. Yine İslam
İşbirliği Teşkilatının arabuluculuk kapasitesinin geliştirilmesi için bir
girişimimiz oldu. Bu çok önemli bir gelişme. Çünkü dünyadaki her 10
çatışmadan 6’sı İslam İşbirliği Teşkilatı coğrafyasında gerçekleşiyor. Yine
İslam İşbirliği Teşkilatı Arabuluculuk Temas Grubu kuruldu, bu örgütün en
büyük temas grupları arasına girdi. Yani kısaca, arabuluculuk konusunda
dünya markası haline geldik, dünyanın en önde gelen birkaç ülkesi arasında
yer alıyoruz.
Dış politikamızın diğer önemli boyutu da biliyorsunuz, insani tarafı.
Geçtiğimiz yıl insani yardımlarımız 8.1 milyar Dolara yükseldi ve dünyada
birinci sıraya yükseldik. Dünyanın en büyük bağışçı ve en cömert ülkesi
konumuna geldik. İnsani diplomasimiz sadece dış ilişkilerimizle sınırlı
değil, ülkemizde de biliyorsunuz 3,5 milyondan fazla Suriyeliyi
barındırıyoruz. Dünyada bugün en fazla mülteciye evsahipliği yapan ülkeyiz.
Yine bu bağlamda harcadığımız meblağ 33 milyar Doları buldu, STK’ların
katkılarıyla birlikte. Okul çağındaki Suriyeli çocukların 650 bini
ülkemizde eğitim alıyor. Üniversite düzeyinde ise 21 bin Suriyeli gence
eğitim veriyoruz. Suriyeli çocukların eğitimi çok önemli, zira savaş
sonrası kayıp bir neslin ortaya çıkmasını engellememiz gerekiyor.
Yine kısaca Rohingalar’a da değineyim. Rohingalar’ın yaşadığı dramı da
insani yaklaşımımız çerçevesinde gündemde tuttuk. Bu bağlamda Ankara’da
Uluslararası Rohinga İstişare Toplantısı düzenledik, bu konudaki
çalışmalarımız da devam edecek.
Arkadaşlar, her zaman söylüyoruz yurt dışındaki vatandaşlarımıza,
soydaşlarımıza, akrabalarımıza sahip çıkmak bizim başlıca görevimiz. Yurt
dışında 6 milyondan fazla vatandaşımız yaşıyor. Onlara daha iyi, daha
kaliteli ve daha hızlı hizmet vermek için gece-gündüz çalıştık.
Vatandaşlarımız ırkçı saldırılara maruz kaldıkları zaman veya herhangi bir
konuda hukuki desteğe ihtiyaçları olduğu zaman her zaman yardımlarına
koştuk. Yine işadamlarımızın, yatırımcılarımızın da çıkarlarının peşinde
olduk. Bu kapsamda birkaç örnek vermek istiyorum. Libya’da silahlı
gruplarca kaçırılan vatandaşlarımız vardı, yoğun çabalarımız sonucunda
Haziran 2018’de serbest bırakıldılar ve sağ salim ülkemize döndüler. Yine
ciddi rahatsızlık geçiren yurt dışında 84 vatandaşımızı ambulans uçaklarla
ülkemize naklettik bu da çok önemli bir başarı. Maddi açıdan zor duruma
düşen 102 vatandaşımızın da ülkemize dönüşünü sağladık.
Konsolosluk çağrı merkezimizi biliyorsunuz, 7 gün 24 saat 5 yabancı dilde
çalışıyor. 2018 yılı boyunca bu hizmete devam etti. 2019 yılında çağrı
sayısının 1.6 milyona ulaşacağını tahmin ediyoruz.
Son olarak FETÖ’yle mücadeleye de değinmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl
FETÖ’yle mücadelemiz hız kesmeden devam etti. Bu mücadelemizin en önemli
unsurlarından birini FETÖ iltisaklı okulların kapatılması ve Türkiye Maarif
Vakfına devri oluşturuyor. Bugüne kadar FETÖ iltisaklı okulları kapatan
ülke sayısı 21’e yükseldi. Türkiye Maarif Vakfı 18 ülkede FETÖ iltisaklı
okulları devraldı. Vakıf ayrıca 16 ülkede 66 yeni okul açtı. Bu okulların
kapatılması ve devri hususundaki temaslarımız bu yıl da tüm hızıyla devam
edecek.
Değerli arkadaşlar, bizim dış politikadaki temel ilkemiz “Yurtta barış
dünyada barış”. Dış politika nosyonumuz ise “Girişimci ve insani dış
politika” oldu. 2019 yılında da bu yaklaşımımızı sürdüreceğiz.
Teşekkür ediyorum, şimdi soru-cevap kısmına geçebiliriz.
SORU- Benim iki sorum olacak. Birincisi, ABD Başkanı Trump’ın gündeme
getirdiği Suriye’nin içinde bir güvenli bölgeye dair. Bu konuda bunun
modalitelerine ilişkin Ankara’nın eline ulaşan doneleri bizimle
paylaşabilir misiniz? Özellikle Türk askerinin bu bölgedeki öngörülen rolü
ve YPG’nin bu alandaki varlığına ilişkin, özellikle Brüksel’de Genelkurmay
Başkanının görüşmesinde gündeme gelmiş olabilir, bizimle bilgi paylaşabilir
misiniz?
İkincisi, Patriot görüşmelerine ilişkin dün Sayın Bakanın altını çizdiği
bir nokta vardı, teknoloji transferi ve ortak üretime ilişkin.
Hatırladığımız kadarıyla bundan 3-4 yıl kadar önce zaten bir firmayla bir
görüşme süreci yaşanmıştı ve Patriotlar için teknoloji transferi ve ortak
üretim garantisi alınamadığı için Çinli firmayla görüşme yapılmış, ancak
ihale iptal edilmişti. Yeni süreçte Patriotlar’a ilişkin ilerleme
kaydedildi mi, bununla ilgili bilgileri bizimle paylaşır mısınız?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ediyorum, iki önemli
soru.
Arkadaşlar, biliyorsunuz bu güvenli bölge konusu yeni bir mesele değil. Biz
güvenli bölge kurulması hususunu çok uzun zaman önce dile getirdik. Sayın
Cumhurbaşkanımız bu öneriyi dile getirdi, ancak o zaman kabul görmemişti.
Bu öneri özellikle mülteci akının önlenmesi bağlamında tarafımızdan dile
getiriliyordu, ama maalesef o zaman kabul görmedi. ABD’nin teklif ettiği 20
millik, yaklaşık 30-32 kilometre ediyor, güvenli bölge konusuna biz olumlu
yaklaşıyoruz, bu daha önce de dile getirildi. Ama bu konuda uygulamanın
nasıl olacağı, alanın nasıl şekilleneceği, bu gibi konulardaki temaslar
devam ediyor. Sizin de söylediğiniz gibi 16 Ocak’ta iki ülke Genelkurmay
Başkanı biraraya geldi, Brüksel’de bir toplantı yapıldı. Bu konuda
söyleyebileceğim, askeri makamlar arasındaki temaslar devam ediyor, sivil
makamlar da görüşüyor, 5 Şubat’taki toplantıda da Sayın Sedat Önal bizim
görüşlerimizi karşı tarafa iletecektir. Bu güvenli bölge, sadece bizim
sınırımızı güvence altına almayacak arkadaşlar. Aynı zamanda burada yaşayan
halkın da huzur ve güven içinde olması sağlanacak. Olası bir göçün
önlenmesi ve istikrarın sağlanması bakımından da önem taşıyor. Ayrıca,
tabii Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin de ülkeye geri dönmesini teşvik
edici bir unsur olacağını düşünüyorum.
Patriotlar konusuna dönersek, biz yaklaşık 1,5 yıl önce Patriot alma
talebinde bulunmuştuk Amerika Birleşik Devletleri’nden. Bu çerçevede
görüşmeler yapılıyordu, ilk heyet 3 Ocak’ta Ankara’ya geldi, Dışişleri ve
Savunma Bakanlığı yetkilileri. Savunma Sanayi Başkanlığımızda bir görüşme
oldu. Sonra 15-16 Ocak’ta tekrar teknik görüşmeleri yapmak üzere geldiler.
Bizim hava ve füze savunma sistemimizde ciddi bir açığımız var, onu her
zaman söylüyoruz. Bu yüzden acil ihtiyacımızı karşılamak üzere S-400’leri
satın aldık. Yani o iş bitti, kapandı. Ama Patriot satın alma talebimiz de
devam ediyordu. İşte bu görüşmeler bu çerçevede yapılıyor. Tabii Patriotlar
konusunda bizim de bazı kriterlerimiz var; fiyatı önemli, zamanlaması
önemli, ama belki de her şeyden önemlisi teknoloji transferi ve ortak
üretim. İşte bu görüşmeler devam edecek, Amerikalı heyetler ülkemize
gelmeye devam edecek. Sizleri de bu konuda bilgilendirmeyi biz de
sürdüreceğiz.
Teşekkür ederim.
SORU- Güvenli bölge konusuna devam edecek olursak, Türkiye’nin Astana
ortaklarından Rusya’nın Amerika’nın teklif ettiği güvenli bölge önerisine
olumlu yaklaşmadığını görüyoruz. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bu
bölgelerin Suriye Hükümetinin kontrolüne geçmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Rusya’ya gidecek, bu konu da mutlaka gündeme
gelecektir, ama Türkiye’nin Lavrov’un görüşleri hakkındaki düşüncesi nedir?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Biraz önce söylediğim gibi,
Amerika Birleşik Devletleri’nin güvenli bölge önerisine teklifimiz
olumludur. Onun Suriye bağlamında önemli bir gelişme olacağına inanıyoruz
ve destekliyoruz. Bu konuda Rus ortaklarımızla da görüşmelerimiz devam
edecek. Sayın Cumhurbaşkanımız 23 Ocak tarihinde Rusya’ya bir ziyaret
gerçekleştirecek ve Sayın Putin’le bu konuların da görüşülmesi öngörülüyor.
Teknik görüşmelerin de devam ettiğini söyledim askeri yetkililer ve
diplomatlar arasında. Tabii bu bir süreç, yani bu alanın nasıl
oluşturulacağı, bunun modaliteleri ele alınmaya devam edilecek. Biz de
gelişmeler oldukça sizleri bilgilendireceğiz.
SORU- Kaşıkçı olayıyla ilgili Suudi Arabistan’da yargılama devam ediyor.
Sonuca ulaşıldı. Bu idari karardan sonra bir adım atılacak mı? Yaptırım
olacak mı?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Kaşıkçı’ya ana konuşmamda
değinmiştim. Bizim bu konuda Suudi Arabistan’dan beklentimiz; tam ve samimi
işbirliğidir. Özellikle Kaşıkçı’nın bedeninin akıbeti, bu cinayetin kimler
tarafından işlendiği, kimlerin yardımcı olduğu ve talimatı kimin verdiği
konularında Suudi tarafından net bir tutum alamadık henüz.
3 Ocak’ta biliyorsunuz, Suudi Arabistan’da bir mahkeme süreci başladı, biz
de takip ettik, Riyad Büyükelçiliğimizden yetkilimiz tarafından da izlendi.
İlk duruşma yapıldı. Biz işte bu yukarıda belirttiğim konularda bu dava
süresince ne gibi gelişmeler olacak, bunu izlemeye devam edeceğiz. Biz
cinayetin aydınlatılmasına katkıda bulunacak her türlü uluslararası
girişimi de destekliyoruz. Bu çerçevede uluslararası soruşturma yoluna
gidilmesi konusundaki temas ve çalışmalarımızın da devam ettiğini
söyleyebilirim.
SORU- Ben Avrupa Birliği’yle ilgili bir soru sorayım. Romanya devraldı
Dönem Başkanlığını, önümüzdeki günlerde olumlu gelişme olabilir mi Avrupa
Birliği sürecinde, mesela Ortaklık Konseyi toplantısı?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.
Evet, Avrupa Birliği’ne dönersek, Romanya 1 Ocak tarihi itibariyle 6
aylığına AB Dönem Başkanlığını devraldı. Romanya, Karadeniz’de sınırdaş
olduğumuz, ilişkilerimizin çok iyi olduğu bir ülke. Tabii Romanya’nın dönem
başkanlığında AB’yle ilişkilerimizin de gelişeceğine, ivme kazanacağına
inanıyoruz. Özellikle vize serbestisi, Gümrük Birliğinin güncellenmesi
konuları önemli.
Tabii Sayın Cumhurbaşkanımız –biraz önce söylemiştim- Varna’da Türkiye-AB
Zirvesine katılmıştı. Yine bu 6 aylık dönemde yeni bir Türkiye-AB
zirvesinin yapılmasını bekliyoruz. Sizin de çok isabetli söylediğiniz gibi
Ortaklık Konseyi uzun zamandır toplanamıyor, onun da tekrar biraraya
gelmesini bekliyoruz. 31 Ocak-1 Şubat tarihleri arasında Romanya’da Avrupa
Birliği Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı yapılacak, Sayın
Bakanımız da bu toplantıya katılacak. Bu toplantıda daha çok Avrupa
Birliği’nin bölgesel sorunları ele alınıyor, bölgesel gelişmeler ele
alınıyor. Dediğim gibi, hareketli bir döneme giriyoruz Avrupa Birliği’yle
ve ümit ediyoruz ki Romanya’nın Dönem Başkanlığında Avrupa Birliği’nden
daha somut adımlar gelir ve ilişkilerimiz daha somut ve müspet bir şekilde
ilerlemeye devam eder.
SORU- Patriot konusuyla ilgili bir sorum olacaktı. Patriot görüşmeleri
yapıyor, ama Rusya’nın da kaygısı var, S-400’e ilişkin teknik detayların
Amerikan tarafıyla paylaşıldığına ilişkin bazı haberler çıktı Rus
basınında. Bu konuda Rusya’ya biz böyle bir paylaşım yapmadık diye bir
bilgi aktarımı gerçekleştirilmiş midir Dışişlerinden?
Yine İdlib’de bugün Suriyeli bir yetkiliden gelen bir açıklama vardı,
Türkiye Soçi Anlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmiyor, bir
operasyon en kısa zamanda başlayabilir diye. Keza Rusya Savunma
Bakanlığından da bir açıklama geldi. İdlib’de tam olarak son durum nedir,
mutabakatta son durum nedir? Tarihlerin aşıldığını görüyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Böyle bir bilgi aktarımı kesinlikle
sözkonusu değil, Sayın Bakanımız da bunu dile getirdi. Buradaki Rus
Büyükelçisiyle de bir görüşmesi oldu, hatta Lavrov’a da dile getirdi, böyle
bir şey sözkonusu değil.
İkincisi, İdlib’le ilgili sorunuza dönersek; İdlib Muhtırası geçen sene
Suriye bağlamındaki en önemli kazanımlarımızdan bir tanesi. İdlib
Muhtırasıyla sağlanan ateşkesin kalıcı olmasına da büyük gayret
gösteriyoruz. Rejimin son dönemde İdlib’e yönelik bazı kışkırtıcı
eylemlerini gözlemledik, amacı bu muhtırayı aşındırmak tabii, bunu
biliyoruz. Son günlerde sizin de söylediğiniz gibi HTŞ de ılımlı
muhalifleri hedef almaya başladı. Biz bu provokasyonlara karşı gerekli
önlemleri ilgili kurumlarımızla almaya devam ediyoruz. Bu provokasyonların
da muhtırayı aşındırmasına izin vermeyeceğiz. Uluslararası toplumdan
beklentimiz de, bizim bu çabalarımıza destek olunması şeklindedir.
Sormamış arkadaşlar sorsun. Özden Bey sorsun.
SORU- Efendim, bu güvenli bölge meselesinde Türkiye’nin kırmızı çizgisi
nedir? Yani bu güvenli bölgenin güvenliğini kim sağlayacak ve o alanda
kimler yer alacak? Örneğin Türkiye’nin kırmızı çizgilerinden biri orada ÖSO
olacak mı, YPG’nin akıbeti ne olacak, buna ilişkin biraz daha ayrıntı
verebilir misiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Dediğim gibi, bu konudaki teknik
görüşmeler devam ediyor Özden Bey, her seviyede devam ediyor. Bugün Lindsey
Graham ziyaretini söyledim, bu konular da ele alınacaktır. Bu aşamada bu
konunun içeriğinin ortaya çıkması için beklememiz gerektiğini düşünüyorum,
yeni bir teklif çünkü bu. Fakat hızla ilerlenmesi sözkonusu olabilir, biz
de izlemeye devam ediyoruz. Dediğim gibi, 5 Şubat’taki toplantı çok önemli.
Bu arada 6 Şubat’ta da Sayın Bakanımız DEAŞ’la Mücadele Uluslararası
Koalisyonu Dışişleri Bakanları Toplantısına katılmak üzere Amerika Birleşik
Devletleri’ni ziyaret edecek, onu da söyleyeyim size. Dediğim gibi, teknik,
askeri ve sivil makamlar arasında güvenli bölge konusunda ve Suriye
bağlamında gerek İdlib, gerek Münbiç toplantılarımız devam ediyor, devam
edecek.
SORU- Efendim, toplantı ne dediniz?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- DEAŞ, evet 6 Şubat’ta Vaşington’da
yapılacak, Sayın Bakanımız da bu toplantıya katılacaklardır.
Evet, artık toparlayalım mı arkadaşlar?
Beyefendi sorsun, buyurun.
SORU- Efendim, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn Şam Büyükelçiliklerini
açtı. Arap Birliği Şam’ı davet etti. Avrupa ülkelerinden haberler var
hazırlıklar yapıldığına ilişkin. Bu koşullarda Türkiye’nin bir planı var mı
Şam Büyükelçiliğini açma konusunda? Biraz geç kaldığınız eleştirileri var,
ne diyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Siz kendinizi tanıttınız mı?
SORU- İsmet Özçelik, Aydınlık Gazetesi.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.
SORU- İran’la ticarette bir gerileme gözüküyor. Eskiden bu tür krizler
olduğu dönemde Bakanlıklar arası ortak bir masa kurulur, işin daha
hızlandırılması için birtakım çalışmalar yapılırdı. Şu ana kadar böyle bir
çalışma gözükmüyor, böyle bir şey düşünülüyor mu önümüzdeki bu yıl
içerisinde?
Ve kısa bir sorum, Irak’a 5 milyar dolar taahhüdümüz vardı. Bize gelen bazı
duyumlar var, özellikle elektrik ve içme suyu konusunda bazı devlet
bankalarından mektup verildiği noktasında. Bu 5 milyar faaliyete geçiyor
mu, yani önümüzdeki günlerde bu para kullanılmaya başlanacak mı?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ediyorum İsmet Bey.
Öncelikle İran’dan başlarsak, konuşmamda da söylediğim gibi, biz İran’la
ekonomik, ticari ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem veriyoruz ve bu
amaçla da çok sayıda toplantı yapıyoruz, yine Yüksek Düzeyli İstişare
Toplantısında bu konular ele alındı. Yaptırımları doğru bulmadığımızı,
bunların İran halkına hiçbir şekilde destek olmadığını, bölgesel istikrara
zarar verdiğini de söyledik. İran’la ekonomik, ticari ilişkilerimizi
geliştirmeye devam edeceğiz.
Irak konusuna geçersek, ben de o toplantıya katılmıştım, Kuveyt’te yapılan
toplantıda 5 milyarlık en büyük taahhüdü biz yaptık Irak’ın yeniden
yapılandırılması bağlamında katkılarımızı devam ettireceğiz.
Sayın Bakanımız geldi, hoşgeldiniz Sayın Bakanım.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sözcümüz nasıl konuşuyor?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sonuna gelmiştik.
İlk sorunuza da dönersek, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Şam’da Büyükelçilik
açması, buna tepkimiz bağlamında; bizim kesinlikle şu aşamada Şam’da
Büyükelçilik açmamız sözkonusu değil, bunu da belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Devam edelim, Sayın Bakanımız
geldi, hemen kesmeyelim.
SORU- Hollandalı gazetecinin gazetecilik faaliyeti yapmaması nedeniyle
sınırdışı edilmesi konusu var. Gazetecilik faaliyeti nedir, ne değildir?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.
Öncelikle arkadaşlar, Hollandalı gazeteci gazetecilik faaliyetleri
nedeniyle sınırdışı edilmedi. Bu gazeteci terörle bağlantısı olduğu için
sınır dışı edildi ve terörle bağlantısını da bize bildiren Hollanda
makamlarıdır. Bizim terörle mücadeledeki duruşumuz belli, bu konuda da
gerekeni yaptık ve Hollandalı gazeteciyi sınırdışı ettik.
Son soruyu alayım mı?
SORU- Hami Bey, Ovaköy Sınır Kapısının açılmasına ilişkin somut aşama
nedir? Bu konuda bilgi verirseniz sevinirim.
Bir de, Büyükelçilik ve temsilciliklerden söz ettiniz. 17 Kasım’da
Türkiye’ye gelen Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Bulgaristan
Büyükelçisi, Türkiye’de Büyükelçilik açma talepleri olduğunu ifade etmişti.
Bu konuda bir ilerleme var mı ya da bir temas, görüşme var mı? Teşekkür
ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.
Evet arkadaşlar, Irak’la ekonomik-ticari ilişkilerimizi geliştirmek
istiyoruz. Musul’da, Kerkük’te, Necef’te yeniden faaliyete geçireceğiz
Başkonsolosluklarımızı.
Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılması da, bizim Irak’a olan ticaretimizi,
ekonomik ilişkilerimizi artıracak bir gelişme olacaktır. Bu konudaki
çalışmalarımız da devam edecek.
Peki, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, daha sorsunlar mı? Buyurun.
SORU- Hami Bey, en son Münbiç’teki terör saldırısının ardından Amerika’yla
ortak devriyeler devam ediyor mu acaba? Bu devriyelere ilişkin, yine
oradaki çalışmalara ilişkin ilave güvenlik tedbirleri alındı mı ve Amerika
tarafından bu saldırıya ilişkin yeni bilgiler ulaştı mı acaba elinize?
Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet, dün Sayın Bakanımıza da bu
soru sorulmuştu, bunu DEAŞ’ın üstlendiğini biliyoruz. Maalesef bazı
kayıplar yaşandı, biz de bu konuda bir açıklama yaptık. Yani Münbiç’teki
terör saldırısı, Münbiç yol haritasının tam olarak uygulanması gereğini bir
kez daha ortaya çıkardı. Yol haritası tam olarak uygulandığı zaman, bu
bölge terör örgütlerinden de temizlenmiş olacak. Sayın Bakan Yardımcımız 5
Şubat’ta Vaşington’ı ziyaret edecek, bu konular derinlemesine o toplantıda
da ele alınacaktır.
Evet arkadaşlar, teşekkür ediyoruz Sayın Bakanımıza da bizi şereflendirdiği
için. Bundan sonraki basın toplantılarımıza da bekliyoruz.
Bitti basın toplantımız.
Sorularınız varsa Sayın Bakanımıza da sorabilirsiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sözcünün üstüne konuşulur mu?
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Estağfurullah. 1 saat oldu Sayın
Bakanım aşağı yukarı.