Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un Basın Bilgilendirme Toplantısı, 18 Ocak 2019, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY-

Hoşgeldiniz.

Bu toplantımızda 2018 yılının genel bir dış politika değerlendirmesini yapmak istiyorum.

Geçen sene ülkemizden yurtdışına, yurtdışından da ülkemize çok sayıda üst düzeyli temas, ziyaret yapıldı. Öncelikle bu konu hakkında kısaca bilgi vereyim.

2018 yılında ülkemizden yurtdışına Cumhurbaşkanı seviyesinde 29, Başbakan seviyesinde 8, Cumhurbaşkanı Yardımcısı seviyesinde 6 ve Dışişleri Bakanı seviyesinde 80 ziyaret gerçekleşti. Aynı dönemde ülkemize Devlet Başkanı seviyesinde 78, Hükümet Başkanı seviyesinde 30, Dışişleri Bakanı seviyesinde ise 38 ziyaret yapıldı. Ayrıca, biliyorsunuz çok sayıda uluslararası toplantıya da evsahipliği yaptık.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte tüm kamu kurumlarında olduğu gibi, Dışişleri Bakanlığı’nda da bir dönüşüm yaşandı. Avrupa Birliği Bakanlığı AB Başkanlığı olarak Bakanlığımıza eklendi; böylece personel sayımızda da artış oldu. Bizim diplomatik kariyer memuru sayımız 1800 civarında, toplamda 6800’e yakın personelimiz var. Avrupa Birliği Başkanlığının 614 personeli de, o daha küçük bir Bakanlıktı biliyorsunuz, Bakanlığımız teşkilatına eklendi, yani büyümüş olduk.

Geçtiğimiz sene gerek merkez teşkilatımız, gerek yurtdışı teşkilatımız çok çalıştı, vatandaşlarımıza hizmet etmeye gayret ettik, sizleri de zamanında ve doğru bilgilendirmeye çalıştık. Gösterdiğiniz ilgi için teşekkür etmek istiyorum.

Gelelim 2018 yılında dış politikamız açısından neler yaşandığına: 2018 yılının başında, 20 Ocak’ta Zeytin Dalı Harekatı’na başladık. Bu harekatı, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları çerçevesinde yürüttük. Bu harekat son derece başarılı oldu, PYD-YPG’ye büyük bir darbe vurduk, aynı zamanda sınırımızda huzur ve güvenliği de sağladık.

Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatlarıyla birlikte yaklaşık 300 bin Suriyeli ülkemizden terörden arındırılan bölgelere geri döndü. Biz de geçtiğimiz sene biliyorsunuz, bir grup gazeteci arkadaşımızla birlikte Afrin’i ziyaret ettik. Afrin’i ziyaretimizde durum normalleşmiş görünüyordu. Orada yerel yetkililerden bilgi almıştık. Bugün bir gazetede çıktı, hayat normal akışına ulaşmış şekilde devam ediyor. Afrin’de huzur ve güvenlik sağlanmış vaziyette.

2018’de Suriye bağlamında diğer önemli bir gelişme ise, İdlib mutabakatı oldu. Soçi’de Rusya’yla imzaladığımız muhtırayla biz aslında büyük bir insani trajediyi önlemiş olduk. Neden? Çünkü bu muhtırayı imzalamasaydık, milyonların ülkemize göçü sözkonusu olabilirdi, ülkemizden de tabii Avrupa ülkelerine. Bu muhtıra istisnasız uluslararası toplumun büyük takdirini kazandı.

Yine 27 Ekim’de Dörtlü Zirve’yi gerçekleştirdik, Rusya’yla birlikte Almanya ve Fransa’yı da Suriye bağlamında sürece dâhil etmiş olduk.

Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Esad rejimi askeri zafer peşinde, ama Suriye’de çözüm ancak siyasi bir çözümle olabilir. Biz siyasi çözüm hedefini hep güncel ve öncelikli tuttuk. İdlib muhtırasının bu bakımdan uygulanması son derece önemli. Astana mekanizmasının sahada sağladığı iyileşmeyi de Cenevre sürecinde ilerletmeye odaklandık. Bu bağlamda Anayasa Komitesi’nin kurulması büyük önem taşıyor. Belirli bir aşamaya gelindi, en kısa sürede Anayasa Komitesi’nin kurulmasına çalışıyoruz.

Suriye bağlamındaki bütün çabalarımızın temel önceliği gerçek bir siyasi dönüşümdür, bunu tekrar belirtmek isterim.

Münbiç Yol Haritası’nın uygulanması ve Fırat’ın doğusuna bir an önce geçilmesinde kararlı olduğumuzu defalarca yineledik. Ulusal güvenliğimize tehdit teşkil eden hiçbir duruma müsamaha göstermedik, göstermeyeceğiz. Terörle mücadeledeki bu kararlı duruşumuz Başkan Trump’a Suriye’den çekilme kararını aldırdı malumunuz. Ancak, bu çekilme kararına karşı Amerika Birleşik Devletleri güvenlik bürokrasisinde bir direnç olduğunu da gözlemliyoruz. Bu kararın uygulamasında ülkelerimiz arasında yakın diyalog çok önemli, aynı zamanda işbirliği, eşgüdüm de.

Bu eşgüdümün ilk adımı olarak malum Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton ülkemizi ziyaret etti. Bolton’a DEAŞ’ın Suriye’deki kalıntılarını temizlemeye ve yerel sahiplenme çerçevesinde istikrarı sağlamaya hazır olduğumuz ilettik. Çekilme süreci PYD-YPG’nin bölücü gündemine kesinlikle hizmet etmemeli, sahada yeni oldu-bittiler yaşanmamalı. Bu hususları da kuvvetli bir şekilde dile getirdik. Yine Bolton’a sanki ülkemizi Suriye’de Kürtleri hedef alıyormuş gibi gösteren beyanlarından duyduğumuz rahatsızlığı da bildirdik.

Amerikan makamlarıyla bu sürecin aşamalarını ve nasıl yönetileceğini tüm askeri ve diplomatik veçheleriyle birlikte görüşmeye devam edeceğiz. Bu süreçte Rusya ve İran’la da eşgüdümümüz çok önemli.

Münbiç konusuna geri dönersek, Münbiç Yol Haritasının, bir kez daha hatırlatıyorum, amacı belli: PYD-YPG Münbiç’ten çekilecek, silahları ABD tarafından toplanacak ve Münbiç’i Münbiç halkı yönetecek. Bolton’a yol haritasının uygulama sürecinin hızlandırılarak tamamlanması gerektiğini ve bunun bir an önce yapılmasının büyük önem taşıdığını söyledik.

Rejimin Münbiç’e yönelik provokasyon girişimlerine ve PYD-YPG’nin rejimi Münbiç’e sokma çabalarına kesinlikle izin verilmemeli. Kimse durumdan vazife çıkarmaya kalkışmasın. Münbiç’in PYD-YPG’den temizlenmesi bizim için bir ulusal güvenlik meselesidir. Münbiç’te geçtiğimiz günlerde bir terör saldırısı oldu, bu da Münbiç Yol Haritası’nın tam olarak uygulanması ve bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesi ihtiyacını bir kez daha ortaya çıkardı.

Biliyorsunuz, 5 Şubat’ta Bakan Yardımcımız Büyükelçi Sedat Önal Vaşington’u ziyaret edecek ve çalışma grupları toplantısı yapılacak. Üç tane çalışma grubu var, tekrar hatırlatmam gerekirse, Suriye konusunda bir çalışma grubumuz, konsolosluk konusunda ve PKK konusunda, bu 3 çalışma grubu da 5 Şubat’ta toplanacak. Tabii Suriye öncelikli konu, Münbiç, İdlib, diğer konulardaki gelişmeler bu toplantıda ele alınacak.

Irak’a geçersek; 2018 yılı boyunca biz Irak’ta siyasi istikrarın tesisine katkıda bulunduk. Aynı zamanda bu ülkeyle ekonomik ve ticari ilişkilerimizi de geliştirmeye gayret ettik. Son olarak, Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih 3 Ocak’ta ülkemizi ziyaret etti, Sayın Cumhurbaşkanımızla görüştü. Sayın Bakanımız da Iraklı mevkidaşı Muhammed Hekim’le çok verimli bir görüşme yaptı.

Yeni hükümetle birlikte halkın tüm kesimlerini kucaklayan kapsayıcı bir siyasal sistemin ortaya çıkmasına büyük önem veriyoruz. Ayrıca, Irak’ın yeniden imarı çalışmaları kapsamında en büyük katkıyı biz yaptık. Biliyorsunuz, geçtiğimiz sene Kuveyt’te bir toplantı yapıldı ve en büyük taahhüdü 5 milyar Dolar’la Türkiye gerçekleştirdi. Yine Irak’taki PKK varlığına karşı operasyonlarımız geçen sene tüm hızıyla devam etti. Aynı zamanda FETÖ’ye karşı Irak nezdinde girişimlerimiz de kararlılıkla sürdü.

Bu sene Irak’ta Musul, Basra, daha sonra Kerkük ve Necef Başkonsolosluklarımızı yeniden faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Bu sayede Irak’ın bütün bölge ve kesimlerini kapsayan kucaklayıcı yaklaşımımız devam etmiş olacak.

Yeni yılda Pakistan Başbakanı da ülkemizi ziyaret etti. Pakistan’la coğrafi olarak uzak olabiliriz, ama tarihi ve çok güçlü bağlarımız var. Pakistan, Afganistan’da barışın sağlanması bakımından çok önemli bir aktör. Terörle mücadele dâhil, her alanda Pakistan’ın desteğini almamız çok önemli. Bu ziyaret vesilesiyle Sayın Bakanımız da yine Pakistanlı mevkidaşıyla görüştü.

Ayrıca, bildiğiniz gibi Pakistan Anayasa Mahkemesi FETÖ’yü terör örgütü ilan etti; bu da kardeşlik bağlarımızı açıkça ortaya koymaktadır.

Filistin meselesine geçersek; Filistin meselesi 2018 yılında da kanamaya devam etti maalesef, bizim de önceliğimiz oldu. Tüm girişimlere rağmen İsrail 50 yıldan fazla süredir işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşim faaliyetlerine devam etti. Bu faaliyetler uluslararası hukuku yok sayıyor ve iki devletli çözüm vizyonuna zarar veriyor. Bu tür girişimlere karşı tepkimizi zamanında dile getirdik, getireceğiz.

İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olarak Filistin konusunda iki olağanüstü İslam zirvesi gerçekleştirdik. ABD’nin Büyükelçiliğini Doğu Kudüs’e taşıma kararı üzerine acil bir oturum düzenlendi. Bu oturumda Birleşmiş Milletler üyelerinin ezici çoğunluğunun desteğini alan bir Genel Kurul kararı kabul edildi. Böylece biz lafta değil, eylemde de Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha ortaya koyduk.

Komşumuz İran’la da Suriye bağlamında Astana formatındaki işbirliğimiz devam etti geçen sene. İkili ilişkilerimizin daha ileri bir noktaya götürülebilmesi için üst düzey temas ve ziyaretler yapıldı. Yine son olarak, 20 Aralık’ta Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 5’inci toplantısı gerçekleştirildi. Biz İran’la ekonomi, ticaret, kültür, turizm, güvenlik gibi çok çeşitli alanlarda işbirliğimizi geliştirmek istiyoruz.

Yaptırımlar konusuna değinmem gerekirse, yaptırımları doğru bulmadığımızı, yaptırımların İran halkına, bölgesel istikrara ve uluslararası işbirliğine zarar vereceğini her platformda dile getirdik.

Yemen’deki iç savaş da beşinci yılına girdi, maalesef bu ülkede bir insani dram yaşanıyor. Biz Yemen halkının her zaman yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Kızılay’ın, AFAD’ın insani yardımları zor da olsa sürdü geçtiğimiz sene, bu sene de devam edecek. Biz bu ülkenin toprak bütünlüğüne zarar verecek, toprak bütünlüğünü bozacak dış müdahaleleri kabul etmiyoruz. Yemen’deki savaşın bitmesi için de çaba göstermeye kararlıyız.

Aynı tutum Libya için de geçerli. Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımız Libya’ya resmi bir ziyaret yaptı. Ülkedeki durum bir nebze daha iyiye gidiyor, ama sorunlar devam ediyor. NATO toplantısına da katılmıştık geçtiğimiz sene ve Libya’daki durumu NATO gündemine de getirdi Sayın Bakanımız. Libya’ya ilişkin süreci çok yakından takip ediyoruz, Birleşmiş Milletler’in Libya konusundaki çalışmalarını da destekliyoruz.

Katar’a da kısaca değinmek isterim. Katar’la bazı Arap ülkeleri arasında yaşanan sorunu biz yapay bir sorun olarak görüyoruz. Bu ülkeye yönelik yaptırımlar bir an evvel sona erdirilmeli, bu durumun kimseye faydası yok, aksine bu durum bölgede yeni ve gereksiz fay hatlarının yaratılmasına neden oluyor. Biz Kuveyt’in arabuluculuk girişimleri dâhil, olabilecek her türlü çözüm gayretini samimiyetle desteklemeye devam edeceğiz.

Geçtiğimiz seneye damgasını vuran çok vahim bir gelişme, tabii Kaşıkçı meselesi. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’ya ilişkin adli soruşturmayı çok yönlü olarak sürdürdük. Uluslararası soruşturma açılması veya araştırma komisyonu kurulması konusundaki temas ve çalışmalarımız da devam ediyor. Elbette biz Suudi Arabistan’la ikili siyasi ilişkilerimize önem veriyoruz. Bu hadiseyi biz bir ikili siyasi sorun olarak görmüyoruz, adli bir vaka olarak değerlendiriyoruz, onu da belirtmek isterim. Ama bu demek değildir ki bu olayın peşini bırakacağız, bunun sümen altı edilmesine kesinlikle müsaade etmeyeceğiz, konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Değerli basın mensupları,

2018 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ve bazı komşu ülkelerle olan ilişkilerimize de kısaca değinmek isterim.

Müttefikimiz ve stratejik ortağımız Amerika Birleşik Devletleri’yle geçtiğimiz sene malum sorunlu bir yıl yaşadık. Bunun nedeni temelde iki konudan kaynaklanıyor; bir tanesi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki FETÖ varlığı, diğeri de ABD’nin PYD-YPG’ye verdiği destek. Bunlar maalesef ilişkilerimizi gölgeleyen temel unsurlar oldu. Aynı zamanda Brunson davası boyunca yönetimin takındığı tutum da ilişkilerimizi zorlu bir sürece soktu. Biz her zaman tehdit diliyle bir yere varılamayacağını dile getirdik. Bu davanın sonuçlanmasının ardından ikili ziyaretler, karşılıklı görüşmeler hız kazandı. Biliyorsunuz, Bolton ülkemizi ziyaret etti, temaslar devam ediyor. Biraz önce değindiğim gibi, Bakan Yardımcımız Sayın Sedat Önal Amerika Birleşik Devletleri’ne gidecek. ABD’li Senatör Lindsey Graham bugün Türkiye’de bazı temaslarda bulunacak, bunu da parantez içinde belirtmek isterim. Temelde Suriye’deki son gelişmeler ve ikili konular ele alınacak. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabulü, Sayın Bakanımız, Milli Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımızla görüşmeler yapması öngörülüyor.

Avrupa Birliği’yle ilişkilerimize geçersek, AB üyeliği ülkemiz için stratejik hedef olmaya devam ediyor. Biz AB ile bir kazan-kazan ilişkisi kurmak istiyoruz, iki tarafın da kazanacağı bir durum yaratmak istiyoruz, ama önümüzde bazı engeller var, bunun da başında katılım müzakerelerinin engellenmesi yatıyor. Önümüzdeki dönem de özellikle AB’den Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi konularında somut adımlar atmasını istiyoruz. 2018 yılı aslında AB ile ilişkilerimizde bir canlanmanın yaşandığı yıl oldu. 26 Mart’ta Varna’da bir Türkiye-AB Zirvesi yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanımız katıldılar. 3 yıllık bir aradan sonra Türkiye-AB Karma Parlamento Komitesi toplandı, Brüksel ve Ankara’da iki toplantı yaptı. Diğer çok önemli bir gelişme, 3 yıla yakın bir aradan sonra Reform Eylem Grubu Ağustos ve Aralık ayında iki kez toplandı. Yani bütün bu süreç AB’yle olan angajmana bağlılığımızı ortaya koyuyor. Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi Avrupa ülkeleriyle de 2018 yılında bir diyalog süreci, normalleşme süreci yaşadık. Bunu da 2019 yılında devam ettirmeyi öngörüyoruz.

Avrupa Birliği tarafına Kıbrıs konusundaki görüşlerimizi de aktarmaya devam ettik. Bu sorunun Rum tarafının siyasi gücü paylaşmaya yanaşmamasından kaynaklandığını her ortamda dile getirdik. Bu çerçevede Sayın Bakanımız, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin kendisine rapor vermek üzere görevlendirdiği Amerikalı yetkili Jane Holl Lute’u Temmuz ve Aralık ayında iki kez kabul etti. Sayın Bakanımız Lute’la yaptığı görüşmede kendisine Kıbrıs meselesinin ancak Ada’daki mevcut gerçekleri temel alan ve buna uygun hedefler içeren bir çözümle başarıya ulaşabileceğini iletti. Biz müzakerelere laf olsun diye başlamak istemiyoruz, yani önümüzdeki 50 yılı yine sadece konuşarak kaybetmek taraftarı değiliz.

Yunanistan’la ilişkilerimize geçersek, Yunanistan’la ilişkilerimizi diyalog yoluyla çözmeye çalıştık. Bu ülkedeki FETÖ iltisaklı şahısların iadesini ve Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklarının korunmasını kararlılıkla talep etmeye devam ettik.

Rusya’yla ilişkilerimiz de gerçekten çok verimliydi geçen sene. Özellikle üst düzey çok sayıda ziyaret oldu gerek devlet Başkanları, gerek Dışişleri Bakanları düzeyinde. Hatırlarsanız Sayın Lavrov da Büyükelçiler Konferansı’na katıldı ve bir konuşma yaptı. İkili ekonomik ilişkilerimiz, ticari ilişkilerimiz büyük bir ivme kazandı. Geçtiğimiz yılın ilk 11 ayında 22 milyar Dolarlık bir hacme ulaştı ikili ticaretimiz. Yine turizmde rekor kırdığımızı söyleyebilirim. Geçen sene 6 milyon Rus turist ülkemizi ziyaret etti.

Akkuyu Nükleer Güç Santralinin temeli atıldı, ayrıca TürkAkım doğalgaz boru hattı da büyük ölçüde tamamlanmış oldu. Bu sene de Türkiye ve Rusya arasında kültür ve turizm yılı olarak kutlanacak ve bu kapsamda çok çeşitli faaliyetlerin de yapılacağını belirtmek isterim.

Balkanlarda barış ve istikrarın korunmasına büyük önem verdik. Bölge ülkelerinin Avrupa Atlantik Kurumlarına entegrasyonuna destek oluyoruz. Biliyorsunuz, üçlü istişare mekanizmalarımız var ve bu mekanizmaları da en etkili şekilde kullandık.

Makedonya Dışişleri Bakanı dün bir ziyaret gerçekleştirdi. Sayın Bakanımızla toplantılar yapıldı, sonra da bir basın toplantısı oldu, bu ülkeye de desteğimiz devam edecek.

Dost ve kardeş Azerbaycan’la da çok sayıda projeye imza attık bunlardan en önemlileri de TANAP ve Star Rafinerisinin açılışı oldu. Bunların açılışı da, biliyorsunuz, iki Cumhurbaşkanının katılımıyla gerçekleşti.

Orta Asya Cumhuriyetleriyle tesis ettiğimiz yakın işbirliğini 2018 yılında da sürdürdük. Burada önceliğimiz FETÖ’yle mücadele oldu, girişimlerimiz bu ülkeler nezdinde devam etti.

Değerli arkadaşlar, küresel konulara ve uzak coğrafyalara ilişkin olarak 2018 yılında ne gibi gelişmeler oldu kısaca bahsedeyim:

Öncelikle gurur duyduğumuz diplomatik temsilcilik ağımızı daha da genişlettik, şu an da 242 dış temsilciliğimiz var. Bu sayı 2002 yılında 163’tü ve dünya sıralamasında, dış temsilcilik ağı bakımından beşinci sırada yer alıyoruz, sanıyorum bu sene dördüncü sıraya yükselebiliriz. Bu ülkemizin küresel vizyonunu yansıtan büyük bir başarı. Aynı zamanda Afrika ve Latin Amerika’ya yönelik açılım ve ortaklık politikalarımız da devam etti. Afrika kıtasıyla ilişkilerimizi kazan-kazan ilkesi temelinde geliştirmeye öncelik verdik. Karşılıklı üst düzey ziyaretler oldu. Bu kıtada 2009’da toplam 12 Büyükelçiliğimiz vardı, bu sayı geçtiğimiz yıl 42’ye yükseldi Afrika kıtasında. Ama bununla da yetinmiyoruz, amacımız bu sayıyı 50’ye çıkartmak.

Latin Amerika ve Karayiplere değinmek gerekirse, bu bölgede de diplomatik temsilcilik sayımızı arttırdık. La Paz, Port of Spain ve Asuncion Büyükelçiliklerimiz açıldı ve burada da kurucu Büyükelçiler olarak kadın Büyükelçilerimiz yer alıyor. Bir hususa daha değineyim bu noktada, Bakanlığımızdaki kadın Büyükelçi sayısı 63’e yükseldi. Halen yurt dışında faal 33 kadın Büyükelçimiz var. Son kararnamede de 13 kadın Büyükelçimiz yer aldı. Kadın Büyükelçisi sayısı bakımından da birçok ülkenin önünde yer aldığımızı belirteyim.

Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz de devam ediyor. Sayın Bakanımız geçen sene Laos’da bir ziyaret gerçekleştirdi ve Viyentiyan Büyükelçiliğimizin resmi açılışını yaptı. Artık tüm ASEAN başkentlerinde temsil ediliyoruz.

Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimiz çok önemli. Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz yıl BRICS ve G-20 Zirveleri sırasında Çin Devlet Başkanı’yla görüştü. Bu çerçevede Uygurların hassasiyet arzeden durumunu da Çin makamlarıyla ele aldık ve ele almaya devam edeceğiz.

Geçtiğimiz yıl uluslararası ve bölgesel kuruluşlarda da etkin ve önemli rol oynadık. Birleşmiş Milletler’in reformu çok önemli, daha adil bir yapıya kavuşturulması gerekiyor, bunun için girişimlerimiz oldu. Yine İslam İşbirliği Teşkilatının arabuluculuk kapasitesinin geliştirilmesi için bir girişimimiz oldu. Bu çok önemli bir gelişme. Çünkü dünyadaki her 10 çatışmadan 6’sı İslam İşbirliği Teşkilatı coğrafyasında gerçekleşiyor. Yine İslam İşbirliği Teşkilatı Arabuluculuk Temas Grubu kuruldu, bu örgütün en büyük temas grupları arasına girdi. Yani kısaca, arabuluculuk konusunda dünya markası haline geldik, dünyanın en önde gelen birkaç ülkesi arasında yer alıyoruz.

Dış politikamızın diğer önemli boyutu da biliyorsunuz, insani tarafı. Geçtiğimiz yıl insani yardımlarımız 8.1 milyar Dolara yükseldi ve dünyada birinci sıraya yükseldik. Dünyanın en büyük bağışçı ve en cömert ülkesi konumuna geldik. İnsani diplomasimiz sadece dış ilişkilerimizle sınırlı değil, ülkemizde de biliyorsunuz 3,5 milyondan fazla Suriyeliyi barındırıyoruz. Dünyada bugün en fazla mülteciye evsahipliği yapan ülkeyiz. Yine bu bağlamda harcadığımız meblağ 33 milyar Doları buldu, STK’ların katkılarıyla birlikte. Okul çağındaki Suriyeli çocukların 650 bini ülkemizde eğitim alıyor. Üniversite düzeyinde ise 21 bin Suriyeli gence eğitim veriyoruz. Suriyeli çocukların eğitimi çok önemli, zira savaş sonrası kayıp bir neslin ortaya çıkmasını engellememiz gerekiyor.

Yine kısaca Rohingalar’a da değineyim. Rohingalar’ın yaşadığı dramı da insani yaklaşımımız çerçevesinde gündemde tuttuk. Bu bağlamda Ankara’da Uluslararası Rohinga İstişare Toplantısı düzenledik, bu konudaki çalışmalarımız da devam edecek.

Arkadaşlar, her zaman söylüyoruz yurt dışındaki vatandaşlarımıza, soydaşlarımıza, akrabalarımıza sahip çıkmak bizim başlıca görevimiz. Yurt dışında 6 milyondan fazla vatandaşımız yaşıyor. Onlara daha iyi, daha kaliteli ve daha hızlı hizmet vermek için gece-gündüz çalıştık. Vatandaşlarımız ırkçı saldırılara maruz kaldıkları zaman veya herhangi bir konuda hukuki desteğe ihtiyaçları olduğu zaman her zaman yardımlarına koştuk. Yine işadamlarımızın, yatırımcılarımızın da çıkarlarının peşinde olduk. Bu kapsamda birkaç örnek vermek istiyorum. Libya’da silahlı gruplarca kaçırılan vatandaşlarımız vardı, yoğun çabalarımız sonucunda Haziran 2018’de serbest bırakıldılar ve sağ salim ülkemize döndüler. Yine ciddi rahatsızlık geçiren yurt dışında 84 vatandaşımızı ambulans uçaklarla ülkemize naklettik bu da çok önemli bir başarı. Maddi açıdan zor duruma düşen 102 vatandaşımızın da ülkemize dönüşünü sağladık.

Konsolosluk çağrı merkezimizi biliyorsunuz, 7 gün 24 saat 5 yabancı dilde çalışıyor. 2018 yılı boyunca bu hizmete devam etti. 2019 yılında çağrı sayısının 1.6 milyona ulaşacağını tahmin ediyoruz.

Son olarak FETÖ’yle mücadeleye de değinmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl FETÖ’yle mücadelemiz hız kesmeden devam etti. Bu mücadelemizin en önemli unsurlarından birini FETÖ iltisaklı okulların kapatılması ve Türkiye Maarif Vakfına devri oluşturuyor. Bugüne kadar FETÖ iltisaklı okulları kapatan ülke sayısı 21’e yükseldi. Türkiye Maarif Vakfı 18 ülkede FETÖ iltisaklı okulları devraldı. Vakıf ayrıca 16 ülkede 66 yeni okul açtı. Bu okulların kapatılması ve devri hususundaki temaslarımız bu yıl da tüm hızıyla devam edecek.

Değerli arkadaşlar, bizim dış politikadaki temel ilkemiz “Yurtta barış dünyada barış”. Dış politika nosyonumuz ise “Girişimci ve insani dış politika” oldu. 2019 yılında da bu yaklaşımımızı sürdüreceğiz.

Teşekkür ediyorum, şimdi soru-cevap kısmına geçebiliriz.

SORU- Benim iki sorum olacak. Birincisi, ABD Başkanı Trump’ın gündeme getirdiği Suriye’nin içinde bir güvenli bölgeye dair. Bu konuda bunun modalitelerine ilişkin Ankara’nın eline ulaşan doneleri bizimle paylaşabilir misiniz? Özellikle Türk askerinin bu bölgedeki öngörülen rolü ve YPG’nin bu alandaki varlığına ilişkin, özellikle Brüksel’de Genelkurmay Başkanının görüşmesinde gündeme gelmiş olabilir, bizimle bilgi paylaşabilir misiniz?

İkincisi, Patriot görüşmelerine ilişkin dün Sayın Bakanın altını çizdiği bir nokta vardı, teknoloji transferi ve ortak üretime ilişkin. Hatırladığımız kadarıyla bundan 3-4 yıl kadar önce zaten bir firmayla bir görüşme süreci yaşanmıştı ve Patriotlar için teknoloji transferi ve ortak üretim garantisi alınamadığı için Çinli firmayla görüşme yapılmış, ancak ihale iptal edilmişti. Yeni süreçte Patriotlar’a ilişkin ilerleme kaydedildi mi, bununla ilgili bilgileri bizimle paylaşır mısınız?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ediyorum, iki önemli soru.

Arkadaşlar, biliyorsunuz bu güvenli bölge konusu yeni bir mesele değil. Biz güvenli bölge kurulması hususunu çok uzun zaman önce dile getirdik. Sayın Cumhurbaşkanımız bu öneriyi dile getirdi, ancak o zaman kabul görmemişti. Bu öneri özellikle mülteci akının önlenmesi bağlamında tarafımızdan dile getiriliyordu, ama maalesef o zaman kabul görmedi. ABD’nin teklif ettiği 20 millik, yaklaşık 30-32 kilometre ediyor, güvenli bölge konusuna biz olumlu yaklaşıyoruz, bu daha önce de dile getirildi. Ama bu konuda uygulamanın nasıl olacağı, alanın nasıl şekilleneceği, bu gibi konulardaki temaslar devam ediyor. Sizin de söylediğiniz gibi 16 Ocak’ta iki ülke Genelkurmay Başkanı biraraya geldi, Brüksel’de bir toplantı yapıldı. Bu konuda söyleyebileceğim, askeri makamlar arasındaki temaslar devam ediyor, sivil makamlar da görüşüyor, 5 Şubat’taki toplantıda da Sayın Sedat Önal bizim görüşlerimizi karşı tarafa iletecektir. Bu güvenli bölge, sadece bizim sınırımızı güvence altına almayacak arkadaşlar. Aynı zamanda burada yaşayan halkın da huzur ve güven içinde olması sağlanacak. Olası bir göçün önlenmesi ve istikrarın sağlanması bakımından da önem taşıyor. Ayrıca, tabii Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin de ülkeye geri dönmesini teşvik edici bir unsur olacağını düşünüyorum.

Patriotlar konusuna dönersek, biz yaklaşık 1,5 yıl önce Patriot alma talebinde bulunmuştuk Amerika Birleşik Devletleri’nden. Bu çerçevede görüşmeler yapılıyordu, ilk heyet 3 Ocak’ta Ankara’ya geldi, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkilileri. Savunma Sanayi Başkanlığımızda bir görüşme oldu. Sonra 15-16 Ocak’ta tekrar teknik görüşmeleri yapmak üzere geldiler. Bizim hava ve füze savunma sistemimizde ciddi bir açığımız var, onu her zaman söylüyoruz. Bu yüzden acil ihtiyacımızı karşılamak üzere S-400’leri satın aldık. Yani o iş bitti, kapandı. Ama Patriot satın alma talebimiz de devam ediyordu. İşte bu görüşmeler bu çerçevede yapılıyor. Tabii Patriotlar konusunda bizim de bazı kriterlerimiz var; fiyatı önemli, zamanlaması önemli, ama belki de her şeyden önemlisi teknoloji transferi ve ortak üretim. İşte bu görüşmeler devam edecek, Amerikalı heyetler ülkemize gelmeye devam edecek. Sizleri de bu konuda bilgilendirmeyi biz de sürdüreceğiz.

Teşekkür ederim.

SORU- Güvenli bölge konusuna devam edecek olursak, Türkiye’nin Astana ortaklarından Rusya’nın Amerika’nın teklif ettiği güvenli bölge önerisine olumlu yaklaşmadığını görüyoruz. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bu bölgelerin Suriye Hükümetinin kontrolüne geçmesi gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Rusya’ya gidecek, bu konu da mutlaka gündeme gelecektir, ama Türkiye’nin Lavrov’un görüşleri hakkındaki düşüncesi nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Biraz önce söylediğim gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin güvenli bölge önerisine teklifimiz olumludur. Onun Suriye bağlamında önemli bir gelişme olacağına inanıyoruz ve destekliyoruz. Bu konuda Rus ortaklarımızla da görüşmelerimiz devam edecek. Sayın Cumhurbaşkanımız 23 Ocak tarihinde Rusya’ya bir ziyaret gerçekleştirecek ve Sayın Putin’le bu konuların da görüşülmesi öngörülüyor. Teknik görüşmelerin de devam ettiğini söyledim askeri yetkililer ve diplomatlar arasında. Tabii bu bir süreç, yani bu alanın nasıl oluşturulacağı, bunun modaliteleri ele alınmaya devam edilecek. Biz de gelişmeler oldukça sizleri bilgilendireceğiz.

SORU- Kaşıkçı olayıyla ilgili Suudi Arabistan’da yargılama devam ediyor. Sonuca ulaşıldı. Bu idari karardan sonra bir adım atılacak mı? Yaptırım olacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Kaşıkçı’ya ana konuşmamda değinmiştim. Bizim bu konuda Suudi Arabistan’dan beklentimiz; tam ve samimi işbirliğidir. Özellikle Kaşıkçı’nın bedeninin akıbeti, bu cinayetin kimler tarafından işlendiği, kimlerin yardımcı olduğu ve talimatı kimin verdiği konularında Suudi tarafından net bir tutum alamadık henüz.

3 Ocak’ta biliyorsunuz, Suudi Arabistan’da bir mahkeme süreci başladı, biz de takip ettik, Riyad Büyükelçiliğimizden yetkilimiz tarafından da izlendi. İlk duruşma yapıldı. Biz işte bu yukarıda belirttiğim konularda bu dava süresince ne gibi gelişmeler olacak, bunu izlemeye devam edeceğiz. Biz cinayetin aydınlatılmasına katkıda bulunacak her türlü uluslararası girişimi de destekliyoruz. Bu çerçevede uluslararası soruşturma yoluna gidilmesi konusundaki temas ve çalışmalarımızın da devam ettiğini söyleyebilirim.

SORU- Ben Avrupa Birliği’yle ilgili bir soru sorayım. Romanya devraldı Dönem Başkanlığını, önümüzdeki günlerde olumlu gelişme olabilir mi Avrupa Birliği sürecinde, mesela Ortaklık Konseyi toplantısı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.

Evet, Avrupa Birliği’ne dönersek, Romanya 1 Ocak tarihi itibariyle 6 aylığına AB Dönem Başkanlığını devraldı. Romanya, Karadeniz’de sınırdaş olduğumuz, ilişkilerimizin çok iyi olduğu bir ülke. Tabii Romanya’nın dönem başkanlığında AB’yle ilişkilerimizin de gelişeceğine, ivme kazanacağına inanıyoruz. Özellikle vize serbestisi, Gümrük Birliğinin güncellenmesi konuları önemli.

Tabii Sayın Cumhurbaşkanımız –biraz önce söylemiştim- Varna’da Türkiye-AB Zirvesine katılmıştı. Yine bu 6 aylık dönemde yeni bir Türkiye-AB zirvesinin yapılmasını bekliyoruz. Sizin de çok isabetli söylediğiniz gibi Ortaklık Konseyi uzun zamandır toplanamıyor, onun da tekrar biraraya gelmesini bekliyoruz. 31 Ocak-1 Şubat tarihleri arasında Romanya’da Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı yapılacak, Sayın Bakanımız da bu toplantıya katılacak. Bu toplantıda daha çok Avrupa Birliği’nin bölgesel sorunları ele alınıyor, bölgesel gelişmeler ele alınıyor. Dediğim gibi, hareketli bir döneme giriyoruz Avrupa Birliği’yle ve ümit ediyoruz ki Romanya’nın Dönem Başkanlığında Avrupa Birliği’nden daha somut adımlar gelir ve ilişkilerimiz daha somut ve müspet bir şekilde ilerlemeye devam eder.

SORU- Patriot konusuyla ilgili bir sorum olacaktı. Patriot görüşmeleri yapıyor, ama Rusya’nın da kaygısı var, S-400’e ilişkin teknik detayların Amerikan tarafıyla paylaşıldığına ilişkin bazı haberler çıktı Rus basınında. Bu konuda Rusya’ya biz böyle bir paylaşım yapmadık diye bir bilgi aktarımı gerçekleştirilmiş midir Dışişlerinden?

Yine İdlib’de bugün Suriyeli bir yetkiliden gelen bir açıklama vardı, Türkiye Soçi Anlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmiyor, bir operasyon en kısa zamanda başlayabilir diye. Keza Rusya Savunma Bakanlığından da bir açıklama geldi. İdlib’de tam olarak son durum nedir, mutabakatta son durum nedir? Tarihlerin aşıldığını görüyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Böyle bir bilgi aktarımı kesinlikle sözkonusu değil, Sayın Bakanımız da bunu dile getirdi. Buradaki Rus Büyükelçisiyle de bir görüşmesi oldu, hatta Lavrov’a da dile getirdi, böyle bir şey sözkonusu değil.

İkincisi, İdlib’le ilgili sorunuza dönersek; İdlib Muhtırası geçen sene Suriye bağlamındaki en önemli kazanımlarımızdan bir tanesi. İdlib Muhtırasıyla sağlanan ateşkesin kalıcı olmasına da büyük gayret gösteriyoruz. Rejimin son dönemde İdlib’e yönelik bazı kışkırtıcı eylemlerini gözlemledik, amacı bu muhtırayı aşındırmak tabii, bunu biliyoruz. Son günlerde sizin de söylediğiniz gibi HTŞ de ılımlı muhalifleri hedef almaya başladı. Biz bu provokasyonlara karşı gerekli önlemleri ilgili kurumlarımızla almaya devam ediyoruz. Bu provokasyonların da muhtırayı aşındırmasına izin vermeyeceğiz. Uluslararası toplumdan beklentimiz de, bizim bu çabalarımıza destek olunması şeklindedir.

Sormamış arkadaşlar sorsun. Özden Bey sorsun.

SORU- Efendim, bu güvenli bölge meselesinde Türkiye’nin kırmızı çizgisi nedir? Yani bu güvenli bölgenin güvenliğini kim sağlayacak ve o alanda kimler yer alacak? Örneğin Türkiye’nin kırmızı çizgilerinden biri orada ÖSO olacak mı, YPG’nin akıbeti ne olacak, buna ilişkin biraz daha ayrıntı verebilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Dediğim gibi, bu konudaki teknik görüşmeler devam ediyor Özden Bey, her seviyede devam ediyor. Bugün Lindsey Graham ziyaretini söyledim, bu konular da ele alınacaktır. Bu aşamada bu konunun içeriğinin ortaya çıkması için beklememiz gerektiğini düşünüyorum, yeni bir teklif çünkü bu. Fakat hızla ilerlenmesi sözkonusu olabilir, biz de izlemeye devam ediyoruz. Dediğim gibi, 5 Şubat’taki toplantı çok önemli. Bu arada 6 Şubat’ta da Sayın Bakanımız DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu Dışişleri Bakanları Toplantısına katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ni ziyaret edecek, onu da söyleyeyim size. Dediğim gibi, teknik, askeri ve sivil makamlar arasında güvenli bölge konusunda ve Suriye bağlamında gerek İdlib, gerek Münbiç toplantılarımız devam ediyor, devam edecek.

SORU- Efendim, toplantı ne dediniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- DEAŞ, evet 6 Şubat’ta Vaşington’da yapılacak, Sayın Bakanımız da bu toplantıya katılacaklardır.

Evet, artık toparlayalım mı arkadaşlar?

Beyefendi sorsun, buyurun.

SORU- Efendim, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn Şam Büyükelçiliklerini açtı. Arap Birliği Şam’ı davet etti. Avrupa ülkelerinden haberler var hazırlıklar yapıldığına ilişkin. Bu koşullarda Türkiye’nin bir planı var mı Şam Büyükelçiliğini açma konusunda? Biraz geç kaldığınız eleştirileri var, ne diyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Siz kendinizi tanıttınız mı?

SORU- İsmet Özçelik, Aydınlık Gazetesi.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.

SORU- İran’la ticarette bir gerileme gözüküyor. Eskiden bu tür krizler olduğu dönemde Bakanlıklar arası ortak bir masa kurulur, işin daha hızlandırılması için birtakım çalışmalar yapılırdı. Şu ana kadar böyle bir çalışma gözükmüyor, böyle bir şey düşünülüyor mu önümüzdeki bu yıl içerisinde?

Ve kısa bir sorum, Irak’a 5 milyar dolar taahhüdümüz vardı. Bize gelen bazı duyumlar var, özellikle elektrik ve içme suyu konusunda bazı devlet bankalarından mektup verildiği noktasında. Bu 5 milyar faaliyete geçiyor mu, yani önümüzdeki günlerde bu para kullanılmaya başlanacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Çok teşekkür ediyorum İsmet Bey.

Öncelikle İran’dan başlarsak, konuşmamda da söylediğim gibi, biz İran’la ekonomik, ticari ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem veriyoruz ve bu amaçla da çok sayıda toplantı yapıyoruz, yine Yüksek Düzeyli İstişare Toplantısında bu konular ele alındı. Yaptırımları doğru bulmadığımızı, bunların İran halkına hiçbir şekilde destek olmadığını, bölgesel istikrara zarar verdiğini de söyledik. İran’la ekonomik, ticari ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz.

Irak konusuna geçersek, ben de o toplantıya katılmıştım, Kuveyt’te yapılan toplantıda 5 milyarlık en büyük taahhüdü biz yaptık Irak’ın yeniden yapılandırılması bağlamında katkılarımızı devam ettireceğiz.

Sayın Bakanımız geldi, hoşgeldiniz Sayın Bakanım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sözcümüz nasıl konuşuyor?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Sonuna gelmiştik.

İlk sorunuza da dönersek, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Şam’da Büyükelçilik açması, buna tepkimiz bağlamında; bizim kesinlikle şu aşamada Şam’da Büyükelçilik açmamız sözkonusu değil, bunu da belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Devam edelim, Sayın Bakanımız geldi, hemen kesmeyelim.

SORU- Hollandalı gazetecinin gazetecilik faaliyeti yapmaması nedeniyle sınırdışı edilmesi konusu var. Gazetecilik faaliyeti nedir, ne değildir?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.

Öncelikle arkadaşlar, Hollandalı gazeteci gazetecilik faaliyetleri nedeniyle sınırdışı edilmedi. Bu gazeteci terörle bağlantısı olduğu için sınır dışı edildi ve terörle bağlantısını da bize bildiren Hollanda makamlarıdır. Bizim terörle mücadeledeki duruşumuz belli, bu konuda da gerekeni yaptık ve Hollandalı gazeteciyi sınırdışı ettik.

Son soruyu alayım mı?

SORU- Hami Bey, Ovaköy Sınır Kapısının açılmasına ilişkin somut aşama nedir? Bu konuda bilgi verirseniz sevinirim.

Bir de, Büyükelçilik ve temsilciliklerden söz ettiniz. 17 Kasım’da Türkiye’ye gelen Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Bulgaristan Büyükelçisi, Türkiye’de Büyükelçilik açma talepleri olduğunu ifade etmişti. Bu konuda bir ilerleme var mı ya da bir temas, görüşme var mı? Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Teşekkür ederim.

Evet arkadaşlar, Irak’la ekonomik-ticari ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Musul’da, Kerkük’te, Necef’te yeniden faaliyete geçireceğiz Başkonsolosluklarımızı.

Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılması da, bizim Irak’a olan ticaretimizi, ekonomik ilişkilerimizi artıracak bir gelişme olacaktır. Bu konudaki çalışmalarımız da devam edecek.

Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, daha sorsunlar mı? Buyurun.

SORU- Hami Bey, en son Münbiç’teki terör saldırısının ardından Amerika’yla ortak devriyeler devam ediyor mu acaba? Bu devriyelere ilişkin, yine oradaki çalışmalara ilişkin ilave güvenlik tedbirleri alındı mı ve Amerika tarafından bu saldırıya ilişkin yeni bilgiler ulaştı mı acaba elinize? Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Evet, dün Sayın Bakanımıza da bu soru sorulmuştu, bunu DEAŞ’ın üstlendiğini biliyoruz. Maalesef bazı kayıplar yaşandı, biz de bu konuda bir açıklama yaptık. Yani Münbiç’teki terör saldırısı, Münbiç yol haritasının tam olarak uygulanması gereğini bir kez daha ortaya çıkardı. Yol haritası tam olarak uygulandığı zaman, bu bölge terör örgütlerinden de temizlenmiş olacak. Sayın Bakan Yardımcımız 5 Şubat’ta Vaşington’ı ziyaret edecek, bu konular derinlemesine o toplantıda da ele alınacaktır.

Evet arkadaşlar, teşekkür ediyoruz Sayın Bakanımıza da bizi şereflendirdiği için. Bundan sonraki basın toplantılarımıza da bekliyoruz.

Bitti basın toplantımız.

Sorularınız varsa Sayın Bakanımıza da sorabilirsiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sözcünün üstüne konuşulur mu?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HAMİ AKSOY- Estağfurullah. 1 saat oldu Sayın Bakanım aşağı yukarı.