Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyelerini, kıymetli Milletvekillerimizi ve Başkanlık Divanını şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri Bakanlığı’nın 2026 Mali Yılı bütçe tasarısının görüşülmesi vesilesiyle huzurunuzda bulunmaktan mutluluk duyuyorum.
2025 yılı, Türkiye’nin gelişmeleri yönlendiren müessir bir aktör olarak uluslararası alandaki saygın konumunu pekiştirdiği bir dönem olmuştur.
Ülkemiz sözüne itimat edilen, işbirliği aranan ve uluslararası girişimlere öncülük eden bir ülke olarak öne çıkmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliğiyle yürüttüğümüz bağımsız ve milli dış politika, ülkemizin itibarını, güvenliğini ve istikrarını daha da tahkim etmiştir.
Dışişleri Bakanlığı, dünyanın her bölgesinde ülkemizin güvenliğini, refahını ve itibarını korumak, vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve akraba topluluklarımızın yanında olmak için yılmaz bir iradeyle faaliyet göstermektedir.
Çalışmalarımızda Yüce Meclisimizin desteği bizim için son derece değerlidir.
Bugün bütçe görüşmelerimiz vesilesiyle, 2025 yılının muhasebesini ve dış politikamızda öne çıkan gelişmelere ilişkin tespit ve değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşacağım.
Faaliyetlerimizin daha ayrıntılı çerçevesi, sizlere sunulan kitapçıkta yer almaktadır.
Sayın Milletvekilleri,
2025 yılına baktığımızda, yakın coğrafyamızdan küresel düzleme uzanan çok katmanlı bir sınamalar silsilesiyle karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz.
Küresel ölçekte güç dengelerinin yeniden şekillendiği ve rekabetin arttığı, öngörülebilirliğin azaldığı mevcut uluslararası ortamda, gündemi artık “hangi kriz ne zaman nereye sıçrar” endişesi belirlemektedir.
Bununla birlikte, yeni ve kapsamlı bir teknolojik dönüşüm dalgasıyla da karşı karşıya olduğumuz açıktır.
Yapay zekâ, kuantum bilişim, otonom sistemler ve ileri robotik gibi çığır açan teknolojilerin geliştirilmesi, ticarileştirilmesi ve kontrolü üzerindeki rekabet, uluslararası güç mücadelesinin merkezine şu an için yerleşmiş durumdadır.
Aynı zamanda, küresel ekonomideki kırılganlıkların derinleştiği ve korumacılık eğilimlerinin güç kazandığı kritik bir dönemden geçiyoruz.
Sayın Milletvekilleri,
Türkiye, bloklaşma ve kutuplaşma eğilimlerinin güç kazandığı mevcut konjonktürde, krizlerin ve fırsatların kesiştiği stratejik bir konumda yer almaktadır.
Bunun yanında, ulaştırmadan enerjiye, ticaretten veri akışına uzanan bağlantısallık alanlarında kıtalararası ölçekte merkezi bir konuma sahibiz.
Küresel sistemde yaşanan dönüşümün gerisinde kalmayacak; aksine bu değişime yön verebilecek bir ülke olarak hedeflerimize sebatla yürütmekteyiz.
Bu iradeyi sahada hayata geçirebilmek, güçlü bir teşkilatı, yaygın temsil ağını, donanımlı insan kaynağını ve modern imkân ve kabiliyetleri gerekli kılmaktadır.
Bu anlayışımızın bir yansıması olarak, bütçe kitapçığımızın başlığını “Türkiye Yüzyılında Etkin ve Kararlı Dış Politika” olarak belirledik.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Gazze’deki soykırım, 2025 yılı boyunca dış politikamızın ana gündem maddelerinden biri olmuştur.
İsrail’in saldırgan politikaları, Gazze ile sınırlı kalmamış; Lübnan, Suriye ve İran’ı içine alan geniş bir coğrafyaya yayılmış, hatta arabulucu konumundaki Katar’a kadar uzanarak bölgemiz için büyük bir tehdide dönüşmüştür.
Türkiye, İsrail’in soykırım politikaları ve bölgeyi istikrarsızlığa sürükleme girişimleri karşısında kararlı bir duruş sergilemiştir.
2025 yılında mesaimizin önemli bir bölümünü;
· Gazze’de ateşkesin sağlanması,
· İnsani yardımların ulaştırılması ve
· İsrail’in saldırganlığının sona erdirilmesine yönelik çabalara tahsis ettik.
Filistin konusundaki tutumumuzu Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm platformlarda en güçlü şekilde dile getirdik.
Gazze’de akan kanın durması için, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, ABD Başkanı Trump ile ülkemiz dâhil sekiz Müslüman ülke arasında New York’ta gerçekleştirilen toplantıyla başlayan süreç, 10 Ekim 2025 tarihinde ateşkesin sağlanmasına temel teşkil etmiştir.
Şu ana kadar, İsrail’in ihlallerine rağmen, ateşkes büyük ölçüde korunmuş; çeşitli kısıtlamalara karşın Gazze’ye yönelik insani yardım sevkiyatı başlamıştır.
Ülkemizin bu süreçte oynadığı rol, uluslararası toplum tarafından takdirle karşılanmıştır.
Gazze’de sağlanan ateşkesi uluslararası mekanizmalar eliyle tahkim etmeye dönük çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdürmekteyiz.
Bu çerçevede, New York’ta başlatılan süreçte yer alan ülkelerle, 3 Kasım 2025 tarihinde, İstanbul’da Gazze konulu bir toplantı gerçekleştirdik.
Bu toplantıda yapılan istişareleri takiben, ortak önerilerimiz çerçevesinde güncellenen karar tasarısı, BM Güvenlik Konseyi’ne sunuldu ve kabul edildi.
Bundan sonraki aşamada, sürecin yakın takipçisi olacak ve iki devletli çözüm hedefiyle çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.
Filistin meselesinde en başından beri izlediğimiz ilkeli tutum, ülkemizi Filistin bağlamında başat aktörler arasında konumlandırmıştır.
7 Ekim 2023’ten bu yana İslam İşbirliği Teşkilatı–Arap Ligi Temas Grubu ülkeleri olarak iki yıl boyunca;
· Filistin’in ‘‘devlet’’ olarak tanınması,
· Ve iki devletli çözüm vizyonunun ilerletilmesi amacıyla yoğun diplomatik çaba yürüttük.
Süreci dönüştüren, barışın zeminini hazırlayan aktörlerden biri olduk.
Bu sayede, Netanyahu Hükümeti’nin Filistinlileri tehcir ve Batı Şeria’yı ilhak etme emellerinin önüne set çekildi.
Birleşik Krallık, Fransa, Belçika, Avustralya ve Kanada’nın da aralarında bulunduğu 11 ilave ülke Filistin Devleti’ni resmen tanıdı.
Diğer yandan, Gazze krizinin başından bu yana masum sivillere yardım ulaştırılması için yoğun çaba sarfetmekteyiz.
Bakanlığımızın yürüttüğü kurumlararası çalışma neticesinde, 103 bin tondan fazla insani yardımla, Gazze’ye en çok ayni yardım gönderen ülkelerden biri olduk.
Yardım sevkiyatlarımız Mısır’ın El Ariş Limanına gönderdiğimiz gemiler vasıtasıyla devam ediyor.
Diğer yandan, Gazze’ye desteğimiz sadece insani yardım malzemelerini değil, hasta ve yaralıların ülkemizde tedavisini de kapsıyor.
Aynı zamanda, Yakın Doğu’daki Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) gerek maddi gerek siyasi desteğimizi sürdürüyoruz.
Bunun bir yansıması olarak, UNRWA’nın Ankara Temsilcilik Ofisinin Açılmasına dair Anlaşma Yüce Meclisimiz tarafından onaylanmıştır.
Gazze’deki insani yardım çalışmalarının sahada uyumlu ve etkin biçimde yürütülmesini teminen tesis edilen Filistin İnsani Yardımlar Koordinatörlüğü görevini, Büyükelçi Mehmet Güllüoğlu titizlikle sürdürmektedir.
Değerli Milletvekilleri,
Filistin’de ve bölgede barışın anahtarı “İki Devletli Çözüm”dür.
Bu hedef doğrultusunda, İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Dönem Başkanı olarak, Filistin davasında İslam dünyasında ortak duruş sergilenmesi için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmekteyiz.
Sayın Milletvekilleri,
En uzun kara sınırına sahip olduğumuz komşumuz Suriye, tüm veçheleriyle dış politikamızın öncelikli konusu olmaya devam etmektedir.
Suriye halkının özgürlüğe kavuşmasından bu yana geçen 11 aylık dönem, Suriyeli kardeşlerimize kendi geleceğini tayin etme imkânı sunan yeni bir sayfa açmıştır.
İlk günden bu yana Suriye halkının yanında duran ve milyonlarca Suriyeliye kapılarını açan bir ülke olarak bu yeni dönemi, Suriye ile ilişkilerimizi canlandırma ve derinleştirme imkânı olarak görmekteyiz.
Biz, sürecin başından itibaren, Filistin davasında olduğu gibi, Suriye konusunda da bölge ülkeleriyle etkin bir eşgüdüm içerisinde olduk.
Suriye’nin 13 yıl sonra İslam İşbirliği Teşkilatı’na geri dönüşüne öncülük ettik.
Keza, ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin, yeni yönetimle yapıcı bir angajman geliştirmesine aracı olduk.
Yaptırımların kaldırılması sürecinde aktif rol üstlendik.
Büyükelçiliğimizi ve Başkonsolosluğumuzu süratle faaliyete geçirerek, diğer ülkeleri de Suriye hükümeti ile diplomatik angajmana teşvik ettik.
THY’nin Şam seferlerini başlatmasıyla Suriye’nin dış dünyaya erişimini sağladık.
Tüm bu çabalarımız neticesinde, gelinen aşamada, Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa zamanda büyük mesafe kat edildi.
Bu gelişmeler neticesinde, 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Türkiye’den 550 binden fazla Suriyeli ülkelerine geri dönmüştür.
Sayın Milletvekilleri,
Önümüzdeki dönemde;
· Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazası temelinde güvenliğin tesis edilmesi,
· PKK ve DEAŞ uzantıları başta olmak üzere, Suriye’nin tüm terör unsurlarından temizlenmesi ve tüm silahlı grupların birleşik bir ordu çatısı altında biraraya getirilmesi,
· Halkın tüm kesimlerinin temsil edildiği kapsayıcı bir yönetimin tesis edilmesi,
· Uluslararası toplumun aktif desteğiyle, ülkenin yeniden imarıyla ekonomik kalkınmanın sağlanması ve geri dönüşlerin sürdürülebilir kılınması, temel önceliklerimizi teşkil etmektedir.
Bu konularda kaydedilen gelişmelere rağmen, Suriye’de güvenlik ve istikrarın önünde hala muhtelif sınamalar mevcuttur.
10 Mart Mutabakatı’nın hayata geçirilmesine yönelik olarak ABD ve Suriye hükümetiyle yakın eşgüdüm sürdürülmektedir.
Diğer yandan, İsrail’in Kuneytra, Dera ve Süveyda bölgelerinde yürüttüğü faaliyetler, güneyde yeni bir gerilim hattı yaratmaktadır.
Tüm bu risklerin önünü almak üzere Suriye’nin terörle mücadele kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımız sistematik şekilde devam etmektedir.
Suriye sahasından ulusal güvenliğimizin tehdit edilebileceği bir ortamın kök salmasına izin vermeyeceğiz.
Yüce Meclisimiz tarafından Ekim ayında üç yıllığına süresi uzatılan tezkere bu yoldaki en güçlü dayanak ve referans noktamızdır.
Kıymetli Milletvekilleri,
Avrupa’nın güvenliğini derinden etkileyen Ukrayna’daki savaş bağlamında da barışın tesisine yönelik çabalarımızı kararlılıkla sürdürmekteyiz.
Ukrayna’nın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne tam destek verirken, hem Rusya’yla hem Ukrayna’yla ilişkilerimizi kendi bağımsız gündemleri dahilinde yürütmeye devam etmekteyiz.
Savaşın başından bu yana diplomasi, diyalog ve insani hassasiyeti önceleyen dengeli politikamız sayesinde, tarafları müzakere masasında buluşturabilen yegâne ülke olduk.
2025 yılında Rusya ve Ukrayna arasında üç tur doğrudan görüşmeye İstanbul’da ev sahipliği yaptık.
Esir takası başta olmak üzere insani alanlarda sonuç üreten bu görüşmeler, Türkiye’nin sorunun çözümündeki kritik rolünü bir kez daha ortaya koymuştur.
Savaşı sona erdirmeye dönük çabalarımızı sürdürürken, savaş sonrasına ilişkin hazırlıkları da aynı ciddiyetle ele almaktayız.
Önümüzdeki dönemde, Ukrayna’da barışın sağlanması için etkin çabalarımızı ve kolaylaştırıcı rolümüzü kararlılıkla ilerleteceğiz.
Bu çabalarımızı yürütürken, Karadeniz’de güvenlik mimarisinin temel taşı olan Montrö rejimini de aynı kararlılıkla korumaktayız.
Sayın Milletvekilleri,
Irak’a yönelik politikamızı bütüncül stratejik bir anlayışla ele almaktayız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 2024’te Irak’a yaptığı tarihi ziyaretle güç kazanan işbirliğimizi daha da ileri taşımaya öncelik veriyoruz.
2025 yılı boyunca karşılıklı üst düzey ziyaretler neticesinde imzalanan 11 anlaşma ve su alanındaki işbirliği çerçevesi belgesiyle, ilişkilerimizin hukuki zeminini güçlendirdik.
Hem Irak’ın hem de bölgemizin istikrar ve refahına kaydadeğer katkı sunacak Kalkınma Yolu Projesi’ne her platformda destek vermekteyiz.
İhracat ortaklarımız arasında dördüncü sırada yer alan Irak’la ticaretimizin önündeki engelleri kaldırmaya ve ticaret hacmimizi artırmaya yönelik çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz.
Irak makamlarının “Terörsüz Türkiye” sürecine destek verdiklerini de memnuniyetle müşahede ediyoruz.
Irak’ta 11 Kasım’da düzenlenen Irak Temsilciler Meclisi seçimlerinin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasından da ayrıca memnuniyet duyuyoruz.
Seçim sonuçlarının, Irak’ın birliğinin ve bütünlüğünün güçlenmesine katkı sağlamasını, Irak ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.
Irak’ın kurucu unsurlarından birini teşkil eden ve ülkemiz ile Irak arasında beşerî dostluk köprüsü vazifesi gören Türkmen soydaşlarımıza her alanda desteğimizi de sürdürmekteyiz.
Bölgesel denklemin ayrılmaz bir diğer parçası olan İran’la yürüttüğümüz diyalog ve işbirliği, hem ikili ilişkilerimizin sağlıklı şekilde ilerlemesi hem de bölgesel istikrarın korunması açısından özel önem taşımaktadır.
Bu anlayışla, önümüzdeki dönemde Tahran’da düzenlenmesi planlanan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin 9’uncu Toplantısı için hazırlıklarımızı sürdürmekteyiz.
Haziran ayında 12 gün süren İran-İsrail Savaşı, bölgesel ve küresel ölçekte ciddi riskler yaratmıştır.
Türkiye olarak İsrail’in saldırganlığını açık bir dille kınadık ve sorunun ancak diplomasi kanallarının işletilmesiyle çözülebileceğini her platformda vurguladık.
Bugün oluşan görece sükûnetin vakit kaybetmeden diyalog yoluyla kalıcı bir çözüme dönüştürülmesi önem taşımaktadır.
Aksi hâlde gerilimin yeniden kontrol dışı bir şekilde tırmanma riski bildiğiniz gibi mevcuttur.
Değerli Milletvekilleri,
Bir diğer komşumuz Yunanistan’la yürüttüğümüz pozitif gündemi, 2025 boyunca gerçekleştirdiğimiz üst düzey temaslarla koruduk.
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 6’ncı Toplantısı’nın önümüzdeki dönemde Ankara’da düzenlenmesini öngörüyoruz.
Güven Artırıcı Önlemler süreci, 6 Şubat depremlerinin ardından canlandırılmış; son toplantı 23 Ekim 2025’te İzmir’de gerçekleştirilmiştir.
Diğer yandan, Batı Trakya Türk Azınlığı ve Onikiadalar’daki soydaşlarımızın karşı karşıya olduğu eğitim, dini özgürlük ve diğer temel haklara ilişkin kısıtlamalara ve haksız uygulamalara karşı gerekli tüm girişimlerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz.
Yunanistan’la ilişkilerimizi iyi komşuluk temelinde geliştirme irademizi korurken, milli menfaatlerimizi ve soydaşlarımızın haklarını koruyan tutumumuzu da aynı kararlılıkla devam ettireceğiz.
Milli davamız Kıbrıs meselesinin, adil, kalıcı, sürdürülebilir ve Ada’daki gerçeklere dayanan bir çözüme kavuşturulabilmesi için gayretlerimizi var gücümüzle sürdürüyoruz.
Mart ayında Cenevre’de, Temmuz ayında New York’ta düzenlenen genişletilmiş formatlı gayriresmi toplantılarda yapıcı ve sonuç odaklı önerilerimizi açıkça ortaya koyduk.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Ekim ayında Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tufan Erhürman’ın geçtiğimiz hafta ülkemize gerçekleştirdiği ilk yurtdışı ziyaretinde, Sayın Cumhurbaşkanımızca Kıbrıs meselesine en gerçekçi çözümün Ada’da iki devletin birarada var olmasından geçtiği vurgulandı.
Önümüzdeki dönemde, geçmişte de olduğu gibi, Anavatan ve Garantör devlet olarak, tarihi, hukuki ve insani sorumluluklarımız çerçevesinde ve Ada’nın gerçeklerine uygun biçimde, Kıbrıs Türk halkının huzur, refah ve kalkınmasına yönelik gayretlerimizi sürdüreceğiz.
Türkiye olarak Ege ve Doğu Akdeniz’i, tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı gösterildiği bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz.
Değerli Milletvekilleri,
Libya, Doğu Akdeniz vizyonumuzun ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir.
Libya’nın siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve istikrarının muhafazası için çabalarımız devam etmektedir.
Ülkeye bir bütün olarak yaklaşan ve ilkelere dayanan Libya siyasetimiz çerçevesinde tüm kesimlerle diyaloğumuzu güçlü biçimde ilerletmekteyiz.
Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın kilit aktörlerinden Mısır’la üst düzey temaslarımızı 2025 yılı boyunca yoğunlaştırarak sürdürdük.
Geçtiğimiz hafta mevkidaşım Mısır Dışişleri Bakanı ile birlikte başkanlık ettiğimiz Ortak Planlama Grubu’nun ilk toplantısında, müzakeresi süren anlaşmalar başta olmak üzere ikili ve bölgesel gündemi kapsamlı şekilde ele aldık.
Türkiye-Mısır II. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının 2026 yılında yapılmasını planlıyoruz.
Mısır’la ilişkilerimizde yakaladığımız bu olumlu ivme sayesinde bölgede oluşan işbirliği zeminini, Körfez ülkeleriyle ilişkilerimize de aynı şekilde taşıyoruz.
Bölgemizin ve İslam dünyasının temel aktörlerinden Suudi Arabistan ile gerek ikili gerekse çok taraflı işbirliğimiz her geçen gün daha da güçlenmektedir.
Gazze başta olmak üzere, İslam dünyasının istikrarını ve huzurunu ilgilendiren tüm konularda Suudi Arabistan’la eşgüdüm ve işbirliğine stratejik önem atfediyoruz.
16 Temmuz 2025’te Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed’in ülkemizi ziyareti vesilesiyle Türkiye–BAE Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey’in ilk toplantısını gerçekleştirdik.
Sayın Cumhurbaşkanımız 21-23 Ekim 2025 tarihlerinde Kuveyt, Katar ve Umman’ı ziyaret etmiş; 22 Ekim’de, Katar ziyareti marjında Doha’da Yüksek Stratejik Komite’nin 11’inci toplantısına başkanlık yapmıştır.
Körfez İşbirliği Konseyi ile kurumsal düzeydeki diyalog ve işbirliğimiz ivme kazanmıştır.
Bu çerçevede, Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Dışişleri Bakanları 7’nci Toplantısı’nın önümüzdeki yakın dönemde ülkemizde düzenlenmesini planlıyoruz.
Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ticaret hacmi 28,4 milyar Dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu rakamı daha da artırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Arap Yarımadası’nın güneyindeki Yemen’in barış ve istikrarına da aynı ciddiyetle yaklaşmaya devam ediyoruz.
Yemen’de barışın, istikrarın ve toprak bütünlüğünün korunması; bölgemizin, Afrika Boynuzu’nun ve uluslararası seyrüsefer hatlarının güvenliği bakımından hayati önemdedir.
Bu doğrultuda, ülkenin egemenliği ve siyasi birliği temelinde Yemen’de kalıcı bir çözüme ulaşılmasına yönelik uluslararası çabaları desteklemeyi sürdürüyoruz.
Yakın çevremizde oluşturduğumuz olumlu işbirliği zeminini, derin tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımız bulunan Balkanlar gibi mücavir bölgelerde güçlendiriyoruz.
Bu kapsamda son olarak, bölgesel sorunlara bölgesel çözümler bulabilmemizi ve bölgesel fırsatları değerlendirmemizi teminen, sahiplenme anlayışıyla bölge ülkelerini bir masa etrafında bir araya getiren Balkan Barış Platformu’nu kurduk.
Platform çerçevesinde bağlantısallık, savunma sanayii ve enerji güvenliği gibi alanlarda işbirliğimizi ilerletmeyi öngörüyoruz.
Bosna-Hersek’te artan ayrılıkçı eylem ve söylemler karşısında, ülkede yaşanan siyasi krizin aşılması yönünde yoğun diplomatik temaslar gerçekleştirdik.
EUFOR-Althea harekatına desteğimizi de sürdürüyor, Bosna-Hersek’in huzuruna somut katkı veriyoruz.
Kosova’daki gelişmeleri de yakından takip ediyor, ilgili tüm tarafların hassasiyetlerini gözeten dengeli bir siyaset izliyoruz.
Sırbistan ile Kosova arasındaki meselelere ancak diyalog yoluyla çözüm bulunabileceğine inanıyor, bu anlayışla, Belgrad-Priştine Diyaloğu’na desteğimizi özgün katkılarımızla sürdürüyoruz.
Bu dönemde ayrıca, Kosova’daki NATO gücü KFOR’un komutasını yeniden devralmamız da ülkemizin bölgesel güvenliğe yaptığı somut katkının yeni bir göstergesini teşkil etmiştir.
Değerli Milletvekilleri,
Yakın coğrafyamızın bir diğer hassas bölgesi olan Güney Kafkasya’ya da aynı titizlikle yürütmekteyiz.
Azerbaycan–Ermenistan barış sürecinde 8 Ağustos’ta Vaşington’da ortaya konan irade ve Ermenistan’la yürüttüğümüz normalleşme sürecindeki ilerleme, bölgede uzun süredir beklenen kalıcı barışa yönelik umutları güçlendirmiştir.
Kardeş Azerbaycan’la müstesna ilişkilerimizi ikili ve çoktaraflı platformlarda sürdürüyoruz.
Karabağ’ın yeniden imarı ve ihyası da dahil olmak üzere, Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın tesisine yönelik çabalarda müttefikimiz Azerbaycan’la eşgüdüm ve dayanışma içinde hareket etmeye devam ediyoruz.
Ermenistan’ın ülkemize ve Azerbaycan’a yönelik barışçıl ve yapıcı yaklaşımını memnuniyetle karşılıyoruz.
Ülkemizle ilişkilerini normalleştirme konusunda açık ve istekli bir duruş gösteren Ermenistan’la farklı düzeylerde diyaloğumuzu sürdürüyor, atılabilecek somut adımlar üzerinde ortak çalışmalarımızı samimiyetle ilerletiyoruz.
Türkiye, en başından itibaren Güney Kafkasya’da barışın tesis edilmesi ve bölgede ortak bir refah alanı oluşturulması için çaba göstermektedir.
Bu anlayışla, Azerbaycan ve Ermenistan’ı bu tarihi fırsatı iyi değerlendirmeye ve barış anlaşmasını bir an önce sonuçlandırmaya teşvik ediyoruz.
Güney Kafkasya’daki bir diğer komşumuz olan Gürcistan’la stratejik ortaklık seviyesine ulaşan ilişkilerimizi de karşılıklı yarar temelinde güçlendirmeye devam ediyoruz.
Sayın Milletvekilleri,
Kadim bağlara sahip olduğumuz Türk Dünyası’yla işbirliğimizi stratejik bir perspektifle her geçen gün derinleştiriyoruz.
Türk Dünyası’nda bütünleşme çabalarının temel çatısını oluşturan Türk Devletleri Teşkilatı, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da iki Zirve düzenlemiştir.
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan Teşkilatın üyeleri; Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise gözlemci statüsü altında Aile Meclisimize değerli katkılar sunmaktadır.
Bugün Türk Devletleri Teşkilatı artık kurumsallaşmasını büyük ölçüde tamamlamış, somut projelere yoğunlaşmış, bağlantısallık konusunda önemli adımlar atmış ve ekonomik işbirliği boyutunu daha da güçlendirmiştir.
Ayrıca, Türk Devletleri’nin KKTC ve Kıbrıs Türklerine destekleri Zirve Bildirilerinde vurgulanmıştır.
Teşkilat’ın kurumsal yapısının güçlendirilmesine dair çalışmalar çerçevesinde, Türk Devletleri Teşkilatı nezdinde Daimî Temsilciliğimiz faaliyete geçmiştir.
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Yakın coğrafyamızdaki bu yoğun diplomasi trafiğini, küresel güçlerle yürüttüğümüz ilişkilerde de aynı stratejik perspektifle sürdürmekteyiz.
ABD Başkanı Trump’ın bu yıl başında görevi devralmasının ardından temaslarımız artarak devam etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başkan Trump arasındaki yakın dostluktan da güç alarak, ilişkilerimizi stratejik vizyon ve olumlu gündem etrafında ilerletiyoruz.
Enerji dahil tüm alanlarda işbirliğinin derinleştirilmesi ve ticaret hacmimizin yıllık 100 milyar Dolar hedefine ulaşması için sebatla çalışıyoruz.
Aynı zamanda savunma sanayii alanındaki tüm kısıtlama ve yaptırımların kaldırılması yönündeki girişimlerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 25 Eylül’de gerçekleşen Vaşington ziyareti sırasında bu konuları ABD tarafıyla kapsamlı şekilde ele aldık.
ABD Yönetimi’nin de aynı iradeye sahip olduğunu ve stratejik ortaklığımızı iki köklü müttefike yakışır şekilde her alanda ilerletmeye hazır olduğunu memnuniyetle görmüş bulunuyoruz.
Geçtiğimiz hafta ABD’ye gerçekleştirdiğimiz ziyarette, ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Orta Doğu Özel Temsilcisi Witkoff ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack ile kapsamlı bir toplantı düzenledik.
Trump Yönetimi ile Gazze’den Suriye’ye, Ukrayna’dan Kafkaslara uzanan geniş bir coğrafyada yakın bir diyalog sürdürüyoruz.
Sayın Milletvekilleri,
Transatlantik hattındaki bu güçlü ivmeyi, NATO içindeki etkin rolümüzün yanısıra Avrupa Birliği’yle ve Avrupa ülkeleriyle geliştirdiğimiz temaslarla da pekiştiriyoruz.
Türkiye, NATO bünyesinde üstlendiği roller ve ortaya koyduğu somut katkılarla transatlantik güvenliğe en fazla destek olan ülkeler arasındadır.
Bu kritik dönemde gelecek yıl NATO Zirvesi’ne evsahipliği yapacak olmamız da esasen bu konumumuzun bir göstergesi niteliğindedir.
Avrupa güvenlik mimarisinin, Türkiye’nin rolü, imkân ve kabiliyetleri hesaba katılmadan oluşturulamayacağı Avrupalı muhataplarımızca da ifade edilmektedir.
Keza Avrupa Birliği, son dönemde başta dış politika ve bağlantısallık olmak üzere ülkemizle diyalog ve işbirliğini artırmıştır.
Önümüzdeki dönemde, AB ile ilişkilerimiz bağlamında temel önceliklerimiz;
· Gümrük Birliği’nin güncellenmesi,
· Vize Serbestisi Diyaloğu’nun hızlandırılması,
· AB’nin güvenlik ve savunma mekanizmalarının NATO’yu tamamlayıcı nitelikte olması ve ülkemizin de bunlara dâhil edilmesidir.
Avrupa Birliği’nin de stratejik bir vizyonla hareket etmesi halinde, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde karşılıklı güven ve ortak menfaat temelinde yeni bir dönemin başlayacağına inanıyoruz.
Sayın Milletvekilleri,
Güvenliğin bölünmezliği ilkesi doğrultusunda, müttefik ülkeler arasında savunma sanayii alanında kısıtlamalar uygulanmaması gerektiğini savunuyoruz.
Girişimlerimiz sonucunda Belçika 2025 yılında ülkemize yönelik kısıtlamaları kaldırmıştır.
Diğer yandan, Almanya’nın onayının ardından Birleşik Krallık’la 20 adet Eurofighter savaş uçağı alımına ilişkin anlaşma 27 Ekim 2025’te imzalanmıştır.
Küresel diplomasi vizyonumuzun bir diğer boyutu olan Latin Amerika ve Karayipler’le ilişkilerimizi de aynı kararlılıkla ileri taşımaya devam ediyoruz.
Bu yıl Nikaragua’daki Büyükelçiliğimizin faaliyete geçmesiyle bölgede toplam 19 Büyükelçiliğe ulaştık.
2002’de yaklaşık 1 milyar Dolar olan ticaret hacmimiz bugün 15,6 milyar Dolar seviyesine çıkmış durumdadır.
THY’nin bölgedeki 8 ülkede 9 ayrı noktaya gerçekleştirdiği doğrudan uçuşlar, Latin Amerika ve Karayipler’i ülkemize ve küresel bağlantı ağımıza entegre eden önemli bir unsur olmaya devam etmektedir.
Batı yarımkürede güçlenen varlığımızı, küresel diplomasimizin doğu ekseni olan Asya-Pasifik’te genişleyen işbirliğimizle tamamlamaktayız.
Asya kıtasının değişen ve dönüşen çehresini yakından takip ediyoruz.
İkili işbirliği mekanizmalarımızın yanısıra, ASEAN, CICA ve Şanhay İşbirliği Teşkilatı gibi platformlarla işbirliğimizi güçlendiriyoruz.
Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve ortak fayda ilkeleri temelinde sürdürmekteyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Tianjin’de Şanhay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi marjında Devlet Başkanı Xi Jinping ile yaptığı görüşme, ikili temasların ivmesini artırmıştır.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin Orta Koridor ile uyumlaştırılmasını önemli görüyoruz.
Çin’in toprak bütünlüğüne saygımız çerçevesinde, Uygur Türklerinin barış ve güven içinde, kültür ve dinlerini özgürce yaşayabilmelerine yönelik beklentilerimizi tüm temaslarımızda dile getirmeye devam ediyoruz.
Japonya ile 2013’te kurduğumuz Stratejik Ortaklık ilişkilerimiz, diplomatik ilişkilerin 100. yılı olan 2024 boyunca yoğun temaslarla güçlenmiştir.
Şubat 2026’da faaliyete geçmesi planlanan Türk–Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, işbirliğimizin somut bir nişanesi olacaktır.
Güney Kore Cumhuriyeti ile 2012’de Stratejik Ortaklık düzeyine taşıdığımız işbirliğimizi daha da güçlendiriyoruz.
Güney Kore Cumhurbaşkanı’nın önümüzdeki hafta ülkemizi ziyaret etmesi planlanmaktadır.
Tarihi bağlara sahip olduğumuz Moğolistan ile Ocak ayında tesis edilen Stratejik Ortaklık, ikili ilişkilerimizde önemli bir zemin oluşturmaktadır.
Güney Asya’da, kardeş Pakistan’la stratejik işbirliğimizi her alanda güçlendirmeye devam ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Şubat ayında İslamabad’a gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle düzenlenen Yedinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi, ilişkilerimize yeni bir dinamizm kazandırmıştır.
Mayıs ayında Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan tırmanma, bu coğrafyadaki ihtilafların diyalog yoluyla çözülmesinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
Türkiye olarak gerilimi başından itibaren yakından takip ederek her iki tarafa da itidal telkin ettik ve ateşkes kararını memnuniyetle karşıladık.
Keşmir meselesi başta olmak üzere bölgedeki ihtilafların uluslararası hukuk temelinde ve diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini vurgulamayı sürdürüyoruz.
Afganistan’da istikrarın ve güvenliğin sağlanması hem bölgesel hem küresel düzeyde önem taşımaktadır. Bu ülkenin karşılaştığı sınamaların aşılması için ikili ve çok taraflı zemindeki desteğimizi sürdürüyoruz.
Ayrıca Pakistan ve Afganistan arasında terörle mücadelede ortak bir anlayışın tesis edilmesi için de yoğun çaba gösteriyoruz.
Dış politikamızın bir diğer öncelikli boyutu olan Afrika’yla ilişkilerimizi de aynı kararlılıkla güçlendirmeye devam ediyoruz.
Türkiye’nin Afrika ile stratejik ortaklığı, son çeyrek asırda attığımız adımlarla dış politikamızın en dinamik unsurlarından biri olmuştur.
2008 yılından bu yana stratejik ortağı olduğumuz Afrika Birliği ile bugüne kadar üç Ortaklık Zirvesi düzenledik.
Dördüncü Ortaklık Zirvesi’ni de 2026 yılı içerisinde Libya’nın evsahipliğinde düzenlemeyi öngörüyoruz.
Afrika Boynuzu’nda güvenlik ve istikrar için kilit öneme sahip Somali ile güvenlik alanında işbirliğimiz, kapsamlı ve sistematik şekilde ilerlemektedir.
Afrika’nın en uzun kıyı şeridine sahip Somali ile, kara ve denizde hidrokarbon arama ve üretimini kapsayan enerji işbirliğimizi planlı ve bütüncül bir çerçevede geliştiriyoruz.
Bunun yanısıra, geçtiğimiz yıl, hem Somali hem de Etiyopya'nın ülkemize duyduğu güvenin bir sonucu olarak Ankara Süreci'ni başlatmıştık.
Tüm çabalarımızı, bu iki ülke arasındaki gerginliği azaltan ve üst düzey ziyaretlerin ve iş birliğinin önünü açan Ankara Deklarasyonu’yla taçlandırdık.
Aralık 2024'te Ankara'da varılan anlaşmadan bu yana Somali ve Etiyopya arasındaki yakın diyalog devam etmektedir.
Keza Sudan’daki çatışmalar bağlamında ateşkesin sağlanmasına yönelik diplomatik girişimlere de destek veriyoruz.
İnsani krizin hafifletilmesi için hem ikili hem de çok taraflı zeminde gerekli çabayı göstermekteyiz.
Değerli Milletvekilleri,
Son yıllarda yaşadığımız gelişmeler göstermiştir ki, enerji güvenliği ve bağlantısallık diplomasinin ve jeopolitik rekabetin tam kalbine yerleşmiştir.
Enerjiye ve ulaştırma hatlarına hâkimiyet, stratejik etki alanı, siyasi denge ve güvenlik anlamına gelmektedir.
Türkiye, bu gerçeği çok önceden gören ve buna uygun pozisyon alan ülkelerin başında gelmektedir.
Bu anlayışla, Orta Asya’dan Hazar’a, Kafkasya’dan Avrupa’ya uzanan bütün ana güzergâhlarda aktif, belirleyici ve yapıcı bir rol üstleniyoruz.
Özellikle Çin’den başlayıp Orta Asya üzerinden Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya ulaşan Orta Koridor girişimi çok boyutlu stratejik vizyonumuzun bir ifadesidir.
Komşularımızla, Orta Asya’daki kardeş halklarla ve Çin Halk Cumhuriyeti başta olmak üzere güzergah üzerindeki ortaklarımızla bağlantısallık temelinde stratejik uyum içerisindeyiz.
Baltık’tan Adriyatik ve Karadeniz’e kadar ulaşan bir hatta AB üyesi ülkeleri biraraya getiren Üç Deniz Girişimi’ne Stratejik Ortak sıfatıyla katılmamız da bu vizyonun devamıdır.
İnsani ve kalkınma yardımlarımız, kamu diplomasisi ve yumuşak güç stratejimizin bir parçasıdır.
2025 yılında, çatışmalar ve doğal afetlerden etkilenen 47 ülkeye insani yardım ulaştırdık.
Sayın Cumhurbaşkanımızın İletişim Seferberliği ilanı doğrultusunda, kurumsal yeniden yapılanmamızda kamu diplomasisi ve stratejik iletişim unsurlarını Bakanlığımız politikalarının temel sütunlarından biri haline getirdik.
İlk dört Antalya Diplomasi Forumu’nu başarıyla tamamladık.
Hem sunduğu içerik hem de gördüğü teveccüh bakımından, Antalya Diplomasi Forumu ülkemizin diplomasi alanındaki prestijini pekiştirmekte ve görünürlüğüne önemli katkı sağlamaktadır.
Beşinci Antalya Diplomasi Forumu’nu 17-19 Nisan 2026 tarihleri arasında gerçekleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Uluslararası kuruluşlardaki temsile önem vermeye devam ediyoruz.
Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu’nun AGİT Genel Sekreteri görevine seçilmesi, ülkemizin Teşkilat nezdindeki önde gelen konumunu tescillemiştir.
Diğer yandan, UNESCO Yürütme Kurulu’na üst üste üçüncü kez seçilerek bu alandaki etkinliğimizi daha da pekiştirdik.
Aynı konferansta, Türk dünyasıyla yürüttüğümüz girişim sonucunda, 15 Aralık “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” ilan edilmiştir.
Diplomasi Akademimiz, 2025 yılında Bakanlık personeli ve diğer kurum mensupları dâhil toplam 4.857 kişiye eğitim vermiştir.
Ayrıca 472 yabancı diplomata ikili ve çok taraflı eğitim programları sunulmuştur.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın haklarının korunması ve kaliteli konsolosluk hizmetlerine erişimi de dış politikamızın temel önceliklerinden biri olmaya devam etmektedir.
Bugün 80’e yakın işlem türüyle vatandaşlarına en geniş konsolosluk hizmeti sunan ülkelerden biriyiz.
Vatandaş odaklı dijital hizmetlerde de önemli ilerlemeler sağladık.
2025 yılında yurtdışındaki vatandaşlarımız tarafından yaklaşık 2,5 milyon işlem dijital kanallardan tamamlandı.
Bulunduğu temsilciliklere uzak bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız için 25 Gezici Konsolosluk Hizmeti düzenlenmiş ve yurtdışında temsilciliğimiz bulunmayan 35 farklı şehirde başvuru alınmıştır.
Konsolosluk Çağrı Merkezi, 2010’dan bu yana 11 milyondan fazla, 2025 yılında ise yaklaşık 600 bin çağrıya yanıt vermiş; Gazze, Libya ve Lübnan’daki tahliye süreçlerinde etkin rol üstlenmiştir.
Başkonsolosluk hizmetlerinin geliştirilmesi amacıyla 6–8 Kasım 2025 tarihlerinde Ankara’da ilk kez Başkonsoloslar Konferansı düzenlenerek, konsolosluk hizmetlerinin kalitesinin daha da üst seviyelere taşınması için atılabilecek adımlar ele alınmıştır.
Bu çalışmalarımızın yanısıra, vatandaşlarımızın yabancı ülkeler nezdindeki vize sorunları yakından takip edilmekte ve çözüm odaklı girişimlerde bulunulmaktadır.
Bu kapsamda AB nezdinde yoğun girişimlerimiz neticesinde, “Cascade / Kademeli Vize Uygulaması” Avrupa Komisyonu tarafından 15 Temmuz 2025’te onaylanmıştır.
Bu sayede, vatandaşlarımızın daha hızlı ve kolay şekilde çok girişli Schengen vizesi almasının önü açılmıştır.
Zaman ve coğrafya mefhumu tanımaksızın 7/24 temelinde yürüttüğümüz çalışmalarımız kapsamında, dünyanın her köşesinde vatandaşlarımızın hakkını, onurunu ve güvenliğini titizlikle korumayı sürdüreceğiz.
Değerli Milletvekilleri,
Küresel ölçekte üstlendiğimiz tüm bu sorumluluklar, güçlü bir teşkilat yapısını bildiğiniz gibi zorunlu kılmaktadır.
Bu doğrultuda Bakanlığımızın kurumsal kapasitesini güçlendirmeye yönelik adımları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakanlığımızın kurumsal yapısı ve mevzuatı, ihtiyaçlarımız doğrultusunda güncellenmeye devam etmektedir.
2002’de 163 olan faal dış temsilcilik sayımız bugün 264’e ulaşmıştır.
148 Büyükelçilik, 14 Daimî Temsilcilik, 99 Başkonsolosluk ve diğer birimlerimizle birlikte Türkiye, dünyadaki en geniş temsil ağlarından birine sahip ilk üç ülkeden biri durumundadır.
Artan temsilcilik sayısı ve dış politikamızın genişleyen kapsamı doğrultusunda, nitelikli personel ihtiyacını karşılamak için meslek memuru ve konsolosluk ihtisas memuru alımlarına devam ediyoruz.
Bu yılın en önemli kurumsal adımlarından biri, Bakanlığımızın yeni yerleşkesinin inşaat sürecinin fiilen başlamasıdır.
Eskişehir Yolu/Ümitköy Kavşağı’nda, 548 dönümlük arsa üzerinde kurulan, 300.000 m²’yi aşan kapalı alana sahip yerleşkemizin temeli 17 Eylül’de Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle atılmıştır.
Yerleşke tamamlandığında 7 ayrı hizmet binasının yarattığı maliyetler ortadan kalkacak, Bakanlığımız ilk kez kendisi için inşa edilmiş bütüncül ve çağın gereksinimlerine cevap veren bir yapıya kavuşacaktır.
Dış temsilciliklerimizin fiziki koşullarını da iyileştirmeye devam ediyoruz.
2025 yılında dış teşkilatımızda 175’ten fazla orta ölçekli, 750’den fazla küçük ölçekli onarım yapılmıştır.
Dijital dönüşüm artık dış politikada etkinliğin, güvenliğin ve itibarlı temsilin ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu anlayışla yapay zekâ, veri analitiği ve yeni nesil güvenli haberleşme sistemleri hizmet süreçlerimize entegre edilmiştir.
Sadece bu yıl 123, son iki yılda ise 209 misyonumuzun bilişim altyapısı yenilenmiştir.
Artan siber tehditlere karşı kritik sistemlerimizin sürekliliği güçlendirilmiş; 7/24 izleme ve otomatik tehdit tespit mekanizmalarıyla Bakanlığımızın siber güvenlik kapasitesi tahkim edilmiştir.
Sayın Milletvekilleri,
2025 yılında 47 Devlet ve Hükümet Başkanı ülkemizde ağırlanmış; Sayın Cumhurbaşkanımız 18, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız 12 yurtdışı ziyaret gerçekleştirmiştir.
Türkiye’de hâlihazırda 309 yabancı misyon görev yapmaktadır.
Bu misyonlara bağlı yaklaşık 16.000 görevli ve aile bireyine, Viyana Sözleşmeleri ve ev sahibi ülke anlaşmaları çerçevesinde diplomatik ayrıcalık ve bağışıklık işlemleri de Bakanlığımızca sağlanmaktadır.
Milli güvenlik mimarimizin ayrılmaz bir unsuru olan Bakanlığımızın tesislerinin, personelinin ve hassas bilgilerinin korunması da önceliğimizdir.
Bu amaçla geçtiğimiz yıl kurduğumuz Diplomatik Güvenlik Genel Müdürlüğü ile fiziki güvenlik, personel güvenliği ve bilgi güvenliği süreçlerini tek çatı altında topladık; tespit, analiz, standart oluşturma ve farkındalık çalışmalarını güçlendirdik.
Personelimiz, çatışma bölgeleri de dahil dünyanın birçok noktasında güç koşullar altında görev yapmaktadır.
Güvenlik zafiyeti oluşmaması için temsilciliklerimizin nitelikli, güvenli ve özel donanımlı taşıtlarla desteklenmesi önem taşımaktadır.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Bakanlığımıza tahsis edilen bütçeyi şeffaflık, hesap verebilirlik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda, kamu kaynaklarının en etkin şekilde kullanılmasına azami önem göstererek ve tasarruf tedbirlerini titizlikle uygulayarak kullanmaktayız.
2024 yılı Kesin Hesabına göre, Bakanlığımıza yılsonu itibarıyla toplam 29,5 milyar TL ödenek tahsis edilmiştir. Harcamamız 26,6 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, tasarruf tedbirlerine uyarak etkin şekilde kullandığımız bütçemizin gerçekleşme oranı %90,3’tür.
Bakanlığımızın 2024 yılına ait Kesin Hesabı malî mevzuatta belirlenen şekilde hazırlanarak Hazine ve Maliye Bakanlığına iletilmiştir. Kesin hesap cetvelleri, bir kitapçık olarak da Komisyonumuzun bilgisine sunulmuştur.
2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifiyle Bakanlığımıza 46,8 milyar TL (46.805.514.000) ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir.
Bunun yanısıra, 9,3 milyar TL’si başta gençlerimizin, öğrencilerimizin ve akademisyenlerimizin Türkiye Ulusal Ajansı kanalıyla AB programlarına katılımını sağlamak amacıyla tahsis edilmek üzere, AB Başkanlığı için 10,2 milyar TL, Türk Akreditasyon Kurumu için 478 milyon TL tutarında ödenek de Komisyonumuzun onayına sunulmuş durumdadır.
Sayıştay Başkanlığımızla yakın işbirliğini sürdürüyoruz. 2024 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda mali rapor ve tablolara ilişkin herhangi bir denetim bulgusunun tespit edilmediği belirtilmektedir.
Raporun “Denetim Görüşü” bölümünde mali rapor ve tabloların tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varıldığı kaydedilmektedir.
Sayıştay Raporunun “Diğer Bulgular” bölümünde ise bir (1) bulguya yer verilmiş olup, bahsekonu bulgu mevzuat düzenlemesine yönelik öneri içermektedir.
Bahsekonu raporda yer verilen bulguya ilişkin olarak Hazine ve Maliye Bakanlığının koordinasyonunda ilgili kurumlarla birlikte gerekli çalışmalar yürütülmektedir.
Dış politika vizyonumuzu yansıtan ve 6 amaç altında, 22 hedef ve 54 performans göstergesinden oluşan 2024-2028 dönemi Stratejik Planımız, bütçemizin kullanılmasında yol haritamızı teşkil etmektedir.
Stratejik Planımıza ilaveten, 2026 yılı Performans Programımız ve 2024 yılı İdare Faaliyet Raporumuz Komisyonumuzun bilgisine ayrıca sunulmuştu.
Değerli Milletvekilleri,
2026 yılına yaklaşırken, diplomatik imkân ve kabiliyetlerimizin her zamankinden daha kritik hale geldiği bir dönemden geçiyoruz.
Böyle bir tabloda, Türkiye’nin hem jeopolitik ağırlığını koruyabilmesi hem de uluslararası alandaki etkisini daha da artırabilmesi, güçlü bir teşkilat yapısı ve sürdürülebilir bütçe desteğiyle mümkündür.
Krizlerin artık “uzak” olmadığı küresel dünyada, diplomasi ve kalkınma araçlarımız milli güvenliğimizin ilk savunma hattını oluşturmaktadır.
Yüce Meclisimizin bize sağladığı güçlü destek hem sahada hem masada yürüttüğümüz tüm çalışmaların en önemli dayanağıdır.
Bu kıymetli destek, 2026 yılında diplomatik kapasitemizi daha da güçlendirecek ve dış politika hedeflerimizi hayata geçirme imkanlarımızı genişletecektir.
Süreçte yoğun çaba sarf eden tüm mesai arkadaşlarıma huzurunuzda ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
Bu vesileyle, Plan ve Bütçe Komisyonu’nun tüm kıymetli üyelerine yapıcı katkıları, titiz değerlendirmeleri ve destekleri için şimdiden en içten teşekkürlerimi sunuyorum.