KÜRESELLEŞME VE ENFORMATİK DEVRİM SONRASI YENİ DÖNEM: "OFFSHORE OUTSOURCING": Hayrettin DEMİRCAN (*)

(*) Ekonomi Müşaviri, OECD Daimi Temsilciliği

I - Genel Olarak “Outsourcing” Kavramı ve Gelişimi:

i- “The American Heritage Foundation” sözlüğü “outsourcing” kelimesini; “motorlu vasıtaların üretiminde kullanılan parçalar gibi bazı ürünlerin ve hizmetlerin, maliyetleri düşürmek amacıyla, dış tedarikçi ya da üreticilerden temin edilmesi” olarak tanımlamaktadır. 

Üretimin bazı aşamalarının “outsourcing” yoluyla temin edilmesi oldukça sık rastlanan bir durum olup, etkin ve verimli çalışmanın gereği olarak kabul görmektedir. Otomobil firmaları çoğu zaman ürettikleri otomobillerin bazı aksam ve parçalarını anlaşmalı olarak dışarıdan temin etmektedir. Bununla birlikte, hizmetlerin “outsource” yoluyla temininin daha yeni bir kavram olmasına rağmen, pazarın hızla büyüdüğü görülmektedir.

Günümüzde, hizmet kalemlerinin toplam maliyetlerin %15-20’sini oluşturduğu tahmin edilmektedir. “Outsourcing” faaliyetleri, şirket destek birimlerinin gerçekleştirdiği pazarlama, insan kaynakları, muhasebe, satınalma, finansman, müşteri ilişkileri yönetimi gibi pek çok alanda yapılan hizmet faaliyetlerinin dışarıdan temin edilmesi yoluyla, bu maliyetlerde tasarrufa gitmek amacıyla ortaya çıkmıştır..

Bu açıklamalar ışığında, ilk kullandığımız “outsourcing” kavramını daha da derinleştirerek, “daha önce firma bünyesinde yapılan üretim ya da hizmetlerin, maliyetlerde avantaj elde etmek amacıyla, kendi adına ve hesabına yerli ya da yabancı, yurt içinde ya da dışında mukim başka bir firmaya yaptırılarak temin edilmesi” şekline tanımlamak mümkündür.

Tablo 1’de,“outsourcing” ve “offshoring” kavramlarının temel nitelikleri ile aralarındaki ilişkiyi görmek mümkündür. Görüldüğü gibi “outsourcing” ülke içinden yapılabileceği gibi, ülke dışından da yapılabilir. Esasen, gelişmiş ülkelerde ve özellikle Fransa gibi önemli AB ülkelerinde gürültü koparan “outsourcing”, yurt dışı ve özellikle denizaşırı (offshore) ülkelerden yapılan “outsourcing”dir. Günümüzde “outsourcing” faaliyetlerinin önemli bir kısmı gelişmiş ülkelerin kendi aralarında cereyan ediyor olsa da, son yıllarda, “outsourcing” yoluyla hizmet alımının, Çin, Hindistan, Filipinler ve Karayib Adaları gibi bölgeler ve ülkelerde ihracata yönelik hizmetlerde yarattığı beyaz yakalı istihdam artışının, gelişmiş ülkelerin nitelikli işgücünün işlerini kaybetmesine yol açacağı inancını güçlendirmektedir.

Önceleri “outsourcing” yoluyla hizmet alımları, yine ülke içinden, nispeten daha ucuz işgücü olanakları sunan bölgelerden yapılmaktaydı. Ancak, özellikle bilişim teknolojilerinde (IT Services) yaşanan hızlı gelişmelerin sunduğu imkanlar sonucu, ABD firmaları daha önce ülke içinden yaptıkları sözleşmeli hizmet alımlarını deniz aşırı ülkelere taşımışlardır. Örnek vermek gerekirse, “Bank of America” firmasının,  Hindistan’da bir Hintli firmaya, daha önce kendi birimlerince yapılan, bankacılık işlemleri için yazılım geliştirme fonksiyonunu devretmesi “offshore outsourcing” (sınır ötesi outsourcing) olarak tanımlanmaktadır.


(*) Ekonomi Müşaviri, OECD Daimi Temsilciliği
( ) The American Heritage Dictionary of the English Language, 4. Baskı, 2000, Houghton Mifflin Company.

Tablo 1: “OFFSHORING” VE “OUTSOURCING” İLİŞKİSİ

Üretim Yeri

Kendi bünyesinde

Dışarıdan tedarik (Outsourcing)

Yurt içi üretim

Mal ve hizmet kendi ülkesi ve kendi bünyesinde üretilmektedir.

Mal ve hizmet kendi ülkesindeki diğer firmalardan temin edilmektedir.

Yurt dışı üretim

(Offshoring)

Mal ve hizmet yabancı ülkelerde kendi bünyesinde üretilmektedir. (Offshoring)

Mal ve hizmet yabancı ülkedeki diğer firmalardan

“outsourcing” ile temin edilmektedir. (offshore outsourcing)

Kaynak: UNCTAD

ii- 2001 yılı için dünyadaki tüm hizmet sektörlerinde  “outsourcing” işlemlerinin cirosu 32 milyar Dolar civarında hesaplanmıştır. Ayrıca, henüz emekleme çağında olan ve 2003 yılı itibarıyla toplam hacmi 1,3 milyar Dolar olan iş süreci hizmetlerinin sınır ötesi ülkelerden “outsourcing” yoluyla temininin ise 2007 yılına kadar 24 milyar Dolara yükseleceği tahmin edilmektedir.   Aynı şekilde, “ICT Outsourcing” pazarı 2000 yılından beri yıllık bazda %30 oranında, iş süreci ile ilgili “outsourcing” pazarı ise yine yıllık bazda %60 oranında büyümektedir. Bu rakamlar bize “outsourcing” faaliyetlerinin gelecekteki potansiyeli hakkında yeterli ipucu vermektedir.

Tablo 2: Outsourcing Yoluyla Temin Edilen Hizmet Türleri

Bilişim Teknolojisi (IT) Hizmetleri:

Yazılım geliştirme ve uygulama hizmetleri, bilgi işlem ve bilgi tabanı oluşturma hizmetleri, IT destek hizmetleri, uygulama, geliştirme ve bakım hizmetleri,  haber alma ve veri depolama hizmetleri, e-tedarik ve şirketten şirkete (B2B) piyasaları, işletme güvenliği, paket uygulamalar, sistem entegrasyonu, işletme uygulamalarının uyumlaştırılması, toplam altyapı outsourcing’i, WEB hizmetleri ( İnternet içerik hazırlaması gibi..), WEB sitesi kurma ve ASP ( uygulama hizmetleri sunumu).

 

İş Sürecinin Outsourcing’i:

 

Tüketici irtibatlı hizmetler:

Satış destek, üyelik yönetimi, müşteri istekleri, otel ve havayolu şirketleri için rezervasyonlar, kayıt yenileme, müşteri hizmetleri yardım hattı, kredi ve faturalama problemlerinin takibi vs.

 

Ofis destek faaliyetleri:

Bilgi girişi ve takibi, bilgi işlem ve bilgi tabanı hizmetleri, tıbbi kayıtlar, ödeme hizmetleri, finansal işlemler (finansal enformasyon ve bilgi işlem idaresi), insan kaynakları işlemleri hizmetleri, bordro hizmetleri, depolama ve lojistik, stok takibi, tedarik zinciri hizmetleri,  etiketleme, sigorta talepleri, mortgage işlemleri.

 

Daha bağımsız profesyonel veya iş hizmetleri:

İnsan kaynakları hizmetleri (işe alma, bordro düzenleme vs.), finans ve muhasebe hizmetleri (gözetim, defter kayıtları, vergi işlemleri vs.), pazarlama hizmetleri, ürün dizaynı ve geliştirme.

 

Kaynak: “Pre-empting Protectionism in Services; The WTO and Outsourcing”, World Bank Policy Research Working Paper 3237, Mart 2004.

Çokuluslu şirketlerin üçüncü ülkelerde yaptığı çağrı merkezi yatırımlarında bilişim teknolojileri ve yazılım firmaları %30, genel iş hizmeti sunan firmalar %20, telekomünikasyon ve ulaştırma firmaları %6’şar, telekomünikasyon ekipmanı üreten firmalar ise %4 paya sahiptir. Ofis destek hizmetlerinde yapılan yatırımlarda ise, finansal hizmet firmaları %29,  genel iş hizmeti sunan firmalar %17, ulaştırma ve elektronik firmaları %4,4’er paya sahiptir. Bilişim teknolojisi yatırımlarında, bilişim teknolojisi ve yazılım firmaları tek başlarına %97,8 payla lider durumundadır. 

UNCTAD World Investment Report 2004, The Shift Towards Services.
UNCTAD World Investment Report 2004, Chapter IV, The Offshoring of Corporate Service Functions: The Next Global Shift

“Outsourcing” yoluyla hizmet alanların genelde çokuluslu şirketler olduğunu, bu nedenle, gelişmiş ülkelerin doğal olarak bu pazarda en büyük alıcılar olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi, ABD, İngiltere,Almanya, Fransa gibi gelişmiş ülkeler büyük alıcılar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu durum, gerek IT hizmetleri, gerek iş süreci hizmetleri için büyük farklılık arzetmemektedir. Belki tek fark, henüz başlangıç aşamasında olan iş süreci hizmetlerinin “outsourcing” yoluyla temin edilmesi konusunda tabloda verilen rakamların IT hizmetlerine kıyasla düşük olmasıdır.

Tablo 3: Outsourcing’de Büyük Alıcılar (Milyon $)

Sıra

Ülke

İş Süreci

Sıra

Ülke

ICT Hizmetleri

1

ABD

58,794

1

İrlanda

10,426

2

İngiltere

36,740

2

İngiltere

5,675

3

Almanya

27,907

3

ABD

5,431

4

Fransa

20,864

4

Almanya

5,185

5

Hollanda

20,074

5

İspanya

2,487

6

Hindistan

18,630

10

Fransa

1,191

8

Japonya

17,401

11

Japonya

1,140

14

Çin.

10,419

12

Çin

638

29

Rusya

2,012

      25

       Rusya

       137

Kaynak: IMF Balance of Payments Statistics Yearbook 2002.

IT sektörü, gerek istihdam yaratılması, gerek ulusal ekonomi içindeki payı nedeniyle vazgeçilemez bir sektördür. Örneğin, İrlanda açısından, toplam satışların GSMH içindeki payının %11,4’e ulaştığı IT sektörü, bugün ulaştığı refah düzeyinin en büyük nedenleri arasındadır. Hindistan, Çin ve Brezilya gibi ülkeler nispeten katma değeri düşük ürünlerde yoğunlaşmakta, İrlanda ve İsrail ise yüksek katma değere sahip ürünlere yönelmekte, dolayısıyla çalışan başına daha yüksek satış rakamlarına ulaşmaktadır. Bugün için, Hindistan düşük ücret ve maliyetlerle piyasada var olmaya devam edecektir. Ancak, ücretlerin zaman içinde yükselme eğiliminde olduğu hatırlanırsa, katma değeri yüksek ürünlere ve ARGE çalışmalarına yönelmedikleri sürece, gelişmekte olan ülkelerin sadece düşük işgücü maliyetlerine güvenerek bu pazarda ayakta kalmaları zordur.

II – Offshore Hizmetlerinde Artış  Trendinin Nedenleri:

Günümüzde, ABD kökenli bir sigorta şirketinin, şirkete gelen hasar talepleri ve başvurularını Hindistan da yerleşik bir firmaya gönderip standart bir formata dönüştürmesi, yine bazı inceleme ve değer biçme işlemlerini bir Filipinli firmaya yaptırması hiç de ütopik bir düşünce değildir. Bu nedenle, gelişmekte olan ülkeler, gelişen “outsourcing” pazarından daha çok pay almak için eğitim ve yatırım stratejilerini yeniden tanzim etmektedirler. “Sınır nerede ?” sorusunun cevabı belki de bir Hintli firmanın ofisinde asılı sloganda gizlidir; “eğer işi yapan kişiyi fiziki olarak görmek zorunda değilsen, o işin yeri değiştirilebilir”.
 
“Outsourcing”yoluyla mal ve hizmet temininde gözlenen hızlı artışlar, öncelikle, hizmetlerin yurt dışından teminine imkan veren bazı gelişmeler sonucunda mümkün olmuştur. Mal ve hizmet üretiminin “offshoring” yoluyla elde edilmesinde görülen artışın nedenlerini dışsal (dünyada ve endüstride) ve içsel (firma bazında) etkenleri inceleyerek cevaplamak gerekmektedir.

i- Dışsal Faktörler: “Outsourcing” faaliyetlerinin giderek ivme kazanmasında, son 20 yıllık dönemde ortaya çıkan dört dışsal faktörün payı bulunmaktadır.

a- Teknolojik gelişmeler, bazı hizmet dallarında, daha önce hizmetin elde edilebilmesi için hizmeti alan ve sunan tarafların bir araya gelmesi şartını gereksiz kılmıştır.  Günümüze kadar

hakim olan yaklaşım tarzında, alıcı ve satıcıların aynı yerde ve zamanda bulunmaları gerektiği düşünülerek, çoğu hizmetler ticarete konu edilemez olarak kabul edilmiştir. Berberin hizmetine ulaşabilmek için mutlaka hizmeti sunan işyerine gitme zorunluluğu gibi, fiziki ürünlerden farklı olarak, hizmetlerin farklı ülkelerde yerleşik taraflarca ticarete konu edilemeyeceği düşünülmüştür. Günümüzde, teknolojik gelişmelere bağlı olarak, bilginin depolanabilmesi, dağıtılabilmesi mümkündür. Örneğin, bir müzik eseri, bilgisayar programı kaydedilebilir, dağıtılabilir, depolanabilir. Ayrıca, muhasebecilik hizmeti ya da ürün tasarımı, evde bilgisayar başında yapılabilir.

b- İkinci önemli değişim, bazı gelişmekte olan ülkelerin bilişim teknolojileri alanında eğitime yaptıkları büyük yatırımlar sonucunda, düşük maliyette yeterli sayıda yüksek nitelikli eğitimli eleman arzı yaratılmalarıdır. Bu ülkeler arasında, Hindistan, Çin ve Rusya ve Filipinler en göze çarpan örneklerdir. Örneğin, sadece Hindistan’da üniversitelerden her yıl bilişim teknolojileri alanında 200.000 civarında yeni öğrenci mezun olmaktadır. 

Hindistan’da 1950’li yıllarda kurulan Teknoloji Enstitüleri, yoğun şekilde yüksek teknoloji üzerine eğilmiş ve bu alanda kalifiye eleman yetiştirmek için programlar hazırlamış, 80’lerin sonunda yazılım teknolojisi parkları (software technology parks) kurulmuştur. Buna rağmen yeterli bir gelişme sağlanamaması üzerine, Hintli firmalar uluslararası stratejik işbirliğine yönelmişler, İngilizce’nin hakim dil olması, eğitimli ve ucuz işgücü imkanları ile diaspora bağlantıları bugünkü başarının temel taşlarını oluşturmuştur. Bugün Bangalore, yazılım (software) işinde “Silikon Vadisi” ile kıyaslanır hale gelmiştir.

c- Şirket bünyesinde etkinliğin ve verimliliğin arttırılması amacıyla işletme biliminde geliştirilen yeni yaklaşım ve uygulamalar, imalat ve hizmet sektörlerindeki çokuluslu şirketlerin sınırötesi faaliyetlerini ve “outsourcing” faaliyetlerini destekleyerek hizmet faaliyetlerinin bünye dışından temin edilmesini desteklemiştir.  Küresel rekabetin giderek artması, firmalar üzerinde yeni baskılar oluşturmuş, piyasada ayakta kalabilmek için yeni yaklaşımların geliştirilmesi yönünde bir eğilim oluşmuştur. Özellikle üretim maliyetlerini düşürecek işletme yöntemleri, zorlu rekabet ortamında giderek daha önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede, gerekli durumlarda, şirket bünyesinde üretilen mal ve hizmetlerin dışarıdan teminini destekleyen işletme modelleri geliştirilmiştir.

d- Hizmet sektörünün ulusal ekonomilerdeki payının giderek artması, ilaveten, FDI (doğrudan yabancı yatırımlar) içinde de aynı artışla paralel olarak değişim yaşanması, özellikle bilişim teknolojilerinde hizmetlerin “outsourcing” yoluyla temin edilmesi, “outsourcing” yoluyla yaratılan ekonomik değerdeki artışının temel nedenlerinden biri olarak belirmektedir.

ii- İçsel Faktörler: Yukarıda, bir ürün ya da hizmetin “outsourcing” yoluyla temin edilmesinde maliyet faktörünün en temel neden olduğunu belirtmiştik. Ancak bu, günümüzün karmaşık yapısını açıklamakta yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle, firma modellerinden hareketle neden “outsourcing” yoluyla hizmet alımı yapıldığı sorusuna cevap aramak, bu çerçevede, içsel faktörleri de hesaba katmak gerekmektedir.“Outsourcing” ve maliyet ilişkisini daha iyi anlamak için, örnek bir olay üzerinden maliyet kalemlerini incelemek yararlı olacaktır.

Pre-empting Protectionism in Services; The WTO and Outsourcing, World Bank Policy Research Working Paper 3237, Mart 2004.

Tablo 4’de de görüldüğü gibi, Kansas City ve Mumbai’de faaliyet gösteren Çağrı Merkezlerinin (Call Centers) makine-teçhizat, işletme dönemi giderleri ve işçilik maliyetlerinin toplam maliyetler içindeki payları açısından belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Sunulan hizmetin nihai müşteriye maliyeti açısından ise yaklaşık 2-3 misli bir fark göze çarpmaktadır.

Tablo 4: Kansas City ve Mumbai’de bulunan Çağrı Merkezlerinin Maliyet Karşılaştırması

Çağrı merkezinin bulunduğu şehirler

Amortisman değeri maliyeti ($/Saat)

Diğer maliyetler ($/Saat)

İş gücü maliyeti

($/Saat)

Kar ($/Saat) (Kansas City’de kar marjı toplam maliyetin %20’si, Mumbai’de %100’üdür)

Müşteriye maliyeti

Kansas City

0,25

0,14

10,00

$2,08

12,47

Mumbai

0,35

0,21

1,50

$2,06

4,12

Kaynak: The Next Wave of Globalisation, Working Paper, 13 Eylül 2004,  Rafiq Dossani& Martin Kenney, Berkeley Roundtable on the International Economy

Maliyet olarak avantajlı bile olsa, firmalar, sözkonusu faaliyet sıkı denetim gerektiriyorsa, çok stratejik olduğu düşünülüyorsa, dışarıya aktarıldığında çok yüksek bir işlem maliyeti olacaksa, üretim veya hizmet karmaşık ve hassas ise, anılan hizmet ya da üretimi kendi bünyelerinde  bırakmak isteyeceklerdir. Diğer taraftan, hizmet ya da ürünü satanla iletişim sıkıntısı yaşanacaksa, bünye dışına alındığında, hizmet, üretim ve ARGE faaliyetlerinin etkinliği sağlanamayacaksa, “outsourcing” tercih edilmeyecektir.

Maliyet avantajı olsa bile, ürün ya da hizmeti sunabilecek kapasitede yerel firmaların bulunması gerekmektedir. Bu durum 1990’ların ortalarına kadar sözkonusu değildi. Örneğin, çokuluslu şirketler ofis destek hizmetlerini Hindistan’a kaydırmaya başladıklarında, bölgede hizmeti “outsourcing” yoluyla temin edebilecek bir tek Hintli firma yoktu.

Son olarak, yüksek hacimli hizmet ya da üretim faaliyetleri ölçek ekonomilerinden yararlanmak amacıyla firma bünyesinde bırakılmakta, ancak, düşük ölçekte üretim ya da hizmet faaliyetleri, aynı menfaatin bu ölçekle firma bünyesinde sağlanması zor olacağından, “outsourcing” yoluyla temin edilmektedir. Dolayısıyla, yalnızca birim işçilik maliyetlerine bakıp, bu konuda neden bir gelişme var ya da yok demek bir anlam taşımamaktadır.

III- “Outsourcing” Yoluyla Hizmet Temini Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlar:

Günümüzde, “offshore outsourcing”in giderek artan hacmine rağmen, “outsourcing” yoluyla hizmetin dışarıdan temin edilmesinin, kendisine atfedilen yararları gerçekten sağlayıp sağlamadığı tartışılmaya başlanmıştır. “Outsourcing” yoluyla sağlanan hizmetin kalitesi ile kullanımı sırasında ortaya çıkan beklenmeyen maliyet kalemleri, konunun daha farklı boyutlarını gündeme getirmiştir.

Hizmetlerin “outsourcing” yoluyla temini nedeniyle hizmet alan firmaların karşılaştıkları problem ve riskler iki grupta toplanmaktadır; Operasyonel riskler ve finansal riskler. Operasyonel riskler sırasıyla; çalışanların yeteneklerinin aşınması, organizasyon üzerinde kontrolün kaybolması veya zayıflaması, mahremiyet ve gizliliğin korunamaması, maliyet baskısı nedeniyle daha düşük kaliteli hizmet tedarikçilerini kullanmak, uzun süreli anlaşma yapılarak esnekliğin kaybedilmesi, hizmet sunan personelin denetiminin zorluğu olarak tanımlanabilir. Finansal risk ve problemler ise; yüksek işlem maliyetleri, gizli maliyetler, fırsat maliyeti ve hizmeti sunan ile alan arasında çıkar çatışması (conflict of interest) olarak sıralanmaktadır.


Destek hizmetlerinin denizaşırı ülkelere aktarılmasının en büyük açmazı, müşterilere hizmet yerinde destek verecek, yardım edecek eleman bulunmamasıdır. Örneğin, Hindistan’da yerleşik bir “Call Center”in sağladığı hizmetten memnun olmayan Amerikalı müşteri şikayetini, hizmeti sunan Hintli firmaya değil, temsil ettiği ABD firmasına yöneltecektir. Şikayete konu olan aksama, eğer hizmet ABD içinde yerleşik bir firma tarafından verilmiş olsaydı, muhakkak çok kısa bir sürede muhatabını bulacak, büyük olasılıkla problem kısa sürede çözülecekti.

“Outsourcing” sırasında uygulamada en fazla karşılaşılan problemlerden biri de, hizmeti alan ve sunan firmalar arasında doğru iletişim kurmak  olarak ortaya çıkmaktadır. Hizmet satan ve alan şirketlerin kültürel farklılıkları, iş mantığı ve önceliklerı gibi pek çok husus zamanla içinden çıkılamaz sıkıntılara neden olabilmektedir. Bu nedenle, bazı firmalar, hizmet satan firmaların ülkelerinde temsilcilik ya da ofisler açarak, bu tür problemleri yerinde çözmeyi amaçlamaktadırlar.

Ayrıca, bazı firmaların gerçek maliyetten ziyade, ücretlere bakmakla yetindiği, çoğu firmanın “outsourcing” öncesi ve sonrası maliyetleri karşılaştırma kapasitesine sahip olmaması nedeniyle, “outsourcing” sonrası karşılaşılan gizli maliyetleri dikkate almadıkları görülmektedir.

Bu çerçevede, denizaşırı ülkelerde üretilen yazılımların, yerli olarak üretilenlere kıyasla %35-40 daha fazla hata içermesi, firmaların zamanlarının büyük kısmını bu problemlerin çözümüne ayırmak zorunda kalmaları önemli bir maliyet kalemidir..Bu süreç müşteri kaybına ilaveten, problemi çözmek için zaman ve para kaybı anlamına gelmektedir. Öngörülmeyen bir diğer maliyet kalemi ise, hizmet alımı başlamadan önce, hizmet satan firmaların egitilmesi için yapılan harcamalardır.

Almanya Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada, 1992-2000 yılları arasındaki veriler kullanılarak, Alman firmalarının “outsourcing” ile elde edecekleri kazançları gereğinden büyük hesap ettikleri, çoğu zaman firmaların hizmetin uzak bir bölgeden temin edilmesinden kaynaklanan işlem maliyetini dikkate almadıkları, başlangıçta “outsourcing” ile elde ettikleri maliyet avantajının, diğer firmaların da aynı stratejiyi takip etmeleri sonucunda uzun dönemde azaldığı ifade edilmektedir.

IV- “Outsourcing” Kavramı Etrafında Yapılan Tartışmalar:

Bugüne kadar yapılan tartışmalarda “ourtsourcing”i destekleyen ve eleştiren temel savlara bakmamız, konunun hassasiyetini görmemiz açısından yararlı olacaktır;

“Offshore Outsourcing” kavramının bu denli tartışılmasında en büyük neden, gelişmiş ülkelerdeki eğitimli işgücünün, hizmetlerin “outsourcing” yoluyla temin edilmesine bağlı olarak işsiz kalacağı endişesidir. Son yıllarda, giderek artan dozda “outsourcing”e karşı sesini yükselten politikacılar, işçi sendikaları ve akademi çevrelerinden oluşan bir blok oluşmaya başlamıştır.

Öncelikle “outsourcing”e yöneltilen temel eleştiriler aşağıda sıralanmaktadır;

-"Outsourcing” yoluyla gelişmekte olan ülkelerdeki eğitimli işgücünün çok düşük ücretlerle çalıştırıldığı ve çalışanların haklarının ihlal edildiği ileri sürülmektedir. Bu konu özellikle işçi temsilcileri tarafından dile getirilmektedir. İşçi sendikaları, “outsourcing” ile şirketlerin çok düşük ücretlerle eleman çalıştırdıklarını, ayrıca, firma çalışanları ile iş sahipleri arasındaki ilişkileri gerginleştirdiğini, ilaveten, “outsourcing”in gelişmekte olan ülkeler için de bir fayda getirmediğini, zira, zamanla ücretlerin yükselmesi sonucu, şirketlerin daha ucuz hizmet sunan başka bölgelere yöneldikleri, sonuçta, “outsourcing”in gelişmekte olan ülkeler açısından sürdürülebilir bir kaynak olmadığını belirtmektedirler. 

-Yukarıdaki hususla bağlantılı olan bir diğer eleştiri noktası, “outsourcing” nedeniyle gelişmiş ülkelerdeki yetişmiş işgücünün mevcut işlerini kaybettiği iddiasıdır. Bu kapsamda, ILO 2001 yılında yaptığı tahminlerde, hizmet sektörlerinde yaşanan değişimden dolayı, ABD ve Batı Avrupa’daki hizmet sektörlerindeki istihdamın %1-5’inin düşük ücretli ülkelere kayacağını belirtmekteydi. Bu ise yaklaşık olarak 2 ila 10 milyon arasında bir işgücü rakamına denk gelmektedir. Yine, Global Insight, 2003 yılında ABD’de IT ve hizmet sektörlerindeki  104.000 işin “offshroring”den dolayı yurt dışına kaydığını tahmin etmektedir.

-“Outsourcing”in gelişmekte olan ülkelerde sürdürebilir kalkınma için güvenilir bir kaynak olamayacağı, büyük şirketlerin zamanla ücretler ve maliyetlerde yükselme olduğunda, daha düşük maliyetle hizmet alacakları bölgelere ve ülkelere yöneleceği hususu da yöneltilen eleştiriler arasındadır. Ayrıca, “outsourcing”in tek başına bir ülkenin gelişmesinde ve istihdam yaratılmasında yeterli olmadığı da sık sık vurgulanmaktadır.

“Outsourcing”i destekleyenlerin hizmet alan ülkeler için savundukları görüşler ise şunlardır;

-Hizmetlerin “outsourcing” yoluyla temin edilmesi sayesinde maliyetlerde %30-40’lara varan oranlarda tasarruf yapmak mümkündür. Gerek hizmet alımı yapılan ülkelerde 6-7 kata kadar daha ucuz eğitimli işgücünün bulunması, gerek bu hizmetlerin şirket bünyesinde yeterli ölçekte yapılamaması, dolayısıyla düşünülenden daha yüksek fiyata mal olması nedeniyle, “outsourcing” küreselleşen dünyada rekabet için en uygun seçenektir.
-Şirketlerin destek hizmetlerini dışarıdan satın almaları sayesinde ana faaliyet konularına yoğunlaşmaları mümkün olacak, bu ise daha etkin ve verimli bir organizasyon yapısına kavuşmalarını sağlayacaktır.
-Zamanla hizmet tesliminde uzmanlaşan yabancı şirketler, daha kaliteli hizmet sunmaya başlayacak, bundan en fazla tüketiciler faydalanacaktır.
-Şirketler ana faaliyet konularına yoğunlaşarak, katma değeri yüksek alanlara yönelme fırsatı elde edecektir. Yapılan pek çok araştırma, “outsourcing” yoluyla yurt dışına kayan iş imkanlarının, aynı sektörlerde istihdam azalmasına neden olmadığını, hatta, daha yüksek katma değer yaratan sektörlere yönelme imkanı bulan bu firmalarda ilerisi için yeni imkanlar sunduğunu, ilave istihdam bile yarattığını ortaya koymaktadır.
Hizmet satan ülkeler için ileri sürülen temel destekleyici argümanlar ise aşağıda sunulmaktadır;

-Hizmet ihracatı ve buna bağlı olarak gelir imkanı yaratılmış olmaktadır. Daha önceki bölümlerde açıkladığımız üzere, pek çok ülke hizmet satışlarıyla önemli bir gelir kalemine kavuşmuştur. Bu ülkeler arasında İrlanda, Hindistan, Filipinler ve Meksika ilk akla gelenler arasındadır.
-İnsanlara yeni iş ve yeni yetenekler edinme fırsatları sunmaktadır. Sadece Hindistan’da 2 milyona yakın insan yurt dışına hizmet satan şirketlerde çalışmaktadır. Bu rakam bile gelecekte “hizmet outsourcing”inin ne kadar kritik bir sektör olacağını göstermek için yeterli olmaktadır.
-Teknoloji transferi imkanı sunmaktadır. Uluslararası dev firmalara hizmet satışı için, o firmaların genel yönetim felsefesini ve işletme kültürünü adapte etmek durumunda olan yerli firmalar, zamanla bu işletme tekniklerini ve de teknolojilerini kullanmaya, hatta üretmeye başlamaktadırlar. Böylece, bir eğitim gerçekleşmekte, yeni bir kültür yerleşmektedir.
-Bu sektörlerden diğer sektörlere doğru pozitif katkı imkanları (positive spillover) bulunmaktadır. Yabancı firmalarla iş yapan yerli firmaların başarıları, kuşkusuz zamanla diğerlerini de aynı yöntem ve teknolojileri kullanmaya özendirecektir.

V- Türkiye’de Bilişim Teknolojileri Sektörü:

Türkiye’de Hizmet sektörünün ekonomideki payı, OECD ülkelerinde de gözlemlediğimiz şekilde, giderek artmakta, buna karşılık tarım ve sanayiinin payları azalmaktadır. 2004 yılı itibarıyla GSMH içinde tarım sektörü %15.3, sanayi sektörü %24.3 ve hizmetler %61 paya sahiptir. Hizmet sektöründe yaşanan genişlemeye paralel olarak, sunulan ürünlerin çeşitliliğinin ve kalitesinin de artması beklenmektedir.

Hizmet sektörü içindeki temel alt sektörlere baktığımızda, 2002 yılında genel ekonomi içinde ulaştırma ve telekomünikasyon sektörü %15.1, mali kuruluşlar %4.7, serbest meslek ve hizmetleri  %3.5 paya sahiptir. Özelde bilişim sektörüne baktığımızda ise, sektörün büyük oranda (%60) donanım ağırlıklı gelirlere dayandığı, yazılım gelirlerinin ise %14 gibi düşük bir paya sahip olduğu görülmektedir. Bugün Türkiye’de bilişim sektöründe yaklaşık olarak 7.000 firmanın faaliyette bulunduğu tahmin edilmektedir. Ancak bu firmaların önemli bir kısmı yerel ve küçük ölçekte faaliyette bulanan firmalardır.

Etkin ve ucuz bir iletişim ağı, hizmetlerin aktarım maliyetlerinin azalması demektir. Dolayısıyla, hizmetlerin tüketiciye yansıyan maliyetinde avantajı sağlayacak en önemli faktörler arasındadır. IT sektörünün geliştirilmesi için gerekli alt yapıyı sağlayacak olan telekomünikasyon ve elektronik sanayii gibi yüksek teknoloji içeren destekleyici sektörlerde Türkiye gelişmiş bir altyapıya ve kapasiteye sahiptir. Bunu gerek ihracat performansı, gerek sektörlerin büyüklükleri açısından görmek mümkündür.  Bilişim teknolojilerinin etkin ve verimli olması, gerekli altyapının varlığıyla birebir bağlantılıdır. Bu açıdan, Türkiye gerekli destekleyici sektörlere sahip olmakla beraber, iletişim ve bilişim hizmetlerinin etkinliğinin ve yeterliliğinin altyapıya yapılacak yatırımlarla arttırılması, outsourcing için gerekli olan ucuz ve etkin iletişimin sağlanması gerekmektedir.


UNCTAD World Investment Report 2004, The Shift Towards Services.
 Outsourcing and Firm Level Performance, Bernd Görzig&Andreas Stephan, German İstitute for Economic Research (DIW Berlin),15 Ekim 2002,
Restoring Global Balance Together, Larry COHEN, UNI Başkanı, Dünya Bankası Konferansı, , 28 Haziran 2004, TOKYO.
 Fear of Service Outsourcing; is it justified ?, Mary Amiti& Shang Jin Wei, IMF Working Paper, Ekim 2004.

Tablo 5: Bilgisayar Sektörünün Yıllar İtibarıyla Dışalım / Dışsatım Durumu

(Bin$)

1998

1999

2000

2001

2002

2003

Dışalım

909.703

1.172.679

1.451.224

748.203

880.098

1.335.569

Dışsatım

48.765

64.994

55.040

40.484

32.884

31.852

Kaynak: Türk Elektronik Sanayicileri Derneği WEB Sitesi

Diğer taraftan, telekomünikasyon sektörünün rekabetçi yapıya kavuşmadan, sistemin verimliliğinin ve etkinliğinin sağlanması zordur. Bu nedenle, sektörde kamu tekelini kaldıran yasal düzenlemelerin yapılması olumlu bir adım olmakla beraber, Türk Telekom’un özelleştirmesinin hala tamamlanamamış olması, yapılan yasal reformlardan beklenen yararları elde etmeyi engellemektedir. 

Bilişim teknolojileri sektörünün performansına baktığımızda ise, genel olarak hizmet sektörünün artan önemiyle uyumlu bir yapı karşımıza çıkmaktadır. 2003 yılında yazılım sektörünün cirosu 2.870.000 $ olarak gerçekleşmiş ve bir önceki yıla göre %9’luk bir artış kaydetmiştir. Tablo 8’de

yer alan bilişim sektörünün büyüme oranlarına bakıldığında ise, özellikle 2004 yılı için %20 gibi oldukça yüksek bir büyüme oranı görülmektedir. Sektörün genel büyüme trendi daima ekonomik büyümenin üzerinde seyretmektedir. Bu nedenle, sektörün payı giderek yükselmekte, dinamik bir yapının varlığına işaret etmektedir.

Tablo 6: Türkiye Bilişim Pazarı (Bin US Dolar)

 

2001

2002

2003*

2004*

IT Donanımı

1.054.352

1.400.058

1.540.000

1.930.000

Yazılım

292.533

335.861

393.000

460.000

Hizmet

822.675

775.303

847.000

960.000

Tüketim Mal.

74.353

121.942

90.000

105.000

IT Toplam

2.243.913

2.633.164

2.870.000

3.455.000

IT Sektör Büyümesi

 

%17

%9

%20

Telekom Donanımı

1.453.063

1.148.006

1.263.000

1.360.000

Taşıyıcı Hizmetler

5.394.267

6.368.872

7.329.000

8.346.000

İletişim Teknolojileri

6.847.330

7.516.878

8.592.000

9.706.000

İlt. Sek. Büyümesi

 

%10

%14

%13

Genel Toplam

9.091.243

10.150.042

11.462.000

13.161.000

Toplam Büyüme

 

%12

%13

%15

Kaynak: İnterpro Pazar Araştırma Grubu,* 2003 ve 2004 tahmini rakamlardır

Bilişim teknolojileri sektörünün kapasitesini ve büyüme hızını belirleyen bir diğer önemli etken de, üniversitelerden mezun olan sektör uzmanlarının (bilgisayar teknisyenleri, bilgisayar mühendisleri, iletişim uzmanları, matematikçiler, bilişim sistemleri uzmanları vs.) oranlarıdır. 2004 yılı itibarıyla, Türk Üniversitelerinin 4 yıllık bilişim teknolojileri bölümlerinin toplam kontenjanı 3.256, bilişim teknolojileri eğitim bölümlerinin kontenjan toplamı 2.150, iki yıllık bilişim teknolojileri bölümlerinin toplam kontenjanı ise 16.205’tir. Bu rakamların bugün için yeterli olduğu kabul edilse bile, eğitim sektörü gelecekte IT sektörünün ihtiyacı olan yetişmiş eleman (mühendis ve teknisyen) arzında yetersiz kalacaktır.

Türkiye’de bilişim sektörüne sağlanan devlet yardımları genelde vergi muafiyeti ve istisnaları şeklinde düzenlenmiş, en önemli maliyet kalemi olan personel harcamalarının yükünü hafifletecek, uluslararası rekabet gücünü arttıracak, teknolojik yenilikleri destekleyecek bir forma kavuşturulamamıştır. Sağlanan kredi desteği ise gerek miktar yönünden, gerek desteklenen yatırım türleri yönünden yetersizdir. Yüksek teknoloji yatırımlarını desteklemek için oluşturulan “nitelikli sanayi bölgeleri” ve “teknoloji geliştirme bölgeleri” ile ilgili gerekli yasal alt yapı tamamlanmış olmakla beraber, uygulamaya henüz geçilememiştir.

Sonuç olarak, yüksek bir büyüme hızına sahip olsa dahi, IT sektörünün henüz yetersiz düzeyde olduğu Türkiye için,  Dünyada IT  sektörünün yüksek büyüme oranlarına sahip bulunduğu da dikkate alındığında, bugün gözlemlenen gelişmesinin çok üstünde bir performansa sahip olması ve uluslararası “outsourcing” hareketleri için eğitimli işgücü,
etkili ve ucuz iletişim ağı gibi alanlarda gerekli altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi gerekmektedir.


VI- Outsourcing için Stratejiler ve Öneriler:

Daha önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, “outsourcing” yoluyla hizmet alımının nedenleri iyi anlaşılırsa, bu sektöre girmek için anlamlı politikalar oluşturmak kolaylaşacak, böylece, daha önceki bölümlerde de açıklanan yararlarını en yüksek düzeye çıkarmak mümkün olacaktır. Ancak, tüm bu getirilerin elde edilmesi, öncelikle sektörel gelişmeleri dikkate alan, bunu ülkenin mevcut yapısıyla da uyumlaştırabilen, bu çerçevede, “outsourcing” hareketlerinin temel dinamiklerine uygun bir ortamın yaratılmasını gerekmektedir.

i- “Outsourcing” yapılan yeri belirleyen temel faktörler:

- Eğitimli, kalifiye ve yeterli işgücü stoku: Bir yazılım şirketi için bilgisayar mühendisi ya da matematikçilerin yeterli sayıda olmasının gereğini kimse tartışmamaktadır. İlaveten, bu çalışanların yeterli derecede yabancı dil bilgisine sahip olmaları -İngilizce- yine kalifiye eleman tanımının içinde yer almaktadır. Yine bir çağrı merkezini örnek alırsak, müşterilerle birebir diyalog içinde olan bu kesimin yabancı dili anlayıp konuşmasının ötesinde, müşterileri rahatsız etmeyecek düzeyde akıcı ve aksansız konuşabilmeleri  gerekecektir.  Bu durumda, üniversite ve yüksek okullarda IT uzmanlarına kaliteli yabancı dil eğitimi verilmesi, dışa açılmada, teknolojiye erişmede ve kullanmada birinci derece önem kazanmaktadır.

Lisan handikabı, sadece hizmeti satan ülkeler için değil, hizmet alan ülkeler içinde önemli bir sorundur. Örneğin, Almanya’nın IT uzmanları açığını Hindistan’dan karşılama düşüncesi, Hintli IT uzmanları Almanca değil İngilizce bildikleri için, dil engeline takılmış, sonuçta başarılı olamamıştır.

- İşgücü Maliyeti: Eğitimli ve kalifiye işgücünün gelişmiş ülkelerde oldukça pahalı olduğunu biliyoruz. Yine önceki bölümlerden hatırlayacağımız gibi, çokuluslu firmaları hizmetleri “outsourcing” yaparak temin etmeye zorlayan temel faktör maliyet baskısıdır. Bu çerçevede, pek çok gelişmekte olan ülke sunduğu düşük işgücü maliyetleri ile cazip bulunmaktadır. Hizmet sektörü insan faktörüne dayandığından, işgücü maliyetleri ana maliyet unsuru olmakta, bu nedenle, ücret farkları karar sürecinde dikkate alınmaktadır.

- Üniversiteler ve teknoloji merkezleri: Bilişim teknolojileri (IT) hizmetlerinde kaliteli ve yaygın üniversiteler ağı ile IT merkezlerinin varlığı çok önemlidir. “Outsourcing” alanında başarıya imza atan ülkelere baktığımızda, hepsinin arkasında uzun yıllara yayılan ve meyvesini ancak 1990’larda veren bir eğitim politikası süreci bulunmaktadır. IT sektöründe Ülkemizin de bu yönde bir tercih yapması ve bilişim teknolojileri alanında yetişmiş mühendis ve teknisyen yetiştirmek için eğitim sistemini yeniden yapılandırması gerekmektedir. Tekrar hatırlatmak gerekirse, kalifiye eleman tanımının içinde, hizmet sektöründe geçerli dil olan İngilizciyi iyi derecede bilmek de bulunmaktadır. Bu ise, eğitim sisteminde bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması ve IT sektörünün ihtiyaçlarına cevap veren niteliklere sahip yeni mezunların çıkması için en azından 4-5 yıllık bir süreç demektir. Bu sürecin sonunda yeterli ve kaliteli iş gücü stoku yaratmak mümkün olacaktır.

- Etkili ve kaliteli telekomünikasyon ve IT altyapısı: Gerek firma içi etkinliğin sağlanması, gerek hizmet alan firmalarla etkin, güvenilir  ve düşük maliyetli iletişimin kurulması, üretilen hizmetin hatasız ve zamanında ulaştırılması için iletişim altyapısının geliştirilmesi gerekmektedir. Konunun önemini anlamak açısından, çağrı merkezleri için telefon giderlerinin toplam maliyetin yaklaşık %40’ını teşkil ettiğini hatırda tutmak yeterlidir. Bu nedenle etkin ve ucuz bir iletişim ağı hizmet maliyetlerini aşağıya çekebilmek için vazgeçilmez şartlar arasındadır.

Bu çerçevede, Telekomünikasyon sektörünün serbest rekabete açılması, gerek fiyatların aşağıya çekilmesi, gerek sunulan hizmet kalitesinin arttırılması açısından önem kazanmaktadır. Türkiye’de, 1 Ocak 2004 itibarıyla Türk Telekomun sabit ses telefonlarındaki imtiyaz hakkı kaldırılmış, ancak özelleştirme hususunda henüz gerekli adımlar atılamamıştır. Gerekli yasal altyapının bulunmasına rağmen uygulamada sıkıntılar yaşanmakta, bunun maliyeti ise, özellikle Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, yüksek konuşma ücretleri olarak yansımaktadır.

- İşgücünün devir oranı ve verimliği: İşgücünün eğitim düzeyi, çalışanların çok kültürlü ortama uyum yeteneği, çalışanların aynı işyerinde çalışma süresi, yeni çalışanları bulmak ve eğitmek için yapılan harcamalar, bir çalışandan alınan verimin yüksekliğini ve istikrarını etkilemekte, sonuçta, sunulan hizmetin fiyatını ve kalitesini belirlemektedir. Bu ise, işgücü piyasasının esnek, fakat aynı zamanda, istikrarlı olmasını gerektirmektedir.

- Gerekli yasal altyapı:. Hizmet satan firmaların, Outsourcing’e konu olan bilgileri saklamasını, üçüncü şahıslara yasadışı olarak verilmesini engelleyici, kısaca anlaşma şartlarını zorlayıcı ve devam ettirici yasal bir ortamın bulunması gerekmektedir. Yasal altyapı dendiğinde, telif hakları, patent ve dizayn hakları, veri koruma düzenlemeleri, dijital imzanın kabulü, siber suçların önlenmesine matuf düzenlemeler (hackerlara karşı yasal düzenlemeler, dijital korsanlık vs..) ve ticari sırların ve mahremiyetin korunması gibi oldukça geniş bir alanda yasal düzeni sağlayan düzenlemelerin bulunması ve uygulanması anlaşılmaktadır.

- Sektörde hizmet sunan şirketlerin varlığı: Talep edilen hizmet alanında faaliyette bulanan firmaların varlığı, yabancı firmaların gerek o ülkedeki mevcut kapasiteyi, gerek sunulan hizmet ya da üretimin kalitesini görmeleri için referans olmaktadır. İhtiyaç anında, talebe cevap verebilecek sayıda ve kapasitede firmaların varlığı, “outsourcing” için firmaların seçiminde önem kazanmaktadır. Bu çerçevede, IT ve İş süreci hizmetlerinde çalışmak isteyen firmaların devletçe desteklenmesi, sektörün cazip hale getirilmesi, böylece bir kapasite yaratılması  gerekmektedir.

- Ekonomik ve politik istikrar: Hizmet sunan ülkelerin politik ve ekonomik istikrara sahip olması, bu ülkelerden hizmet alacak firmaların yerli firmalarla uzun dönemli işbirliğine girmesi için çok önemli bir etken olarak değerlendirilmektedir.

ii- Sonuç:

“Outsourcing” yoluyla hizmet alımını hızlandıran temel etken, gelişmiş ülkelerin giderek hizmet sektörüne dayanan yapıya doğru kayması (de-industrialization) ve küreselleşmenin rekabeti daha da fazla arttırması nedeniyle arayışa giren çokuluslu şirketlerin, şirket bünyesinde ürettikleri bazı mal ve hizmetleri, daha düşük maliyetle yabancı ülkelerde yerleşik hizmet ve bilişim sektöründe faaliyette bulunan firmalardan temin etme imkanı
bulmalarıdır. Gelinen teknolojik düzey bu süreci hızlandırmış, yeni hizmet konularının da dışarıdan teminine imkan tanımıştır.

 “Offshore outsourcing”in giderek artmasıyla beraber, kavram etrafında yapılan tartışmalar daha da artmış, politikacılar, sendikalar, sektör temsilcileri, işveren grupları, uluslararası kuruluşlar, her biri kendi temel endişelerini yansıtan farklı bakış açılarıyla konuya yaklaşmıştır.

Dünya Bankası, UNCTAD, DTÖ ve OECD gibi pek çok kuruluş outsourcing kavramının tanımını yapmaya çalışmakta, uluslararası “outsourcing” akımlarının hacmini ve niteliğini ölçmeye yönelik çalışmalar yürütmektedirler. Bugün “outsourcing” kavramı etrafında yapılan tartışmaların, ileride sektörün hacmi ve etkisi arttıkça daha da yoğunlaşması beklenmektedir.

Uluslararası “Outsourcing” pazarında etkili olması için, eğitim sisteminin IT alanındaki eksikliği tamamlayacak bir yapıya göre yeniden düzenlenmesi, bu amaçla, üniversitelerde IT ve bağlantılı bölümlerde kaliteli İngilizce eğitimin verilmesi, “IT ve İş Süreci Hizmetleri”nde çalışacak şirketlerin değişik teşvik enstrümanlarıyla desteklenmeleri, bunun yanında, etkili, güvenilir, aynı zamanda ucuz bir iletişim ağının kurulması, öncelikle dikkate alınması gereken hususlar olarak ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’nin bugün için sektörde pazar payı olmasa da, ileride mevcut kapasitenin harekete geçirilmesiyle bu pazardan pay kapması mümkündür. Özellikle, hizmetlerin yurt dışından “outsourcing” yoluyla temininin henüz başlangıç aşamasında olduğu hatırlanırsa, gerek coğrafi konumu, gerek yetişmiş insan ve teknik altyapısı ile ileride bu piyasada önemli bir ülke olması ihtimal dışı değildir.

Sanayi devrimini kaçırmış olan Türkiye’nin, IT devrimini kaçırma lüksü bulunmamaktadır. Bu nedenle, temel ekonomik ve sosyal politikaların IT sektörünün gelişimini destekleyici önceliklere göre yenilenmesi, bu çerçevede, gerekli yasal altyapının sağlanarak, eğitim reformlarının tamamlanması ve iletişim altyapısının süratle geliştirilmesi gerekmektedir.


Kaynaklar:

1- Ashish Arora&Alfonso Gambardella, The Globalization of the Software Industry: Perspectives and Opportunities for Developed and Developing Countries, Mayıs 2004.
2- Ann Bartel, Saul Lach ve Nachum Sicherman, NBER workıng paper series, Outsourcing and Technological Change, Şubat 2005.
3- Aaditya Mattoo, Sacha Wunsh, Pre-empting Protectionism in Services; The WTO and Outsourcing, World Bank Policy Research Working Paper 3237, Mart 2004.
4- Rafiq Dossani & Martin Kenney, The Next Wave of Globalisation, Berkeley Roundtable on the International Economy, Working Paper, 13 Eylül 2004.
5- Türk Elektronik Sanayicileri Derneği WEB Sitesi.
6- Deborah L. Swenson, NBER workıng paper series, Overseas Assembly and Country Sourcing Choices, Ağustos 2004.
7- UNCTAD, Information and Communıcation technology Development Indıces, 2003
8- Jagdish Bhagwati, Arvind Panagariya ve T.N. Srinivasan, The Muddles over Outsourcing, The Journal of Economic Perspectives, 2004.
9- Pol Antràs, Luis Garicano and Esteban Rossi-Hansberg, Offshoring in a Knowledge Economy, Aralık 2004.
10- Bernd Görzig ve Andreas Stephan, German Institute for Economic Research, Outsourcing and Firm-level Performance Berlin, Ekim 2002.
11- Ngo Van Long, Ray Riezman, Antoine Soubeyran, CIRANO, Fragmentation, Outsourcing and the Service Sector, Ocak 2001.
12- Nuimuddin Chowdhury, The Century Foundation, The Information Revolution and Globalizatıon:Seizıng New Opportunities for Youth Employment, Haziran 2002.
13- Mary Amiti and Shang-Jin Wei, IMF Working Paper, Fear of Service Outsourcing:Is It Justified? Ekim 2004.
14- UNCTAD, World Investment Report 2004.
15- Keynote Speech by Haruhiko Kuroda, Former Vice Minister of Finance for International Affairs, At the World Bank Symposium, Emerging Challenges for East Asia, Tokyo, 16 Ocak 2003.
16- Larry Cohen, World Bank Conference, “Restoring Global Balance Together”, 28 Haziran, 2004.