Sayın Başkan,
Bu tarihi BM Genel Kurulu toplantısının gerçekleştirilmesini sağladığınız
için size teşekkür ederiz.
Filistin Dışişleri Bakanı Sayın Riad Malki’ye de hoşgeldiniz demek
istiyorum.
Değerli dostlarım,
Bu kürsüye pek çok defa geldik ve Filistinlilerin de bizler gibi yaşamaya
hakları olduğunu söyledik.
"Özgür ve güvende olmaya hakları var" dedik. "Refah içinde yaşamaya hakları var" dedik. "Kendilerine ait olandan yararlanmaya hakları var"
dedik.
Ancak, sözlerimiz bir değişiklik yaratmadı. Yasadışı işgal hala sürüyor ve
Filistinliler en temel haklarından dahi mahrumlar. Filistinliler,
nesillerdir, sistematik bir şiddet ve ayrımcılıkla karşı karşıyalar.
Bugünkü oylama, Filistinlilere yalnız olmadıklarını hatırlatmak açısından
büyük önem taşıyor.
Bu oylama, Filistin davasının, hepimizin davası olduğunu göstermek için
önem taşıyor.
Dolayısıyla, bugün sesimizi, adalet ve barış için yükselteceğiz.
Bugün sesimizi, üç mukaddes inancın şehri, Kudüs için yükselteceğiz. Farklı
etnik yapıların ve dinlerin birarada yaşayabileceğini ispat edeceğiz.
Sayın Başkan,
Değerli Katılımcılar,
Filistinliler, 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan, kendi
devletlerini kurma hakkına sahiptirler.
Bu, bölgede adil ve kalıcı barışın ana unsuru ve tek umududur.
Bununla birlikte, BM üyesi bir devletin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak
tanıma kararı, ilgili BM kararları dahil olmak üzere, uluslararası hukuku
ihlal etmiştir.
Bu karar, bütün evrensel değerlere yönelik küstah bir saldırıdır.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Zirve Dönem Başkanı olarak, 13
Aralık’ta İstanbul’da Olağanüstü Zirve toplanmasını sağladık.
Dünyanın en geniş katılımlı ikinci hükümetlerarası örgütü olan İİT, İsrail
Parlamentosunun 1980 yılında aldığı benzer bir kararı en kuvvetli şekilde
kınayan BM Güvenlik Konseyi’nin 476 sayılı kararıyla uyumlu bir şekilde, bu
kararı oybirliğiyle geçersiz ve hükümsüz olarak tanımlamış ve reddetmiştir.
İİT, aynı zamanda, Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan
etmiştir.
Sayın Başkan,
Kudüs üç tek tanrılı dinin kutsal şehridir. Kudüs'ün tarihi statüsünün
korunması tüm insanlığın sorumluluğudur.
Kudüs'ün statüsüyle ilgili tek taraflı kararlar bu şehrin çok kimlikli ve
çok kültürlü dokusunu tehdit eder niteliktedir. Bu tip kararlar, Orta
Doğu'da adil ve kalıcı barış umutlarını zedelemekte, iki devletli çözüm
vizyonunu engellemektedir.
Maalesef, Güvenlik Konseyi, veto yetkisinin kullanılması neticesinde,
sorumluluklarını bir kez daha yerine getirememiştir.
Şimdi, adaleti sağlama görevi BM Genel Kurulu'na düşüyor.
Bu toplantı öncesinde BM üyesi bir ülke, diğer tüm üyeleri tehdit etti.
Bizlere, "hayır oyu verin ya da sonuçlarına katlanın" dendi. Hatta,
bazılarımıza, "aldığınız kalkınma yardımlarını keseriz" dendi.
Bu şekilde bir tavır kabul edilemez. Bu kabadayılıktır ve bizler buna boyun
eğecek değiliz. Üye ülkelerin oyları ve şereflerinin satılık olduğunu
düşünmek etik değildir.
Şöyle ifade edeyim: Bizim gözümüzü korkutamazsınız! Güçlü olabilirsiniz,
fakat bu sizi haklı kılmaz!
Sayın Başkan,
Bayanlar ve Baylar,
Bu tarihi bir andır. Bugün, Filistin halkının lehine verilecek bir oy,
bizim tarihin doğru tarafında yer almamızı sağlayacaktır. Bunu daha önce,
2012 yılında Filistin’e BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsü
verdiğimizde yaptık.
Bu oylamanın, Ortadoğu’da çok ihtiyaç duyulan barış ve adalete giden yolu
açmasını ümit ediyoruz.
Türkiye, İİT Zirvesi Dönem Başkanı olarak, bu kararın Yemen’le birlikte
ortak sunuculuğunu yaptık.
Ayrıca, Arap Ligi’yle beraber, BM Genel Kurulu Başkanı’ndan bu acil özel
oturumu toplamasını talep ettik.
Sonuç olarak, tüm Türk milleti adına, Türkiye’nin Kudüs’ü asla yüzüstü
bırakmayacağını ifade etmek istiyorum.
Filistin halkı asla yalnız kalmayacaktır.
Teşekkürler Sayın Başkan.