Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Sempozyumunda Yaptığı Konuşma, 13 Nisan 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Soydaşlarımızla İftar Programında Yaptığı Konuşma, 12 Nisan 2023, Şumnu/Bulgaristan Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Keçiören İftar Programında Yaptığı Konuşma, 10 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Afyonkarahisar İftar Programında Yaptığı Konuşma, 9 Nisan 2023, Afyonkarahisar Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya İftar Programında Yaptığı Konuşma, 8 Nisan 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Eskişehir İftar Programında Yaptığı Konuşma, 7 Nisan 2023, Eskişehir Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Altındağ İftar Programında Yaptığı Konuşma, 5 Nisan 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Nisan 2023 tarihinde Uluslararası Demokratlar Birliği tarafından düzenlenen iftar programında yaptığı konuşma, 4 Nisan 2023, Brüksel Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kahramanmaraş Çadır Kenti Ziyaretinde yaptığı konuşma, 26 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Basını Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma, 26 Şubat 2023, Adıyaman Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı ile ilgili yaptığı konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Nikos Dendias ile basına yaptıkları konuşma, 12 Şubat 2023 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan Dışişleri Bakanı Sayın Jeyhun Bayramov ile basına yaptıkları konuşma, 11 Şubat 2023, Kahramanmaraş Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun 7. Tematik Kış Kampları etkinliğinde yaptığı konuşma, 2 Şubat 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya Diplomasi Forumu ve IFAT İşbirliğiyle Budapeşte’de düzenlenen panelde yaptığı konuşma, 31 Ocak 2023, Budapeşte Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye Gençlik Vakfı 8. Genç Diplomat Akademisinde yaptığı konuşma, 30 Ocak 2023, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı hakkındaki Açıklaması, 27 Ocak 2023, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Stokholm Büyükelçiliğimiz Önünde Gerçekleştirilen Çirkin Eyleme Dair Açıklaması, 21 Ocak 2023, Antalya Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Houston’da Vatandaşlarla Buluşma Sırasında Yaptığı Açıklama, 19 Ocak 2023, Houston Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Gerçekleştirdiği Görüşme Öncesinde Yaptığı Açıklama, 18 Ocak 2023, Washington Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Cape Town Başkonsolosluğu Resmi Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 9 Ocak 2023, Cape Town / Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun TBMM Bütçe Görüşmelerinde Yaptığı Konuşma, 12 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İTÜ'de yaptığı konuşma, 9 Aralık 2022, İstanbul Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 5 Aralık 2022, Ankara Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Lodz Fahri Başkonsolosluğumuzun Açılış Töreninde Yaptığı Konuşma, 30 Kasım 2022 Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları İkinci Toplantısı Sonrası Basını Bilgilendirme Toplantısı, 25 Kasım 2022, Aktau Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma, 25 Kasım 2022, Van Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı Hitabı, 22 Kasım 2022, Fes Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Girişimi’nin 9. Küresel Forumu Açılış Konuşması, 22 Kasım 2022, Fes
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Eskişehir İftar Programında Yaptığı Konuşma, 7 Nisan 2023, Eskişehir

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hemşehri derneklerinin çok kıymetli başkan ve yöneticileri, çok sevgili Eskişehirli hemşehrilerim; AK Parti İl Başkanlığımızın düzenlediği bu iftar sofrasında bu bereketli akşamda sizlerle beraber olmaktan, Eskişehir’imizde bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Ramazan’ınız mübarek olsun. Rabbim oruçlarınızı ve dualarınızı kabul etsin.

Eskişehir, adı gibi kadim bir şehrimiz. Yunus Emre’nin, Nasreddin Hoca’nın, Battal Gazi’nin şehri. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu müjdeleyen hutbenin okunduğu şehir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün övgülerine, özellikle de vatanseverlik ve cesaretine övgülerine nail olmuş bir şehrimizdir. Dolayısıyla Eskişehir’de olmak her zaman olduğu gibi bizim için büyük bir mutluluk ve onurdur.

Son 2 yılda 3’ünücü kez bir araya geliyoruz, her gelişimizde büyük bir enerji alıyoruz, sevgiyle … Eskişehirlilere gösterdikleri samimi ilgi için canı gönülden teşekkür ediyorum.

Buraya Sayın Cumhurbaşkanımızın yanından, Külliyeden ayrılıp geldim. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u kabul etmişlerdi. Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm Eskişehirlilere selamlarını, sevgilerini ve en iyi dileklerini getirdim.

Tabi bu akşam aramızda siyasi partilerimizin başkanları var. MHP İl Başkanımız Emirdağ’da bir programı olduğu için katılamadılar. Tabi özellikle seçim öncesinde bayrak değişimi, nöbet değişimi olur siyasi partilerde de, son derece doğaldır, adaylıklar olur, adaylık için görevini bırakanlar olur. Ve İl Başkanımız görevini yıllarca başarıyla yaptı, milletvekili adaylığı için bayrağı Hilmi Çalışkan Başkanımız bıraktı, Süleyman Reyhan Başkanımıza devretti. Kendisine canı gönülden başarılar diliyorum.

Ayrıca, yeni ilçe başkanlarımıza, Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe eski başkanlarımıza teşekkür ederken yeni başkanlarımıza da görevlerinde başarılar diliyorum, tebrik ediyorum.

Eskişehir’de, biraz önce sordum, kaç tane hemşehri derneği var diye, arkadaşlarımız sayısından tam emin olamadı. Harun Bey yıllar önce Oda Başkanıyken 170’di dedi, ama görüyorum ki sayısı fazla. Bu, şu demektir: Anadolu’nun her yerinden ülkemizin her yerinden Eskişehir’e gelen tüm vatandaşlarımız Eskişehir’in kültürüne, ekonomisine ve sporu dahil Eskişehir’imize her alanda önemli sosyal yapısına katkılar sağlıyor demektir.

Ve tüm hemşehri derneklerimizi, tüm Anadolu’nun renklerini bu vesileyle saygıyla selamlamak istiyorum.

Dün de Brüksel’deydim, Brüksel’de UID’nin Uluslararası Demokratlar Birliği’nin bir iftar programı vardı ve orada tabi Avrupa’nın her yerinden sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katılmıştı. Emirdağ Başkanımız burada, hemen kafa sallıyor, çünkü Brüksel deyince Emirdağ akla geliyor. Emirdağlılar da oradaydı, orada Eskişehirli kardeşlerim de vardı. Tüm Eskişehirli kardeşlerimizin sizlere selamları, sevgileri var.

Tabi Eskişehir’e her gelişimizde Eskişehirli dostlarımızla, odalarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, gençlerimizle Eskişehir’imizi enine boyuna değerlendirme imkanımız oluyor. Eskişehir’de neler yaptık, neler yapacağız, Eskişehir’in ihtiyaçları nedir, bunları değerlendirirken, tabi Eskişehirliler Türk dış politikasına çok önem veriyor ve her gelişimizde Türk dış politikasının önceliklerini, özellikle de iş dünyasıyla bir araya geldiğimiz zaman da ekonomi diplomasisinin bizim için ne kadar öncelikli olduğunu anlatıyoruz ve Eskişehir’in vizyonundan, enerjisinden de bu şekilde faydalanıyoruz.

Eskişehir bizim gözbebeğimiz ve iktidarlarımız döneminde çok önemli yatırımlar yaptık.

Eğitimde 3 binden fazla yeni derslik; örnekler vermek istiyorum, eğitime önem veren bir şehrimiz.

Şehrimizdeki üçüncü yükseköğretim kurumu olan Eskişehir Teknik Üniversitesi de kuruldu. Daha önce geldiğim zaman Osman Gazi Üniversitemizde öğrencilerimizle beraberdik. Ve bir sonraki gelişimizde de inşallah Anadolu Üniversitesi başta olmak üzere üniversitelerimizi il-il dolaşıp gençlerimizle de bir araya geleceğiz.

5869 kişilik öğrenci yurdu inşa etmişiz ve bu akşam depremzede kardeşlerimizi o yurtlardan bir tanesini ziyaret edeceğiz. Türkiye’nin her yerinde Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarımızı depremzede kardeşlerimize tahsis ettik. Ve gittiğim her yerde mutlaka depremzede kardeşlerimizle de bir araya geliyoruz, onların dertlerin dinliyoruz, onları yalnız bırakmadığımızı, deprem bölgesinde de yalnız bırakmadığımızı, gittikleri şehirlerde de yalnız bırakmadığımızı hep birlikte göstermemiz lazım, çünkü asrın afeti değil aslında tarihimizin en büyük doğal afetini yaşadık, insanlık tarihinin en büyük doğal afetlerinden birisini maalesef yaşadık.

İl Başkanımızın da söylediği gibi buruk bir Ramazan’ı geçiriyoruz, ama umutlarımızı da kaybetmiyoruz, çünkü buraları yeniden ihya edecek, yeniden inşa edecek, daha iyisini, daha sağlamını yapacak olanlar yine Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bizleriz, vatandaşımızın da beklentisi, umudu da budur. Allah’ın izniyle devlet-millet iş birliği içinde nasıl şimdi yaralarımızı sarıyorsak, nasıl vatandaşlarımızın geçici kaldıkları yerlerde onları daha da rahat ettirmek için gece-gündüz çalışıyorsak, evlerini de, inşallah şehirlerini de yeniden inşa edip kendilerine teslim edeceğiz. Görüyoruz ki tüm şehirlerdeki olan, farklı illerden gelen kardeşlerimiz bir an önce kendi şehirlerine dönmek istiyorlar, özellikle çiftçilerimiz döndü. O şehirlerin tekrar canlanması için hep birlikte inşallah çalışmaya devam edeceğiz.

Diğer taraftan tabi şehirlerimizi ihya ederken, dünyanın her yerinden de büyük bir dayanışma gördüğümüzü de unutmamamız gerekiyor. 90 ülkeden 11 bin 320 arama-kurtarma ekibi geldi, çokça sahra hastanesi kuruldu, çokça insani yardım geldi, konteynerler geliyor, aynı şekilde ısıtıcılar, jeneratörler, tıbbi malzemeler. Bunun iki sebebi var.

Birincisi, deprem alanı çok büyük; bugün dünyada yaklaşık 150 ülkenin büyüklüğünde -ayrı ayrı söylüyorum- daha büyük, Hollanda’nın 2 katı, Avrupa’da birkaç ülkenin toplamından daha büyük.

Ama ikincisi de, daha önemlisi, her yerde söylüyorum, gururla da söylüyorum, dünyanın en cömert milletine sahibiz, milli gelire göre en çok insani yardım yapan ülke olmanın karşılığını da görüyoruz. Şimdi kime teşekkür etsek, Türkiye bize zamanında çok yardım etti, o yüzden bize teşekkür etmenize gerek yok, şimdi biz borcumuzu ödüyoruz diyorlar.

Ve hepsine de huzurlarınızda çok çok teşekkür ediyorum.

Tabi Eskişehir’imizin başka bir özelliği daha var, Türk dünyasının gözbebeği. Ve Eskişehir’imiz 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkentliğini de yapmıştır ve hak ederek yapmıştır. Eskişehir’imizin Türk Devletleri Teşkilatı’na ne kadar önem verdiğini biliyorum, o nedenle 16 Mart’ta Ankara’da gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı Olağanüstü Zirvesinde de yine tüm kardeşlerimiz Türkiye’ye olan dayanışmasını, Türkiye’ye yönelik desteğini vurgulamışlardır.

Ve orada da özellikle Dışişleri Bakanları Toplantısında şunu söylemiştim: Türk Devletleri Teşkilatı hepimizin rüyasıydı, artık çok şükür gerçek oldu.

Şimdi Türk dünyasını ve Türk Devletleri Teşkilatı’nı daha da güçlendirmek için gece-gündüz çalışıyoruz. Ve son zirvede, Semerkand’daki zirvede Türk Yatırım Fonunu da kurduk. Ve bir sonraki zirve inşallah Türkistan şehrinde olacak Kazakistan’ın, orası da mübarek bir şehirdir ve orada da bu afetle ilgili inşallah bir yapı oluşturacağız ki afet dönemlerinde birbirimize daha fazla yardımcı olalım.

Yine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anayasal adıyla, bayrağıyla ilk defa Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesine Ankara’da katılmış oldu. Ama bizim esas amacımız, Türk Devletleri Teşkilatı’nı küresel bir aktörü olmak. Dünyanın her yerinden nasıl gözlemci olabiliriz diye bize soruyorlar, etrafımızdaki ülkelerin çok büyük ilgisi var, başta Ukrayna olmak üzere. Ve gözlemci olmayı hak eden ülkeler de var, bunlardan bir tanesi Finlandiya, bir tanesi Estonya, bir tanesi Moğolistan, Japonya ve Kore. Çünkü Türk Devletleri’ne gözlemci olabilmek için Türkçenin ya da akraba dillerin bir tanesinin o ülkede resmi dil olması gerekiyor. İnşallah önümüzdeki süreçte ailemizin sayısını da genişletmiş olacağız.

Tabi burada Balkanlar’dan gelen kardeşlerimizi temsilen derneklerimiz var. Aynı şekilde Kırım Tatarlarının dernekleri de var. Dolayısıyla yurt dışındaki soydaş ve akraba topluluklarımıza verdiğimiz önemi vurgulamaktan da geçmek olmaz, çünkü Eskişehir’imiz tüm soydaşlarımıza kucak açmıştır.

En son yine Ukrayna savaşı başladıktan sonra hem Kırım Tatarları, hem de Ahıska Türklerine Eskişehir’imiz kucak açmıştır. Biz de dünyanın neresinde olursa olsun Kırım Tatarlarına da sahip çıkacağız, Ahıska Türklerin de sahip çıkacağız, Uygur Türklerine de sahip çıkmaya devam edeceğiz. Suriye, Irak Türkmenlerine de sahip çıkacağız, … kardeşlerimize de sahip çıkacağız. Evladı Fatihan Balkanlar’daki tüm kardeşlerimize, din kardeşlerimize, arabalarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Nitekim Kırım Tatar milli marşı nedir? “Ant etmişim milletimin yarasını sarmaya, nasıl olur da iki kardeş birbirini görmesin?”

Değerli Eskişehirli hemşehrilerim, bugün mevkidaşım Lavrov’la Ankara’da görüşmeler gerçekleştirdim. Tabi Ukrayna’daki savaşı, Kırım Tatarlarını, Kırım’ın durumunu da değerlendirdik. Önümüzdeki günlerde geçen gün görüştüğüm Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro’yu da ülkemize davet ettik. Biz bir taraftan Ukrayna’nın sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü, egemenliğini güçlü bir şekilde desteklerken, barış için çaba sarf ediyoruz, samimi çaba sarf ediyoruz.

Türkiye gibi, Cumhurbaşkanımız Erdoğan gibi barış için çaba sarf eden başka bir ülke, başka bir lider var mı? Yok. Neden? Türkiye adaletten yanadır, Türkiye doğrudan yanadır, Türkiye güçlünün değil haklının yanındadır, Türkiye haktan yanadır. Dolayısıyla bir taraftan ilkeli duruşumuzu sürdüreceğiz, diğer taraftan her iki tarafla da eşit bir şekilde görüşerek barış için çaba sarf edeceğiz. Tahıl Anlaşmasının uzatılması için çabalarımız devam edecek, çünkü dünyadaki her bir haneye katkı sağlıyoruz, dünyadaki gıda fiyat dengesini sağlayarak her bir haneye Türkiye’nin bu yönden de katkısı vardır. Aynı şekilde esir takası, aynı şekilde Zaporijya Nükleer Santrali gibi önemli konularda da arabuluculuğumuzu, çabalarımızı sürdürmemiz gerekiyor.

Yine bu savaşın bir an önce kalıcı bir şekilde sonlandırılması için de dünyanın güvendiği ülke Türkiye. Kolay değil, farklı aktörler var, uzadıkça daha da karmaşık hale geliyor, geçen seneki gibi değil, İstanbul’da bir araya geldikleri zaman için söylüyorum. Ama umudumuzu da kaybetmiş değiliz, çünkü sahada bu savaşın kazanını olmayacak. Her iki taraf da bahar ayı için, önümüzdeki aylar için daha böyle güçlü saldırılar için hazırlanıyor. Ama kendilerine de söylüyoruz, bu savaşın kazananı olmaz, ancak çok daha fazla insan ölür savaş devam ederse. Ve biz bu savaşın bir an önce durması için her türlü çabayı sarf edeceğiz.

Tabi soydaşlarımızın sadece sözle yanında olmayacağız, gelecek hafta da inşallah iftarımızı Batı Trakya Türkleriyle birlikte Bulgaristan’da gerçekleştireceğiz.

Yine hemen oradan ertesi gün Viyana’ya giderek orada tüm kardeşlerimizle, tüm vatandaşlarımızla büyük bir katılımla beraber olacağız.

Değerli kardeşlerim, tabi sadece depremden dolayı değil İsrail’in saldırılarından dolayı, Mescid-i Aksa’nın kutsiyetine yaptığı saldırılardan dolayı da üzüntülüyüz, ama üzüntülü olduğumuz kadar da kızgınız. Çünkü İsrail Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya pervasızca… Neymiş efendim, provokasyon varmış. Mescid-i Aksa’da namaz kılmanın nesi provokasyon? Namazı durmuş insanları nasıl dövdüklerini, nasıl ittirdiklerini, namazlarını bozdurduklarını görüyoruz. Bunun ne bahanesi, ne gerekçesi olabilir? Bugün tabi güçlü bir şekilde tepkimizi verdik, ama bugün İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’le de görüştük, buraya gelirken yolda görüştük ve kendisine de aynı şekilde bunun kabul edilemeyeceğini, böyle bir şeyin Türkiye tarafından, Müslümanlar tarafından hiçbir zaman kabul edilemeyeceğini, derhal bunlara son vermeleri gerektiğini de söyledim.

Diğer taraftan, tabi Filistin Dışişleri Bakanı Riad Malki kardeşimi de aradım, kendisinden de bilgiler aldım ve Türkiye’nin, Türk milletinin ve tüm Müslümanların yanlarında olduğunu söyledim. Cumartesi günü İslam İş Birliği Teşkilatı’nı olağanüstü toplantıya davet ettik, toplantı gerçekleşecek, yakın bir zamanda bakanlar düzeyinde de yine bir araya geleceğiz. Geçmişte olduğu gibi bu işin peşini bırakmak yok. Eskiden de öyleydi, olağanüstü toplantılar, Birleşmiş Milletler’de aldırdığımız karalar.

Burada da İslam dünyasına bir çağrıda bulunmak istiyorum; bizim özellikle İstanbul’daki olağanüstü zirvelerde ve toplantılarda Filistinli kardeşlerimizin, yine Mescid-i Aksa’nın kutsiyetini korumak için atmamız gereken adımlarla ilgili karar almak, bu adımları atmak sadece Türkiye’nin sorumluluğunda değil, tüm İslam ülkelerinin, ümmetin sorumluluğundadır. Dolayısıyla İslam ülkelerine buradan çağrımız, gelin daha kararlı bir şekilde hep birlikte adım atalım ve kardeşlerimize yönelik bu tür saldırıların önüne geçelim. Ama biz Filistin ve Kudüs davasını hiçbir zaman bırakmayacağız. İsrail’e tekrar büyükelçilerimizin atanması ya da bir diyalogun başlatılması asla ve asla Kudüs ve Filistin davası pahasına olmayacaktır ve bizim kırmızı çizgimizdir, bu konudaki hassasiyetimiz, milletimizin hassasiyeti de ortadadır, tüm dünyaca da bilinmektedir.

Sadece Kudüs’te mi, Mescid-i Aksa’da mı? Son zamanlarda kutsal dinimiz İslam’a, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim’e yönelik saldırıları görüyorsunuz. İslam düşmanlığı ve Müslümanlara yönelik saldırılar artık haddini aşmıştır. Peki, neden bu saldırılar Türk büyükelçiliklerinin önünde oluyor ya da bizim bayrağımızla birlikte Kur'an-ı Kerim’e saldırıyorlar pervasızca? Çünkü Türk milleti ve Türkiye İslam’ın da sancaktarıdır da ondan.

Ve İslam düşmanlığına, her türlü ırkçılığa, yabancı düşmanlığına sonuna kadar buna karşı mücadelemizi sürdüreceğiz, sürdürmemiz gerekiyor. Ve bugün Avrupa’dan da bir çağrıda bulundum, Avrupalı makul siyasetçilerin ve Avrupa’nın makul halklarının bu tür saldırıları bizden daha fazla gayret sarf ederek durdurması gerekiyor. Geçtiğimiz tarihte, yani daha bundan 70-80 sene öncesinden bahsediyorum, Nazizm de böyle hortlamıştır. Önce kitaplara saldırı, sonra kutsal mekanlara, sonra da insanları toplayıp yaktılar, bazı ülkelerde bunun emaresini görüyoruz. Avrupa’da bunu söyleyince -sosyal medyadan görüyorum- farklı ülkelerde, özellikle bu çirkin eylemlerin, alçak eylemlerin yapıldığı ülkede bize bunu söylediğimiz için saldırıyorlar, eleştiriyorlar. Önce bu ahlaksızlıkları durdurun. Biz bunu gündeme getirince suçlu biz mi oluyoruz? Elbette gündeme getireceğiz. Bunu gündeme getirmeyip de sineye mi çekeceğiz?

Diğer taraftan her türlü mücadelemizi sürdürmemiz lazım. FETÖ’ye karşı, PKK, YPG’ye karşı, DEAŞ’a karşı, ayrım yapmaksızın hepsine karşı mücadelemizi sürdürmemiz lazım. Kutsal dinimizi, barış dini İslam’ı suiistimal eden terör örgütlerine karşı da mücadelemizi güçlü bir şekilde sürdürmemiz lazım.

Diğer taraftan, bugün Suriye’de attığımız adımlarla bir terör koridorunun oluşmasını engellediğimiz gibi, orada yaşayan kardeşlerimize yönelik zulmü de bitirdik. Sadece diğer etkin gruplara değil, Türk kardeşlerimize de büyük zulüm ediyorlar. Niye? Özellikle inançlı Türk kardeşlerimize. Onların Marksist, Leninist ideolojileri, ideolojilerle benim problemim yok, hereksin ideolojisi kendisine, ama o ideolojiye inanmadığı için zulüm ediyorlar kardeşlerimize tıpkı Türkiye’de PKK’nın Türk kardeşlerimize yaptığı zulüm gibi. Dolayısıyla bunların hepsiyle içeride ve dışarıda mücadelemizi sürdürmemiz lazım ve gönüllü dönüşleri bu özellikle bu terörden arındırdığımız bölgelere döndürmemiz lazım. İşte Suriye’yle de bir 3’lü, 4’lü süreci başlattık. Tabi bu süreç … buradaki kardeşlerimizi yok saymak değildir, esas bir yol haritası üzerinde -bugüne kadar müzakerelerden bir netice gelmedi- siyasi süreci canlandırmak, Suriye’nin toprak ve sınır bütünlüğünü korumak, aynı şekilde orada terörle daha etkili mücadele etmek, bir de Türkiye’deki Suriyelileri güvenil bir şekilde Suriye’ye geri döndürmek.

Öyle bazı siyasetçiler gibi popülizm yaparak olmaz, bu insanları istifleyerek de göndermek de olmaz. İşte Ahıska Türklerini, Kırım Tatarlarını zamanında Stalin yük gemilerine istifleyerek gönderdi ve o yol boyunca birçok kardeşimiz hastalıktan, açlıktan öldü. Yani bize böyle bir şey yakışmaz, ancak bir yol haritası üzerinde bir stratejiyle bunları döndürmemiz lazım. Mutlaka ve mutlaka burada da dönen insanların can güvenliği için rejimle bu angajmana girmemiz gerekiyor.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Libya’da ülkemizin, milletimizin çıkarlarını güçlü bir şekilde korumaya devam etmememiz lazım. Ve dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşlarımızı da elbette her türlü tehdide karşı korumak bizim görevimiz, gücümüz; işte Türkiye yüzyılı bu.

Cumhuriyetimizin birinci asrını tamamladık ve Cumhuriyetimizin son 20 yılında Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Cumhuriyetimize çok önemli eserler kazandırdık. Ve Cumhuriyetimizin ilk asrı eğer çok başarılı olduysa, son 20 yılda Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yaptığımız şeylerdir, rakamlar ortada, rakamlar söylüyor. Biz geçmişi kötülemek, başkalarını kötülemek için söylemiyoruz. Hiç yapılmayanları nasıl yaptığımız, yapılanların 5 katı, 10 katı, 20 katı, 100 katını nasıl yaptığımız rakamlarla ortada her alanda. Bu akşam iftar sofrasında bunların detaylarına uzun uzun girmeye gerek yok, yeri geldiği zaman hepsini konuşacağız. Ama bizim Cumhuriyetimizin ikinci asrı Türkiye asrı, Cumhuriyetimizin ikinci asrı Türk dünyasının asrı olmalıdır, o yüzden bu geldiğimiz nokta bizim için kafi değildir. Elbette her bir adım hedefe yönelik doğru bir adımdır, daha hızlı ulaşmamızı sağlayacak, ama bunlarla yetinip oturup kalırsak hiçbir yere ulaşamayız.

İşte yıllardır enerji konusunda stratejik hamleler yaptık. Bizim kendimize yeten enerjimiz var mı? Yok. İşte bu ay inşallah Karadeniz’deki doğal gazı sisteme bağlayacağız, indirimler başladı, başlıyor… Ama daha ihtiyacımızın yüzde kaçı? Yeni rezervler de bulacağız.

Ama esas söylemek istediğim şu: Nasıl oluyor da enerjisinin yüzde 90’ını ithal eden bir ülke bugün enerji güvenliğinde en önemli aktör, hub haline geliyor? İşte bu yıllardır izlediğimiz vizyoner politikadır.

5 tane LNG terminalimiz var, dünyanın her yerinden LNG getiriyoruz, gaza dönüştürüyoruz terminallerde ve artık kendi ihtiyacımızdan fazlasını -ki ihracata yönelik de ithalat yapıyoruz- Balkan ülkelerine ihraç etmeye başladık. İşte Bulgar Gaz’la BOTAŞ bir anlaşma imzaladı. İşte TANAP boru hattının kapasitesini 2 katına çıkarıyoruz. Türkmen gazını bağlamak için çalışıyoruz Azerbaycan’la beraber. İşte Irak’la ilgili projelerimiz ortada. Kuru Kanal diye bir proje, bir girişim duydunuz mu? Tüm Körfez ülkelerinin Avrupa’ya gönderecekleri tüm ihraç ürünleri Irak’a, Basra’ya gelecek limana, oradan Kuru Kanal dediğimiz otoban ve demir yoluyla ülkemize gelecek ekspres bir şekilde, oradan bize de mal gidecek, bizim mallarımız da yine o tarafa gidecek. Orta koridor, kuzey koridor alternatif olmaktan çıktı savaş sebebiyle. Hazar geçişli koridorlar, işte Türk dünyası diyoruz da, lafla Türk dünyası büyümez, Özbekistan’la, Kazakistan’la, Türkmenistan’la. Ulaştırma hatları, demir yolları, aynı zamanda yeni enerji koridorları, doğal gaz, petrol, hepsi bizim üzerimizden geçecek, buradan geçecek, Türkiye üzerinden geçecek. Yine doğu-batı orta koridoru biraz önce bahsettiğim kuzey-güney koridorlarıyla bağlayacağız, bunların hepsi işte vizyon gerektirir, strateji gerektirir.

Diğer taraftan, 20 sene önce yüzde 20 üretim yapıyorduk gözbebeğimiz savunma sanayinde, şimdi yüzde 80’e çıktı. İşte Kızılelma’lar, işte Devrim’in izcisi TOGG, her yerde, Azerbaycan’a da gitti, Türkmenistan’a da gidiyor, yakında inşallah şu seri üretim vatandaşlarımıza bir verilsin, tüm dünyadaki misyonlarımıza da göndereceğiz, tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Biz de bazılarına yaranamıyoruz. Geçmişte Devrim’i engelleyen zihniyet, şimdi TOGG’u hor görmeye başlıyor … Yani kazanımlarımızı yok saymayalım, bunların hepsi bir başlangıç.

İşte milli muharip uçağımız, savaş uçağımız piste çıktı ve ilk uçuşunu gerçekleştirdi. El yapar da biz yapamaz mıyız? Daha iyisini yaparız. Bugün Kızılelma’dan, ondan sonra Bayraktar silahsız hava aracından daha iyisi var mı dünyada? Özel sektörümüzde, devlet sektörümüzde yine … diğer kurumlarımızın da, TUSAŞ’ın da yaptığı SİHA’lar aynı şekilde dünya çapında meşhur oldu. Sonuçta bizim 21. asrın Türk asrı, Türk dünyası asrı olabilmesi için çok daha fazlasını yapmamız lazım.

Biz niye dünyanın beşinci en büyük diplomatik ağına sahibiz? Elbette Türk bayrağını dalgalandırmak önemli, her yerde dalgalandırıyoruz gururla, ama biz ekonomik güç olmak istiyorsak dünyanın her yerinde var olmamız lazım, iş adamlarımızın önünü açmamız lazım, ticareti kolaylaştırmamız lazım, yatırım yapmamız lazım, oradan yatırım gelmesi lazım. Petrolde, doğal gazda, madencilikte Afrikalıları sömürdükleri gibi sömürgeci bir anlayışla değil de, kazan-kazan anlayışıyla o ülkelerin potansiyellerini ayağa kaldırmamız lazım. Elbette biz de kazanacağız, elbette firmalarımız da kazanacak. Firmalarımız güçlendikçe Türkiye ayağa kalkıyor.

İşte her sene bir rekor kırıyoruz ihracatta, durup dururken olmuyor ki bu. Geçtiğimiz ay yine yeni bir rekor kırdık, 36 milyar dolardan 260 milyara doğru yaklaştık şimdi, yakında 10 katına çıkacağız. Afrika’yla 3 milyardı, 54 ülke var, şimdi 40 milyar doları geçti. Koskoca Latin Amerika’yla 800 milyon dolar toplam ticaret yapıyorduk, şimdi 20 milyara çıktı. Daha bunlar yetmez, bunlar başlangıç. Amerika’yla 100 milyar dolar dedik, kimse inanmıyordu, çünkü 13-14’tü 2 sene önce. Geçen sene kaç oldu biliyor musunuz? 32,1 milyar ve arada 1,8 milyar dolar bizim lehimize açık var, biz daha çok satıyoruz. Eskiden her şeyi ithal ediyorduk, şimdi araçlar dahil, her türlü makine vesaire. Sadece eskiden kuru gıda vesaire, kuru üzüm bunları satardık, incir satardık, bunlarla övünüyorduk, şimdi bunlar leblebi-çekirdek kaldı bizim ihracatımızın içindeki halk tabiriyle oranına baktığımız zaman.

Sonuçta 260 misyona ulaştıysak bunun bir getirisi var. Merkez Bankası araştırmış, büyükelçiliklerin açıldığı her yıl yüzde 30 artmış 2 sene içinde ihracatımız.

Diğer taraftan tabii TİKA’mız, diğer kurumlarımızla, Yunus Emre’mizle, her yerde olmamız lazım. Maarif Vakfı’nın kısa bir süre içinde 400’den fazla okulu oldu dünya çapında, eğitim de önemli, o da bir güçtür. Hocamız işte burada, Milli Eğitim Bakanlığımızı yaptı. Sonuçta kültürümüzle de orada olmamız lazım.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın yaptığı hizmet öyle anlatmakla bilinmez, birileri burada küçümsüyor, çünkü dinimiz İslam’a doğru bir şekilde gerçek kaynaklardan öğretmek önemli. Bugün DAEŞ’e katılan savaşçılara baktığımız zaman, Türkiye’den bile var, ama Avrupa’da ve dünyada 7 milyon Türk var, bir tane radikalleşen ve terör örgütlerine katılan Türk yok. Bunun sebebi ne? işte Diyanet İşleri Başkanlığımızın ve oradaki gönüllü insanlarımızla beraber yaptığı görev sayesinde. Bunlar Türkiye’nin hepsi bir yumuşak gücüdür.

Ben milletvekili olduğum zaman Türk Havayolları’nın uçaklarının hepsinin ismini tek-tek bilirdim, hangi model olduğunu, 340-330-321-320-319, Boeing 737, 800 vesaire neyse, isimleriyle beraber bilirdim, çünkü parmakla sayılacak kadardı. Şimdi dünyanın en büyük uluslararası uçuş ağına sahip oldu Türk Havayolları. Bunların hepsi bizim markamız, hepsi bir vizyonun ürünü.

Sonuçta biz ilk asrımızda aslında önemli kazanımlar elde ettik, ama şimdi şahlanma zamanı, şimdi Türkiye’nin ve Türk milletinin, Türk dünyasının şahlanma zamanı. Biz, 20 sene önce yapacağımız dediklerimizi söylediğimiz zaman birçok insan inanmazdı. Yerelde de bazı şeyleri yapacağız dediğimiz zaman bizim milletvekili de eski siyasetçiler gibi atmaya başladı diyenler oldu değerli arkadaşlarım. Ama bugüne kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söz verip de yapmadığı bir şey oldu mu? Olmadı. Bu bir güven meselesidir. Çok şükür güvenilir bir ülke olduk, güvenilir bir liderimiz var, tüm dünyaca güvenilir bir liderimiz var.

Ülkemizin kazanımlarının önemli bir kısmı Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde oldu. Bugün herkes Türkiye’de seçimlerin ne zaman yapılacağını konuşuyor, konuşmuyor bile, 5 senede bir olacağını biliyor. Yerel seçimlerde, yani bir erken seçim, seçimin tarihinden önce bir şey olacak da, Allah korusun bir belediye başkanımız ayrılmışsa ya da bir sebepten dolayı vefat etmediği sürece konuşulur mu? Olsa bile kendi içinden seçilir.

Artık Türkiye’de koalisyonlar dönemi bitti. İşte görüyoruz koalisyonla yönetilen en güçlü Avrupa ülkelerinde… 9 sene oldu toplam Avrupa Birliği Bakanı olarak, 8 seneyi geçti Dışişleri Bakanı olarak, sadece İtalya’da 8’den fazla dışişleri bakanıyla çalıştım, 8’den fazla. Her 2 senede bir, 1 senede bir, 1,5 senede bir hükümet değişiyor. Bir tek Fransa istikrarlı. İşte İngiltere, kaç tane başbakan değişti? Şurada son 1 sene içinde 3 başbakan değişti. Cumhurbaşkanımız hatırlamıyordur kaç tane başbakanla çalıştığını, maalesef öyle, koalisyonla yönetilen ülkelerde böyle oluyor. Ama ülkemizde istikrar var, var, bunun kıymetini bilelim.

Şimdi birileri çıkıyor, yok şu sisteme döneceğiz, yok bu sisteme döneceğiz. Türkiye’nin bundan geri dönmesi mümkün değil, bir kere halkımız izin vermez. Neymiş efendim, cumhurbaşkanını tekrar Meclis seçecekmiş. O günleri de gördük, 367’yi dayattılar bize ilk dönemde, öyle değil mi? Dayattılar, Anayasa Mahkemesi karar verdi. Yani bir nevi orada kimlerin devrede olduğunu biliyoruz biz. Oysa Meclis İçtüzüğü ve Anayasa açık, açılış için çoğunluğun 3’te 1’i yeter. Neymiş efendim de 3’te 2 olması lazım. O zaman Meclis hiçbir zaman açılamaz, Meclis’in çıkardığı hiçbir karar geçerli değildir eğer bu mantıkla olsaydı. Millet elindeki bu şekilde doğrudan kullandığı bir gücü zaten vermez, çünkü doğru olmadığına inandığı için vermez. Yoksa milletvekillerini seçiyor, Meclis’e gönderiyor, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dediği çatının altında milletvekillerinin de milletimizi iyi temsil etmesi önemli, ama yönetim sistemi başka bir şey. Bizim ülkemizin o karanlık, o çalkantılı günlere gitme lüksü yok. Böyle bir dönemde hizmet etmek bile mümkün değil.

… bakıyorum bizim dışişleri bakanlarına, 3 ay, 4 ay, 5 ay, hepsi kıymetli insanlar, 1 sene yapana şanslıymış diyoruz, öyle. Ben şu anda Cumhuriyet tarihi döneminde en uzun Dışişleri Bakanlığı yapan ikinci kişiyim, Tevfik Rüştü Aras, 1925’ten 38’e kadar yapmış, 13 sene 8 ay. İlginç bir şey, Gazi Mustafa Kemal Atatürk öldükten 1 gün sonra değiştirmişler, 11 Kasım’da değişmiş. Onun dışında ben, onu saymazsak tek partili dönem, en çok. Neden? İstikrar sayesinde, bende çok büyük özellik olduğundan değil. Herhangi biri de yapabilir, yani Türkiye’de diplomasiyle herkes ilgileniyor, herkes dış politikayı takip ediyor, bu da bize güç veriyor. O kadar genişledi ki, biz 8 sene önce ilgilendiğim benim alan sınırlıydı, şimdi yetişemiyoruz, herkesi dahil etmeye çalışıyoruz başka parlamenterlerimiz olmak üzere, odalarımız olmak üzere. Çünkü Türkiye’nin dünyada küresel aktör olma konumunu devam ettirmesi için topyekûn diplomasi yapmamız lazım, tıpkı devlet-millet el birliğiyle her konuda beraber çalıştığımız gibi, bunun başka seçeneği yok, başka türlüsü olmaz. Dolayısıyla yedili koalisyonmuş, yok sekizli koalisyonmuş, yok ondan sonra kanun hükmünde kararnameyle girenleri çıkaracaklarmış, olmazmış. Biz bunu söyleyince de rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorsunuz? Ben söylemiyorum. Genel Başkanınız KHK’larla atılanları geri döndüreceğim işine diyor. FETÖ’yle bağlantısı kesinleşmiş, Bakanlığımızdan komisyonla ve kanun hükmünde kararnameyle uzaklaştırılmış ve birçoğu da yurt dışına kaçmış, orada kalmış 630 FETÖ’cüyü benim Bakanlığıma getireceksin, bu devletin sırrı ne olacak? Bunların sadakati devlete, millete mi? Değil. Bunları siz söylüyorsunuz, ben söylemiyorum. Kimi çıkaracaksınız o zaman, onu söyleyin, PKK’lıları mı çıkaracaksınız, FETÖ’cüleri mi çıkaracaksınız? Daha açık konuşun daha açık.

Ne kazanımımız varsa karşı çıkıyorsunuz, SİHA’ya da karşı çıkıyorsunuz, bakacağız, durduracağız, soruşturacağız. Nesini soruşturuyorsun? Eski zihniyet, o Devrim’i engelleyen zihniyet hortlamak üzere. … iktidara karşı olur da, ülkenin kazanımlarına karşı olmaz. Ben onlara hep Meclis’te yalvarıyorum, bize karşı olun, ama Türkiye’ye karşı olmayın, Türkiye’nin çıkarlarına karşı olmayın kardeşim.

Bizimki Türkiye sevdasıyla kurulmuş bir ittifaktır Cumhur İttifakı. Aramıza yeni arkadaşlarımız da katıldı, yeni partiler de katıldı, bize güç verdi. Türkiye sevdası, devletimizi-milletimizi hedeflerine ulaştırmak için, çıkar ittifakı yok bizde. Maalesef Türkiye Azerbaycan’a yardım etti diyenlerden bir şey olmaz bu memlekette, olmaz. Şunu yapalım da bize aferin desinler diye siyaset yapanlardan bu memlekete, bu millete bir fayda gelmez, vallahi gelmez, billahi gelmez. Bunların öyle bir derdi de yok zaten.

İHA’lara, SİHA’lara karşı çıkanların derdi ne? Yine yurt dışına bağımlı mı kalalım? Biz bugün yüzde 80’e çıkartmasaydık yerlilik ve millilik oranını, bir tane SİHA’yı bile uçuramazdık, çünkü vermek istemiyorlar. Mesela Kanada, önce kamerayı vermek istemiyordu, şimdi motorları da vermek istemiyor. Kanada’nın bizimle ne derdi var? Hiçbir derdi yok. Ama Azerbaycan Karabağ’ı geri aldı diye rahatsızlar, dertleri başka. Şimdi biz bunlara mı hizmet edeceğiz?

Kimisi diyor ki, Suriye’den çekileceğiz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyoruz da, bugün Suriye’den çekildiği zaman bu boşluğu kim dolduracak? PKK. Diyor ki; PKK-YPG operasyon yapmayın diyor, Ne işimiz var diyor Suriye’de. YPG ile PKK’nın destek verdiği halde aynı örgüt olduğu Amerika’nın resmi kaynaklarında var, resmi raporlarında var, ama bugün adayım diye çıkan bazı kişiler YPG terör örgütü değildir diyor. Terör örgütü değildir de nedir? Her gün oradan saldırıyor, okullarımıza roket attılar, öğretmenlerimiz, çocuklarımız şehit oldu, askerimiz şehit oldu, polisimiz şehit oldu. Kim yaptı bu saldırıları? Bunu yapanlara terörist denmez de ne denir?

Kusura bakmasınlar, onlar bunlardan rahatsız olabilir, ama biz onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. Türkiye’den rahatsız olanları biz de rahatsız etmeye devam edeceğiz. Ama milletimiz her şeyi görüyor, her şeyi biliyor ve 14 Mayıs demokrasi bayramıdır, milletimiz sandığa gidecek, biz 14 Mayıs’a kadar her şeyi söyleyeceğiz, herkes söyleyecek hakkıdır, ama kararı milletimiz verecek, milletimiz hangi kararı verirse herkes de onu kabul edecek.

Ve biz seçimlerin gözlemlenmesi için de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, AGİT, Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatı, ondan sonra yine bizim kendi bölgesel örgütlerimiz de var, AGİT Parlamenter Asamblesi gibi birçok gözlemci kuruluşu davet ettik. Her zaman olduğu gibi, her seçimde olduğu gibi seçimlerimiz şeffaf olacak, seçimlerimiz demokratik olacak.

Ama iki tane HDP-PKK’ya destek veren baktık daha önce izin vermediğimiz gözlemci, siyasi partilerin kontenjanından Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Gözlem Heyetine dahil olmuş. Daha önce de uyardık, tekrar uyardık, yine koymuşlar, daha önce olduğu gibi -buraya geldiler, çünkü HDP-PKK propagandası yaptılar- onların ülkemize girmesine izin vermeyiz, çünkü onlar gözlemci olarak gelmiyorlar, provokatör olarak geliyorlar. Avrupa Konseyi’nde 11 yıl görev yaptım, objektif, dengeli olması gerekiyor. Bir kurumun itibarı da en az ülkelerin itibarı kadar önemlidir, çünkü o kurumlarda hepimiz hep birlikte çalışıyoruz.

Sonuçta kıymetli Eskişehirli hemşehrilerim, bu akşam inşallah şimdi depremzedelerle de bir araya geleceğiz, daha sonra bazı bölgelerde esnaf kardeşlerimize, kafelere gideceğiz gençlerimizle sohbet edeceğiz, en son yine sahurda genç kardeşlerimizle de bir araya geleceğiz. Ama inşallah bu son gelişimiz olmayacak, fırsat buldukça yine geleceğiz.

Buraya inşallah adaylarımızın kampanyalarına destek vermek için de geleceğiz. Bugün sabah buraya geleceğimi öğrenince, Çavuşoğlu geliyor, buradan aday oluyor diye yazmışlar; öyle bir durum yok. Eskişehir’i biz adaylık için değil, gönülden seviyoruz. Eskişehirli de çok seviyoruz. Ve Eskişehir inşallah kendi bölgesinden kendisini ve milletimizi temsil edecek çok güzel milletvekilleri Ankara’ya gönderecektir ve onlarla omuz omuza ülkemiz, milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz.

Sabrınız için çok teşekkür ediyorum.

Şimdiden mübarek Kadir Gecenizi ve Ramazan Bayramınızı da tebrik ediyorum.

Sağ olun, var olun.

* Interpress deşifresidir.