Türkiye’nin Kalkınma İşbirliği: Genel Özellikleri Ve En Az Gelişmiş Ülkelere Yönelik Yaklaşımı

Arapça

TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI KALKINMA İŞBİRLİĞİ FAALİYETLERİ

 

Türkiye’nin siyasi ağırlığı, aktif diplomasisi, dinamik ekonomisi ve artan teknik kapasitesi gibi unsurlardan güç kazanan uluslararası alandaki yükselen profili, en somut yansımalarından birini ülkemizin uluslararası kalkınma faaliyetlerinde ön plana çıkan rolünde bulmaktadır.

 

Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği içindeki rolü son yıllarda köklü değişimlere uğramıştır. Yeni ekonomik dinamikler ve küresel sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlama yoluyla dünya barışı ve istikrarının desteklenmesi hususunda artan sorumluluk duygusu, Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği yapısı içinde yeni ve dinamik bir aktör olarak ortaya çıkmasına imkân vermiştir.

 

Geleneksel donör ülkelerin ekonomik kriz koşullarında büyük kesintilere gittikleri bir ortamda Türkiye’nin kalkınma yardımlarını önemli oranlarda artırmakta olması, gerek uluslararası kuruluşların, gerek gelişmekte olan ülkelerin ilgi ve takdirini toplamakta ve ülkemize yönelik iş birliği çağrılarında çarpıcı artış görülmektedir.

 

Resmi Kalkınma Yardımları (Official Development Assistance, ODA), giderek Türkiye'nin proaktif dış politikasının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Türkiye, komşu bölgelerde daha huzurlu ve istikrarlı bir ortam oluşturulmasına katkı sağlama politikasıyla uyumlu olarak, bölgesel ve küresel istikrarın aktif bir paydaşı konumundadır. Türkiye, bölgesel çatışmalarda arabulucu rol üstlenmek gibi çeşitli yumuşak güç araçlarını kullanma politikasının bir parçası olarak, resmi kalkınma yardımlarını çatışmalardan ve doğal afetler gibi diğeri istikrarsızlık kaynaklarından etkilenen ülkelerin yararına artırmıştır.


Türkiye’nin Kalkınma İşbirliği: Yardım Alan Ülke Konumundan Yardım Yapan Ülke Konumu

 

Türkiye, Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) Gambiya, Gine, Gine-Bissau, Moritanya, Senegal, Somali ve Sudan’da kurumsal kapasite inşasını hedefleyen 10 milyon ABD Doları tutarında kapsamlı bir yardım paketi oluşturmasıyla, 5 Haziran 1985 tarihinde kendi dış yardım programını başlatmıştır.

 

1980'lerin sonlarında değişen uluslararası ortam, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin bağımsız cumhuriyetler olarak ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Böylece, Soğuk Savaş yılları boyunca fiilen menzili dışında kalan bölgeler olan Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik Türk dış politikası yeniden şekillenmiştir. Türkiye bu sayede, Avrasya'daki, tarihi, kültürel ve dilsel bağlara sahip olduğu geniş bir coğrafi alan ile ilişkilerini güçlendirme fırsatı yakalamıştır. Bu coğrafyadaki yeni bağımsız devletlerin, devlet inşası ve ekonomik dönüşümün getirdiği zorluklarla başa çıkabilmek için acil destek ihtiyacı hızlı ve iyi örgütlenmiş bir karşılığı gerektirmiştir. Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) büyük ölçüde bu ihtiyaca cevap verebilmek için kurulmuştur. Böylece, Orta Asya ve Kafkasya’daki yeni Bağımsız Devletler, Türkiye’nin yardımlarının odak noktası olmuştur. Bu eğilimi yakın dönemde, kalkınma ortaklığının Orta Doğu, Afrika ve Asya’daki ülkeleri de içeren çok daha geniş bir coğrafyayı kapsamasıyla sonuçlanan hızlı bir dönüşüm takip etmiştir.


TİKA: Türkiye’nin Kalkınma İşbirliğinin Kurumsallaşması

 

1992 yılında kurulan ve Türkiye'nin kalkınma işbirliği politikasının uygulanması sorumluluğu verilen TİKA, aynı zamanda Türkiye'nin kalkınma işbirliğini ulusal aktörlerin yanı sıra, uluslararası kuruluşlar ve ikili donörlerle koordine etmekten de sorumludur. Ayrıca TİKA, Türkiye'nin Resmi Kalkınma Yardımlarının istatistiklerini toplamak ve raporlamakla görevlidir.

 

TİKA’nın misyonu, kalkınma ortağı ülkelerde yoksulluğun giderilmesine ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmaktır. Bu çabanın merkezinde, Türkiye’nin kendi deneyim ve uzmanlığı yatmaktadır. Türkiye, kendi deneyimlerini, kalkınma ortağı ülkelerin kendine özgü ihtiyaç ve kalkınma önceliklerine uyumlu hale getirerek aktarmaktadır.

 

TİKA’nın 59 kalkınma ortağı ülkede, iş birliği faaliyetlerinin uygulamaya konmasında ve ülke hakkında birinci elden veri toplamada yerel kalkınma ortaklarıyla doğrudan iletişiminde önemli bir rol oynayan 61 Program Koordinasyon Ofisi bulunmakta olup, bunların bir kısmının açılış çalışmaları devam etmektedir. Ancak TİKA’nın faaliyetleri bu 59 ofisle sınırlı olmayıp, dünya genelinde 170’ten fazla ülkeye ulaşmaktadır. 1992’den bu yana, TİKA 25.000’e yakın proje/faaliyet gerçekleştirmiştir. Son yıllara bakıldığında ise yıllık 2.000’e yaklaşan proje/faaliyet yürütüldüğü görülmektedir.

 

TİKA, başta sosyal ve ekonomik altyapıların gerek fiziki gerek beşeri olarak geliştirilmesinin yanı sıra, kültürel miras niteliğindeki mimari eserlerin restorasyonu ve acil/insani yardım gibi çok farklı alanlarda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu kapsamda, her yıl çok sayıda okul, hastane, su kuyusu, sosyal ve idari tesis inşa edilmekte, onarılmakta, donatılmaktadır. Ayrıca, kalkınma işbirliğinde bulunulan ülkelerdeki kurumsal kapasite ve insan kaynaklarının geliştirilmesine amacıyla farklı hedef kitlelere yönelik, çok sayıda eğitim faaliyeti gerçekleştirilmektedir.


Türk Dış Politikasının Yeni Öncelikleri ve Kalkınma İşbirliğinin Rolü

 

Türkiye, kendi bölgesi ve ötesindeki belli başlı konularda yapıcı bir rol oynama yönündeki çabalarını sürdürmektedir. Türkiye’nin kalkınma işbirliği alanındaki faaliyetleri, daha iyi bir gelecek için yoksulluğun giderilmesini ve sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen küresel çabalara katkıda bulunma konusundaki kararlılığının bir göstergesidir.

 

Türkiye, Afganistan’da Taliban rejiminin sona ermesinden sonra, bu ülkeyi kalkınma iş birliği gündeminin birinci sırasına koymuştur. Savaş nedeniyle yıkıma uğramış Afganistan’ın yeniden imarı, temel hizmetlerin sağlanması, temel özgürlüklere saygılı yeni bir düzenin oluşturulması ve kamu düzeninin yeniden kurulması Türkiye’nin öncelikleri olmuştur. Türkiye’nin 2005-2017 döneminde Afganistan’a sağladığı Resmi Kalkınma Yardımları 1,07 milyar ABD Doları’na ulaşmıştır. TİKA’nın Afganistan’da, hâlihazırda, Kabil, Mezar-ı Şerif ve Herat’ta olmak üzere, Kabil’deki Türk Büyükelçiliğiyle yakın işbirliği içinde faaliyet gösteren 3 ofisi bulunmaktadır.

 

Türk dış politikasının son yıllardaki hedeflerinden biri de, komşu bölgelerle sınırlı eylem alanını daha da genişletmek ve diğer küresel konulara da önalıcı bir şekilde müdahil olmak olmuştur. Türkiye, bu hedef doğrultusunda, Afrika ülkeleriyle kalkınma işbirliği ilişkisi başlatmıştır. Bu çerçevede, Türkiye, 2002 yılında Afrika Birliği’ne “gözlemci” statüsünde kabul edilmiş, 2005 yılında Türkiye’de “Afrika Yılı” ilan edilmiş ve aynı yıl TİKA Afrika’daki ilk ofisini Etiyopya’da açmıştır. Bu ofisi, daha sonra Sudan ve Senegal’deki TİKA ofisleri izlemiştir. 2018 yılı itibarıyla, açılış çalışmaları devam edenlerle birlikte Afrika’daki ofis sayısı 26’ya yükselmiştir. Bu ofisler, yakın çevrelerindeki ülkeleri de kapsayacak şekilde bölgesel düzeyde faaliyet göstermektedir. Türkiye, Ağustos 2008’de “Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi”ne ev sahipliği yapmış ve aynı yıl Afrika Birliği Türkiye’yi “stratejik ortak” ilan etmiştir.

 

Afrika'daki ana işbirliği alanları, tarım, sağlık, eğitim, su ve sanitasyon, mesleki eğitim, kurumsal kapasite geliştirme ve insani yardımı içermektedir. “Afrika Tarımsal Kalkınma Programı”, “Afrika Sağlığı Programı” ve “Afrika Mesleki Eğitim Programı” Afrika ülkelerinin özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmış birçok ülkeyi içeren programlardır. Kapasite geliştirme faaliyetlerinin yanı sıra, Türkiye, TİKA aracılığıyla okul ve hastanelerin yapımı gibi sosyal hizmetlerin sağlanması için altyapıları inşa ederek birçok projeye imza atmaktadır.

 

Türkiye'nin bir başka önceliği de küresel işbirliğinde artan rolünü vurgulamak için önde gelen uluslararası kuruluşlarla işbirliğini geliştirmektir. Bu bağlamda, Türkiye, OECD, UNDP, UNIDO ve FAO gibi çok taraflı kuruluşlara gönüllü katkılar sağlamaktadır. Türkiye, uluslararası kuruluşlara yaptığı katkının en büyük payını BM ihtisas kuruluşları ve fonlarına ayırmaktadır. 2017 yılında uluslararası kuruluşlara yapılan katkıların toplamı 170,5 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.


Yükselen bir Donör Ülke Olarak Türkiye'nin Performansı

           

OECD istatistiklerinin incelenmesinden, ülkemizce yapılan yıllık resmi kalkınma yardımlarının, 2005 yılında 601 milyon Dolar, 2006 yılında 714 milyon Dolar, 2007 yılında 602 milyon Dolar, 2008 yılında 780 milyon Dolar, 2009 yılında 707 milyon Dolar, 2010 yılında 967 milyon Dolar, 2011 yılında 1.27 milyar Dolar, 2012 yılında 2,53 milyar Dolar, 2013 yılında 3,31 milyar Dolar, 2014 yılında 3,59 milyar Dolar, 2015 yılında 3,92 milyar Dolar, 2016 yılında 6,49 milyar Dolar, 2017 yılında ise 8,12 milyar Dolar tutarında gerçekleştiği görülmektedir. Tutar bazında bakıldığında ülkemiz, 2016 ve 2017 yıllarında, DAC üyesi ülkeler arasında ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Japonya ve Fransa’nın ardından 6. büyük donör konumundadır. Oran bazında bakıldığında ise ülkemiz, 2016 ve 2017 yıllarında, Resmi Kalkınma Yardımları’nın Gayrı Safi Milli Hasıla’ya oranında BM Binyıl Kalkınma Hedefi olan %0,7’lik hedefi tutturmayı başaran az sayıda ülke arasında, İsveç, Lüksemburg ve Norveç’in ardından 4. sırada yer almaktadır. Türkiye’nin RKY/GSMH oranı, 2016 yılında %0,76, 2017 yılında ise %0,95 olarak gerçekleşmiştir.

 

Resmi Kalkınma Yardımları’nın yanı sıra, 2011 yılında komşu ülke Suriye’de başlayan krizin de etkisiyle, Acil ve İnsani Yardımlarda da giderek yükselen bir donör haline gelen Türkiye, 2015 ve 2016 yıllarında tutar bazında ikinci, Acil ve İnsani Yardımların GSMH’ye oranında ise birinci ülke konumundayken, 2017 yılında yapmış olduğu 7,28 milyar Dolarlık Acil ve İnsani Yardım ve %0,85’lik Acil ve İnsani Yardım/GSMH oranıyla, hem tutar hem oran bazında, Acil ve İnsani Yardımlarda dünyanın en cömert ülkesi konumuna yükselmiştir. (İnsani yardımlar alanında faaliyet gösteren uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan DEVINIT’in deflatörler kullanarak yapmış olduğu hesaplamaya göre ise Türkiye’nin 2017 yılındaki Acil ve İnsani Yardım Tutarı 8,07 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir.)

 

Bölgesel olarak bakıldığında, ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimize yapılan yardımlara bağlı olarak, Orta Doğu bölgesi ülkemizin Resmi Kalkınma Yardımları’ndan en büyük payı almaktadır. Orta Doğu’nun ardından, yakın tarihi ve kültürel bağlarımız bulunan Balkanlar, Doğu Avrupa ve Asya bölgeleri, sonrasında ise 2005 yılında başlayan açılımın sonucu olarak Afrika gelmektedir. 2005 yılında Afrika’ya yapılan yardım 11,76 milyon Dolar iken, 2017 yılına gelindiğinde bu rakam 153,37 milyon Dolar’a yükselmiştir. Türkiye’nin kalkınma yardımlarının Afrika ülkelerinin çoğuna ulaştığının göstergesi olan bu rakamlar Türkiye’nin kıtada aktif kalkınma ortağı olma kararlılığını göstermektedir. Ülke bazında ise, Suriye, Somali, Filistin ve Afganistan 2017 yılında Türkiye’nin kalkınma yardımından en fazla yararlanan ülkeler olmuştur.

 

Sektörel açıdan bakıldığında, acil ve insani yardımların, Türkiye’nin Resmi Kalkınma Yardımları içinde en büyük payı aldığı görülmektedir. Acil ve insani yardımların ardından, ülkemiz yardımlarını sosyal ve ekonomik altyapı projelerine yoğunlaştırmakta, en fazla kaynağı eğitim ve sağlık sektörüne tahsis etmektedir. Türkiye’nin kalkınma işbirliği projelerinin çoğunluğu sosyal altyapıların gelişimine odaklanmıştır. Bunun temel nedeni, Türkiye'nin yardım politikasının talep odaklı olması, bu doğrultuda, alıcı ülkelerin çağrısına cevap vermek üzere ve temel insani ihtiyaçları kapsayan eğitim, sağlık, su ve sanitasyon, altyapı gibi alt sektörlere yönelik olarak şekillendirilmesidir.


Türkiye’nin En Az Gelişmiş Ülkelere Yönelik Desteği

 

Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) 4. Konferansı, ülkemizin ev sahipliğinde 9-13 Mayıs 2011 tarihlerinde İstanbul’da başarıyla düzenlenmiştir. Söz konusu Konferans’ta, 2020 yılına kadar EAGÜ’lerin kalkınmasına dönük olarak, gerek bu ülkelerde, gerek uluslararası alanda hayata geçirilecek faaliyetleri içeren İstanbul Eylem Programı kabul edilmiştir. 1 milyara yakın nüfusa sahip 47 EAGÜ’ye yönelik İstanbul Eylem Programı’nın öncelikli hedefi, bu ülkelerde yoksulluğun ortadan kaldırılmasıdır.

 

Belge, uluslararası toplumun EAGÜ’lere ilişkin işbirliği ve ortaklık taahhütlerini teyit etmekte ve güçlendirmektedir. Belgede, BM sisteminin, Dünya Bankası, IMF ve DTÖ gibi uluslararası kurumların, kalkınma ortağı konumunda olan gelişmiş ülkelerin, Güney-Güney işbirliği bağlamında gelişme yolundaki ülkelerin ve bizzat EAGÜ’lerin yürütecekleri işbirliğinin çerçevesi ve üstlenecekleri sorumluluklar etraflı bir şekilde kaydedilmektedir. Yeni hedefler ortaya koyan İstanbul Eylem Programı, kalkınma ortakları açısından yol gösterici temel bir belgedir.

 

İstanbul Eylem Programı’nda ticaretten, sanayiye; turizmden, eğitim ve sağlığa uzanan yelpazede tüm sektörler yer almaktadır. Eylem Programı, sürdürülebilir ekonomik büyüme, insan ve üretim kapasitesinin geliştirilmesi, ekonomik kırılganlığın azaltılması ve her düzeyde iyi yönetişim gibi, EAGÜ'de yapısal dönüşüm hedefiyle uyumlu unsurları içermektedir. Metinde 47 hedef ve 246 eylem yer almaktadır.

 

İstanbul Eylem Programı’nın ana odak noktası, EAGÜ’lerde üretim kapasitesinin artırılması ve bu amaçla yatırımların geliştirilmesidir. Bir önceki Konferans’ta (Brüksel-2001) kabul edilen Brüksel Eylem Programı’nda ise ana odak noktası ticaretin geliştirilmesi (Aid for Trade) ve sosyal kalkınma olmuştur. İstanbul Eylem Programı’nda, öncekilerden farklı olarak, izleme konusuna da özel bir yer verilmektedir.

 

İstanbul Konferansı’nda müzakereler esas itibarıyla ticaret, yatırımlar ve resmi kalkınma yardımları üzerine odaklanmıştır. Brüksel Eylem Programı’nda EAGÜ’lere yönelik resmi kalkınma yardımlarının GSMH’ye oranı olarak belirlenen hedef binde 1,5-2 iken, gerçekleşen oran ortalama binde 0,9 civarında kalmıştır. Petrol ve madenler gibi yeraltı zenginliklerine sahip olan EAGÜ’ler %7 civarında büyüme oranı yakalamışken, EAGÜ’’lerin yarıdan fazlası %2’nin altında veya negatif büyüme kaydetmiştir. Buna mukabil, EAGÜ’lerde yaklaşık 400 milyonluk bir nüfus da aşırı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Gelişmiş ülkeler, Konferans’ta ilave mali yükümlülükler altına girmekten kaçınmışlar; buna mukabil, resmi kalkınma yardımlarına ilişkin Brüksel Eylem Programı’ndaki taahhütlerini kuvvetli bir biçimde teyit etmişler; ayrıca, bu alandaki taahhütlerini 2015 yılından sonra arttırma hususunda irade beyanında bulunmuşlardır.

 

EAGÜ'lerin yapısal dönüşümünün gerçekleştirilmesini ve bu ülkelerde yoksulluğun ortadan kaldırılmasını sağlayacak kılavuz belgeyi teşkil eden İstanbul Eylem Programı'nda, üretim kapasiteleri; özel sektörün rolü; Bilim, Teknoloji ve Yenilikçilik Merkezi ihdası, Uluslararası Tarım Merkezi kurulması gibi unsurlara yer verilmektedir.


Türkiye’nin EAGÜ’lere Yönelik Ekonomik ve Teknik İşbirliği Paketi

 

Dönemin Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız, anılan Konferans’ta, EAGÜ’lere yönelik kapsamlı bir Ekonomik ve Teknik İşbirliği Paketi açıklamıştır.

 

Söz konusu Paket, 2012 yılından başlamak üzere yıllık 200 milyon ABD Dolarının EAGÜ’lere yönelik ekonomik ve teknik iş birliği program ve projeleri için tahsis edilmesini öngörmektedir.  

 

Pakette öne çıkan unsurlar şunlardır:

 

EAGÜ’lerin kapasite ve nüfusları göz önüne alınarak program ve projeler için bütçe tahsisi,

Türkiye’den ithal edilecek mal ve hizmetler için Türk Eximbank aracılığı ile uygun koşullu kredi verilmesi,

-Gümrüksüz ve kotasız pazara giriş hakkının tarımsal ürünlere de teşmil edilmesinin değerlendirilmesi,

-Hâlihazırda 2 milyar dolar olan Türkiye’nin EAGÜ’lerdeki doğrudan yatırımlarının 2015 yılına kadar 5 milyar dolara, 2020 yılına kadar 10 milyar dolara çıkartılmasının hedeflenmesi,

-Altyapı ve verimlilik artırıcı projeler için uygun koşullu kredi verilmesi,

-TÜBİTAK’ın koordinasyonunda UNESCO ve UNIDO ile işbirliği içinde teknoloji transferi,

-EAGÜ’lerin hassas teknolojilere erişimini ve kullanımını sağlayacak ve bir teknoloji bankası gibi çalışacak münhasıran EAGÜ’lere yönelik bir Uluslararası Bilim, Teknoloji ve İnovasyon Merkezinin ülkemizde kurulması,

-Önümüzdeki on yıl içinde, tarım, mühendislik ve tıp alanlarında, özellikle lisansüstü eğitim için, 1.000 adet burs verilmesi,

Modern sulama teknikleri, tohum, fidan ve gübre üretim konularında teknoloji transferi, EAGÜ’lere yönelik bir Uluslararası Tarım Merkezinin ülkemizde kurulması,

-Enerji üretimi alanında teknoloji transferi ve teknik iş birliği,

-Türkiye’nin tarım, ormancılık, çölleşme ve erozyonla mücadele, belediyecilik, uluslararası ticaret, turizm, yatırım destekleme vb. hususlardaki tecrübesinin EAGÜ’lere aktarılmasına yönelik teknik iş birliği projeleri,

-İstanbul Eylem Programının izlenmesine yönelik olarak 5 milyon ABD doları tahsis edilmesi.

 

Bu kapsamda, Pakete ilişkin unsurların hayata geçirilmesine ilişkin Başbakanlık Genelgesi 5 Ocak 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olup, bu doğrultuda ilgili kurum ve kuruluşlarımızla eşgüdüm içinde EAGÜ’lere yönelik Ekonomik ve Teknik İşbirliği Paketimizin uygulanmasına ilişkin çalışmalar yürütülmüştür. EAGÜ’ler nezdindeki Büyükelçiliklerimizce derlenen Paket dahilinde hazırlanmış proje teklifleri, sahada uygulanmalarından sorumlu teknik koordinatör kurum TİKA’ya iletilmiştir. Belirlenen öncelikli projeler TİKA ve proje sorumlusu kurumlarca derhal uygulamaya konulmuştur.

 

Bu çerçevede, "En Az Gelişmiş Ülkelere Yönelik İstanbul Eylem Programı'nın Yüksek Düzeyli Kapsamlı Ara Dönem Gözden Geçirme Toplantısı” 27-29 Mayıs 2016 tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirilmiş ve sonucunda bir siyasi bildiri kabul edilmiştir. Siyasi Bildiri’yle, 2011-2021 dönemini kapsayan İstanbul Eylem Programı’nın uygulanmasına yeni bir ivme kazandırılması; uluslararası toplumun ve kalkınma ortaklarının EAGÜ’lere sağladıkları destekleri artırmalarının ve yeni yaklaşımlar geliştirmelerinin teşvik edilmesi; İstanbul Eylem Programı ile ilgili kalkınma gündemleri arasında uyum sağlanarak uygulamada etkinliğin artırılması amaçlanmıştır.

 

İstanbul Eylem Programı’nın Ara Dönem Gözden Geçirme Toplantısı’na evsahipliği yapmamız, 900 milyonluk nüfuslarıyla dünya nüfusunun sekizde birini oluşturan, ancak küresel ekonomi içerisindeki payları yüzde 1 seviyesinde olan, yoksullukla ve ağır yapısal sorunlarla mücadele eden 47 EAGÜ’nün kalkınmasına ülkemizin verdiği önemin somut bir göstergesi olmuştur.

 

En Az Gelişmiş Ülkelere yardımlarımız, 2010 yılında 157 milyon Dolar iken, 2011’de 280 milyon Dolar, 2012’de 337 milyon Dolar, 2013’te 286 milyon Dolar, 2014’te 210 milyon Dolar, 2015’te 456 milyon Dolar, 2016’da 153 milyon Dolar, 2017’de 178 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2010-2017 yılları arasında EAGÜ’lere yapılan yardımların toplamı 2 milyar Doları aşmış, ülkemiz bu konudaki taahhüdünü fazlasıyla yerine getirmiştir. 2017 yılında ise, sadece Somali’ye yönelik sağlamış olduğumuz Resmi Kalkınma Yardımı tutarı 60,6 milyon Dolar’a ulaşmıştır.

 

EAGÜ’ler için BM Teknoloji Bankası

 

2011 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen BM EAGÜ 4. Konferansı’nda EAGÜ’lere yönelik olarak kurulacak Teknoloji Bankası’na (TB) ülkemizin ev sahipliği yapma teklifi kabul edilmiştir. BM Genel Kurulu’nun 23 Aralık 2016 tarihinde aldığı kararla Teknoloji Bankası’nın kuruluşu resmen onaylanmıştır.

 

Gebze’de kurulan BM Teknoloji Bankası için Evsahibi Ülke Anlaşması ile Mali ve Ayni Katkı Anlaşmaları, Sayın Bakanımız ile BM Genel Sekreter Yardımcısı ve En Az Gelişmiş Ülkeler, Denize Çıkışı Olmayan Gelişmekte Olan Ülkeler ve Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri (OHRLLS) Yüksek Temsilcisi Fekitamoeloa Katoa Utoikamanu arasında 72. BM Genel Kurulu sırasında, 22 Eylül 2017 tarihinde imzalanmıştır.

 

Onay işlemleri tamamlanan Ev Sahibi Ülke Anlaşması 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

 

TÜBİTAK’ın Gebze’deki Marmara Teknokent (MARTEK) yerleşkesinde yaklaşık 500 m2’lik alanda kurulmuş olan Teknoloji Bankası, EAGÜ’lerin bilim, teknoloji ve inovasyon alanlarındaki kapasitelerini güçlendirmeyi ve teknoloji transferi gerçekleştirmelerini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Teknoloji Bankası EAGÜ’lerin küresel bilgi tabanlı ekonomiye entegrasyonunu sağlamak için de katkı vermek suretiyle EAGÜ’lerin kalkınma sürecine destek verecektir.

 

Ülkemiz, anılan Banka’ya 5 yıl için toplam 10 milyon ABD Doları mali katkı sağlamayı taahhüt etmiştir. Banka’nın tüm kurulum ve cari giderleri de TÜBİTAK aracılığıyla ülkemizce üstlenilmiştir.

 

4 Haziran 2018 tarihinde, Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul Gebze’de/MARTEK tesislerinde EAGÜ’ler için BM Teknoloji Bankası’nın açılışı gerçekleştirilmiştir. Böylelikle, 2011 yılında İstanbul’da ev sahipliğini yaptığımız En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesinde bu konuda ülkemiz tarafından verilen taahhüt yerine getirilmiş olmaktadır. Bankanın kuruluşu, 25-27 Eylül 2015 tarihlerinde gerçekleştirilen BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde, kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi alt hedeflerinden birinin (17.8 nolu) ilk defa gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.

 

Son Dönemde Ülkemizde Düzenlenen Kalkınma Konulu Toplantılar

 

Kalkınma yardımlarımızda gerçekleşen sözkonusu önemli artıştan istifade edilerek, ülkemizin insan odaklı girişimci diplomasisinin daha fazla tanıtılması ve bu alandaki “yükselen profili”ne uygun olarak dış politikadaki yumuşak gücünün artırılması amaçlanmaktadır.

 

Bu çerçevede, UNDP V. Ulusal Değerlendirme Kapasiteleri Konferansı (National Evaluation Capacities Conference/NEC) 16-20 Ekim 2017 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenmiştir. Anılan konferansa 500’ün üzerinde katılımcı ile şimdiye kadarki en yüksek katılım düzeyine ulaşılmıştır. NEC 2017 Konferansı, hükümet yetkililerinden Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin değerlendirmesiyle ilgilenen yetkililerin tecrübelerini birbirleriyle paylaşma fırsatı vermiştir.

 

Ülkemiz ayrıca 27-30 Kasım 2017 tarihlerinde Antalya'da BM Küresel Güney-Güney Kalkınma Fuarı'na evsahipliği yapmıştır. Fuara Dışişleri, Ekonomi ve Kalkınma Bakanlıkları temsilcilerinden oluşan 120’nin üzerinde ülke, 30’un üzerinde BM Ajansı ve uluslararası kuruluşlardan toplam 850’nin üzerinde katılımcı iştirak etmiştir. Fuar bir taraftan Güney-temelli kalkınma çözümleri, en iyi uygulamalar ve çıkarılan derslerin paylaşıldığı, bir yandan da karşı karşıya kalınan darboğazların, sınamaların ve 2030 Kalkınma Gündemine ve diğer uluslararası kalkınma hedeflerine erişme yolunda fırsatların tartışıldığı önemli bir platform olmuştur.