Küresel Kamu Malları
Küresel Kamu Malları

Barçın AĞCA

 

Küreselleşme kavramı önceleri dünya ekonomik faaliyetlerinde  görülen değişimin bazı kilit noktalarını tarif etmek için kullanılmış, ancak daha sonraları bu kavramın içinde tanımlanan ve çözümlenmesi gereken konular çeşitlenmiştir.

Yaşadığımız gezegende son yıllarda meydana gelen en önemli  değişikliklerden biri, hassas ekosistemlere  karşı ortaya çıkan tehdit ve fiziksel  çevre konusunda giderek artan   bilinçlenmedir. Dünya nüfusundaki hızlı artışla beraber insan faaliyetlerinden kaynaklanan yaygın ekolojik bozulmanın kanıtları her yerde göze çarpmaktadır. Verimini kaybetmiş ve erozyona uğramış topraklar, çölleşme, balıkların azalması, canlı türlerinin soyunun tükenmesi gibi sorunlar bir araya gelerek dünyanın yaşanabilir bir mekan olma niteliğini azaltmakta, hayatı daha da tehlikeli hale getirmektedir. Bu durum, hükümetleri işbirliğine zorlayarak,  özellikle okyanuslarda aşırı balık avcılığı, ozon tabakasının delinmesi, atmosferde biriken sera gazları nedeniyle iklim değişikliği, küresel ısınma gibi konuların üstüne gitme yolunda hareketlendirmiştir.  Böylece, küresel boyuttaki çevre sorunlarının ancak küresel mücadele ile çözümlenebileceği gerçeğinden hareketle 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Zirvesi,  çevrenin yanısıra sosyal boyutu da içeren kapsamlı bir “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramına öncülük etmiştir. Rio Zirvesi’nden on yıl sonra ise; çevrenin korunmasıyla sosyal gelişme ve ekonomik gelişmenin bağlantılı bir şekilde yürütülerek sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması konusunun değerlendirilebilmesi için 26 Ağustos-4 Eylül 2002 tarihleri arasında Johannesburg’ta Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (Rio+10) düzenlenmiştir.

Sürdürülebilir kalkınma olgusunun bu tarihsel gelişimi içinde  değişik kavramlar da gündeme girmeye başlamıştır. Bu kavramlardan bir tanesi son on yıllık süreçte daha çok duyulmaya başlanan ve tanımı konusunda  halen bazı tartışmaların devam ettiği “Küresel Kamu Malları”dır (Global Public Goods-GPGs). Yaşantımızdaki pek çok konu ile  kesişen bu kavram, sürdürülebilir kalkınma ile ilgili olarak çevre, sağlık, bilgiye erişim, barış ve güvenlik, insan hakları gibi konuları kapsamaktadır. Bununla birlikte çevre alanında  çalışan bazı ilgi  grupları tarafından ise, küresel kamu malları arasında çevre ve bağlantılı sektörlerinin yer alması uygun görülmemekte ve çevrenin ticari bir mal olarak değerlendirilemeyeceği  ifade edilmektedir. Bu çevreci gruplarca “küresel kamu malları” tanımlaması yerine “küresel ortak varlıklar” (global commons) ifadesi tercih edilmekte ve çevrenin küresel kamu malı olarak değerlendirilmesi halinde gündeme gelebilecek bazı tehlikelere dikkat çekilmektedir. Örneğin; gelişmemiş ülkelerdeki yerel (endemik) genlerin doğal ortamlarında  korunamadığı iddia edilerek, gelişmiş ülkeler tarafından bu genlerin  küresel kamu malı olduğu görüşüyle, kendi ülkelerine getirilmesi ve koruma altına alınması, böylece gelişmemiş ülkelerdeki gen kaynaklarının gelişmiş ülkelere taşınması  bu gruplarca altı çizilen bir konudur.  

Genel olarak ekonomide kabul edilen tanımına göre; küresel kamu malları iki önemli özelliğe  sahiptir. Bunlardan ilki, bir kamu malının bir birey tarafından tüketiminin aynı malın diğer bir birey tarafından tüketilmesini  azaltmaması veya tüketimine engel oluşturmaması, ikincisi ise sözkonusu malların herkesin yararlanmasına açık olmasıdır. Örneğin, herkesin temiz havadan faydalanabilir  olması ve bir kişinin havayı tüketmesinin diğerlerinin tüketimi üzerinde etkisinin olmaması gibi.

Bu bağlamda, küresel kamu malları bilinen ticari mal ve hizmetlerle aynı anlamı taşımamaktadır. Bu kavram içine giren mallar, çiçek, malarya, AIDS gibi hastalıkların ortadan kaldırılması, kirliliğin bertaraf edilmesi, su ve suyla bağlantılı sağlık hizmetlerine erişim gibi toplumun bazı istek ve ihtiyaçlarının karşılanmasını  öngören sosyal unsurlarla da doğrudan bağlantılı olmaktadır.

Çevre sorunlarının sınırtanımazlığı nedeniyle küresel kamu malları arasında tanımlanan çevreyle ilgili malların kullanılmasında ve korunmasında ulusal olduğu kadar uluslararası önlemler alınması, hatta bu konularda uluslararası işbirliği yapılması gerekmektedir.

Ulusal yasaların, kendi alanları içine girmeyen uzay atıkları, okyanus deniz yatakları, ormanlar, Antarktika, atmosferin değişik katmanları gibi alanları koruyabilmesi mümkün değildir. Biyolojik çeşitliliğin korunması, iklim değişikliği etkilerinin yumuşatılması, ozon tabakasını incelten maddelerin kullanımının azaltılması ve yasaklanması gibi konulara ilişkin uluslararası sözleşmeler (İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi, Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü gibi), küresel kamu  mallarının  korunmasını amaçlamaktadır. Özellikle Antarktika’nın korunması amacıyla 1961 yılında imzaya açılan ve bugün itibariyle ülkemiz dahil 45 ülke tarafından imzalanmış olan “Antarktika Anlaşması” ortak bir coğrafyanın korunmasını amaçlaması nedeniyle diğer sözleşmeler arasında daha farklı bir yere sahiptir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), bu anlaşmalarla ilgili temasların ve izleme işinin yapılması konusunda önemli bir rol üstlenmiştir.

Bununla birlikte, küresel kamu mallarının korunması ve toplumun bu anlamdaki sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için  belirlenmiş bir finans mekanizması bulunmamaktadır.

Bugün artık sözkonusu malların korunması ve yönetilmesi fikri, özellikle de fiziksel çevreyle ilgili olan konular açısından geniş kabul  görmekte, bu da finansman konusunda çözüm arayışlarını  hızlandırmakta ve çeşitlendirmektedir:

- Avrupa Birliği’nde ve ABD’de düşünüldüğü gibi enerji ve karbon vergisi alınması, kaynak kullanımını vergilendiren bir sistem olduğu için aşırı tüketimin engellenmesine neden olduğu gibi, küresel ve çevresel girişimlere katkı sağlayacak bir gelir elde edilmesini de sağlamış olacaktır.

- Küresel Çevre Fonu (GEF), bu amaçla kullanılabilecek fon tabanını yaratmak için yararlı bir adımdır. GEF 1991 yılında kurulan ve kendi kaynakları ile devlet, kalkınma bankaları, sivil toplum kuruluşları, ikili ve çok taraflı organizasyonları bir araya getiren ortak destek mekanizmasıdır. Biyoçeşitlilik, uluslararası sular, iklim değişikliği ve bu alanlarla ilgili toprak bozulması konularındada destek vermektedir. GEF büyük-ölçekli projeler için 1 milyon ABD Doları ve üzeri, orta ölçekli projeler için 60.000 ile 1 milyon ABD Doları arası ve Küçük Destek Programı için ise 50.000 ABD Dolarına kadar kaynak ayırmaktadır.  Esasen bu fon, küresel çevre etkileri olan projelerin artan maliyetini finanse etmek amacıyla düşünülmüş bir düzendir.

- Küresel kamu mallarının kullanımından alınacak katkıların toplanacağı uluslararası bir  havuzun yönetimi hem etkin kullanım ve korumayı teşvik edebilecek, hem de bu görevi üstlenen küresel kurumların finansmanını  sağlayacaktır.

Sözkonusu katkılara; okyanus deniz ulaşımı üzerinden,  okyanus  kirlenme kontrolü için ücret alınması, Antarktika’da türlerin korunması ve balıkçılık gibi ortak uygulamalar için özel kullanıcı  ücreti alınması veya uzayın bir uydu çöplüğü haline dönüşmemesi için uydulara park yeri ücreti  uygulaması yapılması gibi örnekler verilebilir.

Çevre, insanlığa ortak bir geleceği olduğunu gösteren en önemli konudur. “Küresel  kamu malları”  veya “küresel ortak varlıklar”  ifadeleriyle anlatılmaya çalışılan küresel çevre olgularının  bilinçli bir şekilde her düzeyde korunması ve geliştirilmesi gelecek nesillere bırakabileceğimiz en önemli mirastır.