Avrupa Birliği (AB) Konseyi aldığı kararla üyelik dayanışması bahanesi
altında, Rum/Yunan ikilisinin uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine
aykırı maksimalist ulusal tezlerinin sözcülüğünü yapmaya devam ettiğini bir
kez daha göstermiştir.
Evvelce de söylediğimiz gibi, AB’nin deniz yetki alanlarının belirlenmesi
konusunda herhangi bir yetkisi yoktur. Aynı şekilde, AB bir uluslararası
mahkeme de değildir. Bu çerçevede AB, Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat
Hükümeti arasında usulüne uygun olarak imzalanan bir muhtıranın hukuka
uygunluğuna dair bir hüküm de veremez.
GKRY’nin hiçbir yetkisi yokken normal bir devletmiş ve Ada’nın tamamını
temsil ediyormuş gibi 2003, 2007 ve 2010 yıllarında bölge ülkeleriyle
Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hakları hilafına yaptığı anlaşmalara
sessiz kalan ve Libya’nın kıta sahanlığı haklarının Yunanistan tarafından
gasp edilmesine göz yuman AB’nin, bu kere bize karşı aldığı bu tavır
izlediği çifte standart politikasının yeni bir örneğidir.
Bu tavır, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin Doğu Akdeniz’deki hak ve
çıkarlarını savunmaktan bizi vazgeçiremeyecektir.