Komşumuz ve Müttefikimiz Yunanistan’ın, Türkiye ile Yunanistan arasında
esasen ikili düzeyde ele alınmakta olan Ege sorunlarına dair ulusal
tezlerini haklı gösterme saikiyle, aralarında NATO’nun da bulunduğu
uluslararası örgütleri istismar etme ve bu sorunların içine çekme çabaları
yeni değildir. Yunanistan Milli Savunma ile Dışişleri Bakanlarının, bir
Yunan milletvekilinin ahiren yönelttiği sorulara verdikleri yanıtlar da
Yunanistan’ın bu beyhude gayretlerinin yeni bir örneği niteliğindedir.
Doğu Ege Adaları, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması dâhil
olmak üzere birtakım uluslararası antlaşmalarla gayrıaskerî statü altına
alınmıştır. Halen yürürlükte olan ve dolayısıyla Yunanistan’ı yasal olarak
bağlayan bu uluslararası antlaşmalar, Doğu Ege Adalarının
silahlandırılmasını yasaklamakta ve bu çerçevede Yunanistan’a yasal
sorumluluklar yüklemektedir.
NATO sivil ve askeri makamları, NATO’nun Müttefikler arasındaki ikili
meselelere dâhil olmama politikasıyla bağlıdırlar ve bu esaslar
çerçevesinde hareket edegelmişlerdir. Bu durum, Ege Denizi’ndeki NATO
faaliyeti bakımından da geçerlidir. Bu süreç başlatılırken, NATO’nun Ege
Denizi’ndeki faaliyetinin hiçbir NATO Müttefikinin ulusal siyasalarına
halel getirmeyecek şekilde icra edileceği anlayışı üzerinde Yunanistan da
dâhil bütün Müttefikler mutabık kalmışlardır.
Nitekim Müttefiklerin bu kollektif anlayışıyla uyumlu olarak, NATO’nun Ege
Denizi’ndeki faaliyeti kapsamında bölgede görev yapan askeri gemilerin
gayrıaskerî statüdeki adalarla, yakıt ikmali ve liman ziyareti dâhil hiçbir
etkileşime girmeyeceği üzerinde mutabık kalınmıştır. Keza bu gemiler, Ege
Denizi’nde sadece hem ülkemizin, hem Yunanistan’ın klerans verdiği deniz
alanlarında görev yapabilmektedir.
Hal böyleyken, NATO’nun Ege Denizi’nde düzensiz göç akımlarıyla mücadeleye
destek vermek üzere, insani saiklerle ve ülkemizin rızasıyla yürütmekte
olduğu faaliyetin, Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru
tutumunu “fiilen geçersiz kıldığının” öne sürülmesi nafiledir.
Yunanistan’a, uluslararası hukuku, tarihi gerçekleri ve Türkiye’nin meşru
hak ve çıkarlarını hiçe sayma gayretleri ile fiili durum yaratma
arayışlarından vazgeçmesi çağrımızı bu vesileyle yineliyoruz.
Aramızdaki sorunların çözümünün ancak karşılıklı yapıcı anlayışla ve ortak
gayretlerle mümkün olabileceğini, Türkiye’nin bu yöndeki iradesinin tam
olduğunu, Yunanistan’ın da benzer şekilde davranması beklentisini
koruduğumuzu tekrar hatırlatıyoruz.