SC-33, 12 Mayıs 2019, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un Yunanistan Dışişleri ve Savunma Bakanlarının NATO’nun Ege Sorunlarına İlişkin Tutumuna Dair İddiaları Hakkındaki Soruya Cevabı

Komşumuz ve Müttefikimiz Yunanistan’ın, Türkiye ile Yunanistan arasında esasen ikili düzeyde ele alınmakta olan Ege sorunlarına dair ulusal tezlerini haklı gösterme saikiyle, aralarında NATO’nun da bulunduğu uluslararası örgütleri istismar etme ve bu sorunların içine çekme çabaları yeni değildir. Yunanistan Milli Savunma ile Dışişleri Bakanlarının, bir Yunan milletvekilinin ahiren yönelttiği sorulara verdikleri yanıtlar da Yunanistan’ın bu beyhude gayretlerinin yeni bir örneği niteliğindedir.

Doğu Ege Adaları, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması dâhil olmak üzere birtakım uluslararası antlaşmalarla gayrıaskerî statü altına alınmıştır. Halen yürürlükte olan ve dolayısıyla Yunanistan’ı yasal olarak bağlayan bu uluslararası antlaşmalar, Doğu Ege Adalarının silahlandırılmasını yasaklamakta ve bu çerçevede Yunanistan’a yasal sorumluluklar yüklemektedir.

NATO sivil ve askeri makamları, NATO’nun Müttefikler arasındaki ikili meselelere dâhil olmama politikasıyla bağlıdırlar ve bu esaslar çerçevesinde hareket edegelmişlerdir. Bu durum, Ege Denizi’ndeki NATO faaliyeti bakımından da geçerlidir. Bu süreç başlatılırken, NATO’nun Ege Denizi’ndeki faaliyetinin hiçbir NATO Müttefikinin ulusal siyasalarına halel getirmeyecek şekilde icra edileceği anlayışı üzerinde Yunanistan da dâhil bütün Müttefikler mutabık kalmışlardır.

Nitekim Müttefiklerin bu kollektif anlayışıyla uyumlu olarak, NATO’nun Ege Denizi’ndeki faaliyeti kapsamında bölgede görev yapan askeri gemilerin gayrıaskerî statüdeki adalarla, yakıt ikmali ve liman ziyareti dâhil hiçbir etkileşime girmeyeceği üzerinde mutabık kalınmıştır. Keza bu gemiler, Ege Denizi’nde sadece hem ülkemizin, hem Yunanistan’ın klerans verdiği deniz alanlarında görev yapabilmektedir.

Hal böyleyken, NATO’nun Ege Denizi’nde düzensiz göç akımlarıyla mücadeleye destek vermek üzere, insani saiklerle ve ülkemizin rızasıyla yürütmekte olduğu faaliyetin, Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru tutumunu “fiilen geçersiz kıldığının” öne sürülmesi nafiledir.

Yunanistan’a, uluslararası hukuku, tarihi gerçekleri ve Türkiye’nin meşru hak ve çıkarlarını hiçe sayma gayretleri ile fiili durum yaratma arayışlarından vazgeçmesi çağrımızı bu vesileyle yineliyoruz.

Aramızdaki sorunların çözümünün ancak karşılıklı yapıcı anlayışla ve ortak gayretlerle mümkün olabileceğini, Türkiye’nin bu yöndeki iradesinin tam olduğunu, Yunanistan’ın da benzer şekilde davranması beklentisini koruduğumuzu tekrar hatırlatıyoruz.