Sayın Bakanımızın Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Jean Ping ile Yaptığı Ortak Basın Toplantısı , 17 Temmuz 2008
Değerli Basın Mensupları,

Bugün, Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Jean Ping, davetlim olarak ülkemizi ziyaret etmektedir. Kendilerini ve heyetini ülkemizde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyoruz.

Bildiğiniz gibi Türkiye, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye ve çeşitlendirmeye gayret etmektedir. Bu amaçla 1998 yılından bu yana Afrika’ya Açılım Politikası uygulanmaktadır. Hindistan-Çin gibi ülkelerden sonra ülkemiz, Afrika Birliği için bir stratejik ortak ilan edildi. Bu aslında Afrika ülkeleriyle Türkiye arasında ve Afrika Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Ayrıca Mayıs ayında ülkemiz, Afrika Kalkınma Bankası’nın bir üyesi oldu. Yani bölgede olmayan bir ülke olarak Türkiye, Afrika Kalkınma Bankası’na da Mayıs ayından itibaren üye oldu. Afrika kıtasında son yıllarda birçok alanda yaşanmakta olan olumlu gelişmelerin itici gücü Afrika Birliği’dir ve uluslararası alanda bu görüş kabul görmektedir. Afrika ülkeleriyle ve Afrika Birliği’yle olan ilişkimizi biz Türkiye olarak, çok daha ileri bir noktaya götürmek istiyoruz. Afrika’yla ilişkilerimizi değerlendirmek ve geleceğe yönelik planlama yapmak amacıyla, Ağustos’ta bir ilki gerçekleştiriyoruz ve Türkiye-Afrika Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyoruz. Bu zirvenin hazırlıkları da Afrika Birliği ile eşgüdüm halinde yürütülmektedir. Bu zirve, Afrikalı liderlerle Türkiye’nin bir araya geleceği ve Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde yapılacak bir zirve. Bu zirve kuşkusuz, Afrika Kıtası’nın tümünde Türkiye’nin, İstanbul’un görünürlülüğünü ve bundan sonraki dönemdeki ilişkilerini çok daha farklı bir zemine oturtacak bir zirve olacaktır.

Çok değerli konuğumuz Komisyon Başkanı Sayın Ping ile yaptığımız görüşmelerde, bu zirvenin hazırlıklarını da ele aldık. Sayın Ping, biliyorsunuz, dün Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret etti. Biraz sonra beraberce Sayın Başbakanımızı ziyaret edeceğiz. Arkasından da bir çalışma yemeğinde görüşmelerimize devam edeceğiz. Türkiye’nin Afrika Birliği’yle olan ilişkilerine önemli katkı yapacağına inandığım bu ziyaret için Sayın Ping’e huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum ve şimdi sözü çok değerli dostuma bırakıyorum.

KONUK BAKAN: Çok teşekkür ediyorum, kadim dostum ve meslektaşım diye başlamak istiyorum sözlerime. Gerçekten de Türkiye’de ve sizlerle birlikte bulunduğum için son derece memnunum. Gerek sizlerle bugün gerçekleştirmiş olduğumuz, gerekse dün Sayın Cumhurbaşkanınızla gerçekleştirmiş olduğumuz temasların bizim açımızdan son derece önemli olduğunu önemle vurgulamak istiyorum. Dün Sayın Cumhurbaşkanıyla yapmış olduğumuz görüşme esnasında da dile getirmiş olduğum üzere, Afrika kıtasına baktığınızda, Afrika kıtası geleceği olan bir kıta olarak değerlendirilmelidir. Gerçekten de 2020 yılını düşündüğümüz zaman, 1.4 milyar nüfusa sahip bir kıta olarak Afrika’nın çok önemli bir kıta olacağını ifade etmek istiyorum. Kıtamız gerek hammaddeleri itibariyle gerekse de sahip olduğu diğer zenginlikleri itibariyle son derece önemli fırsatlar sunmaktadır.

Birçok hammaddenin %95’inin kıtamız üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Bunların arasında platini sayabiliriz, elması sayabiliriz, demiri sayabiliriz ve dünya petrol rezervinin %15’inin Afrika kıtası üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında tarımsal diğer ürünleri saymayı gereksiz görüyorum. Alan itibariyle bakacak olursak, Afrika kıtası bugün, Avrupa’nın 10 misli, Hindistan’ın 10 misli, ABD’nin 4 misli, Çin’in 3 misli büyüklüğünde bir kıta olup, bu bağlamda çok büyük fırsatlar sunan ve göz ardı edilmemesi gereken bir kıta olarak öne çıkmaktadır.

Tabii böyle bir kıtanın karşısında Türkiye’ye baktığımızda Türkiye’nin de çok büyük bir ülke olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye, birçok medeniyetin buluştuğu bir coğrafya üzerinde yer almaktadır. Biliyorsunuz Akdeniz’in kuzeyine Avrupa diyoruz. Ama güneyinde de Afrika var. Bu bağlamda bizler Türkiye gibi büyük bir ülkeyi kendimize yakın görüyoruz. Türkiye’nin kıtamızda çok önemli tarihsel etkileri var. Biliyorsunuz Türkiye geçmişte uzun süre Afrika’da bulunmuştur.

Türkiye, Afrika ile Ortadoğu’nun buluştuğu noktada çok önemli stratejik roller üstlenmiştir. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek olan Türkiye Afrika Zirvesi’ni bizler de büyük sabırsızlıkla beklemekteyiz. Çünkü bunun gerçekten, bu son derece doğal bir işbirliğinin sonucu olduğunu düşünüyoruz. Çok teşekkür ediyorum.

SAYIN BAKANIMIZ: Teşekkür ediyorum, değerli konuğumuza ya da bana soru sormak isteyen arkadaşlar varsa birkaç soru aldıktan sonra hemen ayrılmamız gerekecek.

SORU: Sayın konuk Bakan, Afrika’nın çok zengin hammaddeleri ve petrol rezervlerinin çok yoğun olduğunu söyledi. Türkiye nasıl bir yatırım peşinde, Afrika’da neler bekliyor. Ekonomik açıdan özellikle sizden onu merak ediyorum?

SAYIN BAKANIMIZ: Biliyorsunuz, bizim Afrika kıtasına bakışımız ve Afrika ülkelerine bakışımız öncelikle dostluk, ortaklık ve işbirliği zeminine oturuyor. Afrika ile Türkiye arasındaki ilişkilerin de aslında tarihi kültürel derinliği var. Afrika’nın pek çok ülkesinde yaşayan halkların Türkiye’ye bakışı, Türkiye algılaması da aslında son derece olumludur. Türkiye, gerek devlet olarak sayısı artacak Büyükelçilikleri, gerekse de sivil toplum kuruluşları aracılığıyla pek çok Afrika ülkesinde etkindir. İşadamlarımız, Kuzey Afrika’da yoğun faaliyet göstermektedir. Pek çok Kuzey Afrika ülkesinde Türk şirketlerinin yatırımları var. Ancak, artık bakıyoruz ki Sahra Altı Afrika’da Türk işadamları daha fazla iş yapmaya başladılar.

Bunlar hem ticaret şeklinde hem oraya bizzat yatırım yapmak şeklinde gerçekleşmektedir. Biz daha önce de söylediğim gibi, konuya bir ortaklık ve işbirliği çerçevesinde yaklaşıyoruz. Yani, bir al-ver ilişkisinden öte, bir “kazan-kazan” ilişkisi olarak bakıyoruz. Siyasi yönünden baktığımızda da, kuşkusuz Türkiye’nin kendi içinden geçmekte olduğu reform süreci, pek çok Afrika ülkesinin takip ettiği bir konudur. Pek çok Afrika ülkesinde Türkiye’nin siyasi açılımları, ekonomik açılımları yakından izleniyor. Türkiye, bir bakıma bazı evrensel değerlerin Afrika kıtasında daha çok benimsenmesi, daha çok uygulamasıyla alakalı da önemli bir rol üstleniyor her geçen ay, her geçen yıl. Dolayısıyla biz ilişkilerimize uzun vadeli bakıyoruz.

Bu yaklaşım, kısa vadeli bir akım, kısa vadeli bir bakış değildir, uzun vadeli ve kalıcı bir yaklaşımla Afrika kıtasına bakıyoruz. Ocak ayında Türkiye’nin Stratejik Ortak ilan edilmesi, Sayın Ping’in bugünkü ziyareti, gelecek ay yapacağımız zirve; bu uzun vadeli ortaklığın, uzun vadeli işbirliğinin aslında bugünden temellerini oluşturan gelişimlerdir ve doğrusu Türkiye gibi ekonomisi hızlı büyüyen, dünyadaki siyasi etkinliği hızlı bir şekilde artan bir ülkeyle, Afrika gibi potansiyeli çok yüksek bir kıtanın beraber yapabileceği çok iş var. Biz doğrusu çok ümitliyiz. Bizim uzun vadeli vizyonumuz birbirine çok daha yakınlaşmış, işbirliği alanları gelişmiş, siyasi, kültürel, diplomatik, ekonomik, ticari her alanda ilişkilerini derinleştirmiş bir Türkiye ve Afrika vizyonudur. Bu şekilde hareket ediyoruz.

SORU: Bugün, Başkan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile de bir görüşme yaptınız. Kendisi Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül ile de görüşecek. Geniş kapsamlı görüşmeler, geniş kapsamlı konular üzerinde durduğunuzu biliyoruz, ancak yarın İran’ın Dışişleri Bakanı Sayın Muttaki de Ankara’da olacak ve İran’ın nükleer programı konusunda çok sıkı bir trafik yaşanıyor bugünlerde. Cenevre’de bir toplantı var Solana ve Sayın Celili arasında, müzakerelerde Türkiye nasıl bir rol oynayacak? İran konusunda Hadley ile neler konuştunuz? Ne tür bir mesaj verdiniz? Amerika-İran diyaloğunda Türkiye’nin yeri gerçek anlamda nedir?

SAYIN BAKANIMIZ: Biliyorsunuz, İran’ın nükleer programı şu anda dünyanın dört bir köşesinden takip edilen, Ortadoğu’da ele alınan başlıca konulardan bir tanesi. Biz, Türkiye olarak, İran’a yeni bir öneri paketi sunmuş olan 6 ülkenin 6’sıyla iyi bir diyalog içerisindeyiz. Aynı zamanda komşumuz İran’la da yine iyi bir diyalog içerisindeyiz. Sayın Hadley ile yaptığımız görüşmede Türk-Amerikan ilişkilerini, ikili ilişkilerin farklı boyutlarını ele aldık. Ancak, Ortadoğu’daki meselelerin üzerinde de durduk. Biliyorsunuz, Ortadoğu’daki meseleler, hem Türkiye’nin hem de ABD’nin yakından ilgilendiği konulardır. Irak olsun, Suriye-İsrail konusu olsun, hatta Kıbrıs, Ermenistan gibi pek çok konu bugün gündemimizdeydi. Geniş bir istişare imkânımız oldu Sayın Hadley ile.

Yarın biliyorsunuz, İran Dışişleri Bakanı Sayın Muttaki gelecek ve misafirimiz olacak. Burada da pek çok konuyu görüşeceğiz, ama doğal olarak İran’ın nükleer programı da gündem maddelerimizden bir tanesi olacak. Arkasından Cumartesi günü de İsviçre’de Solana-Celili buluşması gerçekleşecek. Solana’nın yanında 6 ülke temsilcisi de yer alacak. Biz öteden beri bu konunun diyalog yoluyla, yani İran’ın nükleer programıyla ilgili meselelerin diyalog yoluyla ele alınmasından yana olduk. Bu diyaloğa Türkiye olarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Dediğim gibi, tüm taraflarla iyi diyalog içerisinde olan bir ülke olması dolayısıyla Türkiye, tabiatıyla bu diyaloğu kolaylaştırıcı bir görev yüklüyor: Bu çerçevede tüm taraflarla olan görüşmelerimize devam ediyoruz.

SORU: Ben Sayın Ping’e bir soru yöneltmek istiyorum. Aslında iki sorum var. Türk halkı için çok da anlaşılmayan bir durum bu. Türkiye’nin Afrika Birliği ile bir zirveye ortaklık yapacak olması. Bu çerçevede, siz Türkiye’den ne bekliyorsunuz? İkinci sorum, Zirvenin tarihi anlamında Türkiye’nin gündemiyle çok paralel gelişmeler bekleniyor. Bu çerçevede acaba zirveye katılım Türkiye’deki iç politikalardan etkilenir mi?

KONUK BAKAN: Afrika’da son dönemdeki gelişmelerin işbirliği açısından da son derece önemli olduğunu söyledik ve bunu söylerken, dünyadaki küreselleşme itibariyle aslında bu işbirliğinin gerekli olduğunu söylemek istedim. AB ile eski bir işbirliğimiz var. Çin ile nispeten yeni bir işbirliğimiz var. Japonya ile 1993 yılında başlamış olan bir işbirliğimiz var. Hindistan’da bu yıl başlattığımız bir işbirliğimiz var. Kore’yle, Güney Amerika’yla Brezilya aracılığıyla bir işbirliğimiz var. Bu bağlamda, zaten önümüzdeki dönemde Brezilya’ya bir ziyarette bulunacağım.

Türkiye ile gerçekleştirilecek olan işbirliği de son derece önemli. Çünkü Türkiye’nin demin size aktarmış olduğum sebepler nedeniyle, gerek stratejik bir ortak olması gerekse de coğrafi, tarihsel, kültürel ve de dinsel sebeplerden ötürü bize yakın olması itibariyle bizim için çok büyük önem taşıdığını ifade etmek istiyorum. Bu bağlamda, az önce Sayın Bakanın da ifade etmiş olduğu gibi, iki tarafın da karşılıklı fayda bulabileceği, çok şekilli bir işbirliğinin oluşturulması gerektiğini düşünüyorum ve bu işbirliğinin Türkiye’nin gerek bölgede, gerekse bizim kıtamız üzerinde savaşların sonlandırılması ve bölgede barışın sağlanması için önemli katkıları olduğunu söylemek istiyorum. Bildiğiniz gibi, halihazırda birçok savaş kıtamızda sona ermiş olmakla birlikte, iki ülke, Somali ve Sudan hala savaş halindedir.

Farkındasınızdır eminim, bizler çok kısa bir tarih, çok kısa bir zaman öncesinde Fransa’da, Paris’te gerçekleştirilmiş olan Akdeniz Birliği Toplantısı’ndan çıkıp buraya geldik. Her ne kadar çok dile getirilmezse de, nihayetinde Akdeniz’in Güney Kıyısından Kuzey Kıyısına baktığınız zaman, evet orada Avrupa var. Ama bunun güney kıyısına baktığınızda da Afrika olduğunu da unutmamakta fayda var ve Akdeniz dediğimiz deniz, aslında bizim hepimizin ortak bir iç denizidir.

Böyle bir işbirliğinin uzun soluklu olacağını ifade ettik. Bu bağlamda da, böyle bir işbirliği objektif temeller ve objektif amaçlar esas alınarak gerçekleştirileceğinden, hiçbir şekilde herhangi bir iç politika meselesinden etkileneceğini düşünmüyorum. Tabii ki hali hazırda olduğu gibi, hükümetlerin daha fazla vurgu yapması mümkün olabilir böyle işbirliğine. Ama nihayetinde bizim amacımız uzun soluklu ve iç politikalardan bağımsız bir işbirliği sağlamaktır.

SAYIN BAKANIMIZ: Son bir soru alalım, ondan sonra çıkmamız gerekiyor, çünkü Sayın Başbakanımızla saat 12.00’de görüşmemiz olacak.

SORU: İran Dışişleri Bakanı Muttaki, Cenevre’de yapılacak olan görüşmelerden önce, yine 6 ülkeyle yapmış olduğunuz istişareler çerçevesinde vereceğiniz spesifik bir mesaj, bir öneri var mı? Bir de Amerika ile İran ilişkilerinin normalleşmesi açısından gündemde olan bazı konular var, mesela Amerika’nın İran’da bir temsilcilik açması gibi. Bu tarz somut noktalarda Türkiye devrede mi?

SAYIN BAKANIMIZ: Şimdi biz dostumuz olan 6 ülkeyle de, yine dost-komşu İran’la da yakın diyalog halindeyiz. Ayrıca ben, bu 6 ülkenin bakanlarının çoğuyla geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde görüşmeler yaptım. Yine Sayın Solana’yla da Paris’teyken uzunca bir görüşmemiz gerçekleşti. Biz, bu paketin tüm veçheleri üzerinde her iki tarafla da görüşüyoruz doğrusu. Görüşlerimizi aktarıyoruz. Burada dediğim gibi, bu konunun diyalog yoluyla çözülmesinde Türkiye, taraflar Türkiye’den ne bekliyorsa bunu yapmaya hazır. Ben, bunu söylemek istiyorum. Kaldı ki son bir aydır yoğun bir şekilde temaslarımız devam etmekte. Ben tekrar teşekkür ediyorum. İyi günler.