Sayın Bakanımızın Romanya Dışişleri Bakanı Lazar Comanescu ile Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 20 Kasım 2008

SAYIN BAKANIMIZ: Bugün Romanya Dışişleri Bakanı, değerli meslektaşım, dostum Sayın Lazar Comanescu’ya ve heyet üyelerine tekrar hoş geldiniz diyorum. Kendisi bir resmi ziyaret yapmak üzere Türkiye’de ve sabahtan Sayın Cumhurbaşkanımızı, Sayın Meclis Başkanımızı ziyaret ettikten sonra, burada, Dışişleri Bakanlığımızda görüşmelerimize başladık. Sabahki ilk oturumda ikili ilişkilerimizi ele aldık.

Biliyorsunuz, Türkiye ile Romanya arasındaki ilişkiler, hangi cepheden bakarsak bakalım, mükemmel olarak niteleyebileceğimiz ilişkilerdir. Üst düzey siyasi temas trafiğimiz oldukça yoğun, bunun yanında ekonomik, kültürel, askeri ilişkilerimiz de yine son derece yakındır.

Romanya ile diplomatik ilişkilerimiz 130 sene önce kurulmuştur. Biz, bugün aynı zamanda bunun kutlamasını yapıyoruz. Bu vesileyle, Konuk Bakanla beraber bir sergi açılışını yapacağız.

Aramızdaki ilişkiler, karşılıklı anlayış ve güçlü dostluk temeline dayalıdır. Biliyorsunuz, NATO’da müttefikiz. Biz, Romanya’nın NATO sürecine güçlü destek veren bir ülke olduk ve şu anda Romanya NATO üyesi. Aynı zamanda, Romanya AB’ye son katılan iki üye ülkeden bir tanesidir. Romanya, bizim Avrupa Birliği sürecimize de güçlü destek veriyor ve bu destek için özellikle değerli dostum Lazar’a teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, Romanya ve Türkiye Balkan ülkeleri. Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci’nde beraberiz. Romanya ve Türkiye aynı zamanda Karadeniz’e kıyıdaş iki ülke. Dolayısıyla, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde beraberiz ve Romanya Karadeniz Uyum Programı’na katılma kararı aldı; orada da yine beraber olacağız.

Bu ayın başında Bükreş’te bir seminer oldu ve bizim özellikle Romanya’nın tecrübesinden faydalanmamız açısından bu seminer son derece faydalı oldu. BM Güvenlik Konseyi üyeliği adaylığımıza Romanya’dan destek aldık. Bunun için kendilerine tekrar teşekkür etmek istiyorum. Geçen yılki ticaret hacmimiz 7 milyar dolara ulaştı. Bu sene 8 milyar doları geçecek gibi görünüyor. Yine geçen sene 390 bin Romanyalı turist ülkemizi ziyaret etti. Bu sene rakam 400 binin üzerine çıkacak gibi görünüyor. Enerji, bir başka önemli işbirliği alanıdır. Özellikle Nabucco projesi her iki ülkeyi de ilgilendiren, her iki ülkenin de desteklediği önemli bir proje. Yine Karadeniz altından geçecek bir elektrik hattıyla, Türkiye’deki elektrik ağıyla, Romanya’daki elektrik ağını da birbirine bağlamamız mümkün olacak.

Hem Türkiye’yi hem Romanya’yı ilgilendiren pek çok uluslararası ve bölgesel konu var. Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu, Orta Asya - ki değerli dostum Orta Asya turundan geliyor Türkiye’ye- bütün bu coğrafyada yine bizim Romanya ile istişarelerimiz ve potansiyel işbirliği arayışlarımız sözkonusudur. Bu bölgesel konuların değerlendirmesini bugün bir çalışma yemeğinde yapacağız. Ben şimdi sözü değerli dostuma, Sayın Bakana bırakmak istiyorum.

KONUK BAKAN: İyi günler bayanlar ve baylar. Her şeyden önce karşınızda bulunmaktan son derece memnunum. Sizi böyle büyük bir sayıda görmek bir şeyin kanıtıdır. Aslında ben, bunu biliyordum ama bugün tekrar kanıtlandı. Medyanın göstermiş olduğu ilgi, dost Türk halkının Romanya ile Türkiye arasındaki ilişkilere vermiş olduğu önemden kaynaklanmaktadır. Sayın Bakan Babacan’a sıcak daveti için teşekkür etmek istiyorum ve özellikle benim için yapmış olduğu mükemmel program için de teşekkür etmek istiyorum. Bu program iki ülke arasındaki ilişkilerde son derece önemli bir zamanda yapılmaktadır. Bugün hakikaten mutluyum, çünkü bugün hep beraber Türkiye ile Romanya arasındaki diplomatik ilişkilerin 130. yıldönümü kutlayacağız ve bu vesile ile bu sergiyi açacağız. Bir daha tabii böyle bir fırsat olmayacak, bugün tek fırsattır. Dolayısıyla, Sayın Bakan Babacan’a teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bir sır paylaşacağım sizinle; bizim konuşmalarımız sırasında da bunu belirttim. Şahsi kimya dediğimiz bir ilişkiniz olan bir şahısla görüştüğünüzde, ona bir de diplomatik tecrübe eklenirse, çok fazla bir şeye sahip olacağınız meydana çıkıyor.

Türkiye, AB yolundadır. Romanya bu süreçten geçti. Ben, Romanya’nın AB Daimi Temsilciliği’nde Büyükelçi olarak görev yaptım ve 7 seneden fazla orada görev yaptım. Dolayısıyla, bu müzakerelerin ne olduğunu gayet iyi bilen bir insanım. Bu müzakerelerden bahsederken, Romanya Türkiye’yi desteklemektedir. Türkiye’nin üyeliği sadece Türkiye açısından değil, AB açısından da önemli bir katkı sağlayacak. Dolayısıyla tek taraflı değil, bölgesel ve AB açısından da bakmak gerekirse, Türkiye’nin AB’ne üyeliği son derece önemlidir. AB için bir başarı öyküsü sözkonusudur. Bu vermiş olduğu taahhütlerin arkasında durmasından kaynaklanmaktadır. Şu anda AB’nin vermiş olduğu bir taahhüt var: Türkiye’ye üyelik sözü vermişti. Bu çok önemlidir. Bizim için de çok önemli.

Sayın Bakan Babacan’ın söylediklerine katılıyorum. Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler mükemmeldir. Cumhurbaşkanları seviyesinde, Başbakanlar seviyesinde, biz Dışişleri Bakanları seviyesinde sık görüşmelerin olması, siyasi alandaki ilişkilerimizin çok mükemmel olduğuna işaret ediyor. İkili ve bölgesel istişarelerimiz sık sık yapılıyor. Uluslararası alanda ilişkiler de sözkonusu. Bu vesileyle, Türkiye’yi BM Güvenlik Konseyi’ne büyük bir oy oranıyla geçici üye seçilmesinden dolayı tekrar tebrik etmek istiyorum.

Bugün global bir ekonomik kriz var. Ama bizim ortak hedefimiz olmalı. Biz ticaret hacmimizin 2010 senesinde en az 10 milyar dolara ulaşmasını istiyoruz. Dışişleri Bakanlıkları seviyesinde de gerekli çabaları göstermeye karar verdik. Fırsatlarımız var. Bence bu krizi aşabilmek için en iyi yöntem kalkınma sürecinin devamı. Türkiye’de de Romanya’da da bu yönde çabalar, düşünceler var. Aynı zamanda, ikimiz de üçüncü pazarlarda ortak projeler gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz. Orta Asya’dan geliyorum ve hakikaten orada Türk iş adamlarının istidadı ve kapasitesini gördüm. Kendileri orada çok olumlu projelerde yer almaktadırlar. Daha önce de söyledim, bundan sonra da söyleyeceğim, Romanya’daki işadamlarına Türk işadamlarının başarı öyküsünden esinlenmelerini söyleyeceğim. Çünkü Afrika’da, Orta Asya’da ve dünyanın başka yerlerinde yapılabilecek çok şey var.

Aynı zamanda, bölgesel işbirliğimizden de bahsettik. Karadeniz hususunda mesela. Romanya’nın Karadeniz Uyum Programı’na katılımına ilişkin iç prosedürleri tamamlanmıştır. Aynı zamanda KEİ bünyesinde ve Karadeniz bölgesinde işbirliği içinde bulunabiliriz. Güney Doğu Avrupa sürecinde işbirliğimiz olabilir.

Yapmış olduğumuz görüşmelerde global krizi de konuştuk, fikirlerimizi ortaya koyduk. Aynı zamanda Romanya’daki Türk topluluğunun öneminden ve Romanya’daki Türk işadamları topluluğunun önemli katkısından bahsettik. Onlar, ikili ilişkilerimiz için hakiki köprülerdir. İlişkilerimiz o yüzden mükemmeldir. Bunu, tekrar altını çizerek söylemek istiyorum. Bundan sonra da gelişecekler. Mesela dün akşam TOBB tarafından düzenlenen bir yemeğe katıldım. Ekonomi hususlarına girmeden önce evsahibi tarafından yapılan konuşmadan anladığım kadarıyla, özellikle mutfak ve gıda alanlarında bir çok ortak kelimemiz var. Yemek ve gıdanın her insanın yaşamının temelinde yattığını düşünürsek, bizim aramızdaki değerlerin, ilişkilerin ne kadar derin olduğunu anlayabilirsiniz. Teşekkür ediyorum.

SAYIN BAKAN: Konuk Bakana ya da bana soru sormak isteyen arkadaşlar varsa birkaç soru alalım, daha sonra sergi açılışına geçeceğiz hep beraber.

SORU: Pazartesi günü Ermenistan Dışişleri Bakanının İstanbul’a geleceğini biliyoruz. Siz kendisiyle hangi kapsamda görüşeceksiniz, hangi konuları masaya getireceksiniz ve hangi mesajları vereceksiniz? Teşekkür ederim.

SAYIN BAKANIMIZ: Sayın Nalbantyan’ın İstanbul’a gelişi ayın 24’ünde olacak ve kendisiyle bir akşam yemeğinde buluşacağız. Konular, sanırım sizin tahmin etmekte zorlanmayacağınız konular. İlişkiler. Neler yapılabilir. Biliyorsunuz, bizim bu diyalog sürecindeki amacımız tam normalizasyon. Ancak o noktaya ulaşmak için kuşkusuz karşılıklı adımlar atılması gerekiyor. Bölgede şu anda bu görüşmeler sadece Türkiye ile Ermenistan arasında değil, aynı zamanda Azerbaycan ve Ermenistan arasında da devam ediyor. İki ayrı hat var burada. Ama arada bir yapacağımız üçlü toplantılarda da bu iki ayrı hattın koordinasyonunu da sağlamış olacağız. Biliyorsunuz, en son Sayın Sarkisyan’la Sayın Aliyev’in bir Moskova buluşması olmuştu. O toplantının da sonuçlarının olumlu olduğunu biz öğrenmiş durumdayız. Bölgede sorunların çözülmesi için yeni bir iklim var. Bu önemli bir fırsat penceresi, ancak bu fırsat penceresinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü -ben sık sık söylüyorum- pencere tabiri önemlidir, çünkü pencereler açılır, ama zamanı gelir bu pencereler kapanabilir de. Dolayısıyla bu fırsat penceresi açık iken, hem Ermenistan Azerbaycan ilişkilerinin hem de Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin hızla normalleşmesi için tüm tarafların ellerini çabuk tutması gerektiğini düşünüyorum.

SORU: Dün Bağdat’da Üçlü Komisyon, PKK ile mücadelede işbirliğini geliştirmek bağlamında ilk toplantısını yaptı. Bu toplantıda çıkan somut kararlar konusunda bize biraz bilgi verir misiniz? Bir de bir sonraki toplantı için yer ve tarih tespiti yapıldı mı?

Bir de Irak’ta Amerikalılarla Iraklıların varmış olduğu bir anlaşma var. Bu anlaşma çerçevesinde hava sahasının 1 Ocak itibariyle Irak kontrolüne devredilmesi öngörülüyor. Her ne kadar bu anlaşma henüz parlamentodan geçmemiş olsa da, geçeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu acaba, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik olarak gerçekleştirdiği hava operasyonlarını nasıl etkiler?

SAYIN BAKANIMIZ: Öncelikle, bugün biliyorsunuz, şu anda imzalanmış olan, ancak henüz Parlamento’nun onayına sunulmayan bu güvenlik anlaşmasıyla alakalı olarak Irak’tan bir konuğumuz var. Devlet Bakanı Sayın Ekrem El-Hekim. Kendisi bugün öğleden sonra beni de ziyaret edecek. Bu konuları da etraflı konuşacağız. Kuşkusuz bu anlaşma, komşu ülkeleri de yakından ilgilendiren bir anlaşma. Anlaşmayla ilgili nihai kararı kuşkusuz Irak Parlamentosu verecektir. Ama biz de, kuşkusuz, bu anlaşmayla ilgili görüşlerimizi, yaklaşımlarımızı, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hem Irak tarafına hem de Amerika tarafına iletiyoruz. Şu anda bizim PKK’ya karşı, bölücü terör örgütüne karşı verdiğimiz bir mücadele sözkonusu. Ve bu mücadele, kapsama alanı gittikçe genişleyen bir mücadele. Artık sadece askeri enstrümanların değil, pek çok diğer enstrümanın da devreye girmiş olduğu bir mücadele. Biz bu mücadeleyi verirken, hem ABD hem de Irak Merkezi Hükümeti ile çok yakın bir işbirliği içinde olduk. Yani, bizim bugüne kadar yaptığımız operasyonlara Irak Hükümeti de destek vermiştir. Kendilerinin Kuzey’de şu an imkan ve kapasiteleri olmadığı için, bunu Türkiye’nin gerçekleştirmesinin de doğal olduğunu, muhtelif görüşmelerimizde bize ifade etmişlerdir. Dolayısıyla, bizim özellikle dün yaptığımız toplantı da önemlidir. Biliyorsunuz, daha önce de ifade etmiş ve bir üçlü mekanizmadan bahsetmiştim. Tabii bu üçlü mekanizmanın daha öncekilerle kesinlikle karıştırılmaması lazım. Bu dönemde İçişleri Bakanımız, Iraklı muhataplarıyla, ABD’li yetkililerin de katıldığı bir ortamda dün bir toplantı gerçekleştirdi. Irak-Türkiye-ABD üçlü toplantısı. Bu toplantıda, sadece İçişleri Bakanlıkları değil, üç taraftan da askeri yetkililer vardı ve üç tarafın da ilgili diğer kuruluşları temsil edildi. Toplantıda, PKK’nın her üç taraf için de bir terör örgütü olduğu tekrar teyid edildi. Bu toplantıların yaklaşık iki ayda bir tekrar etmesi, ancak iki ayda bir yapılacak toplantıların arasında da çalışmaların alt-komitelerle günlük bazda sürdürülmesi kararı alındı.

Irak’ın kendi güvenlik ve savunma kapasitesi güçlendikçe, ABD de yavaş yavaş oradaki askeri varlığını Irak dışarısına çekecek. Yeni imzalanan anlaşmanın da özü bu. Irak’ın artık kendi meselelerine daha çok sahip çıkması, kendi problemlerinin çözümünde daha çok sahiplik hissetmesi. Bizim şimdiye kadar ABD ile birlikte yürüttüğümüz bazı çalışmaların, bundan sonraki safhalarda Irak’ın da işin içine katılması ile yürütülmesinden daha doğal bir gelişme olamaz. Irak’ın hem askeri makamlarının, hem diğer ilgili devlet birimlerinin bundan sonraki çalışmalarda daha yoğun bir şekilde işin içinde olacağını söyleyebilirim. Dünkü toplantı oldukça verimli geçti. Arkadaşlarımız sonuçlarından da son derece memnunlar. Biliyorsunuz, Irak Özel Temsilcimiz Murat Özçelik Bağdat’ta kaldı. Orada dört-beş gün daha temaslarına devam edecek. Çünkü Irak’la ilgili sürekli önemli gelişmeler var. Bu konuları arazide yakından takip etmek amacıyla, kendisinin orada bir süre daha kalmasını istedik. İçişleri Bakanımız ve heyetimiz dün akşam itibariyle Bağdat’tan dönmüş durumdalar.

Konuk Bakana sorusu olan arkadaşlarımıza söz verelim.

SORU: Romanya, AB’ye son katılan ülkelerden biri. Birliğe katılmadan önce ne bekliyordunuz ve bu beklediklerinizi buldunuz mu? Biliyorsunuz Türkiye de bir aday ülke ve Türkiye’de acaba Avrupa Birliği üyeliği gerekli mi diye yoğun tartışmalar yapılıyor. Siz bu konuda nasıl bir tavsiyede bulunabilirsiniz?

KONUK BAKAN: Cevabım çok kısa ve hiç tereddüt etmeden “evet”. Bizim bütün beklentilerimiz karşılandı. Üye olduktan sonra istediğimiz, beklediğimiz ve amaçladığımız her şeye ulaştık. Demek istediğim başka bir şey daha var. Üye olmadan önce, müzakere sürecinin ve üyelik sürecinin sonuna yaklaşıldığında hemen menfaatlerini hissetmeye çalıştık. Çünkü Romanya’nın modernizasyonuna çok büyük bir katkısı oldu. Bu çok önemlidir. İkinci olarak, biliyorsunuz bir geçiş dönemi var. Romanya, 2005’te katılım anlaşması imzalandıktan sonra, sadece katılımcı olarak birçok toplantıya dahil oldu. Bu toplantılar, bölgemiz ile ilgili çok önemli toplantılardı. Örnek vereceğim, Karadeniz Sinerji Girişimi bu sene başında lanse edildi, birçok ülkenin katılımıyla ve yardımıyla gerçekleştirilebildi.

Avrupa yapılarının en önemli boyutlarından bir tanesinin kredi politikaları olduğunu düşünürsek, Romanya’nın kaynak hususunda çıkarlarını da ilgilendirmektedir. Böylece Romanya’ya 37 milyar EURO gelmesi sözkonusu. Özellikle bu finansal tablo çerçevesinde düşüneceksek, AB üyeliğinin sadece olumlu olduğunu hepimiz ifade edebiliriz. Başka zamanlarda da bunu söyledim, şimdi de tekrarlayacağım, bizim AB’ne üye olmamız AB’ne katma değer sağlayacaktır. AB komşuluk politikaları, özellikle Gürcistan’daki gelişmelerden sonra AB’nin Fransa Dönem Başkanlığı altında lanse etmiş olduğu girişimler çok önemliydi. Bizim de o tabloda bir katma değerimizin olduğunu da o zaman ispatladık. Eminim Türkiye için de aynı şey geçerli olacaktır. O da bir katma değer sağlayacaktır. Özellikle, üye olduktan sonra çok daha önemli bir katma değer sağlamış olacaktır.

SAYIN BAKAN: Teşekkür ediyorum.