Sayın Bakanımızın İspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos ile Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 20 Ekim 2008

SAYIN BAKANIMIZ: Türkiye ile İspanya’nın birçok konuya yaklaşımları önemli ölçüde örtüşmekte. İki ülke arasındaki ticaret hacmi hızla gelişiyor. Geçen sene oldukça iyi rakamlara ulaştık. Bu yıl ise, bugüne kadar gerçekleşen rakamlara baktığımızda, on milyar Dolar toplam ticaret hacmini yakalayacağız gibi görünüyor. Şu anda Türkiye’ye yatırım yapmış olan yaklaşık 240 kadar İspanyol firma sözkonusu ve yine Türkiye’deki önemli altyapı projelerine ve özelleştirme uygulamalarına İspanyol firmalarının ilgisi oldukça yoğun. Türkiye’nin AB sürecine İspanya yoğun ve samimi bir destek vermekte ve bu destek için ben burada, huzurlarınızda değerli dostum Miguel’e özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Türkiye ile İspanya, aynı zamanda medeniyetler ittifakının öncüsü olan, bu projeyi başlatan iki ülkedir. Akdeniz’in batısındaki ve Akdeniz’in doğusundaki iki ülke olarak başlatmış olduğumuz bu önemli proje, gerçekten tüm dünyada yakın bir ilgi buldu ve şu anda 90’ın üzerinde ülke ve uluslararası kuruluş, Medeniyetler İttifakının Dostlar Grubu’na gönüllü bir şekilde üye olmuş durumda. Artık dünyanın farklı ülkelerinde önemli toplantılar düzenleniyor. Birkaç ay önce Arjantin’de önemli toplantılar düzenlenmişti. Birkaç gün önce de yine Kazakistan’da geniş katılımlı önemli bir toplantı oldu. Medeniyetler İttifakı’nın ikinci forumunu 2009 yılı Nisan ayı başında Türkiye’de gerçekleştireceğiz. 1 Nisan tarihinde de bir Türkiye-İspanya zirvesinin yapılması iki başbakan arasında, Sayın Zapatero ve Sayın Erdoğan arasında, Sayın Zapatero’nun son Türkiye ziyaretinde kararlaştırılmıştı. Ve aynı tarihte de bir Türkiye-İspanya özel milli maçının düzenlenmesi yine gündemde.

Bizim İspanya ile olan ilişkilerimiz NATO içinde de önemli. NATO’da müttefikiz ve terörizm konusunda yine İspanya ile olan işbirliğimiz bundan sonraki dönemde de önem kazanacak. Biliyorsunuz hem İspanya hem Türkiye terörün hedefi olmuş ve terörü yakından bilen, tanıyan ülkeler, dolayısıyla bizim bu konudaki işbirliğimizi önümüzdeki dönemde artırmamız da büyük önem taşıyacaktır.

Biliyorsunuz, Türkiye geçtiğimiz Cuma günü BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçildi ve yoğun bir destek ile seçildi. İspanya da bize bu konuda destek veren, bizden yana tercihini, oyunu kullanan bir ülke. Ben, bunun için değerli dostum, meslektaşım Miguel Moratinos’a özellikle tekrar teşekkür etmek istiyorum. Sadece kendi desteği değil, aynı zamanda İspanya’nın Latin Amerika ülkeleri nezdinde yaptığı girişimler, bizim gerçekten Latin Amerika ülkelerinden de bu konuda yoğun bir destek almamızı sağladı. Bunun için de ben ayrıca kendisine teşekkür etmek istiyorum; tekrar hoş geldiniz diyorum ve sözü kendisine bırakıyorum.

SAYIN KONUK BAKAN : Çok teşekkür ediyorum Ali Bey. Herkese hoşgeldiniz diyorum; bütün basın mensuplarına hoş geldiniz diyorum. Benim için tekrar Türkiye’de bulunmak büyük bir mutluluk ve bu iş çalışmasını sizle yapmak, benim Sayın Ali Babacan’la, arkadaşım ve de iş arkadaşım olan biriyle tekrar birlikte olmak büyük bir mutluluk. Kendisini tekrar tebrik etmek istiyorum. Çok iyi diplomatik bir başarıya imza attı. Böylece yurtdışındaki diplomasi de Türkiye’ye inandı ve Türkiye’ye büyük bir çoğunlukla oy verdi.

Sayın Ali Babacan da bundan sonra bu tarihi kararın devamını getirecek. Her zaman için barışa, ve özellikle son aylarda her zaman, Türkiye, örnek olabilecek diplomasi girişimlerinde bulunmuştur ve bu bölgede hep çok önemli bir rol oynamıştır. Şimdi hepimiz mutlu olabiliriz. Çünkü Türkiye her zaman aktif bir ülke olmuştur. Yakındoğu’da barışı sağlamak için, Suriye ve İsrail arasındaki görüşmelere yardımcı olmuştur. Kafkasya’da her zaman için istikrar ve uluslararası barış için çabalamıştır.

Bu nedenle, Güvenlik Konseyi’nde Türkiye’nin bulunması dünya için bir barış garantisidir ve İspanya için de büyük mutluluk verici bir durumdur. Çünkü orada bir dostumuzun bulunduğunu ve çok önemli yıllarda, yeni bir uluslararası toplumun oluştuğu çalışmalar içinde, her zaman çok iyi çalışacak bir dostumuzun bulunduğunu bileceğiz.

Benim arkadaşım ve Türkiye Dışişleri Bakanı’nın da söylediği gibi, Türkiye-İspanya arasındaki ilişkiler çok iyi durumdadır. Gerek politika açısından, iki Başbakanımız çok iyi anlaşıyorlar ve bundan sonra da Türkiye ile İspanya arasında, Başbakanların da başkanlığı dahilinde çok iyi ilişkilerin devam edeceğine inanıyoruz. Evet, kendisinin de söylediği gibi, İkinci Medeniyetler İttifakı Forumu’nda Sayın Zapatero ve Sayın Erdoğan’ın karar aldığı gibi Nisan ayında yapılacaktır. Türkiye ve İspanya arasında ilk zirve de yapılacaktır. İspanya her zaman Türkiye ile kültürel ve sosyal açılardan, terörizmle mücadele alanında, özel bir ilişki içerisinde olmak istiyordu ve bunu bunlar sağlayacak. Her zaman için bir dayanışma içerisindeyiz ve son zamanlarda Türkiye’de gelişen olaylardan ötürü çok üzgün olduğumuzu kendisine belirttim.

Çok daha ileriye dönük projeksiyonlu bir çalışma da yapmak istiyoruz. Bu nedenle Nisan ayındaki Zirve çok önemli olacak. Sadece Dışişleri Bakanları açısından değil; başka Bakanlar da Türkiye’ye gelecekler ve bizim ilişkimizin daha da stratejik olmasını sağlayacaklar. Bildiğiniz gibi, İspanya her zaman Türkiye’nin AB’ne girişini destekledi, desteklemeye devam ediyor ve destekleyecektir. Çünkü bunun AB’nin de ileriye dönük hedeflerinden biri olması lazım ve hepimizin de Türkiye’nin AB’ne girmesi için çabalamamız gerekmektedir.

Bu nedenle, 2010’da İspanya AB Dönem Başkanlığını üstlendiği zaman, şu anda Türkiye’nin devam ettirdiği müzakerelerin artık dönüşü olmayan bir yola girmesini sağlamak için çaba sarfedeceğiz. Ve artık Türkiye’nin tam üye olması ve Avrupa ailesinin bir parçası olması için çabalarımıza devam edeceğiz. Çünkü Avrupa, halen inşa edilmekte ve bizim Türkiye’yi de ailemize katarak yeni bir Avrupa’yı inşa etme çabalarına devam etmemiz gerekiyor. Diğer bir yandan, Yakındoğu’daki çalışmalarımıza da devam edeceğiz. İleriye dönük fikirlerimiz ve vizyonumuz aynı olacak. Türkiye de bize bu bölgede tabii ki çok yardımcı olacaktır.

Ekonomik açıdan, Türk şirketlerle İspanyol şirketlerin Latin Amerika da dahil olmak üzere, birlikte çalışmalarını sağlamamız gerekiyor. Altını çizmek isterim ki, İspanya ve Türkiye her zaman için istikrar ve barış için ortak görüşe sahip ülkelerdir. Bu nedenle, buradaki görüşmelerimizde de tekrar bunu görüştük. Türkiye Barselona sürecinin çok aktif bir üyesidir. Bildiğiniz gibi, İspanya da her zaman için bu konuda Türkiye’ye güvenmiş ve Türkiye’nin desteğine inanmıştır. Özellikle Akdeniz havzasında da bu destek her zaman için bize yardımcı olmuştur.

Burada yine her zamanki gibi çok sıcak bir şekilde karşılandık ve her zaman daha yoğun bir gündemle burada çalışmak istiyoruz. İlişkilerimizin de her zaman daha derin ve yoğun olmasını temenni ediyoruz.

SAYIN BAKANIMIZ : Evet çok teşekkür ediyorum, aramızda konuk gazeteciler var. İspanya’dan gelen gazeteciler de var. Sayın Cumhurbaşkanımızla da randevumuz var. Vaktimiz de biraz kısıtlı. Onun için, uygun görürseniz 2 İspanyol 2 de Türk gazetecisinden soru alalım, ondan sonra ayrılalım. Önceliği İspanyol gazeteci arkadaşlara verebiliriz.

SORU : Ben Sayın Moratinos’a soracağım. Şu anda Türk Dışişleri Bakanı, bize işbirliğinin özellikle terörizmle ilgili yoğunlaşacağını söylediler. Bunun ne tür bir işbirliği olacağını ve nasıl artacağıyla ilgili bize bilgi verebilir misiniz?

SAYIN KONUK BAKANIN CEVABI : Tabii. Bildiğiniz gibi, şu anda İspanya ve Türkiye arasında İçişleri Bakanlığı ya da istihbarat teşkilatları aracılığıyla çok iyi bir işbirliği var. Ama Sayın Türkiye Dışişleri Bakanı, benden bir talepte bulundu. Daha sistematik ve diğer kurumları da içine alan ve bu konuda bazı anlaşmaları imzalayacağımız bir işbirliği önerdiler. Özellikle organize suç örgütlerine karşı. Başka kurumları da dahil edersek çok daha akıcı bir işbirliğine ulaşabileceğiz. Türkiye ve İspanya arasında gerçekleşecek ikili zirvemizde İçişleri Bakanları da buraya gelecek ve orada bazı ortak işbirliği yolları da bulacaklarını tahmin ediyoruz. Özellikle İspanya İçişleri Bakanlığı’nı Ankara’daki Büyükelçiliğimiz aracılığıyla bu konuya dahil etmek istiyoruz.

SORU : Terörle ilgili her iki Bakana da bir soru yöneltmek istiyorum. Hem İspanya hem Türkiye ayrılıkçı terörle mücadele ediyor. Türkiye’nin terörle mücadelesinde bazen İspanya örneği de veriliyor. Terörle mücadelede siyasi adımın eksik olduğuna dair bazı eleştiriler de yapılıyor. Sayın İspanyol Bakanın terörle mücadelede atılabilecek siyasi adımlarla ilgili kendi tecrübelerinden yola çıkarak ne tür önerileri oluyor Türkiye’ye? Ve Sayın Bakan, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’yle bir görüşme gerçekleşti geçtiğimiz hafta içerisinde. Bu arada Amerika’yla üçlü sistemin hayata geçirilmesine ilişkin Sayın Başbakanın da açıklamaları oldu. Bu üçlü sistemden kastınız ne? Bundan sonraki süreç hangi seviyede ve hangi sıklıktaki görüşmelerde devam edecek?

SAYIN KONUK BAKANIN CEVABI : Ben daha önce söylediğimi tekrar edebilirim. Böyle bir arzumuz, irademiz var. Terörizme karşı savaşımızı siyasi alana çekmek istiyoruz. Sadece Başbakanlar değil, başka kurumların da işbirliği yapması gerektiğini söylüyoruz. Bu şekilde birbirimize karşılıklı yardım ederek başarabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü hem Türk toplumu, hem İspanyol toplumu bundan çok acı çekti. Bunun için gerekli tüm araçlar kullanılacaktır ve iyi sonuçları alacağımızı umut ediyoruz.

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Değerli arkadaşlar biliyorsunuz, bizim yakın zamana kadar Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimle bir diyaloğumuz yoktu. İletişim kanallarımız vardı ama direkt bir temas sözkonusu değildi. Ve biz önemli bir eşiği açtık ve direkt diyaloğu kurduk. Bizim arkadaşlarımız artık Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimin farklı kademelerindeki kişilerle görüşüyorlar. Bizim terör örgütü PKK’yla mücadelede kuşkusuz Bağdat’la, yani Irak’taki merkezi hükümetle yaptığımız ve bundan sonra yapacağımız çalışmalar büyük önem arzediyor. Burada merkezi hükümetin içinde olduğu bir çabayı biz çok önemsiyoruz.

Öte yandan, Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim de, kuşkusuz terör örgütünün bu bölgede yerleştiğini ve terör eylemlerini bu bölgeden ülkemize yönlendirdiğini düşündüğümüzde, burada dikkate alınması gereken bir konu. Biz daha önce yaptığımız temaslarda, bugünlerde yaptığımız temaslarda, terör örgütünün faaliyetlerini sona erdirmek ve nihayetinde bu süreci terör örgütünün tasfiyesine kadar götürebilmek için neler yapılabilir; Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim ne yapabilir; Bağdat ne yapabilir; bunlar beraberce neler yapabilir; ve biz de beraber çalışarak neler yapabiliriz, bunları kuşkusuz konuşuyoruz tartışıyoruz.

Öte yandan Sayın Talabani’nin Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı telefon görüşmesinde önerdiği ve bizim de bugünlerde değerlendirmekte olduğumuz bir konu da, ABD’nin Türkiye’nin ve Irak’ın içinde olduğu bir üçlü yapı ile bu mücadeleyi daha ileri götürebilir miyiz şeklindeki öneridir. Bu üçlü yapı, özellikle bilgi paylaşımı ve askeri faaliyetlerin koordinasyonu açısından önemli olabilecektir. Bu, ortak düşman olarak artık ilan ettiğimiz, yani Türkiye’nin, Irak’ın ve ABD’nin ortak düşman olarak ilan ettiği PKK’ya karşı neler yapılabileceğinin de üçlü formatta tartışılabileceği bir ortamı da oluşturacaktır kuşkusuz.

Ancak, bu üçlü format bizim ABD ile yürütmekte olduğumuz ikili yapıyı, ya da Irak’la yürütmekte olduğumuz ikili temasları ikame edecek, bunların yerine geçecek bir şey de değildir. Yani bizim kuşkusuz ikili çalışmalarımız, ikili temaslarımız devam edecektir. Ancak, buna ilaveten, üçlü formatta da yeni açılımlar olabilir mi, bizi amacımıza, hedefimize götürebilecek yeni adımlar atılabilir mi, kuşkusuz bu da önümüzdeki dönemde üzerinde çalışacağımız bir konudur.

SORU : İyi günler, Sayın Babacan a bir soru sormak istiyorum. Türkiye, Suriye ve İsrail arasında arabuluculuk yapıyordu. Bu devam edecek mi? Ve Akdeniz için Barselona sürecinin iyi bir süreç olduğunu düşünüyor musunuz?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Biliyorsunuz, İsrail-Suriye arasındaki görüşmeler Ortadoğu için, Ortadoğu barış süreci için büyük önem arzediyor. Biz bir yılı aşkın bir süredir İsrail ve Suriye ile yaptığımız ayrı ayrı temaslarda bunun zeminini oluşturduk. Daha sonra biliyorsunuz geçtiğimiz Mayıs ayında artık resmen bu süreç başladı ve Türkiye’nin arabuluculuğunda dolaylı görüşmeler dört tur gerçekleşti. Ancak, İsrail’deki iç siyasi gelişmeler, Sayın Olmert’in parti liderliğini ve Başbakanlığı bırakacağını açıklaması ve İsrail’de yeni bir hükümet oluşumu çabaları sebebiyle, 4. turdan sonra 5. tur için herhangi bir tarih henüz tespit edilmedi. Suriye tarafı her an bu görüşmeleri devam ettirmeye hazır olduğunu ifade ediyor. İsrail’de yeni hükümet oluştuktan sonra kuşkusuz bu yeni hükümetin tercihleri ve yeni hükümetin iradesi doğrultusunda, biz Türkiye olarak bu süreci devam ettirmeyi arzu ediyoruz. Ancak, yeni hükümetin kurulması ve yeni hükümetin bu konudaki iradesini ortaya koyması kuşkusuz önem arz edecektir. Görüşmelerde ilerlemeler sağlanmıştır, her iki taraf da 4. tur sonrasında gelinmiş olan noktadan memnundur. Umarız ki önümüzdeki dönemde bu görüşmeler bıraktığımız yerden sıhhatli bir şekilde devam edebilsin.

Akdeniz için birlik konusuna gelince, biliyorsunuz Türkiye Paris’te Temmuz ayında gerçekleştirilen zirveden birkaç gün önce bu konudaki kararını netleştirdi ve Türkiye olarak biz o zirvede yerimizi aldık. Bundan sonra bu sürecin sıhhatli bir şekilde devamı kuşkusuz önemlidir. Biz bu süreci önemsiyoruz; Akdeniz için birlikte yerimizi aldık. Bu konuda İspanya’yla da yakın bir istişare içindeyiz. Çünkü hem İspanya-Türkiye Akdeniz’de kilit ülkeler. Kuşkusuz hangi ülkeler var diye şöyle bir bakacak olursak, önemli bir kompozisyon, kendi içinde güçlükler de barındıran bir kompozisyon. Kasım ayının başlarında Marsilya’da bir Bakanlar toplantısı öngörülüyor. Bakanlar toplantısının öncelisinde bunların hazırlıklarıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Zorluklar var, güçlükler var ama biz Türkiye olarak desteğimizi vermeye devam edeceğiz. Burada mekanizmalar önemli, işin işleyişi önemli. Bu zorlukların, güçlüklerin aşılabileceğini ümit ediyorum, ama Türkiye olarak bu sürece destek vermeye devam etmek niyetindeyiz ve içinde yer almaya devam etmek niyetindeyiz.

SORU : Bu üçlü koordinasyon mekanizmasıyla ilgili soruya yanıt verirken ortak düşmana karşı ortak hareketler dediniz ve bir askeri koordinasyondan bahsettiniz. Acaba burada Türkiye’nin beklentisi örgüte karşı ortak askeri operasyonlar yapılması mıdır? Bu mekanizmadan bu somut adımın mı çıkmasını bekliyorsunuz? Bir ikinci sorum da bugün bir gazetede Irak Genelkurmay Başkanının Türkiye-Irak sınırının da değişebileceği yönünde bir açıklaması yer aldı. Acaba Türkiye bu görüşü nasıl değerlendiriyor?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Şimdi bu üçlü mekanizmanın birinci amacı, öncelikle terör örgütüne karşı neler yapılabileceğinin istişare edileceği bir ortamı oluşturmak. Ancak bunun hemen yanında, kuşkusuz, istihbarat birimleri ve askeri birimler arasında daha yakın bir diyalog ve işbirliğini de getirebilecektir tabi mesafe alabilirsek. Yani, eğer bu üçlü istişareler sonuç verirse, buradan olumlu bazı sonuçlar elde edebilirsek, bu, ilgili birimler arasındaki üçlü iletişimi, işbirliğini de kuşkusuz daha ileri boyutlara götürebilecektir. Ama ben tekrar ediyorum, bu üçlü yapı, ikili yapıları ve kurmuş olduğumuz ikili işbirliği düzeneklerini ikame edecek bir yapı olmayacaktır. Bilahare bunları destekleyecek bir yapı olarak belki düşünülebilir.

İkinci sorduğunuz soruya gelince bu konular daha çok siyasetçilerin konuşması gereken konulardır. Siyasi konulardır. Bu konular, sadece Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimin konuşacağı konular değildir. Burada Bağdat önemlidir, Merkezi hükümetin duruşu da önemlidir.

Teşekkür ediyorum.