Sayın Bakanımız ve Mısır Arap Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmed Aboul Gheit Ortak Basın Toplantısı, Ankara, 13 Eylül 2008

SAYIN BAKANIMIZ : Meslektaşım, kardeşim Mısır Arap Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Ahmed Aboul Gheit’i Türkiye’de ağırlıyoruz.

Biliyorsunuz, Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkiler çok özel ilişkiler. Ortak bir tarih ve kültür mirasına sahibiz. Mısır’la dostuz, kardeşiz. Bu ilişkilerimizi her alanda çok daha ileri götürmek için de güçlü bir iradeye sahibiz. Hatırlayacak olursanız geçtiğimiz sene, Kasım ayında çok değerli meslektaşım Sayın Aboul Gheit’le Türk-Mısır stratejik diyaloğu çerçeve muhtırasını imzaladık ve bu Türkiye’nin, Arap ligine üye olan ülkelere bakacak olursak, imzalamış olduğu aslında ilk anlaşma. Bu çerçevede, dışişleri bakanları olarak yılda en az bir kere birbirimizi ziyaret edeceğiz dedik, yine Müsteşarlarımız yılda en az bir kere mutlaka birbirlerini ziyaret edecekler dedik ve bu ziyaretler de gerçekleşmeye başladı. Değerli meslektaşım Sayın Bakan Aboul Gheit’in Türkiye ziyareti işte bu imzalamış olduğumuz çerçeve muhtıranın da bir bakıma ilk ziyareti oluyor.

Biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanımız Gül, Ocak ayında Mısır’a resmi bir ziyarette bulundu ve önümüzdeki dönemde de Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Mübarek’i Türkiye’de görmeyi çok arzu ediyoruz. Bugünkü görüşmelerimizde pek çok bölgesel konuyu ele aldık. Ortadoğu’daki gelişmeleri ele aldık ve aynı zamanda Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin tüm veçhelerini gözden geçirdik. Biliyorsunuz, Türkiye ile Mısır arasındaki ekonomik ilişkiler çok büyük bir ivme kazanmış durumda. 2006 yılında sadece bir milyar dolar olan ticaret hacmimiz geçen yıl bir buçuk milyar doları buldu, bu yıl iki buçuk milyar dolara doğru gidiyor. Şu anda 150’nin üzerinde Türk şirketi Mısır’a doğrudan yatırım yapmış durumda ve bu yatırımların toplam rakamı 800 milyon doları aşmış durumda.

Yine güvenlik alanında önemli işbirliğimiz var, karşılıklı önemli ziyaretler var. Kültürel alandaki işbirliğimizin derinleştirilmesi için yine beraber çalışmalar yapıyoruz, farklı projelerimiz var. Bölgemizde önemli gelişmelerin yaşandığı bu dönemde yine önemli bir ziyaret ve özellikle önümüzdeki döneme şöyle bir bakacak olursak İsrail-Filistin görüşmelerinin kritik bir safhasındayız. Yine Lübnan’da göreceli bir istikrar sağlanmış durumda ancak bu istikrarın korunması, muhafaza edilmesi büyük bir önem taşıyor. Yine İsrail-Suriye arasındaki endirekt görüşmelerin başladığı bir dönemdeyiz. Gaza’da nispeten sağlanmış bir sükûnet var ve bu konuda Mısır’ın çabalarını biz gerçekten takdir ediyoruz. Yine önümüzdeki dönemde Filistin’deki gelişmeler büyük önem taşıyacak.

İran’ın nükleer programı kuşkusuz bölgemizde herkesin yakından takip ettiği bir husus ve bunun barışçıl yollardan diyalog yoluyla çözülmesi hepimizin üzerinde çalıştığı bir konu. Tüm bu konularda, Mısır’la Türkiye’nin konulara bakışı ve elde etmeyi arzu ettiğimiz, görmeyi istediğimiz tablo da birbirinden hiç farklı değil. Dolayısıyla bütün bu bölgesel konularda, bölgesel sorunlarda Mısır’la yakın bir istişare içinde olmak, çalışmalarımızı beraberce gözden geçirebilmek, kuşkusuz bölgenin istikrarı ve barışı için büyük önem taşıyor. Mısır’ın bölgedeki barış, istikrar ve refah için çok büyük katkıları var. Bunları yakından takip ediyoruz ve takdir ediyoruz. Kendileriyle bu konularda da yakın bir işbirliği içerisinde olmayı ve diyalog içerisinde olmayı da gönülden arzu ediyoruz.

Ben şimdi sözü çok değerli konuğum dostum, kardeşim Sayın Aboul Gheit’e bırakıyorum.

KONUK BAKAN :Çok çok teşekkür ederim Sayın değerli kardeşim, meslektaşım T.C. Dışişleri Bakanı Sayın Babacan’a. Kendisini biz Ali Bey diye anıyoruz ve bundan da mutluluk duyuyoruz. Bu ziyaretim stratejik diyalog mutabakat müzakeresinin imzalanmasından sonra gerçekleşmektedir. Değerli kardeşim konuşmasında işaret ettiler. Geçtiğimiz yılın Kasım ayı içerisinde sözkonusu önemli belgeyi imzaladık. Bu belge bağlamında karşılıklı ziyaretler yapılmaktadır. Nitekim belge, iki ülke yetkilileri arasında üst düzeyde münavebeli olarak ziyaretlerin teati edilmesini ve görüşmeler yapılmasını öngörmektedir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Mübarek, geçmiş dönemlerde müteaddit kereler Türkiye’yi ziyaret etmişlerdir. Muhatapları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları da mukabil ziyaretlerde bulunmuşlardır. Önümüzdeki aylar içerisinde de Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyareti programlanmaktadır. Karşılıklı ziyaretleri dönem dönem münavebeli olarak kesintisiz devam ettiriyoruz. Amacımız ülkelerimizi ilgilendiren, bölgeleri ilgilendiren meselelerle ilgili karşılıklı görüş alışverişinde bulunmaktır. Durum gerektirirse belki, biz bunu aylık dönemlerle de yapabiliriz. Değerli meslektaşımla önümüzdeki dönemde Sharm el Seyh’de de buluşabileceğiz. Kendisiyle ve kardeş ülke Türkiye ile aramızda bağlarımız kuvvetlidir. Biz bakanlar olarak, uluslararası toplantılar vesilesiyle de ayrıca bir araya geliyoruz. Görüşmelerimizi kesintisiz olarak devam ettiriyoruz. Ve kardeş ülke Türkiye ile aramızdaki ilişkiler çok şeffaftır. Bugünkü toplantımızda ele aldığımız konuları görüşmeye iftarda da devam edeceğiz. Ortadoğu’daki, Kafkasya’daki gelişmeleri, BM bağlamındaki çalışmalar, güvenlik konseyindeki ıslah çalışmaları, Filistinliler ile İsrailliler arasındaki görüşmelerinde kat edilen aşamaları ele alacağız. Ayrıca, Filistinlilerin kendi safları arasında uzlaşıya gidilmesini öngören gayretler de söz konusudur.

Değerli kardeşim Ali Bey’e bu husustaki bilgileri ilk elden nakletme imkânımız oldu. Türkiye’nin ev sahipliğiyle İsrail-Suriye arasında yapılan görüşmelerle ilgili olarak duyduğumuz memnuniyeti ve bu çalışmaları desteklediğimizi ifade ettik.

Akdenize kıyısı bulunan tüm ülkeler arasında bu işbirliğinin gelişerek devam etmesini arzu ediyoruz. Biraz önce de ifade ettiğim gibi tekrar ifade etmek istiyorum. Ara ara buluşup, görüşlerimizi birbirimize aktarmamızın çok yararlı ve faydalı olduğuna ben kanaat getirmiş durumdayım. Nasip olursa, bugün iftardan sonra da kalan konuları değerli meslektaşım Ali Bey’le üzerinden geçeceğiz ve karşılıklı istişarelerimize devam edeceğiz.

Belki, Irak’taki gelişmelerle ilgili konuları da ele alma fırsatımız olacaktır. Buna ilave olarak Darfur konusu Afrika’yla ilgili konular hakkında da değerli kardeşime bilgi aktaracağım. Yani, kısaca şunu söylemek istiyorum. Türkiye ve Mısır’ı ilgilendiren tüm meseleler görüşmelerimizin gündemine alınmış bulunmaktadır. Türkiye’nin Mısır’daki yatırımları günden güne gelişme kaydetmektedir. Bundan gerçekten mutluluk duyuyoruz. Biz Türk yatırımcıları ve şirket sahipleri için ne gerekiyorsa gerekli destek gösterilmektedir. Piyasa açıktır ve pazarlar açıktır, yatırım imkânları vardır. Çok çok teşekkür ederim.

SAYIN BAKANIMIZ : Evet teşekkür ederim, konuk bakana ya da bana soru sormak isteyen arkadaşlar varsa birkaç soru alabileceğiz. Önce konuk basın mensuplarından alalım; Mısırlı basın mensuplarından.

SORU : Türkiye-Mısır arasındaki ortak koordinasyon bölgede yeni bir oluşum mudur? Bölgede kendi görüşlerini ve ağırlıklarını koymak isteyen ülkelere karşı bir meydan okuma mıdır?

KONUK BAKANIN CEVABI: Hayır böyle algılamamalıyız. Biz Mısır-Türkiye arasındaki diyaloglarımızı kesintisiz sürdürüyoruz. Ortak meselelerle ilgili olarak, bölgeyle ilgili olarak. Biz bölgede istikrar istiyoruz, barış istiyoruz, huzur istiyoruz. Bölgenin nükleer ve kitle imha silahlarından arınmış bir bölge olmasını arzuluyoruz. Bu, sadece Mısır-Türkiye yararına değil, bölge ülkelerinin tamamının yararına bir gelişme olacaktır. Ortadoğu bölgesi, Ortadoğu’nun Akdeniz’in doğu bölgeleri artık istikrara kavuşmalıdır. Ben şundan eminim, Mısır ve Türkiye bölgenin iki önemli ülkesidir. İhtiyaç duyulan güce sahip iki ülkedir. Nüfuzu olan ve rolleri olan iki ülkedir. Bu imkanları, bu potansiyeli bölge lehinde kullanmaya biz gayret ediyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Yani çalışmamız bölgenin yararına ve çıkarınadır.

SORU: Sayın Bakanım. Mısır ve Türkiye ilişkisiyle ilgili olmayacak sorum, ancak bugün boğazlarda bir gelişme oldu. Amerikan askeri gemisi McFaul, 13 gün aradan sonra yeniden Karadeniz’e açıldı. Onun Karadeniz’e açılmasıyla birlikte şöyle tartışmalar yansımaya başladı bugün. Acaba, ABD 21 gün kuralına uyup boğazları bir geçip tekrar Karadeniz e dönerek fiilen Montrö Sözleşmesini deliyor mu diye soruluyor. Acaba bu konuda sizin görüşünüz nedir bu Amerikan askeri gemi trafiği konusunda.

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Ben farklı vesilelerle daha önce açıkladım. Şu ana kadar boğazlardaki trafiğe bakacak olursanız ve Karadeniz’de bulunan toplam gemilerin miktarına, tonajına bakacak olursanız, olan her şey Montro Sözleşmesiyle % 100 uyum içerisindedir. Montrö Sözleşmesi 1936 yılında imzalanmıştır. İkinci Dünya Savaşında dahi büyük bir disiplinle uygulanmıştır ve bugün de aynı disiplinle, aynı ciddiyetle Türkiye tarafından uygulanmaktadır.

Mısır basınından soru buyurun.

SORU : Görüşmeleriniz sırasında Kıbrıs’taki gelişmelerle ilgili konuları ele aldınız mı ? Yine buna bağlı olarak görüşleriniz ve tutumlarınız konuyla ilgili beklentileriniz nedir?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI :Bugünkü görüşmemizde Kıbrıs konusunu da ele aldık ve Kıbrıs’ta başlamış olan müzakerelerle ilgili olarak ben değerli meslektaşıma bilgi verdim. Biliyorsunuz, 3 Eylül’de resmen, ancak 11 Eylül’de fiilen başlayan bir müzakere süreci var Kıbrıs’ta. Kapsamlı çözüm müzakereleri artık başlamış durumda. Şu anda biz bu görüşmelerin başarıyla sonuçlanması için gayretimizi sürdürüyoruz. Sürece verdiğimiz destek tam, Sayın Talat’a verdiğimiz destek tam. Bu konu da bugünkü görüşmemizin gündemindeydi.


KONUK BAKANIN CEVABI: Mısır’da konuyla ilgili olarak biz, bu gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Ada, Akdeniz’in doğu bölgesinde ve Mısır’a yakın bir bölgede yer almaktadır Kıbrıs ve bu nedenle en kısa sürede tarafları memnun edecek kalıcı bir çözüme ulaşılması bizim arzumuzdur. Ben öyle tahmin ediyorum ki tarafların barışa ulaşmaları adada istikrarı sağlayacaktır. Tüm alanlarda gelişmelere vesile olacaktır. Mısır’la Kıbrıs’lılar arasında ilişkiler gelişecektir. Hatta Kıbrıs’la diğer Arap ülkeleri arasında. Tabii ki barıştan sonra.

SORU: Sorum Mısır Dışişleri Bakanına. Arap dünyasının sorunları Arap sınırları dışına taşmış vaziyette. İran Türkiye arasında görüşmeler ve bazı çalışmaların olduğunu duyuyoruz. Arap-Türk dünyası arasında diyalog tesis edilmesi gayretleri var. Gelişmeler ne durumda? Sorunun ikinci bölümü ise, Sayın Bakan Ali Babacan’a aittir. Suriye’de Devlet Başkanı Sayın Başer Esad Türk tarafına İsrail ile ilgili barış koşulları diyebileceğimiz 6 maddelik bir belgeyi teslim ettiğini söylediler. Gelişme var mı diye soruyorum.

KONUK BAKANIN CEVABI: Biz çok kere, bölgedeki etkin ülkelerin karşılıklı olarak birbirleriyle görüşmelerinde büyük fayda olduğunu müteaddit kereler, çeşitli vesilelerle aktarıyoruz. Türkiye ile İran arasında yapılan görüşmeleri takip ettik. Bölgenin gücüne kudretine, bölgedeki ülkeler arasında işbirliğinin gelişmesini amaçlayan görüşmelerdir. Biz bölge ülkelerinin her birinin diğeriyle ilişkilerinin gelişmesini, işbirliğini arzu ediyoruz. İkili görüşmelere ağırlık veriliyor. Tabii ki bu, sonunda ikili olmaktan çıkacak, daha çok ülkenin bu görüşmelere katılması temin edilecektir.

Biz, bölgede etkileyici bir kuvvet istiyorsak İran-Türkiye ve Arap -ben burada Mısır’ı söylemiyorum - kuvvet bu üçlü buluşmadan gelir diye düşünüyorum. Ayrıca uygun ortamın ve zeminin hazırlanması da şart diye düşünüyorum. Üçlü diyaloğun devamında fayda buluyorum. Sorunlarımızı nasıl çözüme bağlayacağız, kendi sorunlarımızı nasıl sahipleneceğiz ve çözüm bulacağız. İkili düzeydeki ilişkilerimizi sürekli ve kesintisiz devam ettiriyoruz.

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Bu görüşmeler biliyorsunuz, içerik olarak mümkün olduğunca iki tarafın bilgisi dahilinde devam eden görüşmeler. İsrail ve Suriye, ikisi birden istemedikçe görüşmelerin içeriğiyle ilgili biz bir şey açıklayamıyoruz. Ancak hem İsrail’in hem Suriye’nin mutabakatı varsa bir açıklama yapılabiliyor. Biz de onların içerikle ilgili mahremiyet kaygılarına saygı duyuyoruz.

SORU : İsrail’in başmüzakerecisinin istifa ettiği de açıklanmıştı. Bu konuda bir gelişme var mı?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Onların kendi iç hukuki süreci tamamlanmak üzere diye biliyorum. Sayın Turbowicz'in resmen yetkilendirilmesi, belki bugünlerde tamamlandı ya da tamamlanacak olabilir. Yani, bugünlerde o bitecek diye biliyorum ve eğer İsrail tarafından herhangi bir gecikme söz konusu olmazsa, 18–19 Eylül’de 5. turun İstanbul’da yapılması şu an için öngörülüyor.

SORU : Sayın Mısırlı Bakanla da görüştüğünüzü söylediniz. İran’ın Nükleer programıyla ilgili olarak ABD’den Türkiye’ye ziyaretler de yapıldı, daha önceki dönemde yetkililer de geldi. Bu çerçevede, acaba olası en kötü senaryo düşünüldüğünde, ya da iki ülke arasında işbirliği kapsamında soruyorum, İran’ın olası nükleer programını devreye sokması halinde Türkiye’nin ya da Mısır’ın ya da diğer Arap ülkeleriyle birlikte İran’a karşı ortak bir yaptırım olacak mı? Ya da Türkiye’nin bu konuda somut bir planı var mı?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Şimdi nükleer programın devreye sokulması diye soruyu yönelttiniz, ancak İran’ın şu anda bir nükleer programı var. Bu Nükleer programının ne yöne doğru gideceği, ne içerip ne içermeyeceği şu anda bir müzakere konusu. 6 ülkenin İran’a sunmuş olduğu bir paket var. Biliyorsunuz, bir de bir yol haritası var. Yani, 3 aşamada bu paketin müzakere edilmesi öngörülüyor. Şu anda bu 6 ülkeyle İran arasında görüşmeler devam ediyor. Biz Türkiye olarak hem İran’la bu konuları konuşuyoruz, hem de 6 ülkeyle ve bu 6 ülkenin adına ortak hareket eden Sayın Solona’yla da bu konuları görüşüyoruz. Şu anda İran’ın bu müzakerelerde ikinci aşamaya geçip geçmeyeceği, geçerse hangi şartlarla geçeceğinin müzakeresi yapılıyor. İçinde bulunduğumuz aşama zaten artık tabiatıyla birinci aşama.

Yani, şu anda o 3 aşamalı planın birinci aşamasında, 6 ülkeyle İran arasında, ikinci aşamaya ne zaman ve nasıl geçileceğine dair görüşmeler yapılıyor. Bizim politikamız bu konuda çok açık. Biz bölgemizde nükleer silah istemiyoruz. Hatta bugün Sayın Aboul Gheit’le bunu tekrar değerlendirdik. Bu konuda aslında Mısır’ın bakışıyla Türkiye’nin bakışı çok büyük oranda örtüşüyor. Biz bölgemizde nükleer silahlara karşıyız. Dolayısıyla, İran’ın silaha giden bir nükleer programını biz istemiyoruz. Zaten İranlılar da kendi ifadeleriyle “bizim nükleer silahla ilgimiz yok” diyorlar. Bunu da açık açık söylüyorlar.

Ancak uluslararası kamuoyunda bu konuyla ilgili endişeler varsa, şüpheler varsa bunların da giderilmesi için kuşkusuz gerekli adımların atılması gerekiyor ve biz umuyoruz ki nükleer programla ilgili, İran’ın nükleer programıyla ilgili sorunlar barışçıl yollardan ve diyalog yoluyla bir çözüme kavuşsun. Biz, bu 6 ülkenin yaptığı girişimi destekliyoruz ve bu müzakerelerin safha safha ilerlemesinin ve müzakere masasında sorunların çözülmesinin de hem bölgemiz için hem de uluslararası kamuoyu için iyi olacağını düşünüyoruz.

KONUK BAKANIN CEVABI : Ben, meslektaşım Sayın Ali Babacan’la bu konuda, değinmiş olduğu hususlarda kendisiyle hemfikir olduğumu belirtmek istiyorum. Bu sorunun kesinlikle çözüme kavuşturulması lazım. Ancak görüşmeler yoluyla, barışçıl yollarla İranlı kardeşlerimizin 6’lar grubuyla bir araya gelip, detaya girip çözüm bulunması gerekiyor. Biz bugün Kahire’deydik. Ankara’ya hareketimden önce Sayın Solona’yı karşıladık, kendisiyle konuştuk, özellikle bu dosya üzerinde görüşünü aldık. Kendilerine göre, İranlıların BM’de ve BM’in çalışmaları sırasında İranlılarla bir araya gelebilecekler. Bz şuna inanıyoruz. Nükleer silahların yayılmasını önleyen anlaşmaya taraf ülkeler olarak biz bu anlaşma hükümlerine bağlı kalan ülkeleri destekliyoruz.

Diğer taraftan, Mısır, Ortadoğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılmış bölge olarak tanımlanması hususunda BM Genel Kurulu’na bir teklif sunma hazırlığı içerisindedir. Diğer taraftan da Dünya Atom Enerjisi ile bu husustaki çalışmaları devam ettirmektedir. Nükleer dosya tabii ki bu gayretleri ve çabaları olumsuz yönde etkiler diye düşünüyoruz. Bundan dolayı, meselenin siyasi bir çözüm, görüşmeler yoluyla, bu konunun barışçıl yollarla çözümlenmesini destekliyoruz. Bundan dolayı, birbirimize paralel düşüncelerimiz bulunmaktadır, bu konuyla ilgili olarak.

SORU: Sayın Bakan Babacan’a sorumuz; Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanına müsaade edersiniz. Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili olarak, bütün yazarlar ve yorumcular çok önemli bazı açılımlar yapıldığı yönünde tespitte bulunmaktadırlar. Bunun bir dış yönlendirmeyle alakası var mıdır? Yani Türkiye’nin AB’ne tam üye yapılması için herhangi bir etken var mı? Bölgede daha etkin bir rol almayı düşünüyor musunuz? Bu yöndeki düşünceleriniz ve politikalarınız nedir?

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI : Biz, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede barış istiyoruz, huzur istiyoruz, istikrar istiyoruz. Mevcut sorunların da siyasi diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesini destekliyoruz. Attığımız bütün adımlarda bu temel prensipler aranmalıdır. Türkiye’ye şöyle bakacak olursanız tarihi ve kültürel açıdan Balkanlarla, Kafkaslarla, Ortadoğu’yla, Kuzey Afrika’yla çok yakın ilişkileri olan bir ülke. Sadece devletten devlete olan ilişkiler değil, aynı zamanda halklarla, halkların birbiriyle olan ilişkileri son derece güçlü. Biz çevremizde olup bitene tabi seyirci kalmama taraftarıyız.

Özellikle ihtilafların, sorunların ötelenmesi, halının altına süpürülmesi dönem dönem nasıl bu sorunların tekrar patlak verdiğini ve zaman zaman önümüze nasıl çok daha büyüyerek geldiğini bize gösterdi. Tarih bunun acı tecrübeleriyle dolu. Dolayısıyla korkmadan, cesaretle sorunların üzerine gitmek, bu sorunlara çözüm üretebilmek, bunu yaparken de uluslararası toplumun mutabakatıyla ve çevredeki pek çok dost ülkenin katkısıyla, işbirliğiyle bu çalışmaları yapmayı arzu ediyoruz.

Bu çabalarımızla ilgili bir dış yönlendirme, bir beklenti var mı . Bu sorunun cevabı “asla”. Yani, özellikle Kafkaslardaki girişimlerimizden sonra, belki Avrupa’dan açıklamalar duydunuz. Bunlar, Türkiye’nin bu tür girişimlerinin, Türkiye’nin Avrupa açısından ve AB açısından da ne kadar önemli bir ülke olduğunu adeta teyit eden açıklamalardır. Bunları biz söylemiyoruz. Bunları AB Dönem Başkanlığı söylüyor. AB’nin farklı ülkelerinin bakanları söylüyor. Bazı devlet başkanları söylüyor. Dolayısıyla bizim çabalarımızın bir sonucu, eğer Türkiye’nin AB için önemli, değerli bir ülke olduğunu teyit ediyorsa; bu bir sonuç, ama sebep değil.

Yani, biz böyle bir hava oluşsun diye, böyle bir ortam olsun diye bu girişimleri yapıyor değiliz. Bir Türk atasözü vardır. Ateş düştüğü yeri yakar. Bu bölge bizim bölgemiz. Kafkaslar’da ateş varsa biz bunun sıcaklığını hissediyoruz. Ortadoğu’da ateş varsa, biz bunun sıcaklığını hissediyoruz. Dolayısıyla bölgedeki sorunların barışçıl yollardan çözümü, diyalog yoluyla çözümü en başında Türkiye için önemlidir ve yine bölgemizdeki tüm dost kardeş ülkeler için önemlidir. Bakış açımız budur.

KONUK BAKANIN CEVABI : Burada şunu ifade etmek istiyorum. Biz Mısır’da, genellikle Ortadoğu diyebiliriz, Türkiye’nin aktif rollerinden son derece mutluluk duyuyor ve destekliyoruz. Türkiye’nin bu gayretlerinin ve çabalarının hedefi, bölgede huzur, istikrar ve barışın gerçekleşmesidir. Değerli meslektaşım Sayın Bakan da konuşmasında ifade etti. Türkiye bir taraftan Balkanlarla, bir taraftan Kafkaslarla, bir taraftan da Arap ülkeleriyle tarihi derinliklerine göre ilişkileri vardır. Bunlar devletten devlete değil, halktan halka olan ilişkilerdir. Onun için altyapısı var. Ve bu gayretler çabalar temelsiz değil, bir sağlam temele dayanmaktadır. Biz Mısır olarak destekliyoruz. Sık sık buluşmamızın nedenlerinden biri de bu ortak gayretlerdir. Ne gibi katkılarda bulunabiliriz, birbirimizin çabalarına, gayretlerine diye. Bölgedeki durumlara etkisi olan büyük bir ülkedir Türkiye.

Teşekkürler.