No:73 - 1 Mayıs; 2004, GKRY´nin AB´ye Katılımı Hk.

1. 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliğine 10 yeni üye katılacaktır. AB’ye yeni üye olacak olan “Kıbrıs”ın kendine özgü durumu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin, BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan 1 Nisan 2003 tarihli raporunda şu şekilde tespit edilmiştir: “Kıbrıs, bir uluslararası ihtilafa konu olması ve bu durumuyla Güvenlik Konseyi’nde daimi bir gündem maddesi teşkil etmesi itibariyle AB adayları arasında kendine özgü bir konumda bulunmaktadır.” 

2. Adanın yeniden birleştirilmesine yönelik olarak kapsamlı çözüme ulaşma çabaları, BM Genel Sekreteri’nin iyiniyet misyonu çerçevesinde 1999’dan bu yana devam etmiştir. Bu gayretin temel hedefi, Kıbrıs Türk tarafıyla Kıbrıs Rum tarafının kapsamlı bir çözüme ulaşmaları ve Kıbrıs’ta yeni bir düzen yaratılması olmuştur. 1 Mayıs 2004’ten önce bir çözüme ulaşılmasının, ilgili tüm taraflar ile uluslararası barış ve güvenliğin yararına olacağı düşünülmüştür. Bu yaklaşım, Kıbrıs’ın AB’ye 1 Mayıs 2004’te birleşik olarak girebilmesinin yegane yolu olarak öngörülmüştür. 

3. Avrupa Birliği birleşik bir Kıbrıs’ın katılımı yönündeki tercihini güçlü bir şekilde müteaddit defalar dile getirmiş, BM Genel Sekreteri’nin iyiniyet misyonuna olan desteğini belirtmiş ve böyle bir sonucu teşvik etmek üzere somut taahhütlerde bulunmuştur. 

4. 31 Mart 2004’te İsviçre’de yapılan son görüşmelerde, BM Genel Sekreteri, ayrı ve eşzamanlı referandumlarla onaylanmak üzere taraflara iletilen Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü hakkındaki planı, Kıbrıs’taki iki taraf, Yunanistan ve Türkiye ile yakın istişare halinde tamamlamıştır. 

Kuruluş Anlaşması, federal hükümet ile Kıbrıs Rum Devleti ve Kıbrıs Türk Devleti olarak iki kurucu devletten oluşan, yeni bir iki kesimli ortaklık esasına dayalı Birleşik Kıbrıs’ın kurulmasını öngörmüştür. Anlaşmada, “Kurucu Devletlerin eşit statüde olduğu, her birinin kendi ülke sınırları içinde yetkisini icra ettiği” hükmü yer almıştır. 

Ayrıca, Kuruluş Anlaşması’nın Temel Maddeleri, “Kıbrıs’ın Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ortak yurtları olduğunu ve yekdiğerinin ayrı kimliğini ve bütünlüğünü tanıdıklarını ve aralarındaki ilişkinin bir azınlık çoğunluk ilişkisi değil, hiçbir tarafın diğeri üzerinde yetki ve otorite iddiasında bulunamayacağı bir siyasi eşitlik ilişkisi olduğunu” öngörmüştür. 

5. AB Komisyonu, İsviçre’de müzakerelerin son aşamasında hazır bulunmuş ve kapsamlı çözüme ilişkin AB taahhütleri hakkında taraflarla AB Komisyonu arasında anlaşmaya varılmıştır. 

Anlaşmaya varılan metinde, “AB’nin temel ilkelerinin, Kıbrıs’ta yeni bir durumu öngören ve barış içinde AB’ye katılımına imkan tanıyan Kuruluş Anlaşmasında ifadesini bulmuş” olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu çerçevede, “Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği ve iki kurucu devletin eşit statüsü” de vurgulanmıştır. 

6. Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin asli kurucu yetkilerini kullanmalarına ve özgür ve demokratik, ayrı ayrı ifade edilmiş ortak iradeleriyle bir çözümü kabul etmelerine imkan tanımak üzere, kapsamlı çözümün eşzamanlı ve ayrı olarak referandumlara sunulması hususunda mutabık kalınmıştır. 

7. Referandumlar Kıbrıs’ta 24 Nisan’da düzenlenmiş ve Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu, BM Genel Sekreterinin, Kıbrıs’ın 1 Mayıs 2004’te AB’ye birleşik olarak girmesine imkan tanıyacak olan çözüm planı lehine oy kullanmıştır. Buna karşılık, Kıbrıslı Rumlar planı yüzde 75’lik bir çoğunlukla reddetmişler ve birleşik bir Kıbrıs’ı AB’ye sokma yönündeki çabalar böylece başarısızlığa uğramıştır. Sonuç olarak, BM Genel Sekreteri’nin kapsamlı çözüm planı, ilgili hükümleri uyarınca geçersiz ve hükümsüz kalmıştır. 

Kıbrıs Türk halkı asli kurucu yetkisini kullanmış, saydam ve demokratik bir referandum yoluyla, birleşik Kıbrıs’ın kurucu ortağı olarak AB içinde siyasi geleceklerini görme arzusunu ifade etmiştir. Gelinen aşamada, AB’nin, Kıbrıs Türk halkının gerçek ve özgür irade beyanını kabul etme ve bunun gereğini yerine getirme yükümlülüğü ortaya çıkmıştır. 

24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs’ta ayrı ayrı ve eşzamanlı gerçekleştirilen referandumlar Ada’da iki ayrı halkın varolduğu ve birinin diğerini temsil etmediği gerçeğini teyid etmiştir. Bu itibarla, çözümün her iki tarafın rızasına dayanması gerektiğini gözardı eden ve Ada’nın tamamının tek bir otorite tarafından temsil edildiği yönündeki iddialar mesnetsizdir. 

8. Bu durum ve gerçekler ışığında, 16 Nisan 2003 tarihli Katılım Andlaşması uyarınca 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye katılacak olan yalnızca Rum tarafıdır. Zira, 16 Nisan 2003 tarihli Katılım Andlaşması, Ada’nın siyasi ve hukuki bölünmüşlüğünü esas alarak birleşik bir Kıbrıs’ın AB’ye üye olmasına imkan vermemektedir. Böylece, uluslararası bir sorun Avrupa Birliği’ne ithal edilmiş olmaktadır. 

9. 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye katılacak olan Rumlar, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil etmeye yetkili olmadıkları gibi, eşit statüye sahip Kıbrıs Türkleri veya Kıbrıs Adası’nın tamamı üzerinde yetki veya egemenlikleri de bulunmamaktadır. “Kıbrıs Cumhuriyeti” Kıbrıs Türklerine zorla empoze edilemez. Kendi anayasal düzenleri altında ve kendi sınırları içerisinde örgütlenmiş bulunan Rumlar, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil eden yasal hükümet olarak kabul edilemez. 

10. Kıbrıs Türkleri, kendi ülke sınırları ve anayasal düzenleri içerisinde örgütlenmiş bir halk olarak, hükümet etme yetkisini ve egemenliklerini kullanmaktadırlar. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya devam edecektir. 

11. Güney Kıbrıs’ın AB’ye girişi Türkiye’nin 1960 Anlaşmalarına dayanan Kıbrıs üzerindeki hak ve yükümlülüklerine hiçbir şekilde haleldar edemez. 

12. Türk Hükümeti’nin Rumların kapsamlı çözüm anlaşmasını reddetmeleri sonucunda ortaya çıkan siyasi ve hukuki durum ve koşullara ilişkin resmi tutumu, bu temel mülahazalara ve hukuki ve siyasi gerçeklere dayanmaktadır.