AB Resmi Gazetesinin 11 Şubat 2012 tarihli nüshasında yayımlanan duyurudan, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin sözde münhasır ekonomik bölgesinde yeni bir uluslararası hidrokarbon arama ruhsat ihalesine çıktığı öğrenilmiştir.
Rumların tüm uyarılara rağmen attığı bu sorumsuz, tahrikkar ve tek yanlı adımı protesto ediyoruz.
Bilindiği üzere, ülkemiz, KKTC ile birlikte, GKRY’nin tek taraflı olarak deniz yetki alanları belirleme, ruhsat verme ve denizde hidrokarbon arama/çıkarma faaliyetlerine en başından beri itiraz etmiş ve bu faaliyetlerin Kıbrıs Türklerinin eşit ve tabii haklarını ihlal ettiğine, halen devam eden BM kapsamlı çözüm müzakerelerinin amacına ve ruhuna aykırı olduğuna ve bölgede gerginliğe sebebiyet verdiğine uluslararası toplumun dikkatini çekmiştir. Defaaten açıkladığımız bu görüşlerimizde bir değişiklik yoktur.
BM müzakerelerinde kritik ve belirleyici bir aşamaya gelindiği bir dönemde bu ihalenin açılması, Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafının eşit hak ve çıkarlarını hiçe saydığını, Kıbrıs Türkleri ile ortak bir gelecek paylaşmak istemediğini ve kapsamlı çözüme hazır olmadığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
Rumların açtığı bu ihaledeki sözde ruhsat sahaları incelendiğinde bunların bir bölümünün Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı alanlarıyla çakıştığı (sözde 1, 4, 5, 6 ve 7 no’lu sahaların bir kısmı) anlaşılmaktadır.
Türkiye bu alanlarda, yabancı şirketlerin izinsiz petrol/doğal gaz faaliyetlerinde bulunmalarına, bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da hiçbir şekilde izin vermeyecek ve kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlerini korumak için gerekli her türlü tedbiri alacaktır.
Rumların açtığı ihaledeki ruhsat sahaları sadece Türkiye’nin kıta sahanlığını ihlal etmekle kalmayıp, Ada’nın güneyinde de, KKTC’nin 22 Eylül 2011tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına verdiği ruhsat sahalarıyla da çakışmaktadır.
Bu durum, sözkonusu yasadışı ihaleye girebilecek uluslararası şirketlerin, ileride KKTC ve TPAO ile karşı karşıya gelmelerine ve arzu edilmeyen gerginliklerin ortaya çıkmasına sebep olabilecektir. Türkiye bu durumda, Kıbrıs Türklerinin Ada’nın güneyinde verdikleri ruhsatların ihlal edilmemesi ve deniz alanlarındaki hak ve menfaatlerinin korunması için, anavatan ve garantör ülke sorumluluğu içinde, KKTC’ye her türlü desteği verecektir.
Kıbrıs Adası’nın denizdeki doğal zenginliklerinden Ada’daki iki halkın birlikte yararlanmaları gerekir. Bu zenginliklerin araştırılması ve işletilmesi tarafların ortak iradesi ve rızasıyla olmalıdır. Bu sağlanmadıkça sözde ruhsat sahaları mülkiyet bakımından ihtilaflı sahalar olarak kalacaktır.
Bu nedenle konu ya kapsamlı çözüm sonrasına bırakılmalı ya da taraflar münhasıran bu konuda BM Genel Sekreteri’nin himayesinde bir araya getirilerek, denizdeki hidrokarbon arama/çıkarma faaliyetlerinin geleceği konusunda ortak karar almalıdırlar.
Aksi takdirde Rumların tek taraflı olarak atacağı adımlar ve buna karşı Kıbrıs Türklerinin de haklarını korumak için alacağı mukabil tedbirler, ister istemez gerginliğe ve bölgedeki tansiyonun artmasına sebebiyet verecektir.
Tüm bu gelişmelerin önlenebilmesi için KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun 24 Eylül 2011 tarihinde yaptığı önerinin hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Son olarak, GKRY’nin vermeye teşebbüs edebileceği hükümsüz ruhsatlara dayanarak hidrokarbon arama çalışmaları yapmayı düşünebilecek ülkeleri ve şirketleri, sağduyu içinde hareket etmeye, Ada’daki diğer kurucu halk olan Kıbrıs Türklerinin iradesini dikkate almaya ve Kıbrıs meselesinin çözüm sürecine olumsuz etkide bulunacak adımlar atmamaya davet ediyor ve buna göre davranmalarını bekliyoruz.