Almanya, tarihi bağlarımız bulunan dost ve müttefik bir ülke olmakla
beraber, son dönemde ilişkilerimizde ciddi bir güven bunalımı
yaşanmaktadır.
Sözkonusu bunalımın ana sebebi Almanya’nın ülkemize yönelik çifte
standartlara dayalı tutumudur. Almanya, bir yandan devletimizin bekasını
hedef alan PKK ve FETÖ terör örgütleri üyelerinin kendi topraklarında
rahatça dolaşmasına göz yummakta, diğer yandan da ülkemizde terör suçundan
gözaltına alınan veya tutuklanan şahısların da yargıdan muaf tutularak
serbest bırakılması gibi kabul edilemez taleplerde bulunmaktadır.
Alman makamları, Milletvekillerimiz ve Bakanlarımızın Almanya’da
vatandaşlarımızla buluşmasına engel olurken, terör örgütüyle yakın duran
Alman parlamenterlerin egemenliğimiz altındaki askeri üsleri diledikleri
zamanda ziyaret etmesini hak olarak göstermeye çalışmaktadır.
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in bugünkü ifadeleri de sözkonusu
tek taraflı çarpık yaklaşımın son ve kabul edilemez örneğidir.
Bakan Gabriel’in bu açıklamayla aramızdaki sorunları daha geniş
platformlara taşıyarak, cepheyi genişletme gayreti de dikkat çekmektedir.
Bunu Almanya’nın gerçek niyetinin tezahürü olarak görüyoruz.
Bakan Gabriel, Türk yargısına müdahaleye izin vermediğimiz için Türkiye’ye
yönelik seyahat uyarısını sertleştirmek, Gümrük Birliği güncellemesine
karşı çıkmak, yatırımları teşvik etmemek, AB’nin Türkiye’ye katılım
fonlarını gözden geçirmek gibi tehditkâr ifadeler kullanmaktadır.
Gümrük Birliği güncellemesi AB’nin kendi çıkarlarını da gözeterek getirdiği
bir öneridir. AB, 18 Mart Mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini dahi bugüne
kadar tam olarak karşılamamışken, AB fonlarından bahsedilmesi tutarsız bir
yaklaşımdır.
Seyahat uyarısı ise, hedefi kasıtlı olarak saptırılmış bir düzenlemedir.
Hakkında suç isnat edilen ve bu yüzden yargı önüne çıkan şahıslar ile
ülkemize turist olarak gelen Alman misafirlerimizin aynı kefede olmadığı
aşikârdır.
Ülkemiz yargının bağımsızlığından, terörle ve teröristle mücadelesinden
kredi, fon tahsisi, Gümrük Birliği gibi maddi konular için taviz vermeyecek
ve hayati çıkarlarına yönelik tehditlerle mücadeleyi maddi çıkarlarla
karıştırmayacak kadar ciddi bir devlet anlayışına sahiptir.
Türkiye kısa vadeli siyasi çıkarları, stratejik konularla karıştıran bu
devlet anlayışını hiçbir şekilde benimsememektedir. İç politika saikleriyle
Türkiye ve Türk karşıtlığı üzerinden prim yapma çabalarının farklı
platformlara taşınmasına da gereken tepki gösterilecektir.
Almanya'yı müttefik ve dost bir ülke olarak görmeye devam etmek istiyoruz.
Almanya’nın terörle mücadele ve Türkiye'nin güvenliği konusundaki haklı
beklentilerimizi anlamasını ve ortak çıkarlarımızı stratejik bir vizyonla
değerlendirmesini umuyoruz. İlişkilerimiz şantaj ve tehditle değil,
uluslararası kabul görmüş norm ve ilkeler temelinde yürütülmelidir. Aynı
anlayış, insan hakları, terörle mücadele ve güvenlik alanlarındaki
hassasiyetlerde de karşılıklı olarak sergilenmelidir.