İdam Cezasının Kaldırılması İçin Ortak Çağrı, 10 Ekim 2013

Öldüren adalet, adalet değildir. İdam cezasının özünde insanlık dışı niteliği konusunda ikna olmuş, burada temsil edilen 42 imzacı devlet bu cezanın dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir koşul altında kullanılmasına karşı çıkmaktadır. İdam cezası sadece insanlık onuruna hoşgörülemez bir saygısızlık olmayıp, uygulanması bu cezaya çarptırılan şahıslar ve ailelerinin insan haklarının sayısız ihlalini de beraberinde getirmektedir. Ayrıca, idam cezasının suçu önleme veya güvenlik üzerinde olumlu etkisi bulunmamakta ve mağdurlar ve ailelerine verilen zararı hiçbir şekilde telafi etmemektedir. Bu kanaatlerle donanmış olarak, İdam Cezasına Karşı 11. Dünya Günü vesilesiyle bu cezanın Avrupa’da ve tüm dünyada kaldırılmasına yönelik daimi bağlılığımızı yineleriz.

Çağrımızın gayesi ders vermek değil, tecrübelerimizi ve aynı zamanda kanaatimizi paylaşmaktır. Eğer çeşitli ülkelerimizde idam cezasının kaldırılmasının tarihsel süreci bize bir şey öğretmişse bu, yolun uzun ve çetin olduğudur. Ölüm cezası bir gecede kaldırılmamıştır. Cezanın kaldırılması ancak artan bilinçlenme ve sürekli kolektif çabalar sonucunda gerçekleşmiştir. Kararlılık sayesinde ve kademeli olarak idamların sayısı azalmış, ölümle cezalandırılan suçlar listesi daralmış, adalet daha şeffaf hale gelmiş, idam cezalarının infazına ilişkin fiili moratoryumlar getirilmiş ve – nihayet – idam cezası ortadan kalkmıştır. Adalet adına halen idam cezası infaz eden ülkeler, bu süreçten geçmek zorundadır.

İdam cezasının kaldırılması hedefine ulaşılması için gerekli kararlılığın hem devletler hem bireylerden gelmesi gerekmekte olup, bu husus da bugünkü ortak çağrının mesajıdır. İdam cezasının kaldırılmasına giden yol kapalı toplumlar veya dış dünyadan kopuk ülkeler tarafından katedilmemiştir. İdam cezasının bugün Avrupa’da neredeyse kaldırılmış olması bilgiye dayalı tartışma ve ülkelerimiz ve toplumlarımız arasındaki açık fikir alışverişi sayesindedir.

Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ölüm cezasından uzaklaşan bu bölgesel eğilimin katalizörü olmuş ve hatta daha ileri noktalara yayılmasını sağlamıştır. Sözkonusu sözleşmeye ek 13 no’lu Protokolün (İdam cezasının her durumda kaldırılmasına dair Protokol) 10 yıl önce yürürlüğe girmesi buna başlıca örneklerdendir. Bugün, 13 no’lu Protokolü onaylamış 44 imzacı devletin 42’sini temsil ediyor ve henüz bunu yapmamış olan tüm Avrupa Konseyi üye devletlerini bize katılmaya çağırıyoruz. Avrupa’da idam cezasını halen uygulayan son devleti, idam cezasının kaldırılmasına yönelik ilk adım olarak küresel bir moratoryuma katılmaya ısrarla davet ediyoruz.

Avrupa örneği, sözkonusu cezanın kaldırılma gerekçelerini ileri götürmede bölgesel ve çoktaraflı örgütlerin oynadığı temel rolü net bir şekilde ortaya koymaktadır. Amerika, Afrika ve Asya’daki birçok ülkede ölüm cezasının kaldırılması bu mücadelenin evrensel bir nitelik taşıdığına örnektir. Bu, aynı zamanda bu gayretlerde, güçlü bir siyasi işaretin yanı sıra, toplumun tamamının katılımının gerekliliğini göstermektedir. Bu ruhla, bu yılın Haziran ayında Madrid’de gerçekleşen, idam cezasına karşı 5. Dünya Kongresi’nin yarattığı ivmeden yararlanmalıyız. Bugün, idam cezasının dünya çapında kaldırılması sürecinde kritik bir aşamaya girmekte olduğumuz için bu ilkeleri yeniden hatırlatıyoruz. Günümüzde idam cezasına halen izin veren yaklaşık 50 ülke bulunmaktayken, 20 yıl önce bu sayı neredeyse iki katı idi. Birleşmiş Milletler kararlarının gösterdiği gibi, devletlerin artan sayıda çoğunluğu, ölüm cezasına ilişkin evrensel bir moratoryumun tesis edilmesini desteklemektedir. Bu olumlu eğilim, gelecek nesillerin idam cezasının olmadığı bir dünyada yaşayacağını hayal etmemizi sağlamakta ve bu cezanın tüm dünyada kaldırılması yolunda ülkeleri destekleme yönündeki ortak çabalarımızı sürdürmeye teşvik etmektedir.

İdam cezasının kaldırılmasına yönelik bu ortak çağrı aşağıdaki Dışişleri Bakanları tarafından imzalanmıştır.

Ditmir Bushati (Arnavutluk), Gilbert Saboya Sunyé (Andorra), Michael Spindelegger (Avusturya), Didier Reynders (Belçika), Zlatko Lagumdžija (Bosna Hersek), Kristian Vigenin (Bulgaristan), Vesna Pusić (Hırvatistan), Ioannis Kasoulides (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi), Jan Kohout (Çek Cumhuriyeti), Villy Søvndal (Danimarka), Urmas Paet (Estonya), Erkki Tuomioja (Finlandiya), Laurent Fabius (Fransa), Nikola Poposki (Makedonya), Guido Westerwelle (Almanya), Evangelos Venizelos (Yunanistan), János Martonyi (Macaristan), Gunnar Bragi Sveinsson (İzlanda), Eamon Gilmore (İrlanda), Emma Bonino (İtalya), Edgars Rinkēvičs (Letonya), Aurelia Frick (Lihtenştayn), Linas Antanas Linkevičius (Litvanya), Jean Asselborn (Lüksemburg), George Vella (Malta), Natalia Gherman (Moldova), José Badia (Monako), Igor Lukšić (Karadağ), Frans Timmermans (Hollanda), Espen Barth Eide (Norveç), Rui Machete (Portekiz), Titus Corlățean (Romanya), Pasquale Valentini (San Marino), Ivan Mrkić (Sırbistan), Miroslav Lajčák (Slovakya), Karl Erjavec (Slovenya), José Manuel García-Margallo (İspanya), Carl Bildt (İsveç), Didier Burkhalter (İsviçre), Ahmet Davutoğlu (Türkiye), Leonid Kozhara (Ukrayna) ve William Hague (İngiltere).