Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zeki Levent Gümrükçü’nün Haftalık Olağan Basın Toplantısı, 7 Kasım 2013, Ankara

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Tekrar hepinize hoş geldiniz diyorum. Yine 2-3 hafta ara vermek durumunda kaldık, ama zannediyorum olağan basın toplantımızla tekrar bu ay içerisinde ilk kez birlikte oluyoruz.

Şimdi önümüzde yoğun bir program var, Sayın Bakanımızın yoğun bir dış ziyaret programı olacak, o bakımdan inşallah önümüzdeki haftalarda tekrar yapabiliriz. Önümüzdeki günlerde önce Irak’a gideceğiz, arkasından İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir heyetiyle beraber Sayın Bakanımız Myanmar’a gidecek. Onun hemen akabinde Amerika Birleşik Devletleri’ne Washington’a bir ikili ziyarette bulunacak. Arkasından Sayın Başbakanımızla beraber Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı için Moskova’ya geçecek. En son da, ayın sonuna doğru, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları Toplantısı ve hemen akabinde veya öncesinde de ikili bir ziyaret için İran’a gitmesi öngörülüyor.

Şimdi bunların tam tarihleri, programları kesinleşmedi ama önümüzdeki dönemin yoğun temas trafiği bakımından ilk aşamada akla gelenler bunlar. Benim bunun dışında yapacağım herhangi bir ön açıklama yok, isterseniz doğrudan soru cevaplara geçelim.

SORU- Levent Bey, bir süredir yabancı basında sık sık gündeme gelen Amerika’nın dinleme faaliyetlerine ilişkin haberlerde yeni unsurlar var. Geçtiğimiz hafta içerisinde çıkan bir haritaya göre Amerika’nın Ankara ve İstanbul’daki misyonlarının da bu dinleme faaliyetlerinde kullanıldığı iddia ediliyor. Son iki gündür de İngiltere’nin, Türkiye’nin de dâhil olduğu bazı ülkelere ait fiberoptik hatları dinlediğine ilişkin iddialar var. Bu iddialara ilişkin muhataplarınızdan bilgi ya da izahat istediniz mi ve de buna karşılık verilen cevabı öğrenebilir miyiz?
Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, bu konu dün ve bugünkü basında özellikle yer alıyor, onu biz de gördük. Diğer bahsettiğiniz ise, ayrıntılı görmedim o haritayı ancak, bu konudaki yazışmaların olduğu, haberleşmenin geçtiği merkezlerdi sanırım. Ama her halükarda dünkü haber dikkat çekici, bugün basınımızda da özellikle yer bulmuş. Bu konuyu inceliyoruz. Konuyu bütün boyutlarıyla, teknik-hukuki boyutlarıyla araştırıyoruz. Eğer bu konuda bir ciddiyet, iddialarda ciddi bir durum görüldüğü takdirde elbette ki gerekli girişimler yapılacaktır. Çünkü zaten bu konuda daha önce gündeme gelen başka benzer iddialarda da tutumuzu açıkça ortaya koymuştuk. Özellikle müttefikler ve dost ülkeler arasında bu tür uygulamaların yerinin olmadığı, bunların kabul edilemeyeceği ve açıklayıcı beyanlarla konuya açıklık getirilmesi yönündeki tavrımızı ortaya koymuştuk. O bakımdan bu son dile getirilen hususla ilgili olarak araştırmamız devam ediyor. Buna göre gerekli girişimlerin yapılması elbette ki mümkün.

SORU- Az önce bir şey belirttiniz, müttefikler arasında böyle şeylerin olmaması konusundaki isteminizi daha önce de iletmiştiniz. Yaklaşık 6 ay önce de Türkiye bir Nota vererek İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’ne benzeri dinleme iddialarını sormuştu. Daha önce de basın toplantılarında sık sık sormak durumunda kalmıştık. Bu dinleme iddialarına ilişkin, yenileri de ortaya çıkmışken Türkiye’ye herhangi bir yanıt verildi mi, ciddi biçimde yazılı olarak ya da sözlü olarak konu aydınlatıldı mı?

İkinci sorum da; dün özellikle bazı yabancı ajanslar tarafından haberler geçildi, Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile petrol ve doğalgaz anlaşmasını tamamladığına ve artık Türkiye üzerinden Irak petrollerin büyük bölümünün dünyaya ulaştırılacağına ilişkin. Bu konuyla ilgili temel gelişmeleri bizimle paylaşır mısınız?
Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- İlk sorudan başlayayım. Konu aydınlatıldı mı? Bu konuyu sürekli olarak ilgili muhataplarımızla gündemde tutuyoruz, çeşitli görüşmeler de farklı düzeylerde oluyor. O bakımdan konu tam olarak aydınlığa kavuşmuş olmasa da belki en azından bu konuyu muhataplarımızla farklı düzeylerde hem siyasi, hem de teknik açıdan ele almaya devam ediyoruz ve bundan sonra da ele almaya devam edeceğiz. Çünkü dediğim gibi, bizim tutumumuz bu konuda çok açık, bu tür uygulamaların müttefikler ve dostlar arası ilişkilerde yeri olmadığını düşünüyoruz. Bu çerçevede de tabiatıyla buna dair herhangi bir iddia ortaya atıldığı takdirde bunu da muhataplarımızla dostane ancak kararlı bir şekilde gündeme getirmeye devam edeceğiz.

Diğer husus; tabii o çok teknik bir husus, ben de o haberleri gördüm ve Enerji Bakanlığı’mızın uhdesindeki bir konu. O bakımdan Enerji Bakanlığımızın bu konuda, özellikle de o spesifik haberlerle ilişkili olarak açıklama yapması daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Ancak bizim Kuzey Irak’la ilişkilerimiz bağlamında en son Sayın Bakanımız da, Irak Dışişleri Bakanı Zebari de, IKB Başkanı Barzani de buradayken yaptığı açıklamalarda, Irak’la ilişkilerimizin bir bütün olduğunu, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğini, Bağdat Merkezi Yönetimiyle gelişen ilişkilerimizin Irak Bölgesel Yönetimiyle ilişkilerimizin bir alternatifi olmadığını; Irak Kürt Bölgesel Yönetimiyle ilişkilerimizin bundan sonra enerji alanındaki işbirliği dâhil devam edeceğini açıkça ifade etti. O bakımdan benim burada söyleyebileceğim genel politikaya ilişkin bu hususlardır, ama spesifik olarak o konudaki bilgiler için Enerji Bakanlığımızın yapacağı açıklamalara bakmakta fayda var.

SORU- Enerji Bakanlığı uhdesinde dediniz ama, içeride Kuzey Irak’ta yapılan petrol ve doğalgaz aramaları belki özel şirketler eliyle de yapılabilir ama, boru hattı eğer bu anlaşmanın içindeyse, yani topraklardan geçecek bir boru hattı için hükümetler arası anlaşma gerekir diye düşünüyoruz. Dolayısıyla Barzani’nin, daha doğrusu Hoşyar Zebari’nin ziyaretinde bu konu gündeme geldi mi? Irak Merkezi Yönetimine Kuzey Irak’taki anlaşmaya ilişkin bir bilgi verildi mi ya da Sayın Davutoğlu Irak’a gittiği zaman bu konuda bir bilgi verecek mi? Merkezi Yönetimin bu konudaki son tutumu nedir? Eğer bu anlaşmaya varıldıysa mutlaka konuşulmuştur, zaten Zebari’nin ardından böyle bir anlaşmaya varılmış olması önemli, acaba “bir mutabakat mı var Merkezi Yönetimle bu konuda, ses çıkarmayacaklar mı” gibi soru işaretleri de doğdu. Bunu bir netleştirebilirseniz, teşekkür ederim.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, dediğim gibi o haberin doğruluğu veya yanlışlığı hakkında bir bilgi veremiyorum. O bakımdan, öyle bir şey yapıldı faraziyesi üzerinden bir cevap vermek mümkün değil, o konudaki dediğim gibi teknik ayrıntılar için Enerji Bakanlığımızın açıklamalarına bakmak gerekecek.

Onun dışında Sayın Zebari buradayken yaptığımız görüşmelerde spesifik olarak bu konu gündeme gelmedi, ancak Irak’la ilişkilerimizin önümüzdeki dönemde nasıl gelişeceğine ilişkin yol haritası, özellikle karşılıklı ziyaretler ve bu çerçevede iki ülkenin de bu işbirliğinin gelişmesinden kazanım sağlayacağı yönündeki genel hususlar daha fazla ele alındı. Ve nitekim çok kısa bir süre içeresinde Sayın Bakanımız bu görüşmeleri devam ettirmek amacıyla Irak’a ziyarette bulunacak. Bundan sonra da, dediğim gibi yine daha farklı düzeylerde ziyaretlerin devam etmesi söz konusu. Bu konuların orada ele alınmasını beklemek faydalı olacaktır. Ama biz başından beri hep söylüyoruz. Irak Kürt Bölgesel Yönetimiyle enerji alanındaki işbirliğimiz dâhil son dönemde gelişen ilişkilerimiz Merkezi Hükümetle ve Irak’ın geneliyle ilişkilerimize bir alternatif teşkil etmemektedir. Bunlar bir bütünlük içerisinde birbirlerini tamamlayıcı çerçevede ve birbirlerine saygı çerçevesinde devam eden hususlardır. O bakımdan bunların bizim açımızdan bir sorun niteliği bulunmamaktadır.

SORU- Teşekkürler.

Efendim, Cenevre–2 ile ilgili değerlendirmenizi merak ediyorum. Yani burada Cenevre-1’deki konuların onaylanması, kabul edilmesi söz konusuydu, ama bir başarıya ulaşamadı. Tarih de dâhil olmak üzere neredeyse hiçbir şeyle ilgili pek anlaşamadılar gibi görünüyor. Bu konuda Türkiye’nin değerlendirmesi nedir ve Türkiye bu konuda her iki tarafa da herhangi bir şekilde bir lobi, baskı vesaire, yani baskıyla kastettiğim bir cesaretlendirme yapacak mı? Hafta sonunda da muhaliflerin toplantısı var, onlarla bir toplantı yapılması söz konusu mu?

Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Cenevre–2 süreci, belki bunu biraz daha geriden almakta fayda var. Türkiye, Suriye’deki sorunun barışçıl bir şekilde çözümlenmesine başından beri destek verdi. Bu yöndeki tüm çabalara da aktif katkıda bulundu. Cenevre-2 süreci de bu çerçevede şu anda en önemli, en öncelikli konulardan bir tanesi, girişimlerden biri tabiatıyla. Ancak bunun zemininin çok iyi hazırlanması lazım. 2012 yılı Haziran ayında Cenevre-1 diye adlandıracağımız toplantı söz konusu oldu ve o toplantıda belli bazı kararlar alındı. Ancak o dönemin şartları çerçevesinde oluşan yapıcı muğlaklık, o zamandan bu yana bu konuda ilerleme sağlanmasına imkân vermedi. O yüzden Cenevre-2 sürecine gidilen dönemde bu muğlaklığın ortadan kaldırılması ve gerçekten niçin gittiğinizi, hangi ilkelerle, hangi modalitelerle ve hangi hedefler çerçevesinde bu toplantıyı yapacağımızın çok açık bir şekilde ortaya konması lazım. Bu belki biraz zaman alabilecektir, bu da doğaldır. Her tarafın bu konudaki çeşitli soru işaretleri, endişeleri, tereddütleri olabilir. Ancak bunların ortadan kaldırılması ve Cenevre-2 toplantısına bu konuda tam bir mutabakat içeresinde gidilmesi, toplantının başarısını ve etkinliğini arttıracak bir faktör olduğu için bu konudaki çalışmalar devam edecektir.

Esasında şimdi Cenevre-2 ile ilgili olarak bir tarihin belirlenemediği söz konusu. Tarih hiç belirlenmemişti zaten, yani hiçbir şekilde de bugüne kadar bir tarih telaffuz edilmemişti. Kasım ayı içeresinde, olabilen en kısa zamanda yapılacak.

SORU- 22 Kasım? (Mikrofonsuz Konuşma)

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Onu biliyorum, basında o tür haberler çıktı ama, ne biz, ne de başka yetkililer bu tarihi hiçbir şekilde teyit etmedik. Yani bizim söylediğimiz; olabilecek en kısa süre içeresinde, tercihen Kasım ayı içerisinde bunun yapılmasının istendiği yönündeydi. Ama dediğim gibi toplantının mümkün olan en kısa zamanda yapılması önemli olduğu kadar en doğru, en etkin şekilde ve hazırlanmış bir zemin üzerinden yapılması da başarısı için o kadar önemli hatta daha da önemli belki, şu anda buna yönelik çalışmalar devam ediyor.

Öte yandan muhalefetin bu konudaki tutumu, kararı; tabiatıyla onlar da kendi iç mekanizmalarını bu çerçevede çalıştırıyorlar. Önümüzdeki günlerde dediğiniz gibi Suriye Ulusal Koalisyonunun bu konuda bir toplantısı olacak, belki daha sonra başka toplantılarda da bunu ele alacaklar, o yüzden tabii ki onların kararını beklemek lazım. Ancak biraz önce dediğim gibi Suriye muhalefetinin, Suriye Ulusal Koalisyonunun bu konuda tabii ki haklı tereddütleri var. Cenevre-1 toplantısından bu yana geçen süre içerisindeki gelişmeler ve bazı soru işaretleri bakımından onların da bu toplantıya katılıp-katılmama konusundaki kararlarını verirken değerlendirdikleri birçok husus bulunuyor. Ancak en son 22 Ekim’de Londra’da yapılan toplantıdan hemen sonra ifade edilen, bizzat o toplantıya katılan koalisyon yetkilileri tarafından ifade edilen; Londra toplantısındaki 11 ülke, çekirdek grup olarak Suriye Halkının Dostları Grubunu temsilen toplanmıştı orada. Orada ortaya konan parametrelerin, orada ortaya konan toplantı zemininin kendi görüşleriyle tam uyumlu olduğunu, kendilerini tatmin ettiğini ve bu parametreler çerçevesinde Cenevre toplantısına katılmakta esasen bir sakınca görmeyebileceklerini, ancak bu konuyu içeride değerlendireceklerini ve resmi kararı daha sonra alacaklarını söylemişlerdi. O bakımdan süreci bu çerçevede takip etmek lazım. Koalisyon yetkilileriyle görüşmelerimiz açısından ise her düzeyde sürekli bir temas halindeyiz zaten. Ankara’ya geldiklerinde Sayın Bakanımızın programı uygun olduğunda Sayın Bakanımız da kendileriyle görüşüyor, ki bundan yaklaşık 2 hafta önce 4 saat süren bir toplantıda biraraya gelmişlerdi. Önümüzdeki günlerde de şu anda spesifik bir bilgim yok, ama yine toplanılması tabii ki mümkün.

SORU- Benim iki tane sorum olacak.

Bir tanesi; bu dinleme mevzuyla ilgili olarak İngiltere’yle temas içinde miyiz? Onunla ilgili biraz daha ayrıntı alabilir miyiz? Bizim tarafımızdan yapılan ya da onlardan size gelen herhangi bir bildirim oldu mu?

İkincisi de; Kıbrıs’ta süregelen futbol faaliyetleriyle ilgili olarak Eroğlu buna sert tepki gösterdi. Türkiye’nin acaba görüşü nedir?

Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- O dinleme konusunda dediğim gibi, yani konuyu araştırıyoruz, gerektiği takdirde tabii ki bu son çıkan haberler çerçevesinde İngiltere’yle gereken teması yaparız. Ancak şu anda henüz daha bir temas olduğuna dair bende bir bilgi yok.

İkinci husus; KKTC Futbol Federasyonu’yla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Futbol Federasyonu arasında varıldığı öne sürülen, ifade edilen anlaşma konusunda, öncelikle KKTC makamlarının kendi açıklamalarının ve kendi değerlendirmelerinin tamamlanmasını beklemek lazım. Çünkü son 2 gündür bu konuda KKTC içerisinde de çok canlı bir tartışmanın söz konusu olduğu anlaşılıyor. İmzalanan belgenin bir anlaşma mı olduğu, yoksa geçici anlaşma mı olduğu, farklı bir belge mi olduğu, bir taslak mı olduğu, daha sonra görüşülecek bir niteliği taşıyıp-taşımadığı, bu konularda birçok açık husus var. O bakımdan öncelikle KKTC makamlarının kendi takdirinde bu konuyu değerlendirmeleri ve bir sonuca bağlamaları gerektiğini düşünüyoruz. Ondan sonra tabiatıyla biz de belki kendi değerlendirmemizi paylaşırız.

SORU- Levent Bey, yine ben Cenevre-2 ile ilgili sormak istiyorum. Muhalefetin haklı tereddütleri var derken ne demek istediniz, onu biraz açar mısınız?

Bir de; Türkiye bu konuda yapıcı bir katkı sunamaz mı? Yani okuduğumuz ve dinlediğimiz demeçlerden Türkiye’nin de Cenevre-2’yi çok açık desteklediğini sanmıyoruz. Yani Türkiye bir anlamda muhalefet üzerinde baskı yapamaz mı eğer istiyorsa bu toplantıya katılması için.

Bir de; İran’la yakın zamanda Bakanın görüşmeleri oldu. İran’ın Cenevre-2’ye katılmasıyla ilgili bir sinyal aldınız mı? Gerçi Amerika’dan da yapılan açıklamalar var ama, İran katılacak gibi görünüyor mu, bu sinyali aldınız mı?

Bir de; Fransa Cumhurbaşkanının Türkiye’ye ziyaretiyle ilgili bugün haberler vardı, 27-28 Kasım’da diye tarih verilmişti. Bununla ilgili bir gelişme var mıdır?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Haklı tereddütler, esasında bunları hepimiz son 1,5 sene içerisinde birçok kereler tartıştık, konuştuk. Ama bu toplantının kimler arasında yapılacağı, bu toplantının modalitelerinin neler olduğu, süresi ve hangi formatta gerçekleştirileceği, bu toplantı sonucunda neyin ortaya çıkmasının amaçlandığı, mesela bir geçiş yönetiminden bahsediyorsak bu geçiş yönetiminin yetkilerinin ve buna bağlı olarak Esad’ın rolünün ne olacağı konusunda çeşitli soru işaretleri zaman içerisinde oluşmuştu. Tabiatıyla muhalefetin de bu konudaki soru işaretlerine açık yanıtlar beklentisi, bu konudaki tereddütleri vardı. Gördüğünüz üzere 22 Ekim’deki Londra toplantısı çok açık bir şekilde, büyük bir sarahatle bütün bu hususlara cevap veriyor. Toplantıya muhalefet adına, Suriye halkını temsilen kimlerin katılması gerektiği, toplantının ucu açık olmayan belirli bir süre içerisinde tamamlanması gerektiği, bunun sonucunda ortaya çıkacak olan geçici yönetimin tam icra yetkisine sahip olması konuşuldu. Bu yönetim kurulduğu an itibariyle de Esad’ın artık Suriye içerisinde herhangi bir rolünün kalmayacağı, bütün yetkilerini buraya devretmesi gerektiği ve ondan sonra da Cenevre–2 toplantısına kadar, Cenevre-2 toplantısı sırasında ve Cenevre-2 toplantısından sonra nasıl bir yöntem izleneceğine dair açıkça kafalardaki soru işaretlerini gidermeye yönelik bir bildiri ortaya konmuştu. İşte haklı tereddütler de oradaydı esasında. Zaten Londra toplantısı da bu tereddütleri gidermeye yönelik bir toplantıydı.

İran’ın katılımına ilişkin konu da, dediğim gibi zaten bizatihi birincil taraflar dahi Cenevre–2 toplantısıyla ilgili değerlendirmelerini sürdürüyor, bunların dışında kimlerin katılacağı konusu da tabi ki ele alınmaya devam edilecek. Bizim bu konudaki görüşümüz, bu sürece katkı yapabilecek her ülke Cenevre–1 toplantısında ortaya konan mutabakatı da açık bir şekilde kabul ettiği takdirde elbette ki burada yer alabileceği yönündedir, ama dediğim gibi bu konudaki tartışmalar da, çalışmalar da henüz daha devam ediyor.

Fransa Cumhurbaşkanının ziyaretine ilişkin olarak da; evet, ben de bugünkü basında çıkan haberleri gördüm. Zaten biliyorsunuz bu ziyaretin gerçekleşmesi için uzun bir süredir karşılıklı çalışmalar devam ediyordu. Şu anda tam bir kesin tarih söylemek mümkün değil, ancak bunun büyük bir ihtimalle Ocak ayı içerisinde veya Ocak ayının sonuna doğru gerçekleşmesi konusunda karşılıklı bir mutabakat oluştu. Ancak, dediğim gibi program ve diğer unsurlar kesinleştiği zaman sizinle de paylaşacağız.

SORU- Levent Bey, Fulya’nın sorusuna ek olarak, Cevad Zarif buradayken hani kendisi de Cenevre-2’yle ilgili ortaya olumlu bir tavır koymuştu. Esadsız geçiş konusunda da yine olumlu bir tavır sergiledi mi, o anlamda nasıl bir görüş ifade etti?

İkinci sorum; Muhammed Mursi’nin yargılama sürecinde acaba Türkiye’nin gözlemci olması yönünde bir tavır ya da girişim var mı? Çünkü zaman zaman Türkiye’de de önemli davalarda Avrupa’dan gözlemcilerin geldiği durumlara rastlamışızdır. Acaba Türkiye bizzat orada bulunarak böyle kritik bir davayı izliyor mu? Ben kendi adıma merak ettim.

Bir de, NATO’nun sistemine entegre bir sistem istendiği yönünde haberler var NATO üst düzey komutanlığından, anladığım kadarıyla bunu TSK’ya bildirdiler. Acaba Avrupa ve Amerikalı firmalardan yeni teklifler bekliyor muyuz yakın zamanda?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Bu füze savunma sistemiyle ilgili olarak söylüyorsunuz.

SORU- Evet.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Sayın İran Dışişleri Bakanı’nın ziyareti sırasında ve hemen akabinde yapılan ortak basın toplantısında da ifade edildiği üzere Suriye konusu ağırlıklı bir şekilde ele alındı. Yani bu aşamada yapılan ve Kasım ayı sonrasında Sayın Bakanımızın ziyaretiyle de devam edecek olan görüşmelerle ilgili olarak spesifik bir bilgi vermem mümkün değil, ancak iki taraf da karşılıklı olarak görüşlerini paylaştı. Üzerinde mutabakata varılan hususları da Sayın Bakanımız o çerçevede ifade etmişti zaten. İnsani trajedinin artık dayanılmaz bir boyuta eriştiği ve bu konuda derhal bazı etkin adımların atılması gerektiği, geçiş döneminin barışçıl bir şekilde yapılması gerektiği ve sonuçta Suriye’nin geleceğinin Suriye halkı tarafından belirlenmesi ve demokratik adil seçimlerle bu konuda bir karara varılması yönündeki 3 husus mutabakat olarak belirtilmişti.

Bunun dışında belki bir diğer 3’lü mutabakat unsurunun da, yani Suriye’deki krizin artık sadece Suriye için değil bütün bölge için ciddi bir tehdit ve güvenlik sorunu teşkil ettiği, bu çerçevede başta İran ve Türkiye gibi bölge ülkelerin bundan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer aldığı ortadadır. Bu itibarla krize bir an evvel etkin bir çözüm bulunması gerektiği ve bunu yaparken de İran ve Türkiye gibi iki önemli bölge ülkesinin bu çerçevede aktif bir rol oynaması gerektiği konusunda bir mutabakat oluştu. Şimdi önümüzdeki dönemde yapacağımız farklı düzeylerdeki temaslarda bu mutabakat zeminleri üzerinde nasıl beraber hareket edebiliriz, nasıl iş birliği yapabiliriz; ona bakacağız.

Onun dışında, Sayın Mursi’nin dava süreciyle ilgili olarak, elbette tabi biz de bu konuyu yakından takip ediyoruz, ama dediğiniz çerçevede sürece gözlemci atanması konusunda henüz ben bir şey duymadım, yani bu konuda herhangi bir habere de rastlamadım. Ama 4 Kasım tarihinde yaptığımız açıklamayla, Dışişleri Bakanlığımızın açıklamasıyla bu sürece ilişkin tutumumuzu açıkça ifade ettik. O konuda tekrar belki onu hatırlatmakta fayda var.
Füze savunma sistemine ilişkin olarak da, evet, bu konuda son bir iki aydır, Eylül ayının ortasından itibaren sürekli bir gündem var, basının da yakından takip ettiği bir süreç işliyor. Muhataplarımızla, NATO içerisindeki müttefiklerimizle de bu konuyu ele almaya devam ediyoruz. Bu konuda söylediğimiz şey çok açık, biz bu kararı alırken, daha doğrusu yapılan teklifleri değerlendirirken, baştan itibaren çok açık, şeffaf bir şekilde ortaya konan bazı kriterler var, fiyat, süre ve Türkiye’de ortak üretim bunlar içerisinde en önemli, başlıca 3 kriter olarak ortaya çıkıyor. Bunların temelinde yapılan bir değerlendirme sonucunda firmaların teklifleri sıralanıyor ve ilk sırada yer alan Çin firmasıyla bir müzakere süreci başlıyor. Ancak, bu nihai karar alındığı veya sürecin sonlandığı anlamına da gelmiyor; bu da defaatle ifade edildi. Bu çerçevede diğer firmalar bu süre içerisinde daha önce yaptıkları tekliflere değişiklik getirmek istemeleri halinde bunun da mümkün olduğu ve çok kapsamlı değişikler getirmeleri, ve özellikle bu 3 kriter çerçevesinde bir değişiklik getirdikleri takdirde, bunların da değerlendirmeye alınacağı söyleniyor. O bakımdan burada yeni bir unsur yok. Dediğim gibi, başından beri ifade ettiğimiz tutumumuzu koruyoruz.

SORU- Şu aşamada teklif edilen bir şey yok mu? (Mikrofonsuz Konuşma)

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Benim bildiğim yok. Ama zaten bu konu Dışişleri Bakanlığı’nın birebir bizzat takip ettiği bir konu olmaktan ziyade, Savunma Sanayi Müsteşarlığımız, Savunma Bakanlığımız birinci aşamada devrede, o bakımdan son bilgileri belki onlardan almak daha doğru olacaktır.

SORU- Levent Bey, son dönemde Rus uçaklarının Türk hava sahasına girmese bile paralel uçuşlarında bir artış var. Dışişleri bunu neye bağlıyor acaba? Son dönemde neden bir anda bu olaylar yaşanmaya başladı?

Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Bu konuyu da Sayın Bakanımıza galiba 2 basın toplantısında, yanılmıyorsam son 2–3 hafta içerisinde sorma imkânınız oldu.

Bu tür olaylar bir defa esasında rutin karşılanabilecek nitelikte olaylar. Yani hava sahamıza yakın uçuş yapan bir başka ülkenin uçağı görüldüğü zaman, bunun milliyetine, tabiatına bakılmadan bir angajman kuralı çerçevesinde bizim uçaklarımızın da kalkarak kendi hava sahamız içerisinde bir önleyici paralel uçuş yapması, bir ihtiyati tedbir. Esasında çok rutin bir angajman kuralı çerçevesinde. Yani bu konuda daha önce de benzer hususların olmuş olduğunu biliyorum, ama son dönemde yapılan paylaşımlar ve bilgilendirmeler sonucunda belki daha fazla öne çıkıyor. Yani biz burada esasında çok farklı veya yeni bir tutum olarak değerlendirmiyoruz bunu. Dediğim gibi, hava sahası ihlali hiçbir şekilde söz konusu değil, sadece hava sahamıza yakın bir uçuşu bizim de kendi angajman kurallarımız çerçevesinde paralel bir şekilde takip ederek, önleyici uçuş yapmamız söz konusu. Onun dışında buradan çok fazla bir şey okumamak gerektiğini düşünüyoruz.

SORU- İsrail Başbakanı Netanyahu’nun dün yaptığı açıklamaya göre, bir süredir hukuki sorunlar nedeniyle kabine dışında kalan Lieberman’ın yeniden kabineye alınacağı görülüyor. Lieberman’la Türk yetkililer arasında bildiğimiz kadarıyla geçmiş dönemde zaten bir gerginlik söz konusuydu, buna istinaden önümüzdeki dönemde normalleşmeye yönelik görüşmelerde acaba bir sıkıntı yaratabileceği ya da Lieberman’ın yeniden Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturmasının olumsuz bir yansıması olabileceğini düşünüyor musunuz?

Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Bu konuda spekülasyon yapmak doğru olmaz. Bizim normalleşme süreci çerçevesinde ortaya koyduğumuz tutum belli; yani özür dilenmesi, bir tazminat anlaşmasına varılması ve Gazze’ye yönelik ambargonun kaldırılması şeklinde 3’lü bir paket var ortada. Bu çerçevede Mart sonunda yanılmıyorsam özür dilendi, tazminatla ilgili olarak müzakereler devam ediyor. İki kere yüz yüze, birisi Ankara’da, birisi İsrail’de olmak kaydıyla görüşmeler yapıldı, önemli de ilerleme sağlandı bu görüşmelerde. Ancak açıkta kalan unsurların bir şekilde sonuca kavuşturulmasına yönelik temaslar yavaş da olsa devam ediyor. Bir yandan da tabi ki Gazze’deki ambargoya ilişkin durumu yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede İsrail Dışişleri Bakanlığındaki veya hükümetindeki değişikliklerin bizi bu aşamada ilgilendirmediğini düşünüyorum. Biz ortaya koyduğumuz tutum çerçevesinde bu süreci devam ettirmeye kararlıyız.

SORU- Bugün bazı gazetelerde Sayın Davutoğlu’nun Mecliste yaptığı dünkü toplantıda, milletvekilleriyle bir araya gelmesinin ardından Dışişleri Komisyonu ile ilgili bazı haberler çıktı. Bu haberlerden biri de, Türkiye’nin Ermenistan’la olan sınır kapısını açabilmek amacıyla bir girişimde bulunabileceği, bununla ilgili olarak Azerbaycan’la temasların devam ettiği ve Azerbaycan ikna edilirse kısa süre içerisinde bir sürpriz olabileceği yönünde haberler vardı. Bu doğru mudur? Azerbaycan’ı ikna etmeye çalışırken Türkiye ne gibi doneler ortaya koyuyor? Ve Ermenistan’la sınırın açılabilmesi için herhangi bir temas yapıldı mı kısa süre içerisinde?

Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Teşekkür ederim bu soru için.

Çünkü doğru değil, yani çıkan haberler doğru değil, yani yansıtıldığı şekliyle doğru değil. Esasen tabi basına kapalı bir toplantıya ilişkin olarak ifadede bulunmak da doğru olmaz. Ben bu konuyu hiç gündeme getirmeyi düşünmüyordum ama, sorunuz belki de imkân verdi. O bakımdan bu yandaki haberlere de çok itibar etmemek gerekir diye düşünüyorum.

Ancak, Sayın Bakanımızın bu konuda daha önce birçok vesileyle de dile getirdiği üzere, Türkiye’nin belki bu konuya bakışını bir tekrarlamakta fayda var. Türkiye Kafkaslar’da barışın bütünsel bir çerçevede geliştirilmesi görüşünde. Bu bağlamda da en önemli hususlardan bir tanesi tabi Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona erdirilmesine yönelik adımlara paralel olarak bölgesel işbirliğinin geliştirilmesine yönelik her türlü girişimin ve adımın olumlu olarak değerlendirilmesidir. Tarafımızdan değerlendirebileceğini daha önce birçok kere ifade ettik. Bu konuda da Azerbaycan’la aramızda esasında tam bir işbirliği ve eşgüdüm var. Bu konudaki her gelişmeyi, olası her adımı Azerbaycan’la her düzeyde çok yoğun bir şekilde, kapsamlı bir şekilde ele alıyoruz. O bakımdan bunu da böyle birisinin bir tarafı ikna etmesi şeklinde değil, tamamıyla tam bir işbirliği ve eşgüdüm içeresinde yapılan çalışmalar ve istişareler olarak görmek lazım. Bu konudaki çalışmalarımızı da bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da aynı tutum ve aynı iş birliği çerçevesinde devam ettireceğiz. O bakımdan dünkü haberlerin yansıyış şekli yanlış değil, ancak Türkiye bölgede, özellikle Azerbaycan topraklarında işgalin sona erdirilmesine yönelik atılacak adımlara paralel olarak işbirliğinin bütünsel bir çerçevede gelişmesi için her adımı da olumlu bir şekilde değerlendirecektir.
SORU- Ermenistan’la herhangi bir görüşme var mı?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Bu aşamada Ermenistan’la herhangi bir görüşme yok.

SORU- Minsk Gurubu eşbaşkanları Karabağ sorununu görüşmek için en son Ermenistan’a gitmişti yanlış bilgimiz yoksa. O konuyla ilgili, Karabağ sorununun aşılması için Türkiye’ye gelen bir bilgi var mı? Çünkü Ermenistan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlarının tekrar bir araya gelmesi gündemde sanırım. Bu konuyla ilgili Türkiye Minsk sürecini nasıl takip ediyor? Onunla ilgili bilgi alabilir miyiz?

Bir de, İsrail müzakereleriyle ilgili, tazminat görüşmeleriyle ilgili olarak yavaş da olsa devam ediyor dediniz. İki kez yüz yüze görüşüldü ama, Feridun Sinirlioğlu’nun telefonla yaptığı görüşmeler var mıdır? Ne kadar sıklıkla görüşülüyor? Onu öğrenmek istedim.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Önce birinci sorudan başlayayım, Minsk Grubu eşbaşkanları sadece Ermenistan’ı değil de Azerbaycan’ı da ziyaret ettiler. Zaten zaman zaman bunu yapıyorlar, yapmakla da yükümlüler. Minsk Grubu Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki Karabağ sorununa çözüm bulmak için uzun yıllardan beri çaba sarf ediyor. Maalesef bugüne kadar bu konuda çözüm sağlanması yönünde bir adım atılması mümkün olmadı ama, son dönemde yeni eşbaşkanların da belirlenmesiyle beraber tekrar bir canlılık söz konusu.

Tabi Türkiye Minsk Grubunun bir üyesi olarak bu çalışmaları bizzat yakından ve içinden takip ediyor. Ancak şu aşamada Azerbaycan’da ve Ermenistan’da yapılan temaslar ve görüşmeler sonrasında nasıl bir adım atılacağı konusunda henüz bir şey söylemek için erken, bu konuda Azerbaycan ve Ermenistan’da da tahmin ediyorum değerlendirmeler devam ediyor. Önümüzdeki dönemde dediğiniz gibi tekrar bir görüşme ve sürece yeniden canlılık kazandırma yönünde bir beklenti var; bu konuyu takip ediyoruz. Bu konuda tabiatıyla görüşümüz, bir an evvel çözüm sağlanması, yani Karabağ’ın bir donmuş ihtilaf olarak görülmemesi ve bu konuda bölgesel işbirliğini, barışı, huzuru ve istikrarı da destekleyecek şekilde adımların atılması yönünde. Türkiye olarak da bu konuda yapabileceğimiz her türlü yardımı Minsk Grubu üyesi olarak, ama ondan daha önemlisi belki bölgenin önemli bir ülkesi ve Azerbaycan ile Ermenistan’ın da komşusu olarak yapmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.

İkinci sorunuz da, tazminat görüşmeleriyle ilgili olarak, yapılan iki yüz yüze görüşmeden sonra bu konuda temsilciler arasındaki temaslar devam ediyor. Ancak bunların sıklığına ilişkin bir bilgi bende de yok, ne yalan söyleyeyim. Ama bu konuyu gündemde tutuyoruz ve bu şekilde o açıkta kalan unsurların bir an evvel sonuca kavuşturulması suretiyle anlaşmanın sonlandırılmasına yönelik çalışmalarımız devam ediyor.

SORU-Hangi konular açıkta kalıyor?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Devam eden süreç hakkında, isterseniz o konulara daha önce de girmediğimiz gibi bugün de girmeyelim.

SORU- 22 Kasım’da Sayın Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu Rusya’yı ziyaret edecekler.

Birinci soru, hangi konuları konuşacaksınız? Bu ziyaretten ne gibi sonuçlar bekliyorsunuz?

Ve ikincisi, Suriye konusunda Türkiye ve Rusya anlaşamıyorlar maalesef, acaba Suriye’yle ilgili olarak herhangi bir hazırlık, Türk tarafından alternatif teklifler var mı, sizin düşünceleriniz nelerdir? Rusya tarafından ne gibi adımları bekliyorsunuz bu konuda?

Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, Türkiye’yle Rusya arasındaki işbirliği o kadar yakın ve o kadar mükemmel düzeyde işliyor ki, bir görüş ayrılığı deyince şaşırdım, yoksa başka türlü anlamamakta fayda var. Şimdi her halükarda 22 Kasım’daki toplantı, Türkiye ile Rusya arasındaki Üst Düzeyli İşbirliği Konsey toplantıları, her yıl düzenli olarak yaptıklarımızın bir yenisi olacak. Bir sene Türkiye’de, bir sene Rusya’da yapılıyor. Bu sene 22–23 Kasım tarihlerinde yanılmıyorsam Moskova’da yapılacak. Bu toplantılarda spesifik şu konu ele alınacak diye düşünmek yanlış çünkü bu toplantılar esasında bir nevi ortak Bakanlar Kurulu toplantıları gibi oluyor ve Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi bünyesinde bugüne kadar ele alınan tüm anlaşmalar ve projelerde sağlam ilerlemelerin bütünsel bir çerçevede değerlendirmesine imkân tanıyor. O zaman bütün bunların güzelliği ve stratejik çerçevesi de bir şekilde buradan kaynaklanıyor. Sadece belirli bir konuya odaklanmaktan ziyade, ilişkilerin tüm boyutları bütünsel bir çerçevede ele alınıyor ve bizzat en üst düzeyde talimatlarla ve gözden geçirmelerle önümüzdeki döneme ilişkin bir yol haritası çiziliyor, o bakımdan bu sefer de öyle olacak. Sayın Başbakanımız geniş bir heyetle, birçok Bakanımızın da katılacağı bir heyetle gidecek, ve hem Sayın Bakanlarımız muhataplarıyla birebir görüşmeler yapacaklar, kendi ilgi ve sorumluluk alanlarındaki konuları görüşecekler, hem de toplu olarak bir araya gelindiğinde Üst Düzey İş Birliği Konseyinde, bu konularda önümüzdeki dönemde ne tür adımlar atılabileceğine dair değerlendirmelerde bulunacaklar.

Suriye konusunda da evet Türkiye’yle Rusya’nın Suriye konusunda bazı görüş ayrılıkları olduğu doğrudur ancak, bu konuyu daha önce olduğu gibi bugün de beraber görüşmeye, konuşmaya devam ediyoruz, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Rusya da Suriye’deki sorunun çözümünde önemli bir aktör, Türkiye de keza Suriye’de soruna bir çözüm bulunacaksa olmazsa olmaz aktörlerden bir tanesi, o bakımdan Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusunda işbirliğinin ve danışmaların devam etmesine büyük önem veriyoruz. Keza Sayın Başbakanımızın ziyareti sırasında da, tahmin ediyorum, yapılacak olan görüşmelerde Suriye konusundaki değerlendirmelerimizi karşılıklı olarak birbirimize iletme imkânı bulacağız.

SORU- Levent Bey, Nusaybin sınırında Türkiye ve Suriye arasında bir duvar inşa ediliyor. Çok ciddi tepkilere neden oluyor, bugün büyük çaplı bir protesto gösterisi düzenlenecek. Türkiye’nin komşu bir ülkeyle arasına duvar inşa etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz, tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz ve neden böyle bir şeye gerek duyuldu? Öncelikle bunu sormak istiyorum. İkinci sorum da, Suriye konusunda üzerinde çalışılan tek alternatif plan, çözüm için üzerinde konuşulan tek plan Cenevre–2 mi? Çünkü geleceği en azından şu an için pek parlak görünmüyor. Alternatif olarak üzerinde çalışılan ya da Türkiye’nin gündeme getirmeye düşündüğü başka bir plan ya da bir yol var mı acaba? Teşekkür ederim.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, Nusaybin’deki konuyla ilgili olarak bu konu Dışişleri Bakanlığı’nın konusu değil biliyorsunuz yani bu tamamıyla İçişleri Bakanlığımızın ve bölgedeki idare ve emniyet makamlarımızın konusu ve zannediyorum defaatle çeşitli açıklamalarda da bulundular. Dün de yanılmıyorsam çeşitli yetkililerimizin bu konulardaki açıklamaları var. Ortaya konan çerçeve bunun esasında çok küçük bir alana yönelik ve tamamen güvenlik amacıyla kurulmuş geçici bir adım olduğu yönünde. O bakımdan esasında bunu çok fazla olduğu çerçevenin dışına çıkarmamakta fayda var diye düşünüyorum. Yani Türkiye’nin, Suriye krizinin başından beri yaptıklarına baktığınız zaman Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri zorlayan veya daha doğrusu Suriye halkıyla, Türkiye halkı arasındaki ilişkileri zorlaştıran veya sınırlayan bir tutumu olmadığı çok açıkça görülmektedir.

Bugün Türkiye’de 200 bini kamplarda, 400 bini şehirlerde olmak üzere 600 bin üzerinde Suriyeli yaşamaktadır ve bu halen de devam etmektedir. Suriye’deki rejimin şiddetinden ve zulmünden kaçan insanlar, çok büyük sayılarla Türkiye’ye gelmekte ve Türkiye’de kamplarda veya dışarıda bir koruma, yeni bir hayata başlama imkânı bulabilmektedirler. O bakımdan Türkiye’nin bu yaptıklarını görmek ve o çerçevede bu hususları değerlendirmek lazım. Keza sadece, sınırımızdan gelip de Türkiye’de misafir edilen Suriyelilerin dışında, Suriye’de kalan ve orada yaşamlarını çok zor şartlar altında devam ettirmek zorunda kalan Suriyelilere yönelik yardımlarımız da son dönemde giderek artış gösteren bir şekilde devam ediyor. Yani bugüne kadar sırf Türkiye’deki Suriyeliler için 2 milyar doların üzerinde harcama yaptık ama, sıfır noktasından Suriye içindeki kamplara yönelik yardımlarımız da 200 milyon doları aşmış durumda. O bakımdan bütün bunları bir genel çerçevede değerlendirdiğiniz takdirde, bu adımın esasında belki de ifade edildiği tarzda bir şey olmadığı açıkça ortaya çıkabiliyor.

İkinci sorunuz da, Cenevre-2’nin dışında bir siyasi geçiş, barışçıl plan var mı? Hayır, şu aşamada önceliğimiz Cenevre-2 sürecini başarıya kavuşturmak. Baştan da söylediğim gibi bu konuda zeminin iyi hazırlanması çok büyük bir önem arz ediyor, o bakımdan çalışmalarımız devam ediyor ve önemli bir mesafe kat edildi. Londra toplantısı ve ortaya konan bildiri dahi bu konuda önemli bir kazanımdı, önemli bir aşamadır. Londra toplantısındaki bildirinin mevcut şekliyle ortaya çıkmasına Türkiye çok katkıda bulunmuştur. O bakımdan bizim önceliğimiz bu Cenevre-2 sürecinin doğru bir zeminde ve sonuç getirecek bir çerçevede yapılmasıdır, onun dışında herhangi başka bir plan şu aşamada somut olarak söz konusu değil.

SORU- Levent Bey, benim iki sorum olacak. Çok yoğun bir dış politika gündemimiz var malum ama, Türkiye’nin gündeminde de son 3 gündür öğrencilerin kızlı, erkekli yurtlarda kalması konusu var. Bu bir yandan terör ve fuhuşa bağlandı ama en önemli boyutu insan hakları ve özgürlükleri. Bu konu Avrupa’da da çok büyük bir yankı buldu. Acaba Batılı muhataplar bu konudaki eleştirilerini ya da tepkilerini Türkiye’ye ilettiler mi ve bu sorun Türkiye’nin önüne ileriki dönemde ne şekilde sıkıntılar doğurur? Bir bunu sormak istiyorum. Bir diğer sorum da, 2014’te Suriye’de seçimler olacağı bilgisi de var, acaba bu Cenevre sürecinin sonuçlanmaması durumunda ve bu seçimlerin gündeme gelmesi, yani Türkiye olarak Suriye’de, Suriye’nin geleceğine ilişkin olarak ne tür bir tablo yansıtıyor? Seçimlerin yapılması Cenevre sürecini nasıl etkiler ya da sağlıklı olur mu? Bu da Suriye’de tartışılıyor. 2014’te Esad ne demişti? Seçimleri yaparız ve sonuçları ona göre alırız demişti. Bu konuda da değerlendirmenizi istiyorum.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, ilk sorunuzla ilgili olarak henüz şu anda Dışişleri Bakanlığı’nın gündemine gelen bir konu yok, yani muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerde gelen bir soru veya eleştiri söz konusu değil.

İkinci konu itibariyle, tabi 2014’e kadar bir çözümsüzlük devam ederse, seçimler bir şekilde sürecin bir unsuru olabilir mi şeklindeki soruya ilişkin olarak, bizim görüşümüz bir an evvel daha fazla kan akmasını da durduracak şekilde bir barışçıl çözümün bulunması ve bir geçiş sürecinin hayata geçirilmesidir. Bu olmadığı takdirde mevcut şartlar altında Suriye’de yapılacak herhangi bir seçimin de sağlıklı ve soruna çözüm olacak çerçevede bir sonuç getirmesi söz konusu olmayacaktır. O bakımdan, bir an evvel Cenevre-1 sürecinde de ortaya konduğu gibi iki tarafın ortak mutabakatıyla belirlenecek isimlerden oluşan bir geçiş yönetimin kurulması, bu geçiş yönetiminin tam icra yetkisine haiz olması gerekli. Tam icra yetkisi derken, Cumhurbaşkanlığı, güvenlik, istihbarat dâhil tüm icra yetkisini kendi bünyesinde toplaması ve bu geçiş yönetiminin ülkeyi serbest ve adil çerçevede yapılacak seçimlere götürmesini kastediyoruz. Soruna çözümün ancak bu yoldan ilerlenmesi suretiyle bulunabileceğini düşünüyoruz. O bakımdan amacımız bir an evvel bu sürecin hayata geçirilmesine yönelik adımların atılması.

Çok yoğun bir toplantı oldu, böylece sorularda 3. turlara başlıyoruz. Önce Sibel’den alalım, ondan sonra Mahmut’la devam edelim.

SORU- Levent Bey, öncelikle Sayın Bakan’ın Irak ve Myanmar programına ilişkin acaba paylaşabileceğiniz detaylar var mı onu merak ediyorum? İkincisi de dün yine televizyonlara da yansımıştı, Ege’de yeni bir it dalaşı yaşandığı yönünde. Yunanistan’la bahar havamız malum, bu yöndeki değerlendirmenizi rica ediyorum.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, şimdi Irak ve Myanmar programlarıyla ilişkin çok fazla paylaşabileceğim bir unsur yok esasında, halen çalışmalar devam ediyor. İşte önümüzdeki günlerde, tam gününü de belirtmek henüz şu anda mümkün olmuyor ama, Irak’ı ziyaret edeceğiz, Bağdat’ta çok yoğun temasları olacak Sayın Bakan’ın öngörülen çerçevede. Myanmar’da zaten Sayın Bakanımızın daha önce İslam İşbirliği Teşkilatında Myanmar’la ilgili bir toplantıda ortaya attığı bir fikrin takibi, devamı niteliğinde ortaya çıkıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan (İİT) 6 veya 7 ülkenin bakan veya üst düzeyli yetkililerinden oluşan bir heyetin İİT Genel Sekreteriyle beraber Myanmar’a gitmesi ve Rohingya Müslümanlarının durumuyla ilgili olarak Myanmar makamlarıyla temaslarda bulunması öngörülüyor. Naypidav’da yapılan temasların dışında, şu anda ön görülen, bizzat bölgeye gidip kamplarda da temaslarda bulunması yönünde. 14 veya 15 Kasım şeklinde ön görülüyor ziyaretin tarihleri şu aşamada. Tarihler önümüzdeki günlerde herhalde açıklığa kavuşacak diye düşünüyorum ama, gene ana hatlarıyla bunu söylemek mümkün.

İkinci husus, evet yani bu bugün gazetelere yansıyan bu Ege’deki durumla ilgili olarak, zaman zaman Ege’de bu tür istenmeyen faaliyetler veya olaylar yaşanabiliyor ama, Yunan makamlarıyla aramızdaki mevcut diyalog kanallarından bu sorunları, gelişmeleri, olayları ele almak her zaman için mümkün, bu sefer de aynı şekilde bunu karşılıklı olarak ele alacağız. O bakımdan dediğim gibi, istenmeyen olaylar olmakla beraber, gerçekleştiği takdirde Yunanistan’la aramızdaki mevcut diyalog kanallarında bu konuları ele almamız her zaman için mümkün olabiliyor.
 
Mahmut.

SORU- 3. tura geçtik kusura bakmayın belki vaktiniz yok ama.

Bahar Hanım’ın sorusuna ek olarak bir soru sorma ihtiyacı hissettim. Birincisi, bu yurtlarda ya da özel evlerde kızlı, erkekli kalınmasına ilişkin bir yasa, bir genelge yayınlayacağını duyurdu İçişleri Bakanı dün, yanlış anımsamıyorsam. Soru şu: Acaba Avrupa Birliği müktesebatına aykırı olup, olmadığına ilişkin Hükümet, Dışişleri Bakanlığı’ndan bir çalışma yapmasını istedi mi? Devamı olarak, Dışişleri Bakanlığı müktesebatı yakından takip eden ve yıllar boyunca Avrupa Birliği Bakanlığıyla birlikte bu işi yapan kurum, acaba bu Avrupa Birliği müktesebatına uygun mudur? Hemen devamında küçük bir soru yine Kıbrıs’la ilgili, temsilcilerin gelmesi söz konusuydu, Rum temsilcinin acaba gelmesi söz konusu değil mi, ziyaret iptal olabilir mi, son durum nedir? Teşekkürler.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Evet, ilk konuda bir çalışma yapıldığına dair bilgim yok. İkinci husus ise, bu özel temsilcilerin çapraz ziyaretleri konusunda evet, yani Sayın Bakanımız da açıklamıştı Ekim ayı içeresinde yapılmasına çalışıldı bunların. Ancak bunun tabi zamanlaması liderlerin Ada’da başlatacakları yeni görüşmelere ve onların takvimine bağlı olarak da belirlenecekti, o bakımdan bir şekilde tam tarihlerini ortaya koyamamıştık, bugünde halen aynı noktadayız. İşte Ada’da liderler arasında yapılacak ilk görüşme ve onun takvimine bağlı olarak bu çapraz ziyaretler söz konusu olacak. Bu konuda New York’ta Sayın Bakanımızla, Yunan Dışişleri Bakanı arasında varılan mutabakat halen geçerliliğini korumaktadır, dört tarafın da bu konuda tam bir kararlılığı bulunmaktadır ve bu çapraz ziyaretlerin Ada’daki görüşmelere yapıcı bir katkı, olumlu bir destek sağlayacağını düşünüyoruz. O bakımdan önümüzdeki günlerde bu ziyaretler gerçekleşecek. Ancak zamanlaması dediğim gibi Ada’daki bazı gelişmelere bağlı olarak dört tarafın karşılıklı eş güdümüyle belirlenecek olan bir husus.

SORU- Egemen Bağış yakın bir zamanında bu Kıbrıs planıyla ilgili Ban Ki Moon planından bahsetti ama böyle bir şey var mıdır, Annan Planı’na bir alternatif herhangi bir plan üzerinde çalışma olacak mı, bu ne anlama geliyor daha doğrusu?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Arkadaşlar zaten Ada’daki görüşmeler bir plan ortaya çıkartılmasına yönelik. Bu görüşmelerin sonucunda tekrar bir kapsamlı çözüm planı ortaya çıkacak ve bu kapsamlı çözüm planı, Ada’da iki tarafın referandumlarla onayına sunulacak ve kabul edildiği takdirde de o planda ortaya konan çerçevede yeni bir dönem başlayacak. O bakımdan bunun adına Ban Ki Moon planı mı denir, yoksa başka bir şey mi denir onu şu anda bilmek mümkün değil ama, Ada’daki görüşmeler başından beri olduğu gibi Birleşmiş Milletlerin gözetiminde ve Birleşmiş Milletlerin kolaylaştırıcılığında iki taraf arasında sürdürülmektedir. Daha önceki süreç de böyle devam etmişti, bugünkü de böyle devam ediyor. Bizim de arzumuz bu, görüşmelerin bir an evvel yapılması ki maalesef uzun bir süredir yapılamıyor bildiğiniz gibi. Bu görüşmelerin bir an evvel başlaması ve bir an evvel sonuçlandırılması lazım. Daha önce defaatle söyledim ama Kıbrıs’la ilgili çok soru geldiği için bir daha söyleyeyim, 50. yılına giren bir sorundan bahsediyoruz. 50 yıl içerisinde Birleşmiş Milletlerin gözetiminde devam eden sayısız müteaddit görüşmeler olmuş durumda ve bunlarda esasında çözümün parametreleri açık bir şekilde ortaya konmuş. Bu yüzden burada artık eksik kalan husus siyasi idarenin de bu çerçevede ortaya konması ve bir şekilde çözüme ulaşılmasıdır, biz bunun çok kısa bir süre içerisinde de olabileceğini düşünüyoruz. İnşallah bu ay içerisinde Ada’da görüşmeler başlarsa, kısa bir süre içerisinde bunlar sonuçlandırılabilirse 50. yılına giren bu sorun artık çözüme kavuşturulmuş olacaktır diye ümit ediyoruz.

SORU- John Kerry, dünkü İsrail ziyaretinde bir açıklamada bulundu Yahudi yerleşimleriyle ilgili ve “illegitimate” kelimesini kullandı, bu son yıllarda Amerika’nın Yahudi yerleşimlerine yönelik kullandığı en ağır ifadelerden birisiydi. Bunu geleceğe yönelik Amerikan politikasında bir değişikliğin işareti olarak mı görmeliyiz, değilse bunu nasıl karşılıyorsunuz?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Bizim tutumumuz en azından kendi görüşüm açısından söyleyeyim, en başından beri hep bu yerleşimlerin yasa dışı ve gayrimeşru olduğunu ifade ediyorduk. Ve bunların esasında çözümü zorlaştıran, yani iki devletli barış vizyonu temelindeki çözüme yardımcı olmayı engelleyen unsurlar olduğunu ve bu adımlardan kaçınılması gerektiğini defaatle ifade ediyorduk. Son olarak yanılmıyorsam Kasım ayının başında, 1 Kasım’da yaptığımız açıklamayla da bu en son 1500 ilave konut yapımına yönelik görüşlerimizi açık bir şekilde ifade ettik ve İsrail yönetimini uluslararası hukuka da aykırı olan bu uygulamalarından derhal vazgeçmeye çağırdık. O bakımdan ABD dâhil olmak üzere, kim olursa olsun bütün uluslararası toplumun üyelerinin bu konuda ortak bir görüş ve kararlı bir tutum ortaya koyması gerekmektedir ki, iki devletli barış vizyonu temelinde yeniden canlanan görüşmeler başarıya ulaşabilsin.

SORU- Bir politika değişikliği bekliyor musunuz bu açıklamadan sonra?

LEVENT GÜMRÜKÇÜ- Kimden, Amerika Birleşik Devletleri’nden mi?

SORU- Amerika Birleşik Devletleri’nden.

LEVENT GÜMRÜKÇÜ-Bunu herhalde Amerika Birleşik Devletleri’nin kendisinin cevaplandırması lazım. Bizim beklediğimiz Amerika Birleşik Devletlerinden ve tüm taraflardan, esasında uzun yıllardan beri bölgede çok ciddi istikrarsızlıklara ve başka sorunlara yol açmış olan bu sorunun çözümü için doğru, sağlam bir iradenin ortaya konması ve bu işin bir an evvel çözüme kavuşturulmasıdır. Bu konuda da dediğim gibi uluslararası toplumun çok büyük bir çoğunluğunun ortaya koyduğu çok açık parametreler var, Birleşmiş Milletler kararları var. Birleşmiş Milletler kararlarında da esasında bu yasa dışı yerleşimlerle ilgili olaraktan çok açık hususlar var. O bakımdan izlenecek tutum bu aşamada belli.

Çok teşekkür ediyorum, sağolun arkadaşlar.