Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu’nun Basın Bilgilendirme Toplantısı, 26 Ocak 2017, Ankara

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Değerli basın mensubu arkadaşlarım, hepiniz hoş geldiniz.

2017 yılının ilk basın toplantısında sizlerle birarada olmaktan son derece mutluluk duyuyorum. 2017 yılının hepinize sevdiklerinizle, ailelerinizle mutlu, sağlıklı günler getirmesini temenni ederim. Sizin tabirinizle bol haberli olsun, ama haberleriniz hep güzel olsun. İnşallah 2017 yılında da devletimiz, milletimiz, ülkemiz ve halkımız refah ve huzur içerisinde güzel günler geçirir.

Bildiğiniz gibi maalesef 2017 yılına menfur bir terör saldırısıyla başladık. Hepimizi üzen bu terör saldırısının failinin 2 hafta gibi bir süre sonra yakalanması bizleri mutlu etmiştir. Sayın Bakanımız sosyal medya üzerinden Sayın İçişleri Bakanımıza, Emniyet Teşkilatımıza, İstihbarat Teşkilatımıza ve failin yakalanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerini sunmuştur. Biz de bir kez daha Sayın Bakanımızın bu teşekkürlerini, bu şükran duygularını buradan ifade etmek istiyoruz.

Ülkemizin ve devletimizin huzur içerisinde yarınlara bakabilmesine imkan tanıyan, askeriyle, polisiyle, istihbarat mensubuyla, yurtdışında, yurtiçinde, sınır ötesinde görev yapan arkadaşlarımıza, kardeşlerimize şükran duygularımızı bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Sizlerle birlikte son döneme ilişkin bir tur yapmadan önce, bir duyuru yapmama izin verirseniz sevinirim.

Bu duyuru Bakanlığımızın sınavlarına ilişkin olacak. Bildiğiniz gibi Bakanlığımız her sene sınav açmaktadır. Meslek Memurluğu ve Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu şeklindeki iki kategorideki sınavlar önümüzdeki günlerde yapılacak. Aday Meslek Memurluğu sınavının başvuruları dün sona erdi ve sınav 11-12 Şubat tarihlerinde gerçekleştirilecek. Aday Konsolosluk ve İhtisas Memurluğu sınavı ise 4-5 Mart tarihlerinde gerçekleştirilecek olup, onun başvuruları ise 30 Ocak ve 20 Şubat tarihleri arasında yapılacak. 8 dilde; İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, Çince, İspanyolca, İtalyanca ve Rusça gibi geniş bir dil perspektifinden genç arkadaşlarımızın Dışişleri Bakanlığına girmelerini ve bizlerle birlikte bu ailenin, bu camianın bir parçası olmalarını bekliyoruz. Bu vesileyle sınava katılacak arkadaşlarımızı teşvik ederek, Bakanlıkta genç kadroları ve yeni nesil diplomat arkadaşları görmekten mutluluk duyacağımızı da ifade etmek istiyorum.
Biraz önce ifade ettiğim gibi, sizlerle geçmiş dönemde neler yaptığımıza dair bir tur yapalım. Arkasından ben, varsa sorularınızı almaktan memnuniyet duyacağım.

Bildiğiniz gibi, yılın başlamasının ardından Sayın Bakanımız 4 Ocak tarihinde Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığından Devlet Bakanı Alan Duncan’ı Ankara’da ağırlamıştır. Ardından KKTC’den CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ı ve heyeti Ankara’ya gelmişlerdir. Keza KKTC’den Kıbrıs görüşmeleri müzakerecisi Özdil Nami Ankara’ya gelmiştir.

Müteakiben 5-6 Ocak tarihinde Sayın Bakanımız New York’a bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Sayın Bakanımız Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini 1 Ocak tarihinde üstlenen Antonio Guterres’i ziyaret eden ilk Dışişleri Bakanı ve ilk siyasi kişidir. Bu bağlamda, anlamlı olmakla birlikte içerik olarak da Genel Sekreterle önemli ve kapsamlı görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin Genel Sekreterin çalışmalarına verdiği destek en üst düzeyde dile getirilmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin önderliğinde BM ile Türkiye’nin ilişkilerini daha ileriye götürme konusundaki irade bu ziyaret sırasında ele alınmıştır. Ayrıca bu ziyarette, Kıbrıs ve Suriye başta olmak üzere, spesifik konularda Türkiye’nin çalışmaları, çabaları, katkıları ve BM’yle işbirliği alanları gözden geçirilmiştir. Sayın Bakanımız New York ziyareti sırasında BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide ile de görüşmüştür. Ardından Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçias’la da bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi Büyükelçiler Konferansını bu yıl 8-14 Ocak tarihlerinde icra ettik. Büyükelçiler Konferansı’nda Gürcistan ve Finlandiya Dışişleri Bakanları Büyükelçilerimize hitap etmişlerdir. Maalesef hava muhalefeti sebebiyle Tunus ve Malta Dışişleri Bakanları Büyükelçiler Konferansı’na katılamamışlardır. Sayın Bakanımız yaptıkları basın toplantısında Büyükelçiler Konferansı hakkındaki değerlendirmelerini sizlerle paylaşmışlardı. Dolayısıyla ayrıntılara girmek istemiyorum. Kısaca, 2023’e yönelik hedeflerimizin ele alındığı Büyükelçiler Konferansı bu sene de geçtiğimiz senelerde olduğu gibi başarıyla gerçekleştirilmiştir.

Büyükelçiler Konferansı devam ederken, hatırlayacağınız üzere Sayın Bakanımız başkanlığındaki bir heyet Kıbrıs Konferansı için Cenevre’ye gitmiştir. 12 Ocak tarihinde Cenevre’de yapılan Kıbrıs Konferansında Ada’daki iki taraf ve garantörlerin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirilmiştir. 3 garantör ülke BM Genel Sekreteriyle ayrı bir görüşme gerçekleştirmiştir. Sayın Bakanımız konferans sırasında ikili görüşmeler de gerçekleştirmiştir. Bildiğiniz üzere BM Genel Sekreteri ve İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’la ikili görüşmeleri oldu. Keza AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini’yle görüştü.

Müteakiben Sayın Bakanımız 15 Ocak tarihinde 71 ülke ve uluslararası kuruluşun katıldığı Paris’teki Ortadoğu Barış Konferansına iştirak ettiler. Sayın Bakanımız konferansta ülkemizin Filistin davasına ve iki devletli çözüme verdiği güçlü desteği bir kez daha ortaya koymuştur. Konferans marjında Sayın Bakanımız Fransa Dışişleri Bakanıyla, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Dışişleri Bakanıyla, Malta Dışişleri Bakanıyla, Katar Dışişleri Bakanıyla ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanıyla görüşmeler de gerçekleştirmiştir.

Bunun ertesinde hepinizin bildiği gibi Sayın Bakanımız 17-20 Ocak tarihlerinde, ABD’de o tarihlerde seçilmiş Başkan olan, 20 Ocak tarihinden itibaren de Başkanlık görevini üstlenen Trump’ın yemin töreni bağlamında gerçekleştirilen bazı etkinliklere katılmak üzere Vaşington’a gitmiştir. Keza, eminim ki takip etmişsinizdir, ziyaret sırasında Sayın Bakanımız Temsilciler Meclisi Başkanı Ryan, Dışişleri Bakanı Tillerson, Savunma Bakanı Mattis ve Ulusal Güvenlik Danışma Flynn ile görüşmeler gerçekleştirmiştir.

Müteakiben Sayın Bakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Doğu Afrika’ya yapılan ziyarette Sayın Cumhurbaşkanımıza refakaten heyette yeralmıştır. 22-23 Ocak tarihlerinde Tanzanya’ya yapılan ziyaret bağlamında Sayın Bakanımız, Türkiye Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisiyle Tanzanya Dışişleri ve Doğu Afrika İşbirliği Bakanlığı Dış İlişkiler Merkezi arasında işbirliğine ilişkin mutabakat zaptını imzalamıştır. Ayrıca, iki ülke arasındaki turizm mutabakat muhtırası da Sayın Bakanımız tarafından imzalanmıştır. Tanzanya’yla ülkemiz arasında bu ziyaret vesilesiyle toplam 9 anlaşma imzalanmıştır.

Bunu takiben, Sayın Cumhurbaşkanımız başkanlığındaki heyetimiz Mozambik’e geçmiştir. 23-24 Ocak tarihlerinde Mozambik’teki ziyaret sırasında Sayın Bakanımız Türkiye ve Mozambik arasında diplomatik hizmet ve hususi pasaport hamilleri için karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasını, bir de siyasi istişare mekanizması kurulmasına ilişkin mutabakat muhtırasını imzalamıştır. Mozambik’le de ziyaret vesilesiyle toplam 6 anlaşma imzalanmıştır.

Doğu Afrika ziyaretinin son durağı olan Madagaskar’a yapılan ziyaret sırasında Sayın Bakanımız, Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile Madagaskar Dışişleri Bakanlığı arasında işbirliği ve istişareler yapılmasına ilişkin mutabakat muhtırasını imzalamıştır. Diğer taraftan diplomasi eğitimi, bilgi ve belge değişimine ilişkin işbirliği mutabakat zaptı da bu ziyaret vesilesiyle imzalanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız başkanlığındaki heyetimiz bu sabah itibarıyla Ankara’ya dönmüştür. Sayın Bakanımız da Ankara’ya dönmüştür.

Geçmiş dönemde neler yaptığımızı genel hatlarıyla ele aldık. Varsa sorularınızı alayım, o şekilde devam edelim.

SORU- Hüseyin Bey, iki sorum olacak.

İlk sorum, Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Suriye içinde güvenli bölgeler oluşturulması için Amerikan Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığına bir plan hazırlanması talimatı vereceği yönünde haberler çıktı. Güvenli bölgeler Ankara’nın başından beri savunduğu bir fikirdi. Böyle bir karar ya da plan hazırlanacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkinci sorum, Türkiye’nin de destek verdiği Özgür Suriye unsurlarına, eski adı Nusra Cephesi olan grup hafta başından beri saldırılar düzenliyor. Bu ÖSO unsurları Astana sürecine de katılan gruplardı. Türkiye’nin tavrı ne olacak? Bu durumdan Astana süreci nasıl etkilenir? Aynı şekilde Fırat Kalkına da bu unsurlar destek veriyor; Fırat Kalkanına da bir etkisi olur mu? Teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Ben teşekkür ederim.

ABD Başkanının Suriye’de güvenli bölgeler oluşturulmasına ilişkin bir çalışma yapılması yönündeki talebine dair haberleri biz de gördük. Tabii önemli olan bu çalışmanın sonuçlarının ne şekilde olacağı ve bahsekonu ABD kuruluşlarından ne tür bir yönlendirme çıkacağıdır. Sizin de belirttiğiniz gibi, güvenli bölgeler oluşturulması görüşü Türkiye’nin başından beri savunduğu bir görüştür. Güvenli bölgelerin öneminin en güzel örneği, Cerablus Harekatı sonrasında güvenliğini sağladığınız bölgelere binlerce, on binlerce Suriyeli kardeşlerimizin geri dönmesidir. Biz başından beri zaten bunu söyleyegeliyorduk. Neticelendiği zaman çalışmanın içeriğine bakıp değerlendirmeyi ona göre yapmak daha doğru olur diye düşünüyorum.

Astana ile ilgili sorunuz için, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, Astana’da başarılı bir toplantı gerçekleştirilmiştir. İster istemez sahada bu toplantının başarısından, bu toplantıda alınan kararlardan rahatsız olan unsurlar olabilir. Bunlar Türkiye’nin, Rusya’nın ve İran’ın çabalarıyla sağlanan ateşkesin ihlali noktasında birtakım gayretler gösterebilirler. Bunların engellenmesi noktasında, ortak deklarasyonda da açıkça kaydedildiği üzere ilgili tüm tarafların ellerindeki imkânları ve nüfuzları kullanmaları önem taşımaktadır.

Bizim El-Bab’da gerçekleştirdiğimiz operasyona olası etkileri konusundaysa askeri bir konu olması itibariyle benim yorum yapmam doğru olmaz diye düşünüyorum. Belki bu nevi soruları askeri makamlarımıza iletmeniz daha doğru olabilir. Ancak bunu açıklıkla söyleyebilirim: Biz Türkiye olarak İngilizce spoiler dedikleri, oyunbozan olanların hiçbir surette sağlanan başarıyı, atılan adımları, gösterilen çabaları ve gayretleri gölgelemesine en azından kendi açımızdan müsaade etmeyeceğimizi, diğer garantör ülkelerden de aynı şeyi beklediğimizi ifade edebilirim.

SORU- Hüseyin Bey, basına Almanya İçişleri Bakanlığının Can Dündar’ı bir yeni yıl resepsiyonuna davet etmesi sebebiyle Türkiye’nin rahatsızlığını Almanya’ya ilettiğine, bu kapsamda da dün sabah Ankara’daki Alman Büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığına davet edildiğine ilişkin bazı haberler yansıdı. Doğru mudur acaba? Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?

İkinci sorum da, Astana toplantısının ardından önümüzdeki günlerde 3’lü mekanizmaya ve işleyişine dair öngörüde bulunabilir misiniz? Yapılacak toplantılar için belirlenen, set edilen tarihler var mı?

Son olarak da yine bu 3’lü mekanizmanın, daha doğrusu ateşkes sürecini gözlemek amacıyla Rusya ve Türkiye’nin bir doküman üzerinde çalıştığına ilişkin Sayın Bakanın da açıklaması vardı. Bu dokümana ilişkin bir gelişme var mıdır?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Ben teşekkür ederim.

Öncelikle ufak bir düzeltme yapmak lazım; sorunuzda Alman İçişleri Bakanlığı dediniz, Alman Adalet Bakanlığı olsa gerek.
Bildiğiniz gibi, Türkiye’yle Almanya Federal Cumhuriyeti arasında her alanda güçlü ilişkiler mevcuttur. İlişkilerimizin ve işbirliğimizin daha da geliştirilmesine matuf ortak çabalar yoğun şekilde sürdürülmektedir. Bu kapsamda önümüzdeki haftalarda, Şansölye Angela Merkel’in 2 Şubat için planlanan ziyaretine ilaveten, Federal Meclis Türkiye-Almanya Dostluk Grubunun 5-7 Şubat ve İçişleri Komisyonunun 6-10 Şubat ve İçişleri Bakanlığı Müsteşarının 2-3 Şubat tarihlerinde ülkemizi ziyaretleri öngörülmektedir. Bu olumlu tabloya karşı ülkemizde, hakkında milli güvenliğimize dair ciddi suçlamalara dayanan yargı süreçleri bulunan bahsekonu şahsın, Almanya Adalet Bakanlığı tarafından 25 Ocak 2017 tarihinde anılan bakanlığın yeni yıl açılış resepsiyonuna onur konuğu ve konuşmacı olarak davet edildiği bir süre önce basın haberlerine yansımıştır sizin de söylediğiniz gibi. Sözkonusu haberler üzerine Almanya makamlarıyla irtibata geçilmek suretiyle, tarafımızda rahatsızlık yaratacak bu adımı Almanya’yla ikili ilişkilerimizin normale dönme yoluna girdiği ve Şansölye Merkel’in 2 Şubat 2017 tarihinde ülkemize ziyaretinin planlandığı bu dönemde bir provokasyon olarak değerlendirmek durumunda kalacağımız aktarılmıştır. Ülkemizdeki adli süreçleri ve yargıyı etkilemeye matuf olarak yorumlanabilecek bu tür talihsiz durumların önümüzdeki dönemde tekrarlanmaması için Alman makamlarının işbirliğini beklediğimiz de görüşmelerde Alman muhataplarımıza anlatılmıştır.

Astana sürecine ilişkin ikinci sorunuza gelince, ortak deklarasyonda da ifade edildiği gibi, önümüzdeki dönemde kurulan mekanizmanın birtakım toplantılar yapması öngörülüyor. Yalnız bu toplantılara ilişkin spesifik tarihler şu aşamada belli değil. Gerekli olduğu zaman ve durumlarda bu toplantıların yapılabilmesi ihtimal dahilinde.

Doküman konusunda işin ayrıntılarına vakıf değilim. Bu düzlem üzerindeki çalışmalar - her konu üzerinde ayrıntılı bir şekilde - gerçekleştiriliyor. Spesifik olarak sorduğunuz dokümana ilişkin bilgi bende mevcut değil. İsterseniz bu basın toplantısından sonra arkadaşlarımızdan biz bu konuda ilave bilgi derleyip sizinle paylaşabiliriz.

SORU- Öncelikle Yunanistan’a kaçan darbeci askerlerin bugünkü davasında bir gelişme var mı? Bildiğimiz kadarıyla Yunan Dışişlerinden bir heyet şu anda burada ve temaslarda. Gelinen durum nedir?

İkinci olarak da Theresa May’in ziyareti itibarıyla tekrar gündeme gelen eşit haklar ve karşılıklı toprak denkleminde Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak son durum nedir? Kıbrıs’taki 30 bin Türk askerinin sayısının azaltılmasına dair bir yol haritası sözkonusu mu?
Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Ben teşekkür ederim.

Yunanistan’a kaçan 8 askerin yargılama süreci bildiğiniz gibi devam ediyor. Bu yargılama sürecinde bugün alınması gereken bir karar vardı. Şu ana kadar sözkonusu kararın nasıl tecelli ettiği yönünde bir bilgi bize ulaşmadı. Hep birlikte bekleyeceğiz ve göreceğiz. Yalnız başından beri açıkça söylediğimiz bir şey var. Yunanistan’a kaçan bu darbecilerin bize iade edilmesi, komşu ve aynı ittifak içinde bulunduğumuz Yunanistan’dan beklentimizdir. Yunanistan’ın Türk adaletine bu darbecileri teslim etmesi en büyük beklentimizdir. Yunan tarafının, Yunan makamlarının da bu beklentimizi karşılayacak şekilde bir karar ve irade göstereceğini düşünüyoruz. Bu çerçevede, dediğim üzere bu davanın sonuçlarını takip edeceğiz ve nasıl tecelli edeceğini göreceğiz. Yunan yargısının en azından bu suçluların cezasız kalmasına imkân vermeyecek şekilde karar almasını bekliyoruz.

Kıbrıs meselesinde hepinizin bildiği gibi Cenevre’de bir toplantı gerçekleştirildi. O toplantıda teknik düzeyde toplantının devam etmesi ve tarafların tekrar biraraya gelmesi konusunda bir mutabakat sağlandı. Nitekim 18, 19 ve 20 Ocak tarihlerinde teknik düzeydeki bu toplantılar gerçekleştirildi. Bu toplantılarda ele alınan konuların taraflarca açıklanmaması hususunda bir ilke mutabakatı var. Dolayısıyla o ayrıntıya giremeyeceğim.

Söylemiş olduğunuz gibi asker azaltma vs.; bunlar çok spekülatif şeyler. Müzakere sürecinde bizim için önemli olan, Türkiye’nin Kıbrıs’taki etkin garantisinin devam etmesidir. Bu bizim ilkesel tutumumuzdur, ilkesel prensibimizdir. Nitekim bizim bütün görüşmelerimizde Sayın Bakanımız olsun heyetimizin Başkanı olsun bu pozisyonumuzu ortaya koymuşlardır. Garantiler Türkiye’nin vazgeçilmezidir.

SORU- Birkaç sorum olacak Hüseyin Bey.

Öncelikle bu güvenli bölge konusunda, bakalım bir çalışsınlar, sonucunu görelim dediniz. Ama bu güvenli yer PYD kontrolünde bir bölgede atılacak olursa Türkiye’nin tavrı ne olur, nasıl bir somut girişim olur?

Bir diğeri, Astana’daki süreç ile ilgili olarak, görüşmeler yine teknik heyetler bazında mı devam edecek, yoksa daha üst düzey bir katılım gerçekleşecek mi?

Bir diğeri, bir haber yeraldı bugün gazetede. ByLock’la ilgili. ByLock’un ana sunucusunun Litvanya’dan daha önce istendiği, ancak verilmediği, Rusya’nın devreye girmesiyle birlikte Litvanya’nın bilgi paylaşımında bulunduğu ve 150 bin kişilik yeni bir liste ortaya çıktığı yönünde. Sizin bu konuda bir bilginiz var mıdır?

Son sorum da, Theresa May’ın Cumartesi günkü programına ilişkin ayrıntılar netleşmiş midir? Bizimle paylaşabilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Hepsini aklımda tutmaya çalışıyorum dört tane soru, sondan başlayalım o zaman, yavaş yavaş gidelim.

İngiltere Başbakanı Theresa May’ın programı konusundaki ayrıntılar belli olduğunda biz sizlerle paylaşacağız. Ziyaretin önümüzdeki günlerde gerçekleşmesi bekleniyor hepinizin bildiği gibi. Bu ziyaretin programı hakkında da sizlere bilgi sunacağız.

Güvenli bölgeye ilişkin olarak sormuş olduğunuz soruya biraz önce verdiğim cevabı yinelemek durumundayım. Bu çalışma nedir? Önce ne olduğunu görmek, sonra bir yorumda bulunmak en doğrusu olacaktır. Aksi takdirde birtakım spekülasyonlar üzerinden gereksiz tartışma ve konulara girmenin bir anlamı yoktur. Baştan beri söylediğim gibi bizim ifade ettiğimiz güvenli bölge kavramı bellidir. O kavramı biz defalarca dile getirdik ve bizim güvenli bölge anlayışımız ortadadır.

Diğer iki sorunuzu tekrar alabilirsem.

SORU- Bu Astana’yla ilgili görüşmeler yine teknik düzeyde mi devam edecek, daha üst düzey bir komisyon da kurulacak mı? Ayrıca ByLock sorusu sordum.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Astana’ya ilişkin olarak toplantılar teknik düzeyde gerçekleştirildi. Önümüzde Cenevre’de bir toplantı var, Cenevre toplantısında biraraya gelinecek. Onun öncesinde ve sonrasında tekrar uzmanlar düzeyinde toplantılar olabilir. Bu bir süreçtir. Sayın Bakanın dediği gibi bu sürecin Astana halkası, Astana’da yapılan toplantı başarıyla gerçekleştirilmiştir. Ortaya çıkan ortak bildirgedeki unsurlar siyasi çözüm yönünde önemli katkı sağlamıştır. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde ihtiyaç olursa ne tür toplantılar yapılacağına taraflar ortaklaşa karar verirler. Sorduğunuz soru siyasi düzeyde bir toplantı yapılması öngörülüyor mu ise, şu an için öngörülen böyle bir toplantı yok.

ByLock konusu, Dışişleri Bakanlığı olarak takdir edersiniz ki bizim görev alanımız içerisinde olan bir unsur değildir. Belki dış bağlantıları sebebiyle bu soruyu soruyor olabilirsiniz. Bendeki notlarda bu konuda herhangi bir bilgi bulunmamakta; ancak ilgili dairelerde görev yapan arkadaşlarımızla konuşup bu konuda bizde olan ve paylaşılabilecek nitelikteki bilgileri sizinle paylaşırız.

SORU- Hüseyin Bey, Türkiye’yle AB arasında yapılması taahhüt edilen zirvenin tarihiyle ilgili bir gelişme var mı? Mart’tı en son sanırım. Bir de acaba zirve hangi düzeyde olur?

İkinci sorum, Rusya’yla Üst Düzey İşbirliği Konsey Toplantısı’nın Ocak ayında yapılması planlanıyordu, sanırım Şubat’a kaldı. Bununla ilgili net bir tarih sözkonusu mu?

Teşekkürler.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Tarihler konusunda net bir şey söyleyemeyeceğim. Hem Rusya’yla hem de AB’yle yapılacak zirvelerde, ikisinde de bu yöndeki niyet ve istek taraflarda mevcut. Bizim Rusya’yla beklentimiz ve arzumuz, üst düzey bir istişare konsey toplantısının 2017 yılının ilk çeyreğinde yapılmasıdır. Anladığımız kadarıyla Rus karşıtlarımızda da bu görüş yankı bulmaktadır ve beklentimiz yılın ilk çeyreğinde toplantının gerçekleştirilmesi yönündedir.

AB’yle olan zirve konusunda şu aşamada net bir tarih zikredemeyeceğim. Ancak onun üzerindeki çalışmalar da devam ediyor. Hangi düzeyde olacağı konusuna taraflar karar vereceklerdir.

SORU- Mart olması ağırlık kazanıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Değerli arkadaşlarım, takdir edersiniz ki, Türkiye geçtiğimiz haftadan itibaren yeni bir sürecin içerisine girdi. Türkiye’de bundan bir hafta önceki ortamla şu anki ortam arasında çok büyük farklar var. İster istemez bu dış politik temaslarda, dış politik ziyaretlerde de etkili olacaktır. O yüzden kesin bir tarih söylemek, Mart ayı, Nisan ayı diye ifade etmekten ziyade, iki taraf arasında da böyle bir iradenin bulunduğunun bilinmesi önemlidir. Toplantının yapılması yönünde irade var. Tarihler konusu da istişareler sonucunda ortaya çıkacaktır diye ümit ediyorum.

SORU- Hüseyin Bey, Astana sürecinden önce Rusya ve Türkiye’nin Suriyeli muhaliflerle yaptığı görüşmelerde yeni anayasanın oluşturulmasıyla ilgili bugün bazı yabancı ajanslara, örneğin İnterfax’a bazı haberler düştü. Burada Suriye’deki Kürtlere özerklik verilmesiyle ilgili çeşitli maddelerin olduğunu gördük. Bu konuda Türkiye’nin tutumu nedir, böyle bir şey doğru mudur?

Bir diğer sorum da, son dönemde Türkiye’ye yönelik terör saldırılarında Türki Cumhuriyetlere ait kişilerin saldırıları üstlendiğini görüyoruz ve bununla ilgili Türkiye’nin özellikle vize rejiminin değiştirilmesi konusunda çeşitli adımlar atacağıyla ilgili bazı haberler okumuştuk. Bunun gerçekçi bir yönü var mı? Mesela, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’a yönelik vizelerin kalkması gündemde midir? Daha doğrusu vize serbestisi var, ama vize getirilmesi gündemde midir? Ya da farklı önlemler alınacak mıdır? Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Ben teşekkür ediyorum. Öncelikle basında yeralan birtakım iddialara ilişkin yorumda bulunmaktan kaçınmak istiyorum. Bunların ne ölçüde doğru oldukları hususunda şüphelerim bulunduğu için yorum yapmak istemiyorum. Yalnız şunu söylemek istiyorum: Suriye’deki siyasi sürecin nasıl bir yol haritası izleyeceği, 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında mevcut. BM Güvenlik Konseyinin sözkonusu 2254 sayılı kararında yeralan unsurların temel alınması esastır. Onun haricinde herhangi bir yorum yapmak bu aşamada bizi sağlıklı bir yere götürmez. Dolayısıyla, o konuda yorum yapmak istemiyorum.

İkinci hususa gelince; ilgili kuruluşlarımızla Dışişleri Bakanlığı, sadece bu bahsetmiş olduğunuz ülkeler değil, dünyanın genelindeki ülkelere yönelik vize rejimlerini sürekli gözden geçirmekte ve çalışmalar yapmaktadır. Ancak bir kişinin gerçekleştirdiği bir eylemin bütün bir ülkeye, o ülkenin vatandaşlarına mal edilmesi haksızlık olabilir. Dolayısıyla biz itinayla bunu gözden geçiririz.

Bir örnek vermek gerekirse, Mehmet Ali Ağca’nın Papa’ya karşı giriştiği bir suikast nasıl Türk halkına mal edilemezse, bundan dolayı Türk halkının bundan olumsuz etkilenmemesi gerekiyorsa; benzer şekilde bir teröristin yapmış olduğu bir eylemi o ülkenin vatandaşlarına mal etmek doğru değildir. Bunu söylerken şunu söylemeyi de ihmal etmemem lazım: tabii ki vize rejimimiz ilgili kuruluşlarımız, bakanlıklarımızla yakın işbirliği içerisinde her boyutuyla değerlendirilmektedir. Eğer bir tehdit algılaması, bir olumsuz unsur gözlemlenirse, siyasi iradenin, otoritenin de talimatları, yönlendirmeleri doğrultusunda gerekli tedbirler alınacaktır.

SORU- İsrail’le normalleşme süreci büyük anlamda tamamlanmış gibi görünüyor. Önümüzdeki süreçte İsrail’e Türkiye’den ya da Türkiye’den İsrail’e herhangi bir ziyaret gerçekleşecek mi? Bu konuda netleşen bir konu var mı?
Teşekkür ederim. Pardon ben bir de devamında ek yapmak istiyorum. Birçok anlaşma Türkiye’yle İsrail arasında askıya alınmıştı. Biliyorsunuz, özellikle askeri konularla ilgili anlaşmalar. Bu anlaşmaların yeniden yürürlüğe girmesiyle ilgili olarak herhangi bir çalışma var mı ya da bu anlaşmalar yürürlüğe girmiş midir? İsrail’le Türkiye arasında istihbarat işbirliği tekrar başlamış mıdır?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Buna ilave?

SORU- Bildiğimiz kadarıyla İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü bu ay içerisinde Türkiye’yi ziyaret edecekti. Onun tarihi netleşti mi diye soracaktım.

Bir de Turizm Bakanının 7-8 Şubat’ta gitmesi bekleniyor denmiş. Sizin bilginiz var mı? Sonuçta bu İsrail’e ilk bakan ziyareti olacağı için size soruyorum. Bu yönde bir bilginiz var mı? Kesinleşti mi?

Başka bir konuda bir ek sorum daha olacak. Bu üçlü mekanizmayla ilgili. Bildiğimiz kadarıyla uluslararası yapılan anlaşmada, Türkiye ve Rusya’da yani Moskova ve Ankara’da merkezler kurulmuştu bu ateşkesi izlemek için. Şimdi İran da dahil olduğunda içeriği nasıl şekillendi bu üçlü mekanizmanın? İran, Türkiye, Rusya ateşkesi izlemek için Tahran’da da mı merkez kurulacak? Suriye içinde de takibi mi yapılacak? Nasıl olacak bu?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ederim. Değerli arkadaşlarım, İsrail’le ilişkilerimizdeki normalleşme süreci hepinizin malumu. Büyükelçilerimiz karşılıklı olarak göreve başladı. Bunun doğası gereği iki ülke arasında birtakım temas ve görüşmeler önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek. Sizin bahsetmiş olduğunuz Dışişleri Bakanlığı müsteşarları, genel sekreterleri arasındaki istişare toplantısının önümüzdeki günlerde gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Buna ilişkin duyuruyu biz zamanlıca yapıp sizleri bilgilendireceğiz. Bunlar dediğim gibi ikili ilişkilerin doğasının gereğidir. Siyasi istişareler, iki ülke arasındaki ilişkilerin o an içinde bulunduğu fotoğrafı çekmek ve geleceğe yönelik olarak neler yapılabileceği konusunda görüş alışverişinde bulunma açısından önemli fırsat sunan toplantılardır. Bu toplantıları müteakip üst düzey diğer ziyaretlerin gerçekleştirilmesi gündeme gelebilir. Evet, haklısınız, 7-8 Şubat tarihinde İsrail’de bir turizm fuarı gerçekleştirilecektir. Turizm, İsrail’le ilişkilerimizde önemli gündem maddelerinden bir tanesidir. Biz de önem veriyoruz. Dolayısıyla, turizm fuarı vesilesiyle Sayın Turizm Bakanımızın ziyaret etme ihtimali mevcuttur. Ancak ziyaretin kesinleşip, kesinleşmeyeceği hususunda şu aşamada net bir şey söyleyemiyorum. Bildiğiniz üzere bölgeye yapılan ziyaretlerde Bakanlarımız, Başbakan ve Devlet Başkanlarımız hem İsrail’i hem de Filistin’i ziyaret ederler. Bir ziyaret gerçekleştirilecekse, tabii ki Filistin’e de bir ziyaret gerçekleştirilmesi gündeme gelecektir. Ama bunun gerçekleşip, gerçekleşmeyeceği de önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır.

Anlaşmalar ve istihbarat paylaşımı konusunda bendeki notlarda ayrıntı mevcut değil. Hukuki boyutu itibariyle ilgili arkadaşlarımızdan ek bilgi rica edeceğim. Anlaşmaların otomatikman yeniden yürürlüğe girip girmemesiyle ilgili olarak ayrıca bir yöntem uygulanıp, uygulanmadığı konusunda hukuki bölümdeki arkadaşlardan görüş isteyeceğim. Ona göre sizlere de bilgi veririm.

İstihbarat paylaşımı konusundaki sorunuzun muhatabı da bizim ilgili kuruluşlarımız olsa gerek. Dışişleri Bakanlığı olarak bu konuda ben bir yorumda bulunmak istemiyorum.

Üçlü mekanizma konusunu ele alacak olursak, ikili mekanizma oluşturulduktan sonra bunun faydaları ortaya çıktı ve görüldü. İhlallerin tespiti noktasında, öncelikle sahadaki ihlalin tespiti, ardından bu ihlalin engellenmesi ve ateşkesin muhafazası açısından bu mekanizmanın işlevselliği görüldü. Bizim başından beri söylediğimiz - Suriye’deki belli başlı bazı gruplar üzerinde nüfuzu olan bir ülke olduğu için - İran’ın da bu gruplar üzerindeki nüfuzunu kullanması gerektiğidir. Biliyorsunuz bunu Sayın Bakanımız defalarca ifade etti. Nitekim Astana’da varılan ortak deklarasyonunun içerisinde de 3 ülkenin nüfuzu bulundukları gruplar üzerindeki nüfuzlarını kullanması hususu kayda geçirilmiştir. Dolayısıyla, üçlü mekanizmada İran’ın da Suriye’de nüfuzu bulunduğu gruplar üzerindeki nüfuzunu kullanması; ihlaller noktasında bu nüfuzu sayesinde ateşkesin idame ettirilmesine katkıda bulunması önem taşımaktadır. Mekanizmanın nasıl işleyeceği ve ayrıntıları önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

SORU- Hüseyin Bey, Astana görüşmeleri sırasında Rusya’nın Suriye Devletine bir anayasa metni teklifi ilettiğine ilişkin haberler var. Hatta bu anayasa metninde Suriye’nin isminden Arap isminin çıkartılması ve Suriye’de özerklik gibi bazı ifadeler olduğuna ilişkin de iddialar var. Bu konuda bilginiz var mıdır? Bu anayasa çalışması eğer doğruysa Türkiye bu çalışmanın içerisinde mi acaba?

Teşekkür ederim.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Değerli arkadaşlarım, biraz önce benzer bir soru yöneltilmişti. Ona verdiğim cevap çerçevesinde söyleyeceğim. Şu aşamada görebildiğimiz kadarıyla spekülatif birtakım haberler yeralıyor. Bunlar üzerinde yorumda bulunmak istemiyoruz. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ortada. Önce de ifade ettiğim gibi oradaki yol haritası bize ışık tutacak nitelikte. Dolayısıyla, basında yeralan birtakım spekülatif haberler üzerinde yorumda bulunmak bizi sağlıklı bir noktaya götürmez düşüncesindeyim. Biraz önce verdiğim cevap çerçevesinde bu konuda herhangi bir yorumda bulunmayı doğru bulmuyorum.

SORU- Hüseyin Bey, Kıbrıs konusunda Cenevre’de teknik görüşmeler tamamlandı. Bir sonraki aşamada yine üst düzey bir görüşmenin olması planlanıyordu, Yunanistan ara istemişti. Bu görüşme ne zaman olabilir? Bir planlama, bir çalışma var mı ya da bu toplantının yapılmasına ayak direyen bir taraf var mı?

İkinci sorum da, Trump yönetiminden özellikle Suriye’de PYD ve YPG’ye verilen desteğin sona erdirilmesinin beklendiği sürekli ifade ediliyor. Sayın Bakanın Amerika’daki temasları sırasında bu konuda herhangi bir izlenimi oldu mu? Bu desteğin devam edip etmeyeceğine dair birşey söyleyebilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ederim. Kıbrıs bağlamındaki görüşmeler bildiğiniz gibi Montpellier’de 18-19-20 Ocak tarihinde daha önceden üzerinde mutabık kalındığı şekilde gerçekleştirildi. Biraz önce de değindiğim üzere, Montpellier toplantılarının içerik olarak paylaşılmaması noktasında tarafların bir mutabakatı mevcut. Yalnız Montpellier’i - benzetme doğru olursa - bir röntgen çekme şeklinde değerlendirebilirsiniz. Taraflar orada kendi pozisyonlarını, konuya ilişkin görüşlerini aktardılar. BM’nin de mevcut olduğu bir ortamda bunlar kayıt altına alındı. İçinde bulunduğumuz durumda Ada’da iki taraf dört başlık üzerindeki görüşmelerini sürdürüyorlar. Biliyorsunuz bu dört başlık üzerindeki görüşmeler Ada’da iki taraf arasında devam ediyor. Bu aşamada bundan bir sonraki toplantının ne zaman yapılacağı, nerede yapılacağı, hangi içerikte yapılacağı konusunda henüz bir takvim belirlenmiş değil. Ancak Ada’da devam eden bu 4 başlık üzerindeki görüşmelerde elde edilecek ilerlemelerin tabii ki olumlu etkisi olacağını söylemek mümkündür.

PYD/YPG konusunda; Sayın Bakanımız daha önce de belirttiğim gibi ABD ziyareti çerçevesinde Başkan Trump’ın yemin töreni bağlamındaki etkinliklere katıldı. Bu etkinlikler çerçevesinde biraz önce zikrettiğim üst düzey ABD’li yetkililerle biraraya geldi, görüştü. Sayın Bakanın ABD temasları konusunda vermiş olduğu mülakatı hatırlatmak isterim. Basın mensuplarıyla ziyaretinin son gününde yapmış olduğu basın toplantısında Sayın Bakan, ABD yetkililerinin Türkiye’yle ilişkileri ileri götürme konusunda bir irade sahibi olduğu izlenimi edindiğini basın mensuplarıyla paylaşmıştı. Önümüzdeki günlerde sadece bu bahsetmiş olduğumuz konuda değil, bilinen tüm konularda, ABD hükümetinin sergileyeceği tutumu birlikte gözlemleyeceğiz. Ancak Sayın Bakanın ifade ettiği, ilişkilerin ileriye götürülmesi noktasında yeni yönetimde bir iradenin mevcut olduğu hususudur.

SORU- Hüseyin Bey, geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumunda bir oturumda yaptığı konuşmada Suriye’de Esad’sız bir çözüm artık gerçekçi görünmüyor şeklinde bir cümle sarf etti. Daha sonra bu konuşmasından tek bir cümlenin alındığını söyleyerek bir düzeltme yaptı. Türkiye’nin o konuda görüşü nedir? Suriye’de Esad’sız bir çözüm mümkün değildir görüşünü Dışişleri de paylaşmakta mıdır?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Teşekkür ederim. Sayın Başbakan Yardımcımız zaten gerekli cevabı söylemiş. İfade etmiş olduğu hususa ilişkin cevabı da kendisi daha sonra belirttiğiniz gibi dile getirdi. Bizim Esad rejimine ilişkin pozisyonumuz bellidir. Daha önce burada Sayın Bakanımız başkanlığında yapılan toplantıda kendisine de yöneltildi bu soru. Sayın Bakanımız o toplantıda ifade etmişti ve yeniden söylüyoruz: 600 bin sivilin ölümüne sebebiyet vermiş bir rejimin başındaki kişinin, Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığı düşüncesindeyiz ve bu görüşümüzü de muhafaza ediyoruz.

SORU- Hüseyin Bey, İran Cumhurbaşkanı Danışmanı Ali Ekber’in bir açıklaması olmuştu. Türkiye Astana’da Suriye Hükümetinin meşruiyetini kabul etmiştir diye bir açıklaması. Onunla ilgili bir değerlendirme alabilir miyim?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Bu sözkonusu değildir. Burada meşruiyet şöyledir böyledir tartışmaları bizi bir yere götürmez. Türkiye’nin biraz önce ifade ettiğim gibi Suriye rejimine ilişkin politikası, tutumu bellidir. Bir uluslararası toplantı çerçevesinde rejim temsilcisiyle bir araya gelmiş olmanız demek, bu rejimi tanıyorsunuz anlamına gelmez. Örnek vereyim: ondan 2 hafta önce Sayın Bakanımız Cenevre’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin de bulunduğu bir toplantıda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi liderinin bulunduğu bir toplantıya katıldı. Bu bizim Rum Yönetimini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıdığımız anlamına gelmez. Dolayısıyla, uluslararası toplantıda birarada aynı masanın etrafında olmanız o rejimi tanıyorsunuz anlamına gelmez. İfade ettim, yeniden ifade ediyorum. Bizim Esad rejimine yönelik duruşumuz, tutumumuz bellidir. Bunda da bir değişiklik yoktur.

SORU- Astana’da Türkiye, İran ve Rusya bir model ortaya koydu. Cenevre’ye alternatif miydi, değil miydi bunun tartışmaları yapıldı ki olmadı, 7 Şubat’a gözler çevrildi. Ama bazı farklılıklar vardı. Cenevre’deki görüşmelerin aksine silahlı gruplar masaya getirildi. Cenevre için de bu grupları çağırması yönünde öneride bulunuldu. Yine İran Cenevre görüşmelerinde yoktu, burada dâhil oldu. Farklılıkları görüyoruz. Sahada da etkin gruplar bunlar. Cenevre’ye nasıl bir yansıması olmasını bekliyoruz. Cenevre’ye bu doğrultuda öneri getirecek miyiz Türkiye olarak? Nasıl yansır Astana Cenevre’ye? Önerileriniz olacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ HÜSEYİN MÜFTÜOĞLU- Cenevre’yle siz farklılıklardan bahsettiniz ben ortak şeylerden bahsetmek istiyorum. Mesela Astana’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Temsilcisi De Mistura da vardı. Birleşmiş Milletler Astana’da önemli bir şekilde katkı koydu. ABD’nin Kazakistan nezdindeki büyükelçisi de oradaydı, yani bir ölçüde ABD de mevcuttu. Dolayısıyla, Astana sürecini sadece 3 ülkenin bulunduğu bir mekanizma, ortak deklarasyon olarak görmek mümkün ama sadece 3 ülke değil, BM ve ABD’nin de bulunmasıyla daha geniş kapsamlı. Hep vurguladık, dedik ki, Astana süreci Cenevre’ye bir alternatif değil, Cenevre’yi takviye edici, Cenevre’yi destekleyici bir süreç. Amaç ne? Ülkede ateşkesin kalıcı hale gelmesini sağlamak. Çünkü ülkenin genelinde ateşkesi sağladığınız takdirde insanların enerjilerini ve düşüncelerini silahlı savaştan ziyade, siyasi çözüm yönünde harcamaları, ona yoğunlaşmaları ve onun üzerinde durmaları hususunda daha fazla katkı olabilir. Astana’nın sağladığı en önemli unsurlardan bir tanesi budur. Dolayısıyla Cenevre sürecine olumlu bir katkı olarak Astana bir ortam sunuyor. Nitekim 8 Şubat tarihinde gerçekleştirilecek olan Cenevre toplantılarına başkanlık edecek olan De Mistura’nın açıklamalarını basında görmüşsünüzdür. Astana toplantısının başarısına o da vurgu yapıyor. Dediğimiz gibi Astana toplantısı Cenevre’ye esasında çok önemli katkılar sağlamıştır. Alternatif değildir. Tamamlayıcıdır. Bizim desteklediğimiz siyasi çözüm de Cenevre süreci çerçevesindedir.

Anladığım kadarıyla başka soru bulunmamaktadır. Hepinize çok teşekkür ediyorum, iyi günler diliyorum.