Dışişleri Bakanı Sn. Ahmet Davutoğlu’nun Atatürk Havalimanında Düzenlediği Basın Toplantısı, 30 Kasım 2012, İstanbul

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Değerli basın mensupları, bildiğiniz gibi New York’ta BM Genel Kurulu’nun tarihi bir oturumuna katıldık. Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmud Abbas’ın yaptığı müracaatla ilgili olarak Filistin’in BM’e üye olmayan devlet statüsü ile kabulü konusunda dün gece yapılan oylamada 138 oy gibi kahir bir ekseriyetle Filistin Devleti devlet olarak tanındı ve BM’e üye olmayan devlet statüsü ile kabul edilmiş oldu. Öncelikle bu vesileyle Filistin halkını, kardeşlerimi tebrik ediyorum. Tarihi bir karardır ve sadece dokuz ülkenin bu karara muhalefet etmesi dahi uluslararası toplumun, uluslararası vicdanın Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğunu açık bir şekilde göstermiştir. Türkiye başından itibaren bu süreci yakından takip ediyor ve sürecin yönetilmesine ve yürütülmesine katkı sağlıyor.

Bildiğiniz gibi 2011 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Sayın Abbas tarihi bir konuşma yaparak Birleşmiş Milletler’e üye olmak üzere başvuracaklarını ilan etmişti. O zamandan itibaren, hatta o konuşma öncesinde Türkiye ile Filistin Yönetimi arasında yakın bir istişare ve koordinasyon vardı. Orada alınan müracaat kararıyla ilgili olarak Sayın Abbas ve ekibi birçok kereler ülkemizi ziyaret etti; benimle, Sayın Başbakanımızla, Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmeler gerçekleştirdiler. O zaman bizim kanaatimiz, ki kendilerinin de aynı yöndeydi kanaatleri; öncelikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne tam üyelik müracaatı yapılması yönündeydi, çünkü Filistinliler tam üye olarak devlet olma hakkına sahiptiler bizim açımızdan, bunun şüphe götürür bir tarafı yoktu. Fakat maalesef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki süreci takip ettiniz hepiniz. P-5 üyelerinin onayı gerektiği için orada mesafe almak mümkün olmadı. Onun üzerine bu kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda üye olmayan devlet statüsü kazanılması süreci başlatıldı. Bunun için de tabii 29 Kasım gibi Filistinliler açısından anlamlı bir gün olan, 1947’deki 181 sayılı kararın çıktığı ve Filistin Devleti’nin Birleşmiş Milletler tarafından taahhüt edildiği günle ve Filistin’le Dayanışma Gününe denk gelecek şekilde, bu müracaat yapıldı.

Bu müracaat öncesinde de Sayın Abbas, Ekim ayı içinde ülkemize geldi biliyorsunuz. O zaman bütün ülkeleri tek tek gözden geçirerek bundan sonra takip edilecek yol ve yöntemle ilgili olarak açıkçası Filistin Devleti adına lobi ve kampanya çalışması yapmak üzere bütün Dışişleri teşkilatımızı talimatlandırmıştık. Bütün temsilciliklerimiz de bu konuda bulundukları yerlerde girişimler yapti. Tek tek biz bu girişimleri değerlendirdik, ülke bazında takip ettik. Daha sonra iki hafta önce Ankara Palas’ta biliyorsunuz Filistin Dışişleri Bakanı Riyad El-Maliki ve Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed Amr Kamil’le birlikte kordiplomatiğin de katıldığı üçlü bir toplantıda Filistin Devleti’nin tanınmasıyla ilgili faaliyetleri başlatmıştık. Daha sonra da yine Filistin tarafıyla yakın koordinasyonla bu çalışmaları yürüttük. Gazze saldırılarının sürdüğü günlerde de Mısır’da Filistinli taraflarla bu konuları konuştuk. Daha sonra ilgili Dışişleri Bakanlarıyla istişareler devam etti. Birçok görüşmeler yapıldı. Başbakanımız tarafından, benim tarafımdan, özellikle mütereddit gibi görünen ülkeler nezdinde girişimler gerçekleştirildi. Ve biliyorsunuz İspanya’dan New York’a geçtim. New York’a iner inmez Sayın Abbas’la yine ülkeleri tek tek değerlendirdiğimiz uzun bir görüşme gerçekleştirdik. Açıkçası, yaklaşık olarak bu kadar oy civarında bir oy beklentisi içindeydik. Burada iki husus önemlidir arkadaşlar. Birincisi; Filistin artık devlettir. Biz eskiden beri Filistin’i devlet olarak kabul ediyorduk, ama Birleşmiş Milletler’deki statüsü Filistin Yönetimi şeklinde sivil toplumla siyasi taraf olma arasında bir konumdaydı. Artık bu kararla Filistin devlettir ve Filistin toprakları işgal edilmiş devlet topraklarıdır. Bu kararı önemsiz göstermeye çalışan veya bu kararın barış sürecine olumsuz katkı yapacağı iddiasında bulunan çevrelere, başta İsrail olarak öncelikle bu yeni durumu doğru değerlendirmeleri çağrısında bulunuyoruz. Eğer barış niyetleri varsa yapılması gereken bu yeni durumla iki devlet olarak masaya oturmaktır. Bir tarafın devlet, diğer tarafın da devlet olmayan ve adı konulmamış bir entite olarak müzakere yürütmesi zaten gayri adil bir tutumdu. Şimdi en azından belli ölçülerde devlet olmak bakımından daha eşitlenmiş bir tablo söz konusu. Bu önemli ve tarihi bir adımdır, hayırlı olmasını diliyoruz.

İkincisi; bu tarihi adım 138 oy gibi rekor bir oyla, Filistin’i tanıyan devletlerin sayısının 132 olduğunu düşünürseniz, Filistin’i tanıyan devletlerden daha çok oy alarak Filistin Devleti Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bütün uluslararası toplumun vicdanını temsil eden bir toplantıda ilan edilmiş, kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını diliyoruz. Daha sonra bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki o oturumdan sonra Türkevi’nde misyonumuzda bir resepsiyon verdik. Sayın Abbas’ın Devlet Başkanı sıfatıyla katıldığı ilk resepsiyon. Orada kendisine de teşekkür ettim. Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı, ki Sırbistan Dışişleri Bakanı olduğu dönemde yakın mesai arkadaşlığı yapmışızdır, şimdi Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı Sayın Vuk Jeremiç de aramıza katıldı. Orada da bundan sonraki aşamada Filistin Devleti’nin bu yeni niteliğiyle, yeni tanımlamasıyla hangi çalışmaların yapılması gerektiği konusunda da bir ön görüşme yaptık. Sayın Abbas, ayrıca gece Sayın Başbakanımızla ve Sayın Cumhurbaşkanımızla hemen oylama sonrasında bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi, teşekkürlerini, bu konudaki katkıları dolayısıyla Türkiye’ye teşekkürlerini bizzat da ifade etme imkanı buldular. İlk ziyaretlerini de Türkiye’ye yapmak istediklerini ifade ettiler, biz de kendilerini memnuniyetle misafir etmek istediğimizi söyledik.

Ayrıca, bu karar tabii bütün Filistin’de, hem Gazze’de, hem Batı Şeria’da büyük heyecan uyandırdı. Bunun sonucunda ümit ederiz ki Filistin Devleti bu kez devlet olarak güçlendirilmiş bir şekilde ve tabii kendi iç birliğini de sağlayarak, bunları da konuştuk, barış masasına çok daha güçlü bir şekilde oturacaktır. Türkiye her zaman olduğu gibi bundan sonra da Filistin Devleti’nin yanında yer almaya devam edecektir.

Ayrıca yine bu çerçevede Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-moon’la bir görüşme gerçekleştirdik. Başta Filistin sorunu ve Filistin’in bu yeni durumu, Gazze saldırıları, Gazze’deki ateşkes ve Filistin Devletinin tanınmasıyla ilgili bu süreçte yeni ortaya çıkan tabloyla ilgili görüş alışverişinde bulunduk. Ayrıca, Suriye’deki son gelişmeler bağlamında kendisiyle istişarede bulunduk. Bildiğiniz gibi 7 Aralık’ta Sayın Ban Ki-moon ülkemize gelecek, bu istişareleri burada sürdüreceğiz.

Yine New York’ta bulunduğum dönemde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Arap Ligi Özel Temsilcisi Sayın Lahdar Brahimi’yle Suriye konusunu ele aldığımız kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik, yine orada bulunan Endonezya Dışişleri Bakanıyla da bir görüşme yaptık.

Her şeyden önce bu tarihi kararın Filistinli kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu karara katkıda bulunan, destek veren bütün ülkelere teşekkür ediyorum. Umarim bu karardan gerekli dersler çıkarılır ve artık Filistin halkına yönelik baskılara, tahkirlere bir son verilir ve Filistin halkı bu kez devlet olarak muhatap alınır ve umit eiyorum ki 1967 sınırları içinde özgür Kudüs’ün, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu Filistin Devleti fiilen de, alandaki egemenliği itibariyle de doğar. Hayırlı olmasını diliyorum.

SORU- Efendim oylamada ABD hayır oyu kullandı ve bunun neticesinde dışişleri bakanlığına Amerikan Dışişleri Bakanlığı barış sürecini etkileyecek bir karardır diye demeç verdi. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Maalesef Amerika Birleşik Devletleri gerek kabul sonrası yaptığı açıklamada, gerek daha önce ve daha sonra yapılan açıklamalarda ve tabii kullandığı oyla bu kararın karşısında yer aldı. Doğrusu, uluslararası toplumun açık bir tavrı var ki, uluslararası toplumun vicdanını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu temsil eder. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi operasyonel olarak önemlidir ama, nihayet 15 üyeden oluşur ve kararları da beş daimi üyenin denetimindedir veto yetkisiyle. Ama, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınan kararlar, daha az operasyonel gibi görünmekle birlikte, aslında uluslararası toplumu daha çok temsil eden kararlardır. Şimdi ABD gibi kuresel bir gucun böyle bir kararda çok küçük bir azınlığın içinde yer alması bizi üzmüştür. Amerika Birleşik Devletleri’nin dokuz üyeyle birlikte 138 üye ülkenin karşısında olması her şeyden önce doğrusu Amerika Birleşik Devletleri yetkililerinin düşünmesi gereken bir husustur. Amerika Birleşik Devletleri bizim müttefikimizdir, her konuyu kendileriyle açık bir şekilde istişare ederiz. Bu konudaki tutumumuz da kendilerince bilinir. Bundan sonra da Ortadoğu Barış Süreci hususunda tutumumuzu kendileriyle açık bir şekilde, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da paylaşırız. Gazze ateşkesi esnasında da temaslar oldu. Ümit ederiz ki, Amerika Birleşik Devletleri bu yeni durumu değerlendirir ve yine küresel bir güç olarak uluslararası düzene, Ortadoğu’daki barışa en fazla katkı yapabilecek potansiyele sahip bir ülke olarak burada adaletin, uluslararası vicdanın yanında yer alarak bundan sonraki barış sürecine katkıda bulunur ve barış sürecinin daha ileri aşamalara gelmesine de öncülük eder, bizim beklentimiz budur. Bu yeni tablonun doğru değerlendirilmesini ümit ediyorum.

SORU- Efendim, oylamanın hemen arkasından İsrail tarafından açıklamalar geldi. Onlar da tepkilerini dile getirdiler. Sabah uyandıkları zaman Filistinliler için hiçbir şeyin değişmediğini görecek dediler. Türkiye olarak bu konuda İsrail tarafına yönelik bir girişimde bulunulacak mı ya da bu görüşlerle ilgili sizin düşünceniz nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Birleşmiş Milletler prosedürlerini bilenler, Birleşmiş Milletler içindeki işleyiş tarzını bilenler, 28 Kasım ile 30 Kasım’ın artık farklı olduğunu bilirler. İsrail’in bu yeni gerçeği kabul etmesi lazım. Her şeyden önce İsrail’in ve İsrailli yetkililerin soğukkanlı bir şekilde düşünüp 138 ülke niçin bizim karşımızda net olarak tutum aldı, 4 ülke neden bize destek vermedi, çekimser kaldı sorusunu sormaları lazım. Hiçbir politika, uluslararası vicdandan kopuk bir şekilde yürütülemez ve hiçbir statüko uluslararası toplumun vicdanından kopuk bir şekilde sürdürülebilir kılınamaz. Ortadoğu’daki statüko sürdürülebilir değildir. Filistin halkının üzerinde bu baskılar devam ederken, bu zulüm devam ederken Ortadoğu’da barıştan bahsetmek imkanı da yoktur. 65 yıldır Filistin halkına verilen hiçbir söz yerine getirilmedi. Şimdi Filistin halkı için değişen bir şey yok demekle eğer kastettikleri, dün yaptığımız gibi yarın da zulme devam edeceğiz diyorlarsa bunu açıkça söylesinler. Biz de o zaman şunu söyleriz: Dün olduğu gibi yarın da İsrail’in zulmüne karşı durmaya devam edeceğiz ve Filistin halkının yanında yer alacağız. Ama İsrail Yönetimi eğer barış istiyorsa, her şeyden önce bu yeni durumu değerlendirip bu yeni duruma göre daha barışçıl ve barış sürecini sabote eden yerleşim politikalarına son veren bir tutum takınır. Oslo süreci başladığında 200 bin yerleşimci vardı, şimdi 500 bini geçti. Yani, bir taraftan Oslo süreciyle birlikte Filistin hiçbir şey kazanmazken, İsrail işgalini güçlendiren, tahkim eden bir yerleşim politikası takip etti, artık bunun sürdürülebilir olmadığını görmeleri lazım. Eğer İsrail barış iradesi ortaya koyacak şekilde Filistin halkının her şeyden önce onuruna saygı gösteren bir tutum benimserse, bu kendileri için de iyi olur, bölge için de iyi olur, uluslararası toplum için de iyi olur.
 
Ayrıca, yarın biliyorsunuz Türk-Arap Forumu var İstanbul’da. Şu anda bile Arap Dışişleri Bakanları İstanbul’a gelmeye başladı. Yarın İstanbul’daki Türk-Arap Forumunda da bu yeni durumu bütün Arap meslektaşlarımla değerlendireceğiz. Yıllık bir forumdur biliyorsunuz. Bir yıl Türkiye’de, bir yıl Arap ülkesinde dönüşümlü olarak yapılır. Zamanlaması itibariyle de son derece önemlidir. Yarın Türk-Arap Forumunda hem bu karar çerçevesinde Filistin konusunda bundan sonra atacağımız ortak adımları ele alacağız, hem de Suriye’deki gelişmeler bağlamında Fas’ta yapılacak olan Marakeş Toplantısı öncesinde istişare imkanı bulacağız. Dolayısıyla, İsrail’in tutumuna karşı alınacak pozisyon konusunda da Arap Ligi ve Filistin’e destek veren 138 ülkeyle birlikte onlarla istişare ederek bir tutum belirlemeye çalışacağız.

SORU- Efendim, İsrail, Filistin artık gözlemci devlet statüsüyle Uluslararası Ceza Mahkemesine gidebilecek. Özellikle İsrail’in işgal ettiği topraklar ve katliamlar konusunda ki bunun tanınmasının en önemli somut sonucu da zaten bütün haberlerde bu şekilde yer alıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bu konuyu Sayın Abbas’la ele aldık. Tabii bazı ülkeler Filistin Devleti’nin bu yeni statüyle elde ettiği hakları kullanmaması yönünde telkinde bulunuyorlar. Sayın Abbas da onlara, bu karar çıktıktan sonra bunu değerlendiririz demişti. Yani, Filistinlilerin bu haklardan feragat etmesini beklemek adil değildir. Eğer Filistinlilerin ellerindeki bu yeni durumla doğan haklarından bir müddet için en azından feragat etmeleri bekleniyorsa, o zaman İsrail’in de başta yerleşim politikalarını durdurmak üzere başka adımlar atması gerekir. Bizim kanaatimiz budur. Filistin halkına yapılan zulümler açıktır. Uluslararası mahkemelere bu zulümleri götürmek Filistin Devleti’nin artık yetkisi dahilindedir. Ama ne zaman götürürler, nasıl götürürler onların vereceği bir karar. Götürmemeleri için İsrail’in atması gereken adımlar nedir, bunlar da yine onların vereceği bir karar. Ama bir taraftan İsrail bu zulmü devam ettirecek, yerleşimlerine devam edecek, Filistin tarafı da uluslararası adalete başvurmayacak; yani gerek Uluslararası Adalet Divanı, gerekse Uluslararası Ceza Mahkemesi. Bu da makul bir beklenti değil. Ama önce İsrail tarafına dönüp bundan sonra bu zulümleri yapmayacaksın, Gazze’yi bir açık hava hapishanesi gibi görmeyeceksin, Gazze’ye dönük hava saldırılarına son vereceksin, Batı Şeria’daki insanların hayatını kısıtlayan kontrollere, baskılara, baskınlara son vereceksin demeleri lazım. Hem İsrail’in eli serbest olacak, yani tabiri caizse hırsıza hırsızlık yapma imkanı sunacaksınız, malı çalınana da sen mahkemeye gitme diyeceksiniz; bu olmaz. Eğer onun mahkemeye gitmesini istemiyorsanız, suçu işleyen tarafa da, çünkü bu suç dolayısıyla gidilir mahkemeye, sen bu suçu yapma diyeceksiniz. Yoksa bu statüyü elde edip bu statünün imkanlarından istifade etmemelerini tek taraflı olarak Filistinlilerden beklemek adil bir tutum olmaz. Ama yarın bunu kullanacakları anlamına da gelmez. Sayın Abbas’la istişaremizde gördüğüm tutum, gayet soğukkanlı bir şekilde bu yeni statünün getirdiği hakları, bu yeni statünün getirdiği yeni konumu rasyonel bir şekilde değerlendirecekleri kanaatindeyim. O değerlendirme sonrasında ne adım atarlarsa, biz her zaman Filistinli kardeşlerimizin attığı adımın yanında oluruz.

SORU- Sayın Bakan, Filistinle ilgili soru dışında bir soru gelmesin dediniz ama …

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bugün sadece Filistin ve yarınki Arap Ligiyle yapacağımız konuşalım. Yarın zaten orada da bir basın toplantısı yapacağız, diğer konuları orada konuşuruz, oldu mu?
SORU- Efendim, Sayın Başbakanımızın Gazze ziyaretinden söz edilmişti, bununla ilgili bir çalışma var mı, tarih belirlendi mi, nedir efendim?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Biliyorsunuz Gazzeye son dönemde dışarıdan cok ziyaret yapıldı. Gazzelilerin belki de en büyük hasretle bekledikleri de Sayın Başbakanımızın ziyareti. Ama şu anda belirlenmiş bir tarih, bir durum yok, olursa kamuoyuyla paylaşılır. Artik Gazze’yi bir açık hava hapishanesi, insanların giremeyeceği, liderlerin gidemeyeceği bir yer olarak görme dönemi bitti. Birçok lider gitti, Sayın Başbakanımız da programları uygun olduğunda, Gazze tarafında şartlar uygun olduğunda bu ziyareti gerçekleştirirler. Gazzelilerin bunu ne kadar büyük bir hasretle beklediğini en yakından ben biliyorum. Ziyaretim esnasında birçok Gazzeli bunu gözleri yaşararak ayrı bir ziyareti Türkiye’den beklediklerini Sayın Başbakanımızın ifade ettiler, inşallah o da gerçekleşir bir gün.

Çok teşekkürler, sağolun.